GÜNDEM - 15 Kasım 2024 Cuma 10:10

Uzmanlardan ‘Kumar bağımlılığı’ uyarısı: “Toplumun belası, büyük aile felaketlerine yol açmakta”

A
A
A

Ünlü isimlerin gözaltına alınmasıyla gündeme gelen yasa dışı bahis ve kumar bağımlığı konusunda uyarılarda bulunan Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Mustafa Nuray Namlı, “Kumar, sürekli oyun oynama bozukluğunda tüm dünyada bir artış var. En büyük sebep; dijitalleşme çünkü ulaşım çok kolaylaşmakta. Kişi, para kaybetmekte, kaybettikçe hırslanmakta bunlar kısır döngünün başlangıcı. Bir kişinin kumara veya oyuna bağımlı hale gelmesi toplumu etkilemekte, büyük aile felaketlerine yol açmakta. Gerçekten toplumun belası, rol modeller, eğitim önemli, en önemlisi sezildiği zaman erken tanı ve tedavi hayat kurtarıyor” dedi.

Ünlü sunucu Mehmet Ali Erbil, şarkıcı Serdar Ortaç ve birçok sosyal medya fenomeninin gözaltına alınmasıyla bağımlılık türleri, kumar, yasa dışı bahis oyunları konuları tekrar gündeme geldi. Dijitalleşmeyle ulaşılabilirliğin artmasının bağımlıklarda etkili olabildiğini belirten uzmanlar, bağımlılıkların sosyal ve psikolojik alanlarda birçok sorunu da beraberinde getirdiğini aktardı. Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Mustafa Nuray Namlı da bağımlılıklar ve çevreye etkileri konusunda bilgi verdi. Doç. Dr. Namlı, erken tanı ve kişinin tedaviyi istemesinin süreçte rol oynadığını aktardı.

“Kumar ve oyun oynama bozukluğunda tüm dünyada bir artış var"

Bağımlılıklara ilişkin açıklamalarda bulunan Doç. Dr. Mustafa Nuray Namlı, “Bağımlılık bir bireyin herhangi bir maddeye veya davranışsal bir olaya bağlanıp ondan ayrılamamasıdır. Sigaradan tutun da oyun, kumar bağımlılığına kadar bunu genişletebiliriz. Geçmişte çok sık gördüğümüz alkol ve madde bağımlılığıydı, sigara da bir bağımlılık. Madde bağımlılıkları da kendi altında çeşitli alt bileşenlere ayrılmakta. Kumar oynama bozukluğu diğeri sürekli oyun oynama bozukluğu tüm dünyada bir artış var. En büyük sebep; dijitalleşme çünkü ulaşım çok kolaylaşmakta. Bireyin eskiden bir mekana gitmesi gerekirken kumar oynaması için artık elinin altında, cebindeki bir cep telefonuyla çok kolay çevrimiçi olarak kumarın veya bir oyunun oynandığı ortama, platforma erişebilmekte. Merak, haz alma duygusu buna eşlik etmekte. Her geçen gün bağlanmakta, kumarda veya oyunda harcadığı süre artmakta, daha sonra bağımlılık dediğimiz döngüye girmekte. Para kaybetmekte, kaybettikçe tekrar hırslanmakta, haz ve korku yaşamakta. ‘Kazanayım, elde edeyim’ diye tekrar daha büyük miktarlarda girmekte. Kendi işi, uğraşısını, okulunu, eğitimini bırakıp daha çok vakit ayırıp sosyal çevresinden kopmakta. Depresyon kaygı bozuklukları ortaya çıkmakta. Kişilerin eşlerini veya çocuklarını kontrol etmeleri gereğinden fazla sosyal medyada vakit geçiriyor mu, gereğinden fazla harcaması var mı, fazla bir özgüvene sahip oldu mu, dürtü kontrol bozukluğu, davranışlarını yönlendirme becerisi yeterince gelişmiş mi, gelişmemiş mi, aşırı harcamaları, yalan söylemeleri oldu mu, borçlanma talepleri var mı? Kumara kaybettikçe yerine koyabilmek için daha büyük rakamlar koyulmakta ve çevreden borçlanmakta. Bunlar kısır döngünün başlangıcı, aileler bu noktada birbirlerine destek olmalı. Bir kişinin kumara veya oyuna bağımlı hale gelmesi o aileyi veya toplumu büyük oranda etkilemekte, büyük aile felaketlerine yol açmakta” şeklinde konuştu.

