SAĞLIK
02 Mayıs 2024 Perşembe - 19:13 Ünlü cerrah Mehmet Öz, INVAMED Üretim ve İnovasyon Kampüsü’nü ziyaret etti Ünlü kalp cerrahı Dr. Mehmet Öz, INVAMED Üretim ve İnovasyon Kampüsü’nü ziyaret etti. Öz, INVAMED, Türk mühendisliğinin zaferi ve küresel sağlık teknolojisinde bir lider” dedi. Ünlü kalp cerrahı Dr. Mehmet Öz, Türkiye’nin öncü sağlık teknolojisi merkezi INVAMED Üretim ve İnovasyon Kampüsü’nü ziyaret ederek, burada 17 tıp branşında geliştirilen teknolojileri ve üretilen tıbbi cihazları deneyimledi. Öz, bu cihazların özellikle damar cerrahisi alanında sağladığı yenilikçi çözümleri değerlendirirken, tedavi yöntemlerinin etkinliği ve gelecek vaadi üzerine önemli açıklamalarda bulundu. Dr. Öz, Türkiye’deki sağlık teknolojilerinin geldiği nokta "Bu teknolojiler hayat kurtarıyor” dedi. “Türk mühendisliğinin zaferi ve küresel sağlık teknolojisinde bir lider" Dr. Mehmet Öz, "INVAMED Kampüsü’ne gerçekleştirdiğim bu ziyaret sırasında gördüklerim, beni derinden etkiledi. Her bir tıbbi cihaz, tamamen Türkiye’de, INVAMED’in kendi mühendis ve teknisyenleri tarafından tasarlanıp üretiliyor. Bu, sadece yüksek teknoloji ve inovasyon gücümüzün bir göstergesi değil, aynı zamanda ulusal bir başarı hikayesi. Bu cihazların her bir parçası INVAMED tarafından üretiliyor; bu durum, uluslararası alanda rekabet edebilirliğimizi ve teknolojik bağımsızlığımızı nasıl güçlendirdiğimizi gösteriyor. Türk mühendisliğinin bu zaferi, küresel sağlık teknolojisi alanında bizi bir lider konumuna taşıyor. Ayrıca, bu ürünlerin tamamı Türkiye’de, Amerika Birleşik Devletleri’nde ve Avrupa’da alınmış patentlerle korunuyor. Bu patentler, sadece teknolojik bir koruma sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda dünya çapında Türkiye’nin inovasyon kabiliyetini sergiliyor. Kendi teknolojimizi geliştirerek ve bunu uluslararası arenada patentleyerek, küresel pazarda öne çıkmamızı sağlayan stratejik adımlar bunlar. INVAMED, global sağlık sektöründe Türkiye’nin yükselen bir yıldızı olarak parlıyor. Bu başarılar, Türk mühendisliği ve inovasyonu adına büyük bir onur ve gelecek nesillere aktarılacak kıymetli bir miras" şeklinde konuştu. Dr. Öz, INVAMED’in geliştirdiği cihazları incelediği ziyaretinde, "INVAMED, sağlık teknolojisinde sınırları zorluyor. Burada gördüğüm her bir yenilik, tıp dünyasında çığır açan nitelikte. Türkiye, INVAMED sayesinde, tıbbi teknoloji haritasında parlayan bir yıldız olarak yükseliyor" ifadelerini kullandı. "Venablock ve Temren Aterektomi cihazları, varis tedavisi ve damar tıkanıklıklarının giderilmesinde gerçekten devrim yapıyor. Bu cihazlarla yapılan tedaviler, hastaların daha hızlı iyileşmesini sağlayarak, yaşam kalitelerini önemli ölçüde artırıyor" diyen Dr. Öz, teknolojik yeniliklerin kalp damar cerrahisine olan katkılarını vurguladı. INVAMED, damar cerrahisinden beyin cerrahisine, ortopediden nörolojiye, onkolojiden dermatolojiye kadar çok geniş bir yelpazede, hastaların yaşam kalitesini artırmayı hedefleyen cihazlar geliştiriyor. Her biri alanında uzman mühendisler ve doktorlar tarafından tasarlanan bu cihazlar, modern tıbbın çeşitli ihtiyaçlarına cevap veriyor. INVAMED’in kalp damar cerrahisi kardiyoloji, nöroloji onkoloji, ortopedigibi alanlarda geliştirdiği yüksek teknoloji ürünleri, hastalıklarla mücadelede yeni standartlar belirliyor. Geliştirilen yapay zeka destekli diagnostik araçlar, cerrahi robotlar ve biyouyumlu implantlar, tıp alanında devrim yapıyor. Dr. Öz, INVAMED tarafından geliştirilen stent greft ve yapay damar teknolojilerine de değinerek, "Bu yapay damarlar ve stentgreftler, damar cerrahisi alanında çığır açıyor. Gerçek insan dokusuna yakın yapıları sayesinde, vücut tarafından kolayca kabul görüyor ve uzun vadede mükemmel sonuçlar sunuyor. INVAMED Başkanı Raşit Dinç ise, Dr. Öz’ün ziyareti ve teknolojik ilerlemelere olan olumlu yorumları hakkında, "Dr. Mehmet Öz gibi alanında dünya çapında tanınmış bir uzmandan bu cihazlarımız için olumlu geri dönüşler almak, çalışmalarımızın doğru yolda olduğunu gösteriyor. Amacımız, Türkiye’yi global sağlık teknolojileri alanında öncü bir merkez haline getirmek" dedi. Dinç, "Her bir cihazımız, uluslararası düzenleyici standartlara uygun olarak üretilir ve sıkı kalite kontrol süreçlerinden geçer. Bu, ürünlerimizin global pazarda rekabet edebilirliğini artırırken, tıbbi çözümlerimizin güvenilirliğini ve etkinliğini maksimize eder. INVAMED’in sahip olduğu patent portföyü, sadece teknolojik üstünlüğümüzü korumakla kalmayıp, aynı zamanda ulusal ekonomimizin inovasyon kapasitesine katkıda bulunur ve teknolojik bağımsızlığımızı pekiştirir. Bu patentler, tıbbi teknoloji alanında yapılan yatırımların ve yeniliklerin somut bir göstergesidir ve küresel rekabetçilik çerçevesinde şirketimizin stratejik varlıklarını oluşturur. Bu stratejik varlıklar, INVAMED’in hem yerel hem de uluslararası düzeyde pazar lideri olarak konumunu sağlamlaştırmakta ve sağlık teknolojileri alanında sürekli yenilik yapma kapasitesini gösterir. Son olarak, INVAMED olarak sürdürülebilir ve etik iş pratiklerini benimsiyoruz. Bu yaklaşım, şirketimizin uzun vadeli başarısını ve sektördeki itibarını destekliyor, aynı zamanda sağlık sektöründeki küresel sorunlara yönelik çözümlerimizin etik ve sürdürülebilir olmasını garanti ediyor. Bu prensipler, INVAMED’i sadece bir teknoloji üreticisi olmaktan çıkarıp küresel sağlık çözümlerinde etik bir lider yapıyor" ifadelerini kullandı.
