EKONOMİ - 13 Aralık 2022 Salı 09:53

Örtü altında papaya üretimi denendi, bir fidan 60 kilo ürün verdi

A
A
A
Örtü altında papaya üretimi denendi, bir fidan 60 kilo ürün verdi

Türkiye’de tropik meyvelerin üretildiği şehirlerden Akdeniz iklimine sahip Mersin’de Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü tarafından örtü altında muz serasında denenen ‘Papaya’nın (Carica papaya) bir fidanı yaklaşık 60 kilogram ürün verdi, deneme başarılı oldu.

Türkiye’de tropik meyvelerin üretildiği şehirlerden Akdeniz iklimine sahip Mersin’de Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü tarafından örtü altında muz serasında denenen ‘Papaya’nın (Carica papaya) bir fidanı yaklaşık 60 kilogram ürün verdi, deneme başarılı oldu.


Türkiye’nin yaş meyve ve sebze üretiminde önemli bir yere sahip olan Mersin’in Erdemli ilçesinde Tarım ve Orman Bakanlığı, Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğüne bağlı Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü’de Akdeniz ikliminde örtü altında yetişecek yeni türleri de deneyerek üreticiye destek oluyor. Belirli bölgelerde kısıtlı miktarda üretilen papaya bitkisini muz serasında deneyen enstitü beklenenin üzerinde verim aldı. Deneme amaçlı dikilen fidanlar 9 ay içerisinde meyve vererek hasat dönemine geldi. Her bir fidanın 50 civarında meyveyle yaklaşık 60 kilogram ürün vermesi yüksek verimi gösterdi.



Her türlü vitamin var


Papayanın Akdeniz Bölgesi’nin sahip olduğu ekolojik koşullar nedeniyle subtropik meyve türleri yanında, bazı tropik meyve türlerinin yetiştiriciliği açısından da büyük bir avantaja sahip olabileceği belirtildi. Papaya meyvesinin, A ve C vitaminleri ile K, Ca, Mg, P ve Fe mineralleri bakımından oldukça zengin olduğu aktarıldı. Özellikle güçlü bir antioksidan özelliğe sahip olan meyvenin C, A ve E vitamini, Mg ve K minerali, B5 vitamini, folik asit ve lif bakımından oldukça zengin bir tür olan papayanın birçok tıbbi ve farmakolojik özelliklere sahip olduğu kaydedildi.



"İklim değişikliğine karşı alternatif ürünlere dair çalışmalar yürütüyoruz"


Papaya üretimi ile ilgili bilgi veren Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü Müdürü Dr. Mustafa Ünlü, "Şu anda bir muz serasında küresel iklim değişikliğine karşı ülkemizde alternatif ürünlerin yetişip yetişmeyeceğine dair bir çalışma yürütmekteyiz. Araştırmacı arkadaşlarımız son yıllarda ülkemizi de etkisine alan küresel iklim değişikliğine karşı Akdeniz Bölgesi’nde yetişebilecek tropik meyvelerin yetişip yetişmeyeceğine dair denemeler yapmaktadır. Papaya bitkisinin denemesini yaptık, 9 ay önce fideleri diktik ve şu anda meyveler olgunlaştı ve başarılı bir şekilde devam etmektedir. İnşallah ileriki zamanlarda alternatif olarak bu tür tropikal meyvelerin sayısını arttırmış olacağız" dedi.



Bir fide 60 kilograma yakın ürün verdi


9 ay önce papayanın toprakla buluşturulduğunu dile getiren, enstitüde Ziraat Yüksek Mühendisi Süleyman Yalçın, "Şu an bazı bitkilerimizdeki meyvelerimiz hasat olgunluğuna geldi. Alternatif bir meyve olabilir, biz burada muzla beraber yetiştiriciliğinin birlikte yapılıp yapılamayacağını karşılaştırmak istedik. İklim istekleri bakımından muza çok benzer bir bitki. Optimum sıcaklık isteği 21 ile 33 santigrat derece. Sıfırın altındaki sıcaklıklarda zarar görüyor aynı muz bitkisi gibi. Yüzde 66’nın üzerinde de nem içeriği var. Bu ortam şartları muz seralarına çok benzediği için bu fikirden hareketle muz seralarının içinde papaya ile beraber yapmayı planladık ve bunda da başarılı olduk. Bu şekilde yetiştiriciliğimize devam etmekteyiz. Şu an bitkimiz üzerinde de görüldüğü gibi 50’den fazla meyve var, yaklaşık 50-60 kilogramın üzerinde de meyve hasat etmeyi planlamaktayız" diye konuştu.



