KÜLTÜR SANAT - 11 Ekim 2024 Cuma 13:37

Altın Kuşak köyünde asırlardır süren gelenek

A
A
A
Altın Kuşak köyünde asırlardır süren gelenek

Şırnak’ta Balveren Beldesi’ne bağlı Altın Kuşak köyünde yaklaşık 400 yıldır köylüler kış hazırlıklarını bitirmelerinin ardından hem mezarlık ve toplu yemek töreni düzenliyor hem de çeşitli etkinliklerle kış hazırlıklarının bitirilişini kutluyor.


Beldeye bağlı köy ve mezralarda yaşayanlar, kış hazırlıklarının tamamlanmasıyla asırlardır Altın Kuşak köyünde bir araya gelerek hem yemekleri pişirip panayır havasında etkinlik düzenliyor, hem de burada sahabe mezarları olduğunu bilip Kur’an-ı Kerim okuyor, dua ediyor.


Etkinliğe gelen Metin Uysal, buraya her sene bu vakitlerde geldiklerini, aşağıdaki köyde de bu şekilde bir festival yapıldığını söyledi. Buranın hem tarihsel hem de kültürel bir değeri olduğunu aktaran Uysal, "Bunu iki açıdan da değerlendirebiliriz. Birisi toplumsal kültür açısından, birisi de inançsal açıdan. İnançsal açıdan, burada iki tane sahabenin yıllar önce şehit düştüğü, türbesi üzerinde vatandaşlar hastalıklarını, dileklerini dile getirirler. Bu şekilde şifa bulduklarını ve dileklerinin yerine geldiğine inanılıyor. Bu nedenle her yıl burada festival havasında etkinlik yapılıyor. Gelen diğer arkadaşlar da bizim misafirlerimizdir. Onlar da hem bizleri ziyaret ediyor hem de dileklerini dile getiriyorlar, dua ediyorlar. Bu şekilde inançlarının gereğini yapıyorlar" dedi.


Diğer açıdan da kültürel durumu olduğunu aktaran Uysal, "Kültürel olarak da her sene bağ, bahçe ve diğer işleri bittiğinde burada toplu yemek verilir. Yemekler meydana serilir ve hiç kimse sofraya konulan tabağın kime ait olduğuna bakmaksızın, gidip sofraya oturur ve orada yemek yer. Böyle bir kültürel dayanışma oluyor. Bu işlerin bittiğine dair bir kutlama yapılıyor. Güz aylarına, kış aylarına giriliyor. Yaz aylarında işlerinin bittiği ve daha böyle bir kış sürecine girilirken onu kutlamasına giriliyor. Bu şekilde festival havasında yemekler yapılıyor, oyunlar oynanıyor, yöresel kültürel oyunlar oynanıyor. Bu şekilde devam eden bir süreçtir. Daha çok bizim dedelerimizin çok eski bir geleneğidir. Bizler de bunu devam ettirmeye çalışıyoruz" ifadelerine yer verdi.



