KÜLTÜR SANAT - 18 Mart 2025 Salı 10:10

Tay: Endülüs 28 Mart’ta vizyona giriyor

A
A
A
00:00
00:00
HD

Siyah Martı Animasyon Stüdyosu, tarihi dokusu ve etkileyici anlatısıyla dikkat çeken yeni animasyon filmi "TAY: Endülüs" ile sinemaseverlerin karşısına çıkıyor. 28 Mart’ta vizyona girecek olan yapım, Endülüs’ün altın çağında geçen sürükleyici bir hikayeyi izleyiciyle buluşturuyor.

Efsanevi bir dönemde geçen "TAY: Endülüs" cesur ve meraklı bir tayın, dostlarıyla birlikte yaşadığı büyük bir serüveni konu alıyor. İslam medeniyetinin en parlak zamanlarından birine odaklanan film, bilimin, sanatın ve dostluğun ön planda olduğu bir dünyayı ekrana taşıyor. Kahramanımız, göz kamaştırıcı Endülüs topraklarında, tarihi figürlerle iç içe geçen heyecan dolu bir yolculuğa çıkıyor. Güçlü animasyon teknikleri ve sanatsal detaylar, bu tarihi yapımı farklı bir noktaya taşıyor.

Bir Aile Filmi

Her yaştan izleyiciye hitap eden TAY: Endülüs, tarihi ve eğitici içeriğiyle ailelerin ve çocukların severek izleyeceği bir animasyon olacak. Film, cesaret, dostluk ve bilginin önemi gibi evrensel temaları merkeze alarak izleyicileri hem eğlendiriyor hem de düşünmeye sevk ediyor.

Tay: Endülüs 28 Mart’ta vizyona giriyor

Filmin Yönetmeni Nurullah Yenihan

TAY: Endülüs animasyon filmiyle ilgili açıklama yapan yönetmen Nurullah Yenihan, "Filmimiz yalnızca tarihi bir anlatı değil, aynı zamanda bilginin, cesaretin ve dostluğun öne çıktığı bir serüvendir. Filmin ana karakteri Lubna, Endülüs’ün bilim ve eğitimle şekillenen dünyasında kendine bir yer edinmeye çalışan zeki ve cesur bir genç kızdır. Lubna, yalnızca bir öğrencinin değil, aynı zamanda kadim bilginin, adaletin ve öğrenme aşkının temsilcisidir. Endülüs, 10. yüzyılda dünyanın en büyük bilgi merkezlerinden biri olarak kabul ediliyordu. İslam dünyasının bilim, sanat ve felsefede en parlak dönemlerinden birini yaşadığı bu coğrafyada, Lubna da kendi geleceğini şekillendirmek için mücadele eden bir karakter olarak öne çıkıyor. Onun macerası, Endülüs’ün bilime verdiği önemi ve eğitimde fırsat eşitliğini vurgularken, bir bireyin azimle neler başarabileceğini gösteriyor. Bugünün İspanya’sında geçen filmin, çocuklar kadar ailelerin de dikkatini çekeceğini düşünüyorum" dedi.

