GENEL - 21 Eylül 2020 Pazartesi 10:24

Türkler Yunanlıları, Yunanlılar Türkleri anlattı

A
A
A
Türkler Yunanlıları, Yunanlılar Türkleri anlattı

Yaşar Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr.

Yaşar Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Uğur Oral’ın Türkiye’de ve Yunanistan’da eş zamanlı olarak gerçekleştirdiği araştırma, iki toplumun birbirleri hakkındaki görüşlerini ortaya koydu. Araştırmaya katılan Türklerin ve Yunanlıların yanıtlarında dostluk ve barış çağrısı öne çıktı.


Yaşar Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Uğur Oral’ın gerçekleştirmiş olduğu "Türk ve Yunan Halklarının Bakış Açılarıyla Türkiye-Yunanistan İlişkilerinin Analizi" başlıklı çalışma, ilk defa iki toplumu aynı araştırmada buluşturdu. Türkiye’de ve Yunanistan’da eş zamanlı olarak gerçekleştirilen araştırmada, Türklere ve Yunanlılara iki ülke arasında tarihten gelen konulara, gündemdeki sorunlara ve Türk-Yunan ilişkilerine yönelik 31 farklı soru yöneltildi. Her iki ülkenin de farklı coğrafyalarında yaşamakta olan 495 Türk ve 324 Yunanlının katıldığı araştırmada, iki toplumun hangi konularda hemfikir hangi konularda ise fikir ayrılığı içinde olduklarına dair çok çarpıcı bulgulara ulaşıldı.


Söz konusu araştırmayı, tarihsel süreçte, pek çok ortak yaşanmışlığı bulunan iki komşu ülkenin halklarının Türk-Yunan ilişkilerine bakış açılarını bilimsel bir yaklaşımla ve objektif bir perspektifle ortaya koymak için gerçekleştirdiğini belirten Yaşar Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Uğur Oral, ulaştığı bulguların her iki topluma da bu bağlamda farklı bir vizyon sunacağına inandığını ifade etti.


Soruları kurgularken özellikle yanıtlar arasında bir korelasyon kurabilmeyi amaçladığını belirten Oral, çok ilginç eşleşmeler ve farklılaşmalar ortaya çıktığının altını çizdi.


Araştırmanın haziran ayında başladığını ve iki ay sürdüğünü belirten Yaşar Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Uğur Oral "Araştırma soruları Yunancaya çevrildi. Türkler Türkçe hazırlanan formu, Yunanlılar Yunanca hazırlanan formu doldurdular. Araştırmaya katılanlardan kendilerine yöneltilen önermeler hakkında ’Kesinlikle katılıyorum’, ’Katılıyorum’, ’Kararsızım’, ’Katılmıyorum’ ve ’Kesinlikle katılmıyorum’ yanıtlarından birini seçerek öznel görüşlerini belirtmeleri istendi. Toplumun genel görüşünü elde edebilme adına, araştırma her iki ülkede de, farklı coğrafi bölgelerde yaşayan, farklı sosyal gruplara mensup kitleler üzerinde gerçekleştirildi. Araştırmaya katılan Türklerin yüzde 70’i daha önce Yunanistan’da bulunduğunu belirtirken, Türkiye’yi ziyaret etmiş Yunanlı katılımcıların oranı ise yüzde 61 olarak belirlendi. Araştırmada komşu ülkeden yakın görüştüğü bir dostunun olup olmadığı sorusuna Türklerin yüzde 31’i ’Evet’ yanıtını verirken bu oran Yunanistan’da yüzde 47 oldu" dedi.



Yunanlılarda savaş korkusu hakim


Yaptığı araştırmanın bazı ilginç bulgularını paylaşan Dr. Uğur Oral, "İki ülke arasında zaman zaman bir hayli gerilen iplerin bir savaşa sebebiyet verebileceğini düşünüp düşünmedikleri sorulduğunda, verilen yanıtlar ışığında, Yunan toplumunda savaş kaygısının çok daha yüksek düzeyde olduğu göze çarpıyor. Türkler ise bir savaş çıkmasına çok düşük bir ihtimal veriyor. İki ülkenin arasında savaş çıkması ihtimalinden endişe edip edilmediği sorulduğunda ’Kesinlikle katılıyorum’ yanıtı Türklerde yüzde 3 iken Yunanlılarda yüzde 19. ’Katılıyorum’ diyenler ise Türkiye’de yüzde 13, Yunanistan’da yüzde 45; yani Yunanlıların savaş ihtimaline yönelik endişesi Türklerin bu husustaki kaygılarından 4 misli daha yüksek. Araştırmaya katılan Türklerin yüzde 18’i savaşa kesinlikle ihtimal vermediğini belirtirken Yunanlılarda bu oran yüzde 4. ’Katılmıyorum’ yanıtı ise Türk katılımcılarda çok üst düzeyde, yüzde 58; aynı oran Yunanlılarda yüzde 17. Kararsız oranları ise Türkiye’de yüzde 8 iken Yunanistan’da yüzde 15" diye konuştu.



