ÇEVRE - 15 Ekim 2024 Salı 09:54

Silifke’de kanalizasyon projeleri devam ediyor

A
A
A
Silifke’de kanalizasyon projeleri devam ediyor

Mersin Büyükşehir Belediyesine bağlı Mersin Su ve Kanalizasyon İdaresi (MESKİ) Genel Müdürlüğü, Silifke ilçesi Taşucu Mahallesi’nde kanalizasyon hattı çalışmalarına devam ediyor.


Altyapı çalışmalarının sayısını her geçen gün artıran MESKİ, Silifke ilçesi Taşucu Mahallesi Kum mevkiinde 2 yeni terfi istasyonu ve yaklaşık 9 bin metre HDPE boru hattı imalatını yaparak, bölgenin atık sularını Silifke Atıksu Arıtma Tesisine iletiyor. Yaklaşık 15 bin metre ilave şebeke hattı imalatı yapan MESKİ, bölgenin kanalizasyon hattı sorununa çözüm getiriyor.



Silifke’de kanalizasyon projeleri devam ediyor

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Denizli Kuryenin ölümüne neden olan alkollü sürücü 5 yıl hapis cezası aldı Denizli’de alkollü sürücünün şerit ihlali yaparak motokuryenin ölümüne sebep olduğu kazada karar açıklandı. Olay yerinden de kaçan otomobil sürücüsünün bilirkişi raporunda asli kusurlu sayılmasını da göz önünde bulunduran mahkeme heyeti sanık hakkında 5 yıl 4 ay hapis cezasına karar verdi. Kazada hayatını kaybeden motokuryenin avukatı kararın emsal niteliği taşıdığını kaydetti. Denizli’nin Pamukkale ilçesine bağlı Kınıklı Mahallesi Üniversite Caddesi’nde 29 Mart tarihinde meydana gelen kazada; bir dönercide çalışan 25 yaşındaki motokurye Aziz Soysaç, gece gelen paket siparişini yerine ulaştırmak için 20 ALJ 110 plakalı motosikletiyle yola çıktı. Aziz Soysaç, kullandığı motosikletle seyir halindeyken Müftü Ahmet Hulusi Efendi Külliye Camisi yakınlarında karşı yönden gelen ve hatalı sollama yaptığı ileri sürülen 34 CNM 885 plakalı otomobille kafa kafaya çarpıştı. Çarpmanın şiddetiyle savrularak otomobilin ön camını parçalayan Aziz Soysaç ağır yaralanırken; paramparça olan motosikletinin parçaları ise 50 metrelik bir bölgeye saçıldı. Durumu ağır olan Aziz Soysaç, sağlık ekiplerinin yaptığı ilk müdahalenin ardından Pamukkale Üniversite Hastanesi’ne kaldırıldı. Motokurye, hastanede yapılan tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybetti. Çarptığı motosikletliyi ölüme terk ederek kaçan ve alkollü olduğu iddia edilen sürücü İ.A., saatler sonra teslim oldu. Ekmek parası için kuryelik yapan motosiklet sürücüsü Aziz Soysaç’ın ölümü neden olduğu iddiasıyla tutuklanan otomobil sürücüsü İ.A.’nın yargılanması devam ediyor. İkinci kez hakim karşısına çıktığı duruşmaya avukatları katıldı. İ.A.’nın ölüme neden olma suçundan fiiline uyan TCK’nun 85/1 maddesine bağlı sanığın olay nedeniyle alınan kusur raporlarındaki asli kusurlu olması, hayatını kaybedenin kusurunun olmaması yine kendi beyanı ile alkollü şekilde araç kullandığını kabul etmesi ve tanık anlatımlarıyla da bu hususun sabit olması, ayrıca kazanın meydana gelmesinden sonra olay yerinden kaçması nedeniyle 4 yıl hapis cezası ile çarptırılırken Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2020/7189 esas 