EKONOMİ - 23 Mart 2021 Salı 11:18

Bakan Pakdemirli: 'Suladıkça bu topraklardan verim alabiliriz'

A
A
A
Bakan Pakdemirli: 'Suladıkça bu topraklardan verim alabiliriz'

Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, "Güneydoğu’da, Doğu’da GAP ve diğer projelerle hala yüzde 70-80 seviyelerine gelebilmiş değiliz. Önümüzde çok büyük yatırımlar var, ama bu yatırımları bir şekilde finanse edip üstesinden gelmemiz lazım. Ancak suladıkça bu topraklardan verim alabiliriz, ancak suladıkça istediğimiz ürünleri üretebiliriz” dedi.

Tarım kanalı Agro TV medya sponsorluğunda, Webagron’un düzenlediği 22 Mart Dünya Su Günü’ne özel “Güvenilir Gıda Üretiminde Sürdürülebilir Su Yönetimi” temalı “Dünya Su Günü Zirvesi” gerçekleştirildi. Zirveye video mesaj göndererek katılan Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Mart ayında başlayıp Ekim’de kapanışını gerçekleşecek bir Su Şurası yapacaklarını söyledi. Bakan Pakdemirli, “2035’ten itibaren tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de daha kurak bir iklim bizi bekliyor olacak. ‘Buna nasıl hazırlık yaparız? Tarımsal üretimi nasıl kaybetmeyiz? Nasıl daha ileriye götürürüz?’ kısmı son derece önemli” dedi.

275 civarındaki baraja son 20 yılda 600 baraj eklediklerini söyleyen Bakan Pakdemirli, "Son 2,5 yılda da 75 baraj ekledik. Sürekli olarak barajları yaparak gidiyoruz. Bu bize meteorolojik kuraklığın olduğu dönemde tarımsal kuraklığı yaşamamızı gerektiriyor. Ege’de sulanabilir alanların yüzde 75, 80’inini açmışız. Marmara’da keza öyle, İç Anadolu’da istediğimiz yerde değiliz. Güneydoğu’da, Doğu’da GAP ve diğer projelerle hala yüzde 70-80 seviyelerine gelebilmiş değiliz. Önümüzde çok büyük yatırımlar var, ama bu yatırımları bir şekilde finanse edip üstesinden gelmemiz lazım. Çünkü ancak suladıkça bu topraklardan verim alabiliriz, ancak suladıkça istediğimiz ürünleri üretebiliriz” diye konuştu.

Tarım ve Orman Bakan Yardımcısı Akif Özkaldı ise artan nüfus ve göçün suya olan ihtiyacı arttırdığını dile getirdi.
Birleşmiş Milletler Tarım ve Gıda Örgütü (FAO) Türkiye Temsilci Yardımcısı Dr. Ayşegül Selışık ise son 20 yılda temiz içme suyuna erişimde yüzde yirmilik bir azalma olduğunu, bundan sonra kullanılan suyu bile geri dönüştürerek kullanmamız gerektiğini söyledi.

Konuşmacılardan FMC Türkiye Ülke Müdürü Tahir Ertan, 2030 yılına kadar globalde su kullanımını yüzde 20 azaltmayı hedeflediklerini ifade ederken Jain Sulama Sistemleri Genel Müdür Yardımcısı Algun Çağlı ise, dünya ve Türkiye olarak su tasarrufunda fokuslanılması gereken alanın tarım olduğuna değindi.

