ÇEVRE - 14 Temmuz 2024 Pazar 10:36

Termometreler 33 dereceyi gösterdi, sıcaktan bunalanlar Tağar Çayı’na akın etti

A
A
A
Termometreler 33 dereceyi gösterdi, sıcaktan bunalanlar Tağar Çayı’na akın etti

Tunceli’nin Çemişgezek ilçesinde hava sıcaklığında yaşanan artışın ardından, ilçede yaşayanlar ve dışarıdan gelen hafta sonu tatilcileri, soluğu doyumsuz manzaraya sahip Tağar Çayı’nda aldı.


Çemişgezek’te yaşayan vatandaşlar ve ilçe dışından gelen hafta sonu tatilcileri, hem bunaltıcı sıcaktan korunmak hem de doğayla iç içe vakit geçirmek için Çemişgezek ilçe merkezinde akan Tağar Çayı’na akın etti. Termometrelerin 33 dereceyi gösterdiği ilçede, vatandaşların bazıları Tağar Çayı kıyısında gölgelik yerlerde piknik yaptı, bazıları ise çayın serin sularında yüzerek günün tadını çıkardı


Tağar Çayı’nın serin sularında güzel vakit geçirdiklerini dile getiren Mehmet Ceyhun Akın, "Biz burada Tağar Çayı’nda serinlemeye geliyoruz. Yaz günleri çok sıcak olduğu için burada soğuk suda kendimizi serinletmeye çalışıyoruz ve serinliyoruz. Hatta bazen Tağar Çayı suyunda üşüyoruz. Burada arkadaşlarımızla eğleniyoruz. Burada aileler piknik yapabiliyor ve doğal ortam çok güzel. Burada herkes gelip piknik yapabiliyor, istedikleri zaman gelip burada suya girebiliyor. Suyu çok temiz ve soğuk olduğu için yaz günleri herkesin tercihi burası oluyor" dedi.


Tağar Çayı sayesinde güzel bir yaz geçirdiğini aktaran Yavuz Yıldırım, "Burada havalar ısınınca herkes Tağar Çayı kıyısına geliyor, yüzüyor. Herkes mutlu şekilde pikniğini yapıyor. Bizim Bodrum’a, Marmaris’e ihtiyacımız olmuyor. Çemişgezek Tağar Çayı bize yetiyor. Havalar ısınınca soluğu buradan alıyoruz. Arkamdaki muhteşem manzaranın farkındasınız. Burası çok güzel. Gelip görmenizi tavsiye ederim" şeklinde konuştu.



