POLİTİKA - 26 Nisan 2024 Cuma 19:14

Özgür Özel’den milliyetçilik vurgusu

A
A
A

Manisa’nın Kula ilçesinde halka seslenen CHP Genel Başkanı Özgür Özel, "Ben yakamdaki parti rozetindeki 6 okun altısına da aşığım. Bu altı oktan milliyetçilik okunu hiç kimseye bırakamayız. Onun için birileri kendini milli kendinden olmayanları gayri milli, kendisini makbul geri kalanları hain ilan etmeye kalkıyordu. Bu oyuna gelmeyiz. Ne milliyetçiliği ne milli olmayı ne de vatan severliği asla ve asla size bırakmayız. Bunun üzerinden algı operasyonlarına teslim olmayız" dedi.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, memleketi Manisa’daki ziyaretlerinin üçüncü ve son durağı olan Kula ilçesinde vatandaşların sevgi gösterileriyle karşılandı. Özel, partisinin Kula ilçe başkanlığını ve Kula Belediye Başkanı Hikmet Dönmez’i ziyaret ettikten sonra Kula Yunus Emre ve Şehit Ömer Halisdemir Kent Meydanında otobüs üzerinden halka hitap etti.

"Atatürk’ün iki emanetine gözümüz gibi bakacağız"

Kula Yunus Emre ve Şehit Ömer Halisdemir Kent Meydanında halka seslenen Özel, “Cumhuriyet tarihinde ilk kez Manisa’da hem büyükşehiri hem merkez ilçeleri hem 15 ilçeyi kazanıp bugün sizin karşınıza büyükşehir belediye başkanlarımızla, ilçe belediye başkanlarımızla büyük bir onur ve gururla çıktık. Hepinize yürekten teşekkür ediyorum. Hiç şüphe yok bu başarı sadece CHP’ye ait değildir. Öyle yaparsak büyük bir haksızlık yapmış oluruz. Bu başarı Kula ittifakının başarısıdır. Herkesin katkısının farkındayız. Bundan sonra iş bu büyük birlikteliği bir arada tutmak. Hikmet Başkanımız belediyenin kapılarını ardına kadar açtı. Onun hedefi Kula’ya en iyi hizmeti yapmak. Biz de Kula’ya destek için ne gerekiyorsa Mansur Yavaş’sa Mansur Yavaş’tan, Ekrem İmamoğlu ise Ekrem İmamoğlu’ndan her türlü destek. Biz bu seçimlerde bir zafer kazanmadık. Biz bu seçimlerde bir görev aldık. CHP olarak bu büyük ittifakı büyütmenin, korumanın, önümüzdeki seçimlere taşımanın ve dolayısıyla cumhuriyetin ikinci yüzyılının ilk genel seçimlerinde partimizi birinci parti yapmanın, Atatürk’ün partisini iktidar yapma görevi aldık. BU görev partizanca bir görev değildi. CHP herhangi bir parti değildir. BU parti Cumhuriyeti kim kurduysa, bu memleketi kimler kurtardıysa onların kurduğu bir partidir. BU parti baba ocağıdır. Hepimiz baba ocağına doğarız, orada büyürüz. Kimi ırakta oturur, kimi yakında oturur ama herkes bilir ki baba ocağı oradadır, bacası tütmekte, çorbası kaynamaktadır. O bacayı tüttürenler CHP’lilerdir. BU baba ocağı sadece CHP’lilerin değildir. Burası hepimizin. Burası dedemizin, babamızın partisidir. Biliriz ki başımız sıkınca gideceğimiz yer baba evidir. Zorda kalırsak, başımız sıkışırsak gideceğimiz yer baba evidir. Kimse size şimdiye kadar neredeydiniz demez. Kim Atatürk’ü seviyor, kim bayrağını, ülkesini seviyorsa biz de onu seviyoruz. Kim ki İstiklal Marşı çalarken ağlayan filenin sultanlarıyla ağlıyor, kim ki milli takım gol attığında havalara sıçtırıyorsa onlarla birlikteyiz. Biz kibre, güç zehirlenmesine kapılmayacağız. Aksine sorumluluğumuzun farındayız. Bu ülkede yoksulluk, işsizlik var. Çifti, esnaf perişan, emekliler açlığa terk edildi. 