POLİTİKA - 27 Aralık 2024 Cuma 18:58

Hulusi Akar: “Suriye’ye destek verdik, vermeye de devam ediyoruz”

A
A
A

TBMM Milli Savunma Komisyonu Başkanı Hulusi Akar, "Suriye’nin toprak bütünlüğü önemli, hiçbir teröriste imkan ve fırsat verilmeyecek. Buna PKK ve YPG de dahil. Türkiye olarak destekledik ve desteklemeye de devam ediyoruz. Fırat’ın batısında PKK ve YPG kalmadı" dedi.

TBMM Milli Savunma Komisyonu Başkanı Hulusi Akar, Bursa Teknik Üniversitesi Mimar Sinan Yerleşkesi’nde ’Türkiye’nin Savunma ve Güvenlik Meseleleri’ konulu konferans gerçekleştirdi. Türkiye’nin dış politikasına dair açıklamalarda bulunan Akar, Suriye meselesine değinerek, "Biliyorsunuz bir çocuk 15 Mart 2011’de bir çocuk duvara yazı yazdı. O çocuğu katlettiler. Onun devamında 8 Aralık 2024’e kadar gelişmeler oldu ve 61 yıllık Esad rejimi yerle bir oldu. Zalimler mutlaka belasını bulur, er veya geç. Biz Türkiye olarak başlangıçtan beri her türlü nezaketi gösterdik. Diplomatik ilişkiler çerçevesinde ilişkilerimizi düzeltmek için Esad ile birçok temaslar oldu. Fakat bunların hiçbiri karşılık görmedi, geldikleri nokta da mağlum. Sonra da enkaz bırakarak ülkelerini terk ettiler. Biz her zaman Suriye’nin toprak bütünlüğünden yana olduk. Burada Suriye Milli Ordusu (SMO) var. SMO hiçbir şekilde Wagner gibi değil, herhangi bir şekilde yapay bir oluşum değil. Bu Esad’a karşı Suriye içinde muhalefetin ordusu, bizzat Suriye’nin bağrından çıkmış olan ordu. Ahmet Hüseyin eş-Şara şu anda yönetimin başında ve verdiği talimatlarla bütün silahlı gurupların Milli Savunma Bakanlığı bünyesinde toplanma kararını verdi. Suriye toprak bütünlüğünden yana olduklarını ifade ettiler. Bunlar önemli açıklamalar. Suriye içerisindeki çeşitli 13 gurubu topladılar. Bu guruplar batılıların kayıtlarında terörist olarak kayıtlıydı. Bu guruplar Askeri Operasyon Komutanlığı adı altında toplanıp 21 Kasım’da bir operasyon başlatıldı. Umulmadık bir şekilde Şam’a kadar gitti. Şu anda kurdukları düzen çerçevesinde Türkiye her türlü insani desteği sağlıyor. Milli İstihbarat Başkanımız ve Dışişleri Bakanımız görüştü. Birçok ülke oraya heyetler gönderdiler, tanıdılar. Ahmet Hüseyin eş-Şara’nın yaptığı açıklamalar gerçekten önemli. Suriye’nin toprak bütünlüğü önemli, hiçbir teröriste imkan ve fırsat verilmeyecek. Buna PKK ve YPG de dahil. Türkiye olarak destekledik ve desteklemeye de devam ediyoruz. Fırat’ın batısında PKK ve YPG kalmadı. Doğusunda hala var, bunların silah bırakması için mevcut yönetim teklifte bulundu. Durum çok hassas titizlikle takip etmek lazım” ifadelerini kullandı.

“3. Dünya Savaşı ortamına girdik”

Sıkça sorulan “3. Dünya Savaşı başladı mı” sorusuna cevap veren Akar, “Birçok kez soruluyor, 3. Dünya Savaşı başladı mı diye. Savaş 3’e ayrılır, hazırlık safhası vardır, savaşın kendisi ve bittikten sonra yaraları sarma safhası vardır. Şu an hazırlık safhası var. Karşılıklı olarak konuşma, görüşme var. Herkes birbirleriyle temasta, ittifaklar kurulmaya çalışılıyor. Bazı protokoller yapılıyor. İletişimin bu denli yüksek olduğu ve silahların anormal bir şekilde öldürücü gücünün arttığı bir dönemde gerçekten tetiğe basmak zor. Dolayısıyla taraflar da bu anlayışla olabildiğince ihtiyatlı bir şekilde ilerliyorlar. Fakat bir savaş ortamına girdiğimizi bilelim” dedi.

