DİĞER SPORLAR - 18 Kasım 2020 Çarşamba 17:28

Erdem Aslanoğlu: 'Tek isteğimiz sporcularımızın bayrağımızı en üst yerde dalgalandırmaları'

A
A
A
Erdem Aslanoğlu: 'Tek isteğimiz sporcularımızın bayrağımızı en üst yerde dalgalandırmaları'

İstanbul Büyükşehir Belediye Spor Kulübü Genel Sekreteri Erdem Aslanoğlu, Türk sporuna fayda sağlamak için yoğun çaba sarf ettiklerini vurgulayarak, "Tek isteğimiz sporcularımızın bayrağımızı en üst yerde dalgalandırmaları" dedi.

İstanbul Büyükşehir Belediye Spor Kulübü Genel Sekreteri Erdem Aslanoğlu, İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabirine değerlendirmelerde bulundu. Aslanoğlu, pandemi sürecinde kulüp bünyesinde bulunan sporcular için ciddi önlemler aldıklarını aktararak, "Biz sporcularımızı pandemiden korumak zorundayız. Okullar daha tatil olmadan önce faaliyetlerimizi sonlandırdık. Sadece A takımlarımızı tesisimizde ağırlamaya başladık. Pandemi daha da ilerleyince sokağa çıkma yasaklarıyla beraber tesislerin bakanlık tarafından kapatılmasıyla bir süre kapalı tuttuk. Daha sonrasında açıldığında olimpik sporcularımızı haziran ayında o 3 aylık dönemde geriye düştüklerini düşünerek burada onlara özel programlar hazırlayıp önce olimpik sporcularımız sonra A takım sporcularımızla tesisimizi kullanmaya başladık. Başkanımız Fatih Keleş’in çağrısı oldu. 'Eğer antrenman yapamayan ve antrenman yapmak için yer bulamayan milli sporcularımız varsa tesisimizin kapıları kendilerine açıktır' dedi. Bu çağrıya uyanlar oldu. Azerbaycan’dan misafirlerimiz oldu. Arkasından değişik ülkelerden milli takımlar gelip burada antrenman yaptılar. Biz bunlara da kendi milli takım oyuncularımıza da burada kamp yaptırdık. Tamamen hijyenik bir ortam sağladık. Sağ olsun burada büyükşehir belediyemizin Spor İstanbul iştiraki de çok faydalı işler yaptı. O sancılı dönemi biz burada çok rahat geçirdik diye söyleyebilirim" şeklinde konuştu.

"Tüm organizasyonumuzu Türk sporuna faydalı işler yapmak üzerine kuruyoruz"
Tesisleri kullanan sporcuların uzman kadro ile çalışmalarını devam ettirdiklerine değinen Erdem Aslanoğlu, "Tesisimiz Avrupa’nın en büyük tesislerinden biri. Amatör sporlarda kullanılan 7 tane antrenman salonumuz var. Bir basketbol salonumuz var. Stadyumumuz var. Olimpik yüzme havuzumuz var. Sporcularımız gelip her türlü imkandan faydalanabiliyorlar. Bizim hocalarımız da eski dünya, olimpiyat şampiyonları milli takımlarda süre almış sporcular burada gelip bilgilerini, tecrübelerini genç kardeşlere aktarıyorlar. Genellikle olimpik sporcularımız tesislerde kalıyor. Sabah ilk etapta kondisyonerimiz eşliğinde fitnessa giriyorlar. Hepsinin belli saatleri var. Randevu alıyorlar. Hepsinin saatlerinde kondisyonerimiz onlarla birebir ilgileniyor. Ardından iki antrenman arası mutlaka bir tedavi süreçleri oluyor. Eğer varsa sakatlıkları varsa onlara yönelik yoksa da onları rahatlatmaya yönelik burada fizyoterapistlerimiz eşliğinde çok güzel bir tedavi alıyorlar. İkinci antrenmanlarına kendi branşlarında katılıyorlar. Güreşçiyse güreşe, tekvandocuysa tekvandoya, karateciyse karate antrenmanına giriyorlar. Altyapılar olmadığı için bütün hocalarımız şu anda olimpik sporcularımızı olimpiyatlara hazırlamak için onlarla ilgileniyorlar. Masaj ihtiyaçlarımız varsa masörlerimiz onların ihtiyaçlarını karşılıyor. Burada otelde onları ağırlıyoruz. Günde 3 öğün diyetisyenimizin hazırladığı özel sporcu yemeklerini yiyorlar. Türk sporuna çok faydalı işler yapmak için tüm organizasyonumuzu bunun üzerine kuruyoruz" açıklamasını yaptı.

Aslanoğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Spor Kulübü’nde bulunan fizyoterapi merkezini de büyüterek, hizmet kalitesini arttırdıklarının altını çizerek, şu ifadelere yer verdi:

"Eskiden beri kulüpte bir fizyoterapi merkezi vardı. Fakat şartları çok iyi değildi. Onun şartlarını biz daha iyi bir yere taşıdık. Daha da büyüttük. Daha fazla sporcuya hizmet edebilecek noktaya getirdik. Fizyoterapistlerimizi çoğalttık. Fizyoterapistlerimiz daha önce Türkiye’de çok önemli yerlerde bu işi yapmış insanlar. Sporcularımızla burada çok güzel ilgileniyorlar. Biz de onlar ilgilendiği zaman çok rahat ediyoruz. Yönetim kurulumuzda da bir tane ortopedist doktorumuzun olması onun gözetiminde bizi de çok rahatlatıyor."

"Biz artık İstanbul Büyükşehir Belediye Spor Kulübü ailesiyiz"
Kulüpte sevgi ve aile ortamını oluşturduklarını vurgulayan Erdem Aslanoğlu, "Bizim ve başkanımız Fatih Keleş’in en önem verdiği şeylerden biri sporcuların kulübe aidiyetiydi. Sporcular evet kulübün adı altında yarışıyorlar ama gelip tesislerimizde kalmıyorlardı. İmkanlarımızdan faydalanmıyorlardı. Biz bunu sağladık. Hatta şöyle söyleyeyim değişik branştaki sporcular birbirlerini isim olarak biliyorlardı fakat bir arkadaşlıkları yoktu. Onları buraya topladıktan sonra samimi ortam oluştu. Hepsi abi kardeş gibi oldular. Ben de pandemi döneminde buradaydım. Ben de sporcularla bir başkan sporcu ilişkisi değil de abi kardeş ilişkisi kurdum. En büyük işimiz aile ortamımız oldu. Biz hep İstanbul Büyükşehir Belediye Spor Kulübü’yüz ama artık İstanbul Büyükşehir Belediye Spor Kulübü ailesiyiz" şeklinde konuştu.

"Sporcularımız tesisten gitmek istemiyorlar"
Daha önce tesislerde kamp yapmayan sporcuların bu dönemde tesiste daha fazla vakit geçirdiğini belirten Aslanoğlu, "Olimpiyatlarda madalya almış bir sporcuyu burada antrenman yaparken gören küçük bir sporcu onu hayranlıkla izliyor. Buna çok şahit olduk. Hatta onlarla antrenman yapıyor. Bu da tabi altyapıdaki sporcularımızın çok hoşuna gidiyor. Biz burada bu ortamı sağladık. En önemli yapılması gereken sevgi ortamıydı. Şu an burada acayip bir sevgi ortamı oluşturduk. Sporcularımız çok memnun hatta buraya gelip hiç kalmayan sporcularımız burada kalıyorlar ve buradan gitmek istemiyorlar. Bu da bizi çok mutlu ediyor. Bizim kapılarımız zaten onlara açık. Tesis onların tesisi. Biz sadece tesisin başında duran insanlarız. Sporcularımıza faydalı her işi yapmaya devam edeceğiz" diye konuştu.

"Tek isteğimiz sporcularımızın bayrağımızı en yüksek yerde dalgalandırmaları"
Tokyo Olimpiyatları’na şu anda 16 sporcunun katılacağını söyleyen Erdem Aslanoğlu, bu sayıyı 25’e yükseltmeyi hedeflediklerini ifade ederek, "Biz sporcularımıza 'Kulüp olarak hiçbir beklentimiz yok' diyoruz. Bizim sporcumuz başarılı olduğu zaman onunla beraber gururlanırız. O ağlıyorsa onunla beraber ağlarız. Tek düşüncemiz sporcularımızın ülkemizin bayrağını en yüksek yerde dalgalandırmaları. Alabilecekleri en yüksek madalyayı almaları. Biz kulüp olarak ülkemize sporcularımıza bu faydayı sağlamak için imkanlarımızı açmış durumdayız. Olimpiyata şu anda kota mücadeleleri yarım kaldığından dolayı yaklaşık 16 sporcumuz kotasını almış durumda. Hedefimiz kota mücadeleleri başladıktan sonra en az bunu bir 25’e çıkartıp oraya 25 tane kardeşimizle gidip başarılarıyla gururlanmak istiyoruz" dedi.

