GÜNDEM - 12 Aralık 2024 Perşembe 23:31

Suriye’de 21 yıl işkencelerle dolu hapis yatan Mehmet Ertürk, o günleri unutmak istiyor

A
A
A

Suriye’de Esad rejiminin devrilmesinin ardından Şam’daki Far Falastin hapishanesinden özgürlüğüne kavuşan 53 yaşındaki Mehmet Ertürk, Kilis’te ailesinin yanında 21 yıllık hasreti gideriyor. O kötü günleri unutmaya çalışan Ertürk, hapishanede yaşadığı zulmü anlattı.

Muhaliflerin Suriye’de Esad rejimini devirmesinden sonra hapishanelerdeki binlerce kişi de serbest bırakıldı. Bu hapishanelerden biri olan ve Suriye Muhaberatının işkence merkezi olarak da bilinen Far Falastin Hapishanesi’nde 21 yıl zulüm gören Kilisli Mehmet Ertürk özgürlüğüne kavuşmanın sevincini yaşıyor. Kilis’e bağlı Mağaracık köyünde ailesine 21 yıllık esaretin ardından kavuşan 53 yaşındaki Mehmet Ertürk, yaşadığı kötü günleri unutmaya çalışıyor. Far Falastin hapishanesinde hayatının en zor günlerini geçiren Ertürk, bir ömür boyu unutamayacağı işkence dolu günlerini İhlas Haber Ajansı’na anlattı.

Adeta bir bayram havasının yaşandığı evinde her gün yakınlarının ziyaret ettiği Ertürk, umutlarını artık yitirdiklerini ve asla kurtulamayacaklarını düşündüğünü söyledi.

Hapishanede yaşadığı zulmü anlattı

Yerin metrelerce altında yer alan zindanlarda çok kötü koşullarda yıllarca yaşamak zorunda kaldığını anlatan Ertürk, bu süre zarfında birçok kez işkenceye maruz kaldığını ifade etti. Suriye Muhaberatına bağlı askerlerin her gün buradaki mahkumlara işkence yaptığını belirten Mehmet Ertürk, gündüzleri kesinlikle kimsenin konuşmadığını en ufak bir konuşmada askerlerin dışarı çıkartıp falakaya yatırdıklarını söyledi.

Vücudunda halen gördükleri işkencelere ait yara izlerinin bulunduğunu ifade eden Ertürk, 3 ay betonda yattığını ve hasta olduğunu anlattı. Düzenli beslenemediklerini de ifade eden Ertürk, “Her bir insana akşam yemeğinde çok az yemek verirlerdi. Bunu da verirken bizlere hakaret ve küfür ederlerdi" dedi.

Yaşadıklarını anlatan Ertürk şöyle devam etti:

“Sabah 1 yumurtayı iki mahkuma verirlerdi. Yanında 2-3 tane zeytin de verirler ve bunla birlikte hakaret ederlerdi. Bu süreçte çektiğimiz işkenceyi bir Allah bilir. Şuanda kendimi burada hissetmiyorum halen cezaevindeyim gibi düşünüyorum bazen. O günleri unutamıyorum. Bir zamanlar hastalandım 45 kilograma kadar düştüm. Revire çıktım doktor beni dövdü. Ben ilaç istedim, o da bana ‘Ne zaman ölürsen ilaç veririz sonra da seni dışarıda aç bekleyen köpeklerin önüne atarız’ dedi. Koğuşta bir çok mahkumun öldüğüne şahit oldum. Birisi öldüğünde yakasından tutarak sürükleyip götürüyorlardı. Her gün böyle 4-5 kişinin götürüldüğünü görürdüm.”

