GÜNDEM - 02 Temmuz 2024 Salı 17:51 | Son Güncelleme : 02 Temmuz 2024 Salı 21:56

Erdoğan'dan Kayseri ve Suriye'de yaşanan provokasyonlara sert tepki: Bayrağa uzanan elleri kırarız

A
A
A

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Sığınmacılar konusunu ön yargılar, korkular temelinde değil ülkemizin, ekonomimizin gerçekleri temelinde akılcı, vicdani bir çerçevede çözüme kavuşturacağız. Bölücü terör örgütü artıklarıyla kotarılan oyunu kimin yazdığını iyi biliyoruz. Ne biz ne milletimiz ne de Suriyeli kardeşlerimiz bu sinsi tuzağa düşmeyecek” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kabine Toplantısı Sonrası Millete Sesleniş konuşmasını gerçekleştirdi. Görevlerini tevdi ettikleri yeni kabine üyelerini kutlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı görevini yürütecek Murat Kurum ile Sağlık Bakanlığı görevini yürütecek Kemal Memişoğlu’na görevlerinin hayırlı olması dileğinde bulundu.

Her iki bakanın da seleflerinden devraldıkları hizmet bayrağını, çok daha ileriye taşıyacaklarına yürekten inandığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, görevden affını isteyen ve bu talepleri şahsı tarafından kabul edilen eski bakanlar Mehmet Özhaseki ile Fahrettin Koca’ya emekleri, fedakarlıkları ve hizmetleri için teşekkürlerini iletti. Erdoğan, "Uzun yıllardır beraber yol yürüdüğümüz, teşriki mesai yaptığımız her iki arkadaşımızla, inşallah yakın temas halinde olmaya devam edeceğiz” dedi.

Bayram tatilinin 9 gün olması ve okulların da kapanmasıyla vatandaşların memleketlerine ve tatil bölgelerine gönül huzuruyla seyahat ettiklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, yollarda çok büyük bir trafik yoğunluğu yaşandığını emniyet güçlerinin, karayollarının, sağlık birimlerinin bayram tatilinde en fazla mesai yapan görevliler olduğunun altını çizdi.
Vatandaşların yolculuklarını güven ve huzur içinde gerçekleştirmesini temin etmek için çalışan tüm personele teşekkürlerini ileten Cumhurbaşkanı Erdoğan,”Yine bu vesileyle vatanımızın bekası, insanlarımızın güvenliği için yurt içinde ve yurt dışında kahramanca görev yapan askerlerimizin tek tek gözlerinden öpüyor; Rabbim onları muhafaza ve muzaffer eylesin diyorum.

Bayram süresince çeşitli nedenlerden kaynaklanan anız ve orman yangını haberleriyle sarsıldık. Diyarbakır Çınar ve Mardin Mazıdağı’ndaki yangında hayatını kaybeden insanlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Hafta sonu yine İzmir, Bursa, Balıkesir, Muğla ve Çanakkale’de orman yangınları yaşandı. Yaz mevsiminin her geçen yıl daha sıcak ve kurak geçmesiyle, yangın riski de aynı oranda artıyor” diye konuştu.

"Yüzde 90’ı insan kaynaklı yangınların önüne geçmek ve tek bir ağacın bile zarar görmemesini engellemek için var gücümüzle çalışıyoruz"

Sadece ormanları değil, ülkenin akciğerlerini yakan bu felaketlere bakıldığında ihmalin, tedbirsizliğin ve kastın öne çıktığını bölücü örgütünün de, orman yangınlarını bir terör yöntemi olarak kullandığını, geçmişteki tecrübelerden bildiklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, orman yangınlarıyla mücadelede yürütülen çalışmalara yönelik, "Yüzde 90’ı insan kaynaklı yangınların önüne geçmek ve tek bir ağacın bile zarar görmemesini engellemek için var gücümüzle çalışıyoruz. Orman yangınlarıyla etkin mücadele konusunda önemli adımlar attık. Dünyada örnek alınan orman yangınlarıyla mücadele filosunu kurduk. Bugün bu mücadeleyi; 26 uçak, 105 helikopter ve 5 binden fazla kara aracıyla sürdürüyoruz. Tabii sadece filomuzdaki araç sayılarını artırmadık; üzerindeki ekipmanları da en ileri teknolojiyle yeniledik. Terörle mücadelede destan yazan insansız hava araçlarını 'yeşil vatanın' savunmasında da etkin olarak kullanıyoruz. Halihazırda 14 Bayraktar TB2 İHA’mızla yeşil vatanı 7 gün 24 saat izliyoruz” dedi.

Türkiye'nin dünyada orman yangınlarıyla mücadelede İHA kullanan 2 ülkeden biri olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, İHA’lar yanında 184’ü akıllı olmak üzere 776 kule ile ormanların sürekli takip edildiğini bildirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İlk defa bizim dönemimizde yapılan 4 bin 744 havuz ve göletle araçlarımızın su ihtiyacını hızlıca karşılıyoruz. Bunların dışında yapay zekâ tabanlı sistemler başta olmak üzere pek çok teknolojik imkan da gücümüze güç katmaktadır. Bugün itibarıyla; 25 bin personelimiz ve 122 bini aşkın gönüllümüz ormanlarımızı korumak için fedakârca çalışmaktadır. Gece gündüz demeden yangınlara karşı cansiperane mücadele eden bütün kahramanlarımıza şükranlarımı sunuyorum. Ormanlarımıza sahip çıkma ve koruma noktasında tüm vatandaşlarımızdan daha fazla itina bekliyoruz. Yaz sıcaklarının artık çok yoğun şekilde yaşandığı günlere girdik. En ufak bir ihmalin bile büyük zararlara sebep olacağını unutmayalım” değerlendirmesini yaptı.

"Bedava traktör vaat edip, sonrasında 'biz onu dikkat çekmek için söyledik' diyerek işi pişkinliğe vurdukları gibi, yalan-yanlış bilgilerle milletimizin zihnini bulandırmaya çalışıyorlar"

Önceki ay, çiftçilerle buluşmalarında, Türkiye’nin tarım alanında son 21 yılda nereden nereye geldiğini rakamlarla tek tek ortaya koyduklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, tarım konusunda yapılan eleştirilere yönelik, "Hükümetlerimizin tarım politikalarını eleştirenlerin çoğu bilgiden ziyade, ön yargılarla hareket etmektedir. Açıkçası bunlar ne ülkemizi tanıyor, ne de dünyayı takip ediyor. Her mesele gibi, maalesef, tarım konusuna da istismar malzemesi olarak bakıyorlar. Seçim meydanlarında “bedava traktör” vaat edip, sonrasında “biz onu dikkat çekmek için söyledik” diyerek işi pişkinliğe vurdukları gibi, yalan-yanlış bilgilerle milletimizin zihnini bulandırmaya çalışıyorlar. Bir defa şunu kabul etmek lazım: Bunlar, öyle seçim meydanlarında dalga konusu yapılacak işler değildir. Tarım; ciddi bir uğraştır, ülkemiz açısından çok stratejik bir sektördür. Hükümet olarak biz de tarıma, sektörün ciddiyetine ve önemine uygun bir anlayışla yaklaştık. Çiftçi kardeşlerimizin alın terlerinin hakkını daima vermeye çalıştık” dedi.