Halklar arasında sorun yok


Araştırma sonuçları ışığında iki ülke halkının görüşlerinin bazı konularda şaşırtıcı oranda benzeştiğinin, bazı hususlarda ise çarpıcı oranda ayrıştığının altını çizen Yaşar Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Uğur Oral sözlerini şöyle sürdürdü:


"Örneğin; birçok platformda dillendirilen ’Toplumlar arasında sorun yoktur, sorunları üreten siyaset kurumudur’ yaklaşımı her iki ülke halkından da çok büyük oranda kabul görmekte. Bu önermeye Yunanlıların yüzde 44’ü Türklerin ise yüzde 42’si ’Kesinlikle katılıyorum’, Yunanlıların yüzde 38’i ’Katılıyorum’, Türklerin ise yüzde 39’ü katılıyorum yanıtını verdi. Kesinlikle katılmadığını ifade edenlerin oranı her iki ülkede de yüzde 2’ olurken, ’Katılmıyorum’ diyen Yunanlıların oranı yüzde 5, Türklerin ise yüzde 7. Kararsız olduğunu beyan eden Yunanlılar araştırmaya katılanların yüzde 11’ini oluştururken, bu oran Türklerde yüzde 10; yani bu sonuçlar ışığında, her iki toplumun da, çok belirgin bir şekilde, halkların arasında sorun olmadığını düşündüğünü söyleyebiliriz."



Türklerin yüzde 26’sı Türkiye ve Yunanistan’ın iki dost ülke olduğuna inanmıyor


Araştırmada iki ülkenin halkına, bugün itibarıyla, Türkiye ile Yunanistan’ın ’İki dost ülke’ kabul edilip edilemeyeceğinin sorulduğunu belirten Yaşar Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Uğur Oral, "Bu önergeye Türklerin yüzde 12’si kesinlikle katıldığını belirtirken, Yunanlılar arasında bu oran sadece yüzde 2. ’Katılıyorum’ yanıtı Türklerde yüzde 33 iken, Yunanlılarda yüzde 16. Bu önermeye kesinlikle katılmayanların oranı Türklerde yüzde 2 Yunanlılarda yüzde 15. ’Katılmıyorum" yanıtını veren Türklerin oranı yüzde 24 iken, bu oran Yunanlılarda yüzde 44. Kararsızların oranı ise Türkiye’de yüzde 29, Yunanistan’da yüzde 23; yani Türklerin yüzde 26’sı Türkiye ve Yunanistan’ın iki dost ülke olduğuna inanmazken, bu oran Yunanistan’da yarıdan fazla, yüzde 59. Bu sonuç ışığında, Türklerin Yunan toplumunu dost olarak algılama eğiliminin Yunan toplumunun Türkleri dost olarak algılama oranının çok daha üzerinde olduğu dikkat çekiyor. Yarınlarda barışa yönelik umutlar yüksek peki, yarınlarda Türkiye ve Yunanistan iki dost ülke olabilir mi? Bu soruya gerek Türklerin gerekse Yunanlıların verdiği yanıtlardaki artı yöndeki artış önemli bir bulgu. Bugün itibarıyla iki ülkenin dost olduğuna inanan Türklerin oranı yüzde 45 iken yarınlarda iki ülkenin çok daha iyi dost olacağına inanan Türklerin oranı yüzde 51. Aynı şekilde bugün iki ülkenin dost olduğunu düşünen Yunanlıların oranı yüzde 18 iken yarınlardan umutlu olan Yunanlıların oranı büyük artış göstererek yüzde 43’e ulaşıyor. Bu veriler iki ülke arasındaki dostluk algısının yarınları adına umut verici" diye devam etti.



