SAĞLIK - 05 Nisan 2023 Çarşamba 10:18

İyi huylu prostat büyümesi bu yöntemle kesi olmadan tedavi ediliyor

A
A
A
İyi huylu prostat büyümesi bu yöntemle kesi olmadan tedavi ediliyor

İyi huylu prostat büyümesinde yeni sayılan HOLEP yöntemi ile hasta konforu açısından oldukça iyi sonuçlar alındığını belirten Doç.

İyi huylu prostat büyümesinde yeni sayılan HOLEP yöntemi ile hasta konforu açısından oldukça iyi sonuçlar alındığını belirten Doç. Dr. Yaşar Bozkurt, "Her büyüklükteki prostata güvenle uygulanabilen bir yöntemdir. Çok büyük prostatlarda bile vücutta herhangi bir kesi yapmadan işlem yapılır. Tekrar ameliyat olma ihtimali yok denecek kadar azdır" dedi.


VM Medical Park Kocaeli Hastanesi Üroloji Bölümü’nden Doç. Dr. Yaşar Bozkurt, prostatın idrar torbasının çıkışında yer alan ve içinden idrar kanalı geçen yaklaşık ceviz büyüklüğünde bir organ olduğunu belirterek, "Yalnızca erkeklerde bulunan prostat, menide bulunan bir sıvıyı salgılar. Erkekler yaşlandıkça prostat bezi de büyür ve bu büyüme ömür boyu sürer" dedi.



"50 yaşından sonra sık görülen bir durumdur"


Prostatın büyüme sebebini de anlatan Doç. Dr. Bozkurt, "İyi huylu prostat büyümesi (BPH), 50 yaşından sonra sık görülen bir durumdur. Yaşlanmayla birlikte erkeklerde oluşan hormonal değişikliklerle ilişkilidir. Prostat büyümesinin sebepleri günümüzde halen tam olarak bilinmemekte fakat erkeklik hormonu (testosteron), bazı kimyasal, çevresel ve genetik faktörler prostat büyümesinde etkilidir" diye konuştu.


Büyümüş prostat belirtilerini sıralayan Bozkurt, "İdrar zorluğu, kesik kesik idrar, zayıf ve ince idrar, ıkınarak ve zorlanarak idrar yapma, işeme sonrası idrarın tam boşalmadığı hissi, sık sık idrar yapma ihtiyacı, gece sık idrara çıkma ve ani idrar yapma ihtiyacı gibi bazı şikayetlere neden olabilir" dedi.



Önerilen iki tip ameliyat var


BPH şikayeti olan hastalarda öncellikle ilaç tedavisinin başlandığını söyleyen Doç. Dr. Bozkurt, eğer hastanın şikayetleri fazla ise ve ilaçtan fayda görmezse ameliyat önerildiğini söyledi. BPH tedavisinin ileri lazer teknolojisinin kullanıldığı güncel cerrahi bir yöntem olduğunu belirten Doç. Dr. Bozkurt, şu ifadeleri kullandı:


"Prostat dokusunun tamamını temizleyip dışarı alabilen kapalı bir işlemdir. Büyük prostatlarda açık cerrahiye benzer sonuçlar veren konforlu bir yöntemdir. Günümüzde prostatın cerrahi tedavisinde altın standart tedavi olarak kabul edilmektedir. Genel anestezi veya belden aşağısı uyuşturularak yapılır. İdrar kanalından kameralı özel aletlerle girilir. Büyüyen prostat dokusu dikkatli bir şekilde lazer ile kapsülden ayrıştırılır ve mesane içine atılır. Mesane içine atılan prostat dokusu başka bir aletle (morselatör) parçalanıp vakumlanarak vücut dışına alınır. Akabinde sonda takılarak işleme son verilir. 1-2 gün hasta gözlem altında tutulur ve sonda çekilerek hasta idrarını rahat yapabiliyorsa taburcu edilir. Çıkarılan prostat dokusu muhtemel kanser varlığı araştırılması için patolojiye gönderilir. Bizde kliniğimizde HOLEP yaptığımız tüm hastalara, tıbbi bir zorunluluk yoksa spinal anestezi (belden aşağı uyuşturarak) yöntemini tercih etmekteyiz"



