GÜNDEM - 03 Nisan 2025 Perşembe 13:45

’Engelsiz Taksi’ 6 yılda 7 bin 43 kişiye hizmet verdi

A
A
A
’Engelsiz Taksi’ 6 yılda 7 bin 43 kişiye hizmet verdi

Ordu Büyükşehir Belediyesi’nin 2019 yılında hayata geçirdiği ’Engelsiz Taksi’ hizmeti, 6 yılda 7 bin 43 defa kullanılarak engelleri aştı.


Ordu Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Mehmet Hilmi Güler’in sosyal belediyecilik alanında şehre kazandırdığı Engelsiz Taksi hizmeti 2019 yılından bu yana hizmet veriyor. Mobil taşıma hizmetiyle yaşlı ve engelli vatandaşlar; hastane, kaymakamlık, postane, adliye, banka ile kamu kurum ve kuruluşlarındaki işlerini kolay ve rahat yerine getiriyorlar. Kamu kurum ve kuruluşlarındaki zorunlu işlerinin yanı sıra sosyalleşmek adına da birçok vatandaş bu hizmetten yararlanıyor.


Talepte bulunan vatandaşlar, evlerinden alınarak istedikleri yere götürülüyor, ev dışında olan ihtiyaçlarının karşılanması sağlanıyor. İşlemleri biten vatandaşlar yine evlerine geri götürülüyor.


Vatandaşların sosyalleşmek için de kullandığı ve randevu sistemi ile kullanılan hizmet, 2019 yılından bu yana toplam 7 bin 43 defa kullanılarak engelleri aştı.