10 bin lira ile. Kira versin aç kalırsın, karnını doyursan sokakta kalırsın. Böyle bir ülke oluşturdular. Onun için mücadele verip halkın iktidarı kurmak, tekrar Atatürk’ün cumhuriyet, kimsesizlerin kimsesidir sözünü hatırlamak, uygulamak, işsizliği, yoksulluğu bitirmek, emeklinin yüzünü güldürmek, çiftçiyi milletin efendisi yapmak için hep birlikte çalışacağız. Birileri kavga etmemizi istiyor. Asla ve asla suni gündemlerin peşine takılmayacağız, kimlik siyaseti oyunlarına gelmeyeceğiz. Biz bu ülkenin gerçek sorunlarını konuşup onu dile getirip çözmek için mücadele edeceğiz. Diyorlar ki ‘Gel benimle kavga et’ ben kavga edeceksem, çiftçinin, emeklinin, yoksulun kavgasını edeceğiz. Millet bizden kavga istemiyor. Millet, oturun, çalışın ve derdime çare olun diyor. Yeniden seçimler olup iktidar olana kadar ana muhalefet partisiyiz. Bu ülkenin çıkarları için sonun kadar mücadele edeceğiz. Atatürk’ün iki emaneti olan hem Türkiye Cumhuriyeti’ne hem de partimize gözümüz gibi bakacağız" dedi.

"Milliyetçilik oyununa gelmeyiz"

"Ben yakamdaki parti rozetindeki 6 okun altısına da aşığım" şeklinde konuşmasına devam eden Özel, "Bu altı oktan milliyetçilik okunu hiç kimseye bırakamayız. Onun için birileri kendini milli kendinden olmayanları gayri milli, kendisini makbul geri kalanları hain ilan etmeye kalkıyordu. Bu oyuna gelmeyiz. Ne milliyetçiliği ne milli olmayı ne de vatan severliği asla ve asla size bırakmayız. Bunun üzerinden algı operasyonlarına teslim olmayız. Yaşasın cumhuriyet. Yaşasın Cumhuriyet Halk Partisi. Bu ülkeyi Atatürk’ün emanet ettiği gibi çiftçisine de, işsizine de sahip çıkana kadar, emekliler hakkını alana kadar önce muhalefet mücadele edeceğiz sonra iktidarda hepsinin yüzünü güldüreceğiz. Bize oy verenleri pişman etmeyeceğiz, oy vermeyenlerin de gönlünü kazanacağız. ‘Keşke ben de verseydim’ dedirteceğiz. İlk seçim gelsin oy atacağım dedirteceğiz. Bu partiyi nasıl yüzde onların altında Kula’da yüzde 50’nin üzerine getirdiysek, neredeyse Türkiye şampiyonu yaptıysak hep birlikte bu partiyi çok çalışarak iktidar yapacağız. Bunun için başta şunu ifade edeyim. Hikmet Başkan kazandı Kula kazandı, Ferdi Başkan kazandı Manisa Kazandı. Türkiye İttifakı kazandı, Türkiye kazandı. Ben partimizin genel başkanı olarak Hikmet Başkana şunu söylüyorum, sen çalış biz arkandayım. Örgütümüz bana emanet, örgütümüze Hikmet Başkanı emanet ediyorum, Hikmet Başkana Kula’yı emanet ediyorum sizleri de Allah’a emanet ediyorum" diyerek konuşmasını tamamladı.

