EKONOMİ - 31 Ekim 2024 Perşembe 15:49

Muş’ta lahana üretiminden 120 milyon lira gelir bekleniyor

A
A
A
Muş’ta lahana üretiminden 120 milyon lira gelir bekleniyor

Muş Ovası’nda hasadına başlanan lahana ile bu yıl kent ekonomisine 120 milyon lira katkı sağlanması bekleniyor.


Türkiye’nin 3’üncü en büyük ekilebilir tarım alanına sahip Muş Ovası’nda 3 bin 368 dekarda ekimi yapılan lahananın hasadı devam ediyor. Merkeze bağlı Bağlar Mahallesi’nde geçimlerini çiftçilikle sağlayan üreticiler, günün ilk ışıklarıyla tarlalara girerek hasada başlıyor. Başta doğu illeri olmak üzere İstanbul, Ankara, Bursa ve İzmir gibi illere de satışı yapılıyor. Lahanadan yapılan Türk Patent ve Marka Kurumunca tescillenerek coğrafi işaret alan Muş corti aşı ve corti turşusu ise kış aylarında sofraların vazgeçilmez lezzetleri arasında yerini alıyor.


Lahana yetiştiriciliğinin kentin tarımsal faaliyetlerinde önemli bir yere sahip olduğunu söyleyen İl Tarım ve Orman Müdürü Mehmet Gün, "Muş ilimiz hem tarımsal hem de hayvansal kapasitesi yüksek olan iller arasında, bunun yanında bölgeye has olan ürünler de yetiştirmektedir. Eskiden beri beyaz lahana olarak tabir edilen kelem Muş ilimizde iyi bir yere sahiptir. Özellikle halk arasında çok teveccüh görülen bir üründür. 2023 yılında katma değeri yüksek olan ürünümüz, 3 bin 198 dekarlık alanda yetiştirilmiştir, ondan da 10 bin ton gibi bir rekolte elde edilmiştir. Bunun için de hem Muş ilimizdeki vatandaşların teveccühü hem de dış pazarlarda özellikle Adana, Diyarbakır, İstanbul, Bursa gibi yerlerde pazarlanması için de bu yıl ekimi daha fazla yapılmıştır. 2024 yılında 3 bin 368 dekarlık bir alan da ekilmiştir. 11 bin 888 ton rekolte beklenmekteyiz. Bu da ilimize 120 milyonluk katkı sağlayacağı demektir” dedi.


Çiftçi Adnan Sönmez ise lahana hasadına başladıklarını ifade ederek, “30 yıldır çiftçilik yapıyorum. İlkbahar mevsiminde ektiğimiz lahanalarımızı 10’uncu ay itibari ile hasadına başlıyoruz. Bu yıl verim oldukça iyidir. Yaz döneminde 6 kere su verdik. Tarlada tanesini 70 TL’den satışa sunuyoruz. Çok emek veriyoruz. Bingöl, Elâzığ, Bitlis, Batman ve Şırnak gibi çevre illere lahana satışı yapıyoruz” şeklinde konuştu.



