SPOR - 11 Kasım 2024 Pazartesi 10:59

Antrenörsüz, parasız ve sponsorsuz dünya şampiyonluğuna ulaştı

A
A
A

Trabzon’da basketbol oynarken bir antrenörün tavsiye üzerine boks yapmaya başlayan 17 yaşındaki Havvanur Kethüda, 1,5 yıllık antrenörsüz, parasız ve sponsorsuz azmin ardından Dünya Gençler Boks Şampiyonası’nda altın madalya kazandı. Ailesinin maddi desteğiyle girdiği karşılaşmalarda Türkiye şampiyonluğunun ardından dünya şampiyonluğuna uzanan Kethüda, "Madalyayı ülkeme getirdim. İstiklal Marşı’mızı okuttuğum için çok mutluyum. 2028’de olimpiyat şampiyonu olmak istiyorum" dedi.

Trabzon’un Araklı ilçesinde geçtiğimiz yıl basketbol oynayan Havvanur Kethüda, bir antrenörün tavsiye üzerine boks sporu ile ilgilenmeye başladı. Boksa kısa sürede alışan 17 yaşındaki Havvanur, tek başına 3 aylık bir sürede hazırlanarak Türkiye şampiyonasına katıldı. Hırs kelimesinin karşılığını bulan Havvanur, aldığı derecenin ardından Avrupa şampiyonasına hazırlanmaya başladı. 2 aylık bir sürede yıldızlarda Avrupa şampiyonu olan Havvanur, bu başarıları ile ringde fırtınalar estirdi. Azmi, tutkusu ve heyecanı ile bütün zorluklara rağmen yılmayan genç kadın boksör, Karadağ Budva’da 23 Ekim tarihinde başlayan Gençler Dünya Şampiyonası’na katıldı. Kariyerinde ikinci raunda gelmeden rakiplerini mağlup etmeyi başaran Havvanur, bu başarısını Karadağ’da da gösterdi. Finale kadar uzanan zorlu karşılaşmaların ardından ringde kolbastı oynamayı da unutmayan Havvanur, +81 kilodaki final karşılaşmasında bir önceki dünya şampiyonu Özbek Shakhobiddinova Sobirakhon’a karşı mücadele etti. 2. raunda uzanan karşılaşmada rakibini mağlup eden Havvanur Kethüda, dünya şampiyonasında altın madalyanın sahibi oldu.

1,5 yıllık başarı ile dünya şampiyonluğunu kazanan Havvanur Kethüda, "Yaklaşık 8 yıldır basketbol sporu ile ilgileniyordum. Geçtiğimiz yıl basketbol oynarken karşı takımın antrenörü yanıma gelip ’Boks yapar mısın?’ dedi. Ben de başladım. 3 ay sonra Türkiye şampiyonası vardı. Türkiye Şampiyonası’na katıldık. Öyle şampiyon olduk. İki ay sonra da yıldızlarda Avrupa şampiyonası vardı. Orada da bir derece yaptım. Avrupa şampiyonu oldum. 2024 yılında Ocak ayında Mersin’de gençlerde Türkiye şampiyonasında Türkiye şampiyonu oldum. Nisan aylarında Gençler Avrupa maçı vardı. Avrupa şampiyonu oldum. Burada da Montenegro Dünya Şampiyonası vardı. Dünya Kupası’nı elde ettim" dedi.

"İstiklal Marşı’mızı okuttuğum için çok mutluyum"

Busenaz Sürmeneli’yi örnek aldığını belirten Havvanur Kethüda, 2028 yılındaki olimpiyatlarda şampiyon olmak istediğini söyledi. Kethüda, "Güzel bir atmosferdi. Heyecan vardı tabii ki de. Şimdi ilk dünya maçına katıldım. Geçen sene Yıldızlar Dünya Şampiyonası’na gidemedik. Bu sene nasip oldu. Dünya şampiyonu oldum orada da. Altın madalyayı elde ettim. Madalyayı ülkeme getirdim. İstiklal Marşı’mızı okuttuğum için çok mutluyum. 2028’de olimpiyat şampiyonu olmak istiyorum. Örnek aldığım isim Trabzonlu olduğu için Busenaz Sürmeneli. Özbek rakibim geçen sene final maçında şampiyon olmuştu. Onun stresi vardı üzerimde, dünya şampiyonunu nasıl yenebilirim diye. Güzel bir histi. Şampiyon olduk. İkinci raunda kaldım. Stresliydi, maçı verebilirdim. Çünkü dünya şampiyonuydu. Her şey olabilirdi. Ama kazandık" şeklinde konuştu.