"Rastladığımız en büyük prostat vakasının büyüklüğü 320 gramdı"


HOLEP ameliyatının avantajlarına değinen Doç. Dr. Bozkurt, "Her büyüklükteki prostata güvenle uygulanabilen bir yöntemdir. Çok büyük prostatlarda bile vücutta herhangi bir kesi yapmadan işlem yapılır. Tekrar ameliyat olma ihtimali yok denecek kadar azdır. Cinsel işlevlere zarar vermez. Kanama riski çok azdır ve ameliyatta kan nakli ihtiyacı olmaz. Zorunlu hallerde kan sulandırıcı ilaç kullananlarda bile işlem yapılabilir. Hastanede kalış süresi çok kısadır. Yaklaşık 150 vakalık HOLEP deneyimimizde rastladığımız en büyük prostat vakasının büyüklüğü 320 gramdı. Bu yöntemle büyük prostatların bile rahatlıkla yapılabildiğini gördük. Ameliyat esnasında ve sonrasında ciddi kanama neredeyse hiç olmadı” ifadelerini kullandı.



HOLEP ameliyatı kimlere önerilir?


HOLEP yönteminde prostatın büyüklüğünün öneminin olmadığını anlatan Doç. Dr. Bozkurt, "Özellikle büyük prostatlar için çok daha başarılı bir şekilde


uygulanabilmektedir. Eş zamanlı mesane taşı ve idrar kanalı darlığı olanlarda da bu yöntem tercih edilir. Kalp-damar hastalıkları olan, kalp damarında stenti olan, bypass geçirmiş olan, damar tıkanıklığı nedeniyle kan sulandırıcı ilaç kullanan hastalarda da diğer tekniklere göre daha güvenli bir şekilde uygulanabilir. Biz de kendi kliniğimizde kan sulandırıcı kullanan ve bunları kesemeyen birçok hastaya bu yöntemi uyguladık ve ciddi bir kanama gözlemlemedik" dedi.



"Sağlık açısından zararı yoktur"


Ameliyatın cinselliğe etkisinin olup olmadığına ilişkin de bilgilendirmelerde bulunan Yaşar Bozkurt, "Prostat etrafından geçen ve erkeklerde sertleşmeyi sağlayan sinirler ameliyatlar sırasında olumsuz etkilenebilir. Kullanılan enerji açısından karşılaştırıldığında HOLEP’in prostat kapsülünün yalnızca 0,4 mm derinliğine etki ettiği gösterilmiştir. Yani prostat dokusunu ayırmak için kullanılan enerji sertleşmeyi sağlayan sinirlere zarar vermemektedir. Prostat dokusu tamamen temizlendiği için orgazm anında meni geriye doğru mesaneye gider ve daha sonra idrarla atılır. Bu durumun sağlık açısından zararı yoktur. Sonuç olarak HOLEP, sertleşmeye zarar vermez veya en az zarar veren yöntemdir. Bizim de hiçbir hastamızda ameliyat sonrası cinsel işlev bozukluğu gözlemlemedik” diye konuştu.



"Hastaların tekrar ameliyat ihtiyacı olmaz"


Prostat ameliyatı sonrası ender olarak bazı hastalarda idrar kaçırma görüldüğünü belirten Bozkurt, sözlerini şöyle noktaladı:


