ADVERTORIAL - 10 Mart 2021 Çarşamba 12:41

Özbekistan’da tarımda reform dönemi

A
A
A
Özbekistan’da tarımda reform dönemi

Özbekistan Cumhurbaşkanı Shavkat Mirziyoyev, BM Genel Kurulu'nun 75. oturumunda yaptığı konuşmada, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'in 2021 yılında Dünya Gıda Sistemleri Zirvesi düzenleme önerisini destekleyerek, bu konuda dayanışma kavramını tüm dünyaya gösterdi.

Orta Asya’nın nüfus bakımından en kalabalık, yüzölçüm olarak üçüncü en büyük ülkesi olan Özbekistan, tarım alanında yüksek üretim oranlarıyla Orta Asya ülkeleri arasında öne çıkıyor

Cumhurbaşkanı Shavkat Mirziyoyev’le birlikte tarımda reform döneminin başladığı Özbekistan’da tarımsal üretimi çeşitlendirmeye yönelik çalışmalar yapılıyor.

Obid Hakimov, CEIR

COVID-19 salgını, dünya çapında milyonlarca insanın beslenmesini tehdit altında bıraktı. Bu durum gelecek yıllarda, gıda krizinin daha da kötüleşmesine sebep olabilir. Küresel bir durgunluğa neden olan COVID-19'un dünya çapında global etkisi, 2020 ve 2021'de açlık ve yetersiz beslenme durumunu önemli ölçüde kötüleştirebilir.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ve Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) ortak bir açıklamada, salgına karşı koymaya yönelik tedbirlerin tehlikesi ve küresel ticaret ve gıda güvenliğini tehdit etmesi konusunda uyarıda bulundu.

Pandeminin başlamasından önce, dünya çapında 820 milyondan fazla insan zaten kronik olarak gıda yetersizliğine zaten maruz bırakılmıştı. Son verilere göre, 2020 yılında 135 milyon kişinin gıda güvenliği krizde ve daha düşük seviyelerde bulunuyor. Dolayısıyla COVID-19 salgınının etkisi altında, bu sayı 2020 yılının sonunda neredeyse ikiye katlandı.

Gıda Güvenliğinin Unsurları

Gıda Politikası, yalnızca üretim, dış ticaret, depolama ve işlemenin geliştirilmesi konularının sistematik ve etkin şekilde çözümü değil, aynı zamanda temel gıda ürünlerinin adil dağıtımı ve kırsal alanların sosyal kalkınması için tasarlanmış bir dizi önlemdir.

Gıda Güvenliği, devletin tarım ve ekonomi politikasının ana hedeflerinden birini oluşturmaktadır. Gıda güvenliği aşağıdaki unsurlardan oluşur:

1) güvenli ve besleyici gıdanın niceliksel olarak yeterli fiziksel erişilebilirliği;
2) nüfusun tüm sosyal gruplarına yeterli hacimde ve kalitede gıdanın ekonomik erişilebilirliği;
3) ulusal gıda sisteminin özerkliği ve ekonomik bağımsızlığı (gıda bağımsızlığı);
4) güvenilirlik, yani ulusal gıda sisteminin mevsimsel, hava koşulları ve diğer dalgalanmaların ülkenin tüm bölgelerindeki nüfusun gıda arzı üzerindeki etkisini en aza indirme yeteneği;
5) sürdürülebilirlik, yani ulusal gıda sistemi, genişletilmiş bir yeniden üretim modunda gelişim göstermesi.

Pandemi Baskısı Altında Gıda Güvenliği

COVID-19 salgınının sonuçları küresel ekonominin gerilemesine yol açtı. IMF'nin değerlendirmelerine göre, COVID-19 salgını sonucunda ortaya çıkan küresel ekonomik krizin, 2020 yılında küresel ekonominin \% 3 oranında daralmasına yol açması bekleniyor. Bu, dünya GSYİH'sının \% 2.3 düştüğü 2008-2009 mali ekonomik krizinden daha fazladır.

Dünya Ekonomisinde Büyük Oranda Daralma

Uluslararası Çalışma Örgütü, 2020 yılının ikinci yarısında 305 milyon tam zamanlı işçinin, işlerini kaybedilecekleri tahminde bulunuyor (2019 yılı sonundaki rakamlardan \%10,5 daha az). Dünya Bankası, 40-60 milyon insanın, günde 1,90 ABD dolarının altındaki gelirlerle aşırı yoksulluğa düşeceğini ve 90-100 milyon kişinin, günde 3,20 ABD doları olan yoksulluk sınırının altına düşeceğini tahmin ediyor. UNU-WIDER diğer verilerine göre, bu sayıların çok daha yüksek olduğu tahmin ediliyor ve dünya çapında yaklaşık yarım milyar insanın COVID-19 nedeniyle yoksulluk içinde olabileceğini öngörüyor.

2020 yılında salgın sonucunda yaklaşık 49 milyon insan aşırı yoksulluğa sürüklenebilir. Tedarik zinciri kesintileriyle birlikte azalan gelirler, önümüzdeki birkaç ay içinde ciddi gıda yetersizliğine veya ciddi beslenme sorunları yaşayan insan sayısında hızlı bir artışa yol açabilir. Bütün bu koşullar dünya toplumlarında endişeye yol açıyor. Bununla birlikte, 2007-2008 gıda krizinin aksine, içinde bulunduğumuz sorun gıda eksikliğinde değil, ona erişimdedir.