Hulusi Akar: “Suriye’ye destek verdik, vermeye de devam ediyoruz”

"YPG ve PKK arasında bir fark yok"

Batılı devletlerin YPG’yi kendi çıkar amaçları doğrultusunda kullandığını fakat YPG’nin de PKK gibi bir terör örgütü olduğunu söyleyen Akar, “Ukrayna ve Rusya savaşıyor peki Amerika savaşta mı, değil. Ama savaşta. Avrupa savaşta mı, değil ama savaşta. Çünkü her şeyiyle savaşın içerisindeler. Dolayısıyla savaş ilan etmeden savaşta oluyorlar. Bunun devamında da şöyle bir şey var. Ben savaşayım ama savaşmayayım. Bunun adı da ‘vekalet savaşları’. Dolayısıyla PKK ve PKK’dan hiçbir farkı olmayan YPG’yi kendi amaçları için kullanıyorlar. Türkiye’yi bölmek için, engellemek için kullanıyorlar. Tekrar söyleyeceğiz PKK’nın YPG’den hiçbir farkı yok. Amerikalı ve Avrupalı muhataplarımızla konuşurken PKK’nın YPG’den bir farkı olmadığını söylüyoruz, ‘YPG farkı bir şeydir’ demeyin diyoruz. YPG ile çalışmak zorundayız derseniz yanlış ama çalışın. Ama siz derseniz ki PKK’nın YPG’den farkı yok o zaman kavga ederiz” şeklinde konuştu.

"Türkiye uluslararası arenada söz sahibi ülke konumunda"

Türkiye’nin geldiği noktada gurur duyulması gerektiğini belirten Akar, "Türkiye’nin tarihiyle, değerleriyle, nüfusuyla, coğrafyasıyla, etkin, caydırıcı ordusuyla büyük bir devlet olduğunu hissedin. Eksiklerimiz var mı, var. Fakat bizim tarihimizden aldığımız ilhamla, asil milletimizin sevgisi ve duasıyla çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Allah’ın izni ile tüm eksikliklerimizi tamamlayıp çok daha iyi noktaya geleceğiz. PKK, YPG, FETÖ, DAEŞ’i kullanarak bize zarar vermek istiyorlar. Bunlara meydan vermeyeceğiz. Silahlı Kuvvetlerimizle devamlı mücadele fakat bir yandan da 85 milyonun tek yürek tek yumruk olması lazım. Bu da eğitim, insan ve vatandaş olma şartıyla olacak. Bu şekliyle Türkiye geldiği noktada gerçekten gurur verici seviyededir. Uluslararası ortamda Türkiye artık özne haline geldi. Türkiye’yi seversiniz, sevmezsiniz fakat Türkiyesiz bir hesap yapamazsınız. Türkiye ile mutlaka konuşmanız, anlaşmanız lazım, Türkiye’nin onayının olması lazım” dedi.

Konferansın devamında Akar öğrencilerden gelen soruları yanıtladı. Program Bursa Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Naci Çağlar’ın TBMM Milli Savunma Komisyonu Başkanı Hulusi Akar’a İznik Çinisi vazo taktim etmesi ile sona erdi.

