SAĞLIK - 18 Kasım 2024 Pazartesi 17:04

Yenidoğan çetesi mağduru anne baba yaşadıklarını anlattı

A
A
A

Yenidoğan çetesi davasının ilk duruşması bugün görülmeye başlanırken adliye önüne gelen mağdur aile Bağcılar Şafak Hastanesi’nde dünyaya gelen çocuklarının çektiği acılı süreci anlattı. Baba Adem Açıkyürek, “Bize, ‘bu çocuğun hiçbir şeyi yok, içeriden cenaze almaya geliyorsunuz, yavaş gelin’ diyorlardı" ifadelerini kullanırken, anne Ahsen Açıkyürek ise, "Çocuğumun kollarını morartmışlar bant yapıştıra yapıştıra çocuğumun kolları durmuyor diye. Ayaklarından kanı yanlış almışlar, mosmor olmuş çocuğun ayakları, ölüme terk etmişler" dedi.

İstanbul’da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan yenidoğan çetesi hakkında yürütülen soruşturma çerçevesinde açılan davanın ilk duruşması, bugün Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlandı. Duruşma öncesi Bakırköy Adalet Sarayı önüne gelen ve çocukları 27 Ocak günü Bağcılar Şafak Hastanesinde doğduktan sonra yoğun bakıma alınan ve 18 gün sonra çıkarılan Ahsen ve Adem Açıkyürek çifti, yaşadıkları süreci gözyaşları içerisinde anlattı.

“Çocuğumun ölecek haberlerini alıyordum sürekli ‘ölecek, senin çocuğun yaşamayacak’ diyorlardı”

Bebeğini Bağcılar Şafak Hastanesi’nde dünyaya getirdiğini belirten anne Ahsen Açıkyürek, bebeğinin hiçbir sağlık sorunun olmadığını belirterek, “Doktora soruyordum, doktor ‘ters bir doğum olacak, ters dünyaya gelecek, normal doğum yapamazsın’ dedi. Bende sezaryen olmak istemiyordum. Tabii bu isteğimi kimse kabul etmedi. Çok ısrar etti doktor, o kadar çok ısrar ediyordu ki, sürekli ‘sen normal doğum yapamazsın’ diyordu. Sonra ben orada doğum yaptım. Cumartesi günüydü, hiç unutmam saat 10’u 44 geçe doğum gerçekleşti. Ben hemşireye sordum. Erken doğum olduğu için bebeğim kuvöze alınacak mı diye, bana hiçbir sağlık sorunu yok dendi, sonra çocuğum kuvöze alındı. Ben hastaneden çıktım, her gittiğimde süt götürüyordum. Ne olduysa her gitmemde çocuğumun ölecek haberlerini alıyordum. Sürekli ‘ölecek, senin çocuğun yaşamayacak’ diyorlardı. Oranın başhekimi Semiha Yavuz’du. Hamile insanların çocuklarını alıp, bebeklerin canına kıymak için iş birliği yapıyor. Bir de bize dendi ki, ‘bizim başka hastanemiz var, buradan oraya sevk verebiliriz’ Her gün ölecek deniyordu. Birinci, ikinci, üçüncü gün entübe, her gün sağlıksız. Hipertansiyon, böbrek yetmezliği, bize her gittiğimizde bunları ifade ediyorlardı. Bu çocuk hiç mi iyi olmadı, bu çocuk hiç mi düzelmedi? Her hastaneye gittiğimde daha çok ilerliyordu hastalığı. Biz çocuğu alacağız deyince tedirgin oldu, surat yapısı falan değişti. Eşim belediyede çalıştığı için belediye başkanlarını devreye soktuk. Bize epikriz raporlarını vermediği için ‘sizin çocuğunuz burada canlı bomba ambulansla alacaksınız, ona göre gidin’ şeklinde sözler söylediler” diye konuştu.