GAÜN Çocuk Hastanesi’nde “Primer İmmün Yetmezliği Farkındalık Haftası” etkinliği
02 Mayıs 2024 Perşembe - 11:02 GAÜN Çocuk Hastanesi’nde “Primer İmmün Yetmezliği Farkındalık Haftası” etkinliği Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) Çocuk Hastanesi’nde "Primer İmmün Yetmezliği Farkındalık Haftası" dolayısıyla etkinlik düzenlendi. GAÜN Çocuk Hastanesi Çocuk İmmünoloji-Alerji Hastalıkları Bilim Dalı ve Alerji İmmünoloji Derneği işbirliği ile düzenlenen etkinlikte hastanede tedavi gören çocuklar doyasıya eğlendi. Etkinlikte konuşan Çocuk İmmünoloji ve Alerji Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Özlem Keskin, “Primer İmmün Yetmezlikler; bağışıklık sistemi hücrelerinin normal işleyişini olumsuz yönde etkileyen, hastanın enfeksiyonla savaşmasını engelleyen geniş bir kalıtsal hastalık grubudur. Şu ana kadar 500 çeşit immün yetmezlik tanımlanmıştır. Bağışıklık sistemimiz vücudumuzu virüs, bakteri ve kanser hücreleri gibi tehlikeli organizmalardan korur. Tekrarlayan, tedavisi zor, hayatı tehdit eden ve olağan dışı mikroplarla oluşan enfeksiyonlar; büyüme gelişme geriliği; tekrarlayan pnömoni, sinüzit ve kulak enfeksiyonları; ciltte ya da iç organlarda apse oluşumu; ağızda geçmeyen mantar enfeksiyonu; ailede primer immün yetmezlik hastalığı öyküsü; otoimmün hastalıklar; lenf bezlerinde ve dalakta büyüme gibi durumlarda akla gelmelidir” dedi. Prof. Dr. Özlem Keskin, “Bugün Primer İmmün Yetmezliği Farkındalık Haftası’nı kutlamak için bir araya geldik. Bu gibi etkinlikleri düzenleyerek immün yetmezliğine farkındalığı arttırmayı hedefliyoruz. İmmün yetmezliği farkındalığı arttıkça daha çok hastaya hayat vereceğiz. Tedaviler ile birlikte organ hasarını engelleme imkanı yakalayarak yaşamalarını sağlayacağız. Bu hastalıklar nadir hastalıklar grubunda yer alıyor ancak Gaziantep gibi akraba evliliğinin yaygın olduğu yerlerde hiç de nadir değil. GAÜN Çocuk Hastanemizde çok sayıda primer immün yetmezlik hastası takip ediyoruz. Primer İmmün Yetmezlik Haftasında yaptığımız etkinliklerle farkındalık oluşturarak hastalarımızın erken tanı almasını sağlamak istiyoruz. Erken tanı primer immün etmezlikte hayat kurtarır. Tanıyı koyarsak hayat kurtarıyoruz. Primer immün yetmezlik farkındalığının artması sayesinde erken tanı ve hastalığa özgü tedavilerle akciğer gibi önemli organ hasarı önlenerek çocuklarımızın hayatının kurtulması sağlanacaktır” diye konuştu. Primer İmmün Yetmezliği Farkındalık Haftası sebebiyle düzenlenen etkinlikte hastane bahçesine ağaç fidanları dikildi. Etkinlik pasta kesimi ile son buldu.
