EKONOMİ - 21 Ağustos 2023 Pazartesi 13:07

Hasat döneminin tamamlanmasıyla yaylacılar ovaya döndü

A
A
A
Hasat döneminin tamamlanmasıyla yaylacılar ovaya döndü

Muş’un Korkut ilçesine bağlı Konakdüzü köyünde hasat döneminin tamamlanmasıyla yaylacılar hayvanlarını ovaya indirdi.


Korkut ilçesinde yayladan indirilen küçükbaş hayvanlarını sağmak için her gün kilometrelerce yol kat eden berivanlar (süt sağan kadın), sağdıkları sütlerden yaptıkları peynir ve yağdan gelir elde ediyor. İlçeye bağlı Konakdüzü köyünde yaşayan berivanlar, sabahın ilk ışıklarıyla zorlu mesailerine başlayarak ev işlerini yaptıktan sonra saatlerce yürüyerek sürülerinin bulunduğu meralara ulaşıyor.


Konakdüzü köyünde yaşayan Yıldız Baydan, günde iki kere hayvanlarını sağdıklarını belirterek, “Sabah erken saatlerde ev işlerini yaptıktan sonra koyunları sağmak için zorlu mesaiye başlıyoruz. Sabah akşam olmak üzere günde 2 kere geliyoruz. Burada sağdığımız sütü, yoğurt, peynir ve tereyağı üretimi yaparak hem kışlık ihtiyacımızı hazırlıyoruz hem de fazlasını satarak aile bütçemize katkı sağlıyoruz" dedi.


Besici Yahya Demir de yaz aylarını hayvanlarını götürdükleri yüksek ve serin yaylalarda geçirdikten sonra ovada hasatların kaldırılmasıyla dönüş yaptıklarını aktararak, “Biz her yıl mayıs ayında hayvanlarımızı yaylaya çıkarıyoruz. Şu anda ovada buğday, arpa ve ot hasadı yapıldıktan sonra meralar açıldı, bizde hayvanlarımızı yayladan getirdik. Şu anda havalar çok sıcak geçiyor. Kadınlar kilometrelerce yol yürüyerek günde 2 kere koyun sağmaya geliyorlar. Özellikle hayvanlarımızı otlatmak amacıyla yaylalara çıkıyoruz. Buralarda kaldığımız süre içinde hem kış aylarında tüketeceğimiz süt ürünlerini elde ediyoruz hem de hayvanların tüketeceği otları biçiyoruz. Hayvancılık yaptığımız için ömrümüz hayvanlara bakmakla geçiyor” ifadelerini kullandı.



