ASAYİŞ - 17 Aralık 2024 Salı 12:26

Kaçak balık avlayan 2 kişi suçüstü yakalandı

A
A
A
Kaçak balık avlayan 2 kişi suçüstü yakalandı

Nevşehir’de şişme bot ile Kızılırmak nehrinde kaçak balık avlayan 2 kişi yakalanarak gözaltına alındı.


Nevşehir Valiliği İl Jandarma Komutanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre Gülşehir İlçe Jandarma Komutanlığı’na bağlı Tuzköy Jandarma Komutanlığı ekiplerince; Tuzköy Mahallesi Çakırcan mevkii Kızılırmak Nehri kıyısında yapılan denetim ve kontrolde, İ.D. ile N.M. isimli şahısların şişme bot ile elektrik kullanmak suretiyle kaçak balık avlayacakları tespit edildi. Jandarma tarafından izinsiz balık avladıkları tespit edilen 2 kişi göz altına alınırken balık avlamada kullandıkları 1 adet şişme bot, 1 adet bot motoru, 1 adet akü, 2 adet kürek ve 1 adet balık toplama kepçesi ele geçirildi.


Yasak yöntemlerle balık avcılığında kullanılan malzemeler ile İ.D. ve N.M. isimli şahıslar hakkında da yasal işlem başlatıldı.



Kaçak balık avlayan 2 kişi suçüstü yakalandı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Bakan Göktaş: "16 yaşından küçük çocuklarımız için sosyal medya ve dijital oyun platformlarını düzenleyen bir mevzuat hazırlığı içerisindeyiz" Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, "Fiziksel ve zihinsel gelişimlerini de göz önünde bulundurarak 16 yaşından küçük çocuklarımız için sosyal medya ve dijital oyun platformlarını düzenleyen bir mevzuat hazırlığı içerisindeyiz" dedi. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, "Dijital Dünyada Çocuk Çalıştayı" ve "Dijital Bağımlılık ve Aile Çalıştayı Rapor Sonuçları"nın Kamuoyu ile Paylaşılması programına katıldı. Programda raporun sonuçlarına dair verileri paylaşan Bakan Göktaş, 16 yaşından küçük çocukların sosyal medya kullanımlarına yönelik bir çalışma üzerinde olduklarını duyurdu. "Çok üzerinde durduğumuz konu dijital bağımlılık" Yapılan tüm çalışmalarda aileyi destekleyecek, çocukları koruyacak politikalar geliştirmeyi hedeflediklerini söyleyen Bakan Göktaş, "Artık, dijital bir dünyada yaşıyoruz. Ve bu dünyanın getirdiklerini doğru tespit etmek geleceğimiz açısından büyük bir önem arz ediyor. Bu sayede, çocuklar başta olmak üzere tüm bireylerin psikolojik ve sosyal durumlarını destekleyerek aile yapımızı koruyacak güçlü adımlar atabileceğiz. Bunun yanı sıra teknolojinin sağladığı fırsatları en verimli şekilde değerlendirme imkânı bulacağız. Tabi, dijitalleşmenin beraberinde getirdiği riskler de var. Bu riskleri doğru anlayarak, dijital dünyada karşı karşıya kaldığımız tehlikeleri en aza indirmek için gerekli önlemleri almak istiyoruz. Ve en çok üzerinde durduğumuz konu dijital bağımlılık. Şunu çok iyi biliyoruz ki, dijital bağımlılığın bireyler ve aileler üzerindeki etkilerini anlamak, bu sorunla başa çıkmanı ilk adımıdır. Bu nedenle, çalıştaydan elde ettiğimiz bulgular, gelecekte oluşturacağımız politikalar ve toplumsal farkındalık çalışmaları için yol gösterici niteliktedir" ifadelerini kullandı. Dijital Bağımlılık ve Aile Çalıştayı’nda elde edilen verileri paylaşan Bakan Göktaş, çalıştayı çocuklar, yetişkinler ve uzmanlar olmak üzere 3 ana grup ekseninde gerçekleştirdiklerini söyledi. Türkiye’de ilk defa, hem 12-16 yaş arası