ASAYİŞ - 05 Eylül 2024 Perşembe 18:30

19 yaşındaki eczacılık öğrencisi, burnundaki eti aldırmak için gittiği hastanede yaşamını yitirdi

A
A
A
19 yaşındaki eczacılık öğrencisi, burnundaki eti aldırmak için gittiği hastanede yaşamını yitirdi

İstanbul Maltepe’de bulunan Ersoy Hastanesi’nde burnundaki etten dolayı ameliyat olmak isteyen 19 yaşındaki eczacılık öğrencisi Heval Pekgöz, iddiaya göre hastanenin ihmalkarlığı nedeniyle yaşamını yitirdi. Pekgöz ailesi olayın sorumlularının cezalandırılmasını talep ederek yardım istedi.

İstanbul Marmara Üniversitesi’nde Eczacılık bölümü öğrencisi olan 19 yaşındaki Heval Pekgöz, iddiaya göre burnunda bulunan etten dolayı nefes alma zorluğu yaşamaya başlayınca ameliyat olmak istedi. Evine yakın olduğu gerekçesiyle Maltepe ilçesinde bulunan Ersoy Hastanesi’nde muayene olan ve ameliyat olma kararı veren Pekgöz, önce aynı hastanenin Kurtköy ilçesinde bulunan merkezine daha sonra bir devlet hastanesine sevk edildi ve o hastanede yaşamını yitirdi. Pekgöz’ün ailesi hastanenin ihmalkarlığı olduğunu belirterek suç duyurusunda bulundu. Hastane ile aile arasındaki hukuk mücadelesi devam ediyor.

Başsavcılık kamera kayıtlarını istedi

Şikayet üzerine İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı Memur Suçları Soruşturma Bürosu soruşturma başlattı. Savcılık hastaneden kamera kayıtlarını temin etti. Doktorlar için ise soruşturma izni istedi.

19 yaşındaki eczacılık öğrencisi, burnundaki eti aldırmak için gittiği hastanede yaşamını yitirdi

“Yalan, yanlış bilgi vererek hastane hastane dolaştırdılar”

Süreci anlatan baba Ferhat Pekgöz, “Kızımın burun etinde bir sorun vardı horlama ve nefes zorluğu yaşıyordu. Temmuz ayında bir devlet Hastanesi’nde randevu alarak gösterdik ameliyat olması gerektiği kanısına varıldı daha sonra evimize yakın olması nedeniyle Maltepe’de bulunan bu hastanede 10 Ağustos Cumartesi günü için ameliyat tarihi aldık. Ameliyat öncesinde gerekli tahliller yapıldı ve bir problem olmadığı söylendi. Ameliyat günü geldiğinde 08.50 gibi ameliyata aldılar bize de beklememiz gerektiğini söylediler, biz öncesinde hastanede yoğun bakım ünitesi var mı diye sormuştuk her şeyin tam olduğunu endişelenmemiz gerektiğini söylemişlerdi. Yaklaşık 1 saat sonra bizi başhekimin odasına çağırdılar ve kalbinin 1 dakika durduğunu ve kalp masajı ile çalıştığını ama bir problem olmadığını sadece tedbir amaçlı Kurtköy’de bulunan hastanelerine sevk etmek istediler. O hastaneye gittiğimizde hastayı yoğun bakıma alarak bizi temkin ettiler. Bize kızımızın kalbinde problemler olduğunu söyledi ve anjiyo yapılması gerektiğini söylediler biz gerekiyorsa yapılsın dedik ama yapamayacaklarını ve devlet hastanesine için kayıt açtıklarını sevk edileceğini söylediler. Sevkten sonra doktor dedi ki, kızınızın kalbinde bir problem yok beyninde hasar oluşmuş başka yoğun bakımı olan bir hastaneye sevk edilmesi gerektiğini söylediler. İlk hastane bize kalbin bir kere durduğunu söylemişti ama yalan ve yanlış bilgi vermişler bir kaç defa kalbi durmuş. Beyni uzun süre oksijensiz kaldığı için bütün yetilerini kaybetmiş. Bu özel hastanede ya geç muayene ettiler, ya kalp durduğunu fark etmediler. Ya ekipmanları yoktu. Bunların geç ve ihmalkar tavırları yüzünden kızım 30 Ağustos günü yaşamını yitirdi" dedi.

“Benim çocuğumun mezarıyla okul yan yana”

Anne Özlem Pekgöz, “Kızımı ihmalden dolayı kaybettim. Bize geç haber verildi ve istediğimiz hastanelere sevk edilmedi. Yoğun bakım var denildi ancak yoğun bakım olmadığı ortaya çıktı. Bana panik yapmamam gerektiği söylendi ve sürekli hiç bir şey yok taburcu edeceğiz dediler. Kızımın kalbinde problem olduğunu söylediler genetik kalp rahatsızlığı var mı diye üstelediler sürekli böyle bir şey yok ama. Anjiyo yapıldığında kalbine hiç bir problem olmadığı ortaya çıktı. 2 saat içerisinde çocuğumuz 3 hastane değiştirdi. Ben doktorla muhatap oldum ve her şey var denildi. Biz evimize yakın olduğu için bu hastaneyi tercih ettik. Güle oynaya girdiğimiz hastaneden çocuğumuzun ölüsünü çıkarttık. Yetkililerin ceza almasını istiyorum ben hepsinden şikayetçiyim. Benim çocuğumun mezarıyla okul yan yana, okullar açılınca herkes çocuğunu okula gönderirken ben çocuğumun mezarına gideceğim" diye konuştu.

