SAĞLIK
Prematüre savaşçıları, Dünya Prematüre Günü’nde bir arada 21 Kasım 2024 Perşembe - 11:23:14 Türkiye Hastanesi, Dünya Prematüre Günü’nde yenidoğan yoğun bakımda hayata tutunan bebekleri ve ailelerini ağırladı. “Her Yerde Kaliteli Bakıma Ulaşım” teması ile düzenlenen etkinlikte renkli görüntüler yaşanırken, prematüre bebekler için kaliteli bakımın ve aile desteğinin önemi vurgulandı. Türkiye Hastanesi, Prematüre Günü’nde anlamlı bir etkinliğe ev sahipliği yaparak yenidoğan yoğun bakımda hayata tutunan bebeklerin ailelerini, uzman hekimleri, hemşireleri ve El Bebek Gül Bebek Derneği temsilcilerini bir araya getirdi. 2024 yılının teması olan “Her Yerde Kaliteli Bakıma Ulaşım” çerçevesinde düzenlenen etkinlikte, prematüre bebeklerin hayata tutunma süreçlerinde kaliteli bakımın ve aile desteğinin önemine değinildi. Medikal Direktör Doktor Salih Mercan ve Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Doktor Eşref Kyaw Zin Latt konuşmalar yaptı. Dr. Salih Mercan, konuşmasında, “1991 yılından bu yana Türkiye Hastanesi olarak sağlık hizmeti veriyoruz. Yenidoğan yoğun bakım ünitemizde 35 haftanın veya 2 kilonun altındaki bebeklerimiz için de hizmet veriyoruz. Bu hizmet içerisinde de sizin en acılı, en sıkıntılı olduğunuz dönemlerde sağlık çalışanı arkadaşlarımızla birlikte hep yanınızda olmaya özen gösterdik. Prematüre hastalarımızla ilgili geçen yıldan bu yana ekstra faaliyetlerde bulunduk. Hastanemizin, Sağlık Müdürlüğüyle yapmış olduğu yenidoğan canlandırma programından dolayı Sağlık Bakanlığı ilk defa bir özel hastaneyle özel bir eğitim planladı. Hemşirelerimizin çoğunun bu programa katılımını sağladık. 2024 bitmeden, belki 2025’in başında Anne Mükemmeliyet Merkeziyle ilgili ayrı bir çalışmamız olacak. Verdiğimiz hizmeti de ayrıca taçlandırmış olacağız” dedi. “Prematüre bebekleri sağlıklı bir şekilde ailelerine kavuşturmak en büyük amacımız” Uzun yıllar yenidoğan bakım ünitesinde görev yapan hemşire Hatice Uçar, prematüre bebeklerle olan bağını anlatırken duygusal anlar yaşadı. “Yenidoğan ayrı bir güzellik ayrı bir sabır işi. Bunu severek ve vicdanla yapmak gerekiyor” diyen Uçar, “Bu şekilde yaklaşınca prematüre günlerinde bu heyecanım daha da çok artıyor. Çünkü onları sağlıklı bir şekilde ailelerine kavuşturmak bizim en büyük amacımız. Buna ulaştığımız için, onları büyümüş halde karşımızda gördüğümüzde dünyanın en mutlu kişisi olduğumu hissediyorum. Duygularımı anlatamam. Ailelerle, aile oluyoruz. Annelerinden önce bebeklerin annesi biz oluyoruz. Onların avukatı olarak her haklarını biz savunuyoruz. Onların büyüdüğünü görmek beni çok mutlu ediyor” ifadelerini kullandı. Uluslararası derneklerin kriterlerine uygun hizmet 2002 yılından bu yana yenidoğan yoğun bakım alanında hizmet veren Türkiye Hastanesi, 10 kuvöz kapasiteli 3’üncü basamak yenidoğan yoğun bakım ünitesi ile Türk Neonatoloji Derneği ve uluslararası yenidoğan derneklerinin önerilerine uygun olarak 35 haftanın altında veya 2000 gramın altında doğan bebeklere ileri düzeyde tıbbi destek sunuyor. Ayrıca sarılık, enfeksiyon ya da beslenme sorunları yaşayan yenidoğanlar da ünitede takip ve tedavi ediliyor. Ailelere eğitim veriliyor Yenidoğan Bebek Dostu Hastane sertifikası bulunan kurum, tıbbi durumu elveren bebeklerin aileleriyle ten tene temas kurmasını ve emzirilmesini desteklerken, annenin bebeği ile uyum sürecini titizlikle takip ediyor. Taburculuk öncesinde ailelere bebek bakımı, emzirme ve psikososyal destek gibi kapsamlı eğitimler verilen hastanede bu sayede ailelerin prematüre bebeklerin bakımında kendilerini daha güvende hissetmeleri sağlanıyor.