Sadık Cangel - Hasan Yiğen

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Türkiye’nin en yenilikçi milli teknolojileri görücüye çıktı YTÜ Yıldız Teknopark bünyesinde bulunan YTU Innovation Hub, mobilite alanında Türkiye’nin en yenilikçi teknolojilerini sergilediği bir lansmana ev sahipliği yaptı. Otonom araçlardan yerli otomobillere, teslimat araçlarından yapay zeka destekli tarım araçlarına ve ikonik Devrim Otomobilinin elektrikli versiyonuna kadar uzanan geniş bir yelpazede ürünler, global çapta girişimci firmaların imzasıyla görücüye çıktı. Girişimciler, Türk teknolojisinin geldiği noktayı ve geleceğe yönelik vizyonunu gözler önüne sererek büyük takdir topladı. Girişimciler için yüksek teknolojik ürünlerin ticari çıktılara dönüştürüldüğü, akademik ve teknik ekibin bir araya gelerek güçlü bir sinerjinin oluşturulduğu YTU Yıldız Teknopark bünyesindeki YTU Innovation Hub’ta üretilen ve geliştirilen projeler basın lansmanı ile tanıtıldı. Donanım ağırlıklı ürünleri ve iş fikrini hayata geçirmek isteyen tüm girişimcilerin ihtiyaç duydukları prototipleri üretebilmeleri için gerekli altyapıya ev sahipliği yapan YTÜ Innovation Hub bünyesindeki girişimciler, teknoloji alanında dünya ile yarışacak yerli ve milli ürünlerini etkinliğe katılan basın mensuplarına tek tek anlatma fırsatı buldu. Lansman, Türkiye’nin girişimcilik ve inovasyon alanındaki potansiyelini gözler önüne sererken, sualtı araçlardan savaş teknolojilerine katkı sağlayacak sistemler, otonom araçlardan Türkiye’nin ikinci yerli otomobili ve tarımsal verimliliği arttıracak olan insansız çiftçi dostu araçlar gibi birçok proje aynı zamanda Türkiye’nin teknoloji gelişimine ışık tutmayı hedefliyor. “Yeni yatırımlara ilk tohumları ekiyoruz” Donanımsal AR-GE yapmak, girişimcilerini geliştirmek ve yatırımcı bulmak isteyenleri buluşturdukları bir ortam oluşturduklarını söyleyen YTÜ Yıldız Teknopark Müdürü Orhan Tanışman, “Aslında burası yıllardır var. Birçok girişimciye yardımcı oluyor. Ama şimdi tüm projelerin hepsini tek bir çatı altında topladık. Nihayetinde ortada bir fikir varsa bu fikrin projeye dönüşmesi gerekiyor. Bu projeyi dönüştürebilmek için ciddi yazılımlara ve onları modelleme yapacak olan altyapıya da ihtiyaç var. O da burada yapılmakta. Sonrasında belli bir model ve proje ortaya çıktıktan sonra, bunun parçalarının üretilmesi gerekir. Parçaların üretimi de burada yapılıyor. Görmüş olduğunuz talaşlı imalattan, kart dizgin makinesine varıncaya kadar onun prototipini ve yapılacak olan parçaları da üretebiliyorsunuz” dedi. Projeler için 9 adet garajın olduğunu da aktaran Tanışman, “Garajın içerisinde projelere belli bir süre veriyoruz. O süre zarfında garajda istediği prototipi girişimci hayata geçirebiliyor. Yani üç boyutlu hale getirebiliyor. Sonrasında ise tabii ki bunun ticarileşme süreci başlıyor. Ticarileşmeyle ilgili olan kısımda da yapılması gerekenlerden bir tanesi yatırımcıya bunu anlatabilmek. Yani siz ürünü ortaya koymuşsunuz, çalıştığını göstermişsiniz. Bu sefer yatırımcının kapısını çalıyorsunuz. Burada bizim Teknopark olarak bir farkımız var. Girişim sermayesi yatırım ortaklığımız ile bugüne kadar 14 girişime yatırım yaptık. Bugüne kadar 14 girişime yatırım yaparak burada bulunan 3 girişime de finansman