95 kişilik koğuşta kaldıklarını ve yatacak yer bulamadıklarını belirten Ertürk, 21 yıllık esaretin ardından muhaliflerin Esad rejimini devirmesi ile hapishanelerdeki mahkumların özgürlüklerine kavuştuğunu söyledi. Şam’ın düştüğü gün sabah erken namaza kalktığını ve o sırada dışarıdan silah sesleri duyduklarını da söyleyen Ertürk, “Yanımdaki arkadaşa kalk dedim kesin bizi kurşuna dizecekler dedim. Bir süre sonra kapılar açıldı ve muhalifler bize çıkmamızı söyledi. Önce kadınlar çıktı sonra en son ben çıktığımda ne olduğunu sordum. Milli Suriye Ordusundan bir asker benim Türk olduğumu öğrenince bana özel ilgi gösterdi. Dışarı çıktığımıza inanamadım. Dizlerim halen titriyordu. Ben bizi öldürecekler diye düşünüyordum. Sonra özgülüğümüze kavuşunca dualar ettik, her yerde sevinç gösterileri vardı” diye konuştu.

Hapishanede özellikle Türk mahkumlara daha fazla işkence yapıldığını da ifade eden Ertürk, artık umutlarını kestikleri bir süreçte özgürlüklerine yeniden kavuştukları için mutlu olduğunu söyledi. Bu süreçte Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a da teşekkür eden Ertürk, kendisi ile görüşmek istediğini de sözlerine ekledi.

“Öleceksem de Türk topraklarında Türk Bayrağına sarılarak ölmek istiyorum” diyerek memleketine gelmenin sevincini yaşayan Ertürk, Suriye’ye gittiğinde çocuklarının küçük olduğunu şimdi ise hepsinin büyümüş ve 3’ünün evlenmiş olduğunu söyledi. Ertürk, kendisinin olmadığı süreçte köydeki komşularının da ailesine destek verdiğini ve bundan dolayı herkese teşekkür etti.

Babalarına kavuşan çocuklarının mutluluğu

Babası Suriye’de tutuklandığında 11 yaşında olan Mustafa Ertürk ise yıllar sonra babasına kavuşmanın mutluluğunu yaşadığını belirterek, “Bu duygular tarif edilemez. Siz hiç gördünüz mü bir ölünün mezardan kalkıp geldiğini, biz bunu gördük. Babam ilk geldiğinde beni tanıdı ancak diğer kardeşlerimizi tanımadı” diye konuştu.

Mehmet Ertürk’ün en son 9 yaşındayken gördüğü kızı Aynur Ertürk’te babasının sesi ve hayal meyal hatırladığı yüzünü hiç aklından çıkarmadığını söyleyerek “Çok güzel bir duygu bu. Biz artık umudumuzu kesmiştik. Bizim için sürpriz oldu babamın gelişi” şeklinde konuştu.

Babasının 6 aylık iken gittiği Merve Ertürk de, "Ben hiç görmedim babamı, farkı bir duygu bu. Bunda yıldan sonra babama kavuşmam benim için güzel bir duygu oldu” dedi.

Ertürk’ün eşi Hatice Ertürk de, 13 yıldan fazladır kendisinden haber alamadıkları eşinin yeniden aralarına dönmesine çok sevindiklerini söyleyerek, "Çok mutluyuz Allah buna vesile olandan razı olsun” diye konuştu.