21 Kasım 2024 Perşembe - 11:08 Kula’da öğrencilere diyabet ve bağımlılıkla mücadele eğitimi Kula İlçe Sağlık Müdürlüğü, eğitim-öğretim yılı faaliyet programlarında yer alan etkinlikler çerçevesinde ilçedeki okullarda diyabet ve sağlıklı beslenme ile madde ve teknoloji bağımlılığı konularında eğitim verdi. Kula İlçe Sağlık Müdürlüğü’ne bağlı personeller, 2024-2025 eğitim öğretim yılı faaliyet programlarında yer alan etkinlikler çerçevesinde ilçedeki okullarda eğitim ve seminerlerini sürdürüyor. Bu çerçevede, Diyetisyen Hülya Büşra Coşkun, lise düzeyindeki öğrencilere diyabet ve sağlıklı beslenme konularında eğitimler verirken, Dr. Fatma Uluçay ise madde ve teknoloji bağımlılığı konularında eğitim veriyor. Kula İlçe Sağlık Müdürlüğü tarafından düzenlenen bu eğitimler, öğrencilerin bilinç düzeyini artırmayı ve sağlıklı yaşam alışkanlıkları kazanmalarını amaçlıyor. Eğitimlerde, gençlerin günlük hayatlarında dikkat etmeleri gereken temel beslenme alışkanlıkları, diyabetin önlenme yolları, zararlı maddelerin etkileri ve teknoloji bağımlılığının olumsuz sonuçları gibi konular ele alınıyor. Ayrıca, öğrencilere, bağımlılıkla mücadele konusunda farkındalık kazandıracak pratik bilgiler ve çözüm yolları da sunuluyor. Bu kapsamda eğitimlerin, gençlerin sağlıklı ve bilinçli bir birey olarak yetişmelerine katkı sağlaması hedefleniyor.
21 Kasım 2024 Perşembe - 11:06 Sancılı tedavi sanılan kanal tedavisiyle hastalar ağrılarından kurtuluyor Kanal tedavisinin ekseriyanın ağrılı bir uygulama olarak görülmesi sebebiyle hastalar tarafından tedavinin ertelendiğini belirten Endodonti Uz. Dt. Meltem Yılgör sanılanın aksine hastaların kanal tedavisi sırasında ağrı hissetmediğini, kanal tedavisinin amacının hastaları rahatsız eden ağrıları ortadan kaldırmak olduğunu söyledi. Denizli Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi Endodonti Uz. Dt. Meltem Yılgör, kanal tedavisine ilişkin önemli bilgiler verdi. Dişte kendiliğinden görülen yada geceleri artan ve ağrı kesicilerle bile geçmeyen ağrı, soğuk, sıcak veya dişe temas gibi bir dış etkenle tetiklenen ağrının uzun süre devam etmesi, dişin etrafında ve diş etinde görülen şişlik gibi şikayetlerle hastaların Endodonti polikliniğine başvurduğunu açıklayan Uz. Dt. Meltem Yılgör, “Derin çürükler, daha önceden yapılmış olan dolgular veya kaplamalar altında tekrar