ASAYİŞ - 10 Ekim 2019 Perşembe 16:57

21 ayrı noktaya havan düştü: 2 şehit, 46 yaralı

A
A
A
21 ayrı noktaya havan düştü: 2 şehit, 46 yaralı

Fırat'ın doğusuna yönelik düzenlenen Barış Pınarı Harekatı'nın başlamasının ardından Suriye'nin Tel Abyad kentine sınır olan Şanlıurfa'nın Akçakale ilçesinde 21 ayrı noktaya havan mermisi düştü. Olaylarda 1 Suriyeli bebek ile 1 memur şehit düştü, 46 kişi de yaralandı.

Barış Pınarı Harekatı kapsamında Türk Silahlı Kuvvetleri ve Suriye Milli Ordusu'nun Rasulayn ve Tel Abyad arasındaki operasyonları sürerken, obüs ve topçu birlikleri ile terör yuvaları teker teker imha ediliyor. Bölgeden çekilmeye başlayan terör örgütü üyeleri ise attığı havan mermileri ile Şanlıurfa'nın Ceylanpınar ve Akçakale ilçelerindeki sivilleri hedef alıyor. Tel Abyad sınırındaki Akçakale ilçesinde 2 gündür toplam 21 ayrı noktaya havan topu düştü. Havan toplarının tamamı ilçe merkezindeki evlere isabet etti. YPG/PKK terör örgütünün roketli saldırılarında 1 Suriyeli bebek ile 1 memur hayatını kaybetti, 46 kişi yaralandı.

Saldırılarda İHA Muhabiri Şinasi İnan da yaralandı.

Bekir Basmacı - Mehmet Dikeç - Şinasi İnan
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Denizli Çağın vebası obezite tedavi edilebiliyor Son dönemlerde hazır ve hızlı yiyeceklerin tüketiminin artmasıyla yaygınlaşan obezite hastalığına karşı uzmanlar tedavi yöntemlerini açıkladı. Obezite ile mücadelede mide botoksu, mide balonu ve tüp mide yöntemlerinin kullanıldığını açıklayan Özel Denizli Cerrahi Hastanesi Obezite ve Metabolik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Özgür Kaya, "Hasta ‘Ben ameliyat oldum, her şeyi yerim. Hareketsiz bir yaşam sürerim’ derse bu iş olmaz. Bu tür ameliyatlarda da kilo alma ve verememe gibi durumlar olabilir" dedi. Çağın vebası olarak da bilinen ve son dönemlerde giderek artan obezite hastalığına karşı Özel Denizli Cerrahi Hastanesi Obezite ve Metabolik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Özgür Kaya, önemli açıklamalarda bulundu. Öncellikli olarak obezitenin tedavi yöntemlerinden bahseden Op. Dr. Kaya, yalnızca tedavinin obeziteye karşı etkili bir yöntem olmadığını vurguladı. Obezite tedavi yöntemlerini anlatan Op. Dr. Kaya, "Obezite, vücut kitle endeksi 30’un üzerinde olduğunda başlar. Vücut kitle endeksi 30’un üzerinde olan hastalara öncelikli olarak endoskopik yöntemleri öneriyoruz. Endoskopik yöntemler, endoskopik mide balonu ya da endoskopik mide botoks uygulamasıdır. Endoskopik mide balonu uygulamasında önce hastayı uyutuyoruz sonra endoskopla mideyi bakıyoruz hastanın midesi balon yerleştirmeye uygunsa yaklaşık 500 santimetre küplük bir balon yerleştiriyoruz. Bu balonların çeşitli türleri var. 6 aylık ya da yıllık olmak üzere 2 modeli var. Genelde hastaya 6 aylık olanı öneriyoruz. Kontrolü daha güvenli olduğu için. Endoskopik balon uygulaması hem mide de küçülmeyi sağlıyor, hem mide boşalma süresini uzatıyor, hem de gün içinde genel bir doygunluk hissi veriyor. 