SAĞLIK - 18 Kasım 2022 Cuma 11:13

Baharat ve kuruyemişlerde zehir saçan madde kansere davetiye çıkarıyor

A
A
A
Baharat ve kuruyemişlerde zehir saçan madde kansere davetiye çıkarıyor

Baharat, kuruyemiş hatta süt ürünlerinde dahi görülebilen aflatoksin maddesinin kansere davetiye çıkardığını belirten Gıda Mühendisi Murat Doğan, bu maddenin görüldüğü sütlerin işlendiğinde zehir miktarının 15 kat arttığını kaydetti.

Uygun koşullarda üretilmeyen ve saklanmayan kuru yemiş, baharat ve süt ürünlerinde aflatoksin maddesinin görülme ihtimalinin yüksek olduğunu belirten İstanbul Gelişim Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü Doç. Dr. Gıda Mühendisi Murat Doğan, küflenen gıdalara karşı dikkatli olunması konusunda uyarılarda bulundu. Küflerin oluşturduğu toksik bir madde olan aflatoksinin zehir saçtığını söyleyen Murat Doğan, üretim şekline bakıldığında tüm ürünlerde bu maddenin oluşabildiğine dikkat çekerek, “Uygun koşullarda ürünlerin depolanması ve üretimi yapılmıyorsa nemden kaynaklı olarak bu küf üreyebiliyor. Bu küfler üredikten sonra da bir toksin üretiyor. Bu toksinler karaciğer, böbrekler ve sinir sisteminde birçok probleme neden oluyor” dedi.

Diğer mikroorganizmalardan farklı olarak bu toksinlerin neden olduğu zehrin, ürün işlem görse dahi yok olmadığını söyleyen Doğan, “Bir fındık veya fıstık baklava ya da başka bir üründe kullanıldığında eğer aflatoksin madde varsa pişirme işlemi bu zehri yok etmiyor. Bu ürünler tüketilerek zehir vücuda alınmış oluyor. Minimum miktarda alınıyor belki ama 20-30 yıl sonra sağlık problemi olarak geri dönüyor” ifadelerinde bulundu.

Baharat ve kuruyemişlerde zehir saçan madde kansere davetiye çıkarıyor

Zehirli süt işlendiğinde zehir miktarı da artıyor

Hayvan yemleri vasıtasıyla süt ürünlerinde de aflatoksin maddesi görülebildiğini kaydeden Doğan, “Uygun koşullarda saklanamayan hayvan yemlerinde bu küf üreyebiliyor. Küf yemde aflatoksin zehrini üretiyor. Bu yemleri hayvanlar tükettiğinde ise zehri sütüne aktarmış oluyor. Hayvan kendi vücuduna aldığı zehri, sütü vasıtasıyla dışarı atıyor. Bizler de bu sütleri tüketerek, zehri vücudumuza almış oluyoruz. Ayrıca zehirli olan bu sütlerden başka bir ürün yapılırsa o üründe sütten daha fazla zehir miktarı olabiliyor. Yani sütte 1 birim zehir varsa peynirde bu birim 15’e kadar çıkabiliyor” şeklinde konuştu.

Geleneksel yöntemeler küf oluşumuna neden oluyor

Kuru yemiş ve baharatların geleneksel yöntemlerle kurutulması ve muhafaza edilmesinde yanlış yöntemler kullanıldığını belirten Doğan, “Pul biberler geleneksel yöntemlerle üretiliyor. Bu yöntemde ise dışarda kurutma işlemi yapılıyor. Dışarda yapılan kurutma işlemi ile bu küfler kolaylıkla havadan gelip, çoğalabiliyor. Dolayısıyla da bu küf aflatoksin üretiyor. Yani zehir üretiyor. Pul biber fabrikasyon koşullarda kurutma kabinlerinde kurutulursa, bu toksinler engellenebilir” diye konuştu.