Kilogramı 70 TL civarında


Şu anda çok fazla yetiştirilemediği için sadece internet üzerinden satışlar olduğuna dikkat çeken Yalçın, "İnternetten araştırdığımız zaman fiyatlar satıcıya göre değişmekte ama tane hesabı 50 ila 100 lira, bazen kilo hesabı kilogramı 70 liradan satılmaktadır. Bu şekilde bir değişkenlik var. Piyasası tam oturmadığı için net bir fiyat da yok. Üretimi az çünkü ülkemizde, sadece Akdeniz Bölgesindeki mikro klima alanlarda yetiştiricilik yapılmakta. Zaten dışarıda yetiştirilmesi riskli. Don olduğu zaman don vurmakta, örtü altında yetiştirilmesini tavsiye ediyoruz" ifadelerini kullandı.



Güzel bir tadı var, zengin bir vitamin kaynağı


Görüntüsünün kavuna benzediğine dikkat çeken Yalçın, "Kavun gibi bir iç boşluğu var. Meyve iç boşluğunda kahverengi siyah karabiber büyüklüğünde tohumları var. Egzotik bir meyve tadı genellikle hissedilmekte. Güzel bir tadı ve aroması var. Şeker oranı çok yüksek değil, lif oranı yüksek. A ve C vitaminlerince zengin, potasyum, kalsiyum, magnezyum, fosfor içerikleri bakımından, mineral madde içerikleri de oldukça zengin bir meyvedir" şeklinde konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Zonguldak "Türkiye Cumhuriyeti’nin İlk Yıllarında Macarlar Sergisi ve Konferansı" düzenlendi Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesinde “Türkiye Cumhuriyeti’nin İlk Yıllarında Macarlar” başlıklı sergi ve konferans gerçekleştirildi. 2024 Macar-Türk Kültür Yılı kapsamında Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi tarafından düzenlenen ve Macar Ulusal Müzesi ile Liszt Enstitütüsü Macar Kültür Merkezi’nin paydaş olarak yer aldığı “Türkiye Cumhuriyeti’nin İlk Yıllarında Macarlar” başlıklı sergi ve konferansı gerçekleştirildi. Sezai Karakoç Kültür Merkezinde düzenlenen açılış törenine Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İsmail Hakkı Özölçer, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Şenol Hakan Kutoğlu, Genel Sekreter Prof. Dr. Zehra Safi Öz, senato üyeleri, Liszt Enstitüsü Macar Kültür Merkezi Kültür Ataşesi Gerg Koavcs, il protokolü, akademisyenler ve öğrenciler katıldı. Saygı duruşunda bulunulması ve İstiklâl Marşı’nın okunmasıyla başlayan tören açılış konuşmalarıyla devam etti. Açılış konuşmasını gerçekleştiren BEÜN İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi ve Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Yücel Namal, Türkler ile Macarların tarihi kökenleri itibarıyla dost ve kardeş iki millet olduğunu ifade ederek 2024 yılının Türk-Macar Kültür Yılı olması münasebetiyle düzenlemiş oldukları “Türkiye Cumhuriyeti’nin İlk Yıllarında Macarlar” sergi ve konferansından büyük bir mutluluk ve gurur duyduklarını ifade etti. Tarihi olarak özellikle önde gelen Macar asker ve uzmanların 1848 Devrimlerinin yenilgisi sonrasında Osmanlı Devleti’ne sığınarak Rusya’ya karşı dostça himaye edilmeleriyle dostluğun başka bir boyuta evrildiğini sözlerine ekleyen Namal, Türk Kurtuluş Savaşı sırasında Macar kamuoyundaki kuvvetli Türk taraftarlığı