EKONOMİ - 02 Kasım 2023 Perşembe 15:05

Iğdır’da yerli ve milli “Arpa” çeşitlerin deneme ekimleri yapıldı

A
A
A
Iğdır’da yerli ve milli “Arpa” çeşitlerin deneme ekimleri yapıldı

Türkiye’de üretimi yapılan yerli ve milli “Arpa” çeşitlerin deneme ekimleri Iğdır’da yapıldı


Tarım Bakanlığın Uluslararası Bahri Dağdaş Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü tarafından geliştirilen kuraklık ve hastalığa dayanıklı olan yerli ve milli çeşitler olan Ayrancı ve Keykubad arpa çeşitleri ile aspir koç 42 çeşidinin Iğdır’da ekimi gerçekleştirildi. Iğdır Tarım İl Müdürlüğünün yaptığı çalışmalarda bölge ekolojik şartlarına uyum sağlayabilecek arpa ve aspir için yeni tescillenmiş ve bölgede bilinmeyen çeşitlerin tanıtımı ve bölgenin ekolojik şartlarına uyumlu çeşitlerin tespiti ile birim alandan elde edilen verimi arttırarak çiftçilerin ekonomisinin güçlendirilmesi amaçlanmaktadır.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Bakan Kacır: “İnsansız hava aracı pazarının yüzde 70’i Türkiye’de” Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, sosyal medya platformu X’in sahibi Elon Musk’ın “Hala bu büyük insanlı projelerin gelecekte var olacağına inananlar var, halbuki gelecek dronların” şeklindeki paylaşımına ilişkin, “Bugün dünyada insansız hava aracı pazarının yüzde 70’i Türkiye’de. Bu milletin öz evlatları Bayraktar ile, Akıncı ile, ANKA ile, Aksungur ile, Hürkuş ile, Hürjet ile, ATAK ile, Gökbey ile, KAAN ile, Kızılelma ile Türk milletinin imzasını gökyüzüne atıyor” dedi. Bakan Kacır, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği’nin (MÜSİAD) 183 şube başkanı ile bir araya geldi. Konuşmasında sosyal medya platformu X’in sahibi Elon Musk’ın “Hala bu büyük insanlı projelerin gelecekte var olacağına inananlar var, halbuki gelecek dronların” şeklinde paylaşım yaptığını hatırlatan Bakan Kacır, “İşte Türkiye, onun bahsettiği o geleceğin bir numaralı ülkesidir. Bugün dünyada insansız hava aracı pazarının yüzde 70’i Türkiye’de. Halbuki insansız hava aracının ne olduğunu bu kelimelerle tarif etmiyorduk. Yakın geçmişe kadar biz İHA’lara Heron diyorduk. İHA deyince de aklımıza bir tek İhlas Haber Ajansı geliyordu. Bugün neredeyiz; bu milletin öz evlatları Bayraktar ile, Akıncı ile, ANKA ile, Aksungur ile, Hürkuş ile, Hürjet ile, ATAK ile, Gökbey ile, KAAN ile, Kızılelma ile Türk milletinin imzasını gökyüzüne atıyor bugün. Bu, paradigma değişimini yakalamamız sayesinde mümkün oldu” ifadelerini kullandı.