Muş’ta lahana üretiminden 120 milyon lira gelir bekleniyor

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Trabzon Dr. Öğretim Üyesi Özgenç Akın: “Rize’de son yaşanan deprem, yağışlar sonrası bölgedeki heyelanları da tetikler” Rize’nin Hemşin ilçesinde geçtiğimiz günlerde meydana gelen 4.7 büyüklüğündeki depremin ardından Çayeli ilçesinde dün sabaha karşı meydana gelen heyelanda 1 kişinin hayatını kaybetmesi, 4 kişinin de yaralanması, “Depremler heyelanı tetikler mi?" sorusunu akıllara getirdi. Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Mühendislik Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü Sismoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Öğretim Üyesi Özgenç Akın, “Depremler heyelanı tetikler, çünkü doğada Newton’un tepki yasası geçerlidir. Özellikle bölgemiz çok dik yamaçlara sahip ve yağış oranı da çok yüksek. Bu yağış oranı da çok yüksek olduğu için stabil olmayan yer altı tabakaları heyelanlara sebep olacaktır" dedi. Rize’nin Hemşin ilçesinde geçtiğimiz günlerde meydana gelen 4.7 büyüklüğündeki depremin ardından Çayeli ilçesinde dün sabaha karşı yaşanan heyelanda 1 kişi hayatını kaybetti, 4 kişi de yaralandı. Depremlerin heyelanlar üzerinde etkisi olup olmadığı konusunda açıklama yapan Öğretim Üyesi Dr. Öğretim Üyesi Özgenç Akın, Türkiye’nin tam anlamıyla bir deprem ülkesi olduğuna dikkat çekerek, “Ülkemiz dünyadaki en aktif kuşaklardan bir tanesi olan Alp-Himalaya kuşağında yer almaktadır. Yani ülkemiz tam anlamıyla bir deprem ülkesidir. Dolayısıyla bu depremlerin meydana gelmesi normaldir. Ülkemizde daha çok transform faylardan kaynaklanan yüzeye daha yakın depremler meydana gelir. Yüzeye yakın olduğu için de derinliği yıkıcı olabilmektedir. Şili, Japonya gibi dalma batma zonlarında daha derin, daha büyük depremler meydana gelir. Bizim ülkemizde de 7 ya da daha fazla büyüklükte depremler meydana gelmektedir” diye konuştu. "Rize’deki depreme hiç şaşırmadık" Geçtiğimiz günlerde Rize’de meydana gelen 4.7 büyüklüğündeki depreme şaşırmadıklarını ifade eden Akın, “Rize’de 4 büyüklüğüne sahip deprem meydana gelmesine açıkçası biz şaşırmadık. Türkiye’nin tamamı deprem bölgesidir. 1996 yılında yapılan deprem tehlikesi haritasında bölgeler vardı. Birinci dereceden beşinci dereceye kadar. Sanki beşinci derecedeki bölgede hiçbir şekilde depremden etkilenmeyecekmiş gibi bir intiba oluşturuluyordu. 2018 yılında yeni deprem tehlike haritası yapıldı. Bu harita parsel bazlı çalışmalarla deprem tehlikesini ortaya koyabiliyor. Bölgemize bakacak olursak burada Mw=4.7’lik deprem meydana geldi. Rize’de, Ordu’da, Trabzon’da, Batum’da faylar var. Bu fayların hepsi MTA’nın diri fay haritasında işaretli değil. İnsanlık olarak zaten fayların 100’de yüzüne hakim değiliz, hiçbir zaman da olamayız. Çünkü bir hareket sonucunda faylar oluşur. Fay kırık demektir. Daha önce oluşmuş faylarda deprem olabildiği gibi bir deprem de fayın oluşmasına neden olabilir. Yani aralarında sebep sonuç ilişkisi vardır. Şehrimiz hakkında konuşacak olursak, Kuzey Anadolu ve Doğu Anadolu fay zonlarına olan yakınlığımız şehir olarak tehlike altında olduğumuzu ifade ediyor. 4.0, 5.0, 6.0 büyüklüğündeki depremler genellikle yıkıcı olmaz. Yıkıcı olması yapıların uygunsuz inşasından dolayıdır. 