EKONOMİ - 15 Kasım 2024 Cuma 11:22

Nauru için tasarlanan program ile birçok ülkeye vizesiz seyahat imkanı

A
A
A
Nauru için tasarlanan program ile birçok ülkeye vizesiz seyahat imkanı

Bu yıl Bakü’de düzenlenen 2024 Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı’nda, yatırım yoluyla vatandaşlık alanında yenilikçi bir program tanıtıldı. Dünyanın en küçük ada ülkelerinden Nauru için tasarlanan program, ikinci vatandaşlık alarak 89 ülkeye vizesiz seyahat etmek isteyenlere sürdürülebilir ve çevre dostu kalkınma projelerine yatırım yapmaya çağırıyor.



Dünya ekonomisi ve global şirketlerin gündemindeki ‘sürdürülebilirlik’ konusu, şimdi de devletlerin göç ve yatırım yoluyla vatandaşlık programlarına taşındı. Bakü’de gerçekleştirilen 2024 Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (COP29), bu kapsamda önemli bir yeniliğe sahne oldu. Yatırım yoluyla vatandaşlık ve göç konusunda hizmet veren Henley & Partners tarafından tasarlanan ‘Nauru Ekonomi ve İklim Dayanıklılığı Vatandaşlık Programı’ kapsamında, ikinci pasaport sahibi olmak isteyen yatırımcılara “Gelin, çevre dostu projelere yatırım yapın” çağrısında bulunuldu.



Programla ilgili bilgi veren Henley & Partners Türkiye Direktörü Burak Demirel, dünyanın en küçük bağımsız cumhuriyeti ve üçüncü en küçük ülkesi olarak bilinen Nauru’nun ekonomik büyümeyi çevre dostu yönetim anlayışıyla birleştiren benzersiz bir vatandaşlık programına öncülük ettiğini söyledi. Bu yaklaşımın ülkenin dayanıklılık ve inovasyon gücünü ortaya koyduğunu belirten Demirel, “Yatırımcıya üç ila dört aylık işlem süreleriyle vatandaşlığa erişim sunan kolaylaştırılmış bir seçenek sunuluyor. Yatırımcılar, ulusal hazine fonuna her bir başvuru sahibi için 105 bin dolardan başlayan bir katkı yaparak Nauru vatandaşlığı elde edebilir. Program, uluslararası yatırımcılara 89 ülkeye vizesiz erişimin yanı sıra sınırsız çifte vatandaşlık ve aile üyelerini de vatandaşlık programına dahil etme olanağı gibi avantajları da kapsıyor. Nauru, geleceğini şekillendirecek projelerin finansmanını yalnızca en yüksek kalibredeki yatırımcıların katılımıyla gerçekleştirmek üzere titizlikle hazırlanan sağlam bir yönetim modeli oluşturdu. Bu program sadece ikinci bir vatandaşlık almayı değil aynı zamanda küresel iklim sorunlarının çözümüne doğrudan katkı sunma imkânı sağlıyor” şeklinde konuştu.



“Sadece ülkeye değil, gezegenin geleceğine yatırım”


Programa ilişkin bir açıklama yapan Nauru İklim Değişikliği ve Ulusal Dayanıklılık Bakanı Asterio Appi ise Nauru’nun, birçok Güney Pasifik ülkesi gibi, küresel boyutta biyolojik çeşitliliği koruma konusunda önemli bir rol üstlendiğini ifade etti. Appi şöyle devam etti: “Yükselen deniz seviyeleri, yoğunlaşan fırtına dalgaları ve hızlanan biyolojik çeşitlilik kaybıyla karşı karşıyayız. Küresel ısınmanın sonuçları, Pasifik Ada devletlerini giderek daha yaşanmaz hale getiriyor. Yatırımcılar, Nauru’nun vatandaşlık programını seçerek yalnızca kendi geleceklerini güvence altına almakla kalmıyor; gezegenimizin geleceğine yatırım da yapmış oluyor.”