6 ayın sonunda tekrar endoskopi yapılarak balon mideden çıkartılıyor" dedi. "Mide botoksu 15 dakikalık bir işlem" Obezite hastalığının bir başka tedavi yöntemi olan mide botoksuna dair bilgiler veren Obezite ve Metabolik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Özgür Kaya, Mide botoksunda da mide kas dokusu içerisine botoks enjeksiyonu uyguluyoruz. İşlem yaklaşış 15 dakika kadar sürüyor. Bu işleminde 6 aylık bir süresi vardır. Mide botoks uygulamasıyla midenin boşalma süresini uzatıyoruz, Ghrelin hormonu denilen iştah hormonu salınımını da bir miktar azaltıyor bu işlem ve böylelikle iştahta bir miktar azalma oluyor. 6 sonunda gerek görülürse işlem tekrar yapılıyor. Gereken kilo verilemediyse tekrar botoks uygulaması yapılabiliyor. Mide balonun en büyük handikabı, balon takıldıktan sonra 5 günlük bir süre içerisinde spazm ve kramp gibi şikayetler olabiliyor. Midesi hassa olan hastalara mide balonu uygulaması önermiyoruz. Bu kramp ve spazm olan sürelerini genelde ilaç desteklemesi yapıyoruz. Mide balona alışırsa uygulamaya devam ediyoruz ve 6 ay sonra çıkartıyoruz. Bazı hastalar bu balonu tolere edemiyor. Bu durumlarda bolunu erken çıkarmak gerekebiliyor. Mide balonu uygulaması yapıldığında hastanın kesinlikle alkol kullanmaması gerekiyor ve hastanın 6 ay boyunca düzenli olarak mide koruyucu ilaç kullanması gerekiyor" şeklinde konuştu. "Tüp mide ameliyatı uygulaması daha kolay ve daha geniş kitleye uygulana bilen bir ameliyattır" Obezite hastalığının en yaygın tedavi yöntemi olarak bilinen tüp mide ameliyatına ilişkinde bilgiler veren Op. Dr. Özgür Kaya, "Sağlık Bakanlığının SUT kodunun da olduğu ve kabul ettiği tedavi yöntemlerinin arasında gelen ve dünyada en çok uygulanan yöntem olan tüp mide ameliyatıdır. Bir diğer yöntem ise gastrektomi mini bypass yöntemidir. Bu iki ameliyatında kendine özgü avantajları vardır. Tüp mide ameliyatı uygulaması daha kolay ve daha geniş kitleye uygulana bilen bir ameliyattır. Vücut kitle endeksi 35’in üzerinde olan vatandaşlara ve diyabet gibi kronik rahatsızlığı olan hastalara uygulanır. Vücut kitle endeksi 40’ın üzerinde olan hastalarda ise ek hastalı aranmaksızın uygulanan bir yöntemdir. Gastrektomi mini bypass ise ileri yaşlı ve yüksek kilolu ve bunun yanında diyabet gibi kronik rahatsızlığı olan hastalara öneriyoruz" ifadelerini kullandı. "Bu tür ameliyatlarda da kilo alma ve verememe gibi durumlar olabilir" Her cerrahi operasyonda olduğu gibi obezite cerrahisinde de belirli riskler olduğunu belirten Op. Dr. Özgür Kaya, her cerrahi operasyonun kendisine has komplikasyonlarının bulunduğunu, bunların yaşanmaması için hastanın iyi değerlendirilerek ameliyata sonrası takiplerinin de iyi yapılması gerektiğini vurguladı. Obezite ameliyatlarından sonraki sürecinde önemine değinen Op. Dr. Özgür Kaya, "Obozite ameliyatlarında önce hastaya bir şans veriyoruz. Verdiğimiz şans kilo kaybının yaşanması ve hastanın efor kapasitesinin arttırılmasıdır. Bunların olabilmesi için hastanın takiplerine düzenli gelmesi gerekiyor, verilen diyet düzenlemesine düzenli uyması gerekiyor ve en önemlisi ise hareketli bir yaşama adım atması gerekiyor. Hasta ben ameliyat oldum artık her şeyi yerim ve hareketsiz bir yaşam sürerim derse bu iş olmaz. Bu tür ameliyatlarda da kilo alma ve verememe gibi durumlar olabilir. Bunun için doktor tavsiyelerinin düzenli uyulması ve doktor kontrollerinin düzenli yapılması gerekiyor" dedi.