Salgının neden olduğu küresel ekonomik durumdaki kötüleşme, ülkelerin gıda sistemlerini hem arz hem de talep yönünden olumsuz etkilemektedir. Arz tarafında, üretim ve ticaretin azalma riskinin yanı sıra alışılagelmiş üretim-satış zincirinde de kopma riski artmıştır. COVID-19 salgını koşullarında gıda sektörü, yoğun emek gerektiren üretim, ticaret ve lojistik alanı gibi genel beslenme alanında faaliyet gösteren şirketler önemli risklere maruz kaldı.

Yaygın COVID-19 salgın kontrol önlemleri küresel gıda üretim-satış zincirlerini etkilemiştir. Özellikle dünyanın bazı bölgelerinde sınır geçiş hareketleri üzerindeki kısıtlamalar ve izolasyon rejimlerinin uygulamaya alınması, hasadın toplanmasında sorunlara yol açarak milyonlarca mevsimlik işçiyi geçim kaynağından mahrum bıraktı. Yiyeceklerin yerel pazarlara ulaştırılmasında engeller oluştu. Birçok yerde işçiler arasında COVID-19 vaka sayısında ani artışlardan dolayı et işleme tesisleri ve gıda pazarları kapanmak zorunda kaldı. Çiftçiler, tedarik zincirlerindeki kopma ve azalan tüketici talebi karşısında çabuk bozulan yiyecekleri atmak veya gömmek, süt ürünlerini dökmek zorunda kaldılar.

Sonuç olarak, dünyanın bazı bölgelerindeki şehir merkezlerinde, birçok insan taze meyve ve sebzeye, süt ürünlerine, ete ve balığa sınırlı erişim sağlanabildi.

Başlıca tahıl mahsullerinin dünya pazarlarındaki durumu şimdilik istikrarlı gözüküyor. 2019'daki yüksek hasat nedeniyle, çoğu temel gıdanın önemli stokları bulunmaktadır. Ama dünya nüfusunun büyük çoğunluğu, tedariklerin önemli derecede riske maruz kaldığı yerel pazarlardan gıda tedarik etmektedir. Bununla birlikte, birçok insan için, artan işsizlik ve artan gıda fiyatları ışığında gelir kaynağı kaybı nedeniyle gıdaya erişim azalıyor.

Bazı ülkelerin, gıda güvenliği amacıyla, sosyal açıdan önemli gıda ürünleri de dahil olmak üzere, tarımsal gıda ürünlerinin ihracatını kısıtlamaya başlaması, gıda pazarlarının istikrarını zorlaştırmaktadır. Örneğin, Vietnam pirinç, Kazakistan - buğday unu, karabuğday, soğan, havuç ve patates dahil sebzelerin, Belarus - karabuğday, soğan ve sarımsak, Türkiye - limon ihracatını askıya aldı. Buna ek olarak Çin, gıda rezervlerini oluşturmak için bazı çeşitlerin alım fiyatlarını artırdı. Rusya da kilit alıcılardan gelen talebe rağmen buğday satışlarını kısıtladı. Sonuç olarak, düşük gelirli ülkelerdeki ve gıda ithalatına bağımlı olan birçok orta gelirli gelişmekte olan ülkelerdeki nüfusun yoksul sınıfı en savunmasız durumda kalmıştır.

Bunun dışında, en büyük gıda üreticileri olan Amerika Birleşik Devletleri, Çin, Hindistan ve Rusya Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) tarafından hazırlanan ve gıda tedarik zincirlerini açık tutma, gıda ticaretindeki anlamsız kısıtlamaları ortadan kaldırma, herhangi bir acil durum kısıtlaması uygulamaya alınırken orantılılık ve zaman sınırlarına uyma çağrısında bulunan inisiyatife katılmayı reddettiler.

Tüm bu eylemler, birçok ülkenin kendi gıda güvenliğini sağlama konusunda çok savunmasız hale gelmesine sebep oldu. BM FAO Genel Müdürü Ts. Dongyu'nun belirttiği gibi, özellikle de bazı ülkeler tarafından gıda ihracatının kısıtlanması gibi etkisiz siyasi kararlar, bir gıda krizini tetikleyebilir ve büyük ölçekli bir insani felakete yol açabilir. Bu durum, dünyadaki gıda sistemlerinin düzgün olarak çalışmadığını ve COVID-19 salgınının durumu daha da kötüleştirdiğini gösteriyor.

Pandemi etkisinin, yeterli beslenmeye erişim alanında 2030 yılına kadar Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine ulaşma olasılığını tehdit ettiğini şimdiden söyleyebiliriz. 2020 raporunda dünyanın 2030 yılına kadar sıfır açlığa ulaşmak konusunda, Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (SKH'ler) hedefinin gerisinde kaldığını gösteriyor. Elde edilen veriler, hem herkes için yeterli miktarda güvenli ve besleyici gıdaya yıl boyunca erişimi sağlamak için SKH Hedef 2.1'e ulaşmada hem de her türlü kötü beslenmeyi ortadan kaldırma konusunda SDG Hedef 2.2'e ulaşmada başarı eksikliğini göstermektedir.