sağladık. Bu da farklı yatırımcıların da bu adreslere güvenerek yatırım yapmasını sağlıyor.” diye konuştu. “0’dan 100’e kadar tüm ekosistemin ihtiyacını Innovation Hub olarak sağlıyoruz” Ürünün finansmanını bulduktan sonra asıl buluşması gereken yerin global pazar olduğunu söyleyen Tanışman, “Yani Türkiye’nin ihtiyacına göre ürünleri ürettiğimiz gibi globale satılabilecek olan ürünleri de üretmeye çalışıyoruz. Yıldız Teknopark o noktada onlara Londra, Dubai, Taşkent, Şikago, Amsterdam, Berlin ve Riyad gibi lokasyonlarda bu ürünlerini oraya götürüp yatırımcıyla ve pazarla buluşması imkanı sağlıyor. Gördüğünüz üzere 0’dan 100’e kadar tüm ekosistemin ihtiyacını Innovation Hub olarak bir toplanma merkezi oluşturmuş olduk” şeklinde bilgilendirmelerde bulundu. İlk yerli ve milli araç olan devrim otomobilini yeniden teknoloji ile buluşturdular Tanıtımda ilgi çeken projelerden bir tanesi de yeniçağa uygun elektrikli ve otonom “Devrim Otomobili” oldu. Girişimci şirketlerden Hayal Otomotiv Teknoloji şirketi CEO’su Furkan Değirmenci YTÜ proje garajlarından birinde faaliyetini yürüttükleri Devrim Otomobilinin üretim sürecini anlattı. Değirmenci, “Burada görmüş olduğunuz araç Devrim Otomobilinin aslında elektrikli bir replikası. Biz esasında Türkiye’nin bu saatten sonra yüksek teknoloji alanında asla yolda kalmayacağını bu genç güruhla beraber devam edeceğini vurgulamak amacıyla bu arabayı yaptık. Bizden sonra gelen veya üniversiteden yeni mezun olan arkadaşlar bu araç üzerinde hem donanımlar geliştiriyorlar hem de yazılım testlerini yapabiliyorlar. Bizim için bir kobay olarak kullandığımız platform oldu. Bundan önce de yine benzinli bir araçta yine otonom sürüş testlerimizi yapmıştık. Bunda da yine hem sesli asistan desteği hem de şehir içi ulaşımında konforu odaklayan bir sürüş dinamiği oluşturmaya çalıştık” şeklinde konuştu. Uzaktan kumandalı su altı dronu ile hedef bilimsel çalışmaları hızlandırmak Sualtı teknolojisi üzerinde çalışan ve bu çerçevede projeler üreten Lenta Marine firması kurucu ortağı Enes Gazi Korkmaz, lansmana özel 500 metreye kadar inebilen insansız uzaktan kumandalı su altı dronu aracını tanıttı. Arama kurtarma çalışmalarından, bilimsel araştırmalara kadar pek çok alanda kullanılabilecek olan drone ile ilgili Korkmaz, “Sualtı araçları, sualtında gözlem, arama kurtartma, numune alma, bilimsel araştırmalar gibi birçok faaliyet alanlarında kullanılabilir. Bilimsel araştırmalarda sualtı araçları daha çok kullanılacak. Hem bilimsel hem de petrol doğalgaz aramalarında bu araçlar dünya üzerinde aktif olarak kullanılmakta. İlerleyen aşamalarda daha fazla derinliğe ulaşılacak. Ülkemiz denizlerini düşündüğümüzde ortalama 3-4 bin metre derinlikler söz konusu. Bizim de hedefimiz bu derinliğe inecek araçlar üretebilmek. Sonrasında da yurtdışına açılıp satışlar da yapmayı hedefliyoruz. Şu ana kadar 7 adet sattık. Sayısız kiralama ve hizmet operasyonlarına katıldık” dedi. 120 milyon dolar AFARA Pamuk Robotu ile yerde kalmayacak Dünyada bir ilk olma özelliği taşıyan bir diğer proje ise tarımda tasarruf ve sürdürebilirlik açısından çiftçilerin yüzünü güldürecek cinsten. Pamuk hasatı sonrasında yerde kalan en az yüzde 5’lik pamuğun bile hesabının yapıldığı pamuk toplama aracının aslında