GENEL - 29 Haziran 2023 Perşembe 17:22

Başkan Savaş’tan korkutan rakam

A
A
A
Başkan Savaş’tan korkutan rakam

Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş, İskenderun’un il olma söylemlerine tepki göstererek, ekonomik ve demografik sebeplerden dolayı Hatay’ın 2’ye bölünmesinin Türkiye’ye milli anlamda zarar vereceğini düşündüğünü söyledi.

Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş, İskenderun’un il olma söylemlerine tepki göstererek, ekonomik ve demografik sebeplerden dolayı Hatay’ın 2’ye bölünmesinin Türkiye’ye milli anlamda zarar vereceğini düşündüğünü söyledi.


Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin "Cumhuriyet’in 100. yılında 100 il" açıklaması, 250 bin nüfuslu Hatay’ın İskenderun ilçesinin il olabileceğine ilişkin tartışmalar başlatmıştı.


Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş, Kahramanmaraş merkezli depremde ağır darbe alan Hatay’ın ikiye bölünmesinin yanlış bir düşünce olduğunu dile getirmişti.


Başkan Savaş, İhlas Haber Ajansı Muhabiri Veysel Korkmaz ile yaptığı görüntülü görüşmede, konuya ilişkin özel açıklamalarda bulundu.



"Hatay, jeostratejik ve jeopolitik anlamda bu coğrafyanın en önemli yerlerinden biridir"


Başkan Savaş, Hatay’ın birçok medeniyete ve kültüre ev sahipliği yaptığına değinerek, "Hatay’ın özel bir konumu var. Yüzyıllarca Hatay bir cazibe merkezi oldu. Burada 13 medeniyet, 27 kültür gelip geçmiş. Şu anda 3 tane semavi din ve birçok mezhep, etnik köken bölgede yaşamaktadır. Hatay, birçok coğrafyanın kesişim noktasıdır. Cazip olmuş, cazibesini de bugüne kadar göstermiş. Bununla birlikte Hatay, 20 yıl Fransız işgali altında kalmış. Hatayla birlikte 7 tane il Fransızların işgaline girmiş ama hepsi 1-2 yıl içerisinde işgalden kurtulmuş. Hatay, 20 yıl boyunca bağımsızlık mücadelesi vermiştir. Biz bütün bunları düşünerek hareket etmeliyiz. 20 yıl boyunca bağımsızlık mücadelesi verdik, bu mücadelemizde de birçok insanımızı kaybettik. Bu mücadeleyi verirken de Fransızlar bizi kendi insanlarımız ile vurmaya kalkmışlardı. Kendinden olmayan bize karşı olan birçok unsuru kullanmışlar. Çünkü Hatay, jeostratejik ve jeopolitik anlamda bu coğrafyanın en önemli yerlerinden bir tanesidir" dedi.



"Yıllardır çeşitli kaynaklarda ve haritalarda Hatay’ın Türkiye dışında gösterilme durumu var"


Suriye’de yaşanan iç karışıklık sonrası Hatay’ın çeşitli kaynaklarda Türkiye haritasında gösterilmediğine dikkat çeken Başkan Savaş, Hatay’ın kuzeyinde terör koridorları olduğuna dikkat çekerek, "Şu an Suriye’de birçok egemen devlet var; Çin, Amerika, Rusya, İran ve güneyden inmek isteyen bir terör koridoru var. Suriye’de yaşayanlar, Suriye komşuluğunda yaşayanlar ve dışarıdan gelen birçok radikal unsurun ve silahlı gücün, güneyden sıcak denize inme isteği var. Yıllardır çeşitli kaynaklarda ve haritalarda Hatay’ın Türkiye dışında gösterilme durumu var. Tüm bunlara baktığınız zaman jeostratejik ve jeopolitik önemini görürsünüz" ifadelerini kullandı.