"Amacımız sporcularımızı bayrağımızı dalgalandırırken görmek"
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile de sürekli görüştüklerini aktaran Aslanoğlu, "Bizim amacımız baştan beri söylediğim gibi Türkiye Cumhuriyeti’ne ahlaklı sporcular yetiştirip, onları bayrağımızı dalgalandırırken görmek veya madalyaları ülkemize kazandırırken, ülkemizin tanıtımında biz de bir pay sahibi olmak istiyoruz. İstanbul buna imkanı çok olan bir şehir. Her tarafta bir spor tesisi var. Biz bunların üstüne kulüp olarak katmayı düşünüyoruz" ifadelerini kullandı.

"Yeni bir altyapı hamlesi yapıyoruz"
Erdem Aslanoğlu, yeni bir altyapı hamlesine başladıklarını dile getirerek açıklamasını şu ifadelerle tamamladı:
"İstanbul’un değişik bölgelerinde altyapılar oluşturacağız. Sadece kulübümüzün bulunduğu çevrede değil İstanbul’un her yerindeki genç kardeşlerimize ulaşıp, kulübümüzde spor yapmalarını sağlayacağız. Bunu da şu anda pandemiden dolayı test aşamasında sürdürüyoruz ama pandemiden sonra yaklaşık 100 bölgede mutlaka branşlara ayırarak sporcu taramasına geçeceğiz. Yeni bir performans merkezi kurmayı planlıyoruz. Hatta son aşamasına geldik. Pandemi sürecinde performans merkezini de kuracağız. Çünkü 3 bin 500 tane sporcumuz var ve performanslarını mutlaka takip etmek istiyoruz. Bilimsel açıdan yaklaşmak istiyoruz. Bununla alakalı çok önemli isimlerle görüşüyoruz. Onların da bize çok faydası oluyor. Sonuç olarak ülkemize faydalı ülkemizin bayrağını en yukarda taşıyacak sporcular yetiştirmek istiyoruz. Bizim en büyük hedefimiz o."