Fındık, fıstık, ceviz gibi kabuklu kuru yemişlerde de küfe bağlı aflatoksin maddesi görülebildiğini kaydeden Doğan, “Örneğin fındık toplandıktan sonra çotanak içinde depolarda bekletiliyor. Nem sonucunda küflenmesiyle de aflatoksin üretiyor. Kabuklu kuruyemişlerin dışında biraz bile küf olsa o küfün tadı ve kokusu içine işleyebiliyor” dedi.

“Genetik yatkınlık zehrin etkisini hızlandırıyor”

Gıdalardan alınan zehirli maddelerin kronik zehirlenmelere neden olduğunu belirten Doğan, “Bu madde bakıldığında üç temel probleme neden oluyor. Karaciğer, böbrekler ve sinir sistemine etki ediyor. Bu etki zamanla oluyor. Ayıca genetik yatkınlık varsa daha hızlı etki edebiliyor” dedi.

Baharat ve kuruyemişlerde zehir saçan madde kansere davetiye çıkarıyor

“Baharatlarda ‘Sudan kırmızısı’ tespit edildi”

Pul biber ve kırmızı toz biberdeki boya tehlikesinden de bahseden Doğan, “Yapılan son araştırmalarda pul biber ve kırmızı toz biberde boya tespit edildi. Ancak hangi boya olduğu açıklanmadı. Sudan kırmızısı denilen bir boya var. Bu boya 90’lı yıllara kadar birçok sektörde kullanıldı. Yasaklı olan bu boya son yıllarda eser miktarda da olsa bazı denetimden kaçan firmaların ürünlerinde görüldü. Bu boya kansere neden oluyor” ifadelerinde bulundu.

“Ürünlerin kokusuna ve rengine dikkat edin”