6 Şubat depreminde gördük ki 600-700 kilometre uzaklıkta olmamıza rağmen Trabzon’da sallandık ve ciddi şekilde hissettik. Dolayısıyla Kuzey Anadolu ve Doğu Anadolu fay hatlarına olan yakınlığımızdan dolayı buralarda meydana gelebilecek büyük depremlerin de bizi doğrudan ve ciddi şekilde etkileyebileceğini düşünüyoruz. Rize’de daha küçük bir fayda meydana gelen 4.7 büyüklüğündeki bir deprem Trabzon için yıkıcı olmayabilir ancak örneğin Bingöl Karlıova civarında 7 ve 7’den büyük bir deprem bekliyoruz. Dolayısıyla bu depremin bizi etkileyemeyeceğini söyleyemeyiz” şeklinde konuştu. Depremler heyelanları tetikler mi? Depremlerin heyelanı tetikleyeceğini belirten Akın, “Depremler heyelanı tetikler, çünkü doğada Newton’un tepki yasası geçerlidir. Meydana gelen bir kütle hareketi heyelan oluşturabilir. 6 Şubat 2023 depreminden sonra da heyelanlar meydana geldi. Özellikle bölgemiz çok dik yamaçlara sahip ve yağış oranı da çok yüksek. Bu yağış oranı da çok yüksek olduğu için stabil olmayan yer altı tabakaları heyelanlara sebep olacaktır. Dolayısıyla kütle hareketi ve yağışın da fazla olması, eğimin fazla olması bu heyelanları tetikleyecektir” diye konuştu. Neler yapılması gerektiği konusunda uyarılarda bulunan Akın, “Parsel bazında zemin etütlerini çok ciddi bir şekilde yapmamız ve denetlememiz gerekmektedir. Genel anlamda makro bölge ve mikro bölgeleme çalışmaları yapılması lazım. Mikro bölgeleme çalışmaları daha yüzeye yakın, daha sık aralıklarla ölçümler alınarak yapılırken, makro bölge çalışmaları ise daha derin ve daha geniş alanda tüm şehri, hatta tüm bölgeyi kapsayacak şekilde yapılır. Bu çalışmalar bir kentin inşasında mutlaka uzman yer bilimciler tarafından yapılmalıdır. Elde edilen sonuçların çok iyi bir şekilde analiz edilip, imar planlarının da buna göre yapılması can ve mal kayıplarını önleyecektir” ifadelerini kullandı. Türkiye Deprem Bölgeleri Haritası’na göre dördüncü derece deprem bölgesinde yer alan Rize’de 15 Ekim’de 4.7 büyüklüğünde deprem meydana gelmişti. Rize tarihinde ilk defa büyüklüğü 4’ü aşan bir deprem yaşandığı belirtilirken, Rize’ye en yakın büyük deprem 1892’de Artvin’de büyüklüğü bilinmeyen ancak 6 büyüklüğünde olduğu tahmin edilen deprem ve 1906 yılında Erzurum’un Toprakkale-Oltu bölgesinde yaşanan 6 büyüklüğündeki deprem olarak biliniyor.
Karabük Biyolojik yaş tükürük örnekleriyle tespit edilecek Karabük Üniversitesi’nde görevli akademisyenler biyolojik yaşın tükürük örneklerinden kolaylıkla tespit edilmesini sağlayacak proje hazırladı. Karabük Üniversitesi yenilikçi projeleriyle öne çıkmaya devam ediyor. Mühendislik Fakültesi Biyomedikal Mühendisliği Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hacı Mehmet Kayılı ve Doç. Dr. Hakan Yılmaz tarafından "Tükürükten Biyolojik Yaş Tespiti İçin IgG N-Glikomu Kullanılarak Makine Öğrenmesi Temelli Bir Modelin Geliştirilmesi ve Serum IgG N-Glikozilasyon Profillerine Bağlı Olarak Validasyonu" başlıklı TÜBİTAK COST projesi hazırlandı. Akademisyenler proje çerçevesinde insan sağlığına ilişkin önemli biyobelirteçlerden biri olan IgG glikozilasyon profillerinin incelenmesiyle biyolojik yaşın tespiti için bir model geliştirecek. Bu modelin özellikle tükürük örnekleri kullanılarak geliştirilmesi yaş tespitinin mümkün hale gelmesini sağlayacak. Ayrıca, serum örnekleri üzerinden yapılacak doğrulama çalışmaları, modelin güvenilirliğini ve geçerliliğini artıracak. Tükürükteki IgG N-glikozilasyon profillerinin analizinde makine öğrenmesi algoritmalarını kullanacak olan modelle geleneksel analizlere kıyasla daha hızlı ve kesin sonuçlar sunmak hedefleniyor. Geliştirilecek model, biyolojik yaş ile kronolojik yaş