Kastamonu Prof. Dr. Küçük: "Çevre problemlerine sebep olan ülkelere bakıldığında en başta Amerika’yı, Çin ve Rusya’yı sayabiliriz" Türkiye’nin farklı şehirleri ve üniversitelerinden gelen lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencilerine yönelik düzenlenen “İklim Politikaları ve Gençlik” çalıştayında konuşan Kastamonu Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ömer Küçük, “Bugün iklim değişikliğine veya çevre problemlerine sebep olan ülkelere bakıldığında en başta Amerika’yı, Çin ve Rusya’yı sayabiliriz. Çünkü endüstri noktasında en gelişmiş ülkeler, nüfus noktasında da böyle" dedi. Ormancılık ve Tabiat Turizmi alanında ihtisaslaşan Kastamonu Üniversitesi’nin yürütücülüğünü yaptığı Erasmus+ Gençlik Katılımı Faaliyeti (KA154-YOU) çerçevesinde desteklenen “İklim Vizyonu: Geleceğe Yönelik Politikalar” projesi çerçevesinde “İklim Politikaları ve Gençlik” çalıştayı düzenlendi. Çalıştaya Türkiye’nin farklı üniversiteleri ve farklı şehirlerinden 35 lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencisi katıldı. “Dünya çok süratli bir şekilde sona doğru gidiyor, dünyayı tüketiyoruz” Daday ilçesinde gerçekleştirilen çalıştayda konuşan Kastamonu Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve İhtisaslaşma Koordinatörü Prof. Dr. Ömer Küçük, “İklim değişikliğine bakıldığında bir tarafta kuraklıktan bahsediyorsunuz, bir tarafta aşırı yağışlar, düzensiz yağışlar ve bunun neticesinde sel ve taşkınlardan bahsediyorsunuz. Bir tarafta da küresel ölçekte çok farklı coğrafyalarda çok büyük orman yangınlarından bahsediyorsunuz. Bir tarafta da biyoçeşitliliğin azalmasından, bazı türlerin ortadan kalkmasından bahsediyorsunuz. Bir tarafta mevcut türlerin dağılış alanlarının sınırlarının değişmesinden bahsediyorsunuz. Bir taraftan sağlıklı gıdaya erişmekte yaşanacak problemlerden bahsediyorsunuz. Diğer taraftan hiç gündemimizde olmayan yeni hastalık türleri ile karşı karşıya olduğumuzdan bahsediyorsunuz. O kadar çeşitli yelpazede karşımıza çıkıyor ki, odağında iklim değişikliğini düşündüğümüzde, böyle küresel ölçekteki bir probleme karşı geçmişten günümüze bir takım çalışmalar olmuş, olmaya da devam ediyor. 1970’li yıllara gittiğimizde Stockholm Konferansını dile getiriliyor. 1990’lı yıllara geldiğimizde Rio Konferansında yine bu iklim değişikliği zirve ve küresel ölçekte alınması gereken tedbirler gündeme geliyor. 2007 yılına geldiğimizde Kyoto Protokolü ki birçok ülkenin taraf olması ve imza atması durumunda kalınan bir durumdan bahsediyoruz. Yakın zamanda Paris Anlaşmasını biliyoruz. Son 30-40 yıldır küresel ölçekte devletlerin birtakım tedbir alma mahiyetinde yapmış oldukları ortak çalışmalar bir mücadele örneğini ortaya koyarken, hakikatte de şöyle bir şey var; son 100 yılda iklim değişikliğine sebep olan küresel bazdaki endüstrileşme ve bunun yansımaları son yüzyıla kadar bütün dünyanın yaradılış kuruluş tarihinden bu zamana kadar oluşturduğu olumsuz etkiden daha fazladır. Çok süratli bir şekilde sona doğru gidiyoruz, tüketiyoruz” dedi. “Amerika, Rusya ve Çin, iklim değişikliği konusunda inisiyatif aldığını söylüyor ama hiçbir şey yapmıyorlar” Bireysel olarak toplumların alabilecek olduğu tedbirlerden bahseden Prof. Dr. Küçük, “Yani toplumu iklim değişikliğine dirençli hale getirmek, bu faaliyetlerden önemlisinden bir tanesi bu. Şehirlerimizi iklim değişikliğine karşı dirençli hale getirme noktasında alabilecek olduğumuz tedbirler var. Ormanlarımızı dirençli hale getirmek için alacak olduğumuz tedbirler var. Çevremizi dirençli hale getirmek için alacak olduğumuz tedbirler var. Karbonla ilgili net sıfır emisyon kavramını çok duyarsınız. İklim değişikliği esasın atmosferde bulunan karbon miktarının artmasıyla ortaya çıkan bir kavram. Karbonun kaynağı neler? Özünde endüstrileşmesi, fosil yakıtlar. Bunun kaynağı kim? İnsanoğludur. İnsanoğlu, bir taraftan refahını konforunu arttırırken, bir tarafta da acımasızca çevresine karşı, yaşadığı ortama karşı olumsuz etkiler oluşturmaktadır. Birincisi