Antrenörsüz, parasız ve sponsorsuz dünya şampiyonluğuna ulaştı

"Trabzon’un bana sahip çıkmasını istiyorum"

Transfer tekliflerinin geldiğini ancak Trabzon’da kalmak istediğini kaydeden Kethüda, "Şu an bir ara vereceğim. Ondan sonra hazırlık merkezinde antrenmanlara devam edeceğim. Çünkü 2025 yılında Türkiye şampiyonamız var. Ondan sonra Avrupa şampiyonamız geliyor. Şampiyonlukların ardından transfer teklifleri de geldi. Trabzon’da kalmak istiyorum. Buse abla 2020’de olimpiyat şampiyonu oldu. 2028 yılında ben de olimpiyat şampiyonluğunu Trabzon’uma götürmek istiyorum. Trabzon’dan dışarı çıkmak istemiyorum. Trabzon’un bana sahip çıkmasını istiyorum" diye konuştu.

Anne Zeynep Kethüda: "Kızımla gurur duyuyorum"

Havvanur Kethüda’nın annesi Zeynep Kethüda ise, kızı ile gurur duyduğunu vurgulayarak, "Zaten yapabilecek olduğuna inanıyordum. Kızımdan emindim. 2023 yılında ilk maça çıktığı zaman babası ’Kızım korkma, dik dur, biz ailen olarak arkandayız’ dedi. Final maçında çok heyecanlandık. Maç uzadı. Şu ana kadar olan bütün maçlarında tek raundda almıştı. Final maçı ikinci raunda uzadı. Yerimizde duramadık. Havvanur’un önünde şu anda Asya maçı var. Ondan sonra 2028’de olimpiyatlar var. Hem sporunu devam ettirecek, hem okulunu devam ettirecek. Bu şekilde hayatına bir yön çizecek. Ben kızımla gurur duyuyorum" ifadelerini kullandı.

