SAĞLIK - 13 Aralık 2011 Salı 16:03

Kansızlığa dikkat !

A
A
A
Kansızlığa dikkat !

Dahiliye Uzmanı Uzm. Dr. Taner Kaya, kansızlığın 'Benim kansızlığım yıllardır var' denilip bekletilecek bir hastalık olmadığını belirterek, "Belirtilen semptomlar dahilinde doktorunuzdan hastalığınızın nedenini ve tedavisini öğrenin. Uzun süreli kansızlığın kalp yetmezliği yapabileceğini unutmayın" dedi.

 

SAMSUN 

Kansızlık yani anemi hakkında bilgiler veren Samsun Büyük Anadolu Hastanesi Dahiliye Uzmanı Uzm. Dr. Taner Kaya, "Alyuvarlarımız içerisindeki hemoglobin isimli bir proteinin miktarının yaşa ve cinsiyete göre belirlenen kriterler altında kalmasıdır. Bu kriterler erişkin erkeklerde 13 g/dL, kadınlarda 12 g/dL'nin altı kabul edilir. 6 ay ile 6 yaş arası çocuklarda 11 g/dL'nin, 6-14 yaşlarda 12 g/dL'nin altı anemidir.

Kan kemik iliğinde yapılır. Vücudumuz gerektiğinde dalak ve karaciğerle de kan üretimini sağlar. Ortalama 120 günlük bir ömrü olan yaşlanmış alyuvarlar, dalak tarafından yıkılarak temizlenir. Kan hücreleri kemik iliğinde yapılırken bazı vitaminlere ve hormonlara ihtiyaç duyar.

Kansızlık oluş nedenlerine göre; yapım eksikliği, üretimden fazla bir şekilde kaybedilmesi veya tüketilmesi veya kanın fazla yıkılması nedeniyle olur. En sık karşılaştığımız kansızlık nedeni demir eksikliğine bağlıdır" diye konuştu.

DEMİR EKSİKLİĞİ ANEMİSİ
Dr. Kaya, kemik iliğinin kan hücrelerini yaparken demire ihtiyaç duyduğunu ve vücutta yetersiz demir olmasının kan üretimini yavaşlattığını ifade ederek, şunları söyledi:

"Kansızlığın en sık görülen şekli budur. Demir, kanda oksijen taşıyan pigment olan hemoglobinin önemli bir parçasıdır. Demir eksikliğinin nedenleri; diyette az miktarda alınma, vücut tarafından az miktarda emilimi, kronik kanamalar ile demir kaybıdır. Örneğin burun kanamaları, kadınlarda sık ve ağır adet kanamaları, hemoroid, mide ya da bağırsak ülseri, polip, gebelik, mide ve kalın barsak kanser gibi hastalıklarda demir kaybı fazla olmaktadır.

Vücutta ve kemik iliğindeki demir depolarının harcanması sonucu kansızlık yavaş yavaş gelişir. Genellikle kadınlarda demir depoları daha azdır. Kadınlarda görülen sık ve ağır adet kanamasından kasıt sadece tampon ile adetlerin kontrol altına alınamaması, bir periyotta 12'den fazla veya günde 4'ten fazla ped değiştirilmesi, pıhtı şeklinde kanama olması ve kanamanın 7 günden fazla olmasıdır."

"Demir eksikliğine bağlı kansızlıkta en sık yorgunluk, halsizlik, baş dönmesi, çabuk yorulma, çalışma kapasitesinde azalma, iştahsızlık, bazen bulantı, çarpıntı, nefes darlığı, üşüme hissi, saçlarda dökülme, kabızlık, konsantrasyon bozukluğu görülür" diyen Uzm. Dr. Taner Kaya, "Ayrıca yiyecek dışındaki şeylere örneğin toprak, buz, patates cipsi, havuç, çiğ patates, kireç taşı, nişasta gibi maddelere yemek isteği olur.