sıfır emisyon. İkincisi iklim değişikliğiyle ortaya çıkan artık afetlerle mücadelede bütün paydaşlar, bütün kurumlar el birliğiyle çalışmak durumunda. Bütünleşik Afet Yönetim Sistemi kavramı var. Çünkü tek boyutlu bir afetle veya ortaya çıkardığı etkiyle tek boyutla mücadele etmiyorsunuz. Bunun sosyal boyutu var. Bunun ek kültürel boyutu var. Bunun toplumsal boyutu var. Bunun politik boyutu var. İnsanoğlu son yıllarda aslında yaptığının farkında ama her ülke çevreye vermiş olduğu iklime vermiş olduğu bu olumsuz etkiyi düzeltecek nispette sözde inisiyatif alıyor. Hakikatte bu sorumluluğu yerine getirme adına icra faaliyetlerinde maalesef bulunmuyorlar. Bugün iklim değişikliğine veya çevre problemlerine sebep olan ülkelere bakıldığında en başta 2-3 tane ülkeye hemen sayarsınız. Amerika’yı, Çin ve Rusya’yı sayabiliriz. Çünkü endüstri noktasında en gelişmiş ülkeler, nüfus noktasında da böyle. Dolayısıyla bunun çevreye yansımasını da en fazla bunlar meydana getiriyor” diye konuştu. “Ağaçlandırma çalışmalarıyla ortamda bulunan karbon emisyonunu azaltmaya yönelik faaliyet yapıyoruz” İklim Değişikliğine yönelik alınacak tedbirlerden de örnekler veren Küçük, “Devletimizin bu noktada ciddi çalışmaları var. Bir kere İklim Değişikliği Bakanlığımız var. Doğrudan bu noktada çalışmalarını yürüten. Tarım ve Orman Bakanlığı var ve buna bağlı genel müdürlüklerimiz var. Devlet bazında gerçekten iyi bir örgütlenme ile mücadeleler yapılıyor. Dünyada orman varlığını arttıran nadir ülkelerden bir tanesiyiz. Çok ciddi ağaçlandırma çalışmaları var ve biz ağaçlandırma çalışmalarıyla ortamda bulunan karbon emisyonunu azaltmaya yönelik faaliyet yapıyoruz. Artık alternatif enerji kaynakları gündeme geliyor. Bunlar doğalgaz, güneş enerjisi, rüzgar enerjisi noktasında ve sıfır atık kavramıyla beraber biyoenerji noktasında ciddi çalışmaların olduğunu biliyoruz” şeklinde konuştu. “İklim krizi ekseninde sürdürülebilir üretim ve tüketim modellerini istişare ettik” Proje çerçevesinde yapılan faaliyetlere dikkat çeken Kastamonu Üniversitesi Öğretim Görevlisi ve Proje Yürütücüsü Berkan Güngör ise, “Farklı şehirlerden Kastamonu’ya gelen arkadaşlarımız ile birlikte Azdavay ve Pınarbaşı’nda bulunan kanyonlarımızı ziyaret ederek doğanın eşsiz güzelliğini yerinde deneyimledik. Akabinde geçtiğimiz yıllarda büyük bir yangınla ciğerlerimizi yakan Taşköprü ilçemizdeki yangın sahasına gittik ve rehabilitasyon çalışmalarını yerinde inceledik. Günümüzün en önemli konularından birisi olan inovasyon ve girişimcilik konusunu ekolojik girişimcilik çerçevesinde konuştuk. Mutfaklarımızın en temel ve ayrıştırılması en zor atıklarından birisi olan atık yağları geri dönüştürdük ve bu atık yağlardan sabun elde ettik. AFAD İl Müdürlüğümüzü ziyaret ettik ve orada iklim değişikliği temelli afetler ve bu afetlere karşı alınabilecek önlemleri konuştuk. İklim krizi ekseninde sürdürülebilir üretim ve tüketim modellerini istişare ettik. Gençlerin yerel düzeyde karar alma süreçlerine katılımlarının sağlanabilmesi için yönetişimi konuştuk. Daday’ın nazar boncuğu olan Yumurtacı Göleti’ni ziyaret ettik ve etrafında bir çevre temizliği çalışması yaptık. Ardından yine AFAD’ın destekleri ile yangın söndürme ve afet çadırı kurma eğitimleri aldık” ifadelerini kullandı. İklim değişikliğinin yalnızca çevresel bir mesele değil, aynı zamanda ekonomik, sosyal ve politik etkileri olan çok boyutlu bir kriz olduğunu söyleyen Güngör, “Bu kriz, tüm toplumları etkilerken, çözümler de ancak çok paydaşlı, katılımcı ve kapsayıcı bir yaklaşımla mümkün olabilir. Bu nedenle, bu çalıştayda gençler, kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları ve yerel yönetimlerin bir araya gelmesi, ortak bir vizyon geliştirmemiz adına büyük bir fırsattır. İklim zirvesinin şehrimizde düzenlenmesi, iklim krizine bağlı afetlerin hemen hemen her birine maruz kalan Kastamonu’ya, Ormancılık ve Tabiat Turizmi sahasında ihtisaslaşan Kastamonu Üniversitesi’ne çok yakışacak. Bu yüzden iklim değişikliği ile mücadele