"Hatay’ı ikiye böldüğünüz zaman hem demografik yapı anlamında Antakya kısmında Türk nüfusu azaltmış oluyorsunuz"


Deprem sonrası 560 bin Hataylının başka illere göç ettiğine dikkat çeken Başkan Savaş, 550 bin Suriyelinin de Hatay’da yaşadığını belirterek, "Şu an biz deprem yaşadık; Suriyeli misafirlerimizi Hatay’da ağırlıyoruz. Türkiye’deki Suriyelilerin 4’te 1’i Hatay’da. Biz deprem sonrası AFAD verilerine göre 560 bin kişi Hatay’dan ayrılmış ve başka illerde yaşıyor. Hatay nüfusunun yaklaşık 3’te 1’i Hatay dışında yaşıyor. 550 bin Suriyeli Hatay’da yaşıyor. Hatay’da giden insanların yüzde 90’ı ova tarafında yani Suriye sınırına yakın bölgede; Antakya, Samandağ, Defne, Kırıkhan ve Hatsa başta olmak üzere. Gidenlerde birlikte Suriyelilerin 550 bin civarında nüfusu var, bu nüfustan yaklaşık yüzde 90’ı Suriye sınırına yakın bölgede. Şu an baktığımızda ova kısmında nüfus ya dengededir ya da Suriyeliler bizden fazladır. Demografik yapı ova bölgesinde tamamen tersimize dönüyor. Bir de işin ekonomik boyutu var. Hatay’ın gelirinin büyük çoğunluğu İskenderun bölgesinden. İthalat, ihracat ve esas limanlarla birlikte ilimizin gelirinin yüzde 75’i o bölgede. Yani Hatay’ı 2’ye böldüğünüz zaman hem demografik yapı anlamında Antakya kısmında Türk nüfusu azaltmış oluyorsunuz ve Suriye’den gelenlerin nüfusu bizi geçmiş olma ihtimali yüksek. Hem de ekonomik anlamda bizim Antakya tarafında çiftçilikle uğraşan insanlar daha fazla. Çiftçilerin durumu da ortada. İskenderun’u il yaptığınızda Antakya tarafını yoksulluğa ve açlığa mahkum edersiniz. Bu nedenle hem ekonomik sebepler hem de demografik sebeplerle Hatay’ın 2’ye bölünmesinin gerçekten de Türkiye’ye milli anlamda zarar vereceğini düşünüyorum" şeklinde konuştu.



"Milli meseleleri, milli insanlar konuşur"


Hatay milletvekilleri Hüseyin Yayman ve Adem Yeşildal’ın İskenderun’un il olması konusunda kendisine yönelik "Türk milletini tanımadığı" şeklindeki söylemlerini de değerlendiren Savaş, "Biz Türkiye’yi de iyi tanıyoruz, söylemlerde bulunan arkadaşları da iyi tanıyoruz. Hüseyin Yayman çözüm sürecinde Salih Müslim ile aynı masaya oturan insandır. Çözüm sürecinin de Türkiye’yi nereye götürdüğü bellidir. Çözüm süreci sonrasında hendek operasyonlarında 800’e yakın güvenlik görevlimiz hayatını kaybedip şehit olmuştur. Biz bu tür olayların içinde olmadık, olaya gayet milli çerçeveden bakıyoruz. Hüseyin beyin bu durumumu anlamaması kadar doğal bir durum yoktur çünkü kendisi çözüm sürecinde önemli aktörlerden bir tanesi olmuştur. Neredeyse Türkiye’yi uçuruma götürüyordu. Adem Yeşildal’ın kendi bürosunda daha önce çalıştığı ortağı hangi konuda hala mahkemeliktir. Ailesinden insanlar nelerle suçlanarak yargı tarafından cezalandırılmıştır ona baksınlar. Bu nedenle ikisinin de benimle ilgili söyleyeceği hiçbir şey yoktur. Milli meseleleri, milli insanlar konuşur. Ülkesini seven, vatanını seven insanlar konuşur" dedi.



"Hatay’ı ayağa kaldırmak için her türlü iş birliğine varız"


