KÜLTÜR SANAT - 05 Mart 2024 Salı 10:46

Sivaslılardan Yunanlara etli ekmek cevabı, ‘Yıllar önce aldıkları cevabı tekrar alırlar’

A
A
A

Son yıllarda Türk mutfağının öne çıkan lezzetlerini sahiplenmeye çalışan Yunanistan, bu kez de etli ekmeğin kendilerine özgü olduğunu iddia etti. Sivaslılar ise etli ekmeğin Türkiye’ye, Türkiye’de ise Sivas’a ait olduğunu söyledi.

Baklava, sarma, dolma kebap ve cacık gibi Türk lezzetlerini sahiplenmeye çalışan Yunanistan, bu sefer de etli ekmeğin kendilerine ait olduğunu iddia etti. Türkiye’ye özgü birçok lezzeti sahiplenmek için kamuoyu oluşturmaya çalışan Yunanistan’a, Sivaslılardan tepki geldi. Dünyada ilk etli ekmeğin Yunanistan’da yapıldığını iddia eden Yunanları Sivas’a davet eden etli ekmek ustası Ali Kara, “Etli ekmek Türkiye’nin, Türkiye’de de Sivas’ın. Kuyruk acıları hiç sönmeyecek onların” dedi.

Sivaslılardan Yunanlara etli ekmek cevabı, ‘Yıllar önce aldıkları cevabı tekrar alırlar’

“Etli ekmek Türkiye’nin, Türkiye’de de Sivas’ın”

Etli ekmeğin Sivas’a has yöresel bir lezzet olduğunu ifade eden Ali Kara, “Başka şehirlerimizde de yapılıyor ama Sivas’ın kendine has özellikleri var. Etli ekmeğimiz Sivas’ımızın vazgeçilmezleri arasında. Biz etli ekmeğimizi genellikle dişi büyükbaş hayvanların etlerinden yaparız. Yağlı kaburga etlerinden iç harcını hazırlayarak meydana getirdiğimiz bir lezzet. Çok rağbet gören yöresel bir lezzetimiz. Son zamanlarda bizim kültürel varlıklarımıza sahip çıkmaya çalışan Yunanistan’dan ses çıktı. Lokuma, baklavaya, cacığa sahip çıkmaya çalıştıkları gibi şimdi de etli ekmeğimize sahip çıkmaya çalışıyorlar. Bunun nedeni Yunanistan’ın oldubitti bizi gıpta ile izlemesinden kaynaklı. Kuyruk acıları hiç sönmeyecek onların. Bizim kültürel varlıklarımıza geçmişte olduğu gibi bugünde sahip çıkmaya çalışacaklar. Yarın da başka bir şey üzerinde hak iddia edecekler. Sonuç itibariyle elde edebilecekleri bir şey değil. Yunanistan’ın zaman zaman böyle şeyleri olacak. Biz bunlara zaten alışığız. Türkiye’nin her şeyine geçmişte olduğu gibi bugünde hak iddia edecekler ama sadece boş konuşmakla yetinecekler. Elde edecekleri hiçbir şey yok. Etli ekmek Türkiye’nin, Türkiye’de de Sivas’ın. Yunanlıları da davet ediyoruz. Gelsinler, lezzetlerimizi tatsınlar. Sivas’ı görsünler, Türkiye’yi gezsinler. Zaten Türkleri çok iyi bilirler, gelsinler gezsinler. Lezzetlerimizi tatsınlar kesinlikle pişman olmazlar” dedi.

Sivaslılardan Yunanlara etli ekmek cevabı, ‘Yıllar önce aldıkları cevabı tekrar alırlar’

“Yıllar önce aldıkları cevabı tekrar alırlar”

Yunanların etli ekmeği sahiplenmesine şaşırmadığını ifade eden Burak Yücetağ, “Daha önceki yıllarda bazı yemeklerimizi sahiplenmeye çalışmışlardı. Hatta dün kokoreçi de sahiplenmişler. Bu gidişle Türkiye’yi sahiplenme düşünceleri olacak gibi duruyor. Ama öyle bir durumda yıllar önce aldıkları cevabı tekrar alırlar diye düşünüyoruz. Türk milleti olarak lezzetimizle her zaman ön plandayız. Sivas için de etli ekmek çok meşhur bir yiyecek” ifadelerine yer verdi.