Fizyomer’den çocuklar için kutlama
02 Mayıs 2024 Perşembe - 10:16 Fizyomer’den çocuklar için kutlama Eskişehir Fizyomer Terapia Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Tıp Merkezi, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla kutlama düzenleyerek, tedavi gören çocuk hastaların sosyalleşmesini sağladı. Tıp Merkezi, vatandaşların tedavi süreçlerinde sosyalleşmesini sağlamaya devam ediyor. Bu çerçevede çeşitli etkinliklerle misafirlerini ağırlayan Fizyomer Tıp Merkezinde tedavi görmüş ve görmekte olan çocuklar için 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlaması düzenledi. Kutlamada, çocukların bir araya gelerek sosyalleşmesi ve birbirlerine destek olması sağlanırken, palyaço gösterisi, çeşitli hediyeler ve oyunlarla çocukların yüzleri güldürüldü. Düzenlenen etkinlikte çocuklar için tedavi sürecinin yanı sıra eğlenceli aktiviteler de yapmak istediklerini dile getiren Eskişehir Fizyomer Terapia Estetica Denta Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Tıp Merkezi Başhemşiresi Selma Taneri, “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı geçtiğimiz salı günüydü, ona istinaden böyle bir etkinlik yaparak rehabilitasyon tedavisi alan çocuklarımızı etkinliğe davet etmek istedik. Çocuklarımız burada rehabilitasyon tedavisi alıyorlar. Aslında hep tedavi değil, biraz eğlence olsun istedik, maksadımız buydu ve maksadımıza ulaştık. Çok da güzel eğlendiler. Eski hastalarımızı da davet ettik. Tedavisi bitip, sağlıklı giden çocuklarımız da bugün bu etkinlikte varlardı. Güzel bir etkinlik oldu, şu anda 15’e yakın çocuğumuz var. Neler yaptık? Mesela palyaço ablamız vardı, müzikler eşliğinde oyunlar oynadık. Vücut yapılarında tedavileri süren çocuklarımız da birebir kendi anneleriyle beraber etkinliğimize katıldı ve onlarla beraber eğlendiler. Palyaço ablalarıyla oyunlar oynadılar. Sonrasında yaş pastamızı kestik ve birazdan da hediyelerini dağıtacağız” dedi. “Buradaki çocukları hep bir arada görmek hem anne için hem de çocuk için çok iyi oldu” Fizyomer tarafından düzenlenen kutlamaya tıp merkezinde tedavi gören oğluyla katılan anne Özlem Kara, etkinliğin sosyalleşme açısından çok güzel sonuçları ortaya çıkardığını söyledi. Fizyomer’e duyduğu memnuniyeti dile getiren Kara, “Oğlumun tedavisine 8 aylıkken başladık, yani yaklaşık 3 yıl oldu. Tedavi görüyoruz ve inşallah yürüyeceğiz, onun için geliyoruz. Fizyomer’deki hocalarımızdan, tedavilerinden çok memnunuz. Burası çok güzel. Bu etkinlik çocuklar için çok iyi oldu bence. Yani buradaki çocukları hep bir arada görmek hem anne için hem de çocuk için çok iyi oldu. Fizyomer’e gelen engelli çocuklarımızı ve annelerini görmek hem benim için hem çocuk için iyi oldu. Biz oturduğumuz yerden çok katılamasak da en azından çocuğumun bir el hareketi ve burada bir elinde bayrağın olması bile bence çocuk için çok güzel oldu” şeklinde konuştu. “Her şey çok güzeldi” Yürüme engeli olan yeğeni Elif Bilgin’i Fizyomer’deki tedavi sürecinde yalnız bırakmayan teyze Tuğba Özcan, böylesine örnek bir kutlamayla çocuklara destek olunmasına çok sevindiğini söyledi. Fizyomer sayesinde yeğeninin yürümeye başladığını belirten Özcan, “Yeğenim burada yaklaşık 6 ay boyunca çok güzel fizik tedavisi gördü. Eskiden adım bile atamıyordu ,ayakta bile duramayan Elif, ayakta durmaya ve adımlamaya başladı. Şu an rahatlıkla 16 adım atıyoruz. Bu etkinlik için hocalarımıza, öğretmenlerimize ve emeği geçen herkese çok teşekkür ederiz. Her şey çok güzeldi. Benim kız kardeşim sırf Fizyomer için İstanbul’dan buraya taşındı. Gerçekten çok güzel bir eğitim merkezi. Herkese tavsiye ederim” ifadelerini kullandı. “3 yıl önce burada kalmadığım için üzülüyorum” Kızı Elif’in kaydettiği ilerlemeden ve Fizyomer’deki tedavi sürecinden çok memnun olduğunu söyleyen anne Meryem Özcan ise şöyle konuştu; “Açıkcası ben buraya 3 yıl önce gelmiştim ama 3 yıl önce burada kalmadığım için çok üzülüyorum gerçekten. Onu söylemek istiyorum. Dediğim gibi İstanbul’dan buraya taşındım. Haftanın 3 günü geliyoruz ve çok güzel devam ediyor. Havuza giriyoruz ve istediğim her şey Fizyomer tarafından burada temin ediliyor. Onun için çok teşekkür ederim. Görüşmek istediğimiz hocalarımızla randevu alma şansım çok kolay oluyor. Buranın servisini çok beğendim. Hiçbir sıkıntı yaşamıyorum. Herkese çok teşekkür ederim. Bugün de çok Güzel geçti ve çok güzel eğlendik.”
Tarsus’ta Sağlıklı Yaşam Danışma Merkezi hizmete açıldı