“Gerçekten toplumun belası, çağımızın sıkıntısı"

Kişilere yönelik tedavi süreçlerine yönelik konuşan Doç. Dr. Namlı, “Kendi içerisinde olayla bir yüzleşmesi gerekmekte. Tedavi için dürüst bir şekilde gelmesi gerekir. Önce değerlendirme görüşmelerimiz olmakta sonra motivasyonel görüşmeler yapılmakta. Kişinin tedavi arayışı varsa poliklinikten veya yatırılarak hastaya yardım etmeye çalışıyoruz. Öncelikle psikososyal tedavilere başlıyoruz sonra gerekirse beraberinde bir dürtü kontrol, depresyon veya kaygı, duygu durum bozukluğu varsa ona yönelik tedaviler başlamakta. Kumar, oyun oynama veya diğer madde kullanım bozuklukları aynı zamanda birçok psikiyatrik eş tanılarla da seyretmekte. Eş tanılara yönelik tedavilerimiz, terapi, ilaç tedavilerimiz hastanelerimizde ve diğer sağlık kuruluşlarında yapılmaktadır. Başarı kişinin iradesi, sosyal çevresinin desteğiyle de çok alakalı. Gerçekten toplumun belası, çağımızın sıkıntısı. Rol, modeller çok önemli, aileler, çocuklar ve eşlerin birbirini kontrol etmeleri ve doğru insanlarla arkadaşlık etmeleri önemli. Eğitim çok çok önemli, okullardaki eğitim, her boyutunda toplumun, ailenin eğitimi en önemli faktör. Eğer yoksunluk düzeyine gelmişse bir kişi bağımlıdır, en yakın bir sağlık kuruluşuna ulaşıp yoksunluğunu azaltmak için tedavi alması lazım. Eğer tedavi almazsa yoksunluğu azaltmak için kişi tekrar maddeye yöneliyor. Bizim polikliniklerimizde buna yönelik tedaviler verilmekte gerekirse o kişiler yatırılarak bireysel ya da grup terapilerine alınmakta. İlaç tedavilerine hemen başlanmakta. Çok büyük bir toplumsal sorun, ailenin bu işi kapatmaması, bir profesyonelden destek alınması gerekir. En önemlisi sezildiği zaman erken tanı ve tedavi hayat kurtarıyor. Arkadaş çevresinde buna yönelik ilişkisi varsa o arkadaş çevresinden veya mahalleden uzaklaşılmalı. Parçalanmış, alkolün, maddenin veya başka bağımlılığın olduğu, şiddetin olduğu ailelerde bunlar daha sık görülmekte” dedi.