arasındaki farkları tespit ederek bireylerin sağlık durumlarına dair önemli veriler sunacak. Hazırladıkları projeyle tükürükten biyolojik yaş tespitine yönelik analitik bir yöntem geliştirmeyi ve bu yöntemi kan örneklerinden elde edilen verilerle kıyaslamayı hedeflediklerini belirten Mühendislik Fakültesi Biyomedikal Mühendisliği Öğretim Üyesi ve proje yürütücüsü Doç. Dr. Hacı Mehmet Kayılı, “Bu projenin temel amacı, kişilerin yaşlanma durumu hakkında bilgi vermek, yaşlanmasının ne düzeyde olduğunu kişilere göstermek ve böylelikle kişilerin yaşlanma dereceleri hakkında fikir sahibi olmasını sağlamaktır. Bu projede, ilk olarak sağlıklı bireylerden kan ve tükürük örnekleri alıyoruz. Çok küçük miktar hacimde kan örneği bizim için yeterli oluyor. Vücudumuzda bulunan antikorlara bakarak, antikorlardaki modifikasyonlarını takip ederek, özellikle yaşlanmayla alakalı biyobelirteç seyrini Türkiye popülasyonuna özgü olarak inceliyoruz" dedi. Proje bünyesinde sağlıklı bireylerden kan ve tükürük örnekleri toplandığını ifade eden Kayılı, “Bu sayede, kişilerden bir biyolojik bir damla kan veya tükürük örneği alarak, kişilerin biyolojik yaşının, normal yaşlarından ileride olup olmadığını tespit edeceğiz. Biliyorsunuz ki insanların bir yaşı var. Kronolojik yaş diyoruz bu yaşa. Bu, doğumdan itibaren geçen bir süreç. Bir de vücudumuzun çevresel etkilerden ne kadar etkilendiğini gösteren biyolojik yaşımız var. Biz, bu biyolojik yaşımızı, moleküler düzeyde analizlerle gerçekleştiriyoruz. Moleküler düzeyde yaptığımız analizlerde, hücrelerinizin yaşlanma derecesini söyleyerek sizin yaşlanmanızı ve dolayısıyla hastalıklara olan yatkınlığınızı ne düzeyde olduğunu belirtiyoruz. Eğer biyolojik yaşınız yüksek çıkarsa, siz kendinizi ve hayat tarzınızı ona göre değiştirerek örneğin diyet yaparak veya spor aktivitelerinizi artırarak yaşlanma düzeyinizi geriletebilirsiniz. Böylelikle de hastalıklara daha geç maruz kalabilirsiniz” diye konuştu. Kayılı, projede iki bursiyerin ve iki araştırmacı hocanın görev aldığını ve projenin TÜBİTAK tarafından desteklendiğini aktararak bu yenilikçi çalışmanın, sağlıklı bir yaşlanma sürecine katkıda bulunmayı ve hastalıkların erken teşhisine yönelik önemli bir adım atmayı amaçladığını vurguladı. Proje Araştırmacısı Doç. Dr. Hakan Yılmaz, makine öğrenmesinin sağlık alanındaki etkinliğine vurgu yaparak, şu ifadeleri kullandı: “Makine öğrenmesi, artık günümüzde oldukça popüler, girmediği alan yok diyebiliriz. Bu alanların en başında sağlık geliyor. Biz de makine öğrenmesi yöntemlerini sağlıkta etkin ve efektif olarak kullanmaya çalışıyoruz. Burada da kişinin normal demografik yaşı ile kronolojik ve biyolojik yaşı arasındaki bağıntıyı ortaya koyarak bir yaş tahmini yapmaya çalışıyoruz. Özellikle sağlık alanında ön tanı çalışmalarında, makine öğrenmesi uygulamalarını oldukça fazla kullanıyoruz. Farklı projelerde de yine bu yöntemleri kullanmaya devam ediyoruz.” Projenin iki temel aşamadan oluştuğunu anlatan Yılmaz, “Bu proje aslında iki tane aşamadan oluşuyor: Birinci aşamada örneklerin toplanması, ikinci aşamada ise bu örneklerin analiz edilmesi ve makine öğrenmesi teknikleriyle aradaki bağlantının ortaya koyulması. İlk etaptaki sonuçlarımız umut vaat edici. Tabi şu an net bir rakam veremiyoruz. Özellikle sağlıkta belirli bir aşamaya ulaşmadan rakam vermek çok doğru olmuyor ama burada da güzel sonuçlar elde edeceğimizi düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.