"Bunun başlıca sebebi idrarı tutan kapakçıkların hasar görmesidir. HOLEP ameliyatında kullanılan lazer 0,4 mm derinliğe etki ettiği için bu yapılara çok az etki eder. Ancak büyük prostat dokusunun çıkarıldığı bazı hastalarda ilk başlarda görülen geçici idrar kaçırma zamanla düzelir. Hastalarımız ameliyattan 2-3 ay sonra normal hayatlarına dönebilirler. Ağır olmayan fiziksel egzersizler yapabilirler. Prostat dokusu lazer ile kapsülden tamamen ayrıştırılıp çıkarıldığı için geride parça kalmamaktadır. Geride prostat dokusu kalmadığı için hastaların tekrar ameliyat ihtiyacı olmaz. Fakat idrar kanal darlığı ve mesane boynu darlığı çok az da olsa kalabilir. Tüm iyi huylu prostat ameliyatlarında prostatın sadece büyüyen ve idrar kanalına baskı yapan iç kısmı çıkartılır. Prostatın kapsül dediğimiz dış kısmı kalır ve maalesef ilerleyen zamanda bu kısımda kanser gelişebilir. Dolayısıyla HOLEP sonrası da olsa kanser riski açısından gerekli görülen hastalar takip edilmelidirler."