02 Mayıs 2024 Perşembe - 09:41 Tarsus’ta Sağlıklı Yaşam Danışma Merkezi hizmete açıldı Mersin Büyükşehir Belediyesi, Tarsus ilçesinde Atatürk Parkı Sağlıklı Yaşam Danışma Merkezi’ni hizmete açtı. Sağlık İşleri Dairesi Başkanlığı koordinesinde açılan merkezde psikolojik destek, diyetisyen ve fizyoterapist hizmetleri veriliyor. Merkezden ayrıca 16-18 yaş aralığındaki bireyler, sadece psikolojik destek hizmetinden yararlanabilecek. Fizyoterapist Çelik: "Fibromiyalji, skolyoz gibi tanıları olan bireylere destek veriyoruz" Fizyoterapist Tayfur Çelik, hafta içi her gün 09.00-18.00 saatleri arasında hizmet verdikleri merkezde, fibromiyalji, skolyoz gibi tanıları olan bireylere destek verdiklerini belirtti. İhtiyaç duyan tüm vatandaşları merkeze beklediklerini ifade eden Çelik, "Kas ve eklem ağrısı olan vatandaşların ağrılarını azaltmak, skolyoz tanısı almış bireylerin postürünü düzeltmek amacıyla egzersiz danışmanlığı veriyoruz. Ayrıca hamilelerin gebelik sürecini daha rahat atlatabilmeleri için nefes eğitimi, omurga sağlığı eğitimi, pelvik taban kaslarını güçlendirmeyi hedefliyoruz" dedi. Diyetisyen Saban: "Kişiye özel beslenme programları hazırlıyoruz" Diyetisyen Gaye Saban da beslenmenin, hayatın her noktasında önemli role sahip olduğunu belirterek, merkeze gelen kişilere özel beslenme programları hazırlayacaklarını ifade etti. Türkiye’de 3 kişiden birinin obez kategorisinde olduğunu vurgulayan Saban, "Özellikle obezite, diyabet, hipertansiyon, kalp damar hastalıkları gibi kronik hastalıkların yönetilmesi noktasında beslenme danışmanlığı veriyoruz. Yeme bozukluğu olan kişileri ile obeziteye sahip olan bireylerin beslenme noktasında eğitimlerini sağlıyoruz Beslenme danışmanlığıyla bu tarz rahatsızlıkların, kronik hastalıkların önüne geçmeyi hedefliyoruz" diye konuştu. Psikolog Karamık: "Ruh sağlığı, beden sağlığı kadar önemli" Psikolog Ali Barış Karamık ise pandemi sürecinin ardından evlere kapanmaların artması ve toplumda korku, kaygı, panik, endişe gibi durumların çok görülmesinden dolayı kaygı bozukluğu, panik atak, anksiyete, depresyon gibi rahatsızlıkların oldukça arttığını söyledi. Bu gibi durumlara bireysel danışmanlık hizmeti verdiklerini vurgulayan Karamık, "Sınav kaygısı taşıyanlara da yardımcı oluyoruz. Bundan dolayı 16-18 yaş arasındaki bireylere de psikolojik destek hizmeti veriyoruz. Ayrıca aile içi sorunların çözülmesine destek olmak amacıyla, aile danışmanlığı desteği de veriyoruz. Ruh sağlığı, beden sağlığı kadar önemli" şeklinde konuştu. Giriş: "doğayla iç içe spor yapmak keyif veriyor" Merkeze başvuranlardan Emel Yıldırım, sürekli psikoloğa gitmesine rağmen iyi hissetmediğini söyledi. Merkezin genç ve profesyonel kadrosunun kendisine enerji verdiğini belirten Yıldırım, "Güler yüzlüler, neşeliler, bana enerji verdiler" dedi. Dizlerinde yaşadığı ağrılardan dolayı sık sık parkta yürüyüş yaptığını, merkezi de bu sayede gördüğünü ifade eden Songül Giriş de "Dizlerimde şiddetli ağrılarım olduğu için merkeze kayıt oldum. İyi ki geldim, çünkü faydasını görüyorum. Hocalarımız pozitif enerji veriyorlar. Ayrıca böyle güzel parklarda, doğayla iç içe spor yapmak keyif veriyor" ifadelerini kullandı.
Diş teline avantajlı alternatif: Şeffaf plaklar
02 Mayıs 2024 Perşembe - 09:23 Diş teline avantajlı alternatif: Şeffaf plaklar Hizalanmış dişlere ve sağlıklı bir gülüşe sahip olmak isteyen fakat diş teli kullanmaktan çekinenlerin sıklıkla tercih ettiği şeffaf plaklara dair merak edilenleri anlatan Ortodontist Dr. Öğr. Üyesi Merve Kurt Bıyıklıoğlu şeffaf plakların çocukların kullanımına da uygun olduğunu vurguladı. İstanbul Gelişim Üniversitesi (İGÜ) Diş Hastanesi’nden Ortodontist Dr. Öğr. Üyesi Merve Kurt Bıyıklıoğlu şeffaf plak tedavisinin kişiye özel planlanarak üretilen, takılıp çıkartılabilen şeffaf hizalayıcılar kullanılarak dişlerin kademeli olarak düzeltilmesini amaçlayan bir işlem olduğunu belirtti. Günde ortalama 22 saat takılmalı Bıyıklıoğlu, şeffaf plakların neredeyse kimsenin fark etmeyeceği kadar ince bir yapıda olduğunun altını çizerek, “Diş yüzeyine eklenen ve ataçman adı verilen dolgu çıkıntıları üzerinden kuvvet uygulanarak dişleri düzeltir. Dişlerin hareket edebilmesi için uygulanan kuvvet devamlı olmalıdır. Bu sebeple ortodontik plakların beslenme zamanı ve diş fırçalarken çıkarılması haricinde günde ortalama 22 saat takılması gerekiyor. Şeffaf plaklar ilk takıldığında bir baskı hissedilebilir ancak kısa süre sonra alışmak mümkün” dedi. “Hem çocukların hem de yetişkinlerin kullanımına uygun” Bıyıklıoğlu, şeffaf plakların diş destek dokuları sağlıklı ise hem çocuklarda hem de yetişkinlerde kullanılabileceğini belirterek “Diş çapraşıklığı, dişler arası boşlukların kapatılması, gülümseme estetiği planlaması, protez öncesi hazırlıklar gibi tedavi hedefleri için uygulanıyor. Tedavi sonrasında dişlerin eski haline dönmesini