ÇEVRE - 16 Kasım 2024 Cumartesi 09:42

Uludağ’ın göllerinde kuraklık tehlikesi

A
A
A
Uludağ’ın göllerinde kuraklık tehlikesi

Uludağ’ın zirvesindeki göller, küresel sıcaklık ve mevsimlerin kayması neticesi kuraklık tehlikesiyle karşı karşıya geldi. Göllerden bazıları tamamen kururken bazılarında ise su seviyesi dibe vurdu. Bursalı dağcı kurumaya yüz tutan gölleri drone ile görüntüledi.


Kış turizminin yanı sıra 4 mevsim turist ağırlayan Uludağ hazan mevsiminin güzelliklerini yaşıyor. Sarının ve yeşilin her tonunu görmenin mümkün olduğu dökülen yapraklar kapladıkları yolları renk cümbüşüne çeviriyor. Dağcılar Alaçam Mahallesi üzerinden bu yolları kullanarak 3 saat boyunca yaptıkları yolculuk sonunda göller bölgesine ulaşıyor. Bu bölgede Kilimligöl, Karagöl, Aynalıgöl, Buzlugöl, Heybeligöl, Koğukdere Gölü ve Çayırlıdere Gölü bulunuyor.



Göllerde kuraklık tehlikesi


Küresel ısınma ve mevsimsel değişiklikler Uludağ’ın göllerinde de etkisini gösterdi. Kış aylarına yaklaşırken genellikle karla kaplanan zirveye halen kar düşmeyişi gölleri neredeyse kuruma seviyesine getirdi. Yılın bu mevsiminde yağışlar sebebiyle dolması gereken göllerin su seviyesinin düşük olması sebebiyle dipleri görünüyor. Bursalı dağcı İsmet Şentürk drone ile görüntülediği göllerin yaşadığı kuraklık tehlikesini gözler önüne serdi.


4 mevsim turist ağırlayan Uludağ’ın göller bölgesinin her mevsim farklılık gösterdiğini anlatan Şentürk, "Yaz mevsiminde en dolu halini yaşayan bu göller son baharda en az su seviyesine sahiptir. Kar yağışıyla birlikte göller yavaş yavaş dolmaya başlar. İlkbaharda da en üst seviyeye ulaşır. Şu anda Uludağ’ın gölleri hem bitkiler açısından hem de su seviyesi açısından en zayıf dönemini yaşamaktadır" dedi.


Öte yandan meteorolojiden alınan son hava tahminlerine göre bu hafta Uludağ’da kar beklenmediği öğrenildi. Yarın hava sıcaklığının 4 derece olması beklenen Uludağ’da pazar günü sıcaklık iki derece yükselerek 6’yı gösterecek. Pazartesi 5, Salı 7, Çarşamba ise sıcaklığın 11 dereceyi bulacağı Uludağ’da bu hafta sonu ve önümüzdeki hafta kar yağışı görülmeyecek.



Uludağ’ın göllerinde kuraklık tehlikesi

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Gaziantep SANKO Sanat Galerisi’nde “Denizcinin Umudu” temalı resim sergisi Ressam Ayşen Can, tuval üzerine karışık teknikle yaptığı akrilik çalışmalarından oluşan “Denizcinin Umudu” temalı resim sergisini, SANKO Sanat Galerisi’nde sanatseverlerle buluşturdu. Eşinin denizci olması nedeniyle 6 yıl boyunca dünya denizlerini gezdiğini anlatan Can, “Denize ve denizcilerimize daha fazla önem vermemiz gerektiğini düşündüğüm için farkındalık oluşturmak amacıyla eserlerimde deniz temasını tercih ettim” dedi. Eserlerinde yaşanmışlık olduğunu ifade eden Can, “Denizdeki yaşam karadakinden çok farklı. Denizde yaşam daha zor. 45 gün boyunca hiç karayı görmeden denizde seyahat ettim. Çocuğumu denizde büyüttüm. Bu tecrübelerimi eserlerimi anlatmaya çalışıyorum” şeklinde konuştu. Sanatın birleştirici ve iyileştirici yönünün toplumun geleceği açısından büyük önem taşıdığına vurgu yapan Can, şunları kaydetti: “Eserlerimi SANKO Sanat Galerisi’nde Gaziantepli sanatseverler ile buluşturduğum için çok mutluyum. Gaziantep; tarihi, doğal güzel güzellikleri, kültürel zenginliği, sanayisi ve gastronomisiyle çok özel bir şehir. Böylesi özel bir şehirde eserlerime ev sahipliği