İzmir Dumanında bile binlerce kimyasal var Sigara kullanımı, dünya genelinde önlenebilir hastalık ve ölümlerin en büyük nedenlerinden biri olmaya devam ediyor. Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) göre, her yıl yaklaşık 8 milyon kişi tütün kullanımına bağlı hastalıklardan hayatını kaybediyor. Üstelik bu ölümlerin 1.3 milyonu sigara içmeyen ancak pasif içici olarak sigara dumanına maruz kalan bireylerden oluşuyor. Medicana Sağlık Grubu Göğüs Hastalıkları Bölümü’nden Uzm. Dr. Merda Erdemir Işık, sigaranın akciğer sağlığı üzerindeki yıkıcı etkilerine dikkat çekerek uyarılarda bulunarak, "Sigarada 7 binden fazla kimyasal bulunuyor. Bunlardan 70’i kanserojen madde. Sigara içen biri, her gün defalarca bu zararlı maddeleri solumuş oluyor. Öte yandan pasif içiciler de bu durumdan etkileniyor" dedi. Bağımlılıklar arasında en yaygın ve en güçlülerinden biri olan sigara bağımlılığı, hem fiziksel hem de psikolojik etkileri nedeniyle bırakılması en zor bağımlılıklardan biri olarak kabul ediliyor. Sigaranın, bağımlılığın yanı sıra diğer zararlı alışkanlıkların da önünü açarak, tütünle başlayan sürecin alkol ve diğer bağımlılık yapıcı maddelere yönelimi artırabileceğine dikkat çeken Medicana International İzmir Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Merda Erdemir Işık, "Bağımlılıklarla mücadelede en önemli adım farkındalık oluşturmaktır. Sigara içen herkesin bağımlılıktan kurtulmak için bir adım atması, hem kendi sağlığı hem de toplum sağlığı için büyük bir kazanım olacaktır. Sigaranın içerdiği nikotin, beynin ödül mekanizmasını etkileyerek bağımlılığı pekiştirir. Nikotin bağımlılığı, madde bağımlılığı sınıfına girer ve uyuşturucu madde bağımlılıkları kadar ciddi bir bağımlılık türü olarak değerlendirilir" dedi. Hastalık riskini artırıyor Sigara dumanının 7 binden fazla kimyasal madde içerdiğini ve bunlardan en az 70’inin kanserojen olduğunu belirten Uzm. Dr. Merda Erdemir Işık, sigaranın akciğerlere verdiği zararları şöyle açıkladı: "Sigara, kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) gelişimine neden olarak hava yollarında ve akciğer dokusunda geri dönüşü olmayan hasarlara yol açar. Bu hastalık nefes darlığı, kronik öksürük ve balgam üretimi ile kendini gösterebilir. Sigara içenlerde bu hastalığa yakalanma riski, içmeyenlere göre yaklaşık 15-30 kat daha fazladır. Ayrıca sigara, solunum yollarındaki savunma mekanizmalarını zayıflatarak zatürre ve bronşit gibi enfeksiyonlara yakalanma riskini artırır. Akciğer kapasitesini zamanla azaltarak oksijen alımını zorlaştırır ve kronik solunum yetmezliğine yol açarak günlük aktiviteleri bile zorlaştırır." Bağımlılıktan kurtulmak mümkün Sigaranın hem fiziksel hem de psikolojik bir bağımlılığa yol açtığını vurgulayan Uzm. Dr. Merda Erdemir Işık, sigarayı bırakmak isteyenler için şu önerilerde bulundu: "Sigara bağımlılığı bir hastalıktır. Ancak doğru destek ve tedavi yöntemleriyle sigarayı bırakmak mümkündür. Nikotin replasman tedavileri (NRT) kapsamında nikotin sakızı, bantları ve pastilleri, nikotin ihtiyacını azaltarak sigarayı bırakma sürecini kolaylaştırabilir. Davranışsal terapilerle profesyonel destek almak, sigarayı bırakma sürecinde motivasyonu artırabilir. Hekimlerin önereceği bazı ilaçlar da bağımlılık belirtilerini azaltmada etkili olabilir. Sigarayı bırakmak için asla geç değildir. Her yaşta sigarayı bırakmak sağlık açısından fayda sağlayabilmektedir. Akciğerler kendini yenileyebilir ve sağlıklı bir yaşam sürdürmek mümkün hale gelebilir. Sağlıklı bir nefes için sigaraya dur demek, atılacak en önemli adımlardan biridir."