"İki ülke arasında coğrafi yakınlıktan ötürü turizm faaliyetleri çok yoğun yaşanmakta"


Dr. Uğur Oral, araştırmada iki toplumun birbirlerine güvenmediği bulgusunun da net bir biçimde ortaya çıktığının altını çizdi. Oral, "Türkiye veya Yunanistan bir başka ülkeyle sorun yaşadığında, iki komşu ülke müttefik olabilir mi? Türklerin yüzde 74’ü böyle bir duruma ihtimal vermiyor. Aynı şekilde, Yunan Halkının da yüzde 70’i Türkiye ile Yunanistan’ın müttefik iki ülke olabileceğine inanmıyor. İki toplumun üzerinde buluştuğu hususlardan bir tanesi de her iki ülkede de Türk-Yunan ilişkilerinin düzelmesini istemeyen fanatik bir grubun mevcudiyeti. Araştırma sonuçlarına göre Yunan toplumunun yüzde 76’sı, Türklerin ise yüzde 67’si ülkelerinde böyle bir kesimin mevcudiyetini kabulleniyor. İki komşu ülke arasında, coğrafi yakınlıktan ötürü, turizm faaliyetleri çok yoğun yaşanmakta" şeklinde konuştu.



Adalar, kıta sahanlığı sorunu ve Kıbrıs


Araştırmaya katılan Türklere ve Yunanlılara iki ülke arasında öne çıkan sorunlar hakkındaki düşünceleri de soruldu. İki toplumun da bu konuda ortak düşünce içinde olduğunu belirten Dr. Uğur Oral, "Adalar ve kıta sahanlığı sorununun iki ülke arasında önemli bir kriz kaynağı olduğunu belirten Türklerin oranı yüzde 96 iken Yunanlılar arasında aynı görüşü savunanların oranı yüzde 92. Kıbrıs sorununun bir diğer önemli kriz kaynağı olduğunu belirten Türklerin oranı yüzde 91 iken bu oran Yunanlılarda yüzde 90. Bu yüksek yüzdeler, Türk Yunan ilişkilerinin gelişmesi bağlamında bu iki sorunun ivedilikle çözüm beklediğini gösteriyor" şeklinde aktardı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Adıyaman Asrın felaketinde kaybettiği eşi ve oğlunun ne ölüsüne nede dirisine ulaşamadı Adıyaman’da, asrın felaketinde 2 oğlu ölen, bir oğlu ise sağ kurtulan baba, kaybolan eşi ve bir oğlunun depremden bu yana ne ölüsünü ne de dirisini bulamadı. Adıyaman’ın merkez Alitaşı Mahallesi Gölbaşı Caddesi üzerindeki 5 katlı Arzık Apartmanı’nın birinci katında eşi ve 4 çocuğuyla birlikte yaşayan Mehmet Ziya Demir, deprem gecesi yıkılan binanın enkazı altında kaldı. Kendi çabasıyla enkaz altından çıkan Demir, 22 yaşındaki oğlu Samet Demir’i canlı olarak çıkartmayı başardı. Enkaz alanına giden ekipler, yaptıkları arama ve kurtarma çalışmalarında Mücahit (23) ve Ahmet Demir’in (20) cansız bedenine ulaştı. Enkazın her yerini arayan ekipler, 46 yaşındaki anne Zeliha Demir ile 8 yaşındaki Muhammed Enes Demir’e ise ulaşamadı. Enkazdan çıkmayan eşi ve oğlundan herhangi bir iz bulamadı Ekipler çalışmalarını sonlandırdıktan sonra kendi çabasıyla yeniden enkazın her yerini arayan Demir, eşi ve oğluna ulaşamadı. Cesetlerin götürüldüğü alana giden Demir, orada da bir sonuç elde edemeyince deprem esnasında yaralı olarak çıkartılıp hastaneye kaldırılmaları ihtimaline karşı Adıyaman merkez, çevre iller ve Ankara ile İstanbul’daki hastaneleri arayan Demir, herhangi bir iz bulamadı. "Eşimin ve çocuğumun ne ölüsüne ne de dirisine ulaşamadık" Mehmet Ziya Demir, "Eşimin ve çocuğumun ne ölüsüne ne de dirisine ulaşamadık. Onları çok özledim. Bir çok kez ilgili yerlere başvurduk, DNA örnekleri verdik ama her hangi bir sonuç elde edemedik. Ben eşimin çocuğumun ölüsüne yada dirisine ulaşmak istiyorum. Ölmüşlerse dahi en azından dua edeceğimiz bir mezarları olmalı. Depremin üzerinden 2 yıldan fazla bir zaman geçmesine rağmen ne yazık ki bir izlerine ulaşamadım. Onlar hiçbir zaman aklımdan çıkmadı ve çıkmıyor. Eşimin ve çocuğumun bulunması için yetkililerimizden yardım istiyorum" diye konuştu.