eden çürükler,dişlere dolgu veya kaplama yapılması sonrasında hastanın şikâyetlerinin geçmemesi, darbe sonucunda dişlerde oluşan kaplama/kök kırıkları, hastanın çiğneme alışkanlıkları veya diş gıcırdatma gibi fonksiyon dışı hareketler sonucunda diş pulpalarının hasar görmesi, ilerlemiş dişeti hastalıkları veya dişeti operasyonları sonrasında pulpa hasarı, o pulpanın canlılığını kaybettiğinin belirlenmesi, çapraşık dişlerin protetik restorasyonunda kanal tedavisi yapılması gerekebilir” dedi. “Tedavi sırasında hasta ağrı hissetmez” Kanal tedavisinin ortalama bir saat süren bir işlem olduğunu ve kanal tedavisinin ağrıya neden olmadığını aksine ağrının giderilmesi için uygulandığının bilinmesi gerektiğini söyleyen Uz. Dt. Meltem Yılgör, “Kanal tedavisi yapılacak diş ve çevre dokular lokal anestezi ile uyuşturulur. Tedavi sırasında hasta ağrı hissetmez. Bununla birlikte bazı vakalarda hasta az da olsa rahatsızlık duyabilir. Bu problem yardımcı anesteziler yapılarak kolaylıkla aşılır. Pulpası canlı bir dişte yapılan kanal tedavisinin tek seansta bitirilmesi esastır. Ancak dişin canlılığını yitirdiği, kök ucunda enfeksiyonun olduğu ve kanal tedavisinin tekrar edildiği durumlarda; seans sayısı iki veya daha fazla olabilmektedir. Yine Kanal tedavisi yapılan bir dişin pulpası çıkartılmış olduğundan; soğuk-sıcak gibi dış uyaranlara karşı dişte ağrı oluşması söz konusu değildir. Eğer tedavi öncesinde ilgili dişte ağrı veya iltihap varsa tedaviyi takip eden ilk birkaç günde özellikle çiğneme gibi dişin üzerine baskı gelen durumlarda hafif ağrı hissedilmesi normaldir” ifadelerini kullandı. “Tedavi sonrası hastanın ilk 2-3 gün dişinde rahatsızlık hissetmesi normaldir” Kanal tedavisi sonrasında hastanın dikkat etmesi gereken konulara değinen Meltem Yılgör, “Kanal tedavisi dişte görülen probleme göre, sıklıkla 1-2 seansta tamamlanır. Tedavi sonrası hastanın ilk 2-3 gün dişinde rahatsızlık hissetmesi normaldir. Hasta diş hekimin tavsiyeleri ışığında ağrı kesici kullanabilir. Bazı vakalarda tedaviye destek olarak hastanın antibiyotik kullanması gerekebilir. Hasta tedavi sonrası normal hayatına dönebilir, bununla birlikte dişteki ve bölgedeki uyuşukluk geçmeden herhangi bir yiyecek yememelidir. Buna ek olarak, dişin üst restorasyonu tamamlanmadan sert besinleri çiğnemekten kaçınmalıdır” şeklinde konuştu.