Söz konusu raporun ön tahminine göre, 2020 yılında COVID-19 salgını, dünyadaki toplam yetersiz beslenen insan sayısına 83 ila 132 milyon kişi daha ekleyebilir. 2021'de beklenen ekonomik toparlanma, yetersiz beslenmeden sıkıntı çeken insan sayısında azalmaya yol açabilir, ancak yine de pandemisiz senaryo öngörülen seviyelerde değil.

Dünya Toplumunun Çabalarını Harekete Geçiren Zirve
Küresel gıda güvenliği alanında artan zorlukların ortasında, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'in, 2021 yılında Gıda Sistemleri Zirvesi toplantısı duyurusu son derece önem arz etmektedir.

COVID-19 salgını sonucunda ortaya çıkan gıda krizi tehdidiyle bağlantılı konuşmasında Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri A. Guterres, modern dünyanın gıda sisteminin, insan, doğa, iklim ve ortak gelecek çıkarlarımız etrafında yeniden yapılandırılmaya ihtiyacı olduğunu belirtti. COVID-19 salgını, mevcut gıda sistemlerinde tehlikeli arızaları ortaya çıkardı ve dünya genelinde insanların, özellikle en çok savunmasız olan insanların, yaşamlarını ve geçim kaynaklarını tehlikeye attı. Küresel gıda üretiminde ulaşılan rekor seviyelere rağmen, 820 milyon insan açlık çekiyor ve yaklaşık 2 milyar insan fazla kilo ve obezite ile boğuşuyor ve beslenme ile ilgili hastalıkların yayılmasının hızlanmasına sebep oluyor. Aynı zamanda dünyada üretilen ürünlerin yaklaşık üçte biri bozulmakta ya da çöpe atılmaktadır. Bu nedenle, gıdaların dayanıklılıklarını ve sağlam güvenlik marjlarını artırmak için ancak gıda sistemlerinin dönüştürülmesi ve yeniden yapılandırılması dünyadaki durumu daha iyi hale getirebilir.

Bütün bunlar, gıda güvenliğini sağlamaya yönelik yeni uluslararası uyumlu çabaların geliştirilmesini sağlayacaktır. Bu bağlamda, BM Genel Sekreteri António Guterres'in 2021 yılında hem bazı ülkelerde hem de dünya çapında gıda güvenliğini sağlamak için yeni mekanizmaların tartışılmasına ve geliştirmesine imkân sunacak, Gıda Sistemleri Zirvesi toplanmasına yönelik önerileri çok önem arz etmektedir. BM Genel Sekreteri, tüm dünya toplumlarının çabalarını birleştirmeye ve gıdanın üretimi, işlenmesi ve tüketimine yönelik yaklaşımı kökten değiştirmeye çağırıyor. Bu olay, 2030 yılına kadar Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine (SKH'ler) ulaşmak için uluslararası çabalarda bir dönüm noktası olmalıdır.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), insanların mevcut ihtiyaçlarını karşılamak ve gıda sistemlerini yeniden yapılandırmak için birbirini tamamlayan üç öncelikli eylem planı önermektedir.

Birincisi, en büyük risk alanlarına odaklanarak, insanlara yardım etmeye ve geçimlerini sürdürebilmeleri için kaynaklarını korumaya yönelik çabaları harekete geçirmeye ihtiyaç vardır.

İkincisi, beslenme alanında sosyal güvenlik sistemlerini güçlendirmek. Salgının sosyo-ekonomik etkisi göz önünde bulundurulduğunda, sosyal güvenlik sistemleri COVID-19 salgın krizi sırasında ve sonrasında yüz milyonlarca insan için temel dayanak noktası olacaktır.

Üçüncüsü, COVID-19 salgınına karşı, ilgili faaliyetlere yatırım yaparak ve devamındaki iyileşme sürecini, daha kapsayıcı ve sürdürülebilir bir dünya oluşturmanın uzun vadeli hedefleri göz önünde bulundurularak gerçekleştirilmelidir.

Özbekistan'ın Tarımsal Potansiyeli

Gelişmiş ve yüksek verimli tarım, herhangi bir devletin gıda güvenliğini sağlamak için temel koşullarından birisi konumundadır. 2017 yılı başında kabul edilmiş olan «Özbekistan Cumhuriyeti'nin gelişimi için eylem stratejisi» nin öncelikli yönlerinden biri, tarımın modernizasyonu ve yoğun şekilde geliştirilmesidir. 23 Ekim 2019 tarihinde Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile ilki gıda güvenliğini sağlamak olan dokuz stratejik önceliği kapsayan "Özbekistan Cumhuriyeti 2020-2030 Tarımsal Kalkınma Stratejisi" onaylandı.

Tarımsal üretimin gelişmesinin stratejik özelliğe sahip olması nedeniyle Özbekistan, tarımsal üretimi ve tarımsal üretkenlikteki önemli artışlardan dolayı gıda üretiminde önemli ilerleme kaydetmiştir. Devlet başkanının verdiği önem sayesinde, son üç yıl, tarım alanında piyasa mekanizmalarının, ileri teknolojilerin uygulanması ve kümelenmiş üretim sistemine geçişi içeren tarım endüstrisinde benzeri görülmemiş kapsamlı reformlar dönemi olarak adlandırılabilir. Ekili alanları genişletmek, meyve ve sebze yetiştiriciliğinde bölgeleri uzmanlaştırmak, gıda üreticilerinin meyve sebze kümeleri ve kooperatiflerle birleştirilmesi için gerekli önlemler alınmıştır.