Tarım ve Orman Bakanlığı ile Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün katkılarıyla “FMC Turkey, Jain Sulama Sistemleri, Nativa Gübre ve Valagro Turkey” destekleriyle gerçekleşen ve Agro TV Kurucu Ortağı Doğan Başaran ile Webagron Kurucu Ortağı Özhan Türk’ün katılımlarıyla gerçekleşen zirvedeki oturumlarda sürdürülebilir su yönetimi için suyun geleceği, su kıtlığı- fakirliği, su tasarrufu bilinci, tarımda su kullanımı, tarımda su tasarrufu, tarımda sulama teknolojileri, bitki korumada suyun önemi, bitki beslemede su tutucu ürünler gibi konular uzman konuşmacılar tarafından değerlendirildi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Yalova Karaderili Şirketler Grubu’ndan iddialarla ilgili açıklama Karaderili Şirketler Grubu’ndan turizm faaliyeti gösterdikleri firmalarına yönelik suç örgütü iddialarının gerçeği yansıtmadığı belirtildi. Karadereli Şirketler Grubundan yapılan açıklamada, bazı internet sitelerinde çıkan ’Savcı suç örgütünün suç örgütü şemasını çıkardı’ şeklindeki haberlerin gerçeği yansıtmadığı belirtildi. Açıklamada, "Şimdiden hemen ifade etmek isteriz ki şirketimiz bir örgüt değildir. Örgüt iddiasını ortaya atanların örgütün tanımına ve Yargıtay Kararlarına bakmalarını tavsiye ederiz. İnternet sitelerinde yer alan şema, şirket çalışanlarının bulunduğu şemadır. Bu çalışanların örgüt olduğunu iddia etmek abesle iştigaldir. Çalışanların kendi aralarında konuştukları turizm literatüründe kullandıkları kelimeler, şifreli konuşma olarak nitelendirilmiştir. Örgüt diye nitelendirilen kişiler daha önce sabıkaları bulunmayan, hiçbir suçtan haklarında dava açılmayan şirketimizin sigortalı çalışanlarıdır. Örgüt olabilmesi için, Yargıtay’ın aradığı süreklilik devamlılık ve hiyerarşik yapılanma yoktur. Bugün Türkiye’de, bizim dosyamıza benzer şekilde örgüt iddiasıyla açılan davaların tamamından beraat kararı verilmektedir" ifadelerine yer verildi. "Bir dolandırıcılıktan bahsetmek mümkün değildir" Savcılık tarafından düzenlenen iddianamede yer alan hiçbir iddianın ispatlanmadığı dile getirilen açıklamada, şunlar kaydedildi: "İddiaların tamamı müştekilerin soyut beyanına dayanmaktadır. Bu iddiaların doğru olmadığı, yargılama aşamasında ortaya çıkacaktır. Şirketimiz, 30 yıldan bu yana ticari faaliyette bulunan, sadece Yalova’da 2 bin 500 kişiye istihdam sağlayan, on binlerce insana tatil yaptıran bir şirkettir. Tüm müştekilerle sözleşme imzalanmıştır. Ödemeler banka üzerinden yapılmıştır. Üyelerden sözleşmelerini feshetmek isteyenlerin paraları dava açılması neticesinde kendilerine iade edilmiştir. Burada bir dolandırıcılıktan bahsetmek mümkün değildir. Şirketimizin hayal sattığı iddia edilmişse de, bugüne kadar başta birçok kamu görevlisi dahil olmak üzere on binlerce insana tatil hizmeti sunulmuştur. Halen sunulmaya devam edilmektedir. Yurtiçi ve yurtdışından on binlerce misafiri otellerimizde misafir etmekteyiz. Halen dolandırıcı olarak zikredilen, örgüt iddiasının olduğu bir davada yargılama yapılacak olmasına rağmen, yatırım yapmaya ve tatil hizmeti vermeye devam etmekteyiz. Bu soruşturmanın hukuka aykırı olarak gözaltı kararları ile başlatılıp, kısıtlama kararı verilerek, şirketimizin sigortalı çalışanlarının tutuklanması bir hukuk garabetidir. Savcılık makamı soruşturma aşamasında tek bir sayfalık evrak dahi vermemiş, savunma hakkımızı kısıtlamıştır. Suçu kabul etmemekle birlikte, müştekilerin sözde zararlarını karşılayacağımız ifade edilmiştir. Zaten herkesin sözleşmesini feshetme hakkı