21 Kasım 2024 Perşembe - 11:06 Bosna Hersek’ten gelen hasta Van’da sağlığına kavuştu Bosna Hersek’te yaşayan ve glomus tümörü nedeniyle sıkıntılı günler geçiren Hadidza Yanık, şifa için geldiği Lokman Hekim Van Hastanesinde yapılan başarılı operasyonla sağlığına kavuştu. Bosna Hersek’te yaşayan Hadidza Yanık (29), glomus tümörüne yakalandı. Oradaki doktorlardan umduğunu bulamayan Yanık, İstanbul’a geldi. İstanbul’da arayışa geçen Yanık, Lokman Hekim Van Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Prof. Dr. Halil Başel’e ulaştı. Yapılan tetkiklerin ardından Lokman Hekim Van Hastanesinde ameliyata alınan Yanık, başarılı bir operasyonun ardından sağlığına kavuştu. Konuyla ilgili açıklamada bulunan Lokman Hekim Van Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Prof. Dr. Halil Başel, Türkiye’nin birçok yerinin yanı sıra yurt dışından da hasta kabul ettiklerini ifade ederek, “Almanya, İngiltere, Etiyopya ve Irak başta olmak üzere yurt dışından da bize hastalar gelmektedir. Bu hastamız ise Bosna Hersek’ten geldi. Tümörü yaklaşık 6 santimetre büyüklüğündeydi. Çok şükür yapılan başarılı bir ameliyatla tümörü çıkardık. Herhangi bir komplikasyon da gelişmedi” dedi. Bosna Hersek’ten gelen Hadidza Yanık isimli hasta ise sağlığına kavuşmanın mutluluğunu yaşadığını belirterek, Prof. Dr. Halil Başel başta olmak üzere tüm Lokman Hekim Van Hastaneleri çalışanlarına teşekkür etti.
Erkeklerde sertleşme sorunu tarih oldu
21 Kasım 2024 Perşembe - 09:05 Erkeklerde sertleşme sorunu tarih oldu DENİZLİ (İHA) – Denizli Özel Egekent Hastanesi Üroloji Uzmanı Op. Dr. Ahmet Levent Akpınar, erkeklerde sertleşme sorununun uygun tedavi yöntemleri sayesinde artık geçmişte kaldığını belirtti. Denizli Özel Egekent Hastanesi Üroloji Uzmanı Op. Dr. Ahmet Levent Akpınar, erkeklerde sertleşme sorununun tedavi yöntemleri hakkında açıklamalarda bulundu. Erkeklerde Erektil Disfonksiyon (ED) sorununu cinsel ilişki için tatmin edici bir sertleşmenin elde edilememesi veya sürdürülememesi olarak tanımlayan Op. Dr. Ahmet Levent Akpınar, " Erektil Disfonksiyon genellikle 50 yaş ve üzeri erkeklerde görülse de, son yıllarda daha genç bireylerde de sıklıkla karşılaşıyoruz. Erektil Disfonksiyon özellikle sigara içenler, şeker hastalığı ve kalp rahatsızlığı olan kişilerde daha yaygın görülüyor. Bu sorunun günümüzde en yaygın tedavi yöntemleri arasında şok dalga tedavisi (ESWT) ve PRP (Platelet Rich Plasma) ile Eksozom uygulamaları yer alıyor" dedi. Şok dalga tedavisinin haftada 2 veya 3 kez, toplamda 6 seans şeklinde 15 dakika süren ağrısız bir işlem olduğunu vurgulayan Op. Dr. Ahmet Levent Akpınar, "Bu yöntem, penis damarlanmasını ve kan akışını artırarak sertleşme sorununu büyük ölçüde gideriyor. PRP ve Eksozom uygulamaları penis dokusunda yenilenme sağlıyor. Hastanın kendi kanından ya da bebek göbek kordonundan elde edilen materyaller kullanılıyor" şeklinde konuştu. Penil protez ameliyatının kesin çözüm Tüm bu tedavilere yanıt alamayan hastalar için penil protez ameliyatının kesin çözüm sunduğunu ifade eden Op. Dr. Ahmet Levent Akpınar, "Penil protezlerin sabit ve indirilip kaldırılabilen modelleri bulunuyor. Günümüzde en yaygın olarak indirilip kaldırılabilen model tercih ediliyor. Bu ameliyatlar yaklaşık 1 saat sürüyor ve hastanede yatış süresi ise genellikle 2 gün oluyor” ifadelerini kullandı. "Cinsel fonksiyonlarının devamı için gecikmeden bir üroloji uzmanına başvurmaları büyük önem taşıyor" diyen Op. Dr. Ahmet Levent Akpınar, sertleşme sorunu yaşayan hastalara uyarılarda bulundu.