Tarım sektöründe gerçekleştirilmekte olan reformlar sayesinde, gıda üretimi potansiyeli önemli ölçüde artış göstermiştir. Aşağıdaki göstergeler buna tanıklık etmektedir.

2017-2019 yılında GSYİH'da endüstrilerin ve hizmet sektörlerinin gelişim potansiyelinin daha da genişlemesi sonucunda tarımın özgül ağırlığının kademeli olarak azaltılması eğilimi devam etti (2017 yılında \%34'ten 2019'te \%28,1'e). Aynı zamanda GSYİH içindeki tarım payındaki düşüş, yapısal reformlar, tarımın modernizasyonu ve yoğun bir şekilde kalkınmasına yönelik önlemlerin uygulanmasıyla elde edilen tarımsal ürünlerdeki pozitif yıllık ortalama büyüme oranının zemininde gerçekleşmiştir. Yani, 2019'te tarımsal üretimde büyüme oranı 2018 yılına göre \%102.5 olarak gerçekleşti. Genel olarak, 2017-2019 yılları aralığı için brüt tarımsal üretim 1,5 kat ve kişi başına ise 1,4 kat (2019 fiyatlarında) artış göstermiştir. Aynı zamanda bitki üretimi 1,3 kat, hayvancılık üretimi 1,7 kat artmıştır.

Özbekistan'da 2019 yılında, dış gıda ticaret hacmi 2,8 milyar dolar veya 3,6 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. Bunların yaklaşık \%46'sı ihracatın, \%54'ü de ithalatın payına düşmektedir. Özbekistan ithalat yapısında 2019 yılında toplam gıda ithalatının \%70'i: un (453 bin ton), patates (282 bin ton), ayçiçek yağı (192 bin ton), şeker (167 bin ton) ve palmiye yağı (70 bin ton). İhracat yapısında meyve ve sebze ürünleri (1,4 milyon ton veya toplam ihracatın \%75'i) ağırlıklı olmuştur. Yani, 823 bin ton sebze ve 613 bin ton meyve ihraç edilmiştir. Bu da 1.3 milyar dolar döviz geliri elde etmeye sebep olmuştur.

Özbek gıda ürünlerinin yüksek ihracat potansiyeli, pandemi ile ilgili en sıkı karantina kısıtlamaları koşullarına rağmen, Özbekistan'ın ihracatını önemli ölçüde artırmayı başardığını kanıtlanmaktadır. Özbekistan Cumhuriyeti İstatistik Devlet Komitesi verilerine göre, 2020 yılı Ocak-Ağustos aylarında Özbek sebze ve meyvelerinin Rusya Federasyonu pazarına arzı 2019 yılının aynı dönemine göre yüzde 57,7 artarak, meyve ve sebze ihracatında 169.1 milyon dolar ile rekor seviyelerine ulaşmıştır. “Doğrudan teslimatlarda” bir artış yaşanmış olduğunu vurgulamak gerekmektedir. Daha önce Özbekistan menşeili sebze ve meyvelerin bir kısmı, üçüncü ülkelerin ürünleri adı altında diğer ülkelerden transit olarak Rusya pazarına girmiş ve Rus ithalat istatistiklerine (örneğin Özbekistan’dan kiraz ithalatı) yansımamıştır. Aynı zamanda Amerika Birleşik Devletleri \%47,1 ve Gürcistan \% 19,2 gibi ülkelere meyve ve sebze ihracatında önemli bir artış yaşanmıştır.

2020 yılı Ocak-Mart aylarını kapsayan dönemde Rusya'nın lahana ithalatında Özbekistan, Çin’den sonra ikinci sırada yer almıştır. Limon ithalatında ise Türkiye, Fas ve Mısır'dan sonra dördüncü sırada yer almıştır. Taze karnabahar ve brokoli ihracatı 2-3 kat artmış, Özbek eriklerinin Rusya pazarına ihracatında da artış gözlemlenmiştir. Özbek kuru kayısı ihracatında çok önemli artış – 5 kat – gözlemlenmiştir. Bu, Özbekistan'ın AB, Tacikistan, Ermenistan ve Çin'li ihracatçıları geçerek, Rusya'ya Türkiye'den sonra bu kurutulmuş meyvelerin ihracatçıları listesinde ikinci sırada yer almasına imkan vermiştir. Özbek dondurulmuş meyvelerinin Rusya'ya ihracatı 3 kat artarken, taze havuç ihracatı 3,5 kat artmıştır.

Özbekistan Gıda Politikası

Özbekistan'da devlet gıda politikası, esas olarak nüfusun gelir düzeyini de dikkate alarak kendi üretimi yoluyla gıda güvenliğini sağlamayı amaçlamaktadır. Ülkenin iç üretimi, ülkenin halkının et ve süt ürünleri, sebze, meyve ve kavun ürünlerindeki ihtiyaçlarını tam olarak karşılamaktadır. Şeker, bitkisel yağ, tahıl ve patateste iç üretimin yetersiz olduğu gözlemlenmektedir.