engellemek için tel tedavisinden sonra yapıldığı gibi dişler arkadan ince bir telle sabitlenir, bu tel dışarıdan görünmez.” dedi. “Ortodontist yönlendirmesi çok önemli” Şeffaf plak tedavilerinde sürecin ortodontistin ağızdan ölçü alması ile başladığını anlatan Bıyıklıoğlu, “Bu aşamada geleneksel ölçü yöntemleri kullanılabildiği gibi ağız içi tarayıcılar da tercih ediliyor. Alınan ölçü bilgisayar ortamına aktarılıyor ve dişler bilgisayar simülasyonu ile hareket ettirilerek şeffaf plaklar hazırlanıyor. Dişlerin hareket etmesi istenen pozisyona göre seri şekilde üretim yapılıyor. Ölçüler alındıktan sonra plakların hastaya teslim edilmesi kullanılan sisteme göre 4 haftayı bulabilir. Şeffaf plak tedavisinde her bir plak ortalama 7-10 gün kadar takılır, tedavinin devam ettiği süreçte ortodontistin yönlendirmesiyle gerekli diğer plaklara geçilir.” ifadelerini kullandı. Ağız hijyeni için oldukça faydalı Hastaların, günlük diş temizliğinde olduğu gibi plaklarını çıkartarak dişlerini ve plaklarını temizleyebileceklerini dile getiren Bıyıklıoğlu, “Plaklar sert olmayacak şekilde fırçalanabilir. Bu nedenle hastanın ağız hijyenini sağlaması bakımından bir sorun teşkil etmez. Hastaların daha önce bir tedavi görmüş olması (ortodonti, dolgu, kanal tedavisi, kuron kaplama vs.) şeffaf plak tedavisi için bir engel oluşturmaz. Şeffaf plak tedavileri geleneksel tel tedavileriyle kıyaslandığında daha fazla hasta kooperasyonu gerektirir.” şeklinde konuştu. Şeffaf plakların avantajları saymakla bitmiyor: Tedavi sonucu önceden görülüyor, yeme içme kısıtlaması gerektirmiyor Dr. Öğr. Üyesi Merve Kurt Bıyıklıoğlu, hastaların sıkça merak ettiği şeffaf plak kullanımının avantajlarını şu şekilde sıraladı: -Dijital olarak oluşturulan tedavi simülasyonu sayesinde hasta, tedavi sonucunu henüz tedavi başlamadan önce üç boyutlu olarak görülebiliyor. -Yemek yerken çıkarılabilir olması sayesinde yeme-içme kısıtlaması gerektirmez. -Diş fırçalarken çıkarılabilir olması braket tedavisine kıyasla fırçalamada kolaylık sağlar. -Spor, yüzme gibi aktivitelerde plaklar engel teşkil etmez. -Plakların varlığına alışma süreci geçtikten sonra konuşmada sorun oluşturmaz. “Uzaktan tedavi takibi sağlanabiliyor” Şeffaf plakların kontrol sürecinde hastaların genellikle 4 - 6 haftada bir rutin kontrollere çağırıldığını ve tedavi sürecine göre bu aralığın daha uzun veya kısa tutulduğu zamanlar da olabildiğini belirten Bıyıklıoğlu sözlerini, “Kontroller sırasında şeffaf plakların ağıza uyumunun kontrolü, dişlerin konumunun önceden planlanan simülasyondaki konumlarla karşılaştırılması, genel gidişatla ilgili hasta bilgilendirmesi gibi işlemler olur. Ayrıca şehir dışı/ yurt dışı hastalar için uzaktan tedavi takibi sağlanabilir.” şeklinde sonlandırdı.
“Yaza formda girmek için haftada 150 dakika yürüyün”
02 Mayıs 2024 Perşembe - 08:55 “Yaza formda girmek için haftada 150 dakika yürüyün” Yaz mevsimine formda girmek adına şimdiden dengeli beslenmeye dikkat edilmesi gerektiğini belirten Diyetisyen Melike Aslıhan Kara, “Su içmeyi ihmal etmeyin, günde ortalama 2-2.5 litre su içme hedefinize mutlaka ulaşın. Hareketinizi artırın ve haftalık minimum 150 dakika egzersiz süresini hedefleyin. Bilimsel olmayan diyetlerden uzak durun. Tükettiğiniz meyvelerin porsiyon miktarına dikkat edin. Probiyotiklerin gücünden faydalanın” dedi. Yeterli ve dengeli beslenmenin sağlığın temeli olduğunu ancak bunun nasıl sağlandığı konusunda bilgi kirliliği olduğunu ifade eden VM Medical Park Pendik Hastanesi’nden Diyetisyen Melike Aslıhan Kara, “Beslenme açlık duygusunu bastırmak, karın doyurmak ya da canının çektiği şeyleri yemek içmek değildir. Besin öğeleri vücudun ihtiyaç duyduğu düzeyde alınamadığında yetersiz beslenme oluşur. Beslenme; sağlığı korumak, geliştirmek ve yaşam kalitesini yükseltmek için vücudun gereksinimi olan besin öğelerini yeterli miktarlarda ve uygun zamanlarda almak için bilinçli yapılması gereken bir davranıştır” şeklinde konuştu. “İnsan 50’ye yakın besin öğesine gereksinim duyar” İnsanın yaşamı için 50’ye yakın besin öğesine gereksinimi olduğunun altını çizen Diyetisyen Kara, “İnsanın sağlıklı büyüme ve gelişmesi, sağlıklı ve üretken olarak uzun süre yaşaması için bu öğelerin her birinden günlük ne kadar alınması gerektiği belirlenmiştir. Bu öğelerin herhangi biri alınmadığında ya da gereğinden az ya da çok alındığında, büyüme ve gelişme engellenir, sağlık bozulur. Gereğinden fazla besin tüketilirse, çok alınan bazı öğeler vücutta yağ olarak depolandığından sağlık için zararlı olur. Bu duruma dengesiz beslenme denir. Dengesiz beslenmenin önlenmesinde beslenme eğitimi ile sağlıklı beslenme