SAĞLIK - 21 Aralık 2024 Cumartesi 13:27

Sakarya’daki aile hekimleri yeni yönetmeliği değerlendirdi

A
A
A
Sakarya’daki aile hekimleri yeni yönetmeliği değerlendirdi

Yeni Aile Hekimliği Yönetmeliğiyle ilgili bilgi veren Aile Hekimi Uzm. Dr. Emre Musaoğlu, yönetmelikte göze çarpan en önemli değişikliğin aile hekimi başına düşen nüfusun azaltılması ve koruyucu sağlık hizmetlerinin öncelenmesi olduğunu ifade etti.


Sakarya Serdivan Kampüs Aile Sağlığı Merkezinde görevli Uzm. Dr. Emre Musaoğlu, Sağlık Bakanlığı tarafından yeniden düzenlenen Aile Hekimliği Yönetmeliği’nin olumlu sonuçlar doğurduğunu dile getirdi. Dr. Musaoğlu, aile hekimlerine kayıtlı nüfusun 4 binden 3 bin 500’e düşürülmesinin muayene ve kronik hastalıkların takibi konusunda vatandaşa daha çok vakit ayırılmasında önemli bir adım olduğunu ifade etti. Kronik hastalıkların uzun vadeli ve düzenli bir takip gerektirdiğini belirten Dr. Musaoğlu, aile hekimlerinin hastalarıyla güçlü bir iletişim kurarak, taramalar ve sonrasında yaşam tarzı değişiklikleri konusunda rehberlik ettiğini kaydetti.


Musaoğlu, “Diyabet, Hipertansiyon ve obezite taramaları ile vatandaşlarımızın ileriki yaşlarında ölümcül komplikasyonlar yaşanmadan bu hastalıklara tanı konabilir. Özellikle obezite konusunda Avrupa birincisi olan ülkemizde aile hekimi tarafından ASM’lere davet edilen tüm vatandaşlarımızın ihmal etmeden bu tarama ve takipleri yaptırmaları gerekiyor” diye konuştu.


Gereksiz ve bilinçsiz antibiyotik kullanımının bakterilerin bu ilaçlara karşı direnç geliştirmesine yol açtığını ve bu durumunda hastalıkların tedavisini zorlaştırdığını ifade eden Uzm. Dr. Emre Musaoğlu, “OECD ülkeleri arasında en yüksek antibiyotik kullanım miktarına sahip ülkelerden biri olmamız nedeniyle; Bakanlığımızın yayınladığı yeni yönetmelik ile birinci basamak sağlık hizmetinde antibiyotik yazılma oranını düşürerek sadece bireylerin sağlığını değil, toplumun tamamını tehdit eden ileri yaşlarda basit bir enfeksiyonda bile ölümcül olabilecek küresel bir sağlık sorunu olan antibiyotik direnciyle mücadele etmeyi hedeflemektedir” şeklinde konuştu.


