POLİTİKA - 26 Mayıs 2024 Pazar 17:45

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: "Bu zamana kadar da Tunceli’ye 300 milyonu aşan bir hibe desteği sağlandı"

A
A
A
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: "Bu zamana kadar da Tunceli’ye 300 milyonu aşan bir hibe desteği sağlandı"

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, "Bölgenin yatırım desteğini sağlayan Fırat Kalkınma Ajansının çok güzel çalışmaları ve analizleri var. Aynı zamanda teknik destekleri ve hibe destekleri var. Kalkınma Ajansının bu zamana kadar da Tunceli’ye 300 milyonu aşan bir hibe desteği söz konusudur” dedi.


Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Tunceli’de düzenlenen "İş Dünyası Buluşması" programında iş adamlarıyla bir araya geldi. Tunceli GAMER merkezinde yapılan toplantıda konuşan Yılmaz, “Ülkemiz büyük bir ülke, her bir yöresinin kendisine özgü güzellikleri ve potansiyelleri var. Hangi ile giderseniz gidin hakikaten farklı üstünlükleri ve güzellikleri var. Yeter ki bunları keşfedip bu üstünlükler üzerine bu bölgenin veya o yörenin kalkınması için stratejiler geliştirelim. Tunceli bölgemizde muazzam güzelliklere sahip, köklü bir geçmişi ve kültürü olan bir bölgemizdir. Bu bölgemiz geçmişte maalesef huzur ve güven ortamı nedeniyle bu potansiyelini yeterince hayata geçiremedi. Bunun da en büyük acısını burada yaşayan insanımız gördü. Gençlerimiz işsizlik sorunu ile karşı karşıya kaldılar. Nüfus göç etmek zorunda kaldı. Ama şimdi çok farklı bir ortam var. Valimiz bizlere bazı alanlar gösterdi, önümüzdeki dönemlerde tabiat turizmi için değerlendirilebilecek çok muazzam bir potansiyeli var. Tabiat turizmi ve inanç turizminde inanıyorum ki bu huzur, güven ortamında Tunceli farklı bir seviye kazanacaktır. Zaten başlamış olan bir süreç var. Son yıllarda çok sayıda insanımız Tunceli’ye geliyor. Daha sistematik bazda altyapıyı geliştirerek bu işi yapabilirsek çok daha büyük faydalar ortaya çıkacak inşallah. Tarım ve gıda da Tunceli için önemli bir boyut. Özellikle organik tarım, iyi tarım için son derece elverişli bir bölgemiz var. Sarımsağından kırmızı benekli alabalığına kendine özgü güzellikleri olan bir bölgeden bahsediyoruz. Bunu bozmadan tabii varlıklarımızı iyi bir şekilde değerlendirebilirsek tabiat turizmi, inanç turizmi ve tarımı entegre bir şekilde ele alabiliriz. Bunun üzerine hafif sanayilerle birlikte Tunceli bugün olduğundan çok farklı bir yere gidebilir. Biz devlet olarak kim ne derse desin son 20 yılda büyük yatırımlar yaptık. Ulaştırma altyapısından tutun üniversite yatırımına kadar yatırımlar yaptık. Munzur Üniversitemiz Türkiye’nin en güzel kampüslerinden birine sahip. Kalkınma Bakanı iken planlamasını yaptığımız bir kampüs alanı oldu. Tamamını planlayıp parça halinde hayata geçirdik. Eğitim anlamında da önemli bir altyapısı var. Bütün bunları değerlendirmek zorundayız. Şunun altını da çizmek istiyorum; bir bölgenin tek başına kamu yatırımlarıyla kalkınması mümkün değil. Kamu yatırımları bir yere kadar. Kamu yatırımları ile özel yatırımlar bütünlük içerisinde ele alındığında, birlikte geliştiğinde bir yöre gerçek anlamda kalkınabiliyor. Bunun geçmişte tecrübelerini çok yaşadık. Şimdi burada tam buna uygun bir ortam var. Şu an iş ve yatırım ortamı son derece elverişli konumda. Teşviklerimiz de var. Bu teşviklerden de faydalanarak eskiden olmayan kurumsal yapılara da sahibiz. Ben Kalkınma Bakanı iken bu bölgeye kalkınma ajansı kurduk. Elazığ, Tunceli, Bingöl ve Malatya illerini kapsayan Fırat Kalkınma Ajansımız var. Bu ajansımızın çok güzel çalışmaları ve analizleri var. Aynı zamanda teknik destekleri ve hibe destekleri var. Bu zamana kadar da Tunceli’ye 300 milyonu aşan bir hibe desteği söz konusudur. Diğer taraftan DAP Bölge Kalkınma İdaremiz var. Geçmişte sadece GAP vardı, biz buna yeni bölge kalkınma idareleri takviye ettik. Bunlardan bir tanesi de Doğu Anadolu Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığıdır. Bunun yine tarım başta olmak üzere çeşitli alanlara destekleri söz konusu. Bütün bu mekanizmaları teşvik politikalarını da dikkate alarak Tunceli’de yapacak çok iş var diye düşünüyorum. Sadece örnek vermek gerekirse, geçtiğimiz günlerde önemli bir sıcak su keşfedildi. Bir taraftan kayak tesisi, diğer taraftan da kayak tesisi var. Bunlara bir özel sektör gözü ile bakılması gerekiyor. Konaklama altyapımız gelişmeler karşısında yetersiz kalmış durumda. Konaklama altyapısını turizmi geliştirecekse mutlaka desteklememiz gerekiyor. Çeşitli özellikte, farklı gruplarda konaklama tesislerinin geliştirilmesinde büyük bir fayda var. Hiçbir şey insan olmadan olmuyor. Bütün bunları yapmamızın amacı istihdamdır” ifadelerini kullandı.