Cahit Özçelik

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Bakan Kurum, TBMM’de 2025 Bütçe Görüşmeleri kapsamında sunum yaptı Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, “Şu an itibarıyla hak sahibi vatandaşlarımız için inşa edilmesi gereken konutların yüzde doksan üçünün inşası başlamıştır. Yüzde doksan üç. Bu yılsonu itibarıyla yani 20 gün sonra konutların yüzde 45’i de vatandaşlarımıza teslim edilecektir” Bakan Kurum, TBMM genel Kurulu’nda düzenlenen 2025 Merkezi Yönetim Bütçe ve 2023 Kesin Hesap Kanun Teklifi görüşmelerine katıldı ve milletvekillerine sunum yaptı. Kurum, deprem konusunda, “Son birkaç yıl içerisinde Elazığ, Malatya ve İzmir depremleriyle büyük acılar yaşadık. O acı günlerde devlet, millet el ele verdik. 45 bin yeni yuvamızı seferberlik şuuruyla, anlayışıyla sokak sokak Elazığ’da, Malatya’da vatandaşımızla el ele vererek inşasını gerçekleştirdik ve hızlıca milletimize teslim ederek aziz milletimizin dualarını aldık. 6 Şubat 2023’te 120 bin kilometre karelik alanı ve 14 milyon insanımızı etkileyen asrın felaketiyle yine derin bir hüzün yaşadık. Ama tek bir an bile ümitsizliğimizi kaybetmedik. Ümitsizliğe kapılmadık ve 11 ilimizde yaşayan vatandaşlarımız için devletimizin tüm imkanlarını seferber ettik. Tarihte eşi benzeri görülmemiş bir hızla ilk 3 ay içerisinde 11 ilde, köylerimizde, ilçelerimizde 180 bin yeni yuvamızın inşasını başlattık. Böylece cumhuriyet tarihinin en büyük deprem konut seferberliğini asrın inşasını başlatmış olduk. Şu anda deprem bölgesinde afete dirençli konutlarımızı bir saat daha erken sunma motivasyonuyla çalışıyoruz” ifadelerini kullandı. Bakan Kurum şu şekilde konuştu: “11 ilimizde 174 ayrı alanda ve toplamda 3 bin 481 şantiyede eş zamanlı olarak iş makinelerimiz dur durak bilmiyor ve bu şantiyelerde tam 182 bin işçi, emekçi, mimar, mühendis kardeşimiz alın teri döküyor. Seçimden önce ’Recep Tayyip Erdoğan bu enkazın altında kalır’ diyen muhalefete rağmen 11 ilimizde 453 bin hak sahibi vatandaşımız için inşasını başlattığımız 390 bin ve yerinde dönüşen konutlarımız 29 bin ve iş yerleriyle beraber toplamda 419 bin 35 konutumuzun iş yerimizin inşasını başlattık. 30 Kasım’da da Sayın Cumhurbaşkanımızın teşrifleriyle al bayraklarıyla o meydanları dolduran aziz milletimizin destekleriyle dualarıyla da milletimize 155 konutun anahtarlarını teslim ettik. Sayın Özgür Özel beş gün önce bu kürsüde tam da anlatamamakla birlikte buradaki rakamları kendince yorumladı. Şimdi ben gazi meclisimizden doğrusunu tane tane anlatayım. Şu an itibarıyla hak sahibi vatandaşlarımız için inşa edilmesi gereken konutların yüzde doksan üçünün inşası başlamıştır. Yüzde doksan üç. Bu yılsonu itibarıyla yani 20 gün sonra konutların yüzde 45’i de vatandaşlarımıza teslim edilecektir. Siz isteseniz de istemeseniz de 2025 yılı sonu geldiğinde 11 ilde evine girmeyen afetzede kardeşimiz kalmayacak.” İstanbul Vaniköy’deki kaçak yapılaşmayla ilgili sürecin titizlikle takip edildiğini ifade eden Bakan Kurum, “Gözümüz Boğaz’da” diyerek şöyle konuştu, "Kamuoyunun da yakından takip ettiği üzere Vaniköy’de inşa edilen kaçak yapılaşmayı il müdürlüğü ekiplerimiz tespit etti. Biz de konuya hemen müdahale ettik. İlgili belediyeye gerekli uyarıları şeffaf bir şekilde yaptık ama maalesef dinlemediler. Biz de bu meseleyi hızlıca çözmek için yıkıma başladık ve tamamladık. Ve buradan çıkan enkazı alıp oraya buraya dökmedik. Hemen geri dönüşüme gönderdik. Bölgeyi önce temizledik, ardından zeytin ağaçlarıyla, servilerle, defnelerle, çamlarla bezedik” Kurum şunları kaydetti: “Buradan tekrar söylüyorum, gözümüz Boğaz’da. ‘Yine bir punduna denk getiririm, ufak ufak villamı yaparım ya da yapanlara göz yumarım’ diyenler varsa bundan vazgeçsin. 