Bora Akyol - Uygar Aydın - Mehmet Şirin Topaloğlu

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kayseri Melikgazi Belediyesi ve Erciyes Üniversitesi’nden temiz çevre farkındalık etkinliği Melikgazi Belediyesi ve Erciyes Üniversitesi, Avrupa Atık Azaltım Haftası dolayısıyla ’Avrupa Atık Azaltım Çarşı Temizliği-Farkındalık Etkinliği’ isimli bir etkinlik gerçekleştirdi. Melikgazi Belediyesi ekipleri, Erciyes Üniversitesi Çevre ve Sıfır Atık Kulübü, Erciyes Üniversitesi öğretim üyeleri ve öğrencileri ile birlikte Cumhuriyet Meydanı ve çevresini temizleyerek sıfır atık ve temizlik konusunda farkındalık oluşturdu. Melikgazi Belediyesi’nin en önemli giderleri arasında temizlik harcamalarının olduğunu belirten Melikgazi Belediye Başkanı Doç. Dr. Mustafa Palancıoğlu, gerçekleştirilen farkındalık etkinliğinin temiz çevre için önemine değinerek; "Melikgazi Belediyemizin en önemli giderleri arasında temizlik giderleri yer alıyor. Bütçemizin üçte birini temizliğe harcıyoruz. Personelimizin üçte biri temizlik yapıyor. 40 adet çöp kamyonu, 22 adet yol süpürme aracı, 15 adet geri dönüşüm aracı ve dört yüzün üzerinde çalışanımızla Melikgazi’mizi temizliyoruz. Her gün temizliyoruz, her gün kirleniyor. Dolayısıyla yapılan etkinlik bilinçlendirme açısından oldukça önemli. Bu güzel etkinlikte emeği geçen Erciyes Üniversitesi öğretim üyelerimize, öğrencilerimize ve mesai arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum" dedi. Erciyes Üniversitesi Çevre Sorunları ve Temiz Üretim Araştırma ve Uygulama Merkezi Öğretim Üyesi Berna Akın ise; "Avrupa Atık Azaltım Haftasında Erciyes Üniversitesi öğrencileri ve Melikgazi Belediyesi personelleri ile iş birliği içerisinde bir farkındalık faaliyeti oluşturmak için buradayız. Çevre temizliği yaparak çevreye duyarlı vatandaşların dikkatini çekmek, onların da bu konuya katkılarını sağlamak için bir aradayız” dedi. Sosyal Sorumluluk Projesi çerçevesinde sürekli benzer etkinlikleri Melikgazi Belediyesi’nin desteğiyle gerçekleştirdiklerini dile getiren Erciyes Üniversitesi Öğretim Üyesi Nilgün Karsan, destekleri için Başkan Palancıoğlu’na teşekkür etti. Daha temiz bir çevre için gerçekleştirilen farkındalık etkinliği vatandaşlar tarafından büyük takdir topladı.
Ordu UFK Başkanı Şenocak: “Fındık üretici destekleme modeli revize edilmeli” Ulusal Fındık Konseyi (UFK) Başkanı Cem Şenocak, fındık üreticisinin desteklenmesi modelinin revize edilmesi gerektiğini belirterek, “Fındık üreticisini tekrar bahçesine döndürmek gerekir. Bugün dünya fındık ihracat payımız yüzde 60’lara düştü. Üreticiyi doğru desteklersek yeniden eskisi gibi yüzde 80’lere ulaşabiliriz” dedi. Fındık ihracatından son on yılda ithal girdi maliyeti olmadan 20 milyar doların üzerinde döviz sağlandığını belirten Şenocak, 10 yıl öncesine kadar yüzde 80 bir pazar payına sahip olduklarını bugün ise yüzde 60’lara kadar düştüklerini dikkat çekti. Şenocak, “Fındık politikasını doğru yönetirsek yeniden yüzde 75-80’lere gelebiliriz” diye konuştu. "Fındık üreticisi bahçeden koptu" Şenocak, bu politikanın doğru yönetilmesi için üreticiyi destekleme politikalarının revize edilmesi gerektiğini kaydederek, “Fındık üreticisi bahçeden koptu. Üreticinin iyi tarım uygulamaları ile desteklenerek bahçesine dönüşünü sağlayıp gelirini artırmak çok önemlidir” ifadelerini kullandı. Şenocak, şöyle devam etti: “Özellikle fındıktan başka alternatifi olmayan sarp ve eğimli arazilerde, miras yoluyla küçülmüş bahçelerde maliyetini karşılamakta zorlanan üretici yapısının tekrar kazanılması için destekleme modelleri ve miktarları büyük önem arz eder. Düz ovalarda birçok alternatif üretim yapabilen geniş arazilerde fındık dikimi olan miras bölünmeleri henüz çok artmamış bölgelere olan destekle; sarp meyilli alternatifi olmayan ancak çok büyük bir alana yayılmış bölünmüş, küçük bahçeler haline gelmiş üretici yapısı aynı modelle desteklenmemelidir. Bu iki üretici yapısı muhakkak ayrı şekillerde desteklenmelidir. Çünkü bu işin birde sosyal boyutları vardır.” Fındık üreticisinin bu şartlarda ekonomik zorluk yaşaması sebebiyle yıllar içerisinde Büyükşehirlere göç ettiğini ve bu göçün halen devam ettiğini kaydeden Şenocak, ”Bu durum büyük şehirlerin yükünü artırmakta sıkıntılarını büyütmektedir. Bundan dolayı doğru destekleme modeli revizelerle acilen yapılandırılmalıdır. Göç önlenmeli, üretici bahçesine tekrar döndürülmelidir. Bu çalışma büyükşehirlerinde yükünü azaltacaktır. Büyük şehirlerde çarpık yapılaşma engellenecek hatta sosyal ekonomik açıdan bunalmış fındık üreticisi aileler üründen elde ettikleri gelirle geçinebileceklerine inanırlarsa kendi ata topraklarına büyük ölçüde geri dönüş sağlayacaktır.”