İstanbul "Gayrimenkulde satışlar ve krediler zirvede" Emlak Uzmanı Mustafa Hakan Özelmacıklı, "Türkiye genelinde tüm gayrimenkul türlerinde bu yılın ilk çeyreğinde satışlar rekor kırarak 694 bin 628’e ulaştı. Aynı dönemde konut kredileri hacmi ise 545 milyar seviyesine yaklaştı" dedi. Türkiye genelinde tüm gayrimenkul türlerinde bu yılın ilk çeyreğinde satışlar 694 bin 628’e ulaştı. Aynı dönemde konut kredileri hacmi ise 545 milyar seviyesine yaklaştı. Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Altın Emlak Global Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Hakan Özelmacıklı "2024 yılında ilk çeyrekte tüm gayrimenkul satışlarında 641 bin, 2023 yılında ise aynı dönemde en fazla 683 bin seviyelerine ulaşılmıştı. 2025 yılında ise tüm gayrimenkul türlerinde satışlar 694 bin seviyesine ulaşarak tüm zamanların ilk çeyrek rekorunu kırdı. Satışlara aylık bazda baktığımızda Ocak ayında 238 bin 938, Şubat ayında 232 bin 756, Mart ayında da 222 bin 934 oldu. Ramazan etkisine rağmen satışların Mart ayında bu seviyeyi yakalaması satışlardaki ivmeyi artırdı. Konut kredi hacmi de 3 Ocak’ta 513 milyar 527 milyon seviyelerinde iken, yaklaşık 30 milyarlık bir artışla, 21 Mart itibarı ile 543 milyar 757 milyon seviyelerine çıkarak yeni bir rekor kırdı. Aynı dönemde taşıt kredi hacmi 8 milyar 332 milyon seviyesinde azalırken, satışlar da ilk 3 aylık dönemde geçen yıla göre yüzde 6,5 seviyesinde azaldı" dedi. "EİDS satılık işyerlerinde başlıyor" 1 Ocak 2025 tarihi itibarıyla kiralık taşınmazlar için uygulamaya başlayan Elektronik İlan Doğrulama Sistemi’nin (EİDS) satılık işyeri ilanları için de bugün itibarı ile uygulamaya alınacağını ifade eden Özelmacıklı "Satılık iş yeri ilanları için bugün itibarı ile EİDS zorunluluğu başladı. Satılık konut ve arsa ilanlarında ise ikinci bir talimata kadar EİDS sorgulama sonucu olumsuz olsa bile doğrulama olmaksızın ilan verilebilecek. Emlak işletmeleri olarak belirlenen taşınmazların ilanlarını internet portallarında ilan olarak yayımlamak için EİDS iznine ihtiyaç duyuyoruz. Bu izin gerçek ve tüzel kişiler olarak iki ayrı şekilde veriliyor. Gerçek kişiler e-Devlet sistemindeki Ticaret Bakanlığı EİDS menüsünden, maliki oldukları taşınmazların satış ve kiralanmasına ilişkin elektronik ortamda ilan verilmesi konusunda bir emlak işletmesine izin verebiliyorlar. Tüzel kişilere ait taşınmazlar için de yine EİDS Tüzel kişi menüsü üzerinden bu yetki emlak işletmelerine verilebiliyor. Şirketlerde de şirketi temsilen yetkili kişiler tarafından bu yetkilendirme yapılabiliyor" dedi. "TOKİ gayrimenkul arzına destek veriyor" Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) tarafından 44 ilde 552 arsanın açık artırmayla satılacak olmasını da değerlendiren Özelmacıklı, "Yeni arsa arzı gayrimenkul üretimi açısından önemli. TOKİ tarafından arz edilecek olan arsalar konut, ticaret, turizm, tarım, hayvancılık, sağlık, eğitim, sanayi, plansız arsalar, sosyal kültürel tesis alanları ile akaryakıt istasyon alanları niteliğinde. Arsalar yüzde 25 peşinat 48 ay vade veya yüzde 40 peşinat 36 ay vade ile satılacak. Ayrıca peşin alımlarında yüzde 15 indirim uygulanacak. Açık artırmalar 16-17 Nisan 2025 tarihlerinde yapılacak" dedi.
İzmir Ege Üniversitesinde, ısı, alev ve mekanik risklere karşı koruyucu eldivenler geliştirildi Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Tekstil Mühendisliği Bölümü sektörle güçlü iş birlikleri kurarak literatüre değer katmaya devam ediyor. İş kazaları, işçinin sağlığı ve yaşamı ile işletmenin üretim sürecini doğrudan etkilediği gibi, sonuçları bakımından toplumu da yakından ilgilendiriyor. Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Tekstil Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Mustafa Ertekin’in yürütücüsü olduğu TÜBİTAK tarafından da desteklenen proje kapsamında; ısı, alev ve mekanik risklere karşı koruyucu eldiven geliştirildi. Proje ekibini makamında ağırlayan Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak, "Ege Üniversitesi olarak, bilim ve teknoloji alanındaki yenilikçi çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Proje yürütücümüz Doç. Dr. Mustafa Ertekin’in öncülüğünde yapılan bu çalışmada, iş kazalarının önüne geçmek, iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması amacıyla ‘Isıya, Aleve ve Mekanik Risklere Karşı Dayanıklı Yüksek Performanslı Koruyucu Eldivenlerin Geliştirilmesi’ projesi hazırlandı. Bu projemiz TÜBİTAK tarafından destek almaya hak kazandı. Proje kapsamında ısı, alev ve mekanik risklere karşı koruyucu eldiven geliştirildi. Değerli hocamızı ve ekibini tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum" diye konuştu. "iş güvenliği açısından önemli bir avantaj sağlar" Proje yürütücüsü Doç. Dr. Mustafa Ertekin, "