Ebeveynler, kreş ve anaokulu yöneticileri dikkat: Salgınlar kapıda
21 Kasım 2024 Perşembe - 08:41 Ebeveynler, kreş ve anaokulu yöneticileri dikkat: Salgınlar kapıda Mikrobiyolog Dr. Öğretim Üyesi İpek Ada Alver, 0-5 yaş arasındaki çocukların en sıklıkla kalabalık ortamlarda bulunduklarını ve bu ortamların başında kreşlerin geldiğini hatırlatarak, ebeveynlere ve kreş ile anaokulu yöneticilerine kreş salgınları kapıda uyarısında bulundu. Çalışan annelerin sayısının artması ile bakıcı yerine kreş, anaokulu gibi eğitim veren kurumlar daha çok tercih edilmeye başlandı. Aynı zamanda çocuk oyun alanı, tiyatro, müzikal, oyun grupları gibi çocuklarla ilgili yapılan aktivitelerin sayısının artması ile çocukların kalabalık alanlarda bulunma sıklığı da artmış oldu. Uzmanlar, kreşe başlayan çocuklarda görülen enfeksiyonların da kış mevsimiyle artığını dile getiriyor. Altınbaş Üniversitesinden Mikrobiyolog Dr. Öğretim Üyesi İpek Ada Alver, hastalık belirtisi göstermeyen portörlerin, yani semptomsuz taşıyıcıların enfeksiyon etkenini vücutlarında barındırdığını ve bu durumun kreş dönemindeki çocuklarda sıklıkla görüldüğünü belirtti. Bu sebeple çocukların enfeksiyonu hızla çevrelerine bulaştırabildiklerini vurguladı. Kreş salgınlarında reenfeksiyon tehlikesi Dr. Ada Alver, “Çocuklar enfeksiyon etkenleriyle yeni karşılaştıkları için birden fazla viral ve bakteriyel enfeksiyonu aynı anda ya da ardı ardına vücutlarında taşıyabilirler. Bu da reenfeksiyonların riskini artırır ve hastalığın daha ağır ve bulaşıcı geçmesine sebep olabilir” diye ekledi. “Son dönemde pnömoni (zatürre), bronşit, kızamık, COVID-19, influenza, adenovirüs, rotavirüs ve uyuz gibi çeşitli bakteriyel ve viral enfeksiyonların peş peşe çocukları enfekte ettiğini gözlemliyoruz” diyen Alver, ebeveynlerin sıklıkla tekrarlayan öksürük, burun tıkanıklığı ya da akıntısı, hapşırık, inatçı ateş, ishal ve kusma gibi semptomlarla karşılaştıklarının altını çizdi. Dr. Ada Alver, bu semptomların önemli olduğunu ve erken tedavi edilmezse çocukta uzun süreli komplikasyonlara neden olabileceğini belirterek “Çocuk birden fazla enfeksiyon etkeni ile karşılaştığında bağışıklık sistemi düşebilir ve başka hastalıklara da açık hale gelebilir” dedi. Ebeveynleri bu konuda dikkatli olmaya çağırdı. Kreşte verilecek ilk eğitim hijyen olmalı İpek Ada Alver, kreş, anaokulu, oyun grupları gibi kalabalık alanlarda eğitim verenler olmak üzere ebeveynlere de enfeksiyon hastalıklarından nasıl korunulacağına dair eğitim vermenin gerekliğini anlattı. Aynı zamanda çocuklara el ve tuvalet hijyeni eğitimi verilmesini şart koşan Ada Alver yapılması gerekenleri şöyle özetledi: “Kreşte yayılan salgınlara baktığımızda daha çok el hijyeni ve kontamine eşyaların ortak kullanımından kaynaklandığını görüyoruz. Kreş yönetimi ve eğitmenlere enfeksiyon hastalıkları farkındalık eğitimi verilmesini, kreşte ortak kullanım alanlarının her gün havalandırılmasını ya da hepa filtreli hava temizleyicileri kullanılmasını, çocuk oyun alanları ve oyuncakların dezenfeksiyonunu