Ozan Köse - Tolga Şahin

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Niğde NÖHÜ Diş Hastanesi kalite standartlarıyla sağlık turizmine yeterli görüldü 2022 yılında hizmete giren ve geçtiğimiz yıl kalıcı ruhsatı verilen Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi; T.C. Sağlık Bakanlığı tarafından Türkiye Sağlıkta Kalite Sistemi (SKS) kapsamında yapılan denetlemelerde kalite standartlarını sağlamak bakımından üstün bir performans sergileyerek 88.12 puan aldı. Niğde ve bölgesine üçüncü basamak ağız ve diş sağlığı tedavi hizmetleri sunan hastane, denetlemeden 85 üstü puan alarak sağlık turizmi yeterliklerini sahip bir merkez oldu. T.C. Sağlık Bakanlığı tarafından Türkiye Sağlıkta Kalite Sistemi (SKS) kapsamında sağlık kurum ve kuruluşlarında kaliteli hizmet sunumunun sağlanmasına yönelik hasta ve çalışan güvenliği ile hasta ve çalışan memnuniyetini esas alan sağlıkta kalite standartlarıyla bu standartların uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar doğrultusunda; teşhis, tedavi ve rehabilitasyon hizmeti ile koruyucu sağlık hizmeti sunan kamu ve özel tüm sağlık kurumlarında denetimler yapılmakta. Bu çerçevede Ömer Halisdemir Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi’nde (Merkezi) akademik ve idari personelin katkılarıyla gerçekleşen ilk denetlemede 88.12 puan alan hastane, kurulalı henüz iki yıl olmasına rağmen kalite standartlarını büyük oranda karşılayan sağlık merkezleri arasında yer aldı. Hastane ayrıca denetlemelerde 85 ve üzeri puan alarak sağlık turizmi belgesi almak için başvuru yapmaya hak kazandı. "Niğde’mize ve bölgeye sağlık alanında daha kaliteli katkılar sunmayı sürdüreceğiz" Konuyla ilgili yaptığı açıklamada hizmete gireli henüz 2 yıl olmasına rağmen hastanenin ilk denetlemede kalite standartlarını yüksek oranda sağlayarak sağlık turizmi yeterliliklerini karşılaşmasının gurur verici olduğunu ifade eden Rektör Prof. Dr. Hasan Uslu; "Bölgesel kalkınma odaklı bir yükseköğretim kurumu olarak Niğde’mize ve bölgeye birçok alanda olduğu gibi sağlık alanında da daha kaliteli katkılar sunmayı sürdüreceğiz. Sağlık turizmi belgesini resmi olarak almak için başvurumuzu da en kısa zamanda yapacağız. Gerekli çalışmaları tamamladık. Şehrimize ve bölgeye üçüncü basamak ağız ve diş sağlığı tedavi hizmetleri sunduğumuz Ağız ve Diş Sağlığı Hastanes’inde, alt yapı ve insan kaynağını geliştirmeye dönük çalışmaların aralıksız sürüyor. T.C. Sağlık Bakanlığı tarafından gerçekleştirilen bu denetlemedeki üstün performan bir tesadüf değil, aksine ciddi çalışmaların bir sonucu.” dedi. Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi’nin Anadolu’nun yükseköğretim ve bilimde parlayan yıldızı olmayı sürdüreceğini ifade eden Rektör Uslu, son olarak üstün gayret ve fedakarlıklarından ötürü akademik ve idari personeline teşekkür etti.
Samsun ’Dünya Diyabet Günü’nde şeker ölçümü yaptılar Samsun’da, ’Dünya Diyabet Günü’ dolayısıyla kurulan stantta vatandaşlara ücretsiz şeker ölçümü yapıldı. Karadeniz Diyabet Derneği, ’14 Kasım Dünya Diyabet Günü’nde Samsun Büyükşehir Belediyesi’nin desteğiyle Cumhuriyet Meydanı’nda etkinlik düzenledi. Meydanda kurulan stantta doktorlar eşliğinde vatandaşların kan şekerleri ölçüldü. Broşür dağıtılarak vatandaşlar diyabet konusunda da bilgilendirildi. Dünya Diyabet Günü’nde bilgilendirmelerde bulunan Halk Sağlığı ve İç Hastalıkları Uzmanı Dr. M. Emin Dinççağ, "Geçtiğimiz yüzyılda, diyabet alanında önemli gelişmeler olmuş, diyabet farkındalığı ve tedavisi ülkemizde de bir çok standardın üzerinde gerçekleşmiştir. Dünyada da ülkemizde de diyabet farkındalığı yüzde 40-45 civarındadır. Diyabet, bulaşıcı