Kuru yemiş ve baharatlarda aflatoksin ve boya olduğunun nasıl anlaşılacağı ile ilgili de bilgi veren Doğan, “Baharat alırken özellikle de pul biberi koklamak gerekiyor. Üründe küfle ilgili bir problem varsa bu zaten kokusundan anlaşılıyor. Bir de pul biber ve kırmızı toz biberde boya olduğu renginin canlılığı, parlaklığından anlaşılıyor. Renginden kaynaklı albenisi yüksek olan ürünlerin alınmamasını tavsiye ediyorum” diyerek sözlerini sonlandırdı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Adana Eğitim-Bir-Sen Adana Şube Başkanı Sarıgeçili: "Öğretmenlerimize verilen değer her şeye değer" Eğitim-Bir-Sen Adana Şube Başkanı Mustafa Sarıgeçili, “Öğretmenlerimize ve eğitim çalışanlarımıza verilen değer, her şeye değer” dedi. Eğitim-Bir-Sen Adana Şubesi, Öğretmenler Haftası dolayısıyla eğitim çalışanlarının değerini vurgulayan çeşitli etkinlikler gerçekleştirdi. Öğretmenlere duyulan saygının bir ifadesi olarak düzenlenen bu özel çalışmalar öğretmenler ve eğitim çalışanları tarafından da takdirle karşılandı. Sarıgeçili, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, öğretmenlerin ve eğitim çalışanlarının toplumdaki önemine değinerek, “Öğretmenlik, insanlık tarihinin en kadim ve saygın mesleklerinden biridir. Bizler, öğretmenlerimizin fedakârlıkları ve emekleriyle geleceğimizi inşa ettiğini biliyor ve onların hak ettikleri değeri görmeleri için mücadele ediyoruz. Eğitim-Bir-Sen olarak, öğretmenlerimizin yaşadığı sorunları çözmek için her platformda sesimizi yükseltiyor, onların daha iyi şartlarda çalışabilmesi için elimizden geleni yapıyoruz” diye konuştu. Sarıgeçili, “Bu özel günleri kutlamak, bu vesile ile çeşitli programlar, etkinlikler düzenlemek, açıklamalar yapmak elbette önemli ancak biz Eğitim-Bir-Sen olarak öğretmenlerimizin değerini yalnızca bir gün değil, her zaman hatırlamak ve hak ettikleri ortamda çalışmalarını sağlamak için gayret ediyoruz. Sembolik günlerin ötesinde, öğretmenlerimizin gerçek sorunlarına çözüm üretilmesi gerektiğine inanıyor, bunun için mücadele ediyoruz” dedi. Öğretmenler Haftası kapsamında Adana’da farklı sektörlerde faaliyet gösteren firmalarla anlaşmalar yapılarak Eğitim-Bir-Sen üyeleri ve ailelerinin istifade edebileceği yüzde 30’a varan indirimler sağlandığına işaret eden Sarıgeçili, şöyle devam etti: "Öğretmenler Haftası özelinde bu indirim anlaşmalarıyla üyelerimizin aile ekonomilerine bir nebze olsun katkı sağlamak istedik. Adana’nın önemli firmaları ile indirim anlaşmalarımız yıl boyunca da devam edecek. Ayrıca, sendikamıza üye olsun ya da olmasın tüm eğitim çalışanlarımıza kahve ve çikolata içeren özel hediye paketleri dağıttık. ’Tatlı yiyip tatlı konuşalım’ düşüncesiyle hazırladığımız hediye paketleriyle eğitim çalışanlarımıza bir nebze de olsa moral vermek istedik. Aldığımız olumlu geri dönüşler bizi son derece mutlu etti. Burada tüm eğitim çalışanlarımızın bizim için değerli olduğunu vurguladık. Üyelerimiz ise bizim için özeldir. Onlar için de farklı bir hediye hazırlığı içerisindeyiz. Önümüzdeki günlerde bu hediyeyi de üyelerimize takdim edeceğiz.” Sarıgeçili, açıklamasının devamında öğretmenlerin yaşadığı ekonomik ve sosyal sorunlara da değinerek, "Öğretmenlerimizin düşük maaş, ek ders ücretleri, atama, mülakat gibi konularda yaşadığı sorunların bir an önce çözülmesi, uzman ve başöğretmenlik ile ilgili daha önce verilen sözlerin tutulması ve eğitimcilere yönelik şiddet olaylarının da son bulması gerekiyor. Eğitimde kalitenin artması, öğretmenlerimizin hak ettikleri değeri görmesiyle mümkün olacaktır. Ancak bu şekilde Öğretmenler Günü’nü kutlamanın bir anlamı olur. Eğitim-Bir-Sen olarak bu sorunların çözümü için çalışmalarımızı kararlılıkla sürdüreceğiz” şeklinde konuştu. Eğitim camiasına yönelik desteklerini artırarak sürdüreceklerini belirten Eğitim-Bir-Sen Adana Şubesi yöneticileri Öğretmenler Haftası özelinde gerçekleştirdikleri çalışmalarla eğitim çalışanlarına “Bizim için değerlisiniz” mesajını güçlü bir şekilde iletti. Eğitim çalışanları Eğitim-Bir-Sen Adana Şubesi’nin hiçbir öğretmeni ve eğitim çalışanını ayırt etmeden, kendilerine değer verdiğini gösterdiğini vurgulayarak sendika yöneticilerine teşekkür etti.
