GÜNDEM - 08 Aralık 2023 Cuma 12:29

Osmaniye’de toplu taşıma araçlarında, görme engelliler için sesli durak uyarı sistemi

A
A
A
Osmaniye’de toplu taşıma araçlarında, görme engelliler için sesli durak uyarı sistemi

Osmaniye Belediyesi, Kentkart ve Özel Halk Otobüsleri Kooperatif Başkanlığının ortak projesiyle, özellikle görme engelliler için toplu taşıma araçlarında sesli durak uyarı sistemi kuruldu. Araçlar duraklara yaklaştığında, hangi durağa gelindiği ve bir sonraki durağın hangisi olacağı sesli anons ile yolculara duyurularak bilgilendiriliyor. Görme engelli vatandaşlar, projenin hayata geçirilmesi sayesinde, artık yanlış duraklarda inmediklerini belirterek, kendileri için büyük bir kolaylık sağlandığını ifade ettiler.


Proje hakkında bilgi veren Osmaniye Belediyesi Meclis Üyesi Ulaştırma Komisyonu Başkanı Erhan Bakar, kentte hizmet veren toplu taşıma araçlarına görme engelli vatandaşların dolmuşta seyir halindeyken hangi durağa geldiklerini bilmeleri açısından sesli durak sisteminin hayata geçirildiğini ifade etti. Bakar, “sistemin hayata geçirilmesi ile görme engelli vatandaşlarımızın daha rahat etmeleri sağlanmıştır. Osmaniye Belediyesi olarak, engellilerin engeli aşması konusunda her zaman yanlarında olduğumuzu belirtmek isteriz” dedi.


SS.8 Nolu Özel Halk Otobüsleri Kooperatif Başkanı Yakup Çelik ise hayata geçirilen proje sayesinde özellikle görme engelli yolcular ve kamuoyuna bir hizmet verebilmek için otobüslerde durakları belirten sesli anons sisteminin yaptırılmaya başlandığını ifade etti. Başkan Çelik, “Araçlarımız duraklara yaklaştığında, örneğin bölge trafik durağı, hareket ettiğinde ise bir sonraki durağın devlet su işleri durağı gibi anonsları yaparak yolcularımıza bu hizmeti sunmuş bulunuyoruz. Bu hizmetin hayata geçirilmesinde emeği geçen başta Osmaniye Belediyemize ve Belediye Başkanımız Sayın Kadir Kara’ya, kooperatif başkanlıklarımıza ve Kentkart’a teşekkür ediyoruz. Osmaniye’mize hayırlı ve uğurlu olsun” diye konuştu.


Daha önceden kendilerinin de bu konuda talep ve isteklerinin olduğunu ifade eden Altı Nokta Körler Derneği Osmaniye Şube Başkanı Ziya Demez, uygulamanın hayata geçirilmesi ile kendilerine büyük bir kolaylık sağlandığını ifade etti. Daha önceleri yanlış duraklarda inme durumlarının olduğunu ya da yanlarında bulunan yolculardan yardım aldıklarını ifade eden Başkan Demez, “Bu büyük bir sorundu, sadece görme engelliler için değil il dışından şehrimize gelen ve okuma yazması olmayan vatandaşlarımız için de güzel bir uygulama oldu. Toplu taşıma araçlarına bindim sistemde biraz eksiklikler var ama onlarda yavaş yavaş giderilecektir. Önemli olan ilk adımın atılmasıydı. Göreve başlayalı yaklaşık bir yıl oldu ve bugüne kadar ne kadar talebim olduysa hemen hemen hepsi yapan Osmaniye Belediyemize çok teşekkür ediyorum, Allah razı olsun” diye konuştu.


Cebelibereket Görme Engelliler Spor Kulübü Başkanı Necla Tor ise uygulamanın kendilerine büyük kolaylık sağladığını belirttiler. Başkan Tor, “Toplu taşıma araçlarında seyahat ederken yanımızdaki yolcu dan yardım istiyoruz ve bazen bizden önce inmekteler. Böyle bir durumda da bizler de yanlış durakta inerek adresleri şaşırdığımız durumlar oluyordu. Şuanda istediğimiz durakta kimseden yardım istemeden inebiliyoruz. Emeği geçenlere çok teşekkür ediyoruz” dedi.