çocukların hem de ebeveynlerinin yer aldığı bir çalışma gerçekleştirdiklerini söyleyen Göktaş, çocuklara dijital mecralarda ne kadar zaman geçirdiklerini sorduklarını ve çocukların çoğunluğunun 3 ila 5 saat arasında dijital araçlarla zaman geçirdiklerini ifade ettiklerini söyledi. En çok kullandıkları sosyal medya uygulamalarının sırasıyla Instagram, Youtube ve Tik Tok takip olduğunun tespit edildiğini belirten Göktaş, sosyal medya kullanım amaçlarının sorulması üzerine arkadaşlarla iletişim kurmak, eğitim amaçlı içeriklere ulaşmak ve eğlenceli videolar izlemek cevapları ile karşılaştıklarını söyledi. Oyun konusunda sorulan sorularda ne tür oyunlar oynadıklarını ve nedenlerini sorduklarını söyleyen Göktaş, aksiyon ve macera oyunlarının tercih edildiğini ve sebebinin ise eğlenceli olduğu için belirlendiğini açıkladı. Dijital mecraların ve oyunların olumlu olumsuz yönleri neler? Bakan Göktaş çocuklara oyunların, dijital mecraların olumlu ve olumsuz yönleri sorulduğunda şu cevapları aldıklarını söyledi: "Bu oyunları oynadığım için reflekslerim gelişti, yabancı dilim gelişti. Daha hızlı kararlar alabiliyorum, sorumluluk alabiliyorum, daha stratejik ve hızlı düşünebiliyorum." Çocukların bu uygulamalar ve oyunlar karşısında karşılaşılan olumsuz etkilerin de farkında olduklarını söyleyen Göktaş, karşılaşılan bazı olumsuzluklardan şunları sıraladı: "Zamanı yönetememek ve sorumluluklarını yerine getirememek. Görme ve duruş bozuklukları yaşadıklarını, obezite gibi sağlık sorunları. Ayrıca zihinsel bulanıklık. Sosyal ilişkilerinde zayıflama ve sosyal izolasyon." Ebeveynler masası Burada yapılan araştırmada yaş ortalamasının 41 olduğunu söyleyen Göktaş, "Çocuklar diyor ki, ben dijital araçları kullanınca, oyun oynayınca ailemle geçireceğim zaman azalmıyor. Ebeveynler ise tam tersini, çocukları ile zaman geçiremediğini, birlikte geçirdikleri zamanın azaldığını söylüyorlar. Bu durum, çocuklara farkındalık kazandırmamız gerektiğini bizlere söylüyor. Aileleriyle birlikte geçiremedikleri zamanı fark etmelerini sağlamamız gerekiyor. Bu bizim en önemli bulgularımızdan biri. Literatür, ebeveynlerin dijital göçebe, çocukların ise dijital yerliler olduğunu söylüyor. Ebeveynler tükeniyor, üre-tüketici olarak çocuklar hem üretiyor hem tüketiyor. Diğer yandan çocuklar dezenformasyonu anlamıyor. Yani doğru bilgi ile yanlış bilgiyi anlamakta zorlanıyorlar. Ebeveynler bu konuda zorlanmıyor. Onlar yanlış bilgiye karşı daha dirençli ve bilgililer. Ebeveynler paylaşılan içeriklerin, gösteriş amacıyla oluşturuldukları ve gerçekliği yansıtmayabileceklerini düşündüklerini söylüyorlar. Ve sosyal medyada yapılan bazı paylaşımları kendi hayatlarıyla kıyasladıklarında yer yer rahatsız olduklarını belirtiyorlar" ifadelerini kullandı. "İzolasyonun etkileri azaldığında dijitalin olumsuz etkileri de azalmaktadır" Son masa olarak uzmanlarla bir araya geldiklerini belirten Göktaş şöyle devam etti: "Uzmanlara göre dijital bağımlılık bilişsel, duygusal ve davranışsal olarak çok boyutlu çok kompleks bir mesele. Hemen her şeye bağımlılık dememiz gerekmez. Sosyal medyanın sorunlu kullanımı bu. Dijital dünyaya maruz kalma, dopamin düzeyini arttırarak bağlılık düzeyini giderek artırmaktadır. Sosyal medyanın bu