bireysel çabalarla değil, güçlü bir iş birliği ve dayanışma ile mümkün olacaktır. Bugün burada ve bahar ayındaki zirvede, gençlerin enerjisiyle, uzmanların bilgisiyle ve katılımcıların katkısıyla çok daha güçlü bir vizyon geliştireceğiz. Gençler, bu dünyanın sadece geleceği değil, aynı zamanda bugünün de en önemli aktörleridir. Kararların alındığı masalarda, politikaların şekillendiği süreçlerde, çözüm önerilerinin konuşulduğu platformlarda artık gençlerin fikirlerine, önerilerine ve enerjilerine her zamankinden daha çok ihtiyaç vardır. Bugün burada, bu ihtiyacı gidermek adına önemli bir adım atıyoruz” dedi. “Hiçbir ülke iklim değişikliğinin oluşturacağı olumsuz etkilerden kaçamayacak” Kastamonu İl Afet ve Acil Durum Müdürü Doktor Suat Tüfekci de, “Afetlerde de İklim Değişikliğine bağlı olarak artık değişiklikler başlıyor. Yani biz hep klasik afet dediğimiz kavramlardan iklim değişikliğine bağlı afetlere evrilmeye başladık. Hidrometeoloji dediğimiz hayatımızda tanışmaya başladığımız ve mücadele etmek zorunda kaldığımız yeni afetlerle karşılaşıyoruz. Afetler toplumun tamamını etkileyip, ülkenin veya dünyanın tamamını etkileyecek bir ivmeye kavuşmak da artık hiçbir şey eskisi gibi olmuyor ve artık yenilik çözümlerle bu afetlerle başa çıkmak ve bu afetlerle ülke hatta dünyanın tamamının birlikte mücadele etmesi gerçeği ile karşılaşıyoruz. Çünkü global bir dünyada yaşasak da sorunlarımız artık sınırımızın dışına da taşmakta. Çünkü kuraklıktan başlamak üzere, yağışlardan başlamak üzere, göçlerden başlaması ve yangınlardan başlaması üzerine, her şey artık herkesi ilgilendiriyor. Doğal olarak hiçbir ülke iklim değişikliğinin oluşturacağı olumsuz etkilerden kaçamayacak. Bu sebeple çözümlerimizde hep birlikte olmak ve global olmak zorunda yani bu sebeple sizlere de geleceğin yöneticiler olarak, geleceğin uzmanları, akademisyenleri veya geleceğin meslek uzmanları olarak çok büyük önemli işler düşmektedir. İklim değişikliği gerçeğinin farkındasınız. Bu bizlere hem gurur veriyor hem de evet bir hazırlık ordusu yetişiyor işin gerçeği ama tabi yeterli midir? Tüm ülkenin ilköğretimden başlamak üzere, yüksek kesimlerine kadar tüm kesimlerinin bu gerçekle yüzleşmek zorunda olduğumuzu unutmamalıyız” diye konuştu. “Teknokentin ve Teknoloji Transfer Ofisinin kapıları gençlere her zaman açıktır” Kastamonu Teknokent A.Ş. Genel Müdürü Profesör Doktor Alperen Kaymakcı ise, “İklim değişikliği bizim ülkemizin ciddi bir problemi değil, tüm dünyanın bir problemi. Bu hususta ele aldığımız zaman çok yenilikçi çözümlere, inovasyona ihtiyaç duyduğumuz bir ortam. Bu zor görev aslına bakarsanız belki ilerleyen zamanlarda sizlerin sırtında, sizlerin özverili ve emekli çalışmalarıyla belli bir noktaya gidecek. Bu hemen çözüm bulunacak bir süreç değil İklim Değişikliği. Uzun yıllar üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir süreç ve bu sürecin çok iyi bir şekilde idare edilmesi gerekiyor. Teknokent’imizde ve Teknoloji Transfer Ofisinde yapılan çalışmaları sizlerin bize fikirlerinize geldiğiniz zaman büyük bir özveriyle, büyük bir emekle ince ince eleyip fikri ürüne dönüştürme noktasında elimizden gelen yardımı esirgemeyeceğimizi bilmenizi isterim. Bu konuda Teknokentin ve Teknoloji Transfer Ofisinin kapıları gençlere her zaman açıktır” şeklinde konuştu. Cide Yerel Eylem Grubu Dernek Müdürü Atakan Akman da projeye katkı sunmaktan dolayı mutluluk duyduğunu kaydetti. Çalıştayda Kastamonu Bilim ve Sanat Merkezi Müzik Öğretmeni Yıldıray Yılmaz’ın öncülüğünde proje katılımcıları ile oluşturduğu “İklimin Bestesi” isimli beste, proje katılımcıları tarafından oluşturulan koro eşliğinde seslendirildi. Çalıştayın ardından İklim Eğitimi ve Farkındalık Masası, İklim Dostu İnovasyon ve Girişimcilik Masası, Afet Yönetimi ve İklim Dayanıklılığı Masası, Yerel İklim Eylemi ve Sivil Toplum Masası ile Sürdürülebilir Çevre, Şehircilik ve Tarım Yönetimi Masası oluşturuldu. Oluşturulan masalardan çıkacak kararlar ile sonuç bildirisi hazırlanacak.