Ayrıca yeni yönetmelik ile düzenlenen Hastalık Yönetim Platformu çerçevesinde aile sağlığı merkezlerinde belirlenen yaş aralığındaki vatandaşlarımızın kanser taramalarının düzenli olarak yapılmasının sağlanacağını belirten Dr. Musaoğlu; toplum sağlığını koruma ve hastalıkları önleme misyonuyla kanser taramalarının düzenli olarak yapılmasını önemsediklerini dile getirerek; özellikle meme, rahim ağzı (serviks) ve kalın bağırsak (kolorektal) kanserlerinde erken teşhisin hayat kurtarıcı olduğunu vurguladı.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Hatay Öldü zannettiği oğlunu 11 yıl sonra Sednaya hapishanesinin açılmasıyla gören babanın umudu yeşerdi Hatay’ın Belen ilçesinde yaşayan Suriyeli Abdulwahed Aboosama Alhasan, 2014 yılında Esad rejimi tarafından Sednaya cezaevine alınan ve yıllardır haber alamadığı oğlunun görüntülerini, cezaevinin kapılarının açılmasıyla yıllar sonra internette görerek umutlandı. Alhasan, Şam’a giderek DNA testi yaptırmak ve görüntülerdeki kişinin evladı olup olmadığını öğrenmek istiyor. Suriye’de 2011 yılında başlayan iç savaş insanların hayatlarını yerle bir etmişti. İç savaştan kaçarak Türkiye’ye sığınan Abdulwahed Aboosama Alhasan, Esad rejiminin devrilmesiyle birlikte 2014 yılında Şam’da cezaevine alınan oğlu Usame Alhasan’ın izine yıllar sonra rastladı. Sedneya cezaevindeki mahkumların görüntüleri arasında evladını da gören baba Alhasan’ın içinde yıllar sonra evladına kavuşabilmenin umudu yeşerdi. Şam’a gidip görüntülerde evladına benzettiği şahısla DNA testi yaptırmak isteyen Alhasan, yetkililerden gelecek umutlu haberi bekliyor. “Kardeşim Abdurrahman, Lübnan’da bulunan üç kızım da o görüntüleri görür görmez şahsın oğluma birebir benzediğini söylediler” Oğluna kavuşmak için günleri sayan 58 yaşındaki baba Abdulwahed Aboosama Alhasan, “11 yıldır oğlumu görmüyorum 2014 yılından beri cezaevinde, 2015 yılında Sednaya hapishanesinde görüşe gittim ve sekiz dakika görebildim. Cezaevi açıldıktan sonra bazı görüntüleri gördüm ve inşallah oğlum yaşıyor diye umutlandım. Aynı zamanda izlediğim görüntülerde oğlumla birebir eşleşen bir hastanın olduğunu gördüm. Görüntülerde hafızasını kaybettiğini gördüm. Evladımı bulmak için yetkililerden izin istedim. Bu yüzden yetkililerden DNA testi yapılması ve görüntülerdeki kişinin oğlum olup olmadığını öğrenmek istiyorum. DNA testi için Şam’a gitmem gerekiyor. 2015 yılının Temmuz ayında evimi bombaladılar, evi bombaladıklarında bayram günü eşim ve annem vefat etti. Kardeşim Abdurrahman, Lübnan’da bulunan üç kızım da o görüntüleri görür görmez şahsın oğluma birebir benzediğini söylediler. Şam’a gidip öz oğlum olduğunu ispatlamak istiyorum” ifadelerini kullandı. “Görüntülerdeki kişi oğlum değilse bile evladıma ne olduğunu öğrenmek istiyorum” Görüntülerdeki kişinin oğlu olmasa bile evladını bulabilmek için elinden gelen her şeyi yapacağını ifade eden Alhasan, “Görüntülerdeki kişinin oğlum olup, olmadığını öğrendikten sonra tedavisi için ne gerekiyorsa yaptırmak istiyorum. Görüntülerdeki kişi oğlum değilse bile evladıma ne olduğunu öğrenmek istiyorum. Oğlumun nereye gittiğini aynı zamanda herhangi bir cenazesi olup olmadığını araştırmak istiyorum. Ailem büyük bu yüzden ailemin orada şu anda yaşayabilmesi için yaşanabilir bir evi düzenleyip öyle gitmek istiyorum. Türkiye devletine çok çok teşekkür ederim. Türkiye halkına da çok teşekkür ederiz. Bizi çok iyi ağırladılar ve biz inşallah bundan sonra da kardeş olarak kalacağız” şeklinde konuştu.