milyon dolarları bulan bir tasarruf sağladığını söyleyen AFARA Tarım Robotu CEO’su ve makine mühendisi Ömer Muratlı, “Makinemiz, pamuk hasatı sonrasında yere dökülen minimum yüzde 5 kadar pamuğu görüntü işleme teknolojisi ve mekanik gömülü sistemleri ve bunun üzerinde de yapay zeka algoritmalarını da kullanarak yerdeki pamuğu toplayan bir robot. Dünyada benzeri olmayan, patentleştirilmiş bir robot aslında. Bunun haricinde tarla ile alakalı bazı kritik verileri de kullanarak rekoltenin arttırılmasını sağlayan sürdürebilirlik anlamında karbon ve su ayak izinin de azaltılmasını sağlayan aynı zamanda da pamuk arzının da artmasını sağlayan bir robot diyebiliriz. Bütün dünyada akademik çalışmalarla kanıtlanmış bir veri var. Yüzde 5 kalan minimum pamuk yani hasadın tamamı tarladan toplanamayabiliyor. Bu da bir tarlada yüzde 95 iken başka bir tarlada yüzde 90 ya da 85 olabiliyor. Yüzde 5 minimum yere döküldüğü için Türkiye’de 120 milyon dolarlık, dünya üzerinde de 3 buçuk milyar dolarlık pamuk yerde kalıyor. Ve bunların sadece yüzde 20 ile 30 arası bir kısmı işçilerle beraber toplanabiliyor. Tarla testlerimizde hedefimiz yüzde 95 ile 100 arasına ulaşmak” dedi. Teknopark bünyesindeki mühendislik öğrencileri de yıllardır araç üretiyor Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği 3’üncü sınıf öğrencisi ve aynı zamanda YTÜ Racing Takım Lideri olan Efe Kırlar ise 2011 yılından bu yana araç ürettiklerini ve teknopark bünyesinde birçok başarıya imza attıklarını söyledi. Ürettikleri 9. İçten yanmalı aracı lansmanda ziyaretçilere tanıtan Kırlar, her yıl 2 araca kadar ürettiklerini söyleyerek, “2011 yılından bu yana biz araç üretmeye devam ediyoruz. Şimdiye kadar 9 içten yanmalı 2 adet elektrikli araç ürettik. Şuanda 3. Elektrikli araç üretimine devam ediyoruz. Son üç yıldır her sene 2 araç üretip yarışa katılıyoruz. İddialıyız, şimdiye kadar başarılarımız da oldu. Bu 9. aracın da bizim için özelliği Cumhuriyetin 9. Yılına özel 29 Ekim’de lansmanını yapmıştık. O yüzden farklı bir değeri var. Ayrıca üstten bakıldığında da Türk Bayrağı şeklinde gözüküyor” diyerek sözlerini sonlandırdı.
Erzincan Gıda zehirlenmeleri sıcaklıkların yükselmesiyle birlikte artıyor Dünya Sağlık Örgütü’ne göre her yıl 600 milyon kişi besin zehirlenmelerinden etkileniyor. Diyetisyen Gültaç Dayı Çamır, yaz aylarında sıcaklığın artması ile birlikte besin zehirlenmesi vakalarının artığını söyledi. Besinler aracılığı ile insan organizmasına taşınan bakteri, virüs, parazit, toksin ve kimyasal maddeler besin zehirlenmelerine neden olabiliyor. Artan sıcaklıkların etkisiyle birlikte yaz aylarında görülen besin zehirlenmesi vakaları ciddi oranda artıyor. Diyetisyen Gültaç Dayı Çamır, besin zehirlenmelerine sebep olan dört bakteri çeşidi olduğunu söylüyor. Bunlardan ilki, en çok görülen bakteri çeşidinin “stafilokok”. Bu bakterinin et, süt, süt ürünlerinde ve iyi yıkanmamış malzemelerden yapılan salatalarda ortaya çıktığını ifade eden Gültaç Dayı Çamır, bakterili besin alındıktan iki veya üç saat sonra zehirlenme belirtilerin başladığını ve vücutta kusma reaksiyonunun görüldüğünü söyledi. Bakteriler ölümcül zehirlenmelere neden olabiliyor Et, süt ve salatanın neden olduğu besin zehirlenmelerinde en çok görülen bir diğer bakteri