sorunlu kullanımının ise gün sonunda sosyal izolasyonu ve yalnızlaşmayı beraberinde getirdiğini söylüyorlar. Burada şu parantezi açmak isterim, sosyal izolasyonun etkileri azaldığında dijitalin olumsuz etkileri de azalmaktadır. Bu anlamda aktif bir sosyal çevre ve aktif bir fiziksel yaşam bireylerin iyilik halinin artmasına ve sosyal ilişkilerinin güçlenmesine imkan sağlar. Bunun yanı sıra, sorunlu kullanım, aile içindeki iletişimi azaltıyor. Burada da uzmanlar, ebeveynlerin endişelerini doğruluyor. Aile bireyleri, her an yanlarındaki telefonlarla temas halinde olduklarında birbirlerine daha az temas ettiklerini belirtiyorlar. Hatta bir hocamız şöyle bir cümle kurmuştu; ’Tüm dünya telefonumuza sığıyor. Ama anne baba o telefona sığmıyor. Yanlarında olmasına rağmen kimse görmüyor.’ Sosyal kurallar esniyor ve herkes toplum kurallarını göz ardı etmeye başlıyor. Özellikle çocuklar için çok geçerli bu durum. En önemlisi, aile içi rollerinin unutulduğunu veya silikleştiğini düşünüyorlar. Ve ebeveynler, çocuklarıyla teknolojik cihazlar üzerinde hakimiyet tartışmaları yaşıyor ve otoritelerini göstermek için bu cihazları kapatıyor. Ancak bu yaklaşım, ebeveyn-çocuk iletişim problemlerine yol açıyor." "16 yaşından küçük çocuklarımız için sosyal medya ve dijital oyun platformlarını düzenleyen bir mevzuat hazırlığı içerisindeyiz" Tüm dünyada dijital risklere karşı önlemler alındığını söyleyen Bakan Göktaş, "Avustralya’da 16 yaş altı için dünyanın en kapsamlı sosyal medya yasağını getiren tasarı yasalaştı. Avrupa Birliği ülkeleri de, ekran bağımlılığı ve siber zorbalıkla mücadele amacıyla okullarda akıllı telefonlara kullanım yasağı getirdi. Bazı ülkeler, ahlaki ve ulusal güvenlik gerekçesiyle sosyal medya platformlarına kısıtlama getiriyor. Bugün artık ciddi bir soruna dönüşen dijital bağımlılık riskine karşı da çocuklarımızı korumak zorundayız. Göreve geldiğimiz günden beri, ülkemize özgü bir model geliştirmek için yoğun çalışmalar yürütüyoruz. Yaptığımız çalışmalar neticesinde, dijital medya ve oyun platformlarına dair yasal bir düzenlemenin yapılmasının elzem olduğunu gördük. Fiziksel ve zihinsel gelişimlerini de göz önünde bulundurarak, 16 yaşından küçük çocuklarımız için sosyal medya ve dijital oyun platformlarını düzenleyen bir mevzuat hazırlığı içerisindeyiz" ifadelerini kullandı.
İzmir İzmir turizmine Efeler Yolu projesi: Binlerce liralık iki büyük anlaşma İzmir Valisi Dr. Süleyman Elban, İzmir turizminin 12 aya yayılması, kırsal bölgelerin kalkınması amacıyla Efeler Yolu projesinin önemli olduğunu ifade ederek, “1.6 milyon Euro’luk bir Avrupa Birliği projesine başlıyoruz. Bu hafta imzalarını atıyoruz. 4 milyon dolarlık bir Dünya Bankası projesi var. Onu da yine Efeler Yolu’na kullanıyoruz; ayrıca 2025 yılının mayıs ayında, uluslararası büyük bir organizasyona hazırlanıyoruz” dedi. Vali Elban, İzmir’in deprem bölgesinde yer aldığını ve yapı stokunun eski olduğuna değinerek, "Büyük bir deprem durumunda endişeleniyoruz, tedirgin edici bir tabloyla karşı karşıya kalabiliriz" diye konuştu. İzmir Valisi Dr. Süleyman Elban, İhlas Haber Ajansı (İHA) İzmir Bölge Müdürlüğünü ziyaret etti. Vali Elban’ı bölge müdürü Özcan Aydın karşılarken, ziyarette; İzmir Valiliği İl Basın Müdürü Veli Şakır, Türkiye Gazetesi İzmir Koordinatörü Yüksel Güven de yer aldı. Göreve 16 ay önce başlayan Vali Elban, İzmir’i kalkındıracak projelerden söz etti. İzmir’de turizmin çok kısa bir sezona dağıldığını, dönemin uzun olmadığını tespit edince Efeler Yolu Projesini hayata geçirdiklerini belirten Vali Elban, söz konusu projenin, turizmin 12 aya yayılması ve kırsalın kalkınması olmak üzere iki ayrı amaca hizmet ettiğini söyledi. 