yapan SANKO Ailesine teşekkür ediyorum.” SANKO Sanat Galerisi Yürütme Kurulu Üyesi Murat Köylüoğlu ise 336’ncı sergiye ev sahipliği yapmanın gururunu yaşadıklarını belirterek, “Ayşen Hocamız SANKO Sanat Galerisi’nde sergi açan 700’üncü sanatçımız oldu” ifadelerini kullandı. Galerinin tamamen profesyonel anlayışla yönetildiğine dikkat çeken Köylüoğlu, seçkin profesyonel sanatçıları ağırlayarak sanatseverlerle buluşturduklarının altını çizdi. Konuşmaların ardından Ressam Gül Öztürkmen Demir, galeri adına Zeugma, Fırat’ın Gerdanlığı isimli yayını Ayşen Can’a takdim etti. Sergi açılışına ressamlar Yeşim Şeşen, Ayşegül Bakkaloğlu, Nurten Çatıkkaş, sanatseverler ve davetliler katıldı. Ayşen Can’ın 28 eserinin yer aldığı “Denizcinin Umudu” temalı resim sergisi, SANKO Park AVM üçüncü katta bulunan SANKO Sanat Galerisi’nde 6 Aralık 2024 tarihine kadar her gün 10.00-22.00 saatleri arasında ziyaret edilebilecek. Ressam Ayşen Can, eğitim hayatını Ankara’da tamamlamıştır. Kaptan olan eşiyle 6 sene dünya denizlerini dolaşan sanatçı, gittiği 30’dan fazla ülkede sanat müzelerini gezip, araştırmalar yapmıştır. Sanatçı, gemi şartlarının nedeniyle karakalem, pastel ve suluboya çalışıp, bol bol fotoğraf çekmiştir. Türkiye’ye döndükten sonra deniz ve denizdeki yaşamdan çok etkilenip deniz konulu resimler çalışmaya başlamıştır. Şimdiye kadar 5 kişisel, 28 karma sergi, 7 çalıştay ve sempozyum ile 7 fuara katılan sanatçının Türkiye’de ve yurt dışında resmi ve özel koleksiyonlarda resimleri yer almaktadır. İki eseri Denizcilik Müzesinde sergilenen ve çalışmalarını İstanbul’da kendi atölyesinde sürdüren sanatçı, resim dersleri de vermektedir.
Kahramanmaraş Başkan Görgel: “Daha güçlü bir Kahramanmaraş inşa edeceğiz” Kahramanmaraş Büyükşehir Belediye Başkanı Fırat Görgel, paydaş kurumlarla uyum içinde çalışarak, hemşehrilerine daha güçlü ve dirençli bir Kahramanmaraş sunmayı hedeflediklerini söyledi. Kahramanmaraş Büyükşehir Belediye Başkanı Fırat Görgel, Vali Mükerrem Ünlüer başkanlığında gerçekleştirilen Afet Koordinasyon Toplantısı’na katıldı. Kaymakamlar ve ilgili kurum temsilcilerinin de yer aldığı toplantıda, deprem sonrası şehrin ihtiyaçları ve geleceğe dönük stratejik yatırım ve projeler ele alındı. Özellikle konut projeleri, altyapı çalışmaları, ulaşım ağlarının yenilenmesi ve sosyal hizmetlerin iyileştirilmesi konularında devam eden projelerin durumu ve planlanan yeni yatırımlar detaylı şekilde değerlendirildi. Toplantıya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Büyükşehir Belediye Başkanı Fırat Görgel, şehrin geleceğini şekillendirecek projelerin koordinasyon içinde yürütülmesinin önemine dikkat çekti. Başkan Görgel, “Valimiz başkanlığında Kahramanmaraş’ımızın geleceği için önemli bir toplantı gerçekleştirdik. Depremin izlerini silmek, halkımızın yaralarını hızla sarmak ve şehrimizi yeniden inşa etmek adına büyük bir sorumluluk taşıyoruz. Paydaş kurumlarımızla uyum içinde çalışarak, hemşehrilerimize daha güçlü ve dirençli bir Kahramanmaraş sunmayı hedefliyoruz. Projelerimizi sadece bugünün değil, yarının ihtiyaçlarını da karşılayacak şekilde tasarlıyoruz. Özellikle altyapıdan konuta, eğitimden sağlığa kadar pek çok alanda kapsamlı çalışmalar yürütüyoruz. Vatandaşlarımızın güvenliği ve refahı için atacağımız her adımda, birlikte hareket ederek daha güçlü bir Kahramanmaraş inşa edeceğiz” ifadelerini kullandı.