Sivaslılardan Yunanlara etli ekmek cevabı, ‘Yıllar önce aldıkları cevabı tekrar alırlar’

Rahmi Meyveci - Yunus Çiftci 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Adana ÇÜTAM konferansları başladı 9 yıldır her Çarşamba günü aralıksız konferanslarını sürdüren Çukurova Üniversitesi’ne bağlı Çukurova Türkoloji Araştırmaları Merkezi ÇÜTAM’ın yeni dönemin ilk konuşmacısı Çukurova Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü Arş. Gör. Aytuna Cora oldu. Cora, “Sanat Eserini Anlamak” konulu konuşmasında, “Sanat eseri, var olan diğer nesnelerden farklıdır” dedi. Kısacıkzade Konağında gerçekleşen toplantıda ÇÜTAM Müdürü Prof.Dr. Deniz Abik, 9 yıldan bu yana Adana sıcaklarından dolayı Haziran sonu ara verdikleri etkinliklere Ekim ayında yeniden başladıklarını söyledi. Abik’in açış konuşmasından sonra kürsüye gelen Çukurova Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü Arş. Gör. Aytuna Cora, sanat eserinin ne olduğu hususunu, bir sanat üreticisi olarak uzun süredir zihnini kurcalayan meselelerden biri olduğunu belirterek, “Sanat eseri dediğimizde hepimizin zihninde, ortak özellikler çerçevesinde belirli bir imge belirir. Bir resim tuval bezi ve üzerinde bulunan boya katmanlarından oluşmakta, mermer bir heykel, mermerin biçim verilmiş, yontulmuş hali olarak var olmakta, seramik bir eserler de örnek olarak gösterilebilir.Eseri meydana getiren malzeme, mermer, ahşap, seramik ya da boya katmanı, eserin somut gerçeklikler zemininde var olabilmesinin ön şartı olmaktadır. Renkle, biçimle, dokuyla, hacimle birlikte eseri algılarız. Eserin bu fiziki nitelikleri, eserle ilk karşılaşılan tabakalardır. Bir başkasının zihninde var olan meseleyle, içerikle eseri meydana getiren, onu taşıyan malzeme marifetiyle karşılaşmış oluruz. Bu anlamda eserin fiziksel bütünlüğü, bir nesne olarak var olabilmesi ve izleyiciyle buluşması açısından önemli bir yapı olarak bulunur. Ancak tek başına bu tabaka sanat eserini açıklamak ve anlamak için yetersiz kalmaktadır” dedi. Arş. Gör. Aytuna Cora şunları ifade etti: “Sanat eserleri de doğaları gereği bir bilinç tarafından meydana gelme zorunluluğu taşır. Bu yönüyle üretim biçimi kullanım nesnesindeki gibidir. Eserde, kullanım nesnesinin aksine malzeme kendi özgür alanını korur. Sanatçı, kullanacağı malzemeyi, tam da malzemenin kendine has karakteristik yapısı için özellikle seçer. Şiirde her bir sözcük, sözcüğün imlediği kavrama atıf yapmak için oradadır. Bunun için sanat eserinde malzeme, malzeme olarak kendisini özgürce sergileyebilir.” İnsanın, yönelen bir varlık olarak zihinsel bir bilme ve anlama süreci içinde olduğuna dikkat çeken Cora, şunları söyledi: “Bakmak, duymak, bir kokuyu hissetmek, bir yüzeye dokunmak gibi eylemlerin hepsinde bilinç bir şeye yönelmiştir. İnsanın dünya ile kurduğu ilişki bu zihinsel süreçler ile anlamlı olarak yapılanabilir. Sanatçının içinde yaşadığı dünyadan, etkileşim içinde olduğu her türlü şart ve durumdan beslenerek üretilir. Eser bir şey söyler, sanatçının malzemeyi kullanarak maddi bütünlüğe dönüştürdüğü bir içeriği taşır. İçeriğin malzeme ile maddi bir bütünlüğe dönüştürülmesi işlemi sanat üretimi olarak tanımlanabilir. Bir kullanım nesnesinin üretimiyle, ilham gerektiren bir üretim sürecini barındıran sanat eserinin oluşturulması birbirinden ayrı konumlanır. Bu bilgiler ışığında sanat eserinin var olan diğer nesnelerden nasıl bir farkı olduğu daha net görülebilmektedir.” Konferans sonunda ÇÜTAM Müdürü Prof.Dr. Deniz Abik, sunum yapan Arş. Gör. Aytuna Cora’ya teşekkür belgesi verirken, toplantı hatıra fotoğrafının çekimi ile son buldu.