olmayan hastalıklar arasında önemli yer tutmaktadır. Yaşadığımız çağın en önemli halk sağlığı problemidir. Uluslararası Diyabet Federasyonu 2019 yılı, 20-79 yaş aralığında 463 milyon insanın tahmini diyabetli olduğunu belirtmektedir. Bozulmuş glikoz toleransı( gizli şeker hastalığı) olanlar ilave edilirse bu rakamın çok büyük olduğu tahmin edilebilir. Ülkemizde de yüzde 14 kişinin diyabetli olduğu ve Avrupa’da en fazla diyabetlinin Türkiye’de olduğu bilinmektedir. Diyabete bağlı ölümler HIV/AIDS, tüberküloz, sıtma gibi hastalıklardan ölümlerden daha fazladır. Diyabet hastalığında arzu ettiğimiz tedavi değerlerine ulaşabilmek için, ilaç, gereç, hekim, sağlık kurumu ve bunlara ulaşım kolaydır. Diyabet alanında çalışan sivil toplum kuruluşları ve diyabet bilinci dünya devletleri ile yarışabilecek olgunluktadır ve gurur vericidir. Diyabet tedavisi alanında kırsal kesim ile kent merkezleri arasında fark olmasına rağmen diyabet alanında sınıfı geçiyoruz. Kırsal alandaki diyabet takibinin daha iyi yapılabilmesi için halk sağlığı hemşireliğinin geliştirilmesi ve kırsal alanda daha çok hizmet vermesi, diyabette akran eğitiminin sağlanması, diyabetli yakınların eğitimi, diyabet alanında seviyemizi daha ileriye taşıyabilecektir. İleri teknolojilerden yararlanmalıyız, sensör gibi kan şekeri ölçümlerinde az kullandığımız modern yöntemler pahalı olması nedeniyle gelecekte daha çok kullanılabilirse diyabet tedavisinde daha ileri düzeyde olmamız mümkündür" dedi. Etkinlikte diyabet hastası çocukların da kan şekerine bakıldı.
Ankara Bakan Uraloğlu: "Filistin’de yaşanan bu soykırımı asla unutmayacağız" Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, "Filistin’de yaşanan bu soykırımı asla unutmayacağız, unutturmayacağız. Filistin’i yüreğimizde taşıyacağız" dedi. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, PTT’nin İsrail tarafından Gazze’de yapılan soykırımına dikkat çekmek ve Filistin halkına destek olmak için basımını yapacağı “Yüreğimde Filistin” konulu Anma Pulu Tanıtım Törenine katıldı. Burada konuşan Uraloğlu, “İsrail’in 1967 yılından beri sistematik olarak Filistinlilere karşı şiddeti 7 Ekim 2023 tarihinden itibaren tam anlamıyla bir soykırıma dönüşmüştür. Haksız bir kuşatmayla adeta açık hava hapishanesine dönüştürülen, dünyadan tecrit edilen ve ölüme terk edilen Gazze’deki mazlum Filistin halkına yapılan zulüm yürekleri dağlamaktadır” açıklamasında bulundu. “Masum bebeklerin katledilmesini hiçbir ideoloji meşru göremez” İçinde çocukların ve kadınların olduğu on binlerce Filistinlinin şehit edildiğine dikkat çeken Uraloğlu, “İnsani yardımın kesildiği, güvenli bölge ilan edilen yerlerin bombalandığı, doktor ve hemşirelerin öldürüldüğü, ambulansların vurulduğu, insani yardımların ulaşımının engellendiği, kara, hava ve denizden ablukaya alınan topraklarda büyük bir insani kriz yaşanıyor. Masum bebeklerin katledilmesini, çadırlarında masum sivillerin yakılarak öldürülmesini hiçbir inanç, hiçbir ideoloji meşru göremez, gösteremez.” dedi. “Filistin’in özgürlüğü bizim için bir dava niteliğinde” Uraloğlu, Filistin’in tüm İslam Âlemi nazarında büyük bir manevi değeri olduğunu vurgulayan Uraloğlu, “Filistin’in özgürlüğü bizim için bir dava niteliğinde. Bu zulme açıktan ve net bir şekilde hayır diyebilen tek dünya lideri de Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan. Onun şahsında birleşen aziz milletimiz dışında bu zulmün sona ermesine çok fazla gayret eden göremiyoruz. Türkiye olarak bu haklı davanın uluslararası hukuk ve insan haklarına uygun şekilde sonuçlandırılması ve İsrail’in hak ettiği cezayı alması için azami çaba gösteriyoruz. Başta Filistin