7 gün 24 saat takip ediyoruz. Boğaz’da bir santim kaçak yapıya bile izin vermeyeceğiz. Tespit ettiğimiz an, hemen yıkacağız. Türkiye’nin inci gerdanlığı olan Boğazımızın kirletilmesine asla müsaade etmeyeceğiz.” İzmir Körfezi’ne yönelik olarak Kurum, “Bakanlık olarak hemen bölgede incelemelerimizi tamamladık. İzmir Körfezi bilim kurulumuzu oluşturduk. 15 maddelik acil eylem planını ortaya koyduk. Plan Bütçe Komisyonu’nda körfezden geçirdiğimiz suyu gösterdiğimiz anda heyecan anları gördük. Orada su getirdiğimiz için maalesef vekillerimizin bu noktada ellerinin ayaklarını karıştığına şahitlik ettik. Ama sakin olun. Rahat olun. Bu sefer yanımda bir fotoğraf getirdim. 2034 yılına ait bir fotoğraf. İzmir Körfezi. Sayın Özgür Özel yapay zekayla adaylarımızı belirliyoruz. Biz de yapay zekanın belirlediği adayların yönettiği belediyeleri soralım dedik. Uygulamaya İzmir Körfezi’nin şu andaki durumunu, oksijen durumunu, amonyak, mevcut arıtma kapasitesini yazdık. Eğer İzmir Büyükşehir Belediyesi gerekli önlemleri almazsa 2034 yılında körfezin ne durumda olacağını sorduk. Balıkların yaşamlarının son bulduğu, mavinin siyaha döndüğü, kokuya kirliliğe dayanmayıp İzmir’in terk edildiği görüntüyü görüyoruz, köhneleşmiş evleri görüyoruz. İşte, yapay zekayla belirlenen belediye başkanının elindeki İzmir Körfezi, müdahale edilmezse, 10 yıl sonra maalesef böyle olacak. Demek ki neymiş sayın vekillerim; İzmir’e yapay zeka değil, yapan zeka lazımmış. Güzel İzmir’imiz merak etmesin dün Haliç’i, bu iş bilmez yönetimlerin elinden nasıl terk etmediysek bugün de İzmir’i terk etmeyeceğiz” diye konuştu. Kurum, kendilerinin eylem planı ortaya koyduklarını belirterek, “Belediyelerin, OSB’lerin atık su arıtma tesislerine maddi destek verdik. Dere yataklarının ıslahını yaptık. Ergene Havzası’nda; 30 biyolojik, 14 İleri Biyolojik atık su arıtma tesisi yaptık. Bugün bu tesislerde kentsel atık suyun yüzde 92’sini arıtıyoruz. Ama arıtmayla yetinmiyoruz, tüm tesisleri 7/24 izliyoruz. Sadece 2024 yılında bile, 323 denetim gerçekleştirdik. Tam 39 işletmeye ceza verdik, bir işletmeyi kapattık. Türkiye’nin en büyük çevre yatırımlarından biri olan Ergene Projesi için tam 47 milyar liralık yatırım yaptık." dedi. Bakan Kurum, Ergene havzasını kirleten Tekirdağ Belediyesi’ne 31 kez ceza kestiklerini söyleyerek, “Mucize beklemeyin. Bu şişeden cin çıkmaz. Bu şişeden çıksa çıksa CHP Belediyeciliği kiri, pası, bozuk sicili çıkar” ifadelerini kullandı. Kurum, DEM Parti Bingöl milletvekili Ömer Faruk Hülakü’ye cevap vererek, “Siz önce PKK’nın yaktığı ormanlarının hesabını sorun. Madem çevreciydiniz, terör örgütü ülkemizin akciğerlerine kast ederken, ormanlarımızı yakarken, neden çıkıp bir laf etmediniz? O güzelim ormanlar, hayvanları, bitkiler, köyler yanarken neredeydiniz? Biz çevreciliği ne sizden ne de ellerinde Haliç’in çamuru olan ortaklarınızdan öğrenecek değiliz” diye konuştu.