POLİTİKA - 03 Ekim 2024 Perşembe 13:54

Bakan Göktaş: “’Nüfus Politikaları Yüksek Kurulu’nu oluşturuyoruz”

A
A
A
Bakan Göktaş: “’Nüfus Politikaları Yüksek Kurulu’nu oluşturuyoruz”

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, ’Nüfus Politikaları Yüksek Kurulu’ oluşturulacağını belirterek, “Ülkemiz adına etkin bir ’aile diplomasisi’ yürüterek aileyi güçlendiren politikalarımızı uluslararası boyutta da sürdürmeye devam edeceğiz” dedi.


Bir dizi programa katılmak için Konya’ya gelen Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş ilk olarak Konya Valiliğini ziyaret ederek Vali İbrahim Akın ile görüştü. Burada, Valilik Şeref Defterini imzalayan Bakan Göktaş daha sonra Necmettin Erkan Üniversitesi Nezahat Keleşoğlu Sağlık Bilimleri Fakültesi ve Travma Merkezi açılışına katıldı. Bakan Göktaş, son olarak Necmettin Erbakan Üniversitesi Akademik Yılı açılış programına katıldı. Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi Konferas Salonunda düzenlenen akademik yıl açılış programında konuşan Bakan Göktaş, “Cumhurbaşkanımızın liderliği ve gençlerimizin vizyonuyla Türkiye Yüzyılı hedeflerimize doğru emin adımlarla ilerliyoruz. Bu ilerlemede, gençlere yeni ufuklar çizen, hedefler belirleyen, hayallerinin gerçekleşmesi için fırsatlar sunan üniversitelerimizin ve siz değerli hocalarımızın rolünün önemi asla inkar edilemez. Ayrıca bu yıl üniversitemiz, özel bir eğitim programını ’Evlilik ve Aile Eğitimi’ni başlatıyor. Eğitim programına bu dersin eklenmesini çok kıymetli buluyorum. Hem akademimize hem siz değerli öğrencilerimize hayırlı olmasını diliyorum” şeklinde konuştu.



“Kuşaklar arası iletişimin de zayıfladığı bir dönemdeyiz”


Ailenin önemine vurgu yapan Bakan Göktaş, “Toplumumuzu var eden, ayakta tutan ve şekillendiren en temel kurum ailedir. Yeryüzünde, aile, nesillerin sürekliliğini ve devamlılığını sağlayan ve alternatifi olmayan kurumdur. ’Güçlü Birey, Güçlü Kadın, Güçlü Aile, Güçlü Toplum, Güçlü Türkiye’ anlayışıyla yürüttüğümüz politikalarla tüm bireyleriyle birlikte aile yapısını güçlendirerek toplumun refahını ve huzurunu artırmayı hedefliyoruz. Kuşaklar arası iletişimin de zayıfladığı bir dönemdeyiz. Ve aileleri bir arada tutan en güçlü bağ, kuşaklar arasındaki bağdır. Bu bağın kopmasına ve ailenin çözülmesine neden olacak her adım toplumun da çözülmesine sebep olacaktır. Biliyoruz ki güçlü ailelerden oluşan toplumlar dış etkilere, ideolojik saldırılara ve yapısını bozmak isteyen tüm girişimlere karşı koruma altındadır. Dolayısıyla kadını, erkeği, çocuğu, genci, yaşlısıyla aile ne kadar güçlü olursa, toplum da her türlü tehdit karşısında o kadar güçlü ve dayanıklı olur. Tarih boyunca millet olarak, birçok zorluğun üstesinden gelmemizi sağlayan unsur sahip olduğumuz güçlü aile yapısı ve değerlerdir. Bu sebeple aile bağlarımıza her zamankinden çok daha fazla sahip çıkacak, aile bağlarımızı sarsacak yaklaşım ve uygulamalara karşı daha fazla teyakkuzda olacağız. Zira Türkiye, insan kaynağı ile büyüyen, genç ve dinamik bir ülkedir. Bu kaynağı koruyan, güçlendiren ve sürdürülebilir kılan ise hiç şüphesiz aile kurumumuzdur” diye konuştu.