’Engelsiz Taksi’ 6 yılda 7 bin 43 kişiye hizmet verdi

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Kanatlı etleri pişirildikten sonra hemen tüketilmeli Artvin Çoruh Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Hüdayi Ercoşkun, kırmızı ete göre daha çabuk bozulan kanatlı etinin pişirilmesinden tüketilmesine kadar her aşamasında dikkatli olunması gerektiğini söyledi. Prof. Dr. Ercoşkun yaptığı açıklamada, son günlerde medyada geniş yer bulan tavuk döner zehirlenmesi vakasının, yüzlerce kişinin hastaneye kaldırılmasına, iki kişinin entübe edilmesine yol açtığını hatırlattı. Bu üzücü olayın, hazır gıda sektöründe gıda güvenliğinin ne denli titizlikle sağlanması gerektiğini yeniden gözler önüne serdiğini vurgulayan Ercoşkun, üretim süreçlerindeki kritik eksikliklere ve alınması gereken önlemlere dikkat çekti. Ercoşkun, tavuk döner üretiminde genellikle etin yeterince pişirilmediğini, soğuk zincirin aksadığını ve hijyen standartlarının ihmal edildiğini belirterek, "Tavuk döner, özellikle salmonella ve campylobacter gibi patojenlerin üremesine elverişli bir ortam sunuyor. Üretim sırasında etin tam olarak 75 dereceye kadar ısıtılmaması, bakterilerin hayatta kalmasına ve çoğalmasına neden oluyor. Bu da tüketicilerimizin sağlığını ciddi şekilde tehdit ediyor" dedi. "Kanatlı etleri pişirdikten sonra hemen tüketilmeli" Restoran, askeri birlik, okul ve hastane yemekhaneleri gibi toplu tüketim merkezlerinde gıda güvenliği açısından en riskli gıdaların kanatlı etleri olduğunu dile getiren Ercoşkun, şöyle devam etti: "Bunun sebebi kanatlı etlerin yüksek PH’sıdır ve diğer etlere göre daha gevşek et yapısına sahip olmasıdıdır. Yüksek PH’larda genellikle insanlarda zehirlenmelere yol açan mikroorganizmalar gelişebilmektedir. Bu mikroorganizmaların kırmızı etlerde gelişmesi çok daha düşüktür. Toplu tüketim merkezlerinde büyük çaplı kanatlı etlerin pişirilmesinde tüm aşamalara dikkat edilmelidir. Ekipman kullanımı ve çapraz bulaşmanın önlenmesi büyük önem taşımaktadır. Kanatlı etleri pişirildikten sonra tüketilmelidir, muhfafaza edilmeye uygun değildir." "Tavuk döner 20 santimetreden kalın olmamalı" Tavuk dönerin 20 santimetreden daha kalın olmaması gerektiğine işaret eden Ercoşkun, dönerin yüzeyindeki sıcaklığın 350 dereceye ulaşabildiğini ancak etin bir iki milimetre altında ise sıcaklığın zararlı bakterilerin gelişimi için ideal sıcaklıklarda olduğunu ve kesimin kalın yapılması halinde dönerin ateşe değmeyen tarafının çiğ kalabildiğine dikkat çekti. Ercoşkun, üretim personelinin düzenli hijyen eğitim almasının da önemi olduğunu dile getirerek, "Çocuklar, yaşlılar, hamileler ve kronik hastalıkları bulunan bireyler gibi hassas gruplar, gıda zehirlenmesinden en çok etkilenen kesimlerdir. Bu kişilerin maruz kaldığı risk, yetersiz pişirme ve hijyen uygulamaları nedeniyle katlanılmaz boyutlara ulaşabiliyor. Gıda zehirlenmesi vakalarında en sık görülen belirtiler arasında mide bulantısı, kusma, ishal, karın ağrısı ve ateş yer almaktadır" diye konuştu. "Tavuk eti çabuk bozuluyor" Ercoşkun, tavuk etinin diğer et türlerine kıyasla daha hassas olduğunu, sığır veya koyun etine göre daha çabuk bozulduğunu ve bu yüzden üretim süreçlerinde ekstra özen gösterilmesi gerektiğini belirterek, şunları söyledi: "Tavuk etinde oluşan riskler, hijyen eksiklikleri ve ısı kontrolündeki yetersizlikler nedeniyle daha yüksek. Dolayısıyla, üreticiler ve restoranlar için gıda güvenliği standartlarına tam uyum sağlanması kaçınılmazdır. Gıda güvenliğinin sağlanması için yerel yönetimlerin veya özel denetim kuruluşlarının düzenli kontroller yaparak, üretim tesislerindeki eksiklikleri tespit edip gidermesi gerekir. Bu tür vakalar, sadece bireysel sağlık risklerini artırmakla kalmıyor, aynı zamanda gıda sektörünün itibarını da derinden sarsıyor. Tüm paydaşların üzerine düşeni yaparak, daha disiplinli bir üretim süreci oluşturması gerekmektedir." Yaşanan tavuk döner zehirlenmesi vakasının, gıda üretiminde hijyenin, ısı kontrolünün ve denetimlerin ne kadar hayati olduğunu ortaya koyduğunu vurgulayan Ercoşkun, "Gıda güvenliği, ülkemizin geleceği için vazgeçilmez bir önceliktir. Tüketicilerimizin sağlığı için hiçbir ayrıntının göz ardı edilmemesi gerekiyor" ifadesini kullandı.
Samsun ‘Erken teşhisle kalp krizine bağlı ölümler önlenebilir’ Kalp krizinin, dünyada olduğu gibi Türkiye’de de en sık görülen ani ölüm nedenleri arasında ilk sıralarda yer aldığını belirten Kardiyoloji Uzmanı Dr. Mustafa Yaşan, "Genellikle sinsi ilerleyen bu rahatsızlık, fark edilmediğinde hayatı tehdit eden sonuçlara yol açabilir. Ancak risk faktörlerinin erken dönemde tespit edilmesi ve gerekli önlemlerin alınması, kalp krizine bağlı ölümlerin büyük ölçüde önlenmesini sağlar" dedi. VM Medical Park Samsun Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Uzm. Dr. Mustafa Yaşan, kalp krizi hakkında bilgilendirmelerde bulundu. Kalp krizi riskinin yaş, cinsiyet, yaşam tarzı ve genetik faktörler gibi çeşitli etkenlerle artış gösterdiğini söyleyen Uzm. Dr. Yaşan, "Kadınlar için 50 yaş üzeri, erkekler için ise 40 yaş üzeri olmak önemli bir risk faktörüdür. Bunun yanı sıra, sigara ve alkol kullanımı, yüksek tansiyon (hipertansiyon), şeker hastalığı (diyabet), yüksek kolesterol düzeyleri gibi metabolik rahatsızlıklar da kalp sağlığını doğrudan tehdit eder" diye konuştu. "Genetik faktörler neden olabilir" Aile öyküsünün de göz ardı edilmemesi gerektiğini belirten Uzm. Dr. Yaşan, "Ailesinde erken yaşta kalp krizi geçiren ya da ani ölüm yaşayan bireylerin, genetik yatkınlık nedeniyle daha dikkatli olması gerekmektedir. Bu tür faktörlerden herhangi birine sahip olmak, kişiyi kalp krizi açısından yüksek risk grubuna dahil eder" ifadelerine yer verdi. "Erken teşhis hayat kurtarır" Risk faktörlerine sahip bireylerin, belirtiler ortaya çıkmasa bile düzenli olarak kardiyoloji polikliniklerine başvurmalarının hayati önem taşıdığını söyleyen Uzm. Dr. Yaşan, "Uzman kardiyologlar tarafından yapılan muayeneler, kan tetkikleri, EKG, efor testi, ekokardiyografi ve diğer ileri tetkikler sayesinde henüz klinik olarak belirti vermemiş kalp hastalıkları erken evrede tespit edilebilir. Bu sayede bireylere özel yaşam tarzı önerileri, medikal tedaviler ya da gerekiyorsa ileri müdahaleler planlanarak kalp krizinin önüne geçilebilir. Unutmamak gerekir ki, kalp hastalıkları çoğu zaman belirti vermeden ilerler" şeklinde konuştu. "Düzenli kontroller ihmal edilmemeli" Uzm. Dr. Yaşan, sağlıklı bir kalp için erken dönemde harekete geçmenin ve risk faktörlerini yönetmenin önemine dikkat çekerek, şunları söyledi: "Özellikle masa başı çalışanlar, hareketsiz yaşam sürenler ve düzensiz beslenen bireyler, yaşam tarzlarını gözden geçirerek düzenli kardiyolojik kontrolleri yaşam rutini haline getirmelidir. Modern tıbbın sunduğu imkanlar sayesinde kalp krizi büyük oranda önlenebilir bir hastalık haline gelmiştir. Ancak bu, yalnızca bireylerin bilinçli hareket etmesi ve uzman desteği almasıyla mümkün olur." "Kalbinize kulak verin, sağlığınızı ertelemeyin" Uzm. Dr. Yaşan, sağlıklı bir yaşamın temelinin sağlam bir kalpten geçtiğini ifade ederek, "Siz farkında olmasanız bile kalp krizi riski kapınızda olabilir. Ancak erken teşhis, bilinçli takip ve düzenli kontrollerle bu riskler yönetilebilir" diye konuştu.