Özbekistan, Covid-19 pandemi döneminde gıda ticaretini kısıtlamayan birkaç ülkeden biridir. Dahası, pandemi döneminde ülkemiz, sadece nüfusun kaliteli gıdaya erişimindeki sıkıntıları önlemenin yanı sıra, tarım-gıda sektöründe Dünya Gıda pazarlarındaki yüksek ihracat potansiyelini de başarılı bir şekilde harekete geçirmeyi başarmıştır. Buna ek olarak, karantina kısıtlamaları döneminde nüfus için doğrudan destek önlemleri, ekonomide yaşanan düşüşü hafifletmiş ve aynı zamanda Özbekistan için gıdanın ekonomik mevcudiyetinde bir artışa yol açtı.

Özbekistan'da, Tarım sektörlerinde artan üretim ve verimliliğin yanı sıra ek tedbirler de alınmaktadır. Gıda endüstrisi yönetim sistemini iyileştirmek, özellikle yerli gıda ürünlerinin üretimi için, iç ve dış pazarlarda daha yüksek güvenlik düzeyine sahip, rekabet eden bir devlet desteği sistemi getirmek gibi önlemler alınmaktadır. Bu önlemler şunları içerir:

- uluslararası kalite standartları esasında meyve, sebze, et, süt ve diğer tarım ve gıda ürünlerinin işlenmesinde artış;

- meyve, sebze, et, süt ürünleri ve diğer tarımsal gıda ürünleri üreten işletmelerin, bu ürünlerin işlenmesi, üretimi ve satışını gerçekleştiren şirketler ile karşılıklı yarar sağlayan ilişkiler için koşulların oluşturulması;

- meyve ve sebze, et, süt ve diğer tarımsal gıda işleme işletmelerinin ve ihracatçıların gerekli miktarda kaliteli hammaddenin kesintisiz tedariki için çalışmaların koordinasyonu;

- "tarladan sofraya" ilkesine dayanan uluslararası standartların taleplerine uygun olarak gıda üretimini arttırmak, gıda işleme ve ihracat kuruluşlarının bu standartlara uygun olarak faaliyet alanını genişletmek, ihracat odaklı ürünlerin sertifikasyonunu hızlandırmak;

- modern ticaret ve lojistik merkezlerinin kurulması, dünya pazarlarında yerel gıda ürünlerinin ulusal markasının oluşturulması ve rekabet gücünü artırıp ihracat potansiyelini genişletmek;

- meyve ve sebze, et, süt ve diğer tarım, gıda ve işleme işletmeleri için yurt içinde ve yurt dışında sergiler ve fuarlar organize etmek, uluslararası pazarlarda yerli ürünlerin varlığını daha da artırmak ve dünyanın dikkatini buna çekmek;

- meyve, sebze, et, süt ve diğer tarımsal ve gıda ürünlerini yetiştiren ve işleyen işletmeler için «Tarımsal inovasyon sistemleri» (AIS) temelinde modern bilgi ve becerilere sahip personelin eğitimi ve becerilerini geliştirmek için adımlar atmak;

- tarımsal üretim ve gıda üretiminde yabancı uzmanların geniş katılımını sağlamak.

Gerçekleştirilmekte olan reformlar çerçevesinde, ülkenin gıda güvenliğine yönelik olası bir tehdit durumunda makroekonomik istikrarın sağlanmasına ve gıda rezervlerinin oluşturulmasına yönelik adımlar atılmıştır. Tüm bunlar hem son yılların sistematik ve tutarlı çalışması hem de COVID-19 pandemisi sırasında karantina kısıtlamaları sırasında acil önlemler sayesinde mümkün olmuştur.

Dış sarsıntılara ve şoklara karşı dayanıklı, sürdürülebilir, hem iç pazar gıda talebini hem de ticari partnerlerin dış taleplerini karşılayan bir gıda sistemi oluşmaya başlamıştır.

Özbekistan'da yürütülen gıda politikasının başarısının kanıtlarından biri olarak, Özbekistan'ın dünya ülkelerinin gıda güvenliği düzeyindeki sıralamasında konumunun iyileştirilmesidir. Böylece, Gıda Güvenliği Endeksi’ne (Global Food Security Index) göre, The Economist Intelligence Unit analist ajansı görüşüne göre, 2019 yılında Özbekistan 2018 yılı (80. sıra) ile karşılaştırıldığında, 9 basamak yükselmiş, dünyada 71.sırada yerini almıştır.

Tüm bu önlemlerin, Özbekistan'ın 2030 yılına kadar Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (SDG) alanında ulusal amaç ve hedeflerine ulaşmakta, özellikle de 2.hedef olan gıda güvenliğinin güçlendirilmesi, diyetin iyileştirilmesi ve tarımın sürdürülebilir kalkınmasının teşvik edilmesinde önemli ilerlemeler kaydetmesine izin verdiğini belirtmek gerekmektedir.

Böylece, Özbekistan'da bugüne kadar, «yetersiz beslenme yaygınlığı» ndaki azalma ile Orta Asya'daki en iyi ülkelerden biridir. Söz konusu FAO 2020 raporuna göre, 2004-2006 yıllarında Özbekistan'da yetersiz beslenme yaygınlığında \%14,9 iken, 2017-2019 yıllarında bu oran \%2,6'ya düşmüştür. Karşılaştırma için: Kazakistan'da yetersiz beslenme \%2,5 'dan az, Kırgızistan \%6,4 ve Türkmenistan \%4'tür.