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Eskişehir Müziğin somut gerçekliği: Pikaplar ve plaklar Eskişehir’de sahaflık yapan Devran Gökay, pikapların tekrardan üretilmeye başlanmasını ve nostaljik ürünlerin popülaritesinin oldukça arttığını dile getirdi. Eskişehir’de 7 yıldır sahaflık yapan Devran Gökay, son dönemlerde sosyal medyanın, dizilerin ve filmlerin etkisiyle pikap ve plak kültürünün popülaritesinin arttığını söyledi. Pikapların da tekrardan üretilmeye başlandığını, müzik dinlemenin soyut bir şey olmadığını, plaklar ve pikaplar sayesinde daha somut bağlar elde edildiğini ifade eden Gökay, genç kuşağın çok meraklı olduğunu ve ellerinde pikap olmasa bile plak aldıklarını, somut bir eşya olarak müzikle ilgili şeyleri ellerinde tutmayı sevdiklerinden bahsetti. “Pikap ve plakların popülaritesinde sosyal medyanın etkisi var” Pikaplara ve plaklara olan ilginin onları somut olarak elimizde bulundurmaktan kaynaklandığını ve popüler kültüründen bir etkisi olduğunu söyleyen Gökay, “Pikapların ve plakların bu kadar popüler olmasında kültürün ve sosyal medyanın oldukça etkisi var. Filmler ve diziler de özendirme açısından çok etkili. Çünkü özellikle yeni kuşağın bu tarz nostaljik ürünlerle bağ kurması için bunlar dışında ulaşabileceği, öğrenebileceği bir yer yok. Kısacası popüler kültürün etkisi olduğunu söyleyebiliriz. İşin en büyük kaynağı ritüel, hangi davranış olursa olsun biz bunu ritüele dönüştürdüğümüzde daha çok keyif almaya başlıyoruz. Doğal olarak sosyal mecralardan müzik dinlerken, herhangi bir ritüel çok fazla oluşturmuyoruz. Müziği çalarken istediğimiz ritüeli oluşturuyoruz. Temizlik, bakım yaparken müzik dinlemek istiyoruz. Bunlar da ana aktör müzik olmuyor. Plak, kaset ve cd gibi nesnel bir müzik eşyası elimizde olduğunda müziği dinlemek istediğimizde kendimize bir süreç oluşturuyoruz. Eşyanın seçilmesi, eşyayı seçerken yaptığınız hareketler, plağı kılıfının içerisinden çıkarmak, temizlemek, pikabın sesini ayarlamak ve bir albümü baştan sonra dinleyerek içinden geri planda kalmış şarkıları keşfetmek, bunların içerisinden en sevdiğiniz şarkıları dinlemek ve en temelinde bir ritüel oluşturuyoruz” dedi. “Yeni pikapların ömrünün eskilere kıyasla daha kısa olacağı düşüncesini değiştirmeliyiz” Vatandaşların eski pikapların daha kalite olduğunu, yeni pikapların daha kalitesiz olduğunu düşündüğünü ve bu fikrin yanlış olduğunu belirten Gökay, sözlerine şöyle devam etti: “Pikapların tekrardan üretilmeye başlanması ticari bir davranış. Ortada bir talep olduğu için ona karşılık veriyorlar. Genellikle plakların ve pikapların retroları üretiliyor. Dönem baskını ya da yeni baskısını almak çok sorun değil. Yeni baskısının kötü olma fikri veya dönem baskısının iyi olacağı fikri çok da doğru değildir. Eskiler belki daha kaliteli daha sağlam olabilir. Yenilerin ömrünün kısa olacağı düşüncesini değiştirmeliyiz. Ses kalitesi olarak gayet iyi durumdalar. Bir şekilde insanların ihtiyaçlarını karşılıyorlar ve elimizde somut bir eşya yer alıyor. Müzik dinlemek soyut bir şey değildir. Plaklar ve pikaplar sayesinde daha somut bağlara sahip oluyoruz. Bir sanatçının elimizde direkt albümü ve bunu çalan bir makine var. O yüzden daha gerçek bir bağ kurmamıza yardımcı oluyor.” “Pikap alırken ses ve iğne kalitesine dikkat edilmelidir” Pikap alırken ses ve iğne kalitesine dikkat edilmesi gerektiğini, en önemlisinin ise bozulma durumlarına karşı yedek parça bulunabilecek bir yerden alınması gerektiğini vurgulayan Gökay, “Eğer yeni baskı pikap alıyorsak özellikle bunun sonraki süreçlerini göz önünde bulundurmalıyız. Bozulma durumu olursa yedek parçalarını bulabileceğiniz ve tamir ettirebileceğiniz bir yer olmalıdır. Ses ve iğne kalitesinin iyi olması çok önemlidir. Birinci dereceden plağa temas eden iğnedir. Mümkünse iyi bir teknik servisin olması iyi