ASAYİŞ - 01 Mart 2012 Perşembe 17:54

ŞANLIURFA`DA 150 ÖĞRENCİ YEDİKLERİ YEMEKTEN ZEHİRLENDİ

A
A
A
ŞANLIURFA`DA 150 ÖĞRENCİ YEDİKLERİ YEMEKTEN ZEHİRLENDİ

Şanlıurfa’nın Hilvan ilçesinde bulunan bir yatılı bölge ilköğretim okulunda verilen öğlen yemeğinden zehirlendikleri iddia edilen yaklaşık 150 öğrenci çeşitli hastanelere kaldırıldı.
Edinilen bilgiye göre, Şanlıurfa’nın Hilvan ilçesinde bulunan bir yatılı bölge ilköğretim okulunda öğrencilere öğlen yemeği verildi. Yemeği yedikten sonra sancı çeken yaklaşık 150 öğrenci, durumu öğretmenlerine bildirmeleri üzerine okula çağırılan ambulanslarla Hilvan ve Siverek’te bulunan çeşitli hastanelere kaldırıldı. Burada tedavi altına alınan öğrencilerin sağlık durumlarının iyi olduğu öğrenilirken, olayla ilgili soruşturma sürdürülüyor.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Seyahatlerde gizli ölüm riski: Yüksek ateşle başlıyor, organ yetmezliğiyle devam ediyor Dünya genelinde milyonlarca insanı etkileyen sıtma, özellikle tropikal bölgelerde yeniden yükselişte. Tropikal bölgelerden gelen vakalarda endişe verici bir artış yaşandığını vurgulayan Prof. Dr. Bahadır Ceylan, yüksek ateşle başlayan hastalığın tedavi edilmezse çoklu organ yetmezliği ve ölümle sonuçlanabileceğine dikkat çekti. Yüksek ateş, titreme, bilinç kaybı ve çoklu organ yetmezliği sıtma hastalığının belirtileri arasında yer alıyor. Tropikal bölgelerin ölümcül hastalığı sıtma, sanıldığı gibi sadece Afrika ya da Asya’nın sorunu değil. Her yıl binlerce kişi bu sessiz tehlikenin pençesine düşüyor. Türkiye yıllar önce sıtmayı yok etmiş olsa da yurt dışından gelen vakalar hastalığı yeniden gündeme taşıyor. Medipol Mega Üniversite Hastanesi’nden Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Bahadır Ceylan, sıtmanın nasıl bulaştığını, nasıl ilerlediğini ve geç kalınması durumunda neler yaşanabileceğini anlattı. Anofel sivrisineği ve bataklık alanlar riski artırıyor Sıtmanın yalnızca insanlardan insanlara bulaştığını ve bu bulaşta sivrisineklerin aracılık ettiğini belirten Prof. Dr. Ceylan, "Anofel ismi verilen sivrisinek, bataklık, nehir ve su birikintilerinin olduğu bölgelerde çoğalıyor. Türkiye’de de bu sivrisinek türü bulunduğu için geçmişte sıklıkla sıtma vakalarına rastlanıyordu. Ancak insanlardaki hastalığın tedavisi ve kontrol altına alınmasıyla Türkiye sıtmayı yok eden ülkelerden biri haline geldi" dedi. Tropikal bölgelerden dönenler dikkat etmeli Günümüzde Türkiye’de görülen sıtma vakalarının çoğunun, tropikal ülkelerden gelen kişilerde tespit edildiğini aktaran Prof. Dr. Ceylan, "Sıtma, 40 dereceye varan yüksek ateşle seyrediyor. Bu ateş, parazitin çoğalması ve hücreleri parçalaması sonucu gelişiyor. Parazit, bağışıklık sistemimizi şiddetle uyarıyor ve aşırı tepki sonucu vücut kendi organlarına zarar veriyor. Kalp, akciğer, karaciğer ve böbreklerde yetmezlik gelişiyor. Bu nedenle yurt dışından dönen herkesin, titreme ve ateş gibi belirtiler yaşaması halinde zaman kaybetmeden sağlık kuruluşuna başvurması gerekiyor" diye konuştu. Erken tedavi hayat kurtarıyor Hastalığın tedavi edilmediği takdirde ölümcül sonuçlara yol açabileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Ceylan, "Sıtma parazitini ortadan kaldıracak ilaçlara hızlı şekilde başlanmalı. Aksi takdirde çoklu organ yetmezliği, şok tablosu ve ölümle sonuçlanan bir zincir başlayabilir. Bu yüzden özellikle tropikal bölgelere seyahat edenlerin belirtileri dikkate alarak bilinçli davranması gerekiyor" şeklinde konuştu.
Aydın Bu yöntemle arazilerini korumaya çalışıyorlar Aydın’da, bazı vatandaşlar arazi veya bahçelerinin bölünmesinin önüne geçmek ve ölmüşlerini her an hatırlamak amacıyla vefat eden yakınlarını kendi bahçelerine gömüyor. Genellikle Karadeniz bölgesinde yaygın olan bu yöntemin aslında bir Yörük geleneği olduğu belirtilirken, yaşlılar genç kuşakların bu şekilde toprağına sahip çıkacağına inanıyor. Bozdoğan’ın Ziyaretli Mahallesi’nde yaşayan ve yıllar önce bir kaza sonucu kaybettiği oğlunu evinin bahçesinde hazırlattığı mezara defneden Erdal Özkan, bu yöntemi kullanan kişilerden biri. Evlat acısının dayanılmaz bir acı olduğunu buna rağmen genç yaşta kanalda boğularak hayatını kaybeden oğlunu evinin önünde hazırlattığı mezara gömdüğünü belirten Erdal Özkan; "Eskiden Yörük atalarımız vefat eden yakınlarını konakladıkları bölgeye veya güzergahlarına defnedermiş. Mezar ve mezarlıklar aynı zamanda bir toprağın bir sahiplik belgesi gibidir. Maalesef genç nesil toprağın kıymetini bilmediği gibi geçmişini ve atasını da unutmaya başladı. Mezar ve mezarlıklar bu bakımdan da önemlidir. Biz ölülerimizi kendi arazilerimize gömerek hem onları bir an olsun unutmayız, yanımızda olurlar hem de bu arazinin uzun yıllar bizim olduğunu gösterir. Böylece buralar bölünmez ve yabancılara satılmaz. Zaten birçok büyüklerimizi de istedikleri arazi veya bahçeye gömeriz. Bu yıllardır uygulanan bir yöntem" dedi.