YEREL HABERLER - 13 Kasım 2012 Salı 09:57

BAŞKAN ÖZHASEKİ SAHTE HESAPLARLA İLGİLİ HUKUKİ YOLLARA BAŞVURACAK

A
A
A
BAŞKAN ÖZHASEKİ SAHTE HESAPLARLA İLGİLİ HUKUKİ YOLLARA BAŞVURACAK

Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki, sosyal medyada açılan sahte hesaplarla ilgili olarak hukuki yollara başvuracağını duyurdu.
Başkan Özhaseki, twitter hesabından attığı mesajlarda kendi adına açılan sahte hesaplar olduğunu ve bu hesaplarla ilgili olarak hukuki yollara başvurulduğunu bildirdi.
Başkan Özhaseki`nin twitter hesabından attığı mesajlar şu şekilde:
-Sosyal medyada http://twitter.com/mehmetozhaseki ve http://facebook.com/mehmetozhaseki dışındaki hiçbir hesap bana ait değildir.
- Bu iki hesap dışında ismim kullanılarak açılmış başka hesaplara itibar edilmemesini rica ediyorum
- Bir değişiklik durumunda bu iki hesaptan duyuru yapılacaktır. Sahte hesapları açan ve yönetenlerle ilgili hukuk yoluna başvurulmaktadır.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Adana Uzmanı açıkladı: “Yılbaşı filmleri yetersizlik ve eksiklik duygusunu tetikleyebilir” Psikolog Buse Şimşek, yılbaşı temalı filmlerin mutluluk hormonlarını tetiklemesinin aksine yetersizlik ve eksiklik duygularını öne çıkartabileceğini söyledi. Yılbaşı dönemi, çoğu kişi için bir yılın bitişiyle birlikte yeni bir yılın başlangıcını bildirir. Onma Psikoloji’den Psikolog Buse Şimşek, yılbaşı filmlerinin bazı eksik duyguları ortaya çıkartabileceğini vurguladı. "Bireyler için, daha çok teselli veya kaçış alanı sunabilir" İhlas Haber Ajansı’na konuşan Psikolog Şimşek, “Sıcak aile ortamı, insanlarla bağ kurmak, affetmek, affedilmek, kişisel değişimler ve başlangıçlar yılbaşı filmlerinde görmeye alışık olduğumuz temalardır. Bu temalar, kişinin iç dünyasında güven, aidiyet ve umut gibi pozitif duyguların canlanmasına yol açabilirken duygusal açıdan zorlu bir yıl geçiren bireyler için, daha çok teselli veya kaçış alanı sunabilir” dedi. “Nostalji, duygusal olarak bizi rahatlatan bir araç görevi görür” Yılbaşı filmlerinin hayal kurmayı da geliştirebileceğini vurgulayan Şimşek, daha sonra şunları söyledi: “Yılbaşı filmleri genellikle masalsı ve mutlu sonla biter. Bu da, bizde “her şeyin çok güzel olabileceği” mesajını pekiştirir. Mutlu son ile biten filmler izlemek, beynimizdeki dopamin seviyesini arttırırken daha iyi hissetmemizi sağlayabilir. Özellikle de ’Yeni yıl, yeni başlangıç’ fikrine yoğunlaşan filmler, bize değişimin mümkün olduğunu hatırlatır. Ailece izlenen filmler ya da arkadaşlarla yapılan film geceleri, kişide nostaljik bir etki oluşturabilir. Bu da kişide çocukluk hatırlarını çağrıştırır. Nostalji, duygusal olarak bizi rahatlatan bir araç görevi görür. Nostalji sağlayan bu tür hatıralar daha güvende hissetmemizi ve pozitif duygulara odaklanmamızı sağlar.” “Yılbaşı filmleri herkes için pozitif bir etki oluşturmaz” Filmlerin negatif etkilerinin de olabileceğine dikkat çeken Onma Psikoloji’den Psikolog Buse Şimşek, “Elbette, yılbaşı filmleri herkes için pozitif bir etki oluşturmaz. Özellikle yalnızlık hissi yaşayan kişiler için bu filmler, var olan yetersizlik ve eksiklik duygusunu tetikleyebilir. Filmlerde gördüğümüz ’mükemmel yılbaşı’ senaryoları, gerçek hayatın kaotik ve eksik yanlarıyla karşılaştırdığımızda hayal kırıklığı oluşturabilir. İşte bu noktada kişinin kendini bu tür ideallerle kıyaslamaması önemlidir” dedi. Öte yandan Psikolog Şimşek, “Yılbaşı dönemi geldiğinde televizyonlarda da sıkça rastladığımız yılbaşı filmleri, iyi hissetme, umut etme ve bağ kurma gibi duyguları harekete geçirerek üzerimizde psikolojik anlamda destekleyici bir rol oynayabilir. Bu yüzden, bu tür filmleri ’ilham kaynağı’ olarak görmeliyiz ve gerçek hayatta yapılabilecek küçük ama anlamlı değişimlere kapı aralamalıyız. Bu yılbaşında, sıcak bir battaniye altında sevdiğiniz bir filmle kendinize biraz huzur ve keyif hediye edin. Unutmayın, her yeni yıl yeni bir başlangıçtır” ifadelerini kullandı.