olacaktır. Temizlik açısından da toz kapakları olan pikaplar tercih edilebilir. Tozdan korumak için bu gerekli olabilir. Plaklara zarar vermemesi için iğnelerin belirli aralıklarla kontrol edilmesi gerekir. Çalma ritmine göre iğneleri değiştirmek lazım. Temizleme solüsyonları ile çalmadan önce temizlenebilir. Plakları mutlaka evde dik bir şekilde muhafaza etmeliyiz. Sıcaktan da uzak tutmak plağın ömrünü uzatır. Plak ve pikap kültürü her zaman devam eder. Bu kültürün nostaljik ve somut olarak bir karşılığı var. Şekli ve materyali değiştirilebilir ama hep aynı şekilde popülaritesini devam ettirir. Zamana göre şekil alır” ifadelerini kullandı. “Genç kuşak bu konuda çok istekli ve meraklı” Genç kuşağın daha istekli ve meraklı olduğunu, müzikle ilgili somut eşyaları ellerinde bulundurmayı sevdiklerini söyleyen Devran Gökay, “Her kuşaktan tercih eden var. Orta kuşak kendi nostaljisini yeniden yaşamak istiyor. Zeki Müren, Müzeyyen Senar gibi daha klasik sanatçıları tercih ediyor. Orta kuşağa yakınlar ise Barış Manço, Erkin Koray gibi sanatçıları dinliyor. Genç kuşak bu konuda çok istekli ve meraklı. Ellerinde pikap olmasa bile plak alıyorlar. Somut bir eşya olarak müzikle ilgili şeyleri ellerinde tutmayı seviyorlar. Onlar ağırlıklı olarak rock gruplarına daha çok talep gösteriyorlar” diye anlattı.
Erzurum Filistinli çocuklara destek için balon uçurdular Erzurum Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü koordinesinde, Dünya Çocuk Hakları Günü dolayısıyla Çifte Minareli Medrese’de anlamlı bir etkinlik düzenlendi. Çocuk Hakları İl Komitesi’ne dahil 40 çocuğun katılımıyla gerçekleşen etkinlikte, çocukların haklarını savunmak ve onlara daha iyi bir gelecek sunmak için bir araya gelindi. Programda, çocuklar anlam ve önemine binaen siyah giyindi ve barışın simgesi olarak balonlar uçurdu. Çocuklar, taşıdıkları pankartlarla şu mesajları verdi: "Çocukların en temel hakkı, yaşam hakkıdır. Soykırım durdurulmalı. Soykırım değil barış istiyoruz. İnsanlık için soykırıma karşı dur! Çocuklar barış ister savaş değil. Savaş bitsin, Filistinli çocuklar gülsün." “Filistin’de soykırımı durdurun! Çocukları koruyun” Etkinlikte, Erzurum Çocuk Hakları İl Komitesi üyesi bir çocuk tarafından hazırlanan şu bildiri okundu: “Tam 35 yıl önce imzalanan ve çocukların yaşam hakkını güvence altına alan Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin yıldönümü. Özellikle savaş ve yoksulluğun baskın olduğu coğrafyalarda çocukları korumak ve yaşam şartlarını iyileştirmek için hazırlanan sözleşme, dünya çocuklarının temel haklarını güvence altına almayı hedefliyor. Dünya üzerinde Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’yi 196 ülke imzalamış. Dünyada bu kadar çok ülkenin toplanarak imza attığı başka bir sözleşme yok. Bizler de bu sözleşmeye dayanarak tüm insanlığa sesleniyoruz: Filistin’de soykırımı durdurun! Çocukları koruyun! Çocuklar; savaşın, şiddetin, ayrımcılığın ve zulümlerin hedefi olamaz. Dünyanın hiçbir yerinde çocukların yaşam hakkı gasp edilemez, masum hayatlar yok edilemez. Çocukların barış, güvenlik ve sevgi içinde büyüyebileceği bir dünyayı inşa etmek için biz buradayız" “Filistinli çocukların kurtuluşu için bir çağrıdır” “Erzurum Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü, konuşmasında dünya genelinde çocukların yaşadığı zorluklara ve Gazze’deki zulme vurgu yaparak şu ifadeleri kullandı: "Bir çocuğun en temel hakkı olan yaşam hakkı, hiçbir ideolojiye ve menfaate feda edilemez. Cumhurbaşkanımızın da sık sık vurguladığı gibi, ‘Dünya beşten büyüktür.’ Bu söz, bugün Filistinli çocukların kurtuluşu için bir çağrıdır." Etkinlikte, uluslararası topluma Gazze’deki zulmü durdurma ve kalıcı barışı sağlama çağrısında bulunuldu. Erzurum Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü’nün düzenlediği bu etkinlik, çocukların haklarının korunması ve dünya çapında barış için farkındalık oluşturdu.