Bitlis Bitlis’te 24 Kasım Öğretmenler Günü kutlamaları Bitlis’te 24 Kasım Öğretmenler Günü düzenlenen çeşitli etkinliklerle kutlandı. Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından hazırlanan program Atatürk anıtına çelenk sunulmasının ardından saygı duruşu ve İstiklal Marşı okunması ile başladı. Programda konuşan Bitlis Valisi Ahmet Karakaya, günün anlam ve önemini belirten konuşmasında, eğitimli bir geleceğin yetişmesine sadece ülke insanımızın değil, dünya mazlum ülkelerinin de ihtiyacı olduğunu belirterek şunları söyledi: “Öncelikle sözlerimiz öğretmenleri gününüzü kutlayarak başlamak istiyorum. Bizler, oku diye başlayan bir kitaba inanıyoruz. Bir harf öğretene kırk yıl köle olmayı öğreten bir medeniyete sahibiz. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ise iki tür sıfat taşır. Birincisi Başkomutandır, ikincisi ise Başöğretmendir. Yani savaş döneminde Başkomutan, barış zamanında da Başöğretmen olarak anılmayı tercih etmiştir. Bizim bütün geleneğimiz eğitime değer verme üzerine kurulmuştur. Bu dünyanın her tarafında hep böyledir. İşte insan yetiştiren öğretmenlerimiz toplumun gerçek anlamda mimarlarıdır. İnsan yetiştirmek çok önemlidir. İnsan yetiştirmenin temelinde 3 ana ayak vardır. Birincisi çocuklarımızın bilimsel ve akademik anlamda en yüksek gelişmeyi sağlamaktır. Bunun her daim peşinde olmak zorundayız. Diğeri çocuklarımız özgüvenlerini sanatla kültürle barışık şekilde kazanmalıdırlar. Üçüncüsü de milli ve manevi değerlerine bağlı gençler yetiştirmektir. Bu milletin daha güçlü olmasına, ayağa kalkmasına, sadece ülke insanlarının değil, mazlum dünya ülkelerinin de ihtiyacı vardır. Bu uğurda geleceğimizi yetiştiren öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler gününüzü kutluyorum.” Programda konuşan İl Milli Eğitim Müdürü Bilal Gür ise, her hali saygınlık uyandıran, gayretlerine âşık, heyecanı ve azmiyle çocuklarımıza ışık saçan, ahlak ve adalet üstüne inşa ettikleri ilim nefesleriyle, irfan pınarlarımız olan öğretmenlerimizin günü olduğunu ifade ederek, “Bizler, öyle bir medeniyet ve kültürün mirasçılarıyız ki bilginler, erenler, arifler, ilim, irfan ve sanat sahibi büyük zatlar; her mevkiden, her makamdan bir adım önde olmuş ve bir adım önde tutulmuşlardır. Onlar, yaşadıkları devrin liderlerine yön vermiş, bilgi ve hikmetleriyle, yaşadıkları asrın göz bebeği hâline gelmişlerdir. Onlar, yaşadıkları çağı ve sonraki yüzyılları aydınlatmak için gök kubbemizde, her daim asılı duran bilgi huzmeleri olarak tarihe mal olmuşlardır. Her zaferin ardında bir dua, her galibiyetin gerisinde bir bilgi ve her fethin ruhunda, elleri öpülesi devrin öğretmenleri yer almıştır” dedi. Konuşmaların ardından Öğretmen ve öğrenciler tarafından şiirler okundu. Oratoryo gösterisi ve sinevizyon gösteriminin ardından Program 24 Kasım Öğretmenler günü dolayısıyla düzenlenen çeşitli yarışmalarda dereceye girenlere ödül verilmesi ile devam etti. Ayrıca emekli öğretmenler ve en kıdemli öğretmen ile en yeni öğretmene çiçek verilen program çekilen toplu fotoğrafın ardından sona erdi. Kültür Merkezindeki programa Bitlis Valisi Ahmet Karakaya, İl Milli Eğitim Müdürü Bilal Gür, Bitlis Eren Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necmettin Elmastaş, Jandarma Komutanı Tuğgeneral Zafer Tombul, Belediye Başkanı Nesrullah Tanğlay, İl Emniyet Müdürü Ortaç Şekeroğlu, Kurum amirleri, Siyasi parti temsilcileri, öğretmen ve öğrenciler katıldı.