 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Zonguldak Türk-İş Başkanı Atalay, madencilerle yerin 600 metre altında oruç açtı Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, TTK Armutçuk Müessese Müdürlüğü’ne bağlı maden ocağında yerin 600 metre altında madencilerle birlikte iftar yaptı. Türk-İş Başkanı Atalay, her yıl madencilerle iftar yapmaya özen gösterdiklerini belirterek, enerji işçileri, çöp toplayıcılar ve karayolu işçileriyle de yılbaşlarında birlikte olduklarını ifade etti. Çayırhan, Nallıhan ve Beypazarı bölgelerinde yapılan özelleştirmeleri eleştiren Atalay, bu bölgelerde yaşayan 180 bin kişinin yaşam alanlarının yok edilmemesi gerektiğini belirtti. Atalay, Doruk Madencilik’te çalışan bin 70 işçinin Aralık ayından beri maaş alamadığını vurgulayarak, "Bu arkadaşlarımız 4 aydır maaşlarını almıyor. Ramazan bitiyor, bayrama giriyoruz ama hala çözüm yok. Özelleştirme, bu ülkeye hiçbir zaman hayır getirmedi" dedi. "Ramazan’ın bugün 21. günü. Zonguldak, Armutçuk’tayız. Uzun Mehmet’in kömürü bulduğu bölgede bu akşam yerin 600 metre altında arkadaşlarımızla iftar açtık. Uzun yıllardır aşağı yukarı her sene madencilerle beraber Ramazan’ın zaman zaman bir akşamı, iki akşamı beraber iftar yapıyoruz. Her yılbaşı gecesi 13 senedir enerji işçisinin yanında, çöp toplayan kardeşlerimizin yanında, karayolcuların yanında yılbaşı geceleri de beraber olma gayret sarf ediyoruz" dedi. "Vergi düzenlemesi şart" diyen Atalay, şöyle devam etti: "2 ay bizim ücretimizi vergiye kesiyorlar. Vergiyle ilgili bir düzenleme yapmadılar. Burada binlerce işçi, en azından bu sene 1200’e yakın burada işçi emekli oldu. Onların yerine işçiye ihtiyaç var. Bu can güvenden ilgili, işçimizin çalışma bölümüyle ilgili bu savunma sanayinde de var, karayollarında da var, demiryollarında da var, enerjiye de var, madende de var. Yani bu sendikalar ne yapar? Sendikalar bu meseleyi ülke gündemine taşır. Bu meselelerle ilgili panel yapar, seminer yapar. 20 Ekim’de Ankara’da 150 bin üzerinde arkadaşımızla beraber miting yaptık. Dilimizin döndüğünü anlatmaya gayret ettik. Haklı talebimize hala bir cevap veremediler. Onun için bir an evvel bu bölgede yer üstündeki çalışan arkadaşlarımızın ücretle ilgili sıkıntı var. Şu anda bu emekli maaşı düşecek diye aşağı yukarı 60 bine yakın arkadaşımız emekli oldu. Bunlar öyle teknik eleman ki savunma sanayinde top yapıyor, tüfek yapıyor. Dışarıdan hemen okulu bitiren bir arkadaşımızı alıp gel bu topu tüfeğe yap dediğin zaman yapamazsın, yapamazlar. Yahut enerjide, iletişimde, ulaşımda, şu anda bazı yerlerde kar temizlemesi var. Bizim arkadaşlarımız o yolun nerede ağaç var, nerede viraj var, nerede uçurum var biliyorlar. Dışarıdan asgari ücretlilerden buraya bir işçi aldığın zaman buraya öğrenene kadar 5 sene geçer. İş kazaları olmaya devam eder ama biz bunları kime anlatıyoruz? Ülkeyi yönetenlere anlatıyoruz. Diyorlar ki bu ülkenin ekonomik politikası var ama sosyal politikası yok. İkisini beraber götürmek mecburiyetindesiniz. İşçinin haklı makul talebine kulak versinler." "Türk-İş olarak her şeyin hukuk ve demokrasi içerisinde yürütülmesinden tarafız" Gündemdeki konuların işçilerin sorunlarını gölgede bıraktığını ifade eden Atalay, İstanbul’daki gözaltılara değindi. Atalay, "Bizim yaşadığımız bu ülke öyle bir zor coğrafyada beraber yaşıyoruz ki her gün gündem değişiyor. Gündem değiştiği zaman bu işçinin, emeklinin, dar ve sabit gelinin problemleri öteleniyor. Gündem ne şimdi? 2-3 gündür gündem İstanbul’daki belediyedeki tutuklamalarla ilgili. Biz ilkesel olarak Türk-İş olarak her şeyin hukuk ve demokrasi içerisinde yürütülmesinden tarafız. Öncelikle masumiyet karinesine ve hukuki sürece herkes saygılı olmak durumunda. Şayet bir haksızlığa uğradığı zaman gene hukuktan çare bulmak durumundayız. Ben her yerde ifade ediyorum. Yani karar vermeden insanları suçlamanın bir anlamı yok. Ama kırmayı dökmeyi de Türk-İş hiç o işin içinde olmadı. Hepsi hukuk kuralları içerisinde oldu. Kim koyacaksa kırmadan, dökmeden, şiddet dilini koymadan tepki koysun" ifadelerine yer verdi. "Biz işçinin, emeklinin arka bahçesiyiz" Türk-İş olarak her zaman işçilerin hakkını savunmaya devam edeceklerini vurgulayan Atalay, taşeron işçilerin kadro beklediğini, kadro beklentilerinin biran önce çözüme kavuşturulması gerektiğini vurgulayarak, "Onun için Türk-İş dökmeden kırmadan alanlarda, mitinglerde en yoğun şekilde derdini anlatmaya gayret sarf etti. Biz hiçbir partinin arka bahçesiyiz. Biz bu ülkenin arka bahçesiyiz. Biz çalışanın arka bahçesiyiz. İşçinin arka bahçesiyiz. Emeklinin arka bahçesiyiz, memurun arka bahçesiyiz. Onun için nerede bir haksızlık varsa onun karşısında durmaya devam ederiz" şeklinde konuştu.