“Aileyi güçlendiren politikalarımızı uluslararası boyutta da sürdürmeye devam edeceğiz”


Nüfus Politikaları Yüksek Kurulu’nun oluşturulacağını belirten Bakan Göktaş, “Milli gücümüz olan nüfusumuzu dinamik tutmak amacıyla ilk kez oluşturulacak bu kurul ile nüfus politikalarını bütüncül bir şekilde ele alacak, ulusal nüfus politikasını kurumsallaştıracak ve bir nüfus eylem planı oluşturacağız. Hukuksal düzenlemeleri, kurumsal yapılanmaları, politikaları ve hizmetleri bütüncül bir yaklaşımla değerlendirerek gerekli bütün tedbirleri alacağız. Aileyi tehdit eden şiddet, cinsiyetsizleştirme, zararlı akımlar ve alışkanlıklarla mücadelemizi her platformda sürdürmeye kararlıyız. Bu yıl 15 Mayıs’ta, Cumhurbaşkanı Genelgesi ile Uluslararası Aile Gününde ‘Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Vizyon Belgesi ve Eylem Planını’ yürürlüğe koyduk. Bu çalışma aileyi merkeze alan ilk eylem planı olması açısından özel bir önem taşıyor. Eylem planında küresel riskler ve demografik dönüşüm, refah, aile odaklı sosyal hizmetler, dijitalleşme, çevre ve afetler olmak üzere 5 ana tema belirledik. Bu çerçevede dinamik nüfus yapısı ile aile ve evlilik kurumunun korunmasına yönelik faaliyetlerin hayata geçirilmesini önemsiyoruz. Geçtiğimiz ay, Birleşmiş Milletler Ailenin Dostları Grubuna üyelik girişimimiz olumlu sonuçlandı. Bu grup gerçek ve sürdürülebilir kalkınmanın aile olmadan gerçekleştirilemeyeceği prensibi ile hareket ediyor. Bu katılım, Türkiye’nin aile yapısını ve toplumsal değerlerini koruma konusundaki kararlılığının uluslararası bir yansımasıdır. Bu süreçte, ülkemiz adına etkin bir ‘aile diplomasisi’ yürüterek aileyi güçlendiren politikalarımızı uluslararası boyutta da sürdürmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.


Necmettin Erbakan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cem Zorlu ise yeni akademik yılın hayırlı olmasını dileyerek programa katılan Bakan Göktaş’a teşekkür etti.


Programa; Konya Valisi İbrahim Akın, Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, Necmettin Erbakan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cem Zorlu, belediye başkanları, öğretim görevlileri ve öğrenciler katıldı.