Abdullah Bozkurt

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir Sağlık çalışanlarından kanser hastalarına moral konseri İzmir’de sağlık çalışanları, onkoloji servisinde tedavi gören kanser hastalarına moral konseri verdi. Tedavi gören kanser hastalarına moral vermek amacıyla İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Türk Halk Müziği korosu tarafından etkinlik düzenlendi. Etkinlikte, Onkoloji ve Kemoterapi Ünitesi’nde tedavi gören kanser hastalarına konser verildi. Aralarında sağlık çalışanlarının da bulunduğu müzik grubu tarafından hastalara şarkılar söylendi. Eğlenceli zaman geçiren hastalar hem moral depoladı hem de göbek attı. Hastanedeki sağlık çalışanlarının da eşlik ettiği programda hastaların mutluluğu yüzlerinden okundu. Koronun seslendirdiği eserlere dinleyiciler de eşlik etti. “Hastalarımıza pozitif yansıma olacağını düşünüyoruz” Programa dair konuşan İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekim Yardımcısı Uzm. Dr. Sinem Albayrak, “Kemoterapi ünitemizde tedavi alan onkoloji hastalarımızın moral ve motivasyonu için çeşitli etkinlikler düzenlemekteyiz. Bu sene de yeni yıla girerken hastanemiz Türk Halk Müziği Korosu eşliğinde hastalarımızla buluştuk. Hastalarımızın tedavisine bir katkı ve pozitif yansıma olacağını düşünüyoruz. Hep beraber yeni yılı kutlayarak güzel bir zaman geçirdik. Hastalarımız zor bir tedavi sürecinden geçiyor. Onkoloji uzun bir tedavi yöntemi. Moralleri sağlıklarındaki gerileme hissiyle birlikte bozuluyor. Amacımız, hastaların bu ilaçlarla birlikte hastalığı yenmelerine yardımcı olmak. Psikolojik olarak destek olmak amaçlı biz de etkinlikler düzenliyoruz. Müzikler çalındı, şarkılar söylendi. Hastalar eşlik etti. Onlar için de güzel bir zaman oldu. Bizler de mutlu olduk” diye konuştu. “Onkoloji hastaları bizler için daha kıymetli” Başka kliniklerde de bu tarz etkinlikler yapıldığını kaydeden Albayrak, sözleri şöyle sürdürdü: “Onkoloji hastaları bizler için daha kıymetli. Fiziksel bedenlerinin sağlığı yanında ruhsal sağlık da hepimiz için önemli. Her ikisi bir arada, onların tedavi süreçlerini hem kolaylaştıracak hem de hızlandıracak, daha çabuk yanıt alınacak.”
İstanbul Ambalaj sektörü hedefi yakın pazarlarla yakalayacak Hem bölgenin hem de dünyanın önemli üreticileri arasında yer alan Türk ambalaj sektörü, 2025 yılına büyük beklentilerle başlıyor. Türkiye’nin etrafındaki savaş ortamının yavaş yavaş sona ermesiyle sektörün 2025’in ikinci yarısından itibaren hızla büyümeye başlaması ve 2030 yılına kadar güçlü bir hareket yaşanması bekleniyor. Türkiye’nin ambalajda çok önemli bir ülke olduğunun altını çizen Ambalaj Sanayiciler Derneği Başkanı Zeki Sarıbekır, sektörün yeni pazarların yanında asıl olarak Avrupa’ya ve yakın pazarlara yoğunlaşarak 10 milyar dolarlık ihracat hedefine ulaşacaklarını belirterek, "Suriye’deki savaş bitti, Ukrayna-Rusya Savaşı da mutlaka bitecektir. Bunların ardından o ülkelerde ciddi bir inşaat faaliyeti başlayacak. Ayrıca marketlerdeki gıda rafları da dolmaya başlayacak. 2025 ve sonrası için ümitliyim. Ekonomide tekrar boğa piyasasına döneceğimizi ve 10 yıl boyunca bir yükselişin yaşanacağını düşünüyorum. Bu da ambalaj sektörünü çok olumlu bir şekilde etkileyecektir. Hedef olarak belirlediğimiz 10 milyar dolar ihracat rakamına 2030 gelmeden ulaşacağımıza inanıyorum. Son dönemlerin öne çıkan konularının başında ’nearshoring’ kavramı geliyor. Elimizde nearshoring kavramını en iyi uygulayacağımız Avrupa pazarı var. Çin, zengin Avrupa’ya kuşak yolla ulaşmaya, başka ülkeler aracılığıyla ulaşmaya çalışıyor. Avrupa 15 milyar dolar büyüklüğüne ulaşmış gayrı safi milli hasılası ile dünyanın en zengin ve en önemli bölgelerinden biri. Bizim de birinci hedefimiz. Bunun dışında savaş sonrası Rusya ve Ukrayna ayrı ayrı birer potansiyel olacaktır. Aşağıda da Orta Doğu’yu çevre pazarlarımız olarak görüyoruz. Uzak pazarlar kapsamında Amerika’da önemli fırsatlar görüyoruz ama ilk hedefimiz Türkiye’nin çevresindeki yakın pazarlar olmalı. Önce yakın coğrafyamızı besleyelim" dedi. Tüm sektörleri yakından ilgilendiren sınırda karbon düzenlemesi ve sürdürülebilirlik konularına da değinen Sarıbekir, "Sınırda karbon düzenlemesi coğrafi yakınlık nedeniyle Türkiye için bir avantaj. Bu tip düzenlemeler gündeme geldiğinde şirketlerin ilk sorusu ’bize nasıl destek verecekler’ oluyor. Halbuki destektense karbon salınımını nasıl azaltırım diye uğraşsalar zaten kazanacağız. Bu yeni yasalara, yeni düzenlere uyumlu olursak ve şirketlerimizi uyumlu hale getirirsek o zaman hepimiz kazanırız. Ben ambalaj sektörünün karbon ayak izi ve sürdürülebilirlik gibi yeni endüstri ihtiyaçlarına en çabuk uyum sağlayan sektörlerden biri olacağına inanıyorum. Bütün endüstri ambalajla var oluyor ve ambalajsız bir dünya düşünemeyiz. Bizim ambalaj tüketimini daha da artırmamız lazım. Çevreyi ambalaj kirletiyor diye çok yanlış bir algı var. Tam aksine, çevreyi ambalaj değil insan kirletiyor. Ambalajı yere atarsanız çevreyi kirletirsiniz ama geri dönüştürdüğünüzde veya ayrıştırdığınızda tekrar yeni bir ekonomik ürün olarak ekonomiye katkı sağlar. Japonya kişi başı 600 dolarlık ambalaj tüketiyor ve bunun yüzde 98’ini geri dönüştürüyor. Türkiye’de ambalaj tüketimi kişi başı 300 dolar seviyesinde ve biz bunun ancak yarısını dönüştürebiliyoruz. Ambalajları toplama kısmı şu anda belediyelerde. Onları daha fazla bilinçlendirip geri dönüşüm oranını beraberce artırmamız lazım. Avrupa pazarının hemen yanında Gümrük Birliği’nde bir ülke olmamız Çinlilerin Türkiye’ye bu kadar ilgi göstermesinin en önemli sebebi. Çevre ülkelere baktığımız zaman, özellikle Orta Doğu’da ve Kuzey Afrika’da sanayisi bizim kadar gelişmiş bir ülke yok. Avrupa’ya yakın gidebilecekleri başka bir ülke de yok. En yakın biz olduğumuz için bize geliyorlar. Bu potansiyel büyümeyi görüp gelen ve ilgilenen birçok firma oluyor" diye konuştu.
Rize Rize’deki cinayetin şüphelisi olan ’2 aylık eş’ hakim karşısına çıktı Rize’de kafasından vurularak hayatını kaybeden Aylin Ekşi’nin ölümünün şüphelisi 2 aylık evli olduğu üsteğmen eşi ilk kez hakim karşısına çıktı. Olay, 18 Haziran 2024 Salı günü, akşam saatlerinde Rize’nin Kalkandere ilçesinde meydana gelmiş, İlçe Jandarma Komutanlığı lojmanlarında yaşayan Jandarma Üsteğmen Aydın Samet Ekşi, eşi Aylin Ekşi’nin (40) evde intihar ettiğini iddia etmişti. Olayın ardından gözaltına alınan şüpheli Üsteğmen Ekşi, jandarmadaki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilmiş, çıkarıldığı mahkemece eşini öldürme şüphesi ile tutuklanarak cezaevine gönderilmişti. 2 ay önce evlendiği eşinin ölümü ile suçlanan şüpheli Jandarma Üsteğmen Aydın Samet Ekşi, ilk kez hakim karşısına çıktı. Rize Adliyesi 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlanan sanık Aydın Samet Ekşi, savunmasında Aylin Ekşi’nin kendi hayatına son verdiğini iddia etti. Polise verdiği ifadelerle mahkemede söyledikleri çelişen Aydın Samet Ekşi, söylediklerine itibar edilmesini talep etti. Meslektaşını arayıp bilgi almış Mahkemeye tanık olarak katılan bir vatandaş sanık Samet Ekşi’nin daha önce kendisine eşini öldürmesi veya darp etmesi durumunda olayla kimin ilgileneceğini sorduğunu dile getirerek, "Balayından sonra 1 kez sanık ile sohbet ettiğimiz sırada yine hatırladığım kadarıyla kendisi alkollüydü. Yapmış olduğumuz bu konuşma sırasında sanık Aylin’i vurursam veya döversem bu olaya kim bakar şeklinde bana sormuştu. Ben de kendisine bu olaya savcılığın bakacağını, ancak bu işi polislere devredeceğini, fakat böyle bir şeyin kesinlikle rezillik olacağını ve olmaması gerektiğini söylemiştim" ifadelerini kullandı. Sanık Ekşi’nin sürekli alkol alarak agresifleştiğini de dile getiren tanık, “Sanık hemen hemen her gün saat 20.00’den sonra alkol alırdı, agresifleşirdi ve telefon üzerinden bağırıp çağırıp görüşmeler yapardı” şeklinde konuştu. Maktul eline daha önce silah almamış Aynı lojmanda ikamet eden bir başka tanık ise eşlerinin bir arada olduğu sırada maktul Aylin Ekşi’nin eline daha önce silah almadığını ve silahtan çok korktuğunu dile getirdiğini söyledi. Tanık mahkemedeki ifadesinde, "Olay tarihinden 1 hafta kadar öncesinde 13 Haziran civarında, eşimin bulunduğu ve yine personellerin eşlerinin bulunduğu bir ortamda muhabbet esnasında bir adet silah sesi duyulmuş. Bunun üzerine maktule kendisinin silahlardan çok korktuğunu, eline silah dahi almadığını burada da söylemiş. Ben bu hususu eşimden duydum” dedi. Olay yerinde keşif yapılmasını isteyen mahkeme heyeti, ağırlaştırılmış müebbet istemi ile yargılanan sanık Samet Ekşi’nin tutukluluk halinin devamına karar verdi ve davayı 20 Şubat 2025 tarihine erteledi.