Bursa TEKNOSAB Lojistik Teknopark GSYF yeni yatırımcılarla büyüyor BTSO Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Burkay, kısa süre önce kuruluşu tamamlanan TEKNOSAB Lojistik Teknopark Girişim Sermayesi Yatırım Fonu’na (GSYF) Bursa iş dünyasından belirlenen arzın üzerinde talep geldiğini ve fonun Türkiye’nin yatırımcı sayısı açısından en büyük GSYF’si haline geldiğini söyledi. Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) Kasım Ayı Meclis Toplantısı Oda Hizmet Binasında gerçekleştirildi. BTSO Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Burkay, Meclis Başkanı Ali Uğur ve Meclis Üyelerinin katılımıyla düzenlenen toplantıda Bursa ekonomisinin stratejik dönüşümünü ve geleceğini şekillendirecek tarihi bir adım atıldı. Türkiye’nin yüksek teknoloji odaklı ilk üretim merkezi TEKNOSAB’da GSYF modeliyle hayata geçirilecek Güney Marmara’nın en kapsamlı lojistik merkezi TEKNOSAB Lojistik Teknopark’ta BTSO’nun da pay sahibi olmasını sağlayacak karar maddesi meclis üyelerinin oylarıyla kabul edildi. Böylece Türkiye’nin en büyük ticaret ve sanayi odası olan BTSO’nun TEKNOSAB Lojistik Teknopark GSYF’nin değer artışı ve kar payı dağıtımından faydalanmasının önü açılmış oldu. “Lojistik Teknopark GSYF 75 milyon dolar büyüklüğe ulaştı” BTSO Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Burkay, Türkiye’nin ikinci yüzyılına yakışan yenilikçi ve vizyoner projeleri uygulamaya devam ettiklerini söyledi. Kısa süre önce kuruluşu tamamlanan TEKNOSAB Lojistik Teknopark Girişim Sermayesi Yatırım Fonu’nun (GSYF) ilk ihraç süreçlerini Bursa iş dünyası ile başlattıklarını hatırlatan Başkan Burkay, fona kısa sürede arzın üzerinde talep geldiğini ve fonun Türkiye’nin yatırımcı sayısı açısından en büyük GSYF’si haline geldiğinin altını çizdi. GSYF’ye şimdiye kadar 550’den fazla yatırımcının başvurduğunu ifade eden Burkay, “210 milyon dolarlık yatırım bütçesi ile hayata geçirdiğimiz fonda ilk ihraçlar devam ediyor. BTSO üyeleri ve TEKNOSAB yatırımcıları ile başladığımız ihraç süreçlerinde 55 milyon dolar hedefini aşarak şu anda 75 milyon dolara ulaştık. Hesap açım işlemleri hızla devam ediyor. Türkiye’de SPK’dan izni olan 390’a yakın GSYF arasında tabana yaygınlık açısından en geniş fonu haline gelen TEKNOSAB Lojistik Teknopark GSYF Türkiye’deki bütün oda borsalara da rol model oldu” dedi. “Tarih eleştirenleri değil başaranları yazıyor” Bursa’nın tarih boyunca ilkleri başarmış bir kent olduğunu söyleyen İbrahim Burkay, Türkiye’nin ilk organize sanayi bölgesi olan Bursa OSB’nin BTSO öncülüğünde 1961 yılında kurulduğunu, Celal Sönmez döneminde ise Bursa Serbest Bölgesi’nin (BUSEB) hayata geçtiğini ifade etti. Söz konusu projeler gündeme geldiğinde itirazların yükseldiğini hatırlatan Başkan Burkay, “Ama gördük ki Bursa’nın gücü bu projelerin hepsini birer birer hayata geçirmeye fazlasıyla yetti. Tarih eleştirenleri değil, başaranları yazıyor. TEKNOSAB Lojistik Teknopark GSYF için de imtiyazlı fonların ihraç süreçleri yıl sonunda sona erecek. Bugüne kadar binlerce üyemizin