2024/346 karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere bölünmüş yola ters istikametten seyir halindeyken kazaya sebep vermesi nedeniyle 1/3 oranın da artırım yapılmasına 5 yıl 4 ay cezası ile cezalandırıldı. Trafik kazası sonucunda alkollü sürücünün olay yerini terk etmesi ve ardından yaşanan gelişmeler sonucunda mahkeme, sürücüye 5 yıl 4 ay hapis cezası verildi. Olayın ardından yapılan incelemeler ve mahkeme sürecini anlatan Avukat Kürşat Akyol şunları kaydetti; “Sürücü şahıs olay olduktan sonra olay yerini terk etmişti. Bunu da mahkeme kararında hakim göz önüne aldı. Şahsın kendisi de sonradan araştırılan görüntülerin incelemesi sonucunda şahsın alkollü olduğu anlaşıldı. Kolluk kuvvetlerinin araştırmasıyla alkollü yerdeki kişilerle görüşüldüğünde çalışan arkadaşlarla görüşüldüğünde onlar da sürücünün masaya alkol sipariş ettiğini iki defa masaya alkol gittiğini söylediler. Genelde ölümlü trafik kazalarında bir kişi vefat ettiyse ve kusur durumu tartışmalı ya da asli tarih şeklinde olduysa çok büyük ihtimalle yine bir tutukluluk süreci oluyor dosyalarda. Ancak genelde ilk celse hakimler artık tutukluluk sürecini sonlandırıyor, tutuksuz olarak yargılamanın devamına karar veriyorlar. Çünkü Türk Ceza Kanunu 85. Maddesinde bir kişinin ölümünün taksirle ölüme neden olması sonucu ilk cezası 2 yıl ile 6 yıl arası düzenleniyor. Dolayısıyla şahıs ceza aldığında cezaevinde geçireceği süre hesaplandığında infaz kanunu gereğince ilk celseden sonra genellikle tahliye karar veriliyor. Bu dosyada iç celse dediğim gibi şahsın tutuklu oluşunun kuvvetli ihtimalde olması bu konuda tanıkların görüşmesi, daha sonra şahsında olay anında aslında karşı şeride geçmesi ve vefat eden rahmetlinin hiçbir kusurunun olmadığı kabul edilmişti. Dolayısıyla hakim ilk celse tutukluk halinin devamına karar verdi. İkinci celsede eksik olan tanık ifadeleri dinlendi. Taraf ifadeleri dinlendi. Burada hakim suçun bilinçli taksir ile işlendiğini kabul etti.” “Kararın emsal niteliği taşıdığını düşünüyoruz” Mahkeme heyetinin verdiği kararın sonraki dosyalar bakımından emsal karar niteliği taşıdığını ifade eden avukat Kürşat Akyol, “Şahsın alkollü olması, tanıkların ifadeleri, şahsın alkollü olarak bir kazaya sebebiyet verdiğine kabulle olay yerini terk ettiği ve karşı şeride geçtiği göz önüne alarak bilinçli taksirle ölüme sebebiyet verdiği ve ceza verilirken alt sınırdan uzaklaşılarak ceza verildi. Netice olarak 5 yıl 4 ay hapis cezası da cezalandırılmasına karar verildi. Ayrıca şahsın sürücü belgesine de el koyuldu. Bu kararın biz bu hukukçular olarak önümüzdeki dosyalarda bundan sonraki olaylarda emsal niteliğinde olabileceğini düşünüyoruz. En azından vefat olan dosyalarda ilk celsede genellikle tahliye eğilimi olabiliyor ama ailelerin acısı bir celse tutuklukla dinmiyor maalesef. Burada yirmi beş yaşında bir kardeşimiz vefat etmişti. İstinaf aşamasında da kararın kesinleşerek ondan sonraki dosyalarda emsal hale gelmesini istiyoruz” dedi. Kaza