Yapılan açıklamaya göre, Birleşmiş Milletler ’in çeşitli platformlarda dikkat çektiği kolaylaştırıcı finansman modeli ihtiyacına uygun şekilde dizayn edilen program, Gelişmekte Olan Küçük Ada Devletlerinin (Small Island Developing States - SIDS) sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşabilmeleri için bir model oluşturuyor. Şirket bugüne dek Afrika, Asya, Karayipler, Avrupa, Orta Doğu, Kuzey Amerika ve Okyanusya’daki 20’den fazla ülkeye oturum ve vatandaşlık program tasarlama, kurma, işletme ve tanıtma konularında destek oldu ve 15 milyar doların üzerinde doğrudan yabancı yatırım topladı.



Yatırım yoluyla ikamet ve vatandaşlık programlarını borç odaklı finansman yaklaşımlarından farkına dikkat çeken Burak Demirel, “Bu programlar ev sahibi ülkelerin egemenlik haklarını ve ekonomisini de güçlendiriyor. Bir stratejik hedefe ulaşmak için bir başka stratejik hedeften ödün vermek veya onu feda etmek gerekmiyor. Yatırım göçü gerek yatırımcı gerekse devletler ve vatandaşları için, gerçek bir kazan-kazan modeli sunan, uzun vadeli, sürdürülebilir çözüm. Her geçen gün daha fazla hükümet, oturum ve vatandaşlık programlarının faydalarını, kalkınma girişimlerini finanse ederek sürdürülebilirlik risklerini azaltma mekanizması olarak değerlendiriyor" dedi.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Aksa Doğalgaz, yeni dönem stratejik yol haritasını açıkladı Türkiye’nin önde gelen özel doğalgaz dağıtım şirketlerinden Aksa Doğalgaz, sürdürülebilir yüksek büyüme ve globalleşme odağıyla yeni dönem stratejik yol haritasını belirledi. Kazancı Holding ve Aksa Doğalgaz üst yönetiminin liderliğinde gerçekleşen strateji toplantısında 2030 yılına doğru güçlü hedeflerle ilerlendiği vurgulandı. Aksa Doğalgaz, 2024 yılı gelişmelerini ve 2025 hedeflerini, Kazancı Holding ve Aksa Doğalgaz üst yönetimi liderliğinde, iki gün süren strateji toplantısında değerlendirdi. “Daha Yeni Başlıyoruz” temasıyla gerçekleştirilen toplantıda; sektöre yön veren uygulamalar, projeler, sistematik operasyonel adımlar ve kazanımlar ele alınarak 2025 yılı yol haritası oluşturuldu ve uzun dönem 2030 hedefleri paylaşıldı. 2023 yılında 49,8 milyar TL’lik ciroya ulaşan şirket, aynı dönemde yapılan 5,7 milyar TL’lik yatırımla birlikte toplam yatırım tutarını bugünkü değerle yaklaşık 60 milyar TL’ye çıkardı. 2015’te belirlenen 2025 yılı stratejik hedeflerini aşan Aksa Doğalgaz hem bu hedeflerini güncelledi hem de 2030 yılına dek gerçekleştireceği yeni yatırım planlarını açıkladı. Bu yatırımlarla gelişim ve yenilik odaklı hizmet ağının sınırlarını genişletmeye devam edeceklerini belirten Aksa Doğalgaz Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar Arslan, “Gururla söylüyorum ki, Kazancı Holding’in yarım asrı aşan tecrübesi ve bilgi birikiminden güç alarak ilerleyen öncü bir şirketiz. Kurulduğumuz ilk günden beri illerimizin coğrafi farklarını, beklentilerini ve koşullarını iyi anlayarak bir oya gibi hizmetlerimize işliyoruz. İşte bu yüzden yol haritamız sapasağlam. Durmak bilmeden büyüyor, sektörümüzde rol model olmaya devam ediyoruz. Bugün itibarıyla 