Anadolu Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Prof. Dr. İbrahim Öztek, 14 Mart Tıp Bayramı dolayısıyla mesaj yayınladı.
Anadolu Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Prof. Dr. İbrahim Öztek, 14 Mart Tıp Bayramı dolayısıyla yayınladığı mesajında Tıbbiyeli Hikmet’ten (Boran) bahsederek, şu ifadelere yer verdi:
“Ülkemize birçok yenilik tıbbiye kapısından girdiği gibi, ülkemizin ilk aydınları ve ülkeleri için ilk canlarını verecekler de tıbbiyeliler olmuştur. 1915 yılında Çanakkale savaşına toptan katılan tıbbiyelilerimizin tamamının şehit olması nedeni ile tıbbiye 6 yıl mezun vermemiştir. Allah’tan hepsine rahmet diliyorum. 1919’un 14 Mart’ında, işgal altındaki İstanbul’umuzda, Tıbbiyeli Hikmet’in Haydarpaşa’daki tıbbiye kuleleri arasına astığı dev Türk bayrağı olay olmuştur.
Sivas Kongresi günleri İstanbul’dan Gazi Paşa’nın açacağı kongreye gitmek üzere seçilen 3 temsilciden biri de Tıbbiyeli (3. sınıf öğrencisi) Hikmet’tir. Tıbbiyeli Hikmet, Paşa’ya şöyle der; ‘Paşam, temsilcisi olduğum tıbbiyeliler beni buraya istiklal davamızı başarmak için gönderdiler. Mandayı kabul edemeyiz. Bunu kabul edecek olanları şiddetle reddederiz. Manda düşüncesini siz bile kabul etseniz, sizi de reddederiz. Mustafa Kemal’i vatan kurtarıcısı değil, vatan batırıcısı ilan eder, şiddetle karşı koyarız!’
Gazi Paşa bu sözlere kızmadı. Aksine çok mutlu oldu; ‘müsterih ol çocuk, gençlikle gurur duyuyorum. Azınlıkta kalsak bile mandayı kabul etmeyeceğiz. Parolamız tektir: YA İSTİKLAL YA ÖLÜM Tıbbiyeli Hikmet Boran’ın cesaretine hayran olmamak mümkün mü?”
“Türkler doğudan batıya akarken, doğunun kültür ve bilimini de batıya taşımışlardır” diyen Öztek, şöyle devam etti:
“Bunlardan başlıcaları tıp, matematik, astronomi ve felsefedir. Batılılar yüzlerce yıl İbni Sina’nın ‘Tıp Kanunu’na başvururken, kendisini de tıbbın sultanı olarak tahta oturtmuşlar, Hipokrat ve Galenus’u da nedimeleri/asistanları şeklinde dizinin dibine yerleştirmişlerdir. Selçuklular, savaş zamanı 40 deve yükü cerrahi malzeme taşırken, Osmanlılarda da savaş ve barış günlerinde tıp ilmine büyük önem verilmiştir. Çok sayıda tabip, cerrah, hassa cerrahları ve cerrah başları yetiştirilmiştir.
Osmanlılarda Yıldırım Bayezid, Fatih ve Kanuni devirlerinde açılan medreselerde çok kapsamlı tıp eğitimi verilmiş ve imparatorluğun her bölgesinde binlerce hastane açılmıştı. 1800 yılına kadar ordu ve halka hizmette Türk hekimleri ön planda iken, bu tarihten sonra Hristiyan ve Yahudi doktorlar öne çıkmıştır. 1800’lü yıllardan itibaren Batı tıbbı ilerlemiş, Türk hekimleri eski usullerle başarısız olmaya başlamıştır. Bunun üzerine saray başhekimi Mustafa Behçet Bey 13 Ocak 1827 tarihinde padişaha sunduğu dilekçe ile yabancı dil öğrenimi ile Batılı anlamda bir tıp eğitimin önemini belirtmiştir. Böylece yenilikçi padişah II. Mahmut tarafından 14 Mart 1827 Çarşamba günü TIBHANE kurulmuştur. Şehzadebaşı’nda kurulan bu kurum, modern anlamda ilk tıp fakültesidir.
Giderek geliştirilen tıp eğitimi için 1832 de bir CERRAHHANE, 1839’da da Galatasaray Lisesinin bulunduğu binada MEKTEBİ TIBBİYE kuruldu. Viyana’dan Dr. Bernard getirtildi. Muavinliğine İstefanaki atandı. Abdulhak Molla da başhekim oldu. Okula ‘DARÜL ULUMÜL HEKİMİYEİ OSMANİYE VE MEKTEBİ TIBBİYEİ ADLİYEİ ŞAHANE’ ismi verildi.
Sultan II. Mahmut, açılış töreninde şu fermanı buyurdu:
‘Çocuklar, bu yüksek binaları Tıp Okulu şeklinde düzenleyerek adını MEKTEBİ TIBBİYEİ ADLİYEİ ŞAHANE koydum. Burada insan sağlığının hizmetinde çalışılacağından bu okulu diğerlerinden üstün tuttum. Türk tıp kitapları Arapça yazıldığı ve eski bilgiler içerdiği için eğitim Fransızca ve tıbbın yenilikleri kapsamında olacaktır. Daha sonra siz bu ilmi Türk dili üzerine yayın. Yabancı olarak ve tabip sıfatı ile birçok ne idüğü belirsiz kişilerin yurdumuzda yerleşmesinden ve şurada burada şarlatanlık yapmasından memnun değilim. Allah’ın izni ile okulunuzu bitirerek, diplomanızı aldıktan sonra büyük rütbelere erişeceğinizi ve her çeşit ihtiyacınızın karşılanacağını belirtmek isterim. Yiyeceklerinizde sıcak kebaptan, soğukluk çileğe kadar vardır. Bu hafta sizler için özel olarak yaptırttığım nişanlarınızı da göndereceğim. Sizlere yüce Allah’tan başarılar dilerim. İstemek sizden, vermek bizden.’
Bundan 194 yıl önce Sultanın Tıbbiye ve Tıbbiyeliye verdiği önemin ne denli büyük olduğunu görüyoruz. Yine bundan 182 yıl önce temelinin atıldığı modern Türk tıbbı dünya çapında pek çok doktor yetiştirmiştir.
Ben ve sınıf arkadaşlarım ise 60 yıldır Türk Tıbbına ilk günkü heyecanla ve Dr. Hikmet bilinci ile hizmet vermekteyiz. 60 yıldır ülkemize verdiğimiz hizmetle milyonlarca insanımıza şifa dağıttığımızı ve görevimizi onurlu bir şekilde yerine getirdiğimize inanıyoruz. Bundan sonraki Türk hekimlerinin işleri, kadir kıymet bilen yöneticilerle giderek güçlenecek ve daha çok başarılı olacaktır. Sabuncuoğlu Şerefettin’lere, Hulusi Behçet’lere, Gazi Yaşargil’lere, Aziz Sancar’lara, Uğur Şahin ve Özlem Türeci’lere selam olsun. Tüm hekim ve sağlıkçı meslektaşlarımızın Tıp Bayramını en içten dileklerimle kutlar, hastalarımıza da bir an evvel sağlıklarına kavuşmalarını dilerim. Sonsuz selam sevgi ve saygılarımla.”