GÜNDEM - 07 Eylül 2024 Cumartesi 09:30

Uğruna şiir yazdığı mesleğini yarım asırdır devam ettiriyor

A
A
A
Uğruna şiir yazdığı mesleğini yarım asırdır devam ettiriyor

Konya’da 10 yaşında başladığı saat tamirini yaklaşık yarım asırdır devam ettiren usta, uğruna şiir yazdığı saatlerden şimdilerde tarihi eser saatleri ve yapımı zor olan çalar saatleri tamir ederek müşterilerin hatıralarını tekrardan yaşatıyor.


Konya’da 10 yaşında iş aramaya çıkan Abdullah Özpınar (52), saatçi dükkanında yazan ‘eleman aranıyor’ yazısı ile saatçilik mesleği ile tanıştı. 42 yıldır aynı aşkla ve heyecanla dükkanına gelerek saatleri tamir eden Özpınar, çok sevdiği saatler için şiir bile yazdı. Şimdilerde hayatını paylaştığı eşinin yardımı ile tarihi eser niteliğindeki ve çalar saatleri tamir eden Özpınar, müşterilerinin kendisine yurt dışından bile ulaştığını ifade etti. Özpınar, mesleğine elinin tuttuğu sürece ömrünün sonuna kadar devam edeceğini, en büyük arzusunun zanaatını gelecek nesillere aktarmak olduğunu belirtti.



“En çok çalar saatler ve tarih eser saatlerimiz var”


Saatçilik mesleği ile tanışma hikayesini anlatan Abdullah Özpınar, “10 yaşında iş aramaya çıkmıştım. Saatçinin camında ‘eleman aranıyor’ diye yazıyor. Girdim başladım. Ustam kalfa arıyormuş, ‘kalfa aranıyormuş’ dedim. Ustam da ‘sen kalfa mısın?’ dedi. ‘Daha yeni başlayacağım’ dedim, o şekilde başladık. Her türlü saati ustalıkla yaparız. Parçası olduğu sürece yapamayacağımız saat yok. Dükkanımda şu anda en çok çalar saatler ve tarih eser saatlerimiz var. İnsanların hatırası olan saatleri çok defa tamir ederek onların mutluluğuna şahit olduk” dedi.



“Her yerden saat getiren oluyor”


Müşterilerinin kendisine yurt dışından bile ulaştığını ifade eden Özpınar, “Müşterilerimden yurt dışından bile saat getiren oluyor. Dedelerinin, babalarının, annelerinin saatlerini bize emanet ediyorlar. Meraklı olan getiriyor, koleksiyoncular getiriyor. Kısacası her yerden saat getiren oluyor. Çünkü usta olmadığı için arayıp bizi buluyorlar. Bir saat bize ilk geldiğinde kapağını açarım. Arızasını bulmaya çalışırım. Arızasını tespit ederim. Arıza kendini hemen belli eder. Eski el yapımı saatler bizi çok zorluyor. Onların parçaları biraz zor, parça olmadığı için de tamir ederken zorlanıyoruz. Parçaları olsa bu saatlerde de hiçbir sıkıntı olmuyor” şeklinde konuştu.



“Saatleri seçerken kalitesine bakıyoruz”


Dükkanında bir çok tarihi saatin de bulunduğu belirten Özpınar, “Bu saat 150 yıllık Fransız bir saat ve el yapımıdır. Gümüş kasa, porselen kadran bu saatler çok eski ve özel saatler. Bir müşteri bu saati getirmişti satmak için ben de aldım, tamir ettim. Bu saatin fiyatı ise 100 bin lira civarındadır. Haddinden fazla yoğunluk var. Saatleri seçerken kalitesine bakıyoruz. O tarz saatleri tamir etmeyi seviyorum” diye konuştu.



“Eşim olmasa ben dükkana bile gelmem”


Özpınar, çırak bulunmadığını ve kendisinin çırağının eşi olduğunu söyleyerek, “Çırak bulunmuyor. Eskiden biz meslek öğrenmek için 6 ay para almadan çalıştık. Her ne kadar akıllı saatler de çıksa mekanik işi bitmez. Hatta gün geçtikçe daha da değerleniyor. Ustalar da yok artık. Biz kalfayken eski ustalarımız derdi ‘siz ileride çok değerli olacaksınız’ diye. Gerçekten de öyle oldu çünkü çırak yetişmiyor. Eşim olmasa ben dükkana bile gelmem. Engelli olduğum için eşim ile gelip gitmem lazım. Dükkanda da bana yardımcı oluyor” ifadelerini kullandı.