(MSL-FKE-

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Akademisyenlerinden yapay zekalı deprem araştırması Yıldız Teknik Üniversitesi akademisyenlerinden Prof. Dr. Tülay Yıldırım ile Doç. Dr. Anime Melis Uzar tarafından yürütülen projeler, TÜBİTAK ve AFAD arasında imzalanan iş birliği protokolü çerçevesinde açılan “1001-UDAP Ulusal Deprem Araştırmaları Programı Ortak Çağrısı” kapsamında desteklenmeye hak kazandı. Büyük yıkımlara yol açabilen depremler dünyanın en tehlikeli doğal afetleri arasında gösterilirken afet sırası ve sonrasında alınması gereken önlemler ise hayati önem taşıyor. Yıldız Teknik Üniversitesi akademisyenlerinden Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Tülay Yıldırım ile Harita Mühendisliği Bölümü’nden Doç. Dr. Anime Melis Uzar tarafından yürütülen projeler, afet sonrası veri tabanını sağlamlaştırmayı amaçlıyor. Büyük depremlerin önceden tahmin edilebilmesine odaklanılacak YTÜ Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tülay Yıldırım tarafından yürütülen ve üretken yapay zeka modelleri kullanılan “Sismokaos: Büyük Depremlerden Önce ve Sonra Türkiye’deki Farklı Fay Zonlarındaki Sismik Aktivitelerin Kaotik Davranışının Analizi, Enerji ve Stres Aktarımının İncelenmesi ve Yapay Zeka Modelleri ile Risk Tahmini” başlıklı projede; büyük depremlerin habercisi olabilecek işaretlerin, depremlerin kaotik doğası gözetilerek analiz edilmesi ve büyük bir depremin meydana gelme zamanına dair yapılan öngörülerin, yapay zekâ modelleri kullanılarak dar bir zaman aralığına çekilmesi amaçlanıyor. Sismik aktivitelerin kaotik davranışının büyük depremlerle ilişkisinin araştırılacağı projede, büyük depremlerin aynı/farklı fay zonlarında olası enerji ve stres aktarımı ve depremin meydana gelebileceği zonlarda olası büyük depremlerin zamansal risk tahmini üzerine odaklanılacak. Çalışma kapsamında, Türkiye’de büyük depremlerin yaşandığı farklı fay zonları temel alınarak bu fay zonlarının sismik aktivite kayıtlarını içeren veri setleri kullanılacak. Bu çalışmayla Türkiye’de ilk kez sismik aktivitelerin kaotik davranışları ve bunların depremselliğe etkileri üzerine çok kapsamlı bir araştırma yapılırken büyük depremlerin önceden tahmin edilmesi için yeni bir yaklaşım da sunulmuş olacak. Projeden elde edilecek sonuçlarla Türkiye’deki fay hatlarındaki enerji ve stres birikiminin daha iyi anlaşılması ve risk tahminleri yapılması mümkün olacak. İstanbul’daki yerleşim yerleri baz alındı YTÜ Harita Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Anime Melis Uzar tarafından yürütülen “Üretken Yapay Zeka Modellerinin Olası İstanbul Depreminde Hasar Tespitinde Kullanılması ve Coğrafi Bilgi Sistemlerine Entegrasyonu ile Afet Sonrası Faaliyet Planlaması İçin Bilgilerin Oluşturulması” isimli projede çalışma alanı olarak İstanbul’daki yerleşim bölgesi baz alınıyor. Proje kapsamında, üretken yapay zeka modelleri kullanılarak yol, liman ve havalimanı pisti ulaşım ağlarına yönelik farklı seviyelerde yapay yıkım ve taşkın görüntüleri üretilerek hasar haritaları oluşturulacak. Pleidas ve SPOT uydu görüntülerinin yanı sıra ülkemizin veri bağımsızlığının sağlanabilmesi için IMECE ve Göktürk-1 uydu görüntülerinin kullanılacağı projede, yıkım haritaları ve ulaşım ağları, her bir binada yaşayan insan sayısı verisiyle birleştirilerek yerleşim bölgeleri ve ulaşım ağlarına ait yıkım haritalarının, ulaşım ağı analizinin ve nüfus bilgisinin Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) entegrasyonuyla arama-kurtarma ve insanî yardım faaliyetlerinde kullanılabilecek bir altlık veri oluşturulacak. Bu sayede afet sonrasında hasar tespitinin otomatik yapılması, arama-kurtarma ve insanî yardım faaliyetlerinin organize edilmesi, insan gücü ve lojistik kaynaklarının etkin kullanımını sağlayacak bir sistem oluşturulacak. Geliştirilecek olan modeller, İstanbul özelinde eğitilecek olmasına rağmen bu modeller ülkemizin başka bir yerinde gerçekleşebilecek olası depremlerin ardından elde edilecek uydu görüntülerinde de kullanılabilecek. Dolayısıyla, proje kapsamında üretilecek olan modellerin transfer edilebilir ve genelleştirilebilir olması sağlanacaktır.