türünün “shigella” olduğunu söyleyen Diyetisyen Gültaç Dayı Çamır, bu bakterinin neden olduğu zehirlenmelerde belirtilerin ortaya çıkma süresinin bir veya iki gün olduğunu belirtti. Gültaç Dayı Çamır, “Bu bakteri bulantı, kusma, ateş, kramplar, karın ağrıları ve dışkıda kan şeklindeki belirtiler ile görülür” diyor. En ciddi ve ölümcül besin zehirlenmesine neden olan bakterilerden biri de “clostridium botilinum”. Bu bakteri konservelerde, ette, sebze ve meyvede bulunabiliyor. Gültaç Dayı Çamır, “Bu bakteri felç yapabilir, solunumu engelleyebilir ve ölümle sonuçlanabilir” dedi. Et tüketiminde dikkat edilmesi gerekenler Öncelikle fiyatı düşük diye nasıl ve nerden geldiği belli olmayan aynı zamanda da nasıl muhafaza edildiği bilinmeyen, denetlenmemiş ve de açık bir şekilde tezgahlarda satılan ürünlerin kesinlikle satın alınmaması gerektiğini söyleyen Diyetisyen Gültaç Dayı Çamır, et tüketecek kişilerin etleri standartlara uygun şekilde işletilen şarküterilerden alması gerektiğini belirtti. Güvenilir markaların paketli ürünlerinin de alınabileceğini söyleyen Diyetisyen Gültaç Dayı, “Paketli ürün alırken de paketin hasar görmediğinden emin olun. Mutlaka etiket okuma alışkanlığı edinin. Üzerinde yazılı olan üretim ve son tüketim tarihlerini kontrol edin. Hayvanlardan geçebilecek hastalıklar nedeniyle sütü kesinlikle çiğ tüketmeyin” ifadesini kullandı. Besinleri koruma önerileri Besinlerin bozulmasını önlemek için en pratik yöntemin buzdolabında veya dondurucuda saklamak olduğunu söyleyen Diyetisyen Gültaç Dayı Çamır, pişmiş besinlerin hemen tüketilmeyecek ise iki saat içinde buzdolabına konulması gerektiğini söyledi. Buzdolabında olan ve tüketilmesi için çıkarılacak yemeğin, yetmiş derece üzerinde ısıtılması gerektiğini söyleyen Gültaç Dayı Çamır, aynı yemeğin tekrar tekrar ısıtılmaması gerektiğini söyledi. Çamır, “Dondurucudan çıkardığınız besinleri çözüldükten sonra tekrar buzluğa koymayın. Pişmiş yiyeceklerle çiğ yiyeceklerin birbirine temasından kaçının. Kişisel hijyeninize dikkat edin. Besin hazırlığını yapan bireylerin ellerini mutlaka sabunla en az iki dakika yıkamaları besin zehirlenmelerini önlemek açısından önemlidir. Ayrıca elinde kesikler veya açık yaralar bulunan kişilerin kesinlikle besin hazırlığı yapmamaları, zorunlu durumlarda ise bu yaraların hiçbir koşulda besinlerle temas etmeyecek şekilde sararak mutlaka eldiven kullanmaları gerekmektedir” açıklamasını yaptı. Sebze ve meyveler iyice yıkandıktan sonra tüketilmeli Özellikle kişilerin çiğ et, yumurta veya kümes hayvanları gibi besinleri hazırladıktan sonra ellerini mutlaka iyice yıkaması gerektiğini söyleyen Çamır, bu tür riskli besinler ile pişirilmeden tüketilecek sebze ve meyveleri hazırlarken ayrı doğrama tahtası ve bıçakların kullanılması gerektiğini söyledi. Çamır sözlerine şöyle devam etti: “Sebze ve meyveler iyice yıkandıktan sonra tüketilmelidir. Besinlerinizin iyi piştiğinden emin olun. Yeterli süre ve sıcaklıkta pişmeyen yiyecekler zararlı bakterilerin sindirim sistemine taşınmasına yol açabilir. İshal ve kusma durumunda mutlaka dinlenmeli ve temiz su, ayran, maden suyu, şekersiz çay ile sıvı alımınızı artırmalısınız. İshaliniz varsa; pirinç lapası, yoğurt, muz, şeftali, haşlanmış patates tüketmelisiniz.”