“Saatleri tamir edebiliyoruz ama zamanı tamir edemiyoruz”


Gençlere de tavsiye veren Özpınar, saatleri tamir edebildiğini ama zamanı tamir edemediğini ifade ederek, “Gençler çalışsınlar, para pek fazla bakmasınlar. Meslek öğrenmek için çabalasınlar. Buldukları mesleğe ise sonuna kadar devam etsinler. Bizim yanımıza çok gelen var. Benimle yaşıt olanlar bu mesleği merak edip öğrenmek istiyor. Ama o yaştan sonra da öğrenemezler ki. Ben bile daha öğrenemedim bu mesleği, çok eksik yanım var. Mesleğimi seviyorum. İyi ki bu mesleği seçmişim. Elim ayağım tutuğu sürece de bu mesleği devam ettireceğim. Saatleri tamir edebiliyoruz ama zamanı tamir edemiyoruz. Zaman çok başka bir şey” dedi.



Uğruna şiir yazdığı mesleğini yarım asırdır devam ettiriyor

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Samsun TMO Genel Müdürü Güldal: "Üreticilerimiz TMO’nun fiyatlarının altında ürün satmamalı" Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) Genel Müdürü Ahmet Güldal, "Üreticilerimizin önce TMO’nun fiyatlarını esas alarak değerlendirme yapmasını istiyoruz. Onun altındaki fiyatlara ürün satmasını istemiyoruz” dedi. TMO Genel Müdürü Ahmet Güldal, Samsun Başmüdürlüğüne bağlı Çarşamba Ajans Amirliğini ziyaret ederek incelemelerde bulundu. Samsun Başmüdürlüğüne bağlı Çarşamba Ajans Amirliğini ziyaret eden TMO Genel Müdürü Ahmet Güldal; Çarşamba da 3 bin 680 fındık üreticisine 10 bin tonun üzerinde randevu verildiğini açıkladı. TMO’nun Çarşamba da 19 Ağustos’ta başladığı fındık alımında şu ana kadar 3 bin 680 fındık üreticisine 10 bin tonun üzerinde randevu verildiğini söyleyen Gürdal, hazırlıkların arz edilen tüm ürünü alabilecek seviyede olup, randevu ve alım süreçlerinde herhangi bir sıkıntı bulunmadığını belirtti Ödemelerin 45 gün içerisinde ödendiğini ifade eden Gürdal, "Fiyat açıklandıktan sonra bütün ürünlerde 2024 yılında biz 45 gün içerisinde ödemeleri yapacağımızı açıklamıştık ama hiçbir üründe 45 güne kalmadık. Genellikle 20-30 gün içerisinde ödeme imkanı oldu. Fındıkta da aynı açıklamayı yaptık ve ödemelerin 45 gün sonra değil, 45 gün içerisinde yapılacağını söyledik. Bu hafta TMO’ya ürün teslim eden fındık üreticilerimizin ürün bedellerini bu hafta içerisinde yatırdık. Dolayısıyla 11 ile 21 gün arasında ödeme yapmış olduk. Biz bu noktada üreticiyi hiçbir şekilde geciktirmeyiz” diye konuştu. Fındık üretiminde büyük tehdit oluşturan kahverengi kokarca zararlısına karşı mücadelenin önemine dikkat çeken Gürdal, “Son 2 yıldır Tarım ve Orman Bakanlığımız, il ve ilçe tarım müdürlüklerimiz yüksek bir hassasiyet ile bu problemin yaşanabileceğini, hep birlikte tedbir alınması gerektiğini toplantılar yaparak, açıklamalar yaparak ve çeşitli yollarla duyurmaya çalıştı. Ama geldiğimiz noktada fındık üretilen bölgelerin bir kısmında ve genellikle 300-400 rakımın altındaki yerlerde kokarca popülasyonunun yüksek olduğunu ve zarar verdiğini görüyoruz. Bu anlamda bu hassasiyetin gelecek sene çok daha yüksek tutulması gerektiğini düşünüyoruz. 2025 yılında böyle bir problemin yaşanmaması için topyekûn biyolojik, kimyasal, kültürel hangi mücadele yöntemi varsa ve sadece devlet, sivil toplum kuruluşları değil, üretici ile beraber bakanlık gerekli kaynakları ayırıp anlayış aynı olursa bu problemi siler atarız. Üreticilerimizin önce piyasa şartlarını zorlayarak, önce TMO’nun fiyatlarını esas alarak değerlendirme yapmasını istiyoruz, onun altındaki fiyatlara ürün satmasını istemiyoruz” şeklinde konuştu.