Özbekistan'da 5 yaşın altındaki çocuklarda kötü beslenmenin yaygınlığında sadece \%1,8 olduğu ve Orta Asya ülkeleri arasında en düşük oran olduğu (2019) dikkat çekicidir. Karşılaştırma için: Kazakistan'da 5 yaşın altındaki çocuklarda kötü beslenmenin yaygınlık oranı \%3.1, Kırgızistan \%2.0, Tacikistan \%5.6 ve Türkmenistan \%4.2'dir.

Buna ek olarak Özbekistan, çocuklarda büyüme gecikmesi yaygınlığını azaltmada da önemli ilerleme kaydetmeyi başarmıştır. Özbekistan'da 2012 yılında 5 yaşın altındaki çocuklarda büyüme gecikmesi yaygınlığı oranı \%19,6 iken, 2019'da bu rakam \%10,8 gerilemiştir. Karşılaştırma için: Kazakistan'da bu rakam \%8.0, Kırgızistan \%11.8, Tacikistan 1\%7.5 ve Türkmenistan 11.5\%.

Gıda Sistemleri Zirvesinden Beklentiler
Dünya Gıda sistemlerinde kesintiler ve Covid -19 pandemisinin bir sonucu olarak gıda krizinde olası bir artış, dünyadaki tüm ülkelerin hükümetlerini gıda sistemlerinin dönüştürülmesi ihtiyacı karşısında bırakıyor ve gıda güvenliğini sağlamak için yeni uluslararası kabul edilmiş çabaların geliştirilmesini gerekli kılıyor.

Özbekistan'da, gıda güvenliğini sağlamayı amaçlayan önlemler, Covid-19 pandemisi döneminde ve sonrasında ulusal ekonomiyi sürdürmek için krizle mücadele programda öncelik olmaktadır. Bununla birlikte, dünyadaki gıda krizinin olası bir artış göstermesinde, gıda ürünlerinin üretimi, işlenmesi, pazarlanması ve tüketiminin yanı sıra, atık bertarafında kullanılan yöntemlerin hızlı bir şekilde yeniden göz geçirilmesi son derece önemlidir. Bu, Özbekistan'ın gıda sistemlerini daha kapsayıcı, istikrarlı ve sürdürülebilir hale getirerek yeniden dengelemek ve dönüştürmek için bir dönüm noktası olabilir.

Bu bağlamda, Özbekistan'ın 2021 gıda sistemleri zirvesine katılımı, halkın acil kısa ve orta vadeli ihtiyaçlarını karşılamayı amaçlayan bir dizi öncelikli tedbirler çerçevesinde, ulusal gıda sisteminin geliştirilmesine devam etmesine imkan sunacak ve nihayetinde onun daha fazla sürdürülebilirliğini sağlamasına hizmet edecektir.
2021 Gıda sistemleri zirvesine katılım Özbekistan için bir dizi yeni fırsat sunuyor.

Birincisi, gıda sistemlerinin yeniden yapılandırılmasında, ortak önlemlerin uygulanması konusunda uluslararası kuruluşlarla işbirliğini genişletme fırsatıdır.

İkincisi, bölgesel ve küresel ölçekte gıda sistemlerinin dönüştürülmesi konusunda tekliflerin geliştirilmesine katılma ve katkıda bulunma fırsatıdır.

Üçüncüsü, bu zirveye katılım, ülkedeki gıda güvenliğini sağlamak konusunda gerçekleştirilmekte olan politika ile ilgili dünya topluluğunu bilgilendirmek ve tarım endüstrisinin başarılı reformunda deneyim ve başarıları paylaşmaktır.