Son 21 yılda reel rakamlarla 1 trilyon 364 milyar lira tarım desteği verdiklerini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "2024 yılında şu ana kadar 56 milyar lira destek ödemesi yaptık. Yıl sonuna kadar bu rakam 91,5 milyar liraya çıkacak. ÇAYKUR’un çay alım fiyatı ve Toprak Mahsulleri Ofisi’nin buğday ve arpa alım fiyatı üzerinden yapılan haksız eleştirileri de izliyoruz. Burada birkaç hususun altını çizmekte fayda görüyorum. Yaş çay alım fiyatının yanında üreticilerimize destekleme pirimi verilmesi uygulamasını ilk kez biz başlattık. Hasat döneminde üreticimizi korumak için yeni çay fabrikaları yaparak ÇAYKUR’un kapasitesini yine biz artırdık.Ayrıca günlük alımlarda kısıtlamayı kaldırarak, üreticilerin ÇAYKUR’un alım fiyatının üzerinde ürününü satmasına imkân sağladık. Buğday fiyatlarında ise dünya piyasasının bir hayli üstündeyiz” ifadelerini kullandı.

Yurt dışı ekmeklik buğday fiyatının, yerinde ton başına 248 dolar olduğunu, Navlunla birlikte bu rakamın 270 dolara çıktığını ifade eden Erdoğan şunları söyledi:
“Toprak Mahsulleri Ofisi alım fiyatı, desteklerle birlikte ton başına 359 dolar olup, dünya fiyatlarından 89 dolar yüksektir. Hasat döneminde üreticimizi koruma amacıyla Dahilde İşleme Rejimiyle hububat ithalatını 15 Ekim’e kadar durdurduk. Ayrıca hammadde ve un ihracatını ise serbest bırakarak, ilave dış ticaret tedbirleri aldık. Üretici maliyetlerinin düşürülmesine katkı sağlamak amacıyla vereceğimiz fark ödemesinin toplam miktarı 29 milyar liradır. Yani toplam tarımsal destek bütçemizin yaklaşık 4’te 1’ini; buğday ve arpa üreticilerimizin maliyetlerine katkı amacıyla kullanıyoruz. Toprak Mahsulleri Ofisimiz, alımla ilgili süreçleri titizlikle yürütüyor.

Çiftçimizin ürününü en hızlı şekilde almak, gerekli depolamayı yapmak ve zamanında ödemesini gerçekleştirmek için gayret gösteriyor. Ofis, hububat teslim eden üreticilerimizin ödemelerine başladı. İlk etapta 6 Haziran’a kadar ürün verenlerin ödemeleri hesaplarına yatırıldı. Elbette aldığımız bütün bu tedbirlere rağmen; çiftçimizin, üreticimizin memnuniyetsizliği veya şikâyeti olabilir. Bunları da Cumhurbaşkanı olarak şahsen takip ediyorum. Çiftçi kardeşlerimizin sıkıntılarının giderilmesi için bakanlarımıza gerekli talimatı veriyorum. “Milletin efendisi” olan çiftçimizin mağdur edilmesine müsaade etmeyiz.”
“Kimse kusura bakmasın ama sicili bozuk olanların, eli öpülesi çiftçilerimizi istismar ederek, buradan bir siyasi rant devşirmesine de izin vermeyiz” diyen Erdoğan, "Son 21 yıldır iyi ve kötü gününde nasıl çiftçimizin yanında olduysak, bundan sonra da tüm imkanlarımızla yanlarında olacağız. Bir kez daha çiftçilerimize hayırlı, bereketli bir hasat sezonu diliyorum“ dedi.
Türkiye’nin stratejik önemi yüksek, üç kıtanın kavşak noktası olan bir coğrafyada bulunduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Tarih boyunca medeniyetlerin beşiği olmuş, ama aynı zamanda paylaşım kavgasının tam merkezinde yer almış bir bölgedeyiz. Böyle bir coğrafi konuma sahip olmak; ülkemize siyasi, ekonomik ve askeri avantajlar sağlama yanında tehditleri de beraberinde getirmektedir. Birinci dünya savaşına giden yolun taşları bizim bölgemizde döşendi. İkinci cihan harbinin odağında aynı şekilde yine bizim bölgemiz vardı. Soğuk Savaş döneminde bloklar arası rekabetin yoğunlaştığı bölgelerden biri, yine Türkiye’nin merkezinde olduğu coğrafyaydı.13’üncü yılını tamamlayan Suriye krizi en fazla bizim bölgemizi etkiledi. Rusya-Ukrayna arasındaki savaşın olumsuz yansımalarına maruz kalan bölgelerin başında yine biz yer alıyoruz” şeklinde konuştu.

"Lübnan’a yönelik saldırıların ve tehdit dilinin artması, bölgemizin geleceği adına bizi ciddi manada endişelendirmektedir"

7 Ekim’den bu yana İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiği soykırıma varan katliamlarla ilgili konuşan Erdoğan, "İsrail’in Gazze’ye saldırmasıyla birlikte Doğu Akdeniz’de ısınan sular, aynı şekilde en fazla bizi ve bölgemizdeki kardeş ülkeleri tedirgin ediyor. Batılı güçlerin askeri, diplomatik ve siyasi desteğini arkasına alan İsrail’in, gözünü komşularına diktiğini görüyoruz. Lübnan’a yönelik saldırıların ve tehdit dilinin artması, bölgemizin geleceği adına bizi ciddi manada endişelendirmektedir. Şunu bir defa çok net ifade etmek isterim. Batı dünyası destek verdikçe, İslam alemi de sessiz kaldıkça, Netanyahu denilen caninin, tüm bölgemizi ateşe sürükleme pahasına, işgal politikasına devam edeceği anlaşılıyor. Türkiye olarak, biliyorsunuz, ilk günden beri buna dikkat çekmekteyiz. Gazze krizinin sadece Gazze’yle sınırlı kalmayacağını, İsrail zulmünün çok vahim sonuçları olabileceğini sık sık dile getirdik .İsrail’in yayılmacı hedefler peşinde koştuğunu her zeminde vurguladık. Gerek İran’la yaşanan füze gerilimi, gerekse İsrail’in Lübnan’a yönelik artan saldırıları maalesef kaygılarımızda bizi haklı çıkardı. Buradan bir kez daha şu uyarıyı yapmak durumundayım. Karşımızda 'devlet adamı' vasfının asgari şartlarını dahi taşımayan, gözü dönmüş, ihtiraslarının esiri olmuş, aklını, vicdanını kaybetmiş bir katil vardır. Masumların kanından beslenen bu zalim, siyasi ömrünü uzatmak adına kendi vatandaşlarının güvenliğini dahi hiçe saymaktadır” açıklamasını yaptı.

