GÜNDEM - 20 Nisan 2022 Çarşamba 13:32

Sevimli ayı yavrusuna bebek gibi bakıyorlar

A
A
A
Sevimli ayı yavrusuna bebek gibi bakıyorlar

Irak sınırında bir vatandaş tarafından bitkin halde bulunan boz ayı yavrusu, getirildiği Van Yaban Hayvanları Koruma ve Rehabilitasyon Merkezinde bebek gibi bakılıyor.

Hakkari'nin Çukurca ilçesinin Irak sınırında bir vatandaş tarafından bulanan ayı yavrusu, Doğa Koruma ve Milli Parklar (DKMP) Şube Müdürlüğü ekiplerine teslim edildi. DKMP ekipleri, bakımı için 3 aylık yavru ayıyı Van Yaban Hayvanları Koruma ve Rehabilitasyon Merkezine teslim etti. Burada bir gün kalan ayı yavrusu, daha sonra gelen ikinci bir ihbarla ekipleri harekete geçirdi.

Anne ayının izine rastlanmadı

Yavru ayının bulunduğu bölgede annesinin görüldüğü ihbarını değerlendiren ekipler, yavruyu ikinci kez Irak sınırına götürdü. Burada annesini bulmak için bölgede 5 gün izleme çalışması yürütüldü. Ayı yavrusunu da belli aralıklarla araziye bırakan görevliler, çalışmalara rağmen anne ayıdan bir ize ulaşamadı. Anne arama çalışmaları olumsuz sonuçlanınca ayı yavrusu, bakım ve rehabilitasyonu için tekrar Yaban Hayvanları Koruma ve Rehabilitasyon Merkezine getirildi. Burada uygun ortamın sağlanmasıyla özenle bakılan ayı yavrusuna biberonla süt verilerek, her türlü bakımı yapılıyor.

Sevimli ayı yavrusuna bebek gibi bakıyorlar

“Yavru ayıya uygun ortamı sağladık”

İHA muhabirine konuşan Van Yaban Hayvanları Koruma ve Rehabilitasyon Merkez Müdürü Prof. Dr. Lokman Aslan, merkeze annesinden ayrılmış 3 aylık bir boz ayı yavrusu getirildiğini belirtti. İlk getirildiğinde açlığa bağlı olarak bitkin durumda olduğunu ifade eden Prof. Dr. Aslan, “Yavrunun ilk tedavisini yaptık, ancak annesini buluruz ümidiyle tekrar bulunduğu alanda bekletildi. Koruma ekipleri de ondan uzaktan kontrollerini sağladı. Ancak annesi gelmedi. Annesi gelmediği için merkezimize tekrar getirildi. Yavru ayıya uygun ortamı sağladık” dedi.

“Yavru ayıya isim düşünülüyor”

Merkezde tüm bakımları yapılan yavru ayıya düşündükleri iki isimden birini vereceklerini dile getiren Aslan, “Şu an bulunduğu bölgelerden dolayı ‘Hakvan’ ve ya ‘Haçuvan’ isimlerini düşündük. Bu isimlerden birine karar vereceğiz. Benim niyetim de ‘Haçuvan’ (Hakkari-Çukurca-Van) ismini vermektir. İsmi ne olursa olsun biz yavrumuz için bütün şartları oluşturduk. Önümüzdeki 6 aydan büyüyünceye kadar bakabilecek imkan ve olanaklara sahibiz. Yavrunun bulunmasında ve bakımının yapılmasında emeği geçenlere teşekkür ederim” diye konuştu.