“Ölüme terk etmişler küçücük sesi çıkmayan bir bebeği”

Mağdur anne Açıkyürek, “Çocuğumun kollarını morartmışlar bant yapıştıra yapıştıra çocuğumun kolları durmuyor diye. Çocuğum acıdan bağlı olduğu kabloları çekiyormuş. Ayaklarından topuk kanı alınan yerden kanı yanlış almışlar, mosmor olmuş çocuğun ayakları, ölüme terk etmişler küçücük sesi çıkmayan bir bebek, o kadar kötü bir şey ki, Allah kimsenin başına vermesin” dedi.

“Bize, ‘bu çocuğun hiçbir şeyi yok, içeriden cenaze almaya geliyorsunuz, yavaş gelin’ diyorlardı”

Gelen ambulans yetkililerinin kendilerine çocukları için “cenaze almaya geldik” dediğini belirten baba Adem Açıkyürek ise, “Bize, ‘cenaze almaya geldik’ diyorlardı. Sonrasında içeri giriyorlar, biz giremiyoruz tabi yeni doğan ünitesi olduğu için. Bize, ‘bu çocuğun hiçbir şeyi yok, içeriden cenaze almaya geliyorsunuz, yavaş gelin’ diyorlardı. Yani çocuğu orada öldürmek istemişler. Bize bunu Semiha Yavuz söyledi. Adil Can Şenay’la beraber Semiha Yavuz ortak çalışıyorlar zaten. Eşimin doğumu olduğu sırada, 10 tane daha aynı şekilde kuvöze çocuk alındı. Çocuğu sevk ettireceğimiz o gün ikizlerden bir tanesi ölmüştü. Annesi yalvardı Kolan Hastanesine çocuğunun bir tanesini götürmek için bana ‘ne olur bu çocuğu buradan al’ dedi. Ben o gün çocuğu oradan aldım. Zaten alacaktım ama devlet hastaneleri dolu, özele sevk ediyorlardı. Bağcılar Belediyesi personeliyim, Belediye Başkanımız yardımcı oldular. Çocuğumun sağlık durumu şu anda iyi. Herhangi bir sıkıntısı yok. Bu olay 27 Ocak’ta meydana geldi” şeklinde konuştu. Davaya ilişkin 47 sanığın yargılandığı duruşma sürüyor.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Antalya ’Ukraynalı Kadın Ressamların Gözünden Alanya’ sergisi açıldı Ukrayna’nın farklı şehirlerinden bir grup kadın ressam tarafından hazırlanan “Ukraynalı Kadın Ressamların Gözünden Alanya” sergisi, Kızılkule yanındaki tarihi sarnıçta açıldı. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteği ile Alanya Belediyesi ve Alanya Müze Müdürlüğü tarafından ortaklaşa düzenlenen sergide, Alanya’nın doğal güzelliklerinin yorumlandığı eserler yer alıyor. 11 sanatçının yağlı boya, sulu boya, akrilik, pastel ve tempera teknikleri kullanılarak hazırladıkları çalışmaların bulunduğu sergi, ilk günden büyük ilgi gördü. 25 Kasım’a kadar açık kalacak Türkiye’nin Kiev Büyükelçiliği Kültür ve Tanıtma Müşavirliği aracılığı ile Ukrayna’nın farklı şehirlerinden gelerek bir süre Alanya’da kalan sanatçılar, önce Alanya’nın doğal güzelliklerini ve sosyal hayatını gözlemleyip, bu gözlemlerini tuvale yansıttı. İlk sergileri 24 Nisan’da Kızılkule’de düzenlenen sanatçıların ikinci sergileri ise yeni eserleriyle birlikte tarihi sarnıçta açıldı. 25 Kasım’a kadar açık kalacak sergi, ücretsiz ziyaret edilebilecek. Öte yandan serginin Alanya’dan sonra Kiev Büyükelçiliği Kültür ve Tanıtma Müşavirliği aracılığı ile Ukrayna’nın başkenti Kiev’de de tekrarlanması planlanıyor. Serginin Ukrayna’da Alanya’nın tanıtımına önemli katkı sağlaması bekleniyor. Serginin açılışına Kaymakam Fatih Ürkmezer, Alanya Belediye Başkan Vekili Engin Alataş, Başkan Yardımcısı Murat Levent Koçak, Belediye Meclis Üyeleri, Müze Müdürü Seher Türkmen, Belediye Yabancılar Meclisi Başkanı Abdullah Karaoğlu, Belediye Kültür ve Sosyal İşler Müdürü Nimet Hacıkura ile sanatseverler katıldı.