Tekirdağ Tekirdağ’da vatandaşın lağım isyanı Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde bir vatandaş, sağanak yağışlarda lağım suyu basan apartman bodrumu nedeniyle mağdur olduklarını dile getirdi. Eski Sanayi mevkisindeki Tekirdağ Caddesi sakini Serdal Sağkol, altyapı ile ilgili yaşadıkları sorunları dile getirdi. Sağkol, şiddetli yağışlarda apartman bodrumunu lağım sularının bastığını, ağır kokudan rahatsızlık duyduklarını ve suyu tahliye etmekten bıktıklarını ifade etti. Fabrika işçisi Serdar Sağkol, “Başkanlar sizden rica ediyoruz bu sorunumuzu halledin lütfen. Başka nereye başvuralım, sesimizi duyun artık. Kayıtlara bakın, yıllarca ayda bir TESKİ’ye arıza bildiriminde bulunduk. Çoğu zaman cebimizden karşıladık. Rögar ana kanal hattı boruları küçük olduğu için kaldırmıyor. Yağmur suları ile birleşen kanalizasyon gideri de tıkanınca binamızın bodrumunu lağım suları basıyor. TESKİ’yi arıyoruz, ayda bir temizletiyoruz ama yağmur yağdığında biz yine perişan oluyoruz. Lağım kokusu yüzünden apartmanda duramıyoruz. Biz bu durumdan artık bıktık yetkililerin bir an önce çözüm bulmasını bekliyoruz. Vallahi de şikayet etmeye bıktık. Burada çözüm önerimiz ne? Boru hattının yeniden değiştirilerek büyük boru takılıp sorun giderilebilir. Biz de bu dertten kurtulabiliriz. Sadece biz yokuz burada eski sanayi dükkanları da var. Mikroptan hasta olacağız, sonuçta biz de insanız” dedi.
İstanbul El titremesi şikâyeti ile karaciğer kanseri olduğunu öğrendi, kadavradan nakil ile hayata tutundu Sol elindeki titreme nedeniyle hastaneye başvuran Rıza Gönen, siroza bağlı gelişen karaciğer kanseri olduğunu öğrendi. Ailesinden karaciğer nakli için donörü olmayan Gönen, organ nakli için bekleme sırasına girdi. Ancak normalde uzun organ bekleme süreleri olmasına rağmen, çok kısa bir zaman içerisinde kadavradan nakil bularak sağlığına geri kavuştu. Hastalığını tesadüfen öğrendiğini belirten Gönen, organ naklinin ne kadar önemli olduğunu anladığını ifade etti. Kütahya’da yaşayan 62 yaşındaki Rıza Gönen, el titremesi şikâyeti ile gittiği hastanede siroz zemininde gelişen karaciğer kanseri olduğunu öğrendi. İstanbul’a giden Gönen, İAÜ VM Medical Park Florya Hastanesi’nde tedavi görmeye başladı. Burada tesadüf eseri, kendisine uyumlu organı kısa sürede kadavradan buldu. Doktorların başarılı operasyonu sonucunda hayata tutunan Gönen, yaklaşık 1 ay önce hastalığını tesadüf eseri öğrendiği belirtti. Gönen, bu süreçte organ naklinin ne kadar önemli olduğunu anladığını dile getirdi. “Kadavradan organ nakli yapma şansı elde ettik” İAÜ VM Medical Park Florya Hastanesi Organ Nakli Doktoru Prof. Dr. Bülent Ünal, “Her yıl yüzlerce hasta organ nakli bekleme listesinde hayatını kaybediyor. Ancak Rıza Bey çok şanslı, organ nakli sırasına girdikten çok kısa bir süre içerisinde organ nakli olma şansını elde etti. Hastamızın uzun zamandır siroz hastalığı ve siroz zemininde gelişmiş bir karaciğer tümörü vardı. Bu tarz hastalarımızı canlı vericileri yoksa organ nakli sırasına alıyoruz. Fakat bu, organ bağışında yaşanan yetersizlikler nedeniyle uzun bir süre bekleme süresi demek. Sorun şu, bu hastaların uzun bir süre bekleme zamanları yok. Ancak nadir rastladığımız bir şekilde, hastamızı listeye aldıktan bir ay içerisinde İstanbul dışından çıkan bir karaciğer Sağlık Bakanlığı tarafından sunuldu. Böylece kadavradan