Termometreler 33 dereceyi gösterdi, sıcaktan bunalanlar Tağar Çayı’na akın etti

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Eskişehir Fırtınalarda kırılan şemsiyeler tamircilerde yoğunluğa sebep oldu Eskişehir’de son günlerde etkisini fazlasıyla gösteren yağış ve fırtınalardan dolayı kırılan şemsiyeler, tamircilerde yoğunluğa sebep oldu. Yağışlar ve etkisini gösteren kuvvetli fırtınalar, şemsiyelerin zorlanıp kırılmasına sebep oluyor. Bu sebeple vatandaşlar, zorlu hava şartlarında dışarı çıkarken yanlarına aldıkları şemsiyelerini çöpe atmak yerine tamire vermeyi tercih ediyor. Şemsiye tamircisi ve bıçak bileyicisi Erhan Erdoğan, son zamanlarda şemsiye tamirlerinde yoğunluk olduğunu belirtti. “Rüzgar şemsiyenin düşmanıdır” Uzun yıllardır bıçak bileme ve şemsiye tamirciliği yaptığını belirten Erhan Eroğlu, son zamanlarda kırık şemsiyelerin çokça getirildiğini ve yoğunluk yaşandığını belirtirken, “Şemsiye tamiri yapıyorum. Yağmurların başlamasıyla şemsiye tamiri işi arttı. Havalar bozmaya, yağmur çiselemeye başladı. Durmadan gelecek gibi gözüküyor yağmur. Son günlerde işlerimizde artışlar oldu. Hele yağmurların olduğu günlerde şemsiye daha çok geliyor. Şemsiyenin tamiri biraz uzun sürüyor. Günde 3 ila 5 civarında şemsiye tamir ediyorum. Tamir fiyatları ise ürünün durumuna göre değişiyor, 100 liradan başlayıp yukarıya doğru yavaş yavaş çıkıyor. Vatandaşların, şemsiyeyi kullanırken rüzgara çarptırmamaya dikkat etmesi gerekir. Rüzgar şemsiyenin düşmanıdır, bunu insanların bilmesi lazım” ifadelerine yer verdi.
Yozgat Yozgat’ta geleceğin gazetecilerine eğitim verdi Gazeteciler Cemiyeti, Yozgat’ta geleceğin gazetecileriyle bir araya geldi. Gazeteciler Cemiyeti, Yozgat Gazeteciler Cemiyeti ve Bozok Üniversitesi İletişim Fakültesi iş birliği ile öğrencilere yönelik eğitim düzenlendi. Mobil canlı yayın aracında günümüz son teknolojisine sahip cihazlar tanıtıldı. Kamera önü ve kamera arkası yayının nasıl yapıldığı hakkında ayrıntılı bilgiler verildi. Öğrencilerin her biri cihazların başına tek tek geçerek bizzat uygulamalı biçimde gazetecilik mesleği hakkında bilgi edinme imkanı buldu. Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu Üyesi ve 9.Köy editörü Zeynep Gürcanlı, mobil eğitim cihazıyla ilgili yaptığı değerlendirmede, “Biliyorsunuz çok ağır bir deprem geçirdik. O depremde elektrik yok, internet yok, insanlar can derdine düşmüş. Oraya gazeteci akını oldu. Gazetecilik öyle bir meslek ki herkesin kaçtığı yere siz koşarak giden bir mesleğe sahibiz. Depremde de böyle oldu. İstanbul’dan, Ankara’dan, çevre illerden herkes gidebildiği kadar deprem bölgesine gitti. Gittiklerinde yıkıntı gördüler. Elektrik yok, internet yok. Görüntüyü kayda alıyorsun ancak gönderemiyorsun. Kalacak yer yok. Bir süre sonra şarj bitiyor. Görüntü çekemiyorsunuz. Işık yok. Biz bunları düşünerek nasıl bir katkı yapabiliriz, dedik” dedi. “Yaşayan stüdyomuz her imkana sahip” Depremde yaşanan olumsuzlukların yeni bir fikri meydana çıkardığını söyleyen Gürcanlı, “Böyle felaket anlarında kullanılabilecek bu arabayı yaptık. Bir kere kendi enerjisini kendisi karşılayabiliyor, güneş enerjisi ile çalışıyor. Dolayısıyla azıcık güneş bile olsa o geceyi geçirecek kadar enerji biriktirip hiç elektrik olmadan biz bu arabayla sürekli yayın yapabilme şansımız var. Uydu internetine doğrudan bağlanma imkânımız var. Bütün cihazlar var. Yaşayan bir stüdyo gibi. İçinde de buzdolabı, kahve makinesi gibi malzemeler de var” dedi. İletişim Fakültesi öğrencileri, canlı yayın için gerekli olan teknik cihazları inceleyerek canlı yayın tecrübesi denedi, örnek kayıtlar aldı. “Bu tür toplantılar yerel medyamıza katkı sağlayacak” Gazeteciler Cemiyeti adına açılış konuşmasını yapan Osman Hakan Kiracı, “Günümüzde hem ulusal hem yerel medyada çok büyük bir değişim ve hızlı dönüşüm gerçekleşiyor. Bu dönüşüme ayak uydurmak oldukça zor. Böyle bir süreçle yarışabilmek, yeni projelere, yeni teknolojilere ulaşabilmek gayret istiyor, birlik ve beraberlik istiyor. Medyanın çeşitli birimlerini oluşturan kuruluşlar olarak kendi sorunlarımızı konuşmak, çözüm yolları aramak, paylaşmak amacıyla bu tür organizasyonlarla birlik ve beraberlik içinde hareket etmemiz lazım. Dolayısıyla ben bu tür toplantıların devamının yerel medyamıza çok önemli katkılar sağlayacağına inanıyorum. Bu toplantılara katılan arkadaşlarımız için de bir yol haritası çizeceğini biliyorum. Geldiğimiz noktada gün, bugün birlikte hareket etmemizi, birlikte düşünmemizi, birlikte paylaşmamızı ve birlikte çalışmamızı gerektiriyor” dedi. “Bozkırın ortasında nilüferler açtırmaya geldim” Eğitim programı paydaşlarından olan İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Zülfiye Acar Şentürk ise konuşmasında, “Dekanlığa başladığım ilk günden beri, ‘Bozkırın ortasında nilüferler açtırmaya geldim’ diyorum. Öğrencilerime hep şunu diyorum: ‘Kaç puanla geldiğiniz önemli değil hangi donanımla gittiğiniz önemli.’ ‘Yozgat’ta yaşıyoruz, imkânlar yok’ gibi bahanelerin arkasına da sığınmıyorum. Dolayısıyla inanıyorum ki, Bozok İletişim Fakültesi tıpkı büyükşehirlerdeki gibi marka olacak ve burada nilüferler yetişecek” ifadelerini kullandı. “Yerel basın üretemezse Türkiye habersiz kalır” Gazeteciler Cemiyeti Başkan Yardımcısı Ali Oruç “Her geçen gün daha net olarak ortaya çıkan durum şudur. Bugün yerel basın bir yaşam mücadelesi vermektedir. Yerel basının bu mücadelesinin sonuçları tüm Türkiye’yi etkileyecektir. Yerel basının haber üretiminin en aza inmesi demek Türkiye’nin kendisinden habersiz kalması demektir. Bugün nitelikli bir Durum Değerlendirme Toplantısı gerçekleştireceğimizden şüphem yok. Burada tartışılan her sorunun, geleceğin gazetecileri için bir sorun halinden çıkarmak için çabalayacağımızdan şüphem yok” ifadelerini kullandı.