31 ilin sınırları içerisinde bulunan 27 il merkezi ile 306 ilçe ve beldede, 175 ofisimiz ve 4 bin 500’den fazla çalışanımızla 5 milyonu aşkın abonemize doğal gazı güvenle ulaştırıyoruz. Doğal gaz dağıtım şebekemiz 45 bin kilometreyi aştı. Operasyonel uygulamalarımızı ve güçlü adımlarımızı sürekli olarak çeşitli iyileştirmelerle optimize ediyor, hep daha iyisini hedefliyoruz. Her geçen gün gelişiyor ve geliştikçe daha da büyüyor, ülkemizin kalkınmasına hizmet ediyoruz. Özverimiz bize önemli tecrübeler kazandırdı, tecrübemizle de lider olduk. Bu bayrağı daha da ileri taşımak için coşkulu ve kararlıyız” dedi. 2030 stratejik hedefleri: Güçlü yatırım, sürdürülebilir büyüme Şirket, Kazancı Holding’in stratejik vizyonu ile ilerlerken, 2030 hedefleri doğrultusunda sürdürülebilir yüksek büyüme, globalleşme ve kurumsallaşmaya yatırım yapıyor. Bu kapsamda şirket hem Türkiye’de hem de yurt dışı pazarlarda önemli adımlar atacak. Bu yatırımlar sayesinde şirket hizmet ağını da genişletecek. Şirket 2030 yılına gelindiğinde şebeke büyüklüğünü yüzde 57 artışla 45 bin 478 kilometreden 70 bin kilometreye çıkarmayı ve abone sayısını yüzde 66 artışla 5 milyondan 8,2 milyona ulaştırmayı amaçlıyor. Bunun yanında, doğal gaz dağıtım hacmini de yüzde 78 artışla 10 milyar metreküpten 17,2 milyar metreküp seviyesine çıkarmayı planlıyor. Öte yandan, 2023 yılı sonu itibarıyla 158 milyon ABD dolar FAVÖK değerine ulaşan şirket, bu rakamı yıllık ortalama yüzde 14 artırarak ilerlemeyi hedefliyor. Bugün 1,7 milyar ABD doları seviyesinde olan cirosunu ise 3,1 milyar ABD doları seviyesine yükseltmeyi öngörüyor. Yapay zeka ile daha etkin müşteri deneyimi Hizmet alanlarında oluşturdukları başarının sürdürülebilir iş stratejilerinin ve mükemmel müşteri deneyimi hedeflerinin bir göstergesi olduğuna dikkat çeken Arslan, “Stratejik hedeflerimize doğru ilerlerken yeni nesil teknoloji yatırımlarına ağırlık veriyoruz. Devreye aldığımız yapay zekâ tabanlı çözümlerle birlikte müşteri deneyim yolculuğunu tüm temas noktalarımızda sürekli ölçümlüyor, abonelerimize daha etkin ve zengin bir müşteri deneyimi yaşatıyoruz. Toplumsal eşitlik ilkesiyle ilerleyerek proaktif çözümler üretiyoruz. ‘Engelsiz Aksa’ projemizle web sitemizi görme ve işitme engelli abonelerimize özel olarak erişilebilirlik standartlarına uygun olarak yapılandırdık, bilgiye erişimdeki tüm engelleri ortadan kaldırdık” dedi. “Yemyeşil yarınlar için çalışıyoruz” 2024 yılında imza attıkları önemli atılımlar ve başarılarla gelecek dönem hedefleri için güçlü bir temel oluşturduklarına dikkat çeken Arslan, sözlerine şöyle devam etti: “Müşterilerimize en iyiyi sunarken, doğal ve temiz yarınlara ulaşmak için çevresel etkilerimizi gözetmeyi de temel bir sorumluluk olarak ele alıyoruz. Sürdürülebilir bir dünya, yemyeşil yarınlar için çalışıyoruz. Sera gazı kaynakların tespit edilmesi, karbon emisyonunun kontrol altına alınması ile azaltılması amacıyla hayata geçirdiğimiz Karbon Emisyonu Hesaplanması ve Azaltılması projemizi Trabzon-Rize bölgemizde başarıyla tamamladıktan sonra ikinci fazda bölgelerimizin tamamında yaygınlaştırmak üzere harekete geçtik. 21 bölgemizin 2023 faaliyet yılına ait karbon ayak izi hesabını başarıyla tamamladık. Sürdürülebilir bir dünya, yemyeşil yarınlar için ‘Daha Yeni Başlıyoruz’ diyoruz.”