1.6 milyon Euro’luk ve 4 milyon dolarlık projeler yolda Projenin Bornova’dan başladığını, Selçuk Meryem Ana Evine kadar uzandığını, 513 kilometrelik 28 etaptan oluşan yürüyüş rotasının bulunduğunu anlatan Elban, “Ciddi manada valilik olarak kaynak ayırdık. En son 1.6 milyon Euro’luk bir Avrupa Birliği projesine başlıyoruz. Bu hafta imzalarını atıyoruz. 4 milyon dolarlık bir Dünya Bankası projesi var; kalkınma ajansı üzerinde ve onu yine Efeler Yolu’na kullanıyoruz. Valilik kaynaklarımızı kullanıyoruz, diğer kamunun kaynaklarını kullanıyoruz, ormanın kaynaklarını kullanıyoruz, yine oranın ekoturizm rotası olarak Tarım ve Orman Bakanlığından tescilini de yaptırdık. Dolayısıyla; buranın tanıtımı için, burayla ilgili insanların dikkatini çekmek, insanların ilgisini artırmak için, bizde fırsat buldukça o 28 rotanın birinde yürüyüşe gidiyoruz” dedi. "Projenin bir kaç ayağı var" İzmir Valisi Dr. Süleyman Elban, “Yaklaşık 1 yıldan beri yoğun bir çalışma yürütüyoruz. Bu projenin birkaç ayağı var. Bir tanesi; düşman İzmir’e çıktıktan sonra, ilk Kuvayı Milliye hareketi başladığında, şehirler düşman tarafından işgal edilince doğal olarak; atalarımız, dedelerimiz, Kuvayı Milliyeciler dağlara çekiliyorlar. Orada karargahlarını kuruyorlar, orada sürekli düşmana saldırıyorlar ve yıpratma harekâtı yapıyorlar. Dolayısıyla, düşmanın burada elini kolunu sallayarak Ankara’ya kadar gitmesine kolay kolay gitmesine izin vermiyorlar. Sürekli olarak ülkenin işgalini kabul etmeme, direnişle ilgili ciddi bir hareket var, ciddi bir mücadele var. Bu nedenle; mücadeleye gençlerin dikkatini çekmek, bu mücadele ruhunu onlara aşılamak ve İzmir’deki; atalarımızın, efelerin, dedelerimizin buradaki yaptığı fedakarlığı, yürüttüğü mücadeleyi de herkese duyurmak istiyoruz. Dolayısıyla Efeler Yolu rotasının milli tarafı var. Bir diğeri; buraya gelen insanlar, isterse bu milli duygular için gelsin, isterse de; yürüyüş yapmak, koşu yapmak, doğa turizminden yararlanmak, doğada hoşça vakit geçirmek için gelsin; doğa turizminin, kırsal turizmin de başlamasına ciddi manada katkısı olacağını düşünüyoruz” diye konuştu. 2025 yılının mayıs ayında uluslararası bir organizasyon düzenlenecek Vali Süleyman Elban, 2025 yılının mayıs ayında uluslararası bir organizasyon düzenleyeceklerini de aktararak, şöyle devam etti: “Hafta sonları, bu rotalardan birinde yürümeye, oradaki köylerimizi ziyaret etmeye, oradaki doğayı tanımaya, yaşamaya gayret ediyoruz. Kısa süredeki bu tanıtımdan sonra, artık İstanbul’dan turizm firmaları, her hafta birkaç gün için konaklamalı, birkaç gün yürütecek şekilde artık tur grupları getirmeye başladılar. Avrupa’nın birkaç ülkesinden yine buralara, doğa turizmiyle ilgili gruplar gelmeye başladı. Yakında bizde öğrencilerimizi o milli duygular açısından