Ankara Ankara Büyükşehir Belediyesinden kadınlara yönelik kil atölyesi Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB) Kadın ve Aile Hizmetleri Daire Başkanlığı Kadın Danışma Merkezi ile Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi iş birliğiyle, “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” kapsamında Hasanoğlan Kadınlar Lokali üyelerine “Kil ile Sanat Terapisi Atölyesi” düzenlendi. Ankara Büyükşehir Belediyesi “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” kapsamında çeşitli etkinlikler düzenliyor. Kadın ve Aile Hizmetleri Daire Başkanlığı Kadın Danışma Merkezi ile Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi iş birliğiyle Hasanoğlan Kadınlar Lokali üyelerine yönelik “Kil ile Sanat Terapisi Atölyesi” düzenlendi. Ankara Büyükşehir Belediyesi kadınları desteklemeye devam ediyor Atölye boyunca katılımcılar, kilin doğası, şekillendirme teknikleri ve oluşturucu süreç hakkında bilgi edindiler. Psikologlar eşliğinde, kendi eserlerini tasarlayan kadınlar hem keyifli vakit geçirdi hem de sanatsal üretimin bir parçası olmanın mutluluğunu yaşadı. Kadın ve Aile Hizmetleri Dairesi Kadın ve Aile Şube Müdürü Özlem Süreyya Karaman, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nü çok önemsediklerini ve bugüne özel birçok faaliyette bulunduklarını söyleyerek, “Bugün Hasanoğlan Kadınlar Lokali üyelerimiz için özel bir etkinlik düzenledik. Daha önce hiç müzeye gitmemiş, herhangi bir kültürel etkinliğe katılmamış üyelerimizi tercih ettik. Ankara’nın çeşitli yerlerinde özellikle kırsal kesimde yaşayan kadınlarımız için etkinlikler ve faaliyetler gerçekleştirdik. Ankara Büyükşehir Belediyesi olarak kadınların psikolojik, sosyal gelişimine katkıda bulunmaya devam ediyoruz. Bu yüzden kadın lokali üyelerimizi çeşitli dönemlerde bu tür faaliyetlerden yararlandırıyoruz” dedi. Amaç kadınlara yeni beceriler kazandırmak Sosyal sorumluluk anlayışı çerçevesinde bu tür faaliyetlerle kırsal bölgelerde yaşayan kadınlara yeni beceriler kazandırmayı hedeflediklerini belirten Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi Eğitim Sorumlusu Ayça Özen ise, “Kırsaldaki kadınların kültürel olarak desteklenmesi amacıyla güzel bir proje yürütüyoruz. Kadın Danışma Merkezinden gelen psikologlar eşliğinde sanat terapisi ve kil çalışması gerçekleştirdik. Kırsal kesimden müzelere erişimi olmayan kadınlar için de müze gezisi düzenledik” diye konuştu. Kil atölyesi duygusal terapi yöntemi Sanat terapisinin bireylere duygusal, fiziksel, biyolojik, ruhsal olarak destek olan bir terapi imkanı sunduğunu vurgulayan Ankara Büyükşehir Belediyesi Kadın Danışma Merkezi Psikolog Ceylan Tekin Köse de şu bilgileri verdi: “Kil atölyesi ile birlikte insanlar, kile dokunarak şekil vererek, oluşturuculuğunu ön plana çıkararak çocukluğumuzda oynadığımız o çamur dokusunu tekrardan hatırlayarak duygusal olarak kendilerini daha iyi hissediyor ve duygularını dışa vurmaları için bir araç olarak kullanıyor. Katılımcılar ile kendilerinin güçlü kaynakları neler, içsel kaynakları neler? Biraz bunu konuştuk. Rengi olsaydı, şekli olsaydı neye benzerdi, bir kokusu olur muydu? Biraz bunu imajine etmek istiyoruz daha sonra kil ile birlikte o güçlü yanlarını ortaya koyabilecek bir eser çıkarıyorlar ortaya ve o eseri evlerine götürüyorlar.”