ile ilgili açıklamalarda bulunan ve mahkeme kararı sonucunda mutlu olduklarını ifade eden Deniz Motosikletli Kuryeler Derneği Başkanı Emin Başaran, “Bu kazanın sonrasındaki alandan karar mutlaka ve mutlaka trafikte bir caydırıcılığı olacaktır diye düşünüyorum. Ama yeterli mi diye bir soru olacak olursa ki tabii ki yeterli değil ama alınan kararların hepsine saygımız vardır ki Denizli mahkemesine de zaten buradan kendime sonsuz teşekkür ediyorum. Avukatımıza ve ayrıca bizlere yardımcı olan arkadaşlarımıza buralardan çok teşekkür ediyorum. Alınan karardan gerçekten bizlere mutlu etti” şeklinde konuştu. (Bİ-MB-
İzmir Güzelbahçe Belediyesinden ücretsiz okul servisi Güzelbahçe Belediyesi, ilçede devlet okullarına giden öğrencilerin ulaşım sorununa çözüm bulmak amacıyla sabah ve akşam ücretsiz servis hizmeti veriyor. Günümüzde eğitimin, her çocuğun hakkı olduğunu ve eğitime erişim, çocukların geleceğini şekillendiren önemli bir faktör olduğunu söyleyen Güzelbahçe Belediye Başkanı Mustafa Günay, “Bazı aileler ekonomik zorluklar nedeniyle çocuklarının eğitimine destek olmakta güçlük çekiyorlar. Bu noktada, belediye olarak sunduğumuz ’Okul Servis Desteği’ ihtiyaç sahibi ailelere büyük bir katkı sağlamakta. Bazı okullarımız toplu taşıma güzergâhları üzerinde olmuyor ya da yürüme mesafesinden çok olan öğrencilerimiz var. Bizler de öğrencilerimizin daha rahat okullarına ulaşım sağlamaları için servis hizmeti başlattık. 3 servisimiz sabah ve akşam hizmet veriyor. Aslında bu uygulamamızı her yıl yapıyoruz. Fakat bu yıl tasarruf tedbirleri nedeniyle servislerin kaldırılması durumu oluştu. Bürokratlarımızla görüştük, bunun öğrenciler ve veliler açsından sıkıntıya neden olacağını gördük ve servise tekrar devam ettik. Eğitimden tasarrufu olmaz dedik. Bizler eğitimli toplumlar istiyorsak çocuklarımızın bu imkâna rahat ulaşabilmelerini sağlamalıyız. Eğitim, barınma ve sağlık bir haktır. Bir devlet toplumuna bunu sağlayamıyorsa hiçbir ilerleme kaydedemez. Okullar açık olduğu sürece servis hizmetimiz devam edecek” dedi. "Milli Eğitim yapmıyorsa biz yapmaya hazırız" Başkan Günay konuşmasına şöyle devam etti: “Eğitim bir haktır ve bu hakkı öğrencilerimizin alması için bürokratik engelleri rağmen yargılanacaksak buna da hazırız ama öğrencilerimizin ulaşım sıkıntısı yaşamasına gönlümüz razı olamaz. Onlar eğitimlerini alsınlar gerekirse biz hâkim karşısına çıkar gereken savunmamızı yaparız. Biz yerel yöneticililer olarak öğrencilerimiz için gereken her türlü fedakârlığı yapıyoruz ve yapacağız. Okullar başlamadan devlet okullarımızın tadilat ve tamirat işlerini yaptık. İlk ve ortaokul öğrencilerimizin çanta ve kırtasiye eksiklerini tamamladık. Eğer ki temizliği yapılmıyorsa onu da yapmaya hazırız. Milli Eğitim bize bıraksın biz yaparız. Okulların bu halde bırakılması öğrencilerimizin iyi eğitim almasına engel. Biz çocuklarımız daha iyi koşullarda eğitim almasını istiyoruz. Bu görevi de en iyi şekilde yapmaya hazırız” diye konuştu.