götüreceğiz. Türkiye içerisinden duyanlar var, gelmeye çalışanlar var, İzmir’e yakın illerimizden gelmeye çalışanlar var. Mayıs ayında uluslararası büyük bir organizasyona hazırlanıyoruz valilik olarak. O organizasyonla birlikte Efeler Yolunu artık hem ulusal hem de uluslararası ciddi manada büyük bir organizasyonla tanıtımını yapacağız. Daha çok yürüyüş ve maraton etkinliği şeklinde; ama aynı zamanda bir şenlik havasında olacak. Bunlarla ilgili; sempozyumlarımız, kongrelerimiz, toplantılarımız, tanıtımlarımız olacak.” “Endişeleniyoruz, tedirgin edici bir tabloyla karşı karşıya kalabiliriz” Vali Elban, İzmir’de muhtemel bir depremle ilgili de açıklamalarda bulundu. Kentin yapı stokunun çok eski olduğunu dile getiren İzmir Valisi, son olarak şunları söyledi: “Afetlerle ilgili insanı en çok tedirgin eden şey; bulunduğunuz yer sizi afete karşı koruyabilecek mukavemeti var mı yok mu ona bakarsınız. Depremle ilgili konu gündeme geldiğinde iki şey önemli; içinde yaşadığınız bina deprem mevzuatına ve o teknik şartlara uygun olarak yapılmış sağlam bina mı? İkincisi de; zemin. Bina sağlam bile olsa zemin buna uygun mu? Doğru zemin mi? Doğru zemine uygun; ama yine tekniğe uygun, temeli var mı? Buna bakarsınız. Eğer binanız bu iki şartları taşıyorsa, sizin; afetten, depremden çok endişe etmenize gerek yok. Bunlardan birini ya da ikisini taşımıyorsa, doğal olarak bende, tüm insanlarda deprem konusunda tedirginlik yaşar. Maalesef ilimizde yapı stoku çok eski ve deprem mevzuatının aradığı şartları taşımayacak nitelikte. Dolayısıyla Allah korusun; yani büyük bir deprem durumunda, bizde endişeleniyoruz. Tedirgin edici bir tabloyla karşı karşıya kalabiliriz.”
Manisa Salihli’de avcılık kursu açıldı Manisa’nın Salihli ilçesinde avcılar, bilinçli ve sürdürebilir av için avcılık eğitim kursundan geçiyor. Salihli’de kaçak avlanmanın önüne geçilmesi, avcılıkla ilgilenenlerin yasal çerçevede bilinçli ve sorumlu avcılık eğitimi alarak, doğanın korunmasına, sürdürülebilir avcılığın desteklenmesi amacıyla avcı eğitim kursu düzenlendi. Doğa Koruma ve Milli Parklar Manisa İl Şube Müdürlüğü, Salihli Şehit Ahmet Özsoy Halk Eğitimi Merkezi ve Salihli Avcılar Kulübü Derneği tarafından ortaklaşa açılan kursta Doğa Koruma ve Milli Parklar Manisa İl Şube Müdürlüğü tarafından gelen kursiyerlere avcılık eğitim veriliyor. Avcılık kursuna katılan kursiyerlere silahlar ve kullanımı hakkında eğitim verilirken, kurs süresi boyunca mevzuat, avcılık tarihi ve etiği, avlanabilen av hayvanları, koruma altında bulunan av hayvanları, av turizmi, av köpekleri, av tüfekleri, sürdürülebilir avcılık ve ilk yardım gibi konularda eğitim veriliyor. Öte yandan kaçak avcılık konusunda Doğa Koruma ve Milli Parklar Manisa İl Şube Müdürlüğü tarafından uyarılarda bulunuldu. Açıklamada, “Kaçak avcılık konusunda vatandaşlarımızı bir kez daha duyarlı olmaya davet ediyoruz. Kaçak avcılık; doğal yaşamın dengesini bozmakta, hayvan popülasyonlarını tehlikeye atmakta ve ciddi yasal yaptırımlara tabidir. Doğayı ve yaban hayatını korumak hepimizin sorumluluğudur. Şüpheli durumlarda kurumumuzla iletişime geçmenizi önemle rica ederiz. Unutmayalım, doğayı korumak gelecek nesillere bırakacağımız en büyük mirastır." ifadelerine yer verildi.