bulunmaktadır. Bize verilen hesap numaralarına, şirketimiz çalışanlarının özgürlükleri söz konusu olduğu için 100 bin TL’ye yakın ödeme yaptık. Bunlara rağmen konu basına yansıtılarak, hiçbir şikayeti olmayan, tatillerini normal şekilde kullanan müştekilerin şikayet etmesine sebebiyet verildi. Ödemeler yapılmasına rağmen, tutuklu sanıklar tahliye edilmedi. Bu dava hukuk skandalları ile doludur." "Herkesin beraat edeceğinden şüphemiz yoktur" Açıklamada davanın sadece şirketin sigortalı çalışanlarına karşı değil, Yalova’nın ekonomik kalkınmasına fayda sağlaması sebebiyle bölge halkına karşı açıldığına vurgu yapıldı. Açıklamada, şirketin hissedarlarına karşı açılan davada "Sözde hayal satıldığı" iddiasına rağmen Yalova’ya halen yatırım yapmaya devam edildiği belirtildi. Bölgedeki otel yatırımlarının toplam bedelinin 300 bin dolar civarında olduğun dikkat çekilen açıklamada, "Ne yazık ki Yalova Cumhuriyet Başsavcılığı şirketimiz sigortalı çalışanları ile üyelere karşı suç işleyen kişileri aynı kefeye koymuştur. Hangi şirket üyelerine karşı suç işler ki? Şirketimize karşı illegal faaliyette bulunan kişilerle hukuk mücadelemiz devam edecek. Ortaya atılan asılsız iddialara rağmen şirketimiz ayakta kalmaya, hukuki mücadelesine ve ticari faaliyetine devam edecektir. Üyelerine hizmet vermeye devam edecektir" ifadelerine yer verildi. Açıklamada, hukuka aykırı bir şekilde 6 aydır tutuklu bulunan sanıklar dahil herkesin beraat edeceğinde vurgu yapılarak, "Medyada yer alan haber içeriklerinde masumiyet karinesinin ihlal edildiği ifade edilen açılamada yer almakta, şahısların isimlerinin açıkça zikredildiği görülmektedir. Bu durum hukuka aykırılık teşkil etmektedir" denildi.
Bursa Uludağ’ın göllerinde kuraklık tehlikesi Uludağ’ın zirvesindeki göller, küresel sıcaklık ve mevsimlerin kayması neticesi kuraklık tehlikesiyle karşı karşıya geldi. Göllerden bazıları tamamen kururken bazılarında ise su seviyesi dibe vurdu. Bursalı dağcı kurumaya yüz tutan gölleri drone ile görüntüledi. Kış turizminin yanı sıra 4 mevsim turist ağırlayan Uludağ hazan mevsiminin güzelliklerini yaşıyor. Sarının ve yeşilin her tonunu görmenin mümkün olduğu dökülen yapraklar kapladıkları yolları renk cümbüşüne çeviriyor. Dağcılar Alaçam Mahallesi üzerinden bu yolları kullanarak 3 saat boyunca yaptıkları yolculuk sonunda göller bölgesine ulaşıyor. Bu bölgede Kilimligöl, Karagöl, Aynalıgöl, Buzlugöl, Heybeligöl, Koğukdere Gölü ve Çayırlıdere Gölü bulunuyor. Göllerde kuraklık tehlikesi Küresel ısınma ve mevsimsel değişiklikler Uludağ’ın göllerinde de etkisini gösterdi. Kış aylarına yaklaşırken genellikle karla kaplanan zirveye halen kar düşmeyişi gölleri neredeyse kuruma seviyesine getirdi. Yılın bu mevsiminde yağışlar sebebiyle dolması gereken göllerin su seviyesinin düşük olması sebebiyle dipleri görünüyor. Bursalı dağcı İsmet Şentürk drone ile görüntülediği göllerin yaşadığı kuraklık tehlikesini gözler önüne serdi. 4 mevsim turist ağırlayan Uludağ’ın göller bölgesinin her mevsim farklılık gösterdiğini anlatan Şentürk, "Yaz mevsiminde en dolu halini yaşayan bu göller son baharda en az su seviyesine sahiptir. Kar yağışıyla birlikte göller yavaş yavaş dolmaya başlar. İlkbaharda da en üst seviyeye ulaşır. Şu anda Uludağ’ın gölleri hem bitkiler açısından hem de su seviyesi açısından en zayıf dönemini yaşamaktadır" dedi. Öte yandan meteorolojiden alınan son hava tahminlerine göre bu hafta Uludağ’da kar beklenmediği öğrenildi. Yarın hava sıcaklığının 4 derece olması beklenen Uludağ’da pazar günü sıcaklık iki derece yükselerek 6’yı gösterecek. Pazartesi 5, Salı 7, Çarşamba ise sıcaklığın 11 dereceyi bulacağı Uludağ’da bu hafta sonu ve önümüzdeki hafta kar yağışı görülmeyecek.