Kayseri Görmediği öğrencilerinin gönlüne ’sazının teliyle’ dokunuyor Kayseri’de doğuştan görme engelli müzik öğretmeni Süleyman Ekici; hiç görmediği özel ihtiyaçlı öğrencilerinin gönlüne sazının teli dokunarak, müzik öğretiyor. Kayseri’de yaşayan 42 yaşındaki doğuştan görme engelli olan müzik öğretmeni Süleyman Ekici, monoton yapısından sıkıldığı masa başı memuriyetten ayrılarak 4 sene önce felsefe grup öğretmenliğine geçti. Ortaokulda ve lisede sanat üzerine eğitim alan Ekici, alan değişikliği ile müzik öğretmeni oldu. 2 yıldır Kocasinan ilçesinde bulunan Şehit Yiğitcan Çiga Özel Eğitim Uygulama Okulu’nda görev yapan Süleyman Ekici, özel ihtiyaçlı öğrencilerine müzik öğretiyor. Çaldığı sazıyla derslerini sürdüren Ekici, müzik ile öğrencilerinin gelişimine katkıda bulunmak için çalışıyor. "Öğretmen isterse kendisini sürekli geliştirebilir" Hikayesini anlatan Ekici, "Benim hikayem çetrefilli bir hikaye. Ben daha önce TÜİK de 9 sene memurluk yaptım. Aynı zamanda okuyordum. Sosyoloji mezunuyum. Felsefe grup öğretmenliği yaptım. Daha sonra alan değişikliğiyle müzik öğretmenliğine geçiş yaptım. Ortaokulum ve lise eğitimim sanat üzerineydi. Bir dönem müzik eğitiminde materyal sıkıntısı yaşadığımız için okuyamamıştım. Sonra teknolojinin ve eğitim imkanlarının değişmesiyle tekrar güzel sanatlar bölümünü okuyup, müzik öğretmenliğine geçtim. Biraz uzun sürdü ama geçiş yaptım. Öğretmenlik hayatıma 2020 yılında başladım. 2 yıldır da müzik öğretmeniyim. Her şeyden önce ben karakteristik olarak öğrenmeyi, bilgi edinmeyi ve araştırmayı çok seven bir insanım ve edinilen bilgileri paylaşmayı seven bir insanım. Sadece öğrenci ve öğretmen ilişkisinin dışında normal sosyal hayatımda da böyle bir yapım var. Sosyal ortamlarda da bilgi paylaşmayı ve bilgi edinmeyi seviyorum. Bizim önümüzde rol model hocalarımız vardı. Bizim hocalarımız hep görme engelli hocalardı. ‘Bende onlar gibi olacağım’ derdim ve muhtemelen o dönemde bir taklit gerçekleşti. Öğretmenlik mesleğini kendime yakın bir meslek olarak görüyordum. Memuriyet hayatında bir monoton yapı var. 8-5 çalışma mevcut ve bir bilgi üretme yok. Hazır bir şekilde bir işlem yapılıyor. Devletin işleriyle ilgili sürdürülebilirlik sağlanıyor. Ancak öğretmenlik öyle değil. Öğretmen isterse kendisini sürekli geliştirebilir. Sürekli alıştırabilir ve yaptığı araştırmalar sonucu sürekli bir paylaşım yapabilir Öğretmenlik sürecinde sürekli bir akış var. Öğretmenlik karakterimle uyuştuğu için tercih ettiğim bir meslek oldu. Ben daha önce engelli öğrencilerin bulunmadığı bir okulda görev yapıyordum. O zaman bilgisayarımı götürüyordum ve akıllı tahtaya bilgisayarımı bağlayıp, görselleri oraya yansıtarak gösteriyordum. Özel eğitim kurumlarında ise derslere özel eğitimci öğretmenlerimiz ile giriyoruz. Dersin selametini onlarla sağlıyoruz. Biz sadece bilgiyi paylaşıyoruz ve onlarla birlikte dersi işliyoruz. Onlar bir noktada dersi asiste ediyorlar. Bu sayede iletişim sorunu yaşamıyoruz" ifadelerini kullandı. "Şartlar ne olursa olsun bütün zorlukların içerisinde bir iğne deliği buluruz" Müzik öğretmeni Ekici, "Dünyada ve ülkemizde değişen birçok şey olabiliyor. Bizim insanlar olarak sıklıkla yaptığımız şey şikayet etmektir. Sistemi şikayet ederiz, ortamı şikayet ederiz, şartları şikayet ederiz. Şikayette kolaylıktır. Ben mesleğin yürütülebilmesi için tanık olduğum, duyduğum ve benim de birebir katıldığım birçok şikayet olabilir. Ama bunların hepsi öğrencilerle iletişim kurmaya engel değil. Evet, mesleğimiz zor. Eve iş götürülen tek meslektir. Sınav yaparsın, eve gidip kağıtları tek tek okursun. Mesleğimizi yürütmek zordur ama öğretmenlik mesleği bir kimliktir. Şartlar ne olursa olsun bütün zorlukların içerisinde bir iğne deliği buluruz. Yeter ki arayalım. Öğrencilerim de özel öğrenciler. Bu aramızda duygusal bir bağ oluşturuyor. Bende görme engelliyim. Burada müziğe mikro düzeyde yaklaşıyoruz. Onların algılayabileceği kapıları aralamaya çalışıyorum. Sürekli araştırıyorum ve uğraşıyorum. O kapıyı bulmaya çalışıyorum" diye konuştu.