ve desteğinin de yeni kurulan cumhuriyetin dost ve kardeşliğiyle pekiştirildiğini belirtti. Liszt Enstitüsü Macar Kültür Merkezi Kültür Ataşesi Gerg Kovacs, Zonguldak’a ilk kez yıllar önce öğrenci olarak geldiğini ve o zaman gördüğü güzellik karşısında buraya tekrar gelmeyi hep istemiş olduğunu ifade etti. Bugün düzenlenen organizasyonun bu sebeple hem Türk-Macar ilişkileri hem de kendisi açısından büyük bir önem taşıdığını belirten Kovacs, bir mimar olarak kendisinin de uzun süre Macaristan’da Osmanlı döneminden kalan eserleri incelediğini, iki millet arasındaki dostluğun ise Macarların Habsburglara karşı verilen 1848 Özgürlük Savaşı’nda yenilgiye uğramaları nedeniyle Osmanlı’ya sığındıklarında büyük bir iyi niyet ve destek görmeleriyle pekiştiğini belirtti. Bu dostluğun ve himayeye duyulan minnetin Macarlar tarafından unutulmadığını sözlerine ekleyen Kovacs, şöyle dedi: "Macarlar ve Türkler arasındaki ilişkilerin hikayesi, tarihi çok uzun bir geçmişe dönüyor. Osmanlı Dönemi’nden sonra Macarlar ve Türkler arasında yine bir yaklaşma başladı. Habsburglara karşı olan çeşitli ayaklanma, çeşitli savaşlar. Macaristan’dan çıkmak zorundaydılar. Osmanlı’da yeni ev bulmuşlar. Eğer Tekirdağ’a gidersek orada Rakoczi ve paydaşlarının evlerini görebiliriz. O hala çok güzel bir müze olarak korunuyor. Ve biz Macarlar için çok gurur verici. Yada 1848 ve 1849 Özgürlük Savaşı’nın önemli bir figürü. Lajos Kossuth evi. Hala çok güzel bir şekilde korunuyor." Kovacs; 1. Dünya Savaşı’ndan sonra Macarlar ve Türkler arasındaki ilişkinin bir kat daha arttığını ifade ederek, "Çünkü 1923’te kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti ilk dostluk anlaşmasını Macaristan ile imzaladı. Bunun 100. yıl dönümünü bu sene boyunca kutluyoruz. Geçen sene 18 Aralık 2023’te Macaristan’da dostluk anlaşmasının yüzüncü yılı törenle kutlandı. Macaristan ve Türkiye arasında bir kültür yılı başlamış. Bu kültür yılı esnasında sadece Macar Kültürü Türkiye’de değil, Türkiye’nin kültürü Macaristan’da tanıtılıyor. 100. yıldönümüne ithafen yüz etkinlik düzenlenmesine karar verildi. İki ülkenin Kültür Bakanlıkları tarafından. Şu anda Macar Türk kültür yılının 87 etkinliği gerçekleştirilmiş ve Türkiye’nin 15 şehrinde bu gerçekleşmiş oldu. Bu bizim için de çok güzel bir fırsat. Bu güzel ülkenin her noktasını görmüş olabiliriz, tanışmış olabiliriz." BEÜN Rektörü Prof. Dr. İsmail Hakkı Özölçer de bu yıl 100. yaşını büyük bir gurur ve mutlulukla kutladıkları Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesinin, 2024 Türk-Macar Kültür Yılı kapsamında gerçekleştirdiği “Türkiye Cumhuriyeti’nin İlk Yıllarında Macarlar” adlı sergi ve konferanstan büyük bir kıvanç duyduklarını ifade etti. 19. Yüzyıldan itibaren özellikle Osmanlı’ya sığınan Macarlar vesilesiyle iki millet arasında resmi düzeyde artan dostluk ve ilişkilerin I. Dünya Savaşı’nda da Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile Osmanlı Devleti’nin aynı ittifakta yer almalarıyla pekiştiğini, Türk Kurtuluş