sağlamayı ve tuvaletleri dezenfekte etmeyi öneriyoruz.” “Enfeksiyon zincirini kırın” Diğer yandan enfeksiyona dair bulgusu olan çocukların da ebeveynlerine ivedilikle haber verilerek mutlaka uzman bir doktora götürülmesini istedi. Ada Alver, “Çocuk, evde en az bir hafta dinlenerek kalabalık ortamlardan uzak tutulmalı. Kreşe gelmeyerek enfeksiyon zincirinin kırılmasında etkili olacaktır” diyerek kreşteki salgınlardan korunmada dikkat edilecek noktalar konusunda bilgilendirmelerde bulundu. Çocukluk çağı aşıları en önemli zırhımız Ada Alver, son olarak çocukların kalabalık ortamdaki salgınlardan korunmasının birincil kuralının Sağlık Bakanlığı’nın da yayınladığı çocukluk çağı takvimindeki tüm aşıların eksiksiz bir şekilde yapılması olduğunu kaydetti. Ada Alver, kovid aşılarına karşı oluşan güvensizlikten sonra çocukluk çağı aşılarının yapılma oranlarında da azalma olduğu tespitinde bulundu. Bu durumun gelecek nesillerin de sağlığını riske attığını dile getirdi. Öte yandan ücretli aşılar kapsamında olan fakat çocukluk çağı döneminde muhakkak yaptırılması gereken Menenjit ve Rotavirüs aşılarının da tamamlanması gerektiğini vurguladı. Buna ek olarak dikkat edilecek diğer bir hususun ise anne sütü olduğuna dikkat çeken Ada Alver, “Çocuğun diyet listesinde muhakkak immün sistemi güçlendirici gıdalar olan prebiyotik ve probiyotik gıdalara yer verilmesini öneriyoruz. Bu anlamda da kreş yönetimi tarafından beslenme listesinin prebiyotik ve probiyotik gıdalarla zenginleştirilmiş olması çok önemli” diyerek çocukların enfeksiyonlardan korunmasında çocukluk çağı aşılarının ve beslenmenin öneminden bahsetti.
Ağız sağlığına karşı uzman uyardı
20 Kasım 2024 Çarşamba - 17:22 Ağız sağlığına karşı uzman uyardı Ağız sağlığının önemine dikkat çeken Bolu İl Sağlık Müdürlüğü Diş Tabibi Ayça Başar, “Ağızda bulunan bakteriler kan yoluyla diğer organlara geçerek kalp ve damar hastalıkları gibi sorunlara yol açabilir” dedi. Bolu İl Sağlık Müdürlüğü Diş Tabibi Ayça Başar, vatandaşlara uyarılarda bulundu. Ağız sağlığının önemine dikkat çeken Ayça Başar, sağlıklı bir vücudun temelinin ağız sağlığından geçtiğini vurguladı. Dişlerin ağrısız olmasının sağlıklı olduğu anlamına gelmediğinin altını çizen Başar, ağızdaki bakterilerle çeşitli hastalıkların ortaya çıkabileceğini belirtti. “Kalp ve damar hastalıkları gibi sorunlara yol açabilir” Ağız temizliğinin vücut sağlığının korunmasında önemli bir rol oynadığını belirten Diş Tabibi Ayça Başar, “Sağlıklı bir ağız ve diş yapısına sahip olmak, sağlıklı bir yaşam sürmenin temel adımlarından biridir. Ağız sağlığı yalnızca dişlerin sağlığı ile sınırlı olmayıp, genel sağlığımızla doğrudan ilişkilidir. Ağızda var olan hastalıklar, sistemik sağlık sorunlarına yol açabilir ve bu nedenle erken teşhis oldukça önemlidir. Diş sağlığını korumak, vücut sağlığını korumanın önemli bir parçasıdır. Dişlerin ağrısız olması, her zaman sağlıklı oldukları anlamına gelmez. Diş çürükleri ve diş eti hastalıkları genellikle belirti vermez, bu nedenle düzenli diş