İstanbul Erken doğumun sessiz kahramanları: Prematüre bebekler hayata tutunuyor Biruni Üniversitesi Hastanesi’nde, Dünya Prematüre Günü dolayısıyla farkındalık toplantısı düzenlendi. Yenidoğan uzmanları, çocuk doktorları, hemşireler, prematüre doğan çocuklar ve ailelerinin katılımıyla gerçekleşen etkinlikte, erken doğumun etkileri ve prematüre bebeklerin karşılaştığı zorluklar ele alındı. Etkinlikte konuşan Biruni Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Adnan Yüksel, erken doğumun ciddiyetine dikkat çekerek, “Prematüre bebeklerde ufacık bir hata, çocukları bir ömür boyu etkileyebilir. Bu nedenle, prematürelerin sorunlarını gündeme taşımak ve bu alandaki farkındalığı artırmak için buradayız” dedi. ‘Küçücük bir hata, koca bir ömre mal olabilir’ Dünyada her yıl 13 milyondan fazla bebek erken doğarken, bu bebeklerin karşı karşıya kaldığı riskler oldukça yüksek. Prof. Dr. Yüksel, “Bebekler ne kadar küçük doğarsa, engelli olma oranı da o kadar artıyor. Görme, işitme ve zeka sorunları bu bebeklerde sık karşılaşılan problemlerdir. Ufacık bir gecikme veya bilgi eksikliği, bebeklerin hayatında geri dönülemez izler bırakabilir. Bu toplantıyla, hem sağlık çalışanlarımıza teşekkür etmek hem de bu konudaki farkındalığı artırmak istedik” ifadelerini kullandı. Erken doğumun gizli anahtarı: Doğru beslenme Erken doğuma neden olan faktörlere değinen Prof. Dr. Yüksel, “Sigara, alkol, stres, annenin metabolik veya kalp hastalıkları gibi birçok etken erken doğumu tetikleyebilir. Ancak erken doğumu en çok etkileyen faktör beslenmedir. Teknolojik gelişmeler sayesinde prematürelerin yaşama şansı artıyor, ancak erken doğumu önlemek için toplum bilincinin artırılması gerekiyor” dedi. Prematürelerin hikayesi, umutla örülen bir yolculuk Organizasyonda konuşan Biruni Üniversitesi Hastanesi Genel Müdürü Serap Kilerci Ulusal, prematüre bebeklerin hayatta kalma mücadelesine dikkat çekti: “Bugün burada, hastanemizde erken doğmuş çocuklarımızla bir aradayız. Onların büyüme süreçlerine bilimsel ve etik yaklaşımla destek olduk. Bu zorlu yolculukta ailelerin yanında olmaya devam edeceğiz. Prematüre bebeklerin hayata tutunma hikayesi, bizler için de bir mücadele ve umutla örülen yolculuktur.” “İyi bakım, büyük fark oluşturur” Biruni Üniversitesi Hastanesi Başhekimi Dr. Abdullah Sert, iyi bir yenidoğan yoğun bakım hizmetinin önemine vurgu yaptı: “Erken doğum, beraberinde birçok sağlık sorununu getirir. Ancak, kaliteli bir yenidoğan yoğun bakımı bu sorunların çoğunu bertaraf edebilir. Tüp bebek tedavilerinin artışı, çevresel faktörler ve değişen beslenme alışkanlıkları erken doğum oranlarını etkiliyor. Doğumun, kaliteli bakım sunan bir hastanede gerçekleşmesi bebeklerin sağlıklı gelişimi açısından kritik öneme sahiptir.” 650 gram doğdu, hayata tutundu Etkinlikte prematüre doğan bebeklerin hikayelerine de yer verildi. 25 haftalıkken 650 gram doğan Ahsen’in babası Göker Yılmaz, bu süreçte hastanenin desteğiyle zorlu bir dönemi atlattıklarını söyledi: “Bebeğimizi 96 gün boyunca hastanede bıraktık. Her kontrol sonrası doktorlarımızın verdiği güvenle süreci daha kolay atlattık. Şimdi kızımız 5,5 aylık ve sağlıklı bir şekilde yanımızda.” Etkinlikte, duygusal anlar yaşanırken farkındalık oluşturmak amacıyla gökyüzüne mor balonlar uçuruldu