Sevimli ayı yavrusuna bebek gibi bakıyorlar

Yılmaz Sönmez
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir Türk bilim adamına Japonya’da prestijli ödül Uluslararası Plastik Rejenarif Cerrahlar Derneği Türkiye Delegesi Prof. Dr. Eray Copcu’nun geliştirdiği doku yenilenmesine yönelik tedavi, Tokyo’da düzenlenen Sydney Coleman En İyi Bilimsel Çalışma Yarışması’nda 3’üncülük elde etti. Japonya’nın başkenti Tokyo’da uluslararası 4 dernek ve 2 bin 500 doktorun katılımıyla gerçekleştirilen rejenaratif cerrahlar ve biyolojik ürünler buluşmasında Türkiye’yi Prof. Dr. Eray Copcu temsil etti. International Society of Plastic Regenarative Surgeons (Uluslararası Plastik Rejenaratif Cerrahlar Derneği )Türkiye Delegesi Copcu, toplantıda 4 çalışmasını uluslararası tıp dünyasına duyurdu ve bir oturumun da başkanlığını üstlendi. Copcu’nun geliştirdiği ve hücrelerin yenilenip iyileşmesine yönelik çalışma da organizasyon kapsamında Sydney Coleman En İyi Bilimsel Çalışma Yarışması’nda 3’üncülüğe layık görüldü. Dünyanın dört bir yanından yüzlerce bilimsel eser arasından seçilen 12 adayın değerlendirildiği yarışmada, Copcu’nun “eksozom terapilerinin rejenaratif tıpta kullanılmasını” içeren doku yenilenmesine yönelik çalışması dereceye giren tek klinik çalışma oldu. Hücresiz hücre tedavisi Prof. Copcu, yaptığı açıklamada, dünyanın özellikle koronavirüs salgını ve teknoloji 5.0 devriminden sonra çok hızlı geliştiğini ve tıbbın da bu gelişmelere çok hızlı uyum sağladığını belirtti. Yeni dönemde ilaçla tedavinin yerini, kök hücre tedavileri yoluyla hasarlı dokuların yerine geçebilecek yeni ve canlı dokuların geliştirilmesini hedefleyen rejeneratif tıp uygulamalarının aldığına dikkat çeken Copcu, uygulama sayesinde 90 yaşındaki bireyin anne karnındaki bebeğin iyileşme gücüne ulaşmasını hedeflediklerini vurguladı. Copcu, bireyden alınacak az miktarda yağ dokusunu eksozom ile birleştirince anne karnındaki mükemmel iyileşme olanağına ulaşmanın mümkün olabildiğine dikkat çekerek, “Bunun yaşlı bir bireyde olması tedavisi imkansız görünen pek çok duruma çare olacaktır. Bu paradigma değiştiren bir gelişme sayılabilir” dedi. Hücresiz hücre tedavileri Rejeneratif tıp kapsamında en popüler uygulamanın günümüzde eksozom uygulamaları olduğunu belirten Prof. Copcu, “40-120 nanometre boyutlarındaki bu hücre dışı veziküller, hücreler arası iletişimi ve kargo görevini görürler. Dokunun rejenerasyonu yani yenilenmesi için bunlar kök hücreden elde edilen aslında hücresiz hücre tedavileridir. Çünkü herhangi bir hücre içermezler, çok sayıda protein içerirler” dedi. Copcu, hücrenin özelliğini taşıyan eksozom tedavilerinin son yıllarda çok hızlı kullanıma girdiğini dile getirerek, doğal eksozomların insan, hayvan ve bitkilerden alınan hücrelerden alınabildiğini, mühendislik ürünü eksozomların (indüklenmiş mezenkimal hücreler) ise çok yüksek teknoloji ile laboratuvarda elde edilebildiğini anlattı. Eray Copcu, ödüle layık görülen çalışmasında kişiden alınan az miktarda yağ dokusunun mühendislik ürünü eksozomla birleştirildiğini ve yeniden hastaya verilerek iyileşme, onarım sağlandığını ifade etti. 2 yeni gelişmeyi tıp literatürüne soktu Geliştirdiği rejeneratif tıp yaklaşımı ile 2 yeni gelişmenin de literatüre girdiğini dile getiren Copcu, şu teknik bilgileri verdi: “Bunlardan biri Adinizer adlı ultra-keskin bıçaklarla yağ doku içindeki yağları selektif olarak ortadan kaldırarak ilk defa yağ dokudan ekstra sellüler matriks (ECM) denen, vücuttaki hücrelerin iyileşmesi, çoğalması ve hareketini kontrol eden yapıyı izole etmiştir ki bu işleme de-parenkimizasyon adı verilmiştir. İkinci olarak da iMSC’den elde edilmiş eksozomları bu deparenkimize ECM birleştirerek otologizasyon yani kendileştirme sağlamıştır. Bu 2 kavram da literatüre ilk defa girmiştir."