Antalya Miran:" Servis hizmeti devam edecek" -Memur Sen Antalya Temsilcisi Eyüp Bülent Miran, Memur-Sen’in toplu sözleşme kazanımı olan “Servis Hizmeti”ne yönelik kısıtlamanın Cumhurbaşkanlığı Hukuk ve Mevzuat Genel Müdürlüğü’nün yazısıyla kaldırıldığını müjdeledi. Servis hizmeti geri geldi Kamuda Tasarruf Tedbirleri kapsamında kaldırılan kamuda servis hizmetinin Memur Sen’in çabası sonucunda devam edeceğini söyleyen Memur Sen Antalya Temsilcisi ve Eğitim Bir Sen Şube Başkanı Eyüp Bülent Miran, “Cumhurbaşkanlığı, Memur-Sen Konfederasyonumuzun toplu sözleşme hakkının ihlali noktasındaki haklı itirazlarını görerek Tasarruf Tedbirleri Genelgesi gerekçe gösterilerek sonlandırılan “Servis Hizmeti”nin Genelge’de yer alan personel servislerine ilişkin kriterlere uyulması kaydıyla devamına izin verdi” dedi. ‘Servis hizmeti Toplu Sözleşme kazanımı’ Başkan Miran, “Memur-Sen, Tasarruf Tedbirleri Resmi Gazete’de yayımlandıktan hemen sonra Toplu Sözleşme ile kayıt altına alınan “Servis Hizmeti Kazanımının” engellenmesi karşısında Danıştay Başkanlığı’na dava açarak, “Servis Hizmeti”nin engellenmesine yönelik süreci yakından takip etmiştir. Memur-Sen’in kamu görevlileri ile olan etkileşimleri, Kamu İşveren Heyeti Başkanı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan ile yaptığı görüşmeler ve Hazine ve Maliye Bakanı ile Mehmet Şimşek ile gerçekleştirdiği istişareler sonucunu verdi. Kamu İşvereni, Memur-Sen’in Toplu Sözleşme kazanımlarının hukuksuz bir şekilde engellenmesinin yanlış olduğunu görerek; Cumhurbaşkanlığı Hukuk ve Mevzuat Genel Müdürlüğü tarafından kamu kurum ve kuruluşlarına gönderilen E-75929249-934.02-254320 sayılı yazı gereğince servis hizmetinin kriterlere uygun olarak sağlanması hususunda devam edilmesi kararını verdi. Memur-Sen’in Tasarruf Tedbirleriyle engellenen diğer Toplu Sözleşme kazanımlarından “Koruyucu Giyim ve Fazla Çalışma Ücreti”ne yönelik de aynı hassasiyetle yaklaşılmasını; kamu görevlilerini ve toplu sözleşmenin taraflarını mağdur edecek uygulamalardan kaçınılmasını bekliyoruz” diye konuştu.
