5. Aile İşletmeleri Kongresi, İstanbul Kültür Üniversitesi Ataköy Yerleşkesi`nde gerçekleştirildi. Kongrede yıllardır markalarını koruyan, sektörün önde gelen 14 aile işletmesine ``Uzun Ömürlü-Köklü İşletme`` ödülü verildi. Ödül töreninde Hacı Bekir Şekerleme`nin Yönetim Kurulu Başkanı Doğan Şahin, ödülünü torununun almasını isteyerek devir teslim yaptı.
İş dünyasının önde gelen aile işletmesi üyeleri, akademisyenler ve öğrenciler, İstanbul Kültür Üniversitesi Aile İşletmeleri ve Girişimcilik Uygulama ve Araştırma Merkezi`nin (AGMER) iki yılda bir düzenlediği 5. Aile İşletme Kongresi`nde bir araya geldi. Vatan Şaşmaz`ın sunumuyla gerçekleştirilen kongrede aile işletmelerinde büyüme ve getirdiği sorunlar, aile işletmelerinde yönetim kurulları, kurucudan sonra gelen kuşakların sorunları, aile değerleri ve çocukların yetiştirilmesi gibi konular uzmanlar tarafından değerlendirildi. Açılış konuşmasını yapan AGMER Müdürü Prof. Dr. Tamer Koçel, aile işletmelerinin ekonomik refaha katkı sağladığını belirterek, ``Ekonomi deyince akla işletmeler geliyor. İşletmenin özelliği refahı sağlaması, istikrarı koruması. İşletmeler yenilikleri gerçekleştiren birimlerdir. İşletmeler yaşamalıdır`` dedi.
Konuşmaların ardından 1990 yılından önce kurulan ve yıllardır kalitesini bozmadan sektöründe markalaşmış 14 aile işletmesi üyeleri çınar ağacı şeklinde plaketle ödüllendirildi. Ödül alan firmalar arasında Hacıbekir (1777), Şekerci Cafer Erol (1807), Gökçen Grup (1858), Kebapçı İskender-Yavuz İskenderoğlu (1860), Erbak Uludağ Meşrubat (1870), Karaköy Güllüoğlu (1871), Kurukahveci Mehmet Efendi (1871), Sabuncakis (1874), Tanınmış Helvacı (1875), Hamamcıoğlu (1880), Saffet Abdullah Güllaçları (1881), Cemilzade (1883), İmam Çağdaş (1887), Tarihi Meşhur Kanlıca Yoğurdu (1893) yer aldı. ``Uzun Ömürlü-Köklü İşletme`` ödülüne layık görülen Hacı Bekir Yönetim Kurulu Başkanı Doğan Şahin, ödülünü torununun almasını isteyerek, devir teslim gerçekleştirdi.
``AİLE ŞİRKETLERİ EKONOMİK KRİZİN ÜSTESİNDEN GELME KONUSUNDA DİĞER ŞİRKETLERE GÖRE DAHA BAŞARILI``
Aile işletmeleri konusundaki çalışmalarıyla Avrupa`nın önde gelen bilim adamlarından WTU Otto Beisheim School of Management Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sabine Rau, kongrenin açılışında yaptığı konuşmada, ``Aile şirketlerinde en önemli problem şirketin sonraki kuşaklara devredilmesi. Çünkü siz bir iş kuruyorsunuz ve bu işin sürdürülebilir şekilde devam etmesini istiyorsunuz. Bunun için de yönetimi bir sonraki nesle devretmek zorundasınız. İşte başarılı olmak isteyen birçok aile şirketinin sonraki kuşaklara devri sırasında başarısızlığa yol açabilecek birçok ihtimal bulunuyor" dedi.