Antalya Türk Radyoloji Derneği’nden uyarı: “Kalitesiz tetkikler doğru tanı ve tedaviyi de engelliyor” Türk Radyoloji Derneği tarafından düzenlenen 45. Ulusal Radyoloji Kongresi, Antalya’da yapıldı. Kongre kapsamında gerçekleştirilen basın toplantısında konuşan Türk Radyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Can Çevikol, Türkiye’de dünya ortalamasının altında radyoloji uzmanının bulunduğuna dikkat çekerek, “Son dönemlerde birçok şehir hastanesinde ve üniversite hastanesinde randevu süreleri kısalmış ve radyoloji hizmetleri düzgün veriliyor gibi görülse de özellikle tetkik kalitesinin düşürülmesi ve birçok hastanede talebi karşılayamayan uzmanlar nedeni ile uzmanlık öğrencileri tarafından bu hizmetlerin verilmeye çalışılması, özellikle deneyim gerektiren bazı durumlarda hastalara doğru tanı konmasını engellemesinin yanı sıra gereksiz ileri incelemelerin yolunu açabilmekte ve hatta gereksiz girişim ve ameliyatlara neden olabilmektedir” dedi. Türk Radyoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Nermin Tunçbilek ise akciğer kanserinin erken tanısında ve tedavi yönetiminde radyolojik görüntüleme yöntemlerinin, hasta yönetiminde önemli bir rol oynadığını belirtti. Tunçbilek, “Akciğer kanserinde erken teşhis, yüzde 77 oranında hayat kurtarır. 55-74 yaş arasında 30 yıldır günde 1 paket sigara içen, halen aktif içici veya 15 yıldan daha kısa süre önce bırakmış olan kişilerde her yıl düşük doz akciğer tomografisi çekilmesi önerilmektedir” ifadelerini kullandı. Kuruluşunun 100. yılını kutlayan Türk Radyoloji Derneği, 12-16 Kasım 2024 tarihlerinde 45. Ulusal Radyoloji Kongresi’nde çok sayıda radyoloji uzmanını bir araya getirdi. Kongrede, 142 tanesi sözlü sunum olmak üzere klinik araştırma, resimlerle bir konu ve olgu sunumlarını içeren toplam 657 bildiri yer aldı. Altı ana salon ve sözlü bildirilerin sunulduğu ve küçük grup çalışmalarının yapıldığı ek salonlarda yapılan toplantılarda; 192 konuşmacı 120 oturum başkanı görev aldı. Türkiye’den ve yurtdışından kendi alanlarında deneyimli bilim insanları, tüm oturumlarda güncel gelişmeleri paylaştı. Kongre kapsamında düzenlenen basın toplantısında ise Türk Radyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Can Çevikol, radyoloji alanındaki son gelişmeleri paylaşırken, 45. Ulusal Radyoloji Kongresi Bilimsel Kurul Başkanı Prof. Dr. Berna Oğuz kongrenin ana teması olan “Baştan ayağa ağrı” konusunda ve Türk Radyoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Nermin Tunçbilek de “Radyolojinin kanser teşhisindeki yeri ve önemi” başlıklı konuşmasını yaptı. “Yapay zeka tetkikleri hızlandırdı” Prof. Dr. Can Çevikol, 1924 yılında kurulan derneğin 100. yılını kutlamaktan duydukları memnuniyeti aktararak, derneğin “Türk Röntgen Tıbbiyesi Cemiyeti” adıyla kurulduğunu aktardı. Derneğin kurulduğu yıllarda sadece röntgen ışınlarının tıbbın hizmetine sunulduğunu dile getiren Prof. Dr. Çevikol, radyolojinin gelişim sürecini anlattı. Geçtiğimiz yüz yılda ultrasonografi, Doppler ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonans gibi görüntüleme yöntemlerinin kullanılmaya başlandığını ifade eden Çevikol, bu yöntemlerin yanı sıra girişimsel radyoloji kapsamında yapılan uygulamalarla da tedavinin mümkün hale geldiğini söyledi. Son