bilincinin kazandırılması büyük bir önem taşır” ifadelerini kullandı. “Dengeli beslenen kişiler sık hastalanmaz” Yeterli ve dengeli beslenen kişilerin belli özellikleri olduğunu dile getiren Diyetisyen Kara, bunları şöyle sıraladı: “Dengeli beslenen kişi sağlam ve sağlıklı bir görünüştedir. Hareketli ve esnek bir bedene, muntazam bir cilde, canlı ve parlak saçlara ve gözlere, kuvvetli, gelişimi normal kaslara sahiptir. Ayrıca çalışmaya istekli kişiliğe, boy uzunluğuna uygun vücut ağırlığına, normal zihinsel gelişme, sık sık hasta olmayan bir yapıya da sahiptir.” “Sürekli baş ağrısı dengesiz beslenme işareti” Yetersiz ve dengesiz beslenenlerin hareketlerinin de ağır ve isteksiz olduğunu işaret eden Diyetisyen Kara, “Dengesiz beslenenler sağlıksız genel görünüşte (aşırı zayıf veya şişman), pürüzlü, kuru, sağlıksız cilt yapısına, şişman veya çok zayıf vücut yapısına, sık sık baş ağrısından şikâyet eden, iştahsız, yorgun, isteksiz bir yapıya sahiptir” dedi. “Yaza formda girmek için beslenme önerileri” Yaz mevsimine formda girmek adına beslenme önerilerinde bulunan Diyetisyen Kara, dikkat edilmesi gerekenleri şöyle anlattı: “Su içmeyi ihmal etmeyin ve günlük 2-2.5 litre su içme hedefinize mutlaka ulaşın. Her zaman hareketinizi artırın ve haftalık minimum 150 dakika egzersiz süresini hedefleyin. Mutlaka bir diyetisyen gözetiminde ideal kilonuza ulaşın. Medyatik ve bilimsel olmayan diyetlerden uzak durun. Yazın tüketilen meyvelerin porsiyon miktarına dikkat edin. Kronik hastalığınız yoksa taze meyve -sebze suları tüketin. Probiyotiklerin gücünden faydalanın. Kendinize mutlaka hobi ve aktivite edinin.” “Yeşil egzersiz kronik ağrıya, fiziksel ve mental sağlığa iyi gelir” Günümüzün dijitalleşen dünyasında günlük işlerimiz fiziksel olarak hareket etmeksizin kolay bir şekilde gerçekleştirilebilse de, fiziksel aktiviteden yoksun bir yaşam tarzının birçok hastalığı da beraberinde getirdiğini işaret eden Diyetisyen Kara, şu önerilerde bulundu: “Fiziksel aktivitenin vücudun bütün sistemleriyle ilişkili olduğu ve birçok hastalığın tedavisinde destekleyici rolü bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Son zamanlarda ‘yeşil egzersiz’ olarak adlandırılan ve insan sağlığına daha çok olumlu katkıda bulunan, doğal ortamda gerçekleştirilen fiziksel aktivite yeşil egzersiz olarak adlandırılmaktadır. Yeşil egzersizin kronik ağrıya, fiziksel ve mental sağlığa olumlu etkileri vardır. Kolay erişilebilen, biyoçeşitliliği fazla olan doğal ve hoş ortamlarda vakit geçirmenin fizyolojik, psikolojik ve sosyal refahı sağladığı, yaşam kalitesinin artmasında etkili olduğu görülmektedir. Yeşil egzersiz ayrıca insanların çevreye karşı olumlu tutumlarının da gelişmesine katkı sağlamaktadır. Yapılan çalışmalarda yeşil egzersizin psikolojik, hormonal ve nöroimmünolojik çok boyutlu yararlar sağladığı, biyopsikososyal yaklaşımla uyumlu bir yöntem olduğu açıkça görülmektedir. Sonuç olarak, sürdürülebilir sağlığa ve çevreye katkısı olan bu egzersiz yaklaşımının yeşil egzersiz reçeteleri, doğal ortamların korunması, kanıta dayalı araştırmalar ve teşviklerle daha çok desteklenmesi gerektiği ortaya konmuştur.” “Bahar aylarında tüketilebilecek sebze ve meyve önerileri” Bahar aylarında tüketebileceğimiz sağlıklı sebze ve meyve önerilerinde bulunan Diyetisyen Kara, “Hücrelerin yenilenmesi, dokuların onarımı, hastalıklara karşı direnç sağlaması gibi sayısız faydası ile sebze ve meyveler her daim beslenmemizde öncelik kazanıyor. İlkbaharda tüketebileceğimiz bazı önemli sebze ve meyveler havuç, enginar, turp, bezelye, kuşkonmaz, maydanoz, marul, roka, taze yeşillikler, bakla, taze soğan, taze sarımsak, kiraz, çilek, erik, elma, yenidünya ve çağladır” dedi. Diyetisyen Kara, yaza formda girmek isteyenlerin tercih edebileceği metabolizma hızlandıran çay ve çorba tarifini ise şu şekilde paylaştı: “Zencefilli metabolizma çayı” “Malzemeler: 1 litre su, 1 nohut tanesi büyüklüğünde zencefil, 4-5 dilim elma, 1 top karabiber, 1 adet karanfil, limon dilimleri Hazırlanışı: Tüm malzemeleri doğrayıp suda 10 dakika dinlendirip, yemeklerden 20 dakika sonra gece ara öğününde tüketin.” “Metabolizma hızlandıran kabak çorbası” Malzemeler: 2 orta boy kabak, 1 adet soğan, 1 diş sarımsak, 1 orta boy domates, 1 yemek kaşığı zeytinyağı, tuz, karabiber. Hazırlanışı: Küçük doğranmış soğan, sarımsak, kabak 1 yemek kaşığı zeytinyağı ile pişirin. Malzemeler yumuşayınca üzerine rendelenmiş domates ekleyin. Domates pişince üzerine 5 bardak su koyun. Su kaynayınca en son üzerine küçük doğranmış dereotu ve maydanoz ilave edin. Sıcak servis yapıp tuz ve karabiber ekleyip afiyetle tüketebilirsiniz.”