"Hedeflere odaklanabilirsek Tunceli’nin nüfusu artacaktır"


Bölgede özellikle turizme dönük mesleki eğitim altyapısının geliştirilmesi gerektiğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, “Uygulama okulu veya oteli ile birlikte bu konunun mutlaka ele alınması gerekiyor. Daha fazla nitelikli eleman yetiştirmemiz gerekiyor ki fiziki altyapıyla yetişmiş nitelikli insanlarla hizmet sektörünü çok daha hızlı bir şekilde geliştirme imkanımız olsun. Ben bugün burada iş dünyamızın temsilcilerinin önemli fikirler kazandıracağına inanıyorum. Merkezi idare, yerel yönetim, üniversite ve iş dünyası hep birlikte aynı hedeflere odaklanabilirsek başarmamamız için hiçbir sebep kalmıyor. Bunları yaptığımız zaman da Tunceli’nin nüfusu artacaktır. Tersine göçü sağlamamız lazım. İnsanlar gelip tekrardan buralara yerleşebilmeli. Burada hem geçimini sağlayabilmeli hem de nitelikli bir yaşam ortamına sahip olabilmelidir. Bu anlamda elimizden gelen tüm desteği sağlamaya hazır olduğumuzu da ifade etmek istiyorum. Bu yörenin bir insanı olarak Tunceli’ye çok gidip geldim. Bugüne kadar elimizden geldiği kadarıyla çalışmalar da yaptık ama şimdi tam zamanı. Çok daha hızlı bir şekilde bu yörelerimizin kalkınması, refahının artması mümkündür. Bunu da kamu ve özel sektör işbirliği içerisinde yapabiliriz. Bazı konuları da bölgesel planlamamız gerekiyor. Bugünkü dünyada artık il bazlı planlamanın ötesinde çevre illerle birlikte düşünülmesi lazım. Örneğin turizmde tek merkezi aldığımızda bir yere kadar potansiyeli kullanabiliyorsunuz ama bölgesel destinasyon mantığı içerisinde baktığımızda daha farklı potansiyeller çıkıyor. Dolayısıyla komşu iller Elazığ, Bingöl ve Erzincan başta olmak üzere bu bölgemizin geleceğine ilişkin hep birlikte yeni projeler ve fikirler ortaya koyabilirsek bu toplantı amacına ulaşmış olacaktır. Bunlar bir toplantıda olabilecek işler değil elbette. Bilim adamlarımız ve akademik katkılarla buralarda çok farklı şeyler yapılabilir. Ezberleri bozmamız lazım. Bunları yaparken yereldeki iş dünyamızı hiçbir zaman ihmal etmeden Esnaf Odamızı, besicileri, tarım birliklerini ve küçük üreticileri hepsini bu sürecin bir parçası olarak düşünüp, hep birlikte Tunceli’nin geleceğine ilişkin neler yapabiliriz diye düşünmeliyiz. İnşallah bu konuları bu toplantıda ele alacağız. Bu son toplantımız olmayacak. Önümüzdeki dönemlerde de zaman zaman bu tür toplantılarla daha somut proje fikirleri üzerine çalışabilirsek çok faydalı olabilir. Belli projeleri önceliklendirerek yolumuza devam edebilirsek gençlerimiz başta olmak üzere bu yörede yaşayan insanımıza fayda sağlayacağımıza yürekten inanıyorum” dedi.



Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: "Bu zamana kadar da Tunceli’ye 300 milyonu aşan bir hibe desteği sağlandı"

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum Türk bilim adamından umut veren çalışma Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Fatih Alper, 2015 yılında başlattığı çalışmalar sonucu “Meme Enfeksiyonu” hastalığında tıp dünyasında heyecan uyandıran sonuçlara ulaştı. Prof. Dr. Fatih Alper, idiyopatik granülomatöz mastitin kronik bir meme enfeksiyonu olduğunu belirterek, “Bu dünyada nadir olan ancak toplumumuzda sık görülen bir hastalıktır. Memede kızarıklık, şişlik, ısı artışı, meme içerisinde sertlikler, meme cildinde delinmeler, akıntılar ve açık yaralarla seyreden kötü bir hastalıktır. Başlangıcında kanser ile karışan bulguları mevcuttur. Özellikle orta yaş grubu annelerde daha sık görülmektedir. Bu hastalar antibiyotiğe cevap vermeyen ve doktor doktor dolaşan hasta grubudur. Mevcut hastalığını çevresine anlatamamakta ve aylarca yıllarca hastalıkla yaşamaktadır. Halk arasında süründüren denen bir durumdur.” dedi. “Sıfıra yakın yan etkiyle ameliyata gerek kalmıyor” 21 Eylülde İzmir’de yapılan IGM’ye ait tedavi çalıştayına katıldığını söyleyen Prof. Dr. Fatih Alper, “Oraya pek çok merkez katılmıştı. Tedavide meme içerisine steroid (lokal perilezyonel, intralezyonel), krem şeklinde (topikal), ağızdan (Oral yüksek doz düşük doz steroid ) , romatizma ilaçları (metotreksat), bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlar (imuran), antibiyotikler, antitüberküloz ilaçlar ve meme ameliyatları gibi pek çok uygulama yapıldığı anlatıldı. Tedavi yaklaşımında Türkiye ve dünyada bir fikir birliği olmayıp kaos mevcuttur. Çalışmakta olduğumuz Atatürk Üniversitesi radyoloji bölümünde uyguladığımız tedavi protokolüyle hastalarda hem başarılı sonuçlar aldık hem de sıfıra yakın yan etki ile ameliyata gerek kalmadan çözümler ürettik.” şeklinde konuştu. Prof. Dr. Fatih Alper, yaşadığı tecrübeleri ve yaptığı çalışmaları Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde öğrenim gören öğrencilere de detaylarıyla aktarıyor. “Ameliyat veya diğer komplike tedavilere gerek kalmıyor” 9 senelik tecrübenin sonucunda sadece meme içerisine steroid vererek bazen krem desteği ile 5-10 seans arası tedavi ile hastalarda tam kür sağlandığını ifade eden Prof. Dr. Fatih Alper, “ Tedavi sürecinde hastalara uygulanan toplam steroid dozu 400 mg ile 800 mg civarındadır (Oral steroid dozu 0.8 mg/kg olup 100 kg hastada 1 günlük oral doz 80 mg iken biz bu dozu haftalık seansta vermekteyiz ). Diğer merkezlerde oral steroidin ve diğer ilaçların pek çok yan etkilerinin yaşandığı ifade edilmektedir. Bu yöntemle ameliyat veya diğer komplike tedavilere gerek kalmadan kür sağlanarak yaklaşık 650 hastayı tedavi ettik. Tüm hastalar tedavi sonrası mutlu bir şekilde ve iyi dileklerini ileterek ayrıldılar. Bu yöntemin etkili olduğunun bilinmesi gerektiğini düşünmekteyiz. Literatürde ilk benim bulduğum ve kullandığıma dair meme içi steroid uygulaması, oral ve meme içi uygulamayı karşılaştırdığımız, literatürdeki ilk ultrasonik evreleme yaptığımız ve 40 mg ve 80 mg dozların karşılaştırdığımız makaleler uluslarası dergilerde yayınlandı. Bu yayınlar tıp dünyasında oldukça fazla ilgi gördü. Bizlerde mutlu olduk. ” dedi. “Ameliyat yapılmadan da iyi sonuçlar alabilmekteyiz” Söz konusu hastalığın Erzurum ve Doğu Anadolu’da daha fazla olduğunu anlatan Prof. Dr. Fatih Alper, “Ülkemizde de sıkça rastlanan bir rahatsızlık. Önceden nadir diye düşünürken yaklaşık 8-9 senelik süre içinde 650 vakaya ulaştığımızı görüyoruz. Erzurum, Iğdır, Kars ve Diyarbakır, Trabzon gibi pek çok şehrimizden bize hasta geliyor. Nahçıvan’dan bile takip