Ekonomik krizin aile şirketlerine etkisiyle ilgili bir soru üzerine Rau, "İlginçtir, dünya geneline baktığımızda aile şirketleri ekonomik krizin üstesinden gelme konusunda diğer şirketlere göre daha başarılı oluyorlar. Çünkü aile şirketlerinin yüksek risk alma yaklaşımları ortalamanın altında. Aile şirketleri mali konularda daha sıkı bir denetim sergilediği için kriz dönemlerinde diğer kurumsal şirketlere göre daha güçlü oluyorlar" değerlendirmesinde bulundu.
Bir aile şirketinin oluşumunu da özetleyen Sabine Rau, "Öncelikle bir iş geliştirmek zorundasınız, bu süreç tıpkı kurumsal şirketlerdeki gibi gerçekleşiyor. Fakat aynı zamanda aile üyelerine ve aile üyeleri ile iş arasındaki dengeye de dikkat etmek zorunda kalıyorsunuz" şeklinde konuştu.
Rau ayrıca, "Aile şirketinin sahipleri işlerini düşünürken, önce müşterilerini ön planda tutuyor, ikinci olarak çalışanlarını. İşlerini geliştirmek için müşterilerini dinleyerek en iyi hizmeti vermeye çalışıyorlar" diye konuştu.
``GÜLÜMSEMENİN SERMAYESİ OLMAZ``
``Uzun Ömürlü-Köklü İşletme`` ödülüne layık görülen Nadir Güllü ise, ``Aile işletmelerinin temel prensibi, işletmenin devamlılığını sağlayan kişinin yapacağı fedakarlık çok önemli. Dedemizden babamıza, bize gelen bazı ``˜s` kuralları vardır. Bu kuralları uygulayarak aşmaya çalışıyoruz. Bunlar nelerdir? Mesleğime saygı duyuyorum. Sevmek, sadakat, sorumluluk, sebat edip sabrediyorum. Sahipleniyorum. Savaşıyorum. Sürekliliği sağlıyorum. Sistemimi kurdum. Bir de gülümsemenin sermayesi olmaz`` dedi.
İyi işler yapıldığında ekonomik krizlerden çok zarar görülmeyeceğini belirten Güllü, ``Bizim Karaköy`de Rum, Ermeni, Musevi birçok müşterimiz var. Yaptığımız ürün en alt kesimden en üst kesime hitap ediyor`` şeklinde konuştu.
Yunanistan`ın baklavaya sahip çıkmasını değerlendiren Nadir Güllü, ``Osmanlı İmparatorluğu`ndan gelen bir üründür bu. Biliyorsunuz Mısır`dan Avusturya`ya kadar Osmanlı vardı. Saraydan atanan valiler yanlarında aşçılarını da beraber götürüyorlardı. Şam, Halep, Selanik`te her yerde baklava vardı. Yunanistan`da da önceden bunu güzel yapan arkadaşlarımız vardı. Yunanistan`da kesinlikle el sanatı baklava yapılmıyor. Karaköy`den Yunanistan`a her gün ay olarak 1 ton baklava gönderiyoruz. Demek ki ürün güzel yapanındır`` dedi.
İmam Çağdaş firmasının Yönetim Kurulu Başkanı Burhan Çağdaş ise, aile şirketlerinin uzun ömürlü olabilmesi için sevgi ve saygının şart olduğunu söyledi. Çağdaş, sınırda yaşanan sorunların tatlı sektörüne de yansıdığını belirterek, ``Güneydoğu`yu çok etkiledi. Gaziantep`e günlük çok ciddi rakamlarda 4-5 bin kişinin geldiği oluyordu. Bu da Gaziantep`e büyük bir ivme kazandırıyordu. Arap turistlerin tamamı neredeyse kesildi`` dedi.
Baklavanın Türklere ait olduğunu belirten Çağdaş, ``Biz Gaziantep Sanayi Odası olarak baklavanın tescilini Avrupa Birliği`nden talepte bulunduk. Bu hafta içerisinde Avrupa Birliği Resmi Gazetesi`nde yayınlanacak. Ondan sonra da resmileşmiş olacak`` şeklinde konuştu.