Denizli Diyabetin birçok organa zarar verebiliyor Dünya Diyabet Günü dolayısıyla önemli bilgiler veren Endokrinoloji Uzmanı Dr. İffet Dağdelen Duran, diyabetin gözlere, böbreklere, sinirlere ve kalbe zarar verme riskini arttırdığını belirterek, “Diyabet ve kalp damar hastalıklarının dünya çapında önde gelen ölüm nedenleri arasında yer alıyor” dedi. Denizli Devlet Hastanesi Endokrinoloji Uzmanı Dr. İffet Dağdelen Duran, Dünya Diyabet Günü dolayısıyla Diyabet Hastalığı hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Diyabetin, gözlere, böbreklere, sinirlere ve kalbe zarar verme riskini arttırdığını belirten Endokrinoloji Uzmanı Dr. İffet Dağdelen Duran, diyabet ve kalp damar hastalıklarının dünya çapında önde gelen ölüm nedenleri arasında olduğunu söyledi. Yapılan bilimsel çalışmalara göre Türkiye’de 7 milyonun üzerinde diyabetli olduğu ve yaklaşık 3 milyon kişinin ise diyabetli olduğundan haberdar olmadığı tespit edildiğini belirtti. Uz. Dr. Duran, diyabet bir kişinin hayatının her alanını etkileyebildiğini ve sıklıkla yaşam kalitesi üzerinde olumsuz bir etkiye sahip olduğunu belirtti. Ayrıca IDF tarafından yürütülen yeni bir anket çalışmasının verilerine göre, diyabetle yaşayan insanların yüzde 77’sinin kaygı, depresyon veya başka bir ruh sağlığı sorunu yaşadığını, yüzde 75’i duygusal ve ruhsak iyilik halleri için daha fazla destek almak istediklerini belirtildi. Yani diyabet bakımı genellikle kan şekerlerine odaklandığını ve birçok diyabetli kişiyi bunalmış halde bıraktığı belirtiliyor. “Diyabetli insanlar birçok organa zarar verme riskini arttırır ve kanser türüyle de bağlantılıdır” Diyabetin birçok organa zarar verme riskini artırdığı gibi ayrıca bazı kanser türleriyle de bağlantılı olduğunu dile getiren Uz. Dr. Duran, “Diyabet, kan şekeri olarak da adlandırılan kan glikozu çok yüksek olduğunda ortaya çıkan bir hastalıktır. Glikoz, vücudun ana enerji kaynağıdır. Vücudunuz glikoz üretebilir, ancak glikoz aynı zamanda yediğiniz yiyeceklerden de gelir. İnsülin, pankreas tarafından üretilen ve glikozun enerji için kullanılmak üzere hücrelere girmesine yardımcı olan bir hormondur. Diyabetiniz varsa, vücudunuz yeterli veya hiç insülin üretmez veya insülini düzgün şekilde kullanmaz. Glikoz daha sonra kanınızda kalır ve hücrelerinize ulaşmaz. Diyabet, birçok organa zarar verme riskini artırdığı gibi ayrıca bazı kanser türleriyle de bağlantılıdır. Diyabeti önlemek veya yönetmek için adımlar atmak, diyabetin sağlık sorunları geliştirme riskini azaltabilir” dedi. “Türkiye’de diyabetli olan insanların yarısı diyabetli olduğundan haberdar değil” Diyabetli kişilerin %90’ından fazlasında sosyoekonomik, demografik, çevresel ve genetik faktörlerden kaynaklanan tip 2 diyabet olduğunu belirten ve Uz. Dr. Duran, “Tip2 diyabet, dünya çapında sayıları hızla artan, büyük ölçüde önlenebilir ve tedavi edilebilir bulaşıcı olmayan bir hastalıktır. Tip 2 diyabetin artışına katkıda bulunan başlıca faktörler kentleşme, yaşlanan bir nüfus, azalan fiziksel aktivite seviyeleri, yanlış beslenme alışkanlıkları, aşırı kilo ve obezite yaygınlığının artmasıdır. Tip 1 diyabet önlenebilir değildir ancak insülin enjeksiyonları ile yönetilebilir. 