Batuhan Toprak

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Şırnak Şırnak’ta ’çığ hazırlık ve müdahale tedbirleri’ koordinasyon toplantısı yapıldı Şırnak İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü, muhtemel bir çığ olayına karşı ilgili kurumların katılımı ile ’çığ hazırlık ve müdahale tedbirleri’ koordinasyon toplantısı gerçekleştirdi. Şırnak İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü koordinesinde İl Jandarma Komutanlığı, İl Tarım ve Orman Müdürlüğü, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü, TPAO Bölge Müdürlüğü, Meteoroloji İl Müdürlüğü, Türk Telekom İl Müdürlüğü, Şırnak Belediye Başkanlığı, Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü, Sağlık Müdürlüğü ve Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü temsilcileri ile muhtemel bir çığ afetine karşı hazırlıklı olmak ve müdahale çalışmaları kapsamında gerekli tedbirleri eksiksiz almak üzere Şırnak Vali Yardımcısı Hasan Hüseyin Alpaslan başkanlığında ’çığ hazırlık ve müdahale tedbirleri’ koordinasyon toplantısı gerçekleştirdi. Deprem ülkesi olan Türkiye’de çığ afetleri de çok sayıda vatandaşın hayatını kaybetmesine yol açıyor. 71 yıllık istatistiklere göre her yıl ortalama 28 olay, 20 ölü, 6 yaralı olarak kayıt altına alındı. Türkiye’de en fazla ölümlü çığ afeti 1992 yılında merkeze bağlı Görmeç köyünde yaşandı ve 85 kişi vefat etti. Ayrıca 1992 yılında Beytüşşebap ilçesine bağlı Boğazören köyünde 36 vatandaş, Çığlıca köyünde 1992 yılında 15 vatandaş, Beşağaç köyünde 3 vatandaş çığ afeti nedeniyle hayatını kaybetti. "1992 yılında Şırnak’ın Görmeç köyünde çığ nedeniyle 85 kişi hayatını kaybetmiştir" Şırnak’ta muhtemel bir çığ afetine karşı Şırnak İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü olarak her türlü hazırlığın içerisinde olduklarını ifade eden AFAD Şırnak İl Müdürü Muzaffer İşlek, "Doğa ve insan kaynaklı afetler, hem insanların hayatlarını derinden etkilemekte hem de büyük ekonomik kayıplara yol açmaktadır. Türkiye’de tektonik, topoğrafik ve iklimsel yapısının etkisiyle doğa kaynaklı afetlerle sık sık karşılaşılabiliyor. Depremler bakımından yüksek riskli bir coğrafyada bulunan ülkemizde, heyelan, sel-taşkın, kaya düşmesi ve çığ afetleri de bölgesel ve mevsimsel bazda yaşanabilmektedir. Afetleri yoğun yaşayan ülkemizin iklim değişikliğinin etkilerini, yakın gelecekte daha da fazla hissedeceği değerlendirilmektedir. Türkiye’de 71 yıllık istatistiklere göre her yıl ortalama 28 olayın yaşandığı 20 kişinin ölümü ve 6 kişinin yaralanması ile kayıt altına alınmıştır. Türkiye’de çığ afetlerinde en ölümlü çığ olay 1992 yılında Şırnak’ın Görmeç köyünde yaşanmış ve 85 kişi hayatını kaybetmiştir. Ayrıca 1992 yılında Beytüşşebap ilçemize bağlı Boğazören köyünde 36 vatandaş, Çığlıca köyünde 1992 yılında 15 vatandaş, Beşağaç köyünde 3 vatandaş çığ afeti nedeniyle hayatını kaybetmiştir" dedi. Geçmişte yaşanan bu olaylara karşı hazırlıklı olmak için "çığ hazırlık ve müdahale tedbirleri" adı altında bir koordinasyon toplantısı gerçekleştirdiklerini belirten İşlek, "Bu toplantıdaki amacımız depremlere hazırlıklı olduğumuz gibi çığ afetlerine karşı da hazırlıklı olmak ve olası bir olaya karşı da alınması gereken tedbirleri zamanında almaktır. Çığ öncesinde çığ riskine karşı nasıl hazırlanacağınızı ve korunacağınızı öğrenebileceğiniz eğitim programlarına katılın. İlk yardım gibi tamamlayıcı eğitimleri de alın. Yeni yerleşim yeri olarak çığ riski taşıyan bölgeleri seçmeyin. Mevcut yapılarınızı sigortalatın. Çığ tehlikesinin artmasını engellemek için, yamaçlardaki ağaçları, bitki örtüsünü ve ormanları koruyun. Kar yağan aylarda hava ve yol durumu raporlarını dikkatlice izleyin. Aile Afet Planınızı hazırlarken çığ riskini göz önünde bulundurun" diye konuştu.