Dördüncüsü, Orta Asya ülkeleri arasındaki işbirliğini güçlendirmek için, devletimizin işbirliğini ve girişimlerini daha da güçlendirmeyi mümkün kılmaktadır. Yapılacak ortak çalışma, bölgedeki ülkelerin çabalarını birleştirecek, farkındalığı artıracak ve sürdürülebilir gıda sistemlerine ulaşmada geniş taahhütler ve somut eylemler üzerinde mutabık kalınmasını sağlayacaktır.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Çin ve Brezilya’dan daha sürdürülebilir bir dünya hedefi Çin ve Brezilya’nın daha adil bir dünya ve daha sürdürülebilir bir gezegen hedefine yönelik planlarını konu alan bir makale yayımladı. 2014 yılında Çin ve Brezilya arasındaki Belo Monte Ultra Yüksek Voltaj (UHV) iletim projesine yönelik iş birliği anlaşması imzalandı. Bu proje, tropik yağmur ormanları ve nehirleri aşan 2 bin kilometreden uzun bir alanı kapsıyor. Yapılan açıklamaya göre; Brezilya’nın kuzey ve güneyini birbirine bağlayan bir "elektrik otobanı" oluşturan proje, yalnızca sanayi bölgelerine yeterli enerji sağlamakla kalmayıp, aynı zamanda ülke nüfusunun yaklaşık yüzde 10’unu oluşturan 22 milyon Brezilyalının enerji sıkıntısını çare buldu. Proje, bugüne kadar 180 terawatt saat hidroelektrik enerji iletimi gerçekleştirerek 64 milyon ton standart kömür tasarrufu sağladı ve 170 milyon ton karbondioksit (CO2) emisyonun önüne geçti. Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inácio Lula da Silva, yaptığı açıklamada "Çin, Brezilya’nın devam eden enerji dönüşümünde aktif rol oynuyor" dedi. Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ise başkent Brazilya’da Lula ile yaptığı görüşme esnasında birbirlerinin başarısına katkıda bulunan "altın ortaklar" olarak Çin’in Brezilya’yla çalışmaya ve insanlık için ortak geleceğe sahip bir topluluk inşa etme hedefi doğrultusunda ilerlemeye hazır olduğunu dile getirdi. Yapılan açıklamada şu bilgiler yer aldı: "İki ülke daha adil bir dünya ve daha sürdürülebilir bir gezegen için ortak geleceğe sahip Çin-Brezilya topluluğu anlayışıyla aralarındaki bağları güçlendirdi ve Kuşak ve Yol Girişimi’ni Brezilya’nın kalkınma stratejileriyle uyumlu hâle getirme konusunda anlaşmaya vardı. Bu yıl, Çin ile Brezilya arasında diplomatik ilişkilerin kurulmasının 50. yıl dönümü kutlanıyor. İki ülke son elli yıl boyunca ekonomik ve ticari bağlarını güçlendirerek ekonomik ve ticari iş birliğinde önemli başarılara imza attı. Diplomatik ilişkilerin 50. yıl dönümünü kutlamak amacıyla Brezilya’nın Recife şehri, kültürel ilişkilere elverişli ortamı geliştirmek amacıyla 2024 yılını "Çin Yılı" olarak belirledi. Çin ve Brezilya, hızla değişen günümüz dünyasında BM, G20 ve BRICS gibi çok taraflı çerçeveler bünyesinde küresel yönetişim ve iklim değişikliği gibi önemli konularda birbirleriyle yakın ve düzenli olarak çalışıyor. Çin ve Brezilya Mayıs ayında Ukrayna krizine yönelik siyasi çözüm konusunda altı maddelik ortak mutabakat yayımladı ve uluslararası toplumdan pozitif tepki aldı. İki ülke aynı zamanda bu siyasi krizle ilgili olarak barışı destekleyen daha fazla ses toplamak amacıyla diğer Küresel Güney ülkeleriyle birlikte "Friends for Peace" (Barış için Dostluk) grubunu kurdu."
İstanbul Bakırköy Belediyesi Kadına yönelik şiddete karşı konferans düzenledi Bakırköy Belediyesi, “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde bir konferans düzenledi. Kadına yönelik şiddetin uzmanlarca hukuki ve sosyal boyutta ele alındığı konferansa katılan Bakırköy Belediye Başkanı Doç. Dr. Ayşegül Ovalıoğlu, “Kadınların omuzlarındaki yükleri hafifletebilmek için elimizden ne geliyorsa yapacağız” dedi. Kadınlara hak ettikleri eşit bir yaşamı sunabilmek için çalışmalarına devam eden Bakırköy Belediyesi, “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde bilinçlendirici bir konferans düzenledi. Bakırköy Belediye Başkan Yardımcısı Nurcan Alan’ın moderatörlüğünü yaptığı konferansta, ülkenin kanayan yarası olan kadına yönelik şiddet, Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı Gönüllüsü, Eşik Üyesi Av. Selin Nakıpoğlu ve Türk Psikologlar Derneği Genel Sekreteri Dr. Öğr. Üyesi Duygu Buğa tarafından ele alındı. Bakırköy Belediyesi Konferans Salonu’nda düzenlenen program kapsamında kadına yönelik şiddet hukuki ve sosyal boyutlarda değerlendirildi. Konferansta vatandaşlar akıllarındaki soruları da sorma fırsatı buldu. Programa katılan Bakırköy Belediye Başkanı Doç. Dr. Ayşegül Ovalıoğlu, katılımcılara katkılarından dolayı teşekkür ederek kadına yönelik şiddetin önüne geçebilmek için her türlü çalışmayı yapacaklarını belirtti. “Her kesimin eşit olduğu, demokratik işleyişin düzgün ilerlediği bir gelecek hayal ediyorum” Programda konuşan Bakırköy Belediye Başkanı Doç. Dr. Ayşegül Ovalıoğlu, adaletin sağlanması ile eşit bir geleceğe adım atılabileceğine vurgu yaparak, “Ülke olarak en büyük mücadeleyi adalet ve ekonomi konusunda veriyoruz. Adaletin sağlanması konusunda şüpheler var. Adaleti sağlamak kişilerin kendisine bırakılmamalı. Bu