Adana Prof. Dr. Pampal: "İstanbul’da 7.2 büyüklüğünde deprem bekliyoruz" Jeoloji Mühendisleri Odası Deprem Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Süleyman Pampal, “İstanbul yıkılırsa Türkiye altında kalabilir. 7,2 büyüklüğünde bir deprem bekliyoruz. Ancak Türkiye’nin santimetrekaresi yok ki tehlikeden muaf olsun. Tüm yapıları depreme dayanıklı hale getirmeliyiz” dedi. Adana Büyükşehir Belediyesince deprem eylem planı çalışmaları kapsamında "Adana’da Fay Hatları ve Deprem Paneli" yapıldı. Panel öncesi Gazi Üniversitesi Deprem Araştırma Merkezi Kurucu Başkanı ve Jeoloji Mühendisleri Odası Deprem Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Süleyman Pampal, İhlas Haber Ajansı’na açıklamalarda bulundu. “Daha büyük depremleri bekleyebiliriz” Prof. Dr. Pampal, Kahramanmaraş merkezli depremlerden 11 ilin etkilendiğini ve Doğu Anadolu Fayı ile Çardak Fayı’nın deprem üretmeye devam ettiğini anlatarak, şunları söyledi: “Kahramanmaraş, Hatay ve Adıyaman en büyük depremlere kaynaklık eden Doğu Anadolu Fayı’nın üzerinde. Ayrıca Kahramanmaraş’ın ilçeleri, en büyük ikinci depremi üreten Çardak Fayı’nın üzerinde. 6 Şubat’ta birisi 7.8, diğeri 7.6 olmak üzere 2 büyük deprem yaşandı. Bu faylar kırıldı. Ancak bu fayın çevresinde bu kadar büyük deprem üretmeyecek ancak deprem üretme potansiyeli olan başka faylar var. Bu faylar maalesef kırılmaya devam ediyor. Özellikle fayların uç kısmına transfer edilen stres nedeniyle Malatya, Sivas, Adıyaman ve Suriye’de depremler oluyor. Bu depremler olmaya devam edecek. Daha büyüklerini de bekleyebiliriz ancak ne zaman olacağını bilemeyiz.” “Adana’daki faylar 6 Şubat’taki kadar yıkıcı değil” Adana’da bulunan Akçalıuşağı ve Bozdoğanuşağı faylarının 5 ile 6 büyüklüğünde depremler üretebileceğini vurgulayan Prof. Dr. Süleyman Pampal, “Adana’da en son Kasım ayının başında Kozan ilçesinde 5 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Son durumları kontrol etmek için Adana’ya geldik. Adana’da Akçalıuşağı ve Bozdoğanuşağı fayları var. Bu faylar, Kozan, Saimbeyli ve Feke gibi yerleşim alanlarına yakın. Bu faylar kırılıyor. Bu faylar 6 Şubat’taki kadar yıkıcı deprem üretecek faylar değil ama 5-6 büyüklüğü arasında deprem üretebilecek faylar” diye konuştu. “Tüm yapıları depreme dayanıklı hale getirmeliyiz Tüm Türkiye’nin depreme hazırlanması gerektiğini ve yapı stokunun yüzde 80-90’ının depreme dayanıklı olmadığını anlatan Prof. Dr. Süleyman Pampal, “Ülkemizi bir seferberlik ruhuyla depreme hazırlamamız lazım. Bunun içinde bir kentsel dönüşüm yasası çıktı. Bu yasa gelişerek devam ediyor. Ülkemizdeki yapı stokunun yüzde 80-90’ı depreme dayanıklı değil. Bu çerçevede yapı stokunu güçlendirmekten başka çaremiz yok. Riskleri azaltmamız lazım. Tehlike var, tehlike büyük ama tehlike her yer için var. Türkiye’nin santimetrekaresi yok ki tehlikeden muaf olsun. O halde yapacağımız tek bir şey var oda vatandaşlarımızı bilgilendirip, bilinçlendirmek. Tüm yapıları depreme dayanıklı hale getirmeliyiz. Öyle ayrı, gayrı değil, herkesin bu işin altına elini koyması lazım. Çünkü deprem gelirse kimseyi ayırmıyor. El ele verip bu problemi çözmemiz lazım” ifadelerini kullandı. “İstanbul yıkılırsa Türkiye altında kalabilir” Beklenen İstanbul depremi hakkında da konuşan Prof. Dr. Süleyman Pampal, 7 ve üzeri bir depremin meydana geleceğini anlatarak, “7 ve 7,5 arası bir deprem bekliyoruz. 7,2 civarında bir depremin olmasını temenni ediyorum. Bu temenniyle olacak bir şey değil ama üst sınır ve alt sınıra baktığımızda alt sınıra yakın olsa keşke. İstanbul’un yapı stokunu dikkate aldığımızda sonuç çok kötü olabilir. İstanbul yıkılırsa Türkiye altında kalabilir. Hepimiz kalabiliriz. Onun içinde İstanbul, Ankara, İzmir ve Adana diyerek şehirleri ayırmadan tüm Türkiye’yi depreme hazırlamalıyız” dedi.