Batman Canlı yayında çarptıkları kızlardan acı haber geldi: 1 ölü Batman’da 23 Nisan tarihinde sosyal medya hesabından canlı yayın yaparak kırmızı ışık ihlali yapan sürücünün çarparak ağır yaraladığı biri bebek dört kişiden acı haber geldi. Kazada ağır yaralanan 10’uncu sınıf öğrencisi 16 günlük yaşam mücadelesini kaybetti. Batman’da bir şahıs, 23 Nisan tarihinde akşam saatlerinde Gültepe Mahallesi Demokrasi Bulvarı üzerinde bulunan Petrol City Alışveriş Merkezi önünde 34 ER 1081 plakalı otomobili ile arkadaşıyla birlikte sosyal medya hesabından canlı yayın yaptığı sırada kırmızı ışık ihlali yaparak yaya geçidinden yolun karşısına geçmeye çalışan yayalara çarpmış, çarpmanın etkisi ile pusette bulunan 8 aylık Delal Asya Sevdi bebek ile Zelal Sevdi (15), Elif Erpolat (16) ile Belinay Berfin Günenç (15) savrularak ağır yaralanmıştı. Çarpmanın şiddeti ile bebeğin bulunduğu puset parçalanırken yaralılar olay yerine gelen sağlık ekiplerinin ilk müdahalesinin ardından Batman Eğitim Araştırma Hastanesine kaldırılarak tedavi altına alınmıştı. Hastanede tedavisi devam eden Belinay Berfin Günenç’ten 16 gün sonra acı haber geldi. Günenç’in ölüm haberi kenti yasa boğarken, cenazesi Batman Eğitim Araştırma Hastanesi morguna kaldırıldı. Batman Fatma Aliye Fen Lisesi’nde 10’uncu sınıfta okuyan 16 yaşındaki Berfin Belinay Günenç’in başarısı ile okulun gözde öğrencileri arasında olduğu öğrenildi.
Eskişehir Kural tanımayan motosiklet ve bisiklet sürücüleri tepki çekiyor Eskişehir’de araç girişinin yasak olduğu ve yayaların yoğunlukta bulunduğu bölgelerde trafik kurallarını umursamadan etrafta dolaşan motosikletli ve bisikletlilere tepki gösteren vatandaşlar hem sürücülerin daha duyarlı olmasını hem de yetkililerin konuyla ilgili çalışma yapmasını istedi. Yağışların azalması ve hava sıcaklıklarının artmasının ardından motosiklet ve bisiklet sahibi vatandaşlar yeniden araçlarını kullanmaya başladı. Motosikletli kuryelerin yanına bir de normal vatandaşların eklenmesiyle birlikte kent trafiğinde artan motosiklet ve bisiklet sayısı dikkat çekerken esnaf ve yayalar hiçbir kuralı umursamadan etrafta dolaşan sürücülere tepki gösterdi. Özellikle İki Eylül Caddesi, Konuk Sokak ve Bayramyeri Sokak’ın araç trafiğine kapalı olmasına rağmen bu kuralın motosikletliler ve bisikletliler üzerinde uygulanmadığını söyleyen vatandaşlar, çoğu sürücünün gerekli ekipmanları kullanmayarak hem kendilerini hem de yaya bölgesinde hız yapıp korna çalarak çevredeki insanların canlarını tehlikeye attığını ifade etti. İşletmelerin önüne bilinçsizce park yapılmasının işlerini zorlaştırdığını belirten esnaf ise konuyla sadece sürücülerin değil yetkililerin de daha duyarlı davranması gerektiğini dile getirdi. “Yayalar sakince giderken bir de arkalarından ‘düt’ diye basınca insanlar sıçrıyor” Esnaf Sefa Gençer, motosikletlilerle ilgili bazı sıkıntılarının olduğunu aktardı. Özellikle gençlerin motosiklete çok hevesli olduğunu ancak araçlarını daha sakin sürmeleri gerektiğine vurgu yapan Gençer, “İnternet satışları ve kurye sistemi var. Her tarafımız motosiklet. Bazı alanlar trafiğe kapalı. Mesela İstiklal Mahallesi Konuk Sokak’ta trafiğe