Altın Kuşak köyünde asırlardır süren gelenek

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Trabzon Başkan Ahmet Metin Genç: "Sel ve heyelanlara karşı tüm tedbirleri almakla yükümlüyüz" Trabzon Büyükşehir Belediyesi ile Karadeniz Teknik Üniversitesi iş birliğinde, Trabzon’da yaşanan sel ve heyelanların nedenleri ve olası çözümlerinin ele alındığı “Trabzon’da sel ve heyelan kader mi?” başlıklı panel düzenlendi. Hamamizade İhsan Bey Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen panele, Trabzon Valisi Aziz Yıldırım, Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Metin Genç, sivil toplum kuruluşları temsilcileri ve çok sayıda vatandaş katıldı. Panelistler Prof. Dr. Arzu Fırat Ersoy, Prof. Dr. Ömer Yüksek ve Araştırmacı Yazar Fatih Erol, farklı bakış açılarıyla konuyu ele aldılar. Panelin açılışında konuşan Başkan Ahmet Metin Genç, “Yeryüzündeki tüm hareketler, kaderin bir parçasıdır ve o kaderin sahibi, alemleri yaratan Cenab-ı Allah’tır. Bu perspektiften bakıldığında, yeryüzündeki tüm olaylar, hareketler ve işlerde bir kader planı görmekteyiz. İnancımız gereği, şu anda yaşadığımız bu dünya, ebedi hayatın öncesindeki geçici bir duraktır. Ancak, bizi yaratan Allah, takdir ettiği iş ve işlemlerde insanoğluna irade bahşetmiş, bu da bizleri sorumlu kılmıştır. Çünkü akıl sahibi varlıklar olarak, aldığımız kararların ve yaptığımız seçimlerin sorumluluğunu taşırız. Bu kader çizgisi içinde, irademizle hayatımızda gerekli tüm tedbirleri almakla yükümlüyüz. Akıl, bilim ve sağduyu doğrultusunda gereken tüm önlemleri alıp, sonucunu Allah’ın takdirine bırakmak, inancımızın bir gereğidir. Geçtiğimiz yıl, 13 ilimizi etkileyen büyük deprem felaketiyle karşı karşıya kaldık. Her ne kadar bölgemizde deprem riski düşük olsa da, yoğun yağmurların sebep olduğu sel ve heyelan gibi doğal afetler bizim için de ciddi bir tehlike oluşturmaktadır. Bu risklere karşı önlem almak zorundayız. Belediye olarak bu tedbirleri hayata geçirirken, şehrimizin önemli bilim merkezi olan üniversitemizle iş birliği yapmaya da özen gösteriyoruz” dedi. "Afetlerle birlikte yaşamayı öğrenmeliyiz" Vali Aziz Yıldırım ise “Olayların akışına uyum sağlayarak doğayla barışçıl bir yaşam sürdürmek zorunda olduğumuzu görüyoruz. Bu, dik yamaçlara ev yapmamak anlamına gelir. Çünkü buralarda heyelan riski vardır; toprak kayabilir. Uzmanlarımız da bu konuyu detaylı şekilde ele alacaklardır. Aynı şekilde, dere yataklarına da ev yapmamalıyız. Neden? Çünkü dere, normal şartlarda sakin akabilir ve hiçbir sorun yaratmaz. Ancak bazen, yoğun ya da lokal yağışlarda birden taşarak sele dönüşebilir ve büyük zararlara yol açabilir. Üç hafta önce ilçelerimizde bunun örneğini gördük. Evlerimizi ve yerleşim yerlerimizi bu gerçekleri göz önünde bulundurarak seçmeliyiz. Yalnızca binalarımızı değil, yollarımızı, menfezlerimizi ve köprülerimizi de bu koşullara uygun hale getirmeliyiz. Hepimize büyük görevler düşüyor. Belediyelerimiz, genel idaredeki kurumlarımız, atanmış ve seçilmiş yetkililer, hepsi sorumluluk almalı. Vatandaşlarımız da aynı şekilde. Bugün burada, Trabzon’da sel ve heyelan riskleri üzerine konuşmak için toplandık” diye konuştu. "Toplum bilinci çok önemli" Panelistlerden Prof. Dr. Arzu Fırat Ersoy ise toplum bilincine vurgu yaparak “Bugün burada toplanmamızın temel amacı doğal afetlerin hayatımızdaki etkilerini daha derinlemesine anlamak, doğal afetlerin hayatımızda nelere yol açabileceğini, başa çıkma yollarını tartışma ve farkındalığımızı artırarak toplumsal direncimizi güçlendirmektir. Afetler her dönemde insan yaşamını ve yerleşim yerlerini derinden etkilemiş, sosyal ve psikolojik yıkımlara neden olmuştur. Ülkemizde maalesef afetler çokça yaşamaktadır. Doğru bilgi, etkin planlama ve farkındalık ile afetlere karşı hazırlıklı olabilir ve riskleri en aza indirebiliriz. Heyelan ve taşkınlar özellikle son yıllarda iklim değişikliğiyle birlikte daha çok ve yıkıcı hale gelmiştir. Aşırı yağışların neden olduğu su baskınları, altyapı yetersizliği ve insan eliyle doğanın tahrip edilmesi afetlerin olumsuz etkilerini arttırmaktadır Geçmişte bölgemizde yaşadığımız birçok trajik olay, heyelan ve taşkın riskinin ne kadar ciddi olduğunu bizlere göstermektedir. Toplumun her kesiminin, afet yönetiminde bilinçlenmesi, güvenli bir gelecek inşa etmemizin en önemli adımıdır” şeklinde konuştu.
Kırşehir Kırşehir Belediyesi binası tapu sorgusunda ’kerpiç ev’ çıktı Kırşehir Belediyesi kaçak yapılaşma ile mücadele ederken, belediye binası alanının tapuda ‘kerpiç ev’ göründüğü ortaya çıktı. Yapı kullanım izin belgesinin olmadığının iddia edildiği ve tapu dairesine müracaat edilmediği gerçeğiyle karşılaşılan alanda cins değişikliğinin yapılmadığı, Kırşehir Belediyesi binası alanının tapu sorgulama kayıtlarında ’kerpiç ev’ olduğu belirlendi. Belediye alanının kerpiç ev olduğunu öğrenen vatandaşlar ise şaşırdı. Metin Polat isimli vatandaş, "Böyle bir şeyin olma imkanı yok. Yılların binası, inanamadım böyle bir olaya, çok şaşırdım. Kırşehir için söylenecek bir şey yok" dedi. Nusrettin Kılıç ise, eski yapıların kerpiç olduğunu ama böyle bir binanın nasıl o halde kaldığını anlamadığını ve şaşırdığını söyledi. Kırşehir Belediyesi 1864, 1868, 1871 ve 1877 yıllarında çıkan belediyeler kanunları ile faaliyetlerini kurumlaştırmış bir belediye olarak bilinirken, Kırşehir Belediyesi kanunların yürürlüğe girmesine müteakip 1870 yılında kurulmuş 150 yıllık köklü bir belediye olarak biliniyor. Vatandaşların yaptıkları parsel sorgulaması kayıtlarında ‘ana taşınmaz’ ve ‘kerpiç ev’ olarak görülen binanın akıbetinin ne olacağı ise bilinmiyor. Öte yandan bölgede yer alan Kırşehir Özel Eğitim ve Mesleki Eğitim Merkezi Okulu ise kayıtlarda ‘kargir cephane deposu ve arsası’ olarak görülüyor. Kırşehir Belediyesi’nin geçtiğimiz dönem otopark alanına çevirdiği bölge ise kayıtlarda ’kerpiç ev’ ve ’arsa’ olarak yer alıyor.