hekimi kontrolleri büyük önem taşır. Yılda en az iki kez yapılan rutin muayeneler, diş çürüklerinin erken tespiti ve tedavi edilmesini sağlar. Erken müdahale, hem diş kayıplarını engeller hem de daha ciddi sağlık problemlerinin önüne geçilmesine yardımcı olur. Ayrıca, ağızda bulunan bakteriler kan yoluyla diğer organlara geçerek kalp ve damar hastalıkları gibi sorunlara yol açabilir” diye konuştu. “Ağız bakımı alışkanlıklarını erken yaşta kazandırmalıdır” Çocukların erken yaşta ağız sağlığına yönelik eğitim almaları gerektiğini açıklayan Başar, “Ağız ve diş sağlığının korunması, her yaşta büyük önem taşır. Anne adaylarından başlayarak gebelik döneminde annenin ve bebeğin ağız ve diş sağlığı düzenli olarak takip edilmelidir. Bu, hem annenin sağlığını korur hem de doğacak bebeğin ağız sağlığının temellerini atar. Çocukluk dönemi de ağız sağlığının temelinin atıldığı bir dönemdir. Bu dönemde doğru ağız bakım alışkanlıkları edinilmelidir. Ailelere, diş hekimlerine ve aile hekimlerine büyük sorumluluklar düşmektedir. Diş hekimleri, ailelere 6 aylık periyotlarla diş hekimi kontrollerinin önemini anlatmalı, çocukların ağız bakımı alışkanlıklarını erken yaşta kazandırmalıdır” dedi.
SEAH’ta Prematüre Farkındalık Günü etkinliği düzenlendi
20 Kasım 2024 Çarşamba - 17:12 SEAH’ta Prematüre Farkındalık Günü etkinliği düzenlendi Neanotoloji Uzmanı Prof. Dr. İbrahim Caner, her yıl yaklaşık 120 bin prematüre bebeğin dünyaya geldiğini kaydederek, prematüre bebeklerin hayata tutunmasında ailelerin süreçteki aktif rolünün çok önemli olduğunu dile getirdi. Sakarya Eğitim ve Araştırma Hastanesi (SEAH) Neonatoloji Yoğun Bakım Ünitesi ekibi Prematüre Farkındalık Günü etkinliği düzenledi. Prematüre doğumlara dikkat çekmek amacıyla ilk kez 2008 yılında Avrupa ebeveyn örgütleri tarafından oluşturulan Prematüre Farkındalık Gününde, prematüre bebeklerin hassasiyetini ve özel bakım gereksinimlerini simgeleyen mor renkli süslemelerin ağırlıkta olduğu bir etkinlik düzenlediklerinin dile getiren Prof. Dr. İbrahim Caner, Prematüre doğumun dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de önemli bir sağlık sorunu olarak dikkat çektiğini ifade etti. 37. gebelik haftasını tamamlamadan doğan bebeklerin "prematüre" olarak tanımlandığını kaydeden Caner, dünya genelindeki doğumların yüzde 10’unün bu şekilde gerçekleştiğini ve ülkemizde ise prematüre doğum oranı yüzde 12 civarında olduğunu belirtti. Bu orana bakıldığında da her yıl yaklaşık 120 bin prematüre bebeğin dünyaya geldiğin altını çizen Caner, “Prematüre doğum, beş yaş altındaki çocuk ölümlerinin en önemli nedenlerinden biri. Ayrıca ailelerin yaşadığı endişe ve belirsizlik nedeniyle hem fiziksel hem de duygusal bir mücadeleyi beraberinde getiriyor” dedi. Prematüre doğan bebeklerin sağlıklı bir geleceğe ulaşması için ailelerin ve sağlık çalışanlarının iş birliğinin önemine vurgu yapan Prof. Dr. İbrahim Caner, Neonatoloji Yoğun Bakım Ünitesi ekibinin önemine dikkat çekerek, "Bizim bir sloganımız var ‘Erken doğanlar yenidoğan hekiminin