Samsun Estetikte sahte ürün tehlikesi: Ölümle sonuçlanan vakalar oluşabiliyor Son zamanlarda sahte ürünlerle uygulanan estetik işlemlerin tehlikesine dikkat çeken Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı Opr. Dr. Emre Kıymık, "Sahte botoks sonrası geçici körlük, kaş düşmeleri, yutkunma güçlüğü tarzında bulgular gerçekleşmektedir. Sahte dolgu ürünlerinde de özellikle dudakta, burunda, gözaltlarında çok ciddi hayati tehlikelere varan, hatta ölümle sonuçlanabilen problemler oluşturabilmektedir" dedi. İnsanların ekonomik sebeplerden dolayı sahte ürünleri tercih ederek kendilerine estetik işlemler yaptırdığını, bu işlemler sonucunda ölümle sonuçlanabilecek durumların yaşanabileceğini ifade eden Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı Opr. Dr. Emre Kıymık, vatandaşları uyardı. Son zamanlarda sahte ürün kullanımının çok ciddi bir halk sağlığı bir problemi oluşturduğunu ifade eden Dr. Emre Kıymık, "Sahte ürünlerle dolgu ve botoks tarzında işlemler yapılıyor. Bu tür ürünlerin içeriklerinde ne olduğunu yüzde 100 tespit edemiyoruz. Ne olduğunu bilmiyoruz. Çok sıkıntılı komplikasyonlar gelişmektedir. Sahte botoks sonrası geçici körlük, kaş düşmeleri, yutkunma güçlüğü tarzında bulgular gerçekleşmektedir. Bu durum kişinin hayatını çok ciddi anlamda olumsuz etkilemektedir. Hatta ölümle sonuçlanan vakalar oluşabilmektedir. Kullanılan botulinum toksin ürününün dozajı çok önemlidir. Sahte ürünlerin içinde bu toksinin olup olmadığını bilmiyoruz. O yüzden çok ciddi halk sağlığı tehdididir. Bu tip sahte ürünlerden kaçınmak gerekiyor" diye konuştu. "Ürünün orijinal olup olmadığını sorgulayın" Dr. Emre Kıymık şunları söyledi: "Halkımızın bu tip durumlarda uygulanacak ürünün ne olduğunu bilmeleri önemlidir. Bu ürünlerin kare kodları vardır. Kare kodları istedikleri takdirde okutabilmelidirler. Burada ürünün orijinal ürün olup olmadığını sorgulayabilirler. Bu sahte ürünleri en büyük tercih sebebi ekonomik sebepler oluyor. Sahte ürünler piyasadaki ürünlerin neredeyse 4’te 1 fiyatına satılıyor. Dolgu dediğimiz hyalüronik asit içerikli ürünlerde de oldukça sahte ürün gözlenmektedir. Güzellik merkezlerinde bu tip sahte ürünlerde uygulama yapılması çok sık olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu durum doku ölümlerine sebebiyet verebilmektedir. Özellikle dudakta, burunda, gözaltlarında çok ciddi hayati tehlikelere varan problemler oluşturabilmektedir. İnsanlar bu tip işlemleri güzellik salonlarını gerçekleştirmemelilerdir. Bu işlemleri plastik cerrahi uzmanları, dermatoloji uzmanları, Sağlık Bakanlığımızın 2008 yılına kadar vermiş olduğu medikal estetik hekim sertifikası olan hekimlerimizdir. Bu tip ürünleri yaptırmak istediğimizde bunlara çok dikkat etmeliyiz. Bu tip sahte ürünlere bağlı işlemler sonucu oluşan komplikasyonlarla çok ciddi hastalarımız gelmektedir."
Kayseri Psikolog Yazıcı: "Çocuklar aileleriyle sosyalleşmeli" Psikolog Selver Yazıcı; ailelerin çocuklarının korkmamalarını ve kendileriyle paylaşım yapmalarını sağlaması gerektiğini söyleyerek; "Çocuklar sosyal hayatta dışlandıkları zaman internette sosyalleşmeye başlıyor” dedi. Ailelerin çocuklarıyla iyi iletişim kurması ve iyi gözlemlemeleri gerektiğini söyleyen Selver Yazıcı; "Öncelikle toplum olarak son zamanlarda yaşanan cinayet olaylarıyla ilgili hepimiz çok üzgünüz. Tabi ki bu olayların psikolojik yönü olduğu kadar toplumsal yönü de çok fazla önemli. Bu anlamda şunu söylemek istiyorum. Toplumda eğitim ailede başlar. Aile çocukla iyi iletişim kurar, çocuğu güzel destekler, çocuğun kendilerinden korkmamasını sağlarsa, herhangi bir şeyi gizlememesini sağlarsa ve çocuğun