"Ankara’nın güvenliğini Gazze’nin, Kudüs’ün, Ramallah’ın, Beyrut’un, Amman’ın, Bağdat’ın huzur ve güvenliğinden ayrı göremeyiz"

Netanyahu yönetimi altındaki İsrail saldırganlığı durdurulmadıkça, Türkiye dahil bölgemizdeki hiçbir devletin kendini emniyette hissedemeyeceğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bakınız bu durum, İsrail’in komşusu olan Lübnan ve Suriye başta olmak üzere tüm ülkeler için de geçerlidir. Daha önce de ifade ettim; Ankara’nın güvenliğini Gazze’nin, Kudüs’ün, Ramallah’ın, Beyrut’un, Amman’ın, Bağdat’ın huzur ve güvenliğinden ayrı göremeyiz. Türkiye olarak güvenlik önceliklerimizi buna göre tayin ve tespit ediyoruz. Dış politikada atacağımız adımları da bu gerçekler ekseninde planlıyoruz. Hedefimiz; doğru, akıllı ve uzun vadeli hamlelerle bu mücadeleden ülkemizi kayıpsız, hatta kazançlı olarak çıkarmaktadır. Ne yapıyorsak bunun için yapıyoruz, ne söylüyorsak bunun için söylüyoruz” dedi.

Barışı, diyaloğu ve diplomasiyi en üst seviyede devreye almaları gereken günlerden geçildiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Özellikle aynı coğrafyayı ve aynı kaderi paylaştığımız devletlerle karşılıklı diyalog zeminini güçlendirmemiz önem arz ediyor. Mevcut bölgesel ve uluslararası konjonktürde, İslam ülkeleri arasında dayanışmayı artırmamız, fikir ayrılıklarını gidermemiz son derece mühimdir. Geçmişin, geleceğimizi de ipotek altına almasına müsaade edemeyiz. Bu anlayışla, komşularımızdan başlayarak bölgemizdeki tüm aktörlerle münasebetlerimizi ilerletmeye gayret ediyoruz. Şimdiye kadar bu çabalarımızın somut çıktılarını birçok yerde gördük. Komşumuz Suriye’de de, 13 yıldan fazla süredir devam eden ve 1 milyon insanın hayatına mal olan ihtilafa siyasi çözüm bulmak için çok uğraştık. Astana Süreciyle rejim ve muhalefetin aynı zeminde buluşmasını sağladık. Bunun dışında farklı kanallarla, daha fazla kan dökülmesinin, daha fazla çatışma yaşanmasının önüne geçmeye çalıştık. Sahada bazı konularda müspet neticeler de aldık. Sulhe ve sükunete hizmet edecek ilave adımların atılması mümkündür. Bizim kimsenin toprağında ve egemenliğinde gözümüz yoktur. Suriye’nin toprak bütünlüğünün ve milli birliğinin korunması, Türkiye’nin de önceliğidir. DEAŞ’la birlikte güney sınırlarımız boyunca PKK’ya kurdurulmak istenen terör devletine en ağır darbeyi sınır ötesi harekatlarla, Türkiye indirmiştir. Çünkü biz komşu olarak, istikrarsızlıkla boğuşan ve terör örgütlerinin cirit attığı değil; demokratik, müreffeh, güçlü bir Suriye görmek istiyoruz. Suriye’nin, evlerini terk etmek zorunda kalmış milyonlar için güvenli, emin bir yer haline gelmesini, herkesten daha çok biz arzu ediyoruz. Böyle bir iklime ne kadar kısa sürede kavuşulursa, herkes için, özellikle Suriye halkı için o kadar iyi olacaktır” değerlendirmesini yaptı.

“İç siyaset gibi dış politikada da 'sıkılı yumrukların açılmasında' büyük fayda olduğuna inanıyoruz"

Ayrılıkları derinleştirme yerine ortak paydayı büyütmenin derdinde olduklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle konuştu:

“İç siyaset gibi dış politikada da 'sıkılı yumrukların açılmasında' büyük fayda olduğuna inanıyoruz. Bunun için kiminle görüşülmesi, konuşulması gerekiyorsa, geçmişte olduğu gibi, yine görüşmekten imtina etmeyiz. Elbette bunu yaparken, öncelikle Türkiye’nin menfaatlerini referans alacak, ama bu süreçte bize güvenen, bize sığınan, bizimle ortak hareket eden hiç kimsenin mağdur olmasına da izin vermeyeceğiz. Türkiye, dostlarını yarı yolda bırakan bir devlet değildir ve olmayacaktır. Burada şu noktanın da çok net bilinmesini isterim Tek parti zihniyeti, Azerbaycanlı kardeşlerimizi Sovyetlere teslim ederek, ülkemize Boraltan Köprüsü faciasını yaşatmıştı. Milletçe bu facianın mahcubiyetini tam 76 yıl yüreğimizde hissettik.44 gün süren vatan muharebesinde Azerbaycan’a sağladığımız güçlü destekle sadece Karabağ’ın 30 yıllık işgaline son vermedik; aynı zamanda tek parti yönetiminin tarihimize bulaştırdığı utanç lekesini de temizledik. Böyle bir siyasi musibetin tekerrürüne tahammülümüz olamaz. Hele hele Solingen’de evlatlarını ırkçı teröre şehit vermiş bir millet olarak, bize yakışmayan, inancımızla, kültürümüzle, medeniyet değerlerimizle asla bağdaşmayan sahnelerin yaşanmasına da göz yummayız. Kamu düzeni, devletimizin kırmızı çizgisidir. Hangi bahaneyle olursa olsun bu çizginin aşılmasına, bu hassas çizginin yok sayılmasına, çiğnemesine eyvallah demeyeceğiz.”