katılımıyla bilgilendirme toplantıları yaptık, yapmaya da devam ediyoruz. Web sayfamız, sunumlarımız ve sosyal medyada tüm soruları cevaplamak üzere şeffaf ve dinamik bir süreç yönetiyoruz. İnşallah 30 ay gibi bir sürede bölgenin en büyük projelerinden birini hayata geçirmek yine bizlere nasip olacak. BTSO olarak bu proje fonundaki değer artışı ve kar payı dağıtımlarından daha fazla sanayicimizin, tüccarımızın ve esnafımızın faydalanmasını istiyoruz. Bugüne kadar olduğu gibi bu kapsamlı projenin de hayata geçmesinde büyük rolü olan ve çalışmalarımızı destekleyen tüm meclis üyesi dostlarıma yürekten teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu. “Ürettiğimiz değerden Bursa iş dünyamız faydalanacak” Oda olarak öncelikli hedeflerinin iş dünyasının geleceğe umutla bakmasını sağlayacak yenilikçi iş modellerini geliştirmek olduğunu dile getiren Burkay, “Biz burada stratejik dönüşümü sağlayacak yenilikçi iş modellerini gerçekleştirmek zorundayız. Bunu yaparken de yaklaşımımız şu; ‘Bir değer üretiliyorsa bunu bütün Bursa sahiplenecek ve bu değerden faydalanacak.’ TEKNOSAB Lojistik Teknopark GSYF tarihi bir iş modeli. İlk kez kurulan bir yapı. Kısa sürede tabana yaygınlık açısından Türkiye’nin en büyük fonu oldu” ifadelerini kullandı. Ekonomik olarak yaşanan zorlu süreçte hayata geçen projenin Bursa iş dünyası için bir umut olduğunu kaydeden Başkan Burkay, beraber iş yapma kültürünün bu şekilde başladığını, gelecekte Bursa iş dünyasının faydalanması odağıyla yeni fonları da hayata geçireceklerini vurguladı. Başkan Burkay, “Bugüne kadar meclis üyelerimizle beraber Türkiye’de örnek gösterilen işlere ve projelere imza attık. Tarih hiçbir şey yapmayanlara hesap sormuyor ama risk alıp proje üretenler eleştiriliyor. Ancak geçmişte olduğu gibi bundan 50 yıl sonra vizyoner projelerde imzası bulunan bu BTSO Meclisi de gururla anılacak. Attığımız her adım, hayata geçirdiğimiz her proje hepimizin hanesine altın harflerle yazılıyor” dedi. “Kent için planlama olmazsa olmaz” BTSO’nun Bursa iş dünyasının merkezi olduğunu söyleyen İbrahim Burkay, üniversitelerdeki bilimsel ve akademik aklı iş dünyası ile entegre edecek deneyim ve tecrübenin bu kurumda olduğunu vurguladı. İş dünyası için en önemli konunun planlama olduğunu söyleyen Burkay, “Bursa dışında planlaması olmayan büyükşehir kalmadı. Bu planlama bir an evvel iş dünyasının hassasiyetleri gözetilerek, sahayı ve dinamikleri bilen kişi ve kurumlarla birlikte hazırlanmalı ve hayata geçirilmeli. Planlamanın merkezinde Bursa’nın kalkınması olmalı. Kent olarak ligden düşersek bir daha üst lige çıkacak fırsatı bize vermezler. Bu tarih boyunca böyle oldu. Birçok kentin başına geldi, bizim başımıza da gelebilir. Bu yüzden bu şehirdeki aydınların, yöneticilerin tarihi sorumlulukları, veballeri var. BTSO olarak bu konuda hiç yorulmadan, aynı söylemleri aynı talepleri gündeme getirmeye devam edeceğiz. Bütün STK’lardan da aynı duruşu sergilemelerini bekliyorum” şeklinde konuştu. “Doğru bir planlama ve yol haritasına ihtiyacımız var” BTSO