kapalıdır. Motosikletlilerin aceleleri var, bir yerlere yetişmeleri gerekiyor ama aynı zamanda bazı şeyleri ihlal ediyorlar. Burası trafiğe kapalı bir yer, motosiklete kapalıdır. Çok rahatsızız. Yayalar sakince giderken bir de arkalarından ‘düt’ diye basınca insanlar sıçrıyor. Motosikletlilere tavsiyemiz daha sakin ve rölantide olmaları, özellikle trafiğe kapalı ve yayanın bol olduğu yerlere girmemeleri. Motosikletlerin park alanlarına da dikkat edilmeli. Mesela esnafın önüne park yapmamaları gerekir. Örnek veriyorum, İki Eylül Caddesi’nde bir kaplumbağa heykeli var. Aileler akşama kadar çocuklarını oraya bindiriyor ve fotoğrafını çekiyor. Adam motosikletini oraya koyunca bunu da engellemiş oluyor” dedi. “Çarpıp birisini sakat da bırakabilirler, her şey olabilir” Vatandaş Can Coşkun, motosikletlilerin, elektrikli bisikletlilerin ve paketçilerin şehir trafiği içerisindeyken çok olumsuz hareketler yaptığından bahsederek, “Yollarına trafikte devam etmiyorlar. Örneğin burası Doktorlar Caddesi, trafiğe kapalı alan ama araba geçiyor. Burada polis ve zabıta var, kimse müdahale etmiyor. Bisiklet de geçiyor. Adam hem telefonla konuşuyor hem de kafasında kulaklık var. Kask da takmıyorlar, insanların hayatlarını tehlikeye atıyorlar. Böyle durumlarda cezai işlem uygulanması gerekiyor. Şu araçların satışlarına devletin ayrıca bir el atması lazım. Çoluk çocuk herkesin elinde bisiklet, elektrikli motosiklet var. Paketçiler deseniz ona keza. Kimsede uygun ekipmanlar yok. Yayaların yürüdüğü yollarda bunların kısıtlanması gerekiyor. Çünkü bir nevi insanların hayatına kast ediyorlar. Çarpıp birisini sakat da bırakabilirler, her şey olabilir. Ama dediğimiz gibi, buna belediyenin ve devletin bir şekilde çare üretmesi gerekiyor” şeklinde konuştu. “Kurye arkadaşlarımız da ekmeklerinin peşindeler ama durdukları yer esnafın işini engelliyor” Bayramyeri Sokak’ta bilinçsizce park edilen motosikletliler nedeniyle uzun süredir mağduriyet yaşayan işletmecilerden birisi olan Murat Kuru ise şu ifadeleri kullandı: “Trafiğe kapalı bir yolda her yerde motosikletler var. Bu çok basit bir yöntemle halledilebilir. Aylardır uğraşıyoruz, çok fazla insanla tartışma yaşıyoruz. Tabii yaşanılan durum buradaki huzuru da bozuyor. Birkaç defa belediyeye dilekçe verdik ve trafik ekipleriyle konuştuk. Maalesef çözüme ulaşmadı. Esnaf olarak keyfimiz kaçtı. Devamlı olarak aynı şikâyetle yerel yönetimlerle iletişime geçmeye çalışıyoruz. Bu kadar basit bir şeyin bu kadar uzatılmasını ben anlayamadım. Trafiğe kapalı bir yer burası. Her yerde levhalar var. Ama kurallara uyulmuyor. Bunun sağlanması için buraya girişlerin dubalarla kapatılması gerekiyor. 1 yıldan fazladan beri bütün esnaflar dilekçe vermesine rağmen henüz gelen giden yok. Bununla ilgili sürekli tartışma yaşayan da biziz. Kurye arkadaşlarımız da ekmeklerinin peşindeler ama durdukları yer esnafın işini engelliyor. Müşterilerin rahatça bir şey yemesi mümkün değil. Burada berber arkadaşın tam önünde duruyorlar, vatandaş içeriye girmek bile istemiyor. Çünkü çok fazla araç var. İnsanların buraya girmemesi demek esnafın kazanmaması demektir. Bu da sokağın huzurlu olmadığına işaret.”