noktada da biz her zaman elimizden geleni yapmak zorundayız. Yasalar, müdahil olduğunda korumak zorunda. Örneğin, gidip şikayette bulunuyorum ama o okları kendi üzerime çekeceğim konusunda da endişelerim var. Sokakta yürürken de birisi bize saldırdığında kimse ‘Başıma bir şey gelir’ diye müdahil olmak istemiyor. Sadece aile içi şiddete değil, toplumsal olarak buna nasıl karşı çıkacağız? Zihinlerdeki şiddeti nasıl durduracağız? Umut ediyorum ki, bunları konuştuğumuz bir gündemimiz olmasın artık. Artık eşitliğimize dair konuşalım. Her kesimin eşit olduğu, demokratik işleyişin düzgün ilerlediği bir gelecek hayal ediyorum” dedi. “Kreşleri kapatmayacağız, açmaya devam edeceğiz" Kreşlerin kapatılmasıyla ilgili tartışmalara da değinen Başkan Ovalıoğlu, “Siyaset doğru kullanıldığında ve doğru kişiler tarafından uygulandığında insanın hayatını kolaylaştıran bir şeydir. O yüzden bu meseleye evrensel olarak bakıyorum. Kadınların hayatını, üzerindeki yükleri rahatlatmak için yerel yönetimler olarak biz neler yapabiliriz? diye düşünerek kadınlara her alanda elimizden gelen desteği verebilmeliyiz. Vermeliyiz ki, kadınlar da gönül rahatlığıyla işini yapsın, ekonomik özgürlüğünü sağlasın. Yani bir yerde kadının ‘susması’ için bir sebep olmasın. Belediyeler olarak kreş mi yapmamız lazım? Daha da çok yapacağız. Bugün bize de kreşleri kapatmamız konusunda yazı geldi. Kapatmıyoruz. Kapatmamaya, hep birlikte kreş açmaya devam edeceğiz. Çünkü bizim amacımız herkese eşit bir hizmet sunabilmek. Amacımız sadece ekonomik durumu uygun olana anaokulu hizmeti sunmak değil aynı zamanda o ekonomik güce sahip olmayana da eşit, nitelikli ve mükemmel hizmeti sunabilmek. Açtığımız kreşlerle, sunduğumuz hizmetlerle kadının yükünü hafifletelim ki kadın da nefes alabilsin. Kim ne derse desin, evin direği kadın ve biz onun omuzlarındaki yükleri hafifletmek için sosyal hizmetlere daha da ağırlık vererek elimizden ne geliyorsa yapacağız” ifadelerini kullandı. “Yalnız değilsiniz, birlikte güçlüyüz” Kadınlara, yalnız olmadıklarını hatırlatarak birlik ve beraberlik çağrısı yapan Başkan Ovalıoğlu şunları söyledi: “Yasalar konusunda, İstanbul Sözleşmesi konusunda, kadına yönelik şiddete karşı çıkmak konusunda toplum olarak mücadele etmeliyiz. Hep kadını konuşuyoruz ama erkeğin bu zihniyette olarak yanımızda durması şart. Anneler olarak o erkekleri de biz yetiştiriyoruz ama eğitimler de çok önemli. Hem İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin hazırladığı müfredata hem de kendi rehberimize uygun şekilde belediyemiz bünyesindeki kurum içi eğitimleri tamamlayacağız. Bu konuları sadece böyle günlerde konuşmamalı, güncel tutmalıyız. Mesele, yalnız değilsiniz! Hep beraber, birlikte güçlüyüz. Devletler, hükümetler halkının yanındadır. Halkın rahatı için, refahı için onlar gönüllü olarak buraya gelmişlerdir. Biz seçmişizdir, siz seçmişsinizdir. O zaman bizim faydamıza, yararımıza işler yapmakla yükümlüdür. ‘Sence, bence’ olmaz, orada siyaset kalkar. Orada devreye her konuda halkın refahı, güvenliği ve huzuru girer.”
Balıkesir Balıkesir’de zeytini kuraklıktan sonra lodos vurdu Türkiye’nin önemli zeytin üretim merkezlerinden Balıkesir’in Burhaniye ilçesinde, zeytini kuraklıktan sonra bu defada lodos vurdu. Kuraklıktan zeytinler büyüyemezken, son günlerde düşen yağmurla birlikte gelen lodos da zeytinin dibe düşmesine neden olurken, hasat maliyetlerini artırdı. Burhaniye yöresinde Mayıs ayından beri yağmur düşmemesi nedeniyle zeytinler büyüyemedi. Zeytin hasadına başlanırken, beklenen yağmurda lodosla birlikte geldi. Aşırı lodos yüzünden zeytinin dibe düşmesi, hasat maliyetlerini artırırken, yemeklik yağ rekoltesinin de düşmesine neden oldu. Zeytinyağı fiyatlarının geçen yıla göre büyük oranda düşmesi de üreticileri üzdü. Zeytin hasadı yaptığını anlatan Ferit Doğan ,” Lodosla birlikte zeytinler döküldü. Dökülünce işçilik maliyetleri de arttı. Kadın yevmiyeleri. 800-900 lira, erkek yevmiyeleri ise bin 200-bin 500 lira. Maliyetler daha da arttı. Zeytinyağı fiyatları da tam belli olmadı. Bekliyoruz Tariş’in fiyat açıklamasını. Bu sene zeytin manasında işler çok iyi gitmiyor” dedi. Yaşar Özdemir de, “Bu sene zeytincinin işi zor. Lodos esti zeytinler yere döküldü. Zaten yevmiyeler pahalı. Yani insanlar ne yapsın ki. Yağın fiyatları düşük. Zeytinler küçük. Üstüne yağmurda yağmayınca bir türlü zeytincilik de iş olmuyor. Maliyetler çok yüksek. Eğer kendi işimiz olmasa zaten kesinlikle zarar ederiz. Allah yardımcımız olsun. Ne diyelim” diye konuştu. Ziraat mühendisi Mustafa Erümit ise,” Beklenen yağışlar olmadığı için rekoltede istediğini alamayan çiftçiyi bu sefer lodos vurdu. Yağışlarla birlikte gelen lodos ağacın üstünde olan zeytinleri de döktü. Maalesef, bu da toplama maliyetlerine ve ürünün kalitesine çok büyük etkiler yaptı. Bundan sonra çiftçimizin Allah, yardımcısı olsun. Maliyetler iyice artıyor. Önümüzdeki günlerde neler olacağını hep beraber göreceğiz” dedi.