Lösemiyi yendi mücadelesini ve başarı hikayesini arkadaşlarıyla paylaştı
01 Mayıs 2024 Çarşamba - 16:10 Lösemiyi yendi mücadelesini ve başarı hikayesini arkadaşlarıyla paylaştı Kütahya Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) Domaniç Hayme Ana Meslek Yüksekokulu’nda (MYO) Sosyal Sorumluluk Projeleri dersi kapsamında lösemi farkındalığı etkinliği gerçekleştirildi. Etkinlikte lösemiyle mücadelesini ve tedavi sürecini anlatan lösemiyi yenen Elif Naz Holoğlu’nun konuşması oldukça duygulandırdı. Kütahya Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) Domaniç Hayme Ana Meslek Yüksekokulu’nda (MYO) Sosyal Sorumluluk Projeleri dersi kapsamında düzenlenen lösemi farkındalığı etkinliğinde, daha önce lösemi hastalığına yakalanan ve tedavi olan MYO öğrencisi Elif Naz Holoğlu, lösemi ile mücadele ve tedavi süreci, ailenin desteği ve başarı hikayesini arkadaşlarıyla paylaştı. Öğr. Gör. Yasemin Durmaz’ın yürüttüğü Sosyal Sorumluluk Projeleri dersi kapsamında gerçekleştirilen etkinlikte lösemi ve onunla mücadele ve tedavi süreci konusunda sosyal güvenlik bölümü öğrencileri Esma İrem Temur, Senanur Kezban Balta, Elif Yıldız ve Ayşe Yakar tarafından öğrencilere bilgiler verildi. Daha önce lösemi hastalığına yakalanan ve tedavi olan MYO öğrencilerinden Elif Naz Holoğlu, Lösemi, tedavi süreçleri, tedavi süreçlerinde yaşadıkları, ailesinin destek ve ilgileri konusunda yaşadıklarını öğrenci arkadaşları ile paylaştı. Öğr.Gör. Yasemin Durmaz “Lösemi hastalığını tanıtmak, farkındalık oluşturarak bu hastalıkla ile mücadele yolları konusunda bilinç kazandırmak, lösemili çocukların ve ailelerinin sıkıntılarını topluma aktarmak ve toplumu bilinçlendirmek amacıyla lösemi konusunda çevremizde duyarlılık oluşturulmasına katkı sunmak istiyoruz” dedi. Lösemiyi yendi, okumayı kendi öğrendi Küçük yaşta lösemi teşhisi konulan Holoğlu, kemoterapi ve ışın tedavisi süreci ile iyileştiğini anlattı. Bu süreçte yaşadığı zorlukları ve doktorların kendisine okuyamayacağına dair söylediklerini paylaşan Holoğlu, "Ben ortaokula başladığımda okuma yazmayı kendim öğrendim. Bu süreçte çok zorlandım. Adalet lisesini kazandım. Çalışarak ve kendi çabamla. Anneannemle yaşıyorum ben, onlar dedi ki üniversiteye gerek yok. Zaten yeterince zorlandın lisede. Ama ben kendi çabamla üniversiteyi kazandım. Sonrasında da işte burada yaptığım bir çok etkinlik, çalışmalar var devam da ediyorum." dedi. Holoğlu, lösemi ile mücadelede pes etmenin ve hayallerinden vazgeçmenin asla bir çözüm olmadığını vurgulayarak, "Bu süreci çocukluğumdan beri yaşadım. Şimdi gördüğünüz gibi sağlıklıyım. Yaşadıklarımdan öğrendiklerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Sizlerde lütfen Lösemi ile ilgili burada öğrendiklerinizi cevrenizle paylaşarak Lösemi farkındalığı oluşturunuz, birlikte bunu oluşturalım" diyerek katılımcılara lösemi ile ilgili farkındalık çağrısı yaptı.
Göğüs hastalıkları uzmanı Mardin’deki toz taşınımına karşı uyardı
01 Mayıs 2024 Çarşamba - 15:31 Göğüs hastalıkları uzmanı Mardin’deki toz taşınımına karşı uyardı Mardin Eğitim ve Araştırma Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Fulya Uluorman, toz taşınımına karşı özellikle solunum yolu hastalarını uyardı. Çöl tozu taşınımı sebebiyle solunum yolu hastalarını uyaran Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Fulya Uluorman, "Maalesef ki mevsim geçişlerinde bunu daha çok görüyoruz. Şu anda da Nisan ayı olması gereği ile çöl tozları sonucu çevrede bir hava kirliliği söz konusu. Bunun sonucu olarak da birtakım hava yolu hastalıkları ortaya çıkıyor. Göğüs hastalıkları olarak bizi ilgilendiren hava yolu hastalıklarıdır. Astım, KOAH ve karaciğer hastalarında çöl tozları sonucu tetiklenmeler oluyor. Bu hastalık mevcut olmayan ama bronş duyarlılığı olan kişileri de etkiliyor. Uzayan öksürükler, nefes darlığı gibi şikayetlere neden oluyor. Bu süreçler sağlıklı bireyleri de etkiliyor. Maske kullanımına dikkat etmek gerekiyor. Bu şartlarda etkilenmemeleri imkanı yok ama en aza indirmek için bu kurallara dikkat edilmeli" dedi. İlaç kullanan hastaların, zorunlu olmadıkça evden çıkmamaları ve ilaçlarını düzenli kullanmaları gerektiğini hatırlatan Uzman Dr. Fulya Uluorman, "Tedavide bazı ilaçlar söz konusu özellikle akciğer hastalarının düzenli kullanmaları gerekiyor. Özellikle astım ve KOAH hastalarının da kullanması gerekiyor. Toz alerjisi olan ve toza karşı duyarlılığı olan kişilerin de kullanmakta olduğu alerji ilaçları söz konusu. Bunları devam etmeleri gerekiyor düzenli olarak. Bunları kullanmalarına rağmen yine de sıkıntı yaşayan kişilerde poliklinik hizmeti şeklinde ya da acil serviste birtakım destekleyici ek ilaçlar ve tedaviler görebilirler. Çöl tozundan sağlıklı bireyler de etkilenebilir. Sağlıklı bireylerde boğazda kaşıntı, öksürük atakları ve gözlerde sulanma gibi birtakım sorunları neden olabiliyor. Bu süreci yönetebiliyorlar ve çok büyük sıkıntı yaşamadıkları takdirde bunun geçici bir süreç olduğunu söylüyoruz. Ama sıkıntı yaşıyorlarsa mutlaka tıbbi destek almaları gerekecektir" diye konuştu.