Hasat döneminin tamamlanmasıyla yaylacılar ovaya döndü

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Yalova Dr. Ünğan’dan kalp damar hastalıklarına karşı öneri: “Sigara içmeyin, az yiyin, bol yürüyün” Yalova Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kardiyoloji Doktoru İsmail Ünğan, kalp damar hastalıklarına karşı, “Sigara içmeyin, az yiyin, bol yürüyün” önerisinde bulundu. Kardiyoloji Anabilim Dalı. Öğretim Üyesi Dr. Ünğan, 29 Eylül Dünya Kalp Günü nedeniyle açıklamalarda bulundu. Tüm dünyada en yüksek ölüm sebeplerinin başında kalp damar hastalıkları ve inme durumunun geldiğini söyledi. Dr. Ünğan, sanayileşmeyle beraber artan fiziksel aktivite kısıtlılığı, artan yaşam stresi, sağlıksız beslenme, alkol, tütün tüketiminde artış, yaşam süresinin artmasıyla beraber maruz kalınan kronik hastalıklar, şeker, tansiyon ve yüksek kolesterolün sebep olduğu sonuçlar neticesinde kalp damar hastalıkları ve inmeye olaylarının arttığını ifade etti. Türkiye’de her yıl yaklaşık 300 bin yeni kalp damar hastalığının teşhis edildiğini ve yaklaşık da 125 bin ölümün gerçekleştiğini anlatan Dr. Ünğan, “Kalp damar hastalıkları tüm dünyada tüm ölümlerin yüzde 33-35’ini kapsamaktadır. Kalp damar hastalıkları ve inme konusunda, yüksek tansiyon, şeker hastalığı, kolesterol değerlerinin kanda yüksek olması, yetersiz fiziksel aktivite, stresin artması, sigara, alkol tüketiminin olması bunların hepsi risk faktörü olarak anılmaktadır. Beklenen yaşam süresinin artmasıyla beraber özellikle kronik hastalıklara karşı maruz kalınan sürenin artması ve bu olumsuz davranış şekillerinin beraberinde bu hastalıkların gün geçtikçe yıkım oranını artırmakta, hastalar bundan dolayı ciddi sorunlar yaşamaktadır” dedi. Kalp damar hastalıklarından korunma yolları Dünya Kalp Federasyonu, Kardiyoloji Derneği başta olmak üzere bağlı olan üyelerin kalp damar hastalıklarına yakalanmama, yakaladığında tekrar hastalığın olmaması konusunda farkındalık çalışmaları sürdürdüğünü ifade eden Dr. Ünğan, şöyle konuştu: “Biz hekimler sahada vatandaşlarımıza da fırsat bulduğumuz sürece tekrar tekrar hatırlatarak bu hastalıkların olabildiğince yükünü hafifletebilmeye çalışıyoruz. Özellikle tansiyonla mücadelemizde, tansiyon takiplerimizi yaptıralım. Hasta olmasak bile en az yılda bir defa tansiyonumuzu ölçelim. Hastalığımız varsa ilaçlarımızı düzenli kullanalım. Tansiyon konusunda, sigara alkol tüketimi, yetersiz fiziksel aktivite konusunda dikkat edelim. Tüm dünyada artan dengesiz beslenme, ciddi bir sağlık sorunudur. Bu özellikle şeker hastalığı olmak üzere yüksek kolesterol, tansiyon yüksekliği beraberinde bir sürü komorbid durumu getirir. Bu konuda kişilerin dengeli, yeterli ve sağlıklı beslenmesine özendirmemiz gerekiyor. Akdeniz tarzı diyetle beslenme, sebze, meyve ürünleri, kuruyemişler, balık ürünleriyle beslenmemiz gerekiyor. Onun haricinde işlenmemiş tahıllar, az yağ oranına sahip süt ürünlerini önermemiz gerekiyor. Bunun haricinde doymuş yağlardan oluşan margarin gibi ürünler kullanmamamız, kırmızı et ürünlerini azaltmamız, şekerli meyve suyu içecekleri, endüstride hazırlanmış içecekleri, enerji içeceklerini tüketmememiz gerekiyor. Hastalara mutlaka alkol sigara kullanımını bırakması yönünde cesaretlendirmemiz gerekiyor. Artan yaşam stresiyle beraber, yoğun çalışma temposu sağlıklı yaşam konusunda birazcık kısıtlamaya neden oluyor. Yine de biz fırsat buldukça haftanın 5 günü hafif orta düzeydeki zorlukta bir egzersizle, yani şöyle, orta tempolu bir yürüyüşle, bu mümkünse rampa yukarı olmayacak şekilde, düz zeminde yürüyüş yaparak mutlaka fiziksel aktivitemizi yerine getirmemiz gerekiyor.” Davranış şekillerini değiştirerek hastalıklarda yüzde 80 oranında azalmaya gidebilir Dr. Ünğan, davranış şekillerini değiştirilerek kalp damar hastalıklarına yakalanma oranının düştüğünü belirterek, “Alkol, sigara tüketimi, düzensiz, dengesiz beslenme, fiziksel aktivitenin olmaması, psikososyal stresin altında olma. Bunları eğer yeterli bilgi