Aydın Nazilli’nin Kestane Şekeri, Uzakdoğu sofralarını süslüyor Aydın’ın Nazilli ilçesinde 18 yıl önce üretmeye başladığı kestane şekerini, 15 yıl önce de Japonlara tattıran girişimci aile, 10 bin kilometre ötedeki Japonları bu lezzetin müdavimi yaptı. Coğrafi işarete sahip Aydın Kestanesinin ünü kıtaları aştı. Kebabı ile damak çatlatan kestane, şekeri ile de ağızları tatlandırmaya, Uzakdoğu sofralarını da süslemeye devam ediyor. Nazilli’de üretilen kestane şekeri, başta Japonya olmak üzere pek çok ülkeye ihraç ediliyor. Soğuk kış günlerinin vazgeçilmesi kestanenin şekeri de çok seviliyor. Japonların ilk tercihi Aydın’ın Nazilli ilçesine bağlı Aksu Mahallesi’nde üretilen kestane şekeri, yurt içinde olduğu kadar yurt dışında da büyük ilgi görüyor. Bin 200 rakımlı Aksu ve Işıklar Mahallelerinde yetiştirilen dünyaca ünlü Şekerci Kestanesi, kebabının yanı sıra kestane şekeri olarak da hem istihdama hem de ekonomiye can katıyor. Kestane Şekeri ile tam 15 yıldır Japonların sofralarına giren İşletmeci Ersan Çetin, “Türkiye’de kestane üretiminin yüzde 30’unu Aydın karşılıyor. Aydın’daki üretimin de yarısını Nazilli karşılıyor. Dünyanın en iyi ve en doğal kestane şekerini de biz üretiyoruz. En büyük pazarımız ise Japonya. Japonlara birinci kalite bizden, 2. ve 3. kalite kestane şekeri ise İspanya ve İtalya’dan gidiyor. Japonların 15 yıldır birinci kalitedeki kestane şekerinin tek tercihi bizim işletmemiz. Türkiye’de de sadece bizden alıyorlar. Yıllık 400-500 ton kestane şekeri üretiyoruz. 60 civarında kadının çalıştığı işletmemizde kestaneler tek tek elde işlenerek kestane şekerine dönüştürülüyor. Glikoz ve koruyucu madde kullanmadığımız, aynı zamanda da elde üretim yaptığımız için Japonların tek tercihi biziz” dedi. “Japonlara kestane şekeri beğendirmek çok zor” Japonlara kestane şekeri beğendirmenin çok zor olduğunu, sırlarının ise kestane şekerinin en doğalını üretmede olduğunu ifade eden Ersan Çetin, “Babam Mustafa Çetin 18 yıl önce köyümüzde kestane şekeri üretimine başladı. Geçtiğimiz yıllarda kestanemiz Coğrafi İşaret aldı. Yani kestanemizin değeri bir kat daha arttı. Biz ise kestane şekeri üretiminde iddialıyız. Sırrımız glikoz ve katkı maddesi asla kullanmamamız. Sadece pancardan elde edilen şekeri kullanıyoruz. Bölgemizdeki en kaliteli kestaneleri üretimde kullanıyoruz. Kestaneler tek tek elden geçiriliyor. Diğer üretim yapılan yerlere göre bizim üretimimiz fabrikasyon değil ve doğal olması nedeniyle ilk tercih nedeni” açıklamasında bulundu. “Yıllık 4 -5 konteyner kestane şekeri ihraç ediyoruz” Ekim ayında kestane hasadının başladığını, kuyularda 15 gün kadar bekletilen kestanelerin çıkarıldıktan sonra seçilerek işletmeye getirildiğini ifade eden Çetin, “Kasımda da biz kestane şekerimizi üretmeye başlarız. Mayısa kadar bu işi yapıyoruz. Çalışanlarımız genellikle bayandır. Kestane şekeri üretimi toplamda 7 ay sürüyor. Bizim kestanemiz 1. sınıf Aydın Kestanesidir. En büyük pazarımız da Japonya. Yıllık 4 -5 konteyner kestane şekeri ihraç ediyoruz. Aynı zamanda Türkiye genelindeki büyük işletmelere de kestane ve kestane şekeri gönderiyoruz. İç pazarda İzmir, Bursa, Samsun, Antalya, Ankara, Muğla, İstanbul başta geliyor. Hatta zincir marketlere de kestane gönderiyoruz. Yıllık ortalama 400-500 ton kestane işliyoruz” dedi. Üretim aşaması Nazilli’nin yüksek rakımlı Aksu ve Işıklar Mahallelerinde hasat edilen ‘Şekerci’ adı verilen kestaneler, üzerindeki dikenden daha kolay çıkartılabilmesi için yaklaşık bir ay kuyularda bekletiliyor. Kuyulardan çıkartılan kestaneler kabuklarından ayrıldıktan sonra işletmeye getiriliyor. Sıcak suda 5-10 dakika haşlanan kestaneler dış kabuklarından ayrılması için çalışanlar tarafından tek tek elden geçiriliyor ve boyutuna göre ayrılıyor. Kestaneler dağılmaması için 4’lü gruplarda tüle sarılıyor. Sonra kestaneler haşlanıyor, yıkanıyor, şuruplanıyor ve bir gün dinlenmeye bırakılıyor. Kıvama ulaştıktan sonra tüller açılıyor ve ambalajlanarak satışa sunuluyor.