Ağız kenarında ve tırnaklarda çatlaklar, tırnaklarda biçimsizlik, kaşık biçimi almaları, tahriş olmuş dil de görülür. Uzun süren kansızlıklarda gelişme geriliği, günlük demir gereksinimi 1-3 mgr kadardır. Alınan demirin ancak yüzde 10'u bağırsaklarımız tarafından emilir. Demir onikiparmak bağırsağından ve ince bağırsak başlangıcından emilir. Günlük kayıp 1 mgr'dır. Ter, dışkı, idrar, dökülen hücrelerle kaybedilir.

Demir gereksinimi bebeklik, hamilelik, ağır hastalık ve emzirme dönemlerinde artar. Kırmızı et, karaciğer, balık, kuru üzüm ve yumurta sarısı demir açısından zengin gıdalardır. Un, ekmek ve tahıllar demirle zenginleştirilmiş olabilir. Gelelim pekmeze; pekmez zengin bir demir kaynağıdır.

Bir tatlı kaşığında 1.16 mg demir bulunur. Oysa ki pekmez, üzümden yapılır ve çok besleyici şeker kaynağıdır. İçinde karbonhidrat dışında çok sayıda mineral bulunur. İki tatlı kaşığı pekmez içinde günlük manganez, bakır, demir, kalsiyum ve potasyum ihtiyacımızın yüzde 10'u bulunur. Daha az miktarda da magnezyum, vitamin B6 ve selenyum vardır.

Bir tatlı kaşığı yaklaşık 58 kcal enerji içerir. Demir içeriği zengin olsa da kalsiyumla birlikte emilimi azalır. Çok sık olarak kullanılan bir içim şekli olarak pekmezin süt ile karıştırılması içeriğindeki demirin emilimini azaltacaktır. Günde 20 tatlı kaşığı pekmez (400 gram) demir ihtiyacı için yeterli gerekli gözükse de verdiği kalori çok yüksektir.

Kansızlığı olan hastalar kendilerini tedavi ederken kilo almaya da başlayacaklardır. Kansızlık problemi olan hastalar günlük ihtiyaçtan daha fazla demire ihtiyacı olduğu için almaları gereken

pekmez miktarı bir hayli fazla olacaktır ve bu pekmez miktarının bir-iki ay tüketilmesi imkansızdır" şeklinde konuştu.

C VİTAMİNİ DEMİR EMİLİMİNİ ARTIRIYOR

Tedavi olarak ağızdan demir tedavisinde kullanılan demir formlarının demir sülfat, demir glukanat ve demir fumorat olduğunu belirten Kaya, "Demir hapları günlük ihtiyacın üzerinde ve yeterli miktarda demir ihtiva etmektedir. Demir tedavisine başladıktan bir-iki ay sonra hemoglobin düzeyi normale dönecektir, ancak çoğunlukla kemik iliğinde olan demir depolarını doldurmak amacı ile tedaviye 6-12 ay daha devam edilmelidir.

Damar içerisine veya kas içerisine uygulanabilecek demir ilaçları da ağızdan alıma dayanamayan hastalarda kullanılabilir. Ancak bu ilaçlarda alerjik reaksiyon gelişebilme ihtimali vardır. Eğer alerjik bir bünyeniz var ise doktorunuza bunu bildirmeniz önemli olacaktır.

En iyi demir emilimi aç karnına olmasına rağmen pek çok insan buna katlanamaz ve gıda ile almak ister. Süt ve sütlü mamuller demir emilimini engelleyeceğinden ilaç ile birlikte alınmamalıdır. C vitamini demir emilimini artırırken, hemoglobin üretiminde de önemli yer tutar.

Diyetle alınacak miktar yeterli olmayacağından gebelik ve emzirme dönemi sırasında kadınların yeterli derecede demir almaları gerekir. Mide rahatsızlıkları ile beraber demir tedavisinde mide koruyucu olarak adlandırdığımız ilaçlar demir emilimini azaltır.