Uzmanlardan kene uyarısı: “Kesinlikle çıplak elle dokunmayın”
01 Mayıs 2024 Çarşamba - 12:19 Uzmanlardan kene uyarısı: “Kesinlikle çıplak elle dokunmayın” Van’da sağlık uzmanları, havaların ısınmasıyla birlikte ortaya çıkan kenelerden bulaşan Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) virüsüne karşı vatandaşları uyardı. Havaların ısınmasıyla birlikte kenelerin aktivitesi artmaya başladı. Kırım Kongo Kanamalı Ateşi virüsü, kırsal kesimlerde kentlere oranla daha fazla görülüyor. Hastalık genellikle yanlış müdahalenin bir sonucu olarak ateş, halsizlik, iştahsızlık, kas ağrısı, baş ağrısı, bulantı, kusma, ishal ve ağır vakalarda kanama gibi belirtilerle kendisini gösteriyor. Van’da görevli sağlık uzmanları, KKKA’den korunmak için tarla, bağ, bahçe ve piknik alanları gibi kene yönünden riskli alanlara gidilirken kenelerin vücuda girmesini engellemek amacıyla bireysel tedbirlerin alınması gerektiği uyarısında bulundu. “Herhangi bir aşı henüz geliştirilmemiştir” Konuya ilişkin konuşan Van İl Sağlık Müdürlüğü Halk Sağlığı Uzmanı Dr. Ferdane Şeyma Toplu, hastalığın genellikle enfekte kenelerin vücuda tutunması ve kan emmeleri sırasında bulaştığını belirtti. Kenelerin enfekte ettiği hayvanlardan ve hastalığa yakalanan kişilerden de hastalığın bulaştığını ifade eden Dr. Toplu, “KKKA ile mücadelede kullanabileceğimiz herhangi bir aşı henüz geliştirilmemiştir. Bu nedenle kişisel koruyucu önlemlerin alınması hastalığın kontrolünde ön planda yer alır. Bağ, bahçe, tarım arazisi, orman ve piknik alanları gibi kene açısından riskli alanlara gidilirken mümkün olduğunca vücudu örten giysiler giyinmelidir. Pantolon paçaları çorapların içine sokulmalı ve kenenin elbiseler üzerinde rahatça saptanabilmesi amacıyla açık renkli kıyafetler tercih edilmelidir. Riskli alanlardan dönüşte ise kişiler hem kendi hem de çocuklarının vücutlarını saçlı deri, kulak arkası, ense, koltuk altları, kasıklar ve diz arkası dahil olacak şekilde vücutlarında bir kene tutunması olup olmadığını kontrol etmelidir” dedi. “Çıplak elle öldürülmemeli ve patlatılmamalıdır” Vücutta saptanan kenenin çıplak elle dokunmamak kaydıyla uygun bir araç kullanarak vücuttan uzaklaştırılması gerektiğini dile getiren Toplu, “Eğer bu mümkün değilse en yakın sağlık kuruluşuna başvurmalıdır. Burada önemli olan kenenin vücuttan bir an önce uzaklaştırılmasıdır. Çünkü kenenin vücuda tutulu olarak kaldığı süre uzadıkça hastalığın kişilere bulaşma ihtimali de artmaktadır. Vücuda tutunan bir kene veya hayvanların üzerinde bir kene saptanırsa bu keneler kesinlikle çıplak elle öldürülmemeli ve patlatılmamalıdır. Keneleri vücuttan uzaklaştırmak amacıyla üzerine sigara basmak, alkol, kolonya, gazyağı gibi kimyasal maddeler dökmek gibi yöntemlere başvurulmalı. Vücuduna kene tutunan bir kişi 10 gün süreyle kendisini ateş, halsizlik, kas ağrısı, baş ağrısı, mide bulantısı, kusma veya ishal yönünden kontrol etmelidir. Eğer bu semptomlardan biri veya birkaçı gelişirse kişi en yakın sağlık kuruluşuna başvurmalıdır” diye konuştu. Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Uzman Dr. Esra Gürbüz ise, KKKA hastalığının havaların ısınmasıyla birlikte kenelerin aktif hale gelmesiyle görülen bir enfeksiyon hastalığı olduğunu belirterek, “Kene aracılığıyla bulaş gerçekleşen kişilerde iştahsızlık, ateş, ani yükselen ateş, bulantı, kusma, kas ve baş eklem ağrılarıyla seyreden, ağır vakalarda ise kanamalarla seyreden ölümcül ciddi bir enfeksiyon hastalığıdır. Hyalomma cinsi keneler tarafından bulaştırılan bu enfeksiyon, Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde görülmekle birlikte, bu kenelerin doğal yaşam alanı olan Doğu Anadolu’nun kuzeyi, İç Anadolu’nun kuzeyi ve Orta Karadeniz Bölgesi’nde endemik olarak görülmektedir. Van ilinde ise çevre illerinden özellikle Bitlis, Hakkari ve Ağrı gibi illerde de sık görülen ciddi bir hastalıktır” şeklinde konuştu.
Prof Dr. Taşova: “Sivrisinek salgın hastalıklara yol açabilir”
01 Mayıs 2024 Çarşamba - 10:05 Prof Dr. Taşova: “Sivrisinek salgın hastalıklara yol açabilir” Pandemi Bilim Kurulu Üyesi, Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Yeşim Taşova, sıcaklığın artmasıyla birlikte sinek popülasyonunun artığını belirterek, “Bu konuya ciddi bir şekilde sistematik olarak eğinilmesi gerekiyor, aksi halde salgın hastalıklara yol açabilir” dedi. Son günlerde havaların ısınmasıyla birlikte sinek popülasyonun da artış meydana geldi. Özellikle sivrisinekler nedeniyle vatandaşları perişan ediyor. Bu konuyla ilgili açıklama yapan Pandemi Bilim Kurulu Üyesi, Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Yeşim Taşova, “Sivrisinekler çeşitli mikropların taşıyıcısıdır. Havaların ısınmasıyla birlikte sinek popülasyonun arttığını gözlemliyoruz. Özellikle deprem bölgesinde salgın hastalıklara yol açabilir. Bu konuya ciddiyetle ve sistematik olarak eğilmek gerekiyor. Zamanında yapılan müdahaleler önemlidir. Örneğin Larva dönemini kaçırmadan belediyelerimiz ve Sağlık Bakanlığımız ortaklaşa çalışmalarla önlem alabilir” diye konuştu. Sinekten geceleri uyuyamadıklarını söyleyen Fatma Keser, “Havalar ısında sinekler hemen çıktı. Her yıl aynı şey neden bununla mücadele edilmiyor anlaşılır gibi değil. Bence böyle giderse salgın kapıda. Bu konuda belediyeleri, sağlık bakanlığını ve diğer tüm yetkilileri göreve çağırıyoruz. Adana’da daha önce insanlar sivrisinek çokluğundan dolayı sıtmadan ölüyormuş, yine aynı şeyler mi olmalı önlem almak için” dedi.