Meclis Başkanı Ali Uğur ise 2024 yılının iş dünyası açısından “mücadele yılı” olduğunu söyledi. Ekonomide yeniden bir dengelenme sürecinde olduklarını kaydeden Uğur, “Ekonomi yönetimimiz tarafından yaklaşık bir yıldır yürütülmekte olan bu sürecin sonuç vermesi şüphesiz zaman alacaktır. Çünkü enflasyondaki düşüşün, büyümeden feragat etmeden kademeli bir şekilde devam etmesi hedefleniyor. Enflasyonla büyüme arasındaki bu hassas denge sağlanırsa ülkemizin yeni bir büyüme hamlesine başlayabileceğine inanıyoruz. Burada önemli olan doğru politikaları ve yapısal reformları sabırla, sürdürülebilir bir şekilde hayata geçirebilmek. Ülke olarak tüm zorluklara aşacak potansiyele sahibiz.” dedi. “İş dünyası olarak ekonomimizin etkilendiği küresel dinamikleri çok iyi okumamız gerekiyor.” diyen Uğur Bursa iş dünyasının doğru bir planlama ve yol haritasını ihtiyacı olduğunu vurguladı. Uğur, “Büyüyen, fırsatlarla dolu bir dünyada doğru stratejilerle güçlü bir konum elde etme şansımız var. Bu yüzden daha fazla geç olmadan kent anayasasının hazırlanması gerektiğini bir kez daha ifade etmek istiyorum” ifadelerini kullandı.
Zonguldak Karadeniz Ereğli Limanı’nda hamsi hareketliliği Zonguldak’ın Ereğli ilçesinde fabrikalara gönderilmek istenen balıklar, limana yanaşan teknelerden tırlara yüklendi. Liman Müdürü Oğuz Özkan, "Bugün daha kalabalık bir gün geçiriyoruz. 100-150 ton balıktan söz ediliyor. En müsait liman burası" diye konuştu. Karadeniz Ereğli Limanı’nda hareketli günler yaşanıyor. Av sezonunun etkisiyle limana yanaşan kayıkların artması, balık sevkiyatında yoğunluğa neden oldu. Liman, özellikle dökme balık sevkiyatı için bölgenin en uygun noktalarından biri haline gelirken, bu durum balıkçılar ve lojistik firmaları için de hızlı bir çalışma temposunu beraberinde getirdi. Limana yanaşan kayıklardaki balıklar tırlara yüklenerek fabrikalara gönderildi. Karadeniz Ereğli Su Ürünleri Kooperatifi Mühendisi ve Müdürü Oğuz Özkan, limanda yaşanan hamsi yoğunluğu ile ilgili açıklamalarda bulundu. Özkan, özellikle yağ fabrikalarına gönderilmek üzere dökme balık sevkiyatının hız kazandığını belirtti. Özkan, limandaki hareketliliğin her geçen gün arttığını ifade ederek şunları söyledi: "Yağ ve yem fabrikalarına balık veriliyor. Dökme balık yapıldığı için yoğunluk yaşanıyor. Hala kayıklar gelmeye devam ediyor ve 100-150 ton balıktan söz ediliyor. Günlük yaklaşık 20 kayığın geldiği oluyor. Bugün ise daha kalabalık bir gün geçiriyoruz. Karadeniz Ereğli Limanı, dökme balık sevkiyatı için en uygun limanlardan biri olduğu için işler sorunsuz ilerliyor." Sevkiyatın büyük kısmını Trabzon, Sinop ve Samsun’dan gelen tırların gerçekleştirdiğini aktaran Özkan, "Hem balık almak için gelen hem de fabrikalara taşıyan çok sayıda tır var. Şu anda hamsi balığı var" diye konuştu. Kooperatif yetkilileri ve balıkçılar, yoğunluk nedeniyle ekip halinde çalışarak sevkiyat sürecini hızlandırıyor. Karadeniz Ereğli Limanı’ndaki hareketliliğin, hamsi sezonunun etkisiyle önümüzdeki günlerde daha da artması bekleniyor.