Ankara MHP Lideri Bahçeli: “Devleti milletten ayırmak, milleti devletten ayrıştırmak su katılmamış bölücülüktür.” Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Devleti milletten ayırmak, milleti devletten ayrıştırmak su katılmamış bölücülüktür ve çok tehlikelidir” dedi. MHP Lideri Bahçeli, TBMM’de partisinin grup toplantısında konuştu. Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü’ne saldırı düzenleyen İsrail’in hiçbir yaptırıma uğramamasına tepki gösteren Bahçeli, “İsrail tehdidinde tüm eşikler aşılmış, sözün hükmü hepten aşınmıştır. Bilindiği üzere, Lübnan’da konuşlu bulunan Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü, bölge güvenliğine destek amacıyla faaliyetini sürdürmektedir. İsrail öyle bir aşamaya gelmiştir ki, bir yanda Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’ni istenmeyen adam ilan ederken, diğer yanda Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü’ne periyodik saldırılar düzenlemektedir. Bu durum bir cinnet halidir. Otokontrolünü kaybeden sözde bir devlet şiddetin bütün düğmelerine gözü kapalı halde basmaktadır. Sözde devlet diyorum, çünkü İsrail uluslararası hukukun evrensel ilkelerine göre devlet olma vasfından hızla kopmuş, bir cinayet aygıtına, bir ölüm mangasına, bir terör örgütüne dönüşmüştür” ifadelerini kullandı. Birleşmiş Milletler’in İsrail’e karşı derhal kuvvet kullanması gerektiğini ifade eden Bahçeli, “İsrail’in savaşı bölgeye yayma hamleleri, Lübnan’dan sonra Suriye’yi işgal hevesleri, üstüne basa basa ifade ediyorum ki, Türkiye Cumhuriyeti ve mazlum milletler aleyhine çok ciddi bir güvenlik tehdididir. Bu gidişle sınırlarımıza dayanması kuvvetle muhtemel olan Siyonist saldırganlığın ve arkasındaki küresel emperyalizmin asıl gayesi bellidir, herhangi bir ihmal ve kayıtsızlık ağır bedellere kapı aralayacaktır” şeklinde konuştu. “Muhalefetin Türkiye’ye yabancılaşması siyaset ve demokrasi hayatımız içim vahim bir sancıdır” İsrail’in saldırıları ve Orta Doğu’daki gelişmeler kapsamında Meclis Genel Kurulu’nda yapılan kapalı oturumdan sonra CHP Lideri Özgür Özel’in açıklamalarını ucuz, sorumsuz ve savrukluk olarak değerlendiren Bahçeli, “Muhalefetin Türkiye’ye yabancılaşması, milli birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyulan dönemde hezeyan nöbetine girmesi siyaset ve demokrasi hayatımız içim vahim bir sancıdır. Daha kötüsü ise, Özgür Bey’in yanından hiç ayırmadığı, ikili görüşmeleri kimlerin namına kayıt altına aldığı meçhul ve muamma olan bir eski büyükelçinin milli gerçeklerle çatışan sözleridir. Hükümetin İsrail ve ABD karşısında ortaya koyduğu tavrı, Atatürk’ün ’Yurtta Sulh Cihanda Sulh’’ ilkesine ihanet sayan, Türkiye’nin güvenlik kaygısını saçma bulan malum süzülmüş monşerin İsrail’in diplomatik misyon temsilcisi gibi konuşması şayet mankurtluk değilse, biliniz ki müptezelliğin daniskasıdır” dedi. Türk vatandaşlarının Lübnan’dan tahliyesini milleti teselli eden bir gelişme olarak değerlendiren Bahçeli, “Kuzeyimizde cereyan eden Rusya ile Ukrayna savaşı, güneyimizin baştan ayağa tutuşması, batımızda Yunanistan’ın yaygın tahrikleri, doğumuzda silahlı bölücü terörün iğrenç emelleri ehl-i vatanın ayağa kalkması için gerek ve yeter şartların sağlandığına en bariz delildir. Milliyetçi Hareket Partisi hem içimizde hem de dışımızda