herhangi korkacağı bir ortamda ya da dışlandığı bir ortamda bunu ailesiyle paylaşmasını sağlarsa en azından bu gibi durumların önüne geçebiliriz. Aile içi iletişim burada çok önemli. Çünkü çocuklar genelde sosyal hayatta dışlandıkları zaman internetten buldukları arkadaşlarıyla sosyalleşmeye başlıyorlar ve bu arkadaş her zaman ve faydalı arkadaşlar olmayabiliyorlar. Arkadaşlık ilerledikçe, samimiyet ilerledikçe farklı yönlere çekilebiliyor bu durumlar. İşte son zamanlarda duyduğumuz zararlı örgütler gibi, çocukları tahrik etme gibi, çocuklara şantaj yapma gibi ya da çocuklara kadın cinayetlerini legal hale getirmeye, kadınları düşmanlaştırma, onların ölmesinin gerektiğini söyleme gibi durumlara itebilecek arkadaşlıklar kurabiliyorlar. Bu anlamda benim velilere ya da ailelere verebileceğim en büyük tavsiye, çocuklarıyla ilişkilerini sağlam tutmaları ve çocuklarını gerçekten iyi gözlemlemeleri gerekiyor. Eğer çocuklar iyi gözlemlenmezlerse, odalarına astıkları posterlerden girdikleri internet sitelerinden, davranışlarından, bir şeyler gizlediklerinden bile bir şeyler çıkarabiliriz biz. Bu anlamda ailelerin çocukları iyi gözlemlemeleri ve iyi denetlemeleri gerekiyor” "Dışarıda sosyalleşemeyen çocuk internette örgütlere itiliyor" Yazıcı; ailelerin belli sınırlar içerisinde çocuklarının sosyalleşmesine izin vermesi gerektiğini aksi takdirde çocukların internetteki örgütlere itildiğini söyleyerek; "Tabi ki eğitim çocuklukta başlıyor. Bu iletişimi lütfen 15-16 yaşlarındayken, çocuk ergenliğe girdikten sonra değil de daha çocukluk yaşlarındayken iletişimimiz güçlü olmaya devam ederse, başlarsak çocuk yaşlarındayken daha sonrasında iletişim kurmanız çok daha rahat olur. Bu anlamda tabi ki sosyal hayatın içerisinde anne-babalar, iş hayatında ya da güncel hayatta çok yorulmuş olabiliyorlar. Akşam eve geldiklerinde çocuklarıyla ilgilenmeye, vakitleri olmayabiliyor. Bunu anlayabiliyorum ama o çocukları dünyaya getirmeyi siz istediniz. Bu yüzden lütfen çocuklara kaliteli zaman ayırmayı, onlarla doğru iletişim kurmayı unutmayın. Gün sonunda aman çocuğun eline tablet telefonu vereyim de işte benden uzak olsun da ben de kafa dinleyeyim, çocuk da kendi halinde sessiz sakin odasında nasıl olsa tehlikeden uzakta diye düşünmemek lazım. Aslında son zamanlardaki olaylardan gördüğümüz kadarıyla da en büyük tehlike aslında o tabletin, telefonun, bilgisayarın içinde bulunuyor. Çünkü örgütlenmeler artık sosyal ortamda dışarıdaki ortamda değil, internet ortamında işte Twitch gibi yayınlarda, Discord gibi yayınlarda oluyor. O yüzden internet sağlayıcılarınızı lütfen doğru kontrol edin. Gerekirse çocuklarınızın internetini de kısıtlayın. Her siteye girmesini engelleyebilirsiniz. Lütfen çocuklarınızla doğru iletişim sağlayın. Eğer bir genç gerçekten arkadaş edinemiyorsa, sosyalleşemiyorsa yanlışa düşebiliyor. Bu anlamda çocukların sosyalleşmesi ve arkadaş edinebilmeleri için belli sınırlar içerisinde arkadaşlarını tanıyarak, arkadaşlarının ailelerini tanıyarak lütfen çocuklarınızın dışarıda da sosyalleşmesine izin verin. Çünkü genelde kapalı, izin verilmeyen kapalı yapıdaki ailelerin içerisinden çıkıyor bu gibi çocuklar. Çünkü dışarıda sosyalleşemedikleri için internetten kötü örgütlere başvurabiliyorlar. Bunun dışında sosyal olarak işte çirkinlik, beğenilmeme, kabul görmeme gibi problemler de bu gibi örgütlere çocukları itebiliyor. Lütfen çocuklarımızın öz güvenleriyle ilgili çirkinlik ya da güzellik değerleriyle ilgili de çocuklarımıza destekleyici olalım. Yardımcı olalım. Bu anlamda okulların rehberlik hizmetleri, rehberlik servislerinin de ciddi anlamda gözlemleyici ve destekleyici olmasını tavsiye ediyorum ben. Keşke bu durumlar yaşanmasaydı ama bu durumların önüne geçebilmek için de elimizden geleni yapmakla yükümlüyüz biz hepimiz. Umarım bir daha böyle durumlar başımıza gelmez. İnşallah bir daha yaşamayız” ifadelerini kullandı.