Ankara Bakan Yardımcısı Sağlam: "Polisin en önemli ve en güçlü zırhı hukuki bilgisidir" İçişleri Bakan Yardımcısı Mehmet Sağlam, "Polisin en önemli ve en güçlü zırhı hukuki bilgisidir. Bu konuyu önemsiyoruz ve bu alandaki çalışmalarımıza devam ediyoruz" dedi. Polis Akademisi Başkanlığı Gölbaşı Yerleşkesi Ali Birinci Kültür Merkezi’nde ‘Polis ve Ceza Hukuku Sempozyumu’ düzenlendi. Sempozyum öncesinde bir konuşma yapan İçişleri Bakan Yardımcısı Mehmet Sağlam, iyi yetişmiş, donanımlı ve profesyonel kadrolarla Türkiye’nin huzurunu sağlamayı amaçladıklarını ifade ederek, "Polisin en önemli ve en güçlü zırhı hukuki bilgisidir. Bu konuyu önemsiyoruz ve bu alandaki çalışmalarımıza devam ediyoruz. 2 gün sürecek sempozyum boyunca polisin zor ve silah kullanma yetkisi alanında uzman kişiler tarafından tartışılarak gerek Türk hukuku gerek uluslararası ve karşılaştırmalı hukuk boyutuyla kapsamlı bir şekilde ele alınacaktır. Aynı zamanda yargı kararları ışığında değerlendirmelerde bulunularak, uygulanmada somut olarak karşılaşılan sorunlara yer verilecek ve bu sorunların çözümüyle ilgili fikir alışverişinde bulunulacaktır. Bundan 3-4 ay öncesinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcımızı aradım. Başsavcımızla yaptığımız görüşmelerde bir komisyon oluşturduk. İçişleri Bakanlığı Hukuk Hizmetleri Genel Müdürü ve Yargıtay Başsavcılığının görevlendirdiği savcılarla ortak çalışma toplantıları yaptılar. Polisin silah kullanma halinde karşılaştığı sorunları, olaylar halinde teker teker inceledik. 40’a yakın ceza genel kurul kararı tespit edildi. Onlarla da çalışma yapıyoruz, sonuçlar çıkartacağız. Bu sonuçları hem akademideki öğrencilere hem de Bakan Yerlikaya’nın talimatıyla 81 ilin emniyet müdürlüklerine ve valiliklerine göndereceğiz. Dikkat edilmesi gereken hususları belirlemiş olacağız ki hem vatandaşımız hem de polislerimiz mağdur olmasın. Bu konuda da Yargıtay’a özellikle bir teşekkürü borç biliyorum" diye konuştu. "Sempozyumun verimli geçmesini temenni ediyorum" Sempozyumun amacının sahadaki uygulamalarla hukuki çerçeveyi buluşturmak olduğunu vurgulayan Sağlam, "Bu sempozyumun amacı, sahadaki uygulamalarla hukuki çerçeveyi buluşturmak, mesleki deneyimlerle akademik bilgiyi harmanlamak ve zor kullanma yetkisine ilişkin doğru, dengeli, insan haklarına duyarlı bir perspektif geliştirmektir. Sizlerden beklentimiz hem görev başında hem de meslek hayatınız boyunca bu bilinçle hareket etmeniz, yetkiyi değil hukuku öncelemeniz ve her zaman vatandaşla empati kurarak davranmanızdır. Sempozyumun emniyet teşkilatına ve akademik camiaya faydalı olacağına canı gönülden inanıyorum. Sempozyumun verimli geçmesini temenni ediyorum" ifadelerini kullandı. Polisin zor ve silah kullanma yetkisinin ele alındığı sempozyuma Polis Akademisi Başkanı Murat Balcı, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Adalet Komisyonu Başkanı Cüneyt Yüksel ve İçişleri Bakan Yardımcısı Mehmet Sağlam katıldı.