"Kimse; kendini polisin, hakimin, devletin yerine koyamaz"

Türkiye'nin geçmişte yaşadığı sıkıntılara değinen Erdoğan, "Biz, sokaklar üzerinden kotarılan kaos planlarına bağışıklık kazanmış bir ülkeyiz. Geçmişte etki ajanları ve provokatörler eliyle ülkemize hangi bedellerin ödetildiğini gayet net hatırlıyoruz. Kayseri’de son derece iğrenç, rezil bir taciz vakası üzerinden aynı kaos planı tezgahlandı. Bu oyunun ikinci perdesi ise Suriye’nin kuzeyinde bulunan Türk çıkarlarına ve varlığına yönelik sahnelendi. Bölücü terör örgütü artıkları ve işbirlikçiler eliyle kotarılan bu oyunu kimin yazdığını, bunlara kimlerin figüranlık yaptığını çok çok iyi biliyoruz. Allah’ın izniyle ne biz, ne milletimiz, ne de Suriyeli kardeşlerimiz, bu sinsi tuzağa düşeceğiz. Nefret söylemlerine, faşizme, ırkçı vandallığa ve provokasyonlara boyun eğmeyeceğimizi burada tekrar altını çizerek söylemek istiyorum. Bayrağımıza uzanan mülevves elleri kırmasını bildiğimiz gibi, ülkemize sığınan mazlumlara uzanan elleri de kırmasını biliriz. Kimse; kendini polisin, hakimin, devletin yerine koyamaz. Kayseri’deki olaylar sonrasında ortalığı yakıp yıkan, polisimize saldıran, işyerlerine ve evlere zarar veren 474 provokatör göz altına alındı. Dün de Suriye Milli Ordusu güçleri ve güvenlik kuvvetlerimiz, Suriye’nin kuzeyindeki kışkırtmalara gerekli müdahalelerde bulundu. Suriye Geçici Hükümeti ise şanlı bayrağımıza yönelik saldırıları lanetlediğini en sert biçimde kamuoyuna ilan etmiştir. Fitne teşebbüsleri bir kez daha boşa çıkmıştır. İstihbarat birimlerimiz, sınırın öte tarafındaki ortaklarıyla birlikte çok titiz bir çalışma yürütmektedir. Hangi kirli ellerin bu işlerin arkasında olduğunu mutlaka ortaya çıkaracağız. Şunun bir defa idrak edilmesi şarttır: Türkiye’nin Suriye’deki mevcudiyeti 'teröristan' kurma planlarının önündeki en büyük bariyerdir. Çok iyi biliyoruz ki; “böl-parçala-yönet” anlayışıyla coğrafyamızı lime lime eden emperyalistler bundan rahatsızdır. Onları rahatsız etmeyi sürdüreceğiz. Silahlarının namlusu ülkemize çevrili eli kanlı caniler orada var oldukça; biz de ülkemizin ve milletimizin güvenliğini sağlamaya devam edeceğiz. Bölücü terör tehdidi tamamen ortadan kalkınca, elbette biz de üzerimize düşeni yaparız.Ama bırakın tehdidin boyutunun azalmasını, terör örgütü her gün yeni bir provokasyona girişirken, kimse bizden gelişmeleri tribünden seyretmemizi beklemesin” dedi.

"Biz, yalnızca bölücü niyetlere karşı vatanımızı koruyoruz ve koruyacağız"

Türkiye’nin kimsenin toprağında gözü olmadığının altını bir kez daha çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bizim kimsenin egemenliğinde de gözümüz yok. Biz, yalnızca bölücü niyetlere karşı vatanımızı koruyoruz ve koruyacağız. Türkiye, bugün Gazze krizinde verdiği başarılı imtihanı, son 13 yıldır Suriye meselesinde de vermiştir. En zor günlerinde 'Suriyeli muhacirlere ensar' olmanın onurunu, göğsümüzde bir şeref madalyası olarak iftiharla taşıyacağız. Buna gölge düşürecek, 13 yıldır ülkemizin şefkat şemsiyesi altında olan mazlumları sıkıntıya sokacak hiçbir eyleme girişmeyiz. Suriyeli kardeşlerimizin gönüllü, güvenli ve onurlu geri dönüşlerini bugüne kadar hep teşvik ettik. Suriye’nin kuzeyinde, bölücü terörden arındırdığımız yerleşim yerlerine 670 bin kişi geri döndü. Katar’ın da desteğiyle hayata geçirdiğimiz konut projeleri tamamlandığında bu sayıya inşallah 1 milyon kişi daha eklenecek. Suriye’de huzur ortamı güçlendikçe, geri dönüşler de artacak. Arzu eden herkesin gönül rahatlığıyla vatanlarına dönebileceği bir yapıyı ve iklimi tesis edebilirsek, ne mutlu bize. Sığınmacılar konusunu önyargılar ve korkular temelinde değil, ülkemizin ve ekonomimizin gerçekleri temelinde akılcı, insani, vicdani bir çerçevede çözüme kavuşturacağız” açıklamasını yaptı.

Erken seçim tartışmalarıyla ilgili de konuşan Erdoğan, "Türkiye, özellikle ekonomisi üzerinde ilave yük oluşturan seçim maratonunu 31 Mart akşamı sandıkların kapanmasıyla birlikte tamamlamıştır. 14-28 Mayıs’ta yasama ve yürütmede son sözünü söyleyen milletimiz, 31 Mart’ta da yerel yönetimlerde kimleri başında görmek isteğini göstermiştir. Seçimler elbette demokrasinin bayramıdır, şölen günüdür. Milli iradenin en özgür biçimde tecelli vasıtası seçimdir, sandıktır. Bunun tartışılmasını dahi yersiz buluyor, Türk demokrasisine hakaret olarak değerlendiriyoruz. Ancak tarihimizde, sandıkta tezahür eden iradeyi yok sayanların olduğu da ülkemizin bir gerçeğidir. Bunu kimi zaman sandığın itibarına gölge düşürerek yaptılar. Kimi zaman seçmene hürmetsizlik ederek yaptılar. Kimi zaman milletin kararını tanımayarak yaptılar. Kimi zaman da seçmenin tercihini tamamen yanlış okuyarak, sapla-samanı karıştırmaya cüret ederek yaptılar. Son dönemde bu kibirli tavrın, seçmen iradesini yok sayma küstahlığının tekrar nüksettiğini görmekteyiz. Geçen hafta gündeme taşınmak istenen 'erken seçim' tartışmalarına bu zaviyeden bakılması gerektiği kanaatindeyiz. Bizce bu tartışmalar, muhalefet bünyesinde giderek kızışan “iç savaşın” dışa yansımalarından ibarettir. Tabii yeni hükümet sisteminde 'erken seçim' diye bir kavram da yoktur. Bunun yerine, Cumhurbaşkanı ve Meclis’in 'seçimlerin yenilenmesi' kararı alması vardır. Muhalefetin diğer birçok alan gibi burada da Türkiye’yi geriden takip ettiği anlaşılıyor. Hiçbir temeli olmayan, bu tarz sahte gündemlerle muhalefet kendi içindeki 'bilek güreşini' perdelemeye çalışmaktadır. Hükümet olarak bu tartışmaların ne tarafıyız, ne de muhatabıyız. Biz sadece ve sadece işimize odaklanıyoruz. Biz, her biri altın değerinde olan 4 yıllık süreyi, en iyi ve en verimli şekilde kullanmaya bakıyoruz. Türkiye, son bir yılını seçim gündemiyle geçirmişken. Bölgemizde, her gün yeni bir kriz ve çatışma patlak verirken, dünya büyük bir belirsizlik girdabında sürüklenirken velhasıl, ülkemizin ve milletimizin çözülmesi gereken bunca meselesi varken; sırf eski ve yeni takım arkadaşlarına 'çalım atmak' için bu tür tartışmalara meyledilmesini doğru bulmuyoruz. Muhalefet iç hesaplaşmasını ülkeye, millete ve ekonomiye zarar verecek şekilde yürütmemelidir. Allah’ın izniyle önümüzde, Parlamento’da ve Cumhurbaşkanlığında 4 yıllık, yerel yönetimlerde de 5 yıllık seçimsiz bir dönem vardır. İş dünyasından siyasetçisine, esnafından memuruna, ev hanımından öğrencisine kadar herkes; planını, programını buna göre yapmalıdır. İnşallah biz de hem kabinede hem belediyelerde bu çerçevede adımlarımızı atacağız. Fuzuli gündemlerin peşine takılmadan, milletin emanetinin hakkını vermeye gayret edeceğiz. Hükümetimiz, çok güçlü bir şekilde, kararlı bir şekilde, istikrarlı ve sabırlı bir şekilde Türkiye Yüzyılının inşasına devam edecektir” diye konuştu.
Bu akşam Avrupa Futbol Şampiyonası’nda Avusturya karşısında çeyrek final mücadelesi verecek A Milli Futbol Takımına başarılar dileyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bizim çocukların, bu kritik maçı da kazanarak şampiyonluk yolculuklarını kararlılıkla sürdüreceklerine inanıyorum. Rabbim ayaklarına taş değdirmesin .Yolları ve bahtları açık olsun” dedi.