2021 yılı verilerine göre 537 milyon insanın (20-79 yaş) dünya çapında diyabetle yaşadığı bilinmektedir. Diyabetlilerin yaklaşık yüzde 50’sinin teşhis edilmediği göz önüne alınınca aslında Dünyada yaşayan en az 10 kişiden 1’inin diyabetinin olduğu rahatlıkla söylenebilir. 2045 yılına gelindiğinde her 8 yetişkinden 1’i, yani yaklaşık 783 milyon kişi diyabet hastası olacak; bu da yüzde 46’lık bir artış anlamına gelecektir. Diyabetli toplam insan sayısının 2030 yılına kadar 643 milyona, 2045 yılına kadar ise 783 milyona çıkacağı tahmin edilmektedir. Yapılan bilimsel çalışmalarla ülkemizde 7 milyonun üzerinde diyabetli olduğu, yaklaşık 3 milyon kişinin ise diyabetli olduğundan haberdar olmadığı tespit edilmiştir. Diyabet hastalığının görülme sıklığının obezitenin artışına paralel olarak hızla arttığı ve 20 yaş üzeri her yedi kişiden birinin diyabetli olduğu ortaya çıkmıştır” diye konuştu. “Diyabet, bir kişinin her alanını etkileyebildiği gibi de olumsuz ve bunalmış hissettirir” Duran, diyabet hastalarının ilaç tedavisinin yanında diyet ve egzersizlerine mutlaka dikkat etmeleri gerektiğini vurgulayarak diyabetin iyi yönetilmesinin önemli olduğunu söyledi ve bir kişinin hayatının her alanını etkiyebildiğini ve sıklıkla yaşam kalitesi üzerinde olumsuz bir etkiye sahip olduğunu belirten Uz. Dr. Duran, “Diyabet, bir kişinin hayatının her alanını etkileyebilir ve sıklıkla yaşam kalitesi üzerinde olumsuz bir etkiye sahip olabilir. Diyabetle yaşayan insanların hayatlarını iyileştirmek ve risk altında olanlarda diyabetin önlenmesi ulusal sağlık politikalarının ve tüm Dünyanın amacı olmalıdır. 14 Kasım Dünya Diyabet Günü’nün 2024-2026 yılları arasındaki teması “Diyabet ve Yaşam Kalitesi’’ olarak belirlenmiştir. Diyabet iyi yönetildiğinde, yani; doğru bir beslenme stili, doğru karbonhidrat miktarı ve insülin eşleşmesi, doğru bazal insülin miktarı ve spor gibi etkenlerle meydana gelen olumlu yaşam şekli ile geleceğimizi koruyoruz. Diyabet bakımında kişinin yaşam kalitesine yönelik destek önceliklendirilmelidir. Diyabetli milyonlarca kişi, evde, işte ve okulda durumlarını yönetmek konusunda günlük zorluklarla karşı karşıyadır. IDF tarafından yürütülen yeni bir anket çalışması, diyabetle yaşayan insanların yüzde 77’sinin kaygı, depresyon veya başka bir ruh sağlığı sorunu yaşadığını ortaya koymaktadır. Ayrıca diyabetli hastaların yüzde 75’i sağlık hizmeti sağlayıcılarından duygusal ve ruhsal iyilik halleri için daha fazla destek almak istemektedir. Diyabet bakımı genellikle yalnızca kan şekerine odaklanır ve ne yazık ki birçok diyabetli kişiyi bunalmış halde bırakır. Bu nedenle lütfen artık daha farklı bir şeyler yapalım; Bu Dünya Diyabet Gününde, yaşam kalitesini diyabet bakımının merkezine koyalım ve daha iyi bir Diyabet Hayatı için değişimi başlatalım” dedi.