Deprem sonrası 15 milyon TL’lik ekstra bir ödenek aldıklarına ve ilçe belediyelerinin bile kendilerinden daha fazla ödenek aldığına dikkat çeken Başkan Savaş, "Deprem sonrası bize ekstra olarak 15 milyon TL para verildi ama ilçe belediyelerine bile bizden daha fazla kaynak verildi. Şimdi buradaki mesele şu; Hatay’ın tekrar ayağa kaldırılması lazım. Ben ’şu ne yaptı, bu ne yaptı’dan ziyade hem hükümetin hem de biz belediyelerin hızlı bir şekilde Hatay’ı ayağa kaldırmamız gerektiğini düşünüyorum. Bu konuda her türlü iş birliğine varız. Biz ilk saatlerden beri gücümüz maddi ve manevi neye yetiyorsa sıkıntıları gidermeye gayret ediyoruz. Hatay’da bakanlıklar çalışıyor ama Adıyaman, Kahramanmaraş ve Malatya gibi Hatay’da da çok daha fazla ağırlıklı çalışmalarını bekliyoruz" dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Bakan Bolat: “İsrail ile 2 Mayıs’ta ihracatı ve ithalatı kesmiştik, bundan sonrada aynı kararlılıkla devam edeceğiz” Ticaret Bakanı Ömer Bolat, “Batılı devletler konu Müslüman ve Müslümanların acı çekmesi olunca üç maymunu oynuyorlar. Çareyi Müslümanlar olarak kendimizde aramak zorundayız. 2 Mayıs itibariyle İsrail tarafıyla İhracatı ve İthalatı tamamen kestik. Bundan sonra aynı kararlılıkla devam edeceğiz” dedi. Bu yıl 28’incisi düzenlenen IBF Uluslararası İş Formu ‘İnsani ve İktisadi Boyutuyla Göç’ teması gerçekleşti. Forum Ticaret Bakanı Ömer Bolat’ın katılımı ile gerçekleşti. Forumda yaptığı konuşmada her yıl yoğun katılım gerçekleştiren Filistinli Müslümanları forumda bu sene ağırlayamadıklarının üzüntünü yaşadığını belirten Bakan Bolat, “İsrail tarafından büyük bir soykırıma mazhar olan Filistinli kardeşlerimizin var olma mücadelesinden dolayı üzüntü yaşıyoruz. 50 bine yakın şehidimiz, 100 binlerce yaralımız var. Bu durumda batılı devletlerin demokrasi, özgürlük, hukuk, insan hakları, savaş hukuku gibi kavramları çokça dile getirmelerine rağmen iş Müslüman olunca ve Müslümanların acı çekmesi olunca üç maymunu oynadıkları üzülerek ve teessüfle gözlüyoruz” dedi. Bakan Bolat sözlerine şöyle devam etti: “Çareyi Müslümanlar olarak kendimizde aramak zorundayız. Biz Türkiye olarak uluslararası platformlarda Filistin’in devlet olarak tanınmasını istiyoruz. İsraillin ise kınanmasını istiyoruz. Ateşkesin ise derhal kalıcı hale gelmesini istiyoruz. Oradaki savaş altında kalan kardeşlerimize yardımların en hızla ulaştırılması konusunda büyük bir gayret içinde yer aldık. Gazze’deki kardeşlerimize 86 bin ton yardım göndererek dünyadaki en çok yardım gönderen ülke olduk. Önce ticareti yüzde 33 boyunda yavaşlattık 9 Nisanda ihracatımızı kısmen durduk, 2 Mayıs itibariyle ise İsrail tarafıyla İhracatı ve İthalatı tamamen kestik. Bundan sonra aynı kararlılıkla devam edeceğiz” şeklinde konuştu. “İslam dünyasıyla yaptığımız ticaret artık toplam ticaretimizin yüzde 26’sına ulaştı” Türkiye yabancı yatırımlar için adeta bir yatırım ve güvenilir ticaret üstü haline geldiğini vurgulayan Bakan Bolat, “Rakam verecek olacaksak 5 bin 600 şirketten, 83 bin şirkete yükseldi. Uluslararası yatırımlarda ise 14 milyar dolardan 270 bin dolara yükseldi. İslam ülkelerinden gelen sermaye tutarı 2 milyarı doları geçmezdi şimdi ise 30 milyar doları aştı. İslam dünyasıyla yaptığımız ticaret artık toplam ticaretimizin yüzde 26’sına ulaşmıştır. Bunu daha da arttıracağız” dedi. “Düzensiz göçü engelleyerek, düzensiz göçe müsaade etmeyerek göç konusunun, sosyal, iktisadi, insani şekilde yönetilmesini başaracağız” Göçmenler konusuna da değinen Bakan Bolat, "Göç konusunun güvenlik, ekonomik, sosyal boyutları çok önemli. Göçmenlerle değil, göçle ve göçün