barış havasının, barış kuşağının egemen olmasını iliklerine kadar arzulamaktadır. Çatışmanın sonu yoktur. Savaşın galibi yoktur. İsrail’in Orta Doğu’da tarihi bir hüsran ve hezimete mahkum olması kaçınılmazdır.1967 sınırları temelinde, bağımsız, coğrafi bütünlüğüne haiz, başkenti Doğu Kudüs olan Filistin devleti mutlaka tanınmalıdır. İsrail ile Filistin arasında iki devletli çözümün dışında da bir üçüncü yol bulunmamaktadır” şeklinde konuştu. “Devleti milletten ayırmak, milleti devletten ayrıştırmak su katılmamış bölücülüktür ve çok tehlikelidir” TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un katıldığı bir programda “’Devletin milleti ve ülkesiyle bir bütündür’ tabirinin değişmesi gerekir” şeklindeki ifadesini eleştiren Bahçeli, “Türk devlet felsefesine hangi açıdan bakarsak bakalım, devlet millettir, millet de devlettir. Devlet, ülkesi ve milletiyle bir ve bütündür. İkisini birbirinden ayırmak, ayrı değerlendirmek, zaman zaman da çatıştırmak fahiş bir yanlış olmanın yanı sıra, devlet umurunu ve onurunu hazmedemeyen nevzuhur demokrat yobazlarının handikap ve hüsranıdır. Bu nedenle geçen hafta dile getirdiğim üzere; coğrafyamız tartışılırsa milletimiz; milletimiz tartışılırsa devletimiz; devletimiz tartışılarsa bayrağımız; bayrağımız tartışılırsa varlığımız ortadan kalkacaktır. Devleti milletten ayırmak, milleti devletten ayrıştırmak su katılmamış bölücülüktür ve çok tehlikelidir” diye konuştu. “Teröristbaşı, buyursun terörün bittiğini, örgütünün tasfiye edileceğini tek taraflı ilan etsin” Bölücü terörün kökünün kazınması, Türk ve Türkiye Yüzyılı’nda bin yıllık kardeşliğin pekişmesinin gerektiğini belirten Bahçeli, “Türkiye Cumhuriyeti’nin terörle müzakeresi, görüşmesi, anlaşma yolları araması, yeni süreçlerin imal çabası, sadece ve sadece terör örgütünün değirmenine su taşımak demektir. DEM Parti’nin iradesini İmralı’ya rehin bırakması siyasetin doğasıyla ve ahlakıyla bağdaşmayan, hür ve bağımsız siyasetçi yapısıyla uyuşmayan ilkelliktir. Türkiye’ye getirilirken, ’her türlü hizmete hazırım’ diyen teröristbaşı, buyursun terörün bittiğini, örgütünün tasfiye edileceğini tek taraflı ilan etsin. Ama devletin terörle masaya oturmasını hiç kimse, hiçbir şart altında beklemesin, aklından dahi geçirmesin” ifadelerini kullandı. Terör örgütünün taleplerine boyun eğmenin yeni saldırıların ve hain emellerin teşvik edilmesinden ve özendirilmesinden başka hiçbir şeye yaramayacağını kaydeden Bahçeli, devletin terör örgütüyle pazarlığa tutuşamayacağını müzakere edemeyeceğini kıran kırana mücadele etmesi gerektiğini belirtti. Bölücü terör örgütü PKK’nın önünde üç seçenek olduğunu aktaran Bahçeli, “Bu üç seçenek yıllardan beri savunduğumuz görüşlerdir. 19 Kasım 2006 tarihinde yaptığımız 8. Olağan Büyük Kurultayımızda demiştim ki; terör çıkmazına saplanarak Türkiye’ye ihanet eden her kademedeki PKK militanları için yegâne çıkış yolu, terör eylemlerine koşulsuz olarak derhal son vermek, silahlarıyla dağdan inip Türkiye Cumhuriyeti devletine teslim olmak, Türk adaletinin vereceği hükme razı olarak cezalarını çekmek olacaktır” dedi. “İlk dört madde Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş kilidi, kurucu kimliği, varlık ve birlik simgesidir” Anayasaların sadece bir devletin hukuki statüsü olmayıp, aynı