Düzce Dr. Tunca “Antibiyotik kullanımında toplum bilinci artırılmalı” DÜZCE(İHA) – Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Bekir Tunca, antibiyotik kullanımı ile ilgili olarak “Antibiyotiklerin yalnızca bakteriyel enfeksiyonlara karşı etkinliği mevcuttur. Antibiyotiklerin her enfeksiyona faydası olduğunu düşünerek, gereksiz antibiyotik kullanımı birçok sorunu da beraberinde getirmektedir” dedi. Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı ve Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Dr. Bekir Tunca, Avrupa Antibiyotik Farkındalık Günü’ne özel açıklamalarda bulundu. Dr. Bekir Tunca, antibiyotiklerin yanlış kullanımı, bakterilerin bu ilaçlara karşı direnç geliştirmelerine neden olduğunu belirterek “Bu durum, antibiyotik direnci olarak adlandırılır ve giderek daha yaygın hale gelmektedir. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de antibiyotik direnci sorun olmaya devam etmektedir. Antibiyotiklerin reçetesiz satılmasının engellenmesi, gereksiz antibiyotik kullanımın önüne kısmen geçebilmiş olsa da hala yeterli farkındalık mevcut değildir. Antibiyotik kullanımı konusunda toplum bilincinin artırılması gerekmektedir” dedi. “Antibiyotiklerin her enfeksiyona faydası olmaz” Günümüzde gereksiz ve yanlış antibiyotik kullanımının oldukça yaygın bir sorun haline geldiğini vurgulayan Öğretim Üyesi Tunca, “Bu durum, hem bireysel sağlık açısından hem de halk sağlığı açısından ciddi riskler barındırmaktadır. Antibiyotiklerin yalnızca bakteriyel enfeksiyonlara karşı etkinliği mevcuttur. Antibiyotiklerin her enfeksiyona faydası olduğunu düşünerek, gereksiz antibiyotik kullanımı birçok sorunu da beraberinde getirmektedir. Tanıda gecikmeye bağlı hastalık progresyonu veya antibiyotik yan etkisine bağlı olarak sağlık problemleri ortaya çıkabilmektedir. Gereksiz antibiyotik kullanımına bağlı gelişen antibiyotik direnci, bakteriyel enfeksiyonların tedavisini zorlaştırmakta ve tedavi maliyetlerini artırmaktadır. Ülkemizde viral üst solunum yolu enfeksiyonlarında antibiyotik kullanılması veya hekimden antibiyotik reçetesi talep edilmesi sık yapılan yanlışlardır. Gereksiz antibiyotik kullanımın azaltılmasına yönelik en önemli adım eğitim ve farkındalığın artırılmasını sağlamaktır. Farkındalığın artırılmasına yönelik bilgilendirmeler için basın-yayın ve Sosyal medya gibi iletişim araçlarının daha etkin ve daha sık kullanılması faydalı olacaktır” ifadelerini kullandı. “Antibiyotik tedavisi hekim önerisi ve kontrolünde kullanılmalı” Antibiyotiklerin hekim kararı ve reçetesi ile kullanılması gerektiğinin altını çizen Bekir Tunca, “Antibiyotik tedavisi sırasında da hekim kontrolü gerekebilmekte ve bu kontroller hastalığın seyri için önemlidir. Hekim kontrolünde antibiyotik kullanmak sağlık sorunları ortaya çıkmadan engellemenin en iyi yoludur. Antibiyotik direncini engellemenin yolu, doğru tanı, doğru antibiyotik, doğru doz ve süre ile mümkündür. Bunu sağlamanın yolu, antibiyotik tedavisini hekim önerisi ve kontrolünde kullanmaktan geçmektedir. Bunun dışına çıkıldığında karşımıza yetersiz tedavi ve antibiyotik direnci ortaya çıkmaktadır” diyerek açıklamalarını sonlandırdı.