organ nakli yapma şansı elde ettik. Şu an her şey yolunda. Hastamızı bundan sonraki yaşamında sağlıklı bir hayat bekliyor olacak” şeklinde konuştu. “Türkiye canlı vericili karaciğer naklinde dünyada bilinen bir ülke” Konuşmasına devam eden Prof. Dr. Ünal, “Karaciğer olarak organ yetmezliği tanısı konulduktan sonra hastalarda maalesef uzun bir ömür beklentisi olmuyor. Karaciğer naklinde tabii ki de ölüm riski var. Fakat dünyanın en fazla bu işi yapılan merkezlerinde bile çok düşük de olsa ölüm riski var. Türkiye özellikle canlı vericili karaciğer naklinde dünyada başarılarıyla bilinen bir ülke. Çok fazla canlı vericili karaciğer nakli yapıyoruz. Türkiye’de yılda ortalama bin 500 karaciğer nakli yapılıyor. Bunların sadece yüzde 10’nu kadavradan yapılıyor. Organ bağışı konusunda sorunumuz var. Bu sorunu çözmemiz gerekiyor. Türkiye’de 5 bin kadar karaciğer nakli bekleyen vatandaşımız var. Bunlardan sadece bin kişiye nakil gerçekleştirebiliyoruz. Bu yüzden organ bağışını konusunda çok fazla bilinçlenme gerekiyor” diye konuştu. “Bu hastalığın en önemli tedavi yöntemi organ nakli” Karaciğer yetmezliğinin kronik bir hastalık olduğunu belirten İAÜ VM Medical Park Florya Hastanesi Organ Birimi Doktoru Prof. Dr. Abuzer Dirican ise, “Hastamızınki de kronik bir rahatsızlıktı. Hastamız genel durumunun farkında değildi. Hastamızın lezyonu çok büyük değildi, 4 santim civarındaydı. Kadavradan karaciğer nakli olma hakkı vardı. Canlı vericisi maalesef yoktu. Hastamızın şansı, çok kısa sürede nakil bulunmasıydı. Çok başarılı bir nakil oldu. Hastalık tam olarak siroz zemininde gelişen karaciğer kanseri olarak adlandırabiliriz. Hepatit B görülen hastaların aralıklı kontrole gitmeleri çok önemli. Bu hastalığın en önemli tedavi yöntemi organ nakli yapılmasıdır” ifadelerini kullandı. “Hastalığımı tesadüfen öğrendim” Hastalığının öncesinde bir belirti olmadığını ve tesadüfen fark ettiğini belirten Rıza Gönen, “Sadece sol elimde titreme oluyordu. Oturduğum sitede komşumuz olan iki doktor arkadaşımızın önerisiyle muayene olmaya gittim. Muayene sonucunda bende kitle tespit edildiğini söylediler. Ardından acil olarak İstanbul’a sevk edildim. Birkaç doktor araştırması yaptıktan sonra İAÜ VM Medical Park Florya Hastanesi’nde geldik. Burada muayene olduk. Muayene sonucunda siroz olduğum ortaya çıktı ve nakil zorunluluğum olduğumu söylediler. Fakat nakil şansı az (bağış sayısı yetersiz) ve sıra gelme durumu çok zordu. Nakil beklerken bu süreçte birkaç tedavi yöntemine başvurduk süreci uzatmak amacıyla. Ancak aradan sadece iki gün geçtikten sonra doktorlar organ nakli müjdesi için beni aradı. Önce telefonum kapalı olduğu için ulaşamadılar. O gece benden sonra sırada bekleyen iki kişiyi daha aradılar. Ancak tesadüf eseri onlara da ulaşamamışlar. Sabah son kez tekrar beni aradılar ve bana ulaştılar. Trafik kazasında hayatını kaybetmiş bir vatandaşımızın organ bağışında bulunduğunu ve bu organın bana uygun olduğunu söylediler. Biz de apar topar hastaneye gittik. Testler yapıldı, ameliyat oldum ve karaciğer nakli gerçekleşti. Ameliyat sonrası şu anda çok iyiyim. Organ bağışı konusunda kesinlikle toplum olarak daha fazla bilinçlenmemiz gerekiyor. Ben hastalığımı tesadüfen öğrendim. Buraya kadar da tesadüfen geldim. Ben ilk kan testi verdiğimden bugüne kadar 3 haftalık süreç içerisinde sağlığıma kavuştum” dedi.