olmak üzere tüm Ortadoğu’da kalıcı barışın tesisi için elimizden gelen her türlü katkıyı göstermeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı. Bakan Uraloğlu, Türk milletinin her zaman Filistinlilerin yanında olduğunu anlatarak “15 Kasım 1988’de Filistin Devleti bağımsızlığını ilan ettiğinde Türkiye, Filistin Devleti’ni ilk gün tanıyan ülkeler arasında yer almıştır. Geçmişte de kardeştik bugün de ve gelecekte de bu kardeşliğimiz devam edecektir” dedi. Anma pullarıyla Gazze’de yapılan soykırıma dikkat çekilecek PTT’nin duayen savaş muhabiri, fotoğrafçı ve televizyon yapımcısı Coşkun Aral’ın çektiği fotoğrafları kullanarak hazırladığı “Yüreğimde Filistin” konulu anma pullarıyla Gazze’de yapılan soykırıma dikkat çekip kamu farkındalığını oluşturmasına verdikleri değeri ifade eden Uraloğlu, “Sayın Coşkun Aral’a da bazen bin bir sözcükle anlatamadıklarımızı tek bir karede anlatmayı başaran eşsiz fotoğrafları için teşekkür ediyorum. Eline, gözüne, objektifine, yüreğine sağlık diyorum. Bu eşsiz fotoğraflarla harmanlanan pullarımız da Filistinliler için beslediğimiz kardeşlik duygularını iliklerimize kadar hissedeceğimize inanıyorum” ifadelerini kullandı. "Bu soykırımı asla unutmayacağız, unutturmayacağız" 2013 yılında basılan ve üzerinde Mescid-i Aksa ile Sultan Ahmet Cami’nin bulunduğu Türkiye Filistin ortak pulu, iki ülke halkları arasındaki kardeşliği ölümsüzleştirdiğini kaydeden Uraloğlu, “Yarın itibariyle 105 bin tirajlı 1 anma pulu ile 5’er bin tirajlı 3 adet seri numaralı anma pulu, 7 bin 500 adet ilkgün zarfı ve bu ürünlerin içerisinde yer aldığı 5 bin pul portföyünü hem tedavüle hem de sizlerin takdirine sunacağız. Filistin’de yaşanan bu soykırımı asla unutmayacağız, unutturmayacağız. Filistin’i yüreğimizde taşıyacağız.” dedi. “Pul bayrak gibidir” Bakan Uraloğlu, pulun bir miras, kültür ve kimileri için vazgeçilmez bir tutku olduğunun altını çizerek “Pulları biraz dikkatle incelediğinizde basıldıkları dönemin sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel öğelerinden izler taşıdığını görebilirsiniz. Hepsinden de önemlisi pul basmak, aynı para basmak gibi bir bağımsızlık ve egemenlik alametidir. Pul bayrak gibidir.” dedi. Osmanlı’nın 1 Ocak 1863’te ilk yapışkan posta pulunu bastığını ve 1875 yılında Genel Posta Birliği’nin kurucu üyesi olduğunu hatırlatan Uraloğlu, “İlk pul dizaynı Türk hükümdarlık amblemi olan tuğraydı. Bu pul İstanbul matbaasında çizildi ve milletimizin bağımsızlığının yeni bir emaresi olarak tarihteki yerini aldı. Böylece Osmanlı, Asya’da Rusya’dan sonra yapışkan posta pullarını basan ikinci bağımsız ülke oldu” ifadelerini kullandı. 1923 yılında Cumhuriyet’in kurulmasıyla birlikte de postacılık hizmetlerinin çok daha modern bir hale geldiğini vurgulayan Uraloğlu, Türkiye’nin kendi posta pullarını ustaca dizayn edip üretmeye devam ettiğini kaydetti. PTT tarafından basılan pulların vatandaşların mektuplarında yer almanın yanı sıra basıldığı dönemin önemli olay ve gelişmelerini de gelecek nesillere aktaran tarihi bir belge niteliği de taşıdığını ifade eden Uraloğlu, “Tarihe Tanıklık Eden Koleksiyonlar sloganı ile ziyarete açılan müzemizde, 1863 yılında tedavüle sunulan ilk puldan günümüze kadar basılan tüm pullara yer verilerek eşsiz bir koleksiyon sergileniyor. Hatırlarsanız geçen yılki 29 Ekim’de de Cumhuriyetimizin ilanının 100’üncü yılına özel tasarlanan 100’üncü yıl pulumuzu da müze koleksiyonumuza ekleyerek, vatandaşlarımızın ilgisine sunmuştuk” şeklinde konuştu.
