ASAYİŞ - 06 Aralık 2023 Çarşamba 13:12

Osmaniye’de jandarma ekiplerinden tarihi eser operasyonu

A
A
A
Osmaniye’de jandarma ekiplerinden tarihi eser operasyonu

Osmaniye’de jandarma ekiplerince yapılan operasyonda, Roma dönemine ait gümüş sikke ve tarihi eser niteliği taşıyan objeler ele geçirildi.


İl Jandarma Komutanlığı unsurlarınca, Kaçakçılık ile Mücadele çerçevesinde yapılan çalışmalarda Toprakkale ilçesinde yapılan operasyonda, Roma dönemine ait toplam 80 adet gümüş sikke ve tarihi obje ele geçirildi.


Yakalanan şüpheli hakkında ‘Kültür ve Tabiat Varlığı Koruma Kanuna Muhalefet’ suçundan adli işlem başlatıldı.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Çankırı Bakan Yardımcısı Gizligider: "5 yıl sonra kişi başına 975 metreküp su düşecek, bu su fakiri dediğimiz sınırın altı oluyor" Tarım ve Orman Bakan Yardımcısı Ebubekir Gizligider, su tasarrufunun önemine değinerek, "15 yıl sonra ülkenin nüfusu yüzde 10 artarsa 93 milyon oluyor ama tedbir almazsak 5 yıl sonra su kaynakları yüzde 20 düşüyor; kişi başına 975 metreküp su düşecek. Bu, su fakiri dediğimiz sınırın altı oluyor" dedi. Tarım ve Orman Bakan Yardımcısı Ebubekir Gizligider, bir dizi programa katılmak üzere Çankırı’ya geldi. Bakan Gizligider’in Çankırı’daki ilk durağı Çankırı Valiliği oldu. Çankırı Valisi Mustafa Fırat Taşolar’ı ziyaret eden Bakan Gizligider, daha sonra İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından düzenlenen Üretim Planlaması Sunumu programına katıldı. Düzenlenen programda su tasarrufunun önemine değinen Bakan Yardımcısı Gizligider, geleceği planlarken kaynakların dikkate alınması gerektiğini belirtti. “Su varsa hayat var, su yoksa hiçbir şey yok” Geleceğinin kaynaklarının harcanmaması gerektiğini vurgulayan Gizligider, “Türkiye, bu gidişle 2050 yılında 105 milyon olacak. 2023 itibariyle bizim 112 milyar metreküp suyumuz var. Kişi başına bin 313 metreküp su düşüyor. 5 yıl sonra ülkenin nüfusu yüzde 10 artarsa 93 milyon oluyor ama tedbir almazsak 5 yıl sonra su kaynakları yüzde 20 düşüyor, kişi başına 975 metreküp su düşecek. Bu su fakiri dediğimiz sınırın altı oluyor. Sürdürülebilirlik de dünyanın gündeminde. Sürdürülebilirlik kelimesini önümüzdeki yıllarda çok daha fazla duyacağız. Sürdürülebilirlik, bugünün kaynaklarıyla bugünü ve yarını planlamaktır, yarının kaynaklarıyla bugünü kullanmak, harcamak değil. Su varsa hayat var, su yoksa hiçbir şey yok. Sulu tarım ya da kuru tarımda da en az 4 kat fark ediyor. Temele suyu koyduk, yönlendirici olmak istiyoruz, cezalandırıcı değil. Kolumuza girin, beraber kazanalım" dedi.
Diyarbakır Üroloji uzmanı prostat kanserine karşı uyardı Üroloji Uzmanı Operatör Doktor Kemal Ertaş, prostat kanserine karşı uyarılarda bulundu. Memorial Diyarbakır Hastanesi Üroloji Uzmanı Operatör Doktor Kemal Ertaş, prostat kanserinin Türkiye’de erkeklerde en sık görülen ikinci kanser türü olduğunu söyledi. Ertaş, "Sanayileşme ile birlikte gelişmiş ülkelerde prostat kanserinin daha yaygın hale geldiğini ve önümüzdeki 10 yıl içinde en sık görülen erkek hastalığı olabileceğini söyleyebiliriz. Bu nedenle prostat kanseri hakkında farkındalık oluşturmak önemlidir. Prostat kanserinde erken teşhis önemli olduğu gibi önlenebilir bir kanser türüdür. Bu amaçla hastalarımıza Prostat Spesifik Antijen (PSA) testi yapıyoruz. 40-50 yaşından sonra erkeklerin her yıl PSA testi yaptırması önemlidir" dedi. Prostat kanserinin dört evrede tespit edilebildiğini açıklayan Dr. Ertaş, açıklamalarını şöyle sürdürdü: "İlk iki evrede kanser dokuya sınırlı olur ve cerrahi müdahale ile tamamen alınabilir, ancak üçüncü ve dördüncü evrede kanser çevre dokulara ve uzak organlara yayılabilir, cerrahi tedavinin başarı şansı çok daha azaldığını söyleyebiliriz. Bu durumda hormon tedavisi, kemoterapi ve ışın tedavisi gibi yöntemler devreye giriyor ve bu tedavilerin başarı şansı daha düşük olmaktadır". Dr. Ertaş, yaşlanma ile birlikte prostat kanseri riskinin de arttığını ve bu nedenle düzenli tarama ve erken teşhisin önemli olduğunu vurguladı.