Bakan Göktaş: “’Nüfus Politikaları Yüksek Kurulu’nu oluşturuyoruz”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Esenyurt’ta edebiyat ve sanat rüzgârı... Usta yazarlar dil kardeşliğinde buluştu Esenyurt Kardeş Kültürler Festivali 5. gününde düzenlenen “Edebiyattan Sanata Kardeşliğin İz Düşümü” konulu söyleşide konuşan Başkan Özer; "Esenyurt’ta bugüne kadar insana değil betona yatırım yapılmış. O nedenle adeta bir model işliyoruz. Mottolarımızdan bir tanesi de Esenyurt’u kültürün ve sanatın başkenti haline getirmek. Çünkü sanatın ve kültürün iyileştirici ve şifa veren bir yönü olduğuna inanıyorum" ifadelerini kullandı. Esenyurt Belediyesi ve İl Dernekler Birliği’nin ortaklaşa düzenlediği Kardeş Kültürler Festivali tüm coşkusuyla devam ediyor. Çeşitli etkinliklerin yer aldığı festivalin 5. gününe ’Edebiyattan Sanata Kardeşliğin İz Düşümü’ başlıklı söyleşi damgasını vurdu. Eski Belediye binasında düzenlenen programda Yazar Şeyhmus Diken ve Şair Haydar Ergülen, Esenyurtluları kültürel zenginliklere uzanan bir yolculuğa çıkardı. İlginin yoğun olduğu programa Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer’in yanı sıra CHP Esenyurt İlçe Başkanı Hüseyin Ergin, İl Dernekler Birliği Başkanı Orhan Onur, Belediye Başkan yardımcıları, STK’lar ve dernek başkanları katıldı. Edebiyat ve sanat üzerinden kardeşlik temasının da işlendiği söyleşide kültürel kimliklerin önemine vurgu yapıldı. Şair Haydar Ergülen’in henüz yayınlanmamış kitabından Cumartesi Anneleri’ne itafen seslendirdiği şiir ise programa katılanlardan büyük alkış aldı. "Esenyurt’un Kültür ortamını solumasından mutluyum" Konuşmasına yazarak üretmenin önemine değinerek başlayan Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer; "Sevgili Şeyhmus Diken, Diyarbakır aşığı biri olarak kentini Türkiye’ye ve dünyaya tanıttı. Bana göre yazmak ölümün elinden bir şeyler kurtarmaktır. Çünkü her şey biter, geriye insanın hikayesi kalır. İranlı şair Füruğ’un çok sevdiğim bir dizesi var. Diyor ki; ’Kuş ölür, sen uçuşu hatırla.’ Şeyhmus bu nedenle böyle bir iz bırakarak yürümeye devam ediyor. Sevgili Haydar Ergülen’in ise şiirlerini ve yazılarını uzun zamandan beri okuyorum. O da ülkemizin yetiştirmiş olduğu ender şairlerden bir tanesi. Roman biraz fazlası olan bir eser. Öykü ise daha damıtılmış, fazlası atılmış bir metin. Ancak şiir özün özüdür bana göre. Yani Ahmed Arif’in deyimiyle ‘şair, namus işçisidir’. Bizim adımıza içimizi okuyor, duygularımızı dile getiriyor. O nedenle şairler bana göre dünyanın en önemli ustalarıdır. Şimdi burada iki büyük yazarımız ve şairimiz bulunuyor. Ben onların Esenyurt’un bu kültür ortamını solumasından dolayı çok mutluyum" ifadelerini kullandı. "Kültür ve sanat iyileştrir" Sözlerini kültür ve sanatın iyileştirici gücüne değinerek sürdüren Prof. Dr. Ahmet Özer, şunları söyledi: "Biz Esenyurt’ta bir model işliyoruz; bir kanaviçe örer gibi. Bunun için mottolarımız var. Bu mottolardan bir tanesi de Esenyurt’u kültürün ve sanatın başkenti haline getirmek. Bu hedefimizin nedenlerinden bir tanesi tamamen insan odaklıdır. Çünkü sanatın ve kültürün iyileştirici ve şifa verici bir yönü vardır. Sadece ilaçlar, doktorlar şifa vermez. İnsan ruhuna dokunan ve onu iyileştiren en önemli şey yazılarda, çizilerde vardır. Esenyurt kötü yönetildiği için bu şehrin ruhu zehirlenmiş ve çalınmış. Bugüne kadar sadece betona yatırım yapılmış. Yer bizim gök Allah’ın demişler ve binlerce konut yapmışlar. Oysa beton yenmez. Aslolan insandır, insanı merkeze koyabilmektir. O nedenle sanatın böyle bir iyileştirici rolü vardır." "Dünyanın en büyük silahı kültürdür" Esenyurt’un en büyük sorunlarından birinin kentlileşememek olduğunu belirten Prof. Dr. Ahmet Özer; "Sanatın ikinci önemli vazifesi de bizim açımızdan çok gerekli. İnsanlarımız çeşitli nedenlerle buraya göç etmişler. Buranın kentsel dinamikleri olmadığı için gelenler ne köylü olmaktan çıkmışlar, ne de kentli olmuşlar. Yani arada kalmışlar. Bunlar aynı zamanda şehircilik açısından çarpık kentleşmeye, insani açıdan ise kentlileşmemeye yol açan bir durumdur. İşte kültür sanat bu insanların dönüşmesini, kentlileşmesini sağlayan bir işleve sahiptir. Yerel yönetimler olarak bu dönüşmeyi sağlamak ise bizim vazifemiz. Bugün dünyanın en büyük silahı atom bombası