Savaşı sürecinde ise Macarların Türklere büyük bir destek sunarak Türkler lehine kamuoyu oluşturmaya çalıştığını sözlerine ekleyen Özölçer, bu dostluğun yüzüncü yılı kapsamında ilan edilen 2024 Türk-Macar Kültür Yılı çerçevesinde BEÜN olarak böyle bir organizasyona ev sahipliği yapmaktan gurur duyduklarını belirtti. Rektör Özölçer sözlerini organizasyonun gerçekleştirilmesinde katkılarını sunan Liszt Enstitüsü Macar Kültür Merkezine ve Kültür Ataşesi Gerg Kovacs’a, Macar Ulusal Müzesi’ne ve BEÜN Tarih Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Yücel Namal’a teşekkürlerini sunarak sonlandırdı. Açılış konuşmalarının ardından BEÜN Rektörü Prof. Dr. İsmail Hakkı Özölçer, Kovacs ve Namal’a teşekkür belgesi takdiminde bulundu. Ardından fuaye alanına geçilerek kurdele kesimiyle sergi açılışı yapıldı. Kültür Ataşesi Gerg Kovacs’ın, sergi hakkında Rektör Özölçer’e ve protokol üyelerine bilgi vermesinin ardından etkinlik sona erdi.
Ankara TİKA Nijer’de fıstık üreticisi kadınları destekliyor Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) tarafından Nijer’in Tchadoua şehrinde fıstık üretim faaliyetlerinde bulunan yaklaşık 50 kadın yararına ‘Fıstık Mamulleri İmalathanesi ve Eğitim Evi’ kurdu. Nijer’in Maradi bölgesinde yer fıstığı yetiştiriciliği önemli bir gelir kaynağı olmasına rağmen, çiftçilerin yüzde 91’i ekipman ve bilgi eksikliği nedeniyle ürünlerini hemen satmak zorunda kalıyor; katma değere sahip fıstık türevlerine dönüştüremiyor. Oysa ülkede fazlaca tüketilen yer fıstığı, gerekli koşullar sağlandığında hasadından sonra 6 ila 8 ay boyunca muhafaza edilebiliyor. Maradi kentinin 38 km kuzeyinde yer alan Tchadoua, bölgedeki en büyük toptan yer fıstığı pazarı olmakla birlikte tarımsal ticarette önemli bir potansiyele sahip. Bölgede geleneksel üretim ve saklama yöntemleriyle mahsullerini pazarlamaya çalışan kadınlar, birçok olumsuzlukla karşılaşıyor ve büyük üreticilerle rekabet edemiyor. TİKA Maradili fıstık üreticisi kadınların yanında TİKA, Tchadoua’da Darül Mar’a Kooperatifi bünyesinde fıstık üretim faaliyetlerinde bulunan yaklaşık 50 kadın yararına daha verimli ve nitelikli bir üretim süreci için sürekli eğitim alabilecekleri, mahsullerini uzun süre depolayabilecekleri, mahsullerini çeşitli uygulamalara tabi tutarak daha uzun süre saklayabilecekleri ve çeşitli fıstık mamulleri elde ederek ürünlerine katma değer sağlayabilecekleri bir ‘Fıstık Mamulleri İmalathanesi ve Eğitim Evi’ kurdu. Depolama ünitesi, eğitim salonu ve üretim hangarından oluşan atölye, ezme, kabuk kırma, yağ çıkarma, ayıklama, değirmen, yapıştırma, ambalaj işlemlerinde kullanılan imalat makineleri ve gerekli diğer ekipmanlarla donatıldı. Proje kapsamında ayrıca 25 genç üreticiye gelişmiş fıstık tarımı uygulamaları, besin işleme, girişimcilik, ortaklık ve kooperatifçilik konularında eğitimler verildi. Bu projeyle, kadın üreticilerin mahsullerini uzun süre saklayabilmeleri, yeni ürünlere dönüştürmeleri ve nitelikli üretim yöntemlerine erişmeleri hedefleniyor.