Hasibe Karadağ - Mehmet Ekrem Ceylan - Emre Baba

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara ÖSYM’nin 50’nci yılında, bin 500 fidan toprakla buluştu ÖSYM Başkanlığı, 50’nci kuruluş yılı dolayısıyla Atatürk Orman Çiftliği’nde 50’nci Yıl Hatıra Ormanı için ağaç dikim etkinliği düzenledi. Bu çerçevede bin 500 fidan dikileceğini belirten ÖSYM Başkanı Bayram Ali Ersoy, doğaya katkı sağlamanın ve gelecek nesillere yeşil bir dünya bırakmanın önemini de vurguladı. Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) Başkanlığı’nın kuruluşunun 50’nci yılı nedeniyle, ÖSYM Başkanlığı 50. Yıl Hatıra Ormanı oluşturmak için ağaç dikim etkinliği düzenledi. Atatürk Orman Çiftliği’nde düzenlenen etkinlikte konuşan ÖSYM Başkanı Bayram Ali Ersoy, “Bugün burada ÖSYM’nin ellinci yılını kutluyoruz. 50’nci etkinlikleri kapsamında ÖSYM 50. Yıl Hatıra Ormanına Ağaç dikimine bin 500 ağacın dikimi için burada bulunuyoruz. Cumhurbaşkanımızın önderliğinde başlatılan ‘Geleceğe Nefes, Dünyaya Nefes’ kapsamında bizler inşallah yeşil bir dünya çalışması için ÖSYM olarak böyle bir sorumluluk almaktan mutluluk, onur ve gurur duyuyoruz" dedi. "‘Kıyametin yarın kopacağını bilseniz dahi elinizde bir fidan olsa o fidanı dikin’" Dikilen her ağacın bir nefes olarak dünyaya yayıldığını kaydeden Ersoy, "İnşallah buradaki nefes tüm dünyaya yayılır ve özellikle Gazze’de nefes bulur ve Gazze’deki zulmün ortadan kalkmasına sebep olur. Biliyorsunuz iklim krizinin yaygınlaştığı bu günlerde bizler de bir fidan dikerek bir nebze de olsun bu krizin geriye gitmesi için çalışma yapıyoruz, sorumluluk alıyoruz. Hazreti Peygamber Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi vesellem) belirttiği gibi ‘kıyametin yarın kopacağını bilseniz dahi elinizde bir fidan olsa o fidanı dikin’ diyen medeniyetin temsilcileriyiz bizler. Dolayısıyla bizler için biliyorsunuz toprak kutsaldır, anadır, yardır, su azizdir. Atalarımızdan gelen bu öğreti doğrultusunda bizler de inşallah onların bize vermiş olduğu bir öğretiyi bizden sonraki nesillere taşımanın derdindeyiz. Bizden sonraki gençlere daha yaşanılabilir bir dünya yeşil bir dünya bırakmanın derdindeyiz” diye konuştu.
Eskişehir Bakan Tunç: "Yassıada yargısını özlüyorlar" Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyeler hakkında başlatılan soruşturma hakkında “Burada denetimden çekinmeye gerek yok. Bir eksiğiniz, kusurunuz var ise telaşlanırsınız. Bir eksiğiniz yoksa, müfettişin özellikle araştırmak istediği konularla ilgili cevaplarınızı verirseniz zaten bir telaşınıza gerek yok” dedi. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, bir dizi programa katılım sağlamak üzere Eskişehir’e geldi. İlk olarak Eskişehir Valiliğine ziyarette bulunan Bakan Tunç, Vali Hüseyin Aksoy ile makamında görüştü. Ardından açıklamalarda bulunan Bakan Tunç, gündeme dair önemli konulara değindi. “Bir kusurunuz yoksa telaşlanmaya gerek yok” Bakan Tunç, Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyelerine yönelik başlatılan soruşturma ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun adalet sistemin yönelik söylemlerine cevap verdi. Tunç, Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyelerine yönelik incelemelerin başlatıldığını hatırlatarak, konuşmasına şöyle devam etti: “Ankara ve İstanbul Büyükşehir belediyelerinde bir takım organizasyonlarıyla ilgili bir inceleme başlatıldı. İçişleri Bakanlığı tarafından müfettişler gönderildi. Onlar incelemelerini yapıyorlar. Belediyelerin, kamu iradelerin denetimi söz konusu burada. Hem Sayıştay denetimine tabidirler, hem de İçişleri Bakanlığının denetimine tabidirler. Burada denetimden çekinmeye gerek yok. Bir eksiğiniz, kusurunuz var ise telaşlanırsınız. Bir eksiğiniz yoksa, müfettişin özellikle araştırmak istediği konularla ilgili cevaplarınızı verirseniz zaten bir telaşınıza gerek yok. Burada bir suçluluk telaşında bulunmamak gerekir. Özellikle yargı ile cümle kurarken, haddi aşmamak gerekir. Yargı tacizi ne demek. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir hukuk devleti. Anayasamızın 138’inci maddesi ‘Yargı tarafsız ve bağımsızdır. Yargı hiç kimseden talimat almaz ve hiçbir talimatı da dikkate almaz’ dolayısıyla bağımsız ve tarafsız yargının başlatmış olduğu soruşturmaları yargı tacizi şeklinde değerlendirmek şuursuz bir harekettir. Özellikle belli sorumluluk makamında olan kişilerin komu yöneticilerin, belediye başkanlarının yargı ile ilgili cümleleri sarf ederken, dikkatli olmaları lazım. 25 bin hakim ve savcımız var. Yargının yapmış olduğu işlemler noktasında siz eğer yargı tacizi burada haksızca üzerimize geliyorlar şeklindeki cümleler, sarf ederseniz, demek ki gizlediğiniz bir şey mi var? der kamuoyu. Burada hukukun üstünlüğü endeksiyle değerlendirme yapmak Türkiye ile ilgili böyle bir değerlendirme yapmak bir belediye başkanının haddi de değil, hakkı da değil.” “Yassıada yargısını özlüyorlar” İmamoğlu’nun "Yargı sistemi hiç bu kadar dibe düşmemişti" söylemlerine cevap veren Bakan Tunç, şunları söyledi: “Masa başında hazırlanmış bir değeri olmayan, sırf Türkiye’yi karalamaya yönelik bu tür endeksleri öne alarak, adeta onların Türkiye’de sözcülüğünü yaparak Türk yargısını bağımsız olmamakla, Türkiye’de hukuka güven olmamakla suçlamak, Türkiye Cumhuriyeti Devletine büyük bir haksızlıktır. İhtilal dönemlerinde bile böyle bir yargı yoktu. Yargı o zaman ki kadar ki dibe düşmemişti gibi söylemlerde bulunmak haddi tamamen aşmaktır. Bunu kabul etmek mümkün değildir. 27 Mayıs yargısı 28 Şubat yargısı 12 Eylül yargısı ile kıyaslıyor ve o kadar dibe düşmemişti diyor. Bu Yassıada yargısını özlemektir. Yargı kimsenin arka bahçesi değildir.”