değil, kültürdür” ifadelerini kullandı. "Soyut kardeşlik söylemini kırmalıyız" Konuşmasında farklı inanç ve kültürler üzerinden kardeşlik olgusuna ve toplumsal barışın önemine değinen Yazar Şeymus Diken, “Bugün topluma dayatılan resmi ideolojiler üzerine bir okuma yapmanın gerektiğine inanıyorum. Eğer biz bunu yapmazsak, bahsettiğimiz kardeşlik kavramı, kardeşliğimiz soyut kalır. Bu soyut kardeşliği kırabilmek, somuta dönüştürmek için gerçek manada siyasetin, sivil toplum örgütlerinin ve entelektüel camianın böyle toplantılarda bir araya gelmesine ihtiyaç var. İşte bugün Esenyurt’ta Vanlı Ahmet Özer’in Belediye Başkanı olup kardeşliğin tezahürü için mücadelesinin o vesileyle anlamlılığına kıymet biçmek istiyorum” değerlendirmesinde bulundu.
İzmir Şampiyon atlar Alaçatı’da yetişiyor At yetiştiriciliği hayalini gerçekleştirmek için minibüs şoförlüğünü bırakan ve İzmir Hipodromu’ndan aldığı bir atla işe başlayan Alaçatılı Haşim Tınas, aralarında çok sayıda derece kazanan 150 atla harasını büyüttü. Tınas’ın, güçlü orijini olan atlardan elde ettiği taylar, Türkiye’nin tüm hipodromlarında yarışırken, çok sayıda şampiyonluğa da imza attılar. 2005 yılında İzmir Hipodromu’ndan aldığı bir atla hayalini gerçekleştirmek için ilk adımı atan Haşim Tınas, Alaçatı otoyol girişine yakın bölgedeki harasında bugün 150 ata sahip. Tınas’ın yetiştirdiği yarış atları, 2005 yılından bugüne kadar hipodromlarda 1971 yarışta start alırken, 186 birincilik, 180 ikincilik, 211 üçüncülük ve 218 dördüncülük kazandı. Haşim Tınas’ın bugünlerde adından en çok söz ettiren yarış atı "Alaçatı Ağası" olurken, Türkiye’deki her hipodromda yarışan at, 14 defa birinci olmayı başardı. Tınas’ın yetiştirdiği New Alaçat, Çağdaş Alaçat, Yurt Başı, Cesi Affetmez, Büyük Tınas, Tınasoğlu ve Muslih Ağa da defalarca ilk 4’e girmeyi başaran yarış atları arasında yer aldı. "Türkiye’nin her hipodromunda atlarım yarışıyor ve yarış kazanıyor" Haşim Tınas, at yetiştiriciliğine başlayışını şöyle anlattı: "Minibüs şoförlüğü yaparken, 2005 yılında, içimdeki merakla İzmir’deki hipodromdan bir at satın aldım. Atı alırken, ’Bu atı ne yapacaksın? Pulluk çekmez, araba çekmez’ dediler. Ben, at yetiştiriciliğine bir adım gibi düşündüm. 1-2 derken 3 kısrağım oldu. Yavru almaya başladık. Giderek at sayısı arttı. Hem minibüse hem de at yetiştiriciliğine vakit ayıramadığım için minibüsü bıraktım. 5 tay yetiştirdim. 4’ü yarış kazandı. Bu da şevkimi arttırdı. Kendimi geliştire geliştire atlarım çoğaldı. Şu anda 150 ata sahibim. Bu atlardan 30-40 tanesi her yıl start alıyor. Türkiye’nin her hipodromunda atlarım yarışıyor ve yarış kazanıyorlar" dedi. "Denizde çalıştırarak iyileştirdiğimiz birçok atımız yarış kazandı" Sakatlık yaşayan atlarını denizde tedavi ettiğini söyleyen Tınas, "Hipodromda ufak tefek aksilik yaşayan ve sakatlanan atları geri alıyoruz ve denizde tedavi ediyoruz. İnsan yoğunluğundan uzak koylarda her sabah bu atları denize sokuyoruz. Bir yarış atı ortalama olarak 450-500 kilogram civarında. Jokey de binince yoğunluk daha da artıyor. Denizde atı çalıştırıp, kondüsyon yükleyince ata fazla yük binmemiş oluyor. Bu şekilde çalıştırdığımız zaman daha kısa zamanda iyileşiyorlar. Denizde çalıştırarak iyileştirdiğimiz birçok atımız yarış kazandı. Denizin haramıza çok yakın olması ve derin olmaması önemli bir avantaj oluyor" diye anlattı. "Son zamanlarda birçok yarış kazanan atımız, ’Alaçatı Ağası" Atlarını evladı gibi gördüğünü belirten Tınas, "Hepsi bizim için çok değerli. Son zamanlarda birçok yarış kazanan atımız, ’Alaçatı Ağası’. Her hipodromda yarışan ’Alaçatı Ağası’nın 14 birinciliği var. Bize çok sayıda kupa sevinci yaşattı. ’At ismiyle yaşar’ derler. Biz de atlarımıza isim koyarken ’Alaçat’ adını ve kendi soyadımızı isim olarak koyuyoruz. Atlarımızın yarıştığı her yarış, bizim için ayrı bir heyecan" şeklinde konuştu. "Haramızda, güçlü orijini olan taylar üretiyoruz" Hem bilgi olarak, hem de çevre olarak kendisini sürekli geliştirdiğini ifade eden Tınas, " Şu anda çok güçlü orijini olan atlarımız var. Haramızda, güçlü orijini olan taylar üretiyoruz. Taylarımız, önce binek eğitiminden, sonra da 100 metre, 200 metre, 400 metre gibi koşu eğitimlerinden geçiyor. Yaklaşık 6 ayda yarışlara hazır hale geliyorlar" diyerek sözlerini noktaladı.