elindeyse kazanır’, prematüre bebeklerin yaşam rolümüz bu anlamda çok önemli. Bunu yanında prematüre bebeklerin bakımında ailelerin aktif rolü, sürecin en kritik parçalarından biri olarak öne çıkıyor. Sağlık çalışanlarının ailelerle kurduğu açık ve güvene dayalı iletişim, bu zorlu süreci daha kolay hale getiriyor. Ailelerin, prematüre bebeklerinin ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri için eğitim almaları ve desteklenmeleri büyük önem taşıyor. Her prematüre bebeğin sağlıklı bir geleceğe adım atabilmesi için farkındalık çalışmalarının yapılması da bu anlamda büyük önem taşıyor” ifadelerine yer verdi. SEAH Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Kampüsünde düzenlenen etkinliğe; İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. Kayhan Özdemir, SEAH Başhekimi Prof. Dr. Fikret Halis, SEAH Yenidoğan Yoğun Bakım Klinik İdari Sorumlusu Prof. Dr. İbrahim Caner, hastane yöneticileri, servis ekibi ve hastanede tedavi görerek hayata tutunan prematüre bebekler ile aileleri katıldı. Etkinlik Prematüre Farkındalığını simgeleyen mor renkli pastanın kesilmesiyle son buldu.
Mardin’de bebek ve çocuklar için işitme tarama referans merkezi açıldı
20 Kasım 2024 Çarşamba - 15:33 Mardin’de bebek ve çocuklar için işitme tarama referans merkezi açıldı Mardin Eğitim ve Araştırma Hastanesi bünyesinde bebek ve çocuklar işitme tarama referans merkezi hizmete girdi. Mardin Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Ahmet Yeşil, iletişimde en güçlü argümanın kulak olduğunu söyledi. Doğumdan itibaren işitmenin sağlıklı olmasının önemine değinen Yeşil, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde diğer bölgelere göre riskli, risksiz doğum oranın fazla olduğunu, işitme referans merkezindeki ünite sayesinde hem bebeklerde hem çocuklarda sağlıklı işitmenin olup olmadığını gözlemleyebildiklerini ifade etti. Sağlık Bakanlığı ve İl Sağlık Müdürlüğü bünyesinde Mardin’de olmayan bu üniteyi uzun süredir kurmayı planladıklarını aktaran Yeşil, "Türkiye’de 89 işitme tarama referans merkezi var. Mardin’de ise ilk defa açıldı. Biz de yeni bir merkez olarak bu üniteyi kurmuş bulunmaktayız. Böylelikle hem çevre illerden hem de kendi ilimizden yılda bin 500-2 bin civarı sevkin önüne geçerek bölgeye yeni bir hizmet alanı oluşturduğumuzu düşünüyoruz. Umarım memleketimize bu konuda faydalı olabiliriz. Bu konuda da bize öncülük eden hem Sağlık Bakanlığımıza hem İl Sağlık Müdürlüğümüze teşekkür ediyoruz" dedi. Mardin Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Doktor Öğretim Üyesi Neslihan Sarı, artık işitme kayıplı çocuklara teşhis ve tanı koyduklarını, teşhis ve tanıdan sonra ücretsiz bir şekilde tedavi sürecine başladıklarını kaydetti. Her türlü işitme taramasını yapıp aynı zamanda tedavi de edebileceklerini belirten Sarı, "Biyonik kulak ameliyatları burada yapılabilecek ve hastalar bundan sonra başka illere gitmek zorunda kalmayacaklar. İşitme sorunu yaşayan bebek ve çocuklarımızı erken tanı ve tedavi için hastanemize bekliyoruz" ifadelerini kullandı.