sebepleriyle ilgilenmek ve göçün sebeplerini ortadan kaldırmak lazım. Hükümetimiz bu konuda gerek göçün sebepleri gerekse sosyal etkileri, ekonomik etkileri konusunda yoğun bir çalışma içinde. Başta İçişleri Bakanlığımız, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımız olmak üzere önemli kararlar alındı. Ve düzenli göç olgusu; sosyal etkileriyle ilgilenmek, olumsuz etkileri ortadan kaldırmak, Türkiye ekonomisinin ihtiyaç duyduğu nitelikli insan gücü bakımına göçü ele al gibi başlıklar altında bu çalışmalar yapılmakta. Göçün ekonomilere dinamizm getiren ve ekonomileri ateşleyen önemli bir özelliği var. 1961’de başta Almanya olmak üzere birçok Batı Avrupa ülkesinin, başta Türkiye olmak üzere misafir işçi statüsüyle alıp da sonradan ekonomilerine olan büyük katkıları gördükten sonra ikametle çalışmalarını desteklediği vatandaşlarımızın oradaki başarıları ortada. Hükümet olarak, çok daha güvenli bir şekilde, düzensiz göçü engelleyerek, düzensiz göçe müsaade etmeyerek göç konusunun, sosyal, iktisadi, insani şekilde yönetilmesini başaracağız” diyerek sözlerini tamamladı.
İzmir Kadına yönelik şiddete siyah gelinlikle dikkat çektiler İzmir Moda Tasarımcıları Derneği, kadına yönelik şiddete dikkat çekerek toplumsal farkındalık oluşturma amacıyla, IF Wedding Fashion İzmir Fuarı kapsamında siyah gelinlik tasarladı. “Kadınların varlığına kasteden bir zihniyet insanlığın yüz karasıdır” mesajıyla sergilenen tasarım, fuar ziyaretçilerinden de ilgi gördü. İzmir Büyükşehir Belediyesi ev sahipliğinde, İZFAŞ tarafından organize edilen ve Ege Giyim Sanayicileri Derneği (EGSD) partnerliğinde düzenlenen IF Wedding Fashion İzmir Fuarı, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü öncesinde dikkat çeken bir sergiye ev sahipliği yaptı. Fuarın destekçileri arasında yer alan ve Gelinlik Tasarım Yarışması’nda genç tasarımcılara mentörlük yapan İzmir Moda Tasarımcıları Derneği, üyelerinin tasarımları ile gelinlik, damatlık ve abiye kıyafetlerin yer aldığı bir sergi düzenledi. Serginin en dikkat çekici parçası ise kadına yönelik şiddeti ve toplumdaki şiddeti kınamak, dikkat çekmek amacıyla tasarlanan siyah gelinlik oldu. Şiddeti kendi dilimizle kınadık Dernek Başkanı Esin Özyiğit, “Dünyanın birçok ülkesinden ziyaretçinin yer aldığı, modanın ve zarafetin simgesi haline gelen bu fuarda; kadına, çocuğa, hayvana aslında kısaca insanın insana uyguladığı fiziksel ve psikolojik şiddete dikkat çekmek amacıyla bu fikir ortaya çıktı. Şiddete karşı kendi dilimizce imgesel bir form oluşturmak istedik. Ziyaretçilerin de ilgisiyle karşılandı. Geçmiş yıllarda Gelinlik Tasarım Yarışması’nda birincilik ve derece alan dernek üyelerimiz Taner Tabaklı ve Ezgi Mahir tarafından hayata geçirildi” dedi. Mağdur kadınların sesi oldular Taner Tabaklı ve Ezgi Mahir, “Tasarımımızın, geleneksel gelinlik anlayışını tersine çevirerek, şiddet mağduru kadınların sesi olmasını amaçladık. Normalde saflık ve masumiyeti simgeleyen beyaz gelinliklerin aksine, siyah gelinlik, şiddetin ve kadına yönelik olumsuz tutumların karanlık yüzünü temsil ediyor. Tasarımda, modern teknikler kullanılarak farklı bir estetik oluşturuldu; üst kısmında dikiş olmadan mumyalama ve sıvama tekniği, etek kısmında ise 50 metre kumaş kullanıldı. Modayı yalnızca güzellik ve estetikle ilişkilendirmek yerine, toplumsal sorunlara duyarlı bir araç haline getirmeyi amaçladık. Kadına yönelik şiddet, dünyanın her yerinde karşımıza çıkan bir sorun ve bu projeyle bu sorunun ciddiyetini vurgulamak istedik. Bu tasarım, toplumun her kesiminde kadına şiddetle mücadele etme bilincini artırmayı hedefliyor” diye konuştu.