zamanda devlet içinde siyasi iktidarı ve toplum içinde de devlet iktidarını sınırlandıran belgeler olduğunun altını çizen Bahçeli, “1982 Anayasası raf ömrünü doldurmuştur. Bu açıktır. Geniş katılımlı, kapsayıcı, sivil ve demokratik nitelikli, aynı şekilde insan hak ve özgürlüklerine dayanan, devlet ve millet uyumunu yeni yönetim sisteminin muhtevasında hukuken daha da tahkim eden bir anayasayla milli varlığımızı istikbale taşıma kararlılığındayız. Yeni anayasa süreci siyasi hırsların, dogmatik bakışların, ideolojik takıntıların, etnik ve mezhebi dürtülerin, Cumhuriyet’in kuruluş esaslarıyla hesaplaşmanın veçhesi ve vesilesi görülemez, telaffuz dahi edilemez. Daha doğmadan yeni anayasa hazırlığını ve heyecanını sakatlamanın sakıncaları saymakla da bitirilemez. Bilhassa anayasanın ilk dört maddesi her türlü tartışmanın ve arayışın dışındadır. Çünkü ilk dört madde Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş kilidi, kurucu kimliği, varlık ve birlik simgesidir” diye konuştu. “Devletin milleti vardır, o da Türk milletidir” Anayasada imtiyazlı bir zümrenin olmadığını söyleyen Bahçeli, “İlk dört maddede açılacak bir gediğin duracağı yer de yoktur. ’Devletin ülkesi ve milleti olmaz’ diyenlere sesleniyorum, bu iddianın teknik, akademik, fikri, siyasi ve hukuki hiçbir bağlayıcılığı ve ikna edici yönü bulunmamaktadır. Devletin ülkesi vardır, o da Türk vatanıdır. Devletin milleti vardır, o da Türk milletidir. Devlet, pozitif hukukun yürürlükte olduğu normlar sistemidir. Bu sistem ülke, insan topluluğu ve egemenlik üzerine bina edilmiştir. Demem odur ki, devlet ülkesel birliktir. Var olan bir devlet eğer toprağını, yani ülkesini kaybederse, devlet vasfını kaybeder. Devletin, ülkesini kazanma yolları da bellidir ve onlar da; keşif, fetih, işgal, ilhak ve devirdir” dedi.
Konya Otomotiv sektöründe küresel dönüşüm: Konyalı sanayicilere yeni fırsatlar çağrısı Konya Sanayi Odası (KSO) tarafından düzenlenen 7. Uluslararası Otomotiv Sektörünün Geleceği (OSEG) Konferansı, Türkiye’nin otomotiv sektörüne yön veren isimleri ve uzman panelistleri bir araya getirdi. Konferansın açılışında konuşan Konya Sanayi Odası (KSO) Başkanı Mustafa Büyükeğen, Konya’nın otomotiv sektöründeki güçlü konumuna dikkat çekerek, sektördeki küresel dönüşüme ayak uydurmanın önemine vurgu yaptı ve bu dönüşümün Konya sanayisi için yeni bir fırsat olarak değerlendirilmesi gerektiği mesajını verdi. Konya Sanayi Odası tarafından, 2010 yılından bu yana iki yılda bir düzenlenen Uluslararası Otomotiv Sektörünün Geleceği (OSEG) Konferansı’nın 7.’si ‘Otomotiv Sektöründe Yeni Trendler, Dönüşüm ve Etkileri’ ana temasıyla gerçekleştirildi. İki oturumda gerçekleştirilen konferansta, otomotiv sektörünün önde gelen isimleri, sektörün geleceğini, yeni trendleri ve sanayicilerin alması gereken aksiyonları paylaştı. Konferansın açılışında konuşan Konya Sanayi Odası Başkanı Mustafa Büyükeğen, sanayide yükselen şehir Konya’nın, otomotiv sektöründe öne çıkan iller arasında yer aldığını söyledi. Otomotiv sektörünün Konya sanayisinin nüvesini oluşturan en köklü sektörlerden biri olduğuna dikkat çeken Başkan Büyükeğen, “50 yıl önce ustalarımızın araç tamiri yaptığı sektörde, bugün güçlü bir üretici konumuna geldik. Marmara Havzasından sonra, otomotiv sektörünün en güçlü olduğu şehirlerin başındayız. 