yıllarda ise yapay zekâ uygulamalarının, tıbbın diğer alanlarından daha fazla radyolojiyi etkilediğini belirten Prof. Dr. Can Çevikol, şöyle devam etti: “Günümüzde tıbbın gören gözü olarak, klinik duruma uygun seçilmiş radyolojik yöntemler hastalıkların taranması, tanı ve izleminde son derece önemlidir. Yapılan incelemelerin uygun teknikle yapılması ve sonuçlarının doğru yorumlanması, uygun tedavi seçiminin en önemli basamağını oluşturmaktadır. Yapay zekâ uygulamaları sayesinde tetkiklerin önceliklendirilmesi, doğru tetkik yapılması, en uygun radyasyon dozu kullanılarak radyasyon maruziyetinin azaltılması, görüntü kalitesinde önemli artış, daha hızlı tetkik yapılabilme imkanları, doğru tanı koyma ve erken tanı açısından önemli gelişmeler sağlanmıştır.” "Radyolojik incelemeler, daha erken ve doğru tanı koyma olanağı sağlıyor” Türkiye’de radyolojik incelemelere talebin giderek arttığına dikkat çeken Prof. Dr. Can Çevikol, “Hekimlerin hastalara muayene için yeteri kadar zaman ayıramamaları ve radyolojik incelemeleri adeta muayene yöntemi olarak kullanmaları en önemli nedenlerden biri olsa da, radyolojik incelemelerden elde edilen bilgilerin teknolojinin gelişimine paralel olarak artması, tanı konulması güç olan hastalıklara daha erken ve doğru tanı koyma olanağını vermiştir. Bunun yanında, bazı durumlarda görüntüleme kılavuzluğunda girişimsel yöntemleri kullanarak, hastalıkların minimal invaziv olarak tedavi edilebilmesi olanağı doğmuştur. Girişimsel radyoloji sayesinde damarları ilgilendiren, tıkalı damarların açılması, stent yerleştirme, pıhtı eritme veya çıkarma, inmenin erken tedavisi, hastalıklı damarların kapatılması, varis tedavileri, kanser hastalarında tümörün damarlarının ’kemoembolizasyon’ veya ’radyoembolizasyon’ işlemleri ile kapatılması veya buradan direkt kemoterapi, radyoterapi yapılması mümkün olmuştur” dedi. “Gereksiz radyolojik incelemelerin sayısının yüksek olması iş yükünü artırıyor” Prof. Dr. Can Çevikol, radyoloji uzmanlarının sağlık hizmetinde sunduğu tanı koyma ve tedavi planlaması işlemlerinin, başarılı tedavi için en önemli basamaklardan biri olduğunu dile getirerek, şu ifadelere yer verdi: “Daha önceki yıllarda da söylediğimiz gibi, gereksiz radyolojik incelemelerin sayısının yüksek olması, zaten dünya ortalamasının altında radyoloji uzmanına sahip olan ülkemizde, iş yükünü ciddi biçimde artırmakta ve radyolojik inceleme kalitesini düşürmektedir. Son dönemlerde birçok şehir hastanesinde ve üniversite hastanesinde randevu süreleri kısalmış ve radyoloji hizmetleri düzgün veriliyor gibi görülse de özellikle tetkik kalitesinin düşürülmesi ve birçok hastanede talebi karşılayamayan uzmanlar nedeni ile uzmanlık öğrencileri tarafından bu hizmetlerin verilmeye çalışılması, özellikle deneyim gerektiren bazı durumlarda hastalara doğru tanı konmasını engellemesinin yanı sıra gereksiz ileri incelemelerin yolunu açabilmekte, hatta gereksiz girişim ve ameliyatlara neden olabilmektedir. Uygunsuz yapılan ve denetlenmeyen hizmet alımları, toplum sağlığını riske atmasının yanı sıra, aynı zamanda radyoloji hekiminin emeğini de değersizleştirmektedir. Niceliğe odaklanmış yaklaşımlar ve uygun gerekçelendirme yapılmadan gerçekleştirilen iyonizan radyasyon içeren görüntülemeler (Bilgisayarlı Tomografi, röntgen vb.), toplumun kümülatif radyasyon doz miktarını ve dolayısı ile kanser riskini artırarak halk sağlığını tehdit etmektedir. Geçen yıl içerisinde bu konunun çözümüne yönelik olarak, Sağlık Bakanlığı tetkiklerin önceliklerine göre randevu verilmesi ve gereksiz incelemelerin önlenmesi için yaptığı çalışmalara hız vermiştir. Biz de TRD olarak bu çalışmalara elimizden gelen desteği vermeye çalışıyoruz.” Vatandaşların, dünya standartlarında radyoloji hizmeti alabilmesi için; iyi yetişmiş ve nitelikli radyoloji uzmanlarının yanı sıra standartlara uygun görüntülemelerin yapılması ve raporlama hizmetinin de nitelikli uzmanlar tarafından uygun şartlarda verilmesine ihtiyaç olduğuna işaret eden Prof. Dr. Çevikol, konuşmasını şöyle tamamladı: “Derneğimiz tetkik yapılması, uygunluk kriterleri ve gerekçelendirme, raporlama ile teleradyoloji standartları konularında, alt komisyonları ile aktif olarak çalışmaktadır. Ayrıca nitelikli uzmanların yetişebilmesi için sempozyumlar, kurslar, ulusal kongreler ve diğer eğitim faaliyetleri ile bu amaca hizmet etmeye çalışmaktadır. Toplum sağlığı açısından en kritik noktalardan birinde yer alan radyolojinin öneminin, radyoloji uzmanlarının yaptığı işlemlerin ve sağlık hizmeti sunumundaki kritik rolünün halkımız tarafından yeteri kadar bilinmediğini düşünüyoruz. Bu nedenle, derneğimizin öncelik verdiği diğer bir konu da; halkımızın radyolojinin önemi hakkında bilgilendirilmesidir.” “Radyoloji, vazgeçilmez bir konuma ulaştı” 45. Ulusal Radyoloji Kongresi Bilimsel Kurul Başkanı Prof. Dr. Berna Oğuz, derneğin 100. yılını kutlamaktan duydukları heyecandan bahsederek, kongrede gerçekleştirdikleri bilimsel oturumlar dışında mesleki sorunlara da eğildiklerini söyledi. Ulusal kongrenin bu yılki ana konusunun, radyolojik tetkik isteme gerekçeleri arasında baş sıralarda yer alan, “Baştan Ayağa Ağrı” olarak belirlendiğini vurgulayan Prof. Dr. Berna Oğuz, şöyle konuştu: “Hepimizin bildiği gibi, ağrı, hayat kalitesini derinden etkileyen ve günlük yaşamı sınırlayan en yaygın sorunlardan biridir. Ağrının kaynağını belirlemek ve doğru tedaviye yön vermek, radyoloji doktorları olarak bizlere düşen büyük bir sorumluluktur. Kongremizde, baş ağrısından boyun ağrısına, karın ağrısından sırt ağrısına, göğüs ağrısından eklem ve kas ağrılarına kadar çocuklarda ve erişkinlerde tüm vücut sistemlerini ilgilendiren geniş bir yelpazede, ağrının nedenlerini ve tanıda hangi görüntüleme yöntemlerinin kullanıldığını ele aldık. Özellikle ağrıya yaklaşımda radyoloji sadece tanı konulma aşamasında değil, girişimsel işlemlerle ağrının tedavisinde de önemli rol oynamaktadır. Kanser hastalarında ve bel fıtığında ağrı tedavilerinde sinir blokajlarının yapılması, girişimsel radyolojinin önemli görevlerinden bir tanesidir. Sağlık hizmetlerinin bel kemiği haline gelen radyoloji; tanıdan tedaviye, toplum sağlığından bireysel sağlığa kadar tüm alanlarda vazgeçilmez bir konuma ulaştı.” “Meme kanseri erken teşhis edildiğinde yüzde 100 tedavi edilebilen bir hastalıktır” Türk Radyoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Nermin Tunçbilek de radyolojinin erken teşhisi sağlamada başarılı bir şekilde kullanıldığını ifade etti. Erken teşhisin hayat kurtardığına dikkat çeken Prof. Dr. Tunçbilek, şöyle devam etti: “Ülkemizde de tüm dünyada olduğu gibi kanser tarama programları uygulanmaktadır. Tarama programlarından en dikkat çekici olan meme kanseri, maalesef her 8 kadının 1’inde görülmektedir. Tanı alan her 43 kadının 1’inin kaybıyla sonuçlanmaktadır. 