Demir hapı ile mide koruyucu ilaçların beraber kullanılması demir ilacının etkinliğini azaltacaktır. Sonuç olarak tüm anemiler arasında sık görülen demir eksikliği anemisi doğru tanı ve tedavi ile düzelebilecek geçici bir hastalıktır" dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Hatay Tırnak büyüklüğündeki 0.25’lik altın kültürden vazgeçemeyenlerin tercihi Hatay’da düğünlerde altın takma kültüründen vazgeçemeyen depremzede vatandaşlar, 0.25 gram ağırlığa ve tırnak büyüklüğüne sahip olan 600 TL bandındaki altına rağbet gösteriyor. Yaz aylarının gelmesiyle birlikte düğünler de yapılmaya başlandı. Depremin yaralarının sarıldığı Hatay’da bu yıl, geçtiğimiz yıla oranla evlenen çift sayısı artmış ve düğünler çoğalmış durumda. Bölgede düğünlerde altın takma kültürü geleneği de artan altın fiyatlarına rağmen devam ediyor. Artan fiyatlar karşısında vatandaş daha ucuz altın alabilmek adına her geçen gün daha ucuz olanı tercih eder durumda. Bölgedeki vatandaşların bütçesel imkanlarına hitap etmek isteyen Güneyler Kuyumculuk, ürünleri arasında fiyatı 600 TL bandında olan ve tırnak büyüklüğüne sahip olan 0.25 gramlık altını da bulunduruyor. Vatandaşlar, çeşitli mücevheratın bulunduğu sarrafta bütçelerine uygun olan ürünü alabiliyorlar. “Bir tırnak büyüklüğünde bile yok, gördüğünüz üzere ama altın olduğu için rağbet görüyor” Güneyler Kuyumculuk mesul müdürü Nuri Şişman, artan altın fiyatları karşısında vatandaşların daha ucuz olan hediyelik altına yöneldiklerini belirterek, “Deprem bölgesinde asrın felaketinin hemen ardından itibaren hizmet vermeye başladık. Yavaş yavaş sezon başlıyor ama artan fiyatlar sebebiyle piyasa bayağı dar. İnsanlar artık çeyrek, yarım tüm gibi altınları tercih edemiyorlar. Şu anda yeni trend yarıma kadar düşmüştü şimdi 0,25 gram da tercih edilmekte. Daha çok bunlar tercih ediliyor çünkü 600 TL gibi bir fiyatı var 0,25 gramlık altının. Yani düğün sezonunda daha çok tercih ediliyor. Altın kültürü bölgemizde var, bundan vazgeçemiyoruz. Artan maliyetler, artan fiyatlardan dolayı da artık insanlarımız çeyreğe yarıma yönelemediği için 0,25 gram altını tercih ediyor. Ekonomik anlamda daha fazla satışı gerçekleşiyor. Bir tırnak büyüklüğünde bile yok, gördüğünüz üzere ama altın olduğun için rağbet görüyor” ifadelerini kullandı.
İstanbul 15 Temmuz’da halkı Taksim’e taşıyan Şerife Boz: “Hiç ölüm aklıma gelmedi, korkmadım” 15 Temmuz gecesi eşinin hafriyat kamyonuyla halkı Taksim’e taşıyan Şerife Boz, “Tekbirlerle, çoluğumu çocuğumu alarak Taksim’e gittim. Eğer ben gitmeseydim vatanıma hainlik etmiş olurdum. Vatan sevgisi imandandır. O hainlerle herkes bedenleriyle savaştı. Bende oradaydım ve hiç ölüm aklıma gelmedi, korkmadım” dedi. Fetullahçı Terör Örgütü tarafından 15 Temmuz 2016 gecesinde düzenlenen darbe girişimi esnasında 250 kişi şehit olurken yüzlerce vatandaş da yaralanarak gazi olmuştu. Hain darbe girişimi sırasında Şerife Boz, hafriyat kamyonuyla Taksim’e insan taşıdı. Vatandaşlarla seyir halindeyken çekilen görüntüsüyle Türkiye’nin gündemine oturan Şerife Boz, o geceyi yeniden yaşayarak İhlas Haber Ajansı’na anlattı. “Hiç ölüm aklımıza gelmedi, korkmadım” 15 Temmuz gecesinde vatanını seven herkesin sokağa çıktığını ve bir daha olsa bir daha gideceğini dile getiren Şerife Boz, “Çok heyecanlandım ve tekbirlerle aşağıya indim. O gece çocuklarım ile yürüyerek gittik. Ondan sonra geri döndük. Bir sonraki sabah kamyonu aldık götürdük. Kamyonu götürürken tekbirler getirdik. Kamyon ile hafriyat hiç çekmemiştim. Fakat o gece Rabbimin bir takdiriydi. Tekbirlerle, çoluğumu çocuğumu alarak Taksim’e gittim. ‘Vatan sevgisi imandandır’ diyorum. 7’den 70’e vatanını milletini seven herkes oraya gitti. Bir daha olsa bir daha giderdim. Çünkü vatan bizim evimiz. Bu vatan olmasa nerede yaşayacağız. Ne güzel özgürce yaşıyoruz. O heyecanla tekbirler ile oraya gittik. Yanımda oğlum, torunlarım, karşı komşum vardı. Aklıma hiçbir şey gelmedi. Herkes bana bu bayrak ve vatan için oraya gittim diye ‘Allah razı olsun’ dedi. Eğer ben koşup gitmeseydim vatanıma hainlik etmiş olurdum. Allah razı olsun herkes yanıma gelip beni tebrik ediyor. Biz vatan için canını verebilecek insanız. Bedenleriyle savaştı herkes o hainlerle. Bende oradaydım ve hiç ölüm aklımıza gelmedi, korkmadım” ifadelerini kullandı. “Eşim kamyon kullanmasını bilmiyor, kullanacağı hiç aklıma gelmedi” Eşinin kamyon kullanacağının hiç aklına gelmediğini söyleyen Şenol Boz, “O gün eşim bana seslendi. ‘Köprüde kalabalık var’ dedi. Bende cuma günlerinin kalabalık olduğunu söyledim. O ise başka bir şeyin olduğunu ifade edince kalkıp televizyona baktım. Tanklar köprüyü kesmişti, darbe olduğunu anladım. Eşime ben gidiyorum, sende çocukları, torunları topla al peşime gel dedim. Gece saat 03.00 -04.00’e kadar mücadele ettik. Benim çocuğum tanka ilk çıkanlardan biriydi. Sabah kadar mücadele ettik. Askerlerin gitmesini söyledik. ‘Asker kışlaya’ dedik. İkinci günü ben işe gitmedim. Başka bir yerdeydim. Eşim kamyonla Taksim’e çıkalım dedi. Bende kalabalık olduğunu ve gidemeyeceğimizi söyledim. Eşim kamyon kullanmasını bilmiyor, kullanacağı hiç aklıma gelmedi. Sonra ben Taksim’e başka vasıta ile gittim. Bir baktım kamyonun üzerinde çocuklarım, torunlarımı, mahallenin insanını doldurmuş. Buradan Taksim’e kamyonu sürmüş. Yanlarına gittim. Arabanın kapısını açarken polis geldi, izin vermedi. Abla bize emanet dedi. Eşimi, Taksim’de kamyonla görünce bir anda heyecanlım. Belki oğlum getirmiştir diye düşündüm. Sonra bakınca kamyonun üzerinde oğlum, kızlarım, torunlarım bulunuyordu. Kapıyı açmaya gidince bir şey söyleyecektim polis, ‘abla bize emanet’ dedi” şeklinde konuştu.