İstanbul Kasaplardan içeriği bilinmeyen etlere tapki: "Vatandaş etini kasaptan alsın" Özellikle son zamanlarda kıyma ve kırmızı et ürünlerinde yapılan hilelerde vatandaşlar hem sağlık hem de ekonomik yönden mağduriyet yaşarken, Ataşehir’de bulunan 40 yıllık esnaf kasabı ise vatandaşların et alırken nelere dikkat etmesi gerektiğini anlattı. Mutfakların olmazsa olması kırmızı et sağlık ve beslenme açısından büyük önem taşıyor. Uzmanlar, protein yönünden zengin olan kırmızı eti ve tavuğu beslenmemizden eksik etmememiz gerektiğini belirtti. Son zamanlarda kıyma ve kırmızı et ürünlerinde yapılan hilelerde vatandaşlar hem sağlık, hem de ekonomik yönden mağduriyet yaşarken, Ataşehir’de bulunan 40 yıllık esnaf kasabı ise vatandaşların et alırken nelere dikkat etmesi gerektiğini anlattı. Kasap Bekir Özçelik, "Etin rengi ne mat ne siyah, pembeyi andıracak şekilde, bir de döş dediğimiz gerçek kıyma döşten olur. Döş hayvanın kaburgasıdır, o kaburgayı çoğu mesela firmalar, isim telaffuzda etmiyorum, çoğu büyük marketler, döş tabir ettiğimiz etin içine ne kadar kırıntı, işte elinin altında ne kadar çöpe gidilecek, insanın giyemeyeceği malzemeleri doldurup satan firmalarla da biz karşı karşıya geldik.Tabii bunların yaptığı sıkıntı bize de yansıyor. Markette kıyma 350 lira, 330 lira, 300 lira gibi rakamlar telaffuz edip, ya bugün bir karkas et, karkas dediğimiz bir dana dört parçadan mütevellit, kemikli olarak karkas tabiri veririz karkastır adı.Kemikli dana bugün borsanın açıkladığı rakam, 345 lirayla 360 lira arası bir dana etinin kemikli fiyatı, ben de müşterime diyorum ki, siz oraya bir sorun bakalım, senin aldığın bu et kıyma nasıl bir kıyma, ben mesela döşümü açıp gösterebiliyorum ben döşümü açtığım zaman bir bütün olarak çıkması lazım, ama o market açmıyor döşünü" dedi. "Vatandaş eti kasaptan alsınlar" Kasap Özçelik, "Eskiden mahalle arasında küçük küçük kasaplar vardı, yani doğru düzgün dolap bile yoktu. Şimdi bizim her şeyimiz şeffaf, ortada, ve hijyenik olarak, eskiden de öyleydi, şimdi marketlerde öyle bir olay yok, market bir vuruyor, yığıyor eti, halk tanımıyor, baksana ne kadar çok et, bayağı et satıyor, ama ne eti aldığını bilmiyor, sığır mı, malak eti mi, domuz eti mi, at eti mi, dana eti mi, beygir eti mi, bunu bilmiyor halk. İnsanlara ben şunu söylüyorum, eti kasaptan alsınlar" dedi.
Samsun ’Öksürük artık şikayet değil hastalık oldu’ Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Şevket Özkaya, "İnsanlar eskiden öksürük şikayetiyle hastaneye başvuruyorlardı. Çeşitli sebeplerle tedavi veriyorduk. Ateş, öksürük neredeyse milli şikayetimiz haline geldi. Öksürük bir şikayet değil, başlı başına bir hastalık olarak kabul ediliyor" dedi. Genç yaşlarda öksürük şikayetiyle hastaneye başvurunun çok fazla olduğunu ifade eden Prof. Dr. Şevket Özkaya, açıklamalarda bulundu. Öksürüğün artık hastaların şikayet ettiği semptom olmaktan çıktığını belirten Şevket Özkaya, "Öksürüğü başlı başına ayrı bir hastalık olarak görmeye başladık. İnsanlar eskiden öksürük şikayetiyle hastaneye başvuruyorlardı. Çeşitli sebeplerle tedavi veriyorduk. Ateş, öksürük neredeyse milli şikayetimiz haline geldi. Öksürük bir şikayet değil, başlı başına bir hastalık olarak kabul ediliyor" diye konuştu. "Bakteriyel pnömoniler arttı" Özellikle genç yaşlarda öksürük şikayetinin çok fazla olduğunu gördüklerini belirten Özkaya, "Sebebi ise genç yaşlarda son aylarda artan zatürrenin sebep olduğunu görüyoruz. Ciddi anlamda zatürre genç yaşların hastalığı olarak kabul ediliyor. Önceden 60-65’li yaşlarda zatürrenin kolayca gelişebildiğini söylüyorduk. Gribal enfeksiyonlar sonra yaşlı gruba dikkat edin diyorduk. Artık bakteriyel zatürre, toplum kökenli zatürre olarak karşımıza çıktı. Geç yaşta çok fazla zatürre vakaları ile karşı karşıyayız. Eskiden kovid vakaları negatif olarak gelirken vakaların artık pozitifleştiğini görüyoruz. Kovid tekrar toplumda pozitifleşmeye başladı. 60-65 yaş üzerinde kovide bağlı viral zatürreler görülürken, genç yaşlarda toplum kökenli pnömoni dediğimiz bakteriyel pnömonilerin arttığını görüyoruz" şeklinde konuştu.