2022’de dünyada meme kanserinden 670 bin ölüm vakası bildirilmiştir. Buna rağmen düzenli kontrol ve erken tanı ile meme kanserinden ölüm oranı yüzde 44 azalma göstermiştir. Yüksek sıklıkta görülmesine rağmen meme kanseri erken teşhis edildiğinde yüzde 100 tedavi edilebilen bir hastalıktır. Erken teşhis için, düzenli mamografik kontrol yapılması bu hastalıkla mücadelede kritik bir öneme sahiptir. Mamografik inceleme meme dokusu yoğun olgularda kanserin tespit edilmesini güçleştirebilmektedir. Bu nedenle, yoğun meme dokusuna sahip bireylerde ek görüntüleme yöntemlerinin kullanımı önerilmektedir. Yoğun meme dokusuna sahip kadınlarda mamografik görüntülemeye, ilaveten Ultrasonografi ve MR gibi ek görüntüleme yöntemlerinin yapılması önerilmektedir.” “Elektronik sigaranın; sadece sigara içenlere göre akciğer kanseri riskini 4 kat arttırdığı literatürde bildirilmiştir” En sık görülen bir diğer kanser tipi olan akciğer kanserine de değinen Prof. Dr. Nermin Tunçbilek, akciğer kanserinin erken tanısı ve tedavi yönetiminde radyolojik görüntüleme yöntemlerinin hasta yönetiminde önemli bir rol oynadığını vurguladı. Tunçbilek, “En sık görülen bir diğer kanser tipi olan akciğer kanseri etiyolojisinde sigara rol almakta. Günde 10 veya daha az sigara içenlerde akciğer kanseri riski 20 kat, günde 4’ten az sigara içenlerde bile 5 kat artıyor. Alternatif tütün ürünlerden elektronik sigaranın; sadece sigara içenlere göre akciğer kanseri riskini 4 kat arttırdığı literatürde bildirilmiştir. Akciğer kanserinin erken tanısı ve tedavi yönetiminde radyolojik görüntüleme yöntemleri hasta yönetiminde önemli bir rol oynamaktadır. Akciğer kanserinde erken teşhis, yüzde 77 oranında hayat kurtarır. 55-74 yaş arasında 30 yıldır günde 1 paket sigara içen, halen aktif içici veya 15 yıldan daha kısa süre önce bırakmış olan kişilerde her yıl düşük doz akciğer tomografisi çekilmesi önerilmektedir” şeklinde konuştu. Kanser riski yüksek olgularda, düşük dozlarla görüntüleme yöntemleri ile yüksek doğrulukla tanı sağlanabildiğini belirten Prof. Dr. Nermin Tunçbilek, konuşmasını şu şekilde tamamladı: “Kanser riski yüksek olgularda radyoloji x ışınlarıyla görüntüleme yapıyor ve radyasyon kullanarak tanıya gidiyoruz ama düşük doz görüntülemeyle, taramayla hastalıkları erken tespit ederek ve sağ kalımı artırarak, önemli bir noktaya taşıdık. Kanserden korkmamalı, geç kalmaktan korkmalı ve bana olmaz dememeli prensibiyle radyolojik kontrolleri zamanında yaptırmayı öneriyoruz. Radyoloji, tanı ve tedavi yönetiminde kullanılmasının yanı sıra seçilmiş olgularda minimal invaziv lokal tedavilerle artık hasta tedavisinde de yerini almıştır. Kanserde, erken tanı için düzenli kontroller ihmal edilmemeli, değerlendirmeler radyoloji uzmanı tarafından gerçekleştirilmelidir. Maalesef günümüz dünyasında iletişimin en hızlı kullanıldığı sosyal medyada toplumu yanıltıcı bilgilerle her haber doğru olmayabiliyor. Bu konuda yetkin kurum ve kuruluşlara itibar edilmelidir.”