ettiğimiz ve tedavi verdiğimiz hastalar var. Yine İzmir’den, Bilecik, İstanbul’dan gelen hastalarımız var. Türk Radyoloji Derneği Meme Grubunda bu hastalıkla ilgili tedaviyle ilgili yardımcı olacağımız ifade ettim. Benzer şekilde Rize’den ve İzmir’den hocalarımızla bağlantı halindeyim. Yaptığımız çalışmalarda özellikle yıllar içerisinde her gün 1-2 saat ayırdığım için yaklaşık 5 binden fazla ultrasona baktım ve yaptığım pek çok bakıda şunu fark ettim. Literatüre iki yeni bulgu ortaya koyacağım. Bununla alakalı çalışmalarım son aşamada ve bulgulardan birisine “Fatih” diğerine ise “Alper” bulgusu ismini koyacağım. Bu hastalığı taşıyan hastalar şunu bilmeli ki ağır tedaviler (ağızdan tedaviler steroid, metotreksat, kolşisin, v.s ) ve ameliyat yapılmadan da iyi sonuçlar alabilmekteyiz.” diye konuştu. (MEK-NK) Görüntü Dökümü;
İstanbul Bayraktar TB3 SİHA, TCG Anadolu’ya iki kez daha başarıyla iniş kalkış gerçekleştirdi Havacılık tarihinde bir ilke imza atarak kısa pistli bir gemiden iniş kalkış yapan ilk SİHA olan Bayraktar TB3, Çanakkale açıklarında seyreden TCG Anadolu’da yapılan ikinci uçuş testinde de iniş destek ekipmanı kullanmadan iki kez daha başarıyla iniş kalkış yaptı. Dünya havacılık tarihinde bir ilke imza atarak kısa pistli bir gemiden iniş kalkış yapan Bayraktar TB3 SİHA, gemi testlerine başarıyla devam ediyor. Bayraktar TB3, dün Çanakkale açıklarında seyreden TCG Anadolu gemisinde gerçekleşen ikinci uçuş testinde de iniş destek ekipmanı kullanmadan iki kez daha başarıyla iniş kalkış yaptı. Test parametrelerini başarılı bir şekilde icra eden milli SİHA, ortalama 20.000 feet irtifada uçtuğu testi başarıyla tamamladı. Havacılık tarihine damga vurdu Keşan’da gerçekleşen rampa testleri ile açık denizde sürdürdüğü yaklaşma testlerini tamamlayan Bayraktar TB3 SİHA, geçen hafta 19 Kasım’da TCG Anadolu’nun 12 derece eğimli rampaya sahip kısa pistinden başarıyla havalanmıştı. Ege ve Akdeniz’in buluşma noktasında 46 dakikalık tarihi bir test uçuşu gerçekleştiren Bayraktar TB3, aynı kısa piste hiçbir iniş destek ekipmanı kullanmadan başarıyla iniş yapmıştı. Yerli motor ile en yükseğe Bayraktar TB3 SİHA, 25 Haziran’da Edirne’nin Keşan ilçesindeki Baykar Uçuş Eğitim ve Test Merkezi’nde gerçekleştirilen uçuşta 36.310 feet irtifaya çıktığı Yüksek İrtifa Sistem Performans Testini başarıyla tamamladı. TEI tarafından yerli olarak geliştirilen PD-170 motoruyla havalanan milli SİHA, böylece kritik bir eşiği daha geçti. Milli havacılık tarihimizin irtifa rekoru ise 45 bin 118 feet ile Baykar tarafından milli ve özgün olarak geliştirilen Bayraktar AKINCI TİHA’ya ait bulunuyor. Toplam uçuş 828 saati geçti Bayraktar TB3 SİHA bugüne kadar gerçekleştirilen test uçuşlarında toplam 828 saat 57 dakika havada kaldı. Milli SİHA, 20 Aralık 2023’te gerçekleştirilen uzun uçuş testinde ise yere inmeden 32 saat havada kaldı ve gökyüzünde 5.700 kilometre yol kat etti. Milli SİHA, milli kamera Bayraktar TB3 SİHA, 26 Mart’ta ilk kez Aselsan tarafından milli olarak geliştirilen ASELFLIR-500 ile uçtu. İcra edilen test kapsamında dünyadaki muadillerine göre en yüksek performansa sahip olan ASELFLIR-500 Elektro-Optik Keşif, Gözetleme ve Hedefleme Sistemi entegrasyonu başarıyla gerçekleştirildi. Deniz aşırı güç çarpanı Bayraktar TB3 SİHA, katlanabilen kanat yapısının yanı sıra sahip olacağı kabiliyetler ile sınıfındaki lider insansız hava aracı olacak. Görüş hattı ötesi haberleşme kabiliyetine de sahip olacak milli SİHA, bu sayede çok uzun mesafelerden kumanda edilebilecek. Böylece keşif-gözetleme, istihbarat ve taşıdığı akıllı mühimmatlar ile taarruz görevlerini deniz aşırı hedeflere karşı icra ederek Türkiye’nin caydırıcı gücünde çarpan etkisi sağlayacak.