Bursa 1. ulusal sahne ve görüntü sanatları sempozyumu başarıyla tamamlandı Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatları Bölümünün Bursa Büyükşehir Belediyesi ve Bursa Kültür Sanat ve Turizm Vakfı ile işbirliği yaparak düzenlediği "I. Ulusal Sahne ve Görüntü Sanatları Sempozyumu" sona erdi. Prof. Dr. Mete Cengiz Kültür Merkezi’nde 11-12 Kasım tarihlerinde gerçekleştirilen sempozyumun açılış törenine BUÜ Rektörü Prof. Dr. Ferudun Yılmaz, Bursa Devlet Tiyatrosu Genel Müdürü Sezai Yılmaz, Bursa Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmeni Ali Düşenkalkar, Bursa Kültür, Sanat ve Turizm Vakfı Genel Sekreteri Fehim Ferik, akademisyenler, sanatçılar, öğrenciler ve sanatseverler katıldı. Bir iletişim platformu olacak Sempozyum’un açılış töreninde bir konuşma yapan BUÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı ve Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı Prof. Ali Sait Liman, sunulacak bildirilerin yapay zekâ ile sahne, dekor ve kostüm tasarımından yeni oyunculuk tekniklerine ve tiyatro estetiğine varan geniş bir yelpaze içerdiğini belirterek bu etkinliğin farklı disiplinlerden sanatçı ve akademisyenler arasında bir iletişim platformu olacağı görüşünü paylaştı. Prof. Liman, Bursa Uludağ Üniversitesinin 50. kuruluş yıl dönümü etkinliklikleri kapsamında düzenlenen Sempozyum’un hazırlanmasında emeği geçen düzenleme kurulu üyelerine, BUÜ Rektörlüğüne, Bursa Büyükşehir Belediyesine, Bursa Kültür, Sanat ve Turizm Vakfına ve tüm katılımcılara teşekkür ederek sözlerini noktaladı. Oyunculukta hoca-öğrenci etkileşimi vurgusu Bursa Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmeni Ali Düşenkalkar, böyle önemli bir etkinliğe katılmaktan duyduğu memnuniyeti ve heyecanı dile getirerek başladığı konuşmasında, oyunculuk eğitiminde hoca - öğrenci iletişiminin önemine değindi. Sempozyum’un düzenlenmesinde emeği geçen herkese şükranlarını sunan Düşenkalkar, tiyatro eğitimi ve uygulama alanlarındaki iş birliklerinin geliştirilmesi yönündeki temennilerini ifade etti. Rektör Yılmaz’dan özel teşekkür Sözlerine sanat ve felsefe arasındaki ilişkiden bahsederek başlayan BUÜ Rektörü Prof. Dr. Ferudun Yılmaz, kültürel ve sanatsal çalışmaların yanı sıra bilimsel faaliyetleriyle de Türkiye’nin araştırma üniversiteleri arasında yer alan Bursa Uludağ Üniversitesinin, bilim ve sanat alanında ortaya konan yeni çalışmaları yakından takip ettiğini ve desteklediğini söyledi.BUÜ Güzel Sanatlar Fakültesinin son dönemde başarılı çalışmalarının dikkat çektiğinin ve önemli bir ivme yakaladığının altını çizerek, çok kültürlü ve disiplinler arası sanat ortamında gelecekteki iş birliklerinin temellerinin atılmasına katkı sağlaması açısından büyük önem verdikleri Sempozyuma katılan akademisyenlere, sanatçılara ve izleyicilere teşekkür ederek konuşmasını bitirdi. Farklı alanlarda toplam 12 bildiri sunuldu Açış konuşmalarından sonra başlayan ve toplamda 4 oturumun gerçekleştirildiği Sempozyumda 6 farklı üniversiteden gelen akademisyenler; teknoloji çağında gösteri sanatları, kültürler arası diyalog, çağdaş sanatsal ifadede evrensel dil, sahne ve görüntü sanatlarında disiplinler arası yaklaşımlar, dijital dünyada sanat ve sanat eğitimi, sanat ve yeni medya teknolojileri konu başlıklarında 12 bildiri sundu. Her sunumunun sonunda izleyicilerin soru ve görüşleriyle tartışmalar yapıldı, ileri sürülen yeni fikir ve uygulamaların sahne ve görüntü sanatları çalışmalarına katkıları ele alındı. Değerlendirme ve kapanış oturumunda bu yıl birincisi düzenlenen ve bildiri tam metinlerinin e-kitap olarak yayımlanacağı Sempozyumun ilerleyen dönemlerde daha farklı ve geniş konu içerikleriyle geliştirilmesi ve geleneksel hâle gelmesi yönünde temenniler dile getirilerek tüm katılımcılara ilgi ve destekleri için teşekkür edildi.