ve deneyimle azaltırsak ya da olabildiğince yok seviyesine getirirsek biz bu kalp damar hastalıkları ve inme dediğimiz kronik hastalıklarda yaklaşık yüzde 80 oranında bir azalmaya gidebiliriz. Çünkü maalesef artık dünya genelinde, ülkemizde de gittikçe artan sıklıkta bizim metabolik sendrom dediğimiz, kronik hastalıkların birleşimi olan bir durum. Kendini artan kiloyla gösteren bu kompleks bir hastalık tanımı maalesef bizi kalp damar hastalılarıyla beraber birçok hastalığa yatkın hale getiriyor. Hastalarıma şunu söylüyorum, 3 öneriyle, sigara içmeyin, az yiyin, bol yürüyün. Bunu yaptığımız sürece kalp sağlığımız daha iyi olacak” ifadesini kullandı. Dr. Ünğan, Sağlık Bakanlığı’nın bu sene “Önce sen, önce kalbin, kalbinin kahramanı ol, harekete geç” sloganıyla farkındalık oluşturmak istediğini sözlerine ekledi.
Sivas Konserve açarken elinizden olmayın Estetik Plastik Rekonstrüktif Cerrahi uzmanı Doç. Dr. Neşe Kurt Özkaya, konserve açarken meydana gelen kesiklerin hafife alınmaması gerektiğini vurgulayarak vatandaşları uyardı. Mutfakta sıklıkla karşılaşılan bir durum olan konserve açarken meydana gelen kesikler, bazı sağlık risklerini beraberinde getirebiliyor. Sivas Medicana Hastanesi Estetik Plastik Rekonstrüktif Cerrahi uzmanı Doç. Dr. Neşe Kurt Özkaya, meydana gelen kesiklerin boyutu küçükte olsa bu kesiklerin hafife alınmaması gerektiğini vurguladı. Özellikle mutfakta sıkça karşılaşılan bu durumun, ciddiye alınmasının gerektiğini belirten Özkaya, kesiklerin enfeksiyon riski taşıyabileceğini ve yanlış bakım durumunda ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceğini vurguladı. Konserve açarken kullanılan aletlerin keskin olduğuna dikkat çeken Özkaya, "Kesikler genellikle yüzeysel gibi görünse de, derin yaralar oluşabilir. Bu tür yaralar, eğer doğru bir şekilde temizlenmez ve bakım yapılmazsa enfeksiyon kapma riski taşır" dedi. Özkaya, kesiklerin temizlenmesi, antiseptik uygulanması ve gerekirse bir sağlık kuruluşuna başvurulması gerektiğini de sözlerine ekledi. Ayrıca, mutfakta dikkatli olunması ve doğru aletlerin kullanılması gerektiğinin altını çizdi. “Çok dikkatli olunması gerekir” Çocukların yetişkinlere göre daha çok risk altında olduğunu söyleyen Özkaya, “Yeme alışkanlıklarımızın değişmesiyle konserve kullanımı günlük hayatımızın artık bir parçası haline geldi. Eskiden konserveler daha çok pişirmeye hazır gıdalarken şimdi yeme ve içmeye hazır balık, mısır, garnitür gibi ürünler içermekte. Bu ürünler genelde cam veya metal kutularda saklanmaktadır. Kutuların kenarlarındaki demir metal kısımları açarken kişilerin değişik yöntemler kullanması veya dikkatsizce davranmalarıyla ev ve iş kazaları meydana gelebiliyor. El, parmak, el bileği kesikleri olmakla birlikte sadece yüzeysel cilt kesiği olabildiği gibi parmakları, eli hareket ettiren tendonların kesilmesine veya sinir damar yaralanmalarına hatta eklem hasarlarına da sebep olabiliyor. Çalışan ebeveynler olarak pratik olması açısından çocuklarımıza bu ürünleri evde kullanmalarına izin veriyoruz. Fakat çok dikkatli olunması gerekir çünkü çocuklar yetişkinlere göre daha risk altında olabilir” dedi. “Geç onarım başarı şansını düşürüyor” Bu vakaların hafife alınmaması gerektiğini vurgulayan Özkaya, “Bu vakalarla eskiden de karşılaşıyorduk fakat bugünlerde görülme sıklığı arttı. Bu tür kesiklerde ilk yardım çok önemli. Daha sonra iyi bir muayene ve müdahale gerekmekte. Bazı kesikler küçük gibi görünüp hafife alınsa da daha sonra bunun ciddiyetinin farkına varabiliyorlar. Tendon kesiği olduğunda acıyla hareket kısıklığını fark etmiyorlar. Zaman geçtikçe ellerini rahat kullanamadıklarını fark ediyorlar. O zaman çok daha aksi durumlar ortaya çıkıyor. Geç onarım başarı şansını daha çok düşürüyor. Bu yönden de hastalarımız risk altında oluyor. Bu vakalar kesinlikle hafife alınmamalı. Kesiğin boyutu kişiye göre küçükte olsa mutlaka bir sağlık kuruluşuna gidilmeli. Tetanos aşısı ve antibiyotik tedavisi uygulanmalı” şeklinde konuştu.