530’a yakın firmamızın üretim yaptığı otomotiv sektörü, şehrimizde 23 bin 700 kişiye doğrudan istihdam sağlıyor. Konya otomotiv sektörümüzün, OEM-ana sanayi ile çalışma disiplini de her geçen gün gelişiyor. Geçtiğimiz yıl yaklaşık 808 milyon dolar ihracat yapan Konyalı otomotivcilerimiz, bu yılın Ocak-Eylül döneminde 663 milyon dolarlık ihracatla, Konya ihracatında lider konuma yükseldi. Konya olarak otomotiv endüstrisinde Türkiye’nin 7. büyük ihracatçısıyız” dedi. “Otomotivdeki dönüşüm, Konya sanayisi için yeni fırsatlar oluşturabilir” Otomotiv sektörünün global ölçekte büyük bir dönüşüm sürecinden geçtiğine işaret eden Başkan Büyükeğen, endüstri 4.0 ve dijitalleşme süreçlerinin sektörde köklü değişimlere yol açtığını belirtti. Konyalı sanayicilerin bu dönüşüm sürecinin dışında kalmaması gerektiğini ve yatırımlarını bu yönde artırmaları gerektiğini vurgulayan Başkan Büyükeğen, şöyle devam etti: “Bugün artık yollarda sıkça gördüğümüz elektrikli araçlarda; içten yanmalı motor, debriyaj, vites kutusu, dişli kutusu, diferansiyel, egzoz sistemi gibi yüzlerce parça bulunmuyor. Konya’mızın, sektördeki bu dönüşüme ayak uydurması, yatırımlarını pazarın bu tür yeni ihtiyaçlarına uygun yapması hayati önem arz ediyor. Bu dönüşümü, sektör sanayicilerimiz bir risk olarak değil, yeni bir fırsat olarak değerlendirmeli. Yeni teknolojilere uyum sağlayabilen firmalarımız, küresel pazardaki gücünü koruyabilecekken, değişim sürecinin dışında kalan firmalarımızın rekabet gücü maalesef zayıflayacak. Dolayısıyla sanayicilerimizin, bir yandan geleneksel teknolojilerle üretimlerini devam ettirirken, diğer yandan da bu yeni trendlere uyum sağlamak için gerekli teknolojik yatırımları yapması kaçınılmaz hale geldi. Ben sektörde büyük başarılara imza atan Konyalı sanayicilerimizin küresel trendlere hızla uyum sağlayacağına, geleceğin otomotiv dünyasında da kendisine güçlü bir yer bulacağına inanıyorum. Bu kapsamda OSEG Konferansımız da inşallah, sektör sanayicilerimize yol gösterici olacaktır.” Otomotiv sektörünün geleceği ve trendleri iki farklı oturumda ele alındı 7. OSEG Konferansı’nın ilk oturumu ‘Gelenekten Geleceğe Elektrikli Araçlar’ teması ile gerçekleştirildi. Genmot Genel Motor A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Aşar’ın moderatörlüğünde başlayan panelde, Anadolu Isuzu Elektrik Elektronik Sistemler Direktörü Birkan Atlamaz, Konya Teknik Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bayram Akdemir, Otomotiv Satış Sonrası Ürün ve Hizmetleri Derneği OSS Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ufuk Çilek, Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası Sektörel Araştırmalar Yöneticisi Dilara Ay Erişen panelde sunumlarını gerçekleştirdi. Nişantaşı Üniversitesi Makine ve Mekatronik Mühendisliği Öğretim Üyesi Doç. Dr. İbrahim Korkmaz’ın Moderatörlüğünde gerçekleştirilen ‘Otomotiv Sektöründe İkiz Dönüşüm ve Etkileri’ başlıklı ikinci oturumda da, İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Derneği Başkanı Prof. Dr. Filiz Karaosmanoğlu, Otokar Strateji Geliştirme Direktörü Cenk Evren Kükrer, Contract Group Companies Genel Müdürü Evren Belenlioğlu ve Mentoro Danışmanlık Kurucu Ortağı Şahin Tulga sektördeki dönüşüm sürecini ve bunun etkilerini paylaştı.