Hülya Keklik

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Netanyahu ve katliam şebekesi için çember giderek daralmaktadır" Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin İsrail Başbakanı Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Gallant hakkında tutuklama emri çıkarması, bu yönde atılmış çok cesur bir adımdır. Netanyahu ve katliam şebekesi için çember giderek daralmaktadır. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin aldığı bu cesur kararı destekliyoruz” dedi. Cumhurbaşkanı Kabinesi Toplantısı Sonrası Millete Sesleniş konuşmasını gerçekleştirdi. Erdoğan, "Öncelikle, maarif davamızın öncüleri olan öğretmenlerimizin, dün kutladıkları 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü bir kez daha tebrik ediyorum. 23 Kasım’da gerçekleştirdiğimiz programla hem ulvi bir vazifeyi yerine getiren sevgili öğretmenlerimizle bir araya geldik. Hem de 20 bin yeni öğretmenimizin atamasını gerçekleştirdik. Vatanımızın her bir köşesinde, birer eğitim neferi olarak aşkla görev yapacaklarına inandığım yeni öğretmenlerimizi tekrar kutluyorum" dedi. Eğitimi, son 22 yıldır önceliklerinin ilk sırasına yerleştirmiş bir iktidar olduklarının altını çize Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Evlatlarımızın en iyi şekilde yetişmesi için hiçbir fedakarlıktan kaçınmadık. Şurası da bir gerçektir ki; eğitimde değişime ve yeniliğe direnmek, bizatihi hayatın kendisine direnmek manasına gelir.Ülkemizde maalesef kendini halen 1940’ların şartlarında gören, eğitime bir gelişim ve tekâmül aracı olarak değil, bir ideolojik formatlama aracı olarak bakan bir kesim bulunuyor. ’Kökü mazide ati’ tasavvurumuza uygun bir şekilde hayata geçirdiğimiz Türkiye Yüzyılı Maarif Modelimizin uygulanmasında, bu çevrelerin temelsiz eleştirilerine, engellemelerine ve sabotajlarına maruz kalıyoruz” dedi. "Milletçe hepimizin geleceğini ilgilendiren eğitim meselesi, günlük siyasi tartışmaların ve ideolojik takıntıların objesi haline getirmenin yanlıştır” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Tüm paydaşların katkısı alınarak hazırlanmış, bilimsel, kuşatıcı, modern, milli ve manevi değerleri önceleyen, insanı merkeze alan yeni modelimiz, Türkiye Yüzyılının inşasını kolaylaştıracaktır. İstikbalimizin teminatı olarak gördüğümüz 20 milyon öğrencimizin en iyi şekilde yetişmesi, en iyi eğitimi alması, imkanlardan en iyi şekilde ve eşit olarak istifade etmesi için üzerimize düşeni yapacağız. Yine önümüzdeki dönemde Türkiye’nin ekonomik şartları iyileştikçe, bunun öğretmenlerimize de etki etmesi için her türlü adımı atacağız. Bir kez daha tüm öğretmenlerimize emekleri, fedakarlıkları, sabırları için ülkem ve milletim adına teşekkür ediyor, şehit öğretmenlerimizi rahmetle anıyor, emekli öğretmenlerimize sağlıklı, hayırlı ömürler diliyorum" diye konuştu. "Kadın hakları konusunun araçsallaştırılmasına izin vermeden, kadınların hayatın her alanında hak ettiği yere gelmesi için çaba harcadık" 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü’nde, şiddetin olmadığı bir Türkiye ve dünya için çalışmalarını kararlılıkla sürdüreceklerini vurgulayan Erdoğan, "Kim ne derse desin, Türkiye, bizim hükümetlerimiz döneminde, kadına şiddet başta olmak üzere şiddetin her çeşidiyle mücadelede tarihi nitelikte kazanımlar elde etmiş, ülkemiz çok ileri bir noktaya gelmiştir. Kadına yönelik yanlış algıların kırılmasından iş, eğitim ve siyaset alanındaki bariyerlerin kaldırılmasına kadar nice başlıkta sorunları çözdük, eksikleri giderdik, meselelerimizin üzerine gitme cesareti gösterdik. Kadın hakları konusunun araçsallaştırılmasına izin vermeden, kadınların hayatın her alanında hak ettiği yere gelmesi için çaba harcadık" dedi. Son 22 yılda bu konuda çok köklü, çok kapsamlı reformları devreye aldıklarını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Elbette tüm sorunları çözdük iddiasında değiliz. Ama geriye doğru baktığımızda aşılmaz görülen duvarların yıkıldığı, nice yanlışın, nice hatalı uygulamanın düzeltildiği tartışmasız bir gerçektir. Dünün gözümüzde büyüyen sorunları bugün artık tarihe karıştı; inşallah bugünün sorunları da yarın önümüze çıkmayacak. Kadınlarla dayanışma içinde fiziki ve psikolojik şiddete karşı mücadelemizi devam ettireceğiz" değerlendiresinde bulundu. "Türkiye olarak, İsrail hükümetinin saldırgan politikasına ilk günden itibaren en güçlü tepkiyi veren ülkelerden biriyiz" Dış politikada oldukça yoğun ve karmaşık bir gündemle karşı karşıya olunduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail’in Gazze’ye 7 Ekim 2023’te başlattığı saldırıların Lübnan’ı, Suriye’yi ve diğer bölge ülkelerini de içine alacak şekilde genişlediğine dikkat çekti. Erdoğan, "Birileri ısrarla görmezden gelse de, Türkiye’nin hemen yanı başında son derece kanlı, son derece tehlikeli bir savaş tam 14 aydır devam ediyor. Türkiye olarak, İsrail hükümetinin saldırgan politikasına ilk günden itibaren en güçlü tepkiyi veren ülkelerden biriyiz. Katıldığımız her uluslararası toplantıda, Gazze’de yaşanan vahşete dikkat çekiyoruz. Gazze’ye gönderilen insani yardımlar noktasında da 86 bin tona ulaşan yardım miktarıyla ilk sırada yer alıyoruz. İsrail’le ticareti tamamen keserek, yaklaşık 9,5 milyar dolarlık bir ticaret hacminden sarfı nazar ettik. Uluslararası Adalet Divanı’nda İsrail aleyhine açılan soykırım davasına müdahil olma başvurumuzu geçtiğimiz aylarda yaptık. Birleşmiş Milletler başta olmak üzere tüm uluslararası örgütlerde İsrail’i çatışmaları durdurmaya zorlayacak tedbirler alınması için uğraşıyoruz. İslam dünyasının İsrail hükümetine karşı tek yürek, tek bilek olması için yoğun gayret gösteriyoruz” açıklamasını yaptı. “Biz, insanlığımızın sınandığı bu imtihan günlerinde; Filistin halkına ve Gazzeli mazlumlara kardeşlik görevimizi yerine getirmenin derdindeyiz" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye’nin, Filistin halkının haklı mücadelesine verdiği güçlü desteğin en yakın şahidi, bizzat Filistinli, Gazzeli kardeşlerimizdir. Böyle insani bir meseleden dahi siyasi rant devşirmeye çalışan siyaset tüccarlarını, bugüne kadar muhatap almadık, bundan sonra da almayız. Çoğu çocuk ve kadın 50 bin masumun kanı üzerinden oy hesabı güdenleri önce Allah’a, sonra da aziz milletimizin vicdanına havale ediyoruz. Şahsımıza, partimize ve iktidarımıza işbirlikçi iftirası atanlar, önce gitsinler, Filistin direnişine terör yaftası vuranlarla kurdukları işbirliğini sorgulasınlar; 14-28 Mayıs seçim sürecinde Suriyeli mazlumlara yönelik ırkçı söylemlere sessiz kalmalarının hesabını versinler. Kimse kusura bakmasın; bizim, Filistin Davasına sağladığımız desteğin zekâtı bile bunların tamamının yaptıklarından katbekat fazladır" diye konuştu. "Soykırım duruncaya, Gazze ve Filistin tamamen özgürleşinceye kadar tüm gücümüzle, tüm imkanlarımıza kardeşlerimizin yanında olacağız" Türkiye’nin Filistin, Gazze ve Lübnan için görünenden, konuşulandan, basına yansıyandan çok daha fazlasını yapmakta olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Soykırım duruncaya, Gazze ve Filistin tamamen özgürleşinceye kadar tüm gücümüzle, tüm imkanlarımıza kardeşlerimizin yanında olacağız. Suudi Arabistan’ın ev sahipliğinde Riyad’da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı-Arap Ligi İkinci Olağanüstü Ortak Zirvesi’ndeki konuşmamızda, bu dik ve dirayetli duruşumuzu yine çok güçlü biçimde ortaya koyduk. Riyad toplantısında, Gazze’deki katliamın durdurulması için ülkemizin attığı adımlardan ve insani yardım çabalarından sitayişle bahsedildi" dedi. Dünya Liderleri İklim Eylemi Zirvesi’ne katılmak üzere gittikleri Bakü’de de iklim krizi yanında Gazze’deki İsrail barbarlığını gündeme getirdiklerini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Burada ayrıca Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadelede attığı adımları anlattım. Eşim Emine Erdoğan’ın girişimleriyle başlatılan ve kısa sürede küresel bir projeye dönüşen ’Sıfır Atık Hareketi’nin önemini ifade ettim. Her iki zirvede pek çok devlet ve hükümet başkanıyla görüşmeler yaptık; ve bunların tamamında Gazze ve Lübnan’daki katliamlara dikkat çektik. 14 Kasım’da ülkemize resmi ziyarette bulunan Katar Emiri Şeyh Temim’le olan görüşmemizin ana konusu ticari ve ekonomik ilişkilerimizin yanı sıra, Gazzeli ve Lübnanlı kardeşlerimizin yaşadıkları sıkıntılardı. Aynı şekilde 18-19 Kasım tarihleri arasında Brezilya’nın RİO şehrinde düzenlenen G20 Liderler Zirvesinde de Gazze soykırımıyla birlikte İsrail’in işgal ve istila politikasının ülkemiz, bölgemiz ve tüm dünya için oluşturduğu tehdidi tüm boyutlarıyla muhataplarımıza izah ettik” değerlendirmesini yaptı. "İnsan haklarında mangalda kül bırakmayanların katliamlarını sürdürmesi için İsrail’e verdiği koşulsuz destek, herkes gibi bizi de öfkelendiriyor" Tüm bunlar apaçık ortadayken, Filistin meselesi konusunda Türkiye’yi haksızca eleştirmenin, bir hassasiyetin değil, kötü niyetin göstergesi olduğunu söyleyen Erdoğan şunları kaydetti: “Şehit edilen her Filistinli kardeşimizin acısı, herkes gibi bizim de yüreğimizi dağlıyor. Sıkıştırıldıkları 360 kilometrelik dar bir alanda, bombaların altında hayatta kalma mücadelesi veren kardeşlerimizin dramları, herkes gibi bizi de hüzünlendiriyor. İnsan haklarında mangalda kül bırakmayanların katliamlarını sürdürmesi için İsrail’e verdiği koşulsuz destek, herkes gibi bizi de öfkelendiriyor. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinden uluslararası medya kuruluşlarına kadar elimizi attığımız her yerde şahit olduğumuz ikiyüzlülük, herkes gibi bizim de umutlarımızı kırıyor. Ama tüm bu olumsuzluklara rağmen, yılmadan, siyonist lobinin baskılarına teslim olmadan, kimseden çekinmeden, korkmadan Filistin halkına ve Gazzeli kardeşlerimize destek oluyoruz, olmaya da devam edeceğiz. Filistin halkı da bu zor günlerin sonunda felaha, barışa, huzura kavuşacak; zalimler kaybedecek, kazanan Filistin Davası olacaktır.” Soykırım suçlularının döktükleri masum kanlarının hesabını mutlaka adalete vereceklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan,” Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin İsrail Başbakanı Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Gallant hakkında tutuklama emri çıkarması, bu yönde atılmış çok cesur bir adımdır. Netanyahu ve katliam şebekesi için çember giderek daralmaktadır. Bu kararın uygulanması, Roma Statüsüne taraf ülkeler için bir samimiyet testi teşkil ediyor Kararı uygulamakla yükümlü ülkelerin çoğunun destek beyan etmesini, bu bakımdan takdire şayan buluyoruz. Türkiye olarak, biz de, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin aldığı bu cesur kararı destekliyoruz” diye konuştu. "Diğer sahalarımızla birlikte 3,5 milyon hanemizin ihtiyacını kendi doğalgaz üretimimizle karşılıyoruz" BOTAŞ’ın kuruluşunun 50’nci yıldönümü münasebetiyle Anadolu Ajansı öncülüğünde, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı desteğiyle tertiplenen İstanbul Enerji Forumu’nun sektörün geleceğine ufuk çizen bir toplantı olduğunu söyleyen Erdoğan, "Enerjide Tam Bağımsız Türkiye hedefimiz doğrultusunda emin adımlarla ilerliyoruz. Madenciliğin, Gayrisafi Yurtiçi Hasıla içindeki hacmini 20 yıl gibi bir sürede 4 katına çıkararak, 2023 yılında 270 milyar liraya ulaştırdık. Maden ihracatımızı 7 kat artırarak 2023 yılında 5,7 milyar dolara çıkardık.2024 yılında bor ürünlerinden, yüzde 97’si ihracat olmak üzere, toplam 1,3 milyar dolar satış rakamını yakalayacağız. Doğalgazda, Sakarya Gaz Sahası’ndaki üretimimiz 7 milyon metreküpü buldu. Diğer sahalarımızla birlikte 3,5 milyon hanemizin ihtiyacını kendi doğalgaz üretimimizle karşılıyoruz. Bölücü terör örgütünden temizlediğimiz bölgelerde petrol arama-sondaj çalışmalarımız kesintisiz sürüyor. Muhalefetin, keşfimizi açıkladığımızda akıllarınca dalga geçtiği Gabar’daki petrol kuyularımızda, günlük üretim miktarı 57 bin varile yükseldi. 2024 yılında; Şırnak, Hakkâri, Van başta olmak üzere toplam 84 sondajı tamamladık. Bu sondajlarda 66 milyon varillik yeni rezerv keşfettik. 2025 yılında ise 143 arama sondajı yapmayı hedefliyoruz. Türkiye’nin şu an günlük ürettiği petrol miktarı 155 bin varili geçmiştir. Son bir yılda yenilenebilir enerji kaynaklı elektrik üretimi neticesinde, 11 milyar dolarlık doğalgaz ithalatını önledik. Önümüzdeki 11 yılda rüzgâr ve güneş kurulu gücümüzü, 4 kat artışla, 120 bin megavata yükseltmeyi hedefliyoruz. Ülkemizin 70 yıllık hayali olan nükleer enerjiyi, Akkuyu Santrali projemizle gerçeğe dönüştürüyoruz. Akkuyu Santrali devreye girdiğinde, inşallah Türkiye’nin elektrik ihtiyacının yüzde 10’unu temin edecek. Rusya-Ukrayna savaşı sebebiyle artan enerji ve emtia fiyatlarından vatandaşlarımızın olumsuz etkilenmemesi için her türlü tedbiri aldık. Vatandaşlarımızın elektrik ve doğalgaz faturalarına, 2023 yılında 328 milyar lira, 2024 yılının ilk 10 ayında da 275 milyar lira destek olduk. Halihazırda meskenlerde kullanılan elektriğe düşük kademede yüzde 60, yüksek kademede yüzde 40; doğalgaza ise yüzde 63 destek uygulanıyor” ifadelerini kullandı. Dar gelirli vatandaşlara elektrik tüketim desteği kapsamında hanedeki kişi sayısına göre aylık 150 kilovatsaat kadar destekleme yapıldığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yıl başından beri 4,1 milyon haneye 8,1 milyar lira elektrik tüketim desteği, 654 bin haneye ise 1,4 milyar liralık doğalgaz tüketim desteği verdik. Bu sene içinde 1,6 milyon haneye toplam 1,4 milyon ton kömür dağıtımı yapıyoruz. Bir taraftan enerjide yeni atılımlar gerçekleştirirken, diğer taraftan da sosyal devlet vasfımızın gereğini ifa etmeye çalışıyoruz” dedi. Bugünkü kabine toplantısında çalışma-sosyal güvenlikten dış politikaya, içişlerinden savunma ve güvenlik meselelerine kadar pek çok konuyu değerlendirdiklerini bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Bakanlıklarımızın 2025 yılı bütçesine dair görüşmeler, Plan ve Bütçe Komisyonu’nda devam ediyor. Halka hesap vermenin en önemli nişanesi olan bütçe sürecine, kabine olarak, büyük önem atfediyoruz. Geçen yıl boyunca yaptıklarımızı tek tek anlatırken, gelecek yılla ilgili vizyonumuzu ve hedeflerimizi de milletimizin temsilcileriyle paylaşıyoruz. Her zaman söylediğimiz gibi, bizim halkımızdan gizlimiz-saklımız yoktur” dedi. "Bizim hesabını veremeyeceğimiz hiçbir işimiz de yoktur" Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gündeminde bütçe görüşmelerinde yaşananlar da vardı. Erdoğan, "Bizim hesabını veremeyeceğimiz hiçbir işimiz de yoktur. Hükümetlerimizin alameti farikası bugüne kadar daima şeffaflık ve hesap verebilirlik olmuştur. Muhalefetten gelen her çeşit yapıcı eleştiriye, tenkite, teklife, fikre açık olduğumuzu defalarca vurguladık. Türkiye’nin ufkunu açan, yolunu aydınlatan, millete ve memlekete hayrı dokunacak her öneriye kapımızı ardına kadar açık tutuyoruz. Ama; zorbalığa, kabadayılığa, komisyon basıp Gazi Meclis’in çatısı altında terör estirilmesine de hiçbir surette eyvallah etmeyiz. Geçtiğimiz günlerde Meclis’imizden yansıyan sahneler, hepimizin yüzünü kızartmış, muhalefetin hizmet gibi bir derdinin olmadığı görüşmüştür. Genel Kurul safahatında benzer kötü sahnelerin yaşanmaması en büyük temennimizdir. Herkesin sorumluluk duygusuyla hareket ederek, Gazi Meclis’imizin milletimizin gözündeki konumuna gölge düşürmeyeceğine inanıyorum” açıklamasını yaptı. Kamu hizmetlerinin etkin ve verimli şekilde yürütülmesi; eğitim, sağlık, gıda, ticaret gibi alanlar başta olmak üzere tüm hizmetlerin vatandaşların hak ve menfaatlerini koruyacak şekilde icra edilmesinin öncelikleri olmaya devam ettiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Vatandaşlarımıza hizmet veren her kurumun denetim ve teftişi konusunda bugüne kadar gösterdiğimiz hassasiyet kamuoyumuzun malumudur. Ancak son günlerde kamuoyuna yansıyan birtakım hadiselerde denetim ve yaptırım zafiyeti olduğuna dair bir intiba oluştu. Bu algının önüne geçmekte kararlıyız. Kim olursa olsun hiç kimse hukuktan, nizamdan, kanunun kendisine yüklediği mesuliyetleri yerine getirmekten azade değildir. Devlet kadroları içinde farklı vasıflarda çalışan herkesin görevi, halkımıza en iyi şekilde hizmettir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, 85 milyonun tamamının hizmetindedir, bütün vatandaşlarının emrindedir. Millete hizmetten kaçmanın, halkın verdiği imkanları suistimal etmenin hiçbir mazereti olamaz. Hele hele bulunduğu konumu menfaat sağlama vasıtası olarak görenlere asla müsamahayla yaklaşamayız. Bir süredir milletimizden çokça şikâyet aldığımız yetkisiz çakar ve tepe lambası kullanımıyla ilgili cezaları artırdık. Ruhsatsız ateşli silahlar konusunda da kapsamlı bir düzenlemeyi hayata geçirdik. Her iki hususta da bundan sonra kimsenin gözünün yaşına bakmayacağız” diye konuştu. Kamu kurum ve kuruluşlarının inceleme ve denetleme faaliyetlerinin daha etkin ve düzenli bir şekilde yürütülmesi amacıyla bir adım daha attıklarını duyuran Erdoğan,” Devlet Denetleme Kurulumuzla ilgili bir genelgeyi inşallah bugün yürürlüğe koyuyoruz. Cumhurbaşkanlığına bağlı Devlet Denetleme Kurulumuz; teftiş, rehberlik ve denetim faaliyetlerini bundan sonra çok daha sıkı takip edecek. Hatası, kusuru, ihmali, yanlışı olan kim varsa, bunun gereğinin yapılmasını temin edecek" ifadelerini kullandı.
Manisa Şiddet mağduru kadınlar için el ele verecekler Manisa’da kadınlara yönelik şiddete karşı önemli bir adım atıldı. Büyükşehir Belediyesi ve Manisa Barosu, şiddet mağduru kadınları güçlendirmek ve farkındalık oluşturmak için el ele verdi. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde Manisa Büyükşehir Belediyesi ile Manisa Barosu önemli bir işbirliğine imza attı. Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Mimar Ferdi Zeyrek ile Manisa Baro Başkanı Avukat Sevgi Başak Yeşil Malay’ın imza altına aldığı protokolle şiddet mağduru kadınlara yönelik güçlendirme ve ortak farkındalık çalışmaları yürütülecek. Protokol kapsamında tarafların yükümlülükleri şu şekilde belirlendi: "Manisa Büyükşehir Belediyesi, Komisyonu’nun Baro tarafından onaylanan kadına yönelik şiddeti önleyici ya da şiddet gören kadınları destekleyici çalışmalarının yer aldığı afiş, broşür ve haber metinlerini duyurularının yapılmasını sağlayacak. Baro tarafından bildirilen ve Manisa Barosu Kadın ve Çocuk Hakları Komisyonu’nda görevli konuyla ilgili avukatlara, şiddet mağduru kadınlarla iletişim konusunda psikologlar tarafından eğitim desteğinde bulunulacak. Manisa Büyükşehir Belediyesi Aile ve Kadın Danışma Merkezine gelen vakaların yönlendirmeleri yapılacak. Ayrıca yıllık çalışma programına uygun olmak kaydıyla ortak etkinliklerde Manisa Büyükşehir Belediyesi’nce destek verilecek. Manisa Barosu ise Kadın ve Aile Danışma Merkezi’nden hizmet alan kadınlara ihtiyaç duyduklarında Türkiye Barolar Birliği Adli Yardım Yönetmeliği ve Avukatlık Kanunu ile AAÜT kapsamında hukuki destek verecek. Manisa Büyükşehir Belediyesi tarafında yürütülen kadına yönelik çalışmalara ilişkin hukuk ve mevzuat konularında, ilgili çalışanlara veya halka açık farkındalık çalışmalarında eğitim verilmesi için avukat görevlendirilecek." Baro Başkanı Malay: “İşbirliğinin ilk nişanesi olacaktır” 2024 yılında kadına karşı şiddete karşı dikkat çeker hale olunmaması gerektiğini vurgulayan Baro Başkanı Sevgi Başak Yeşil Malay, “Pozitif, negatif her türlü ayrımcılığa hayır diyene kadar aşmamız gereken bazı eşikler var. 2024 yılında ‘İstanbul sözleşmesi yaşatır’, ‘6284’ü uygula’ demek zorundayız. Hala ilk kadın Baro Başkanı olmaktan gurur duymak zorundayım. Keşke bugüne kadar daha fazla kadın başkanlar, yöneticiler gelmiş olsaydı. Ferdi başkanımıza verdiği destek için çok çok teşekkür ediyoruz. Bu protokol Manisa Barosu ile Büyükşehir Belediyesi arasındaki işbirliğinin ilk nişanesi olacaktır. Bundan sonra da artarak devam edecektir” ifadelerini kullandı. Başkan Zeyrek: “Farkındalık oluşturacağımızı umut ediyorum” Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek de 25 Kasım’ın çok önemli bir gün olduğunu belirtti. Başkan Zeyrek, “Bu protokolle birlikte ben bir farkındalık oluşturacağımızın, artık kişilerin bir kadına maalesef şiddet uygularken kendi ailesini ve fertlerini düşüneceklerini umut ediyorum. İnşallah önümüzdeki yıl 25 Kasım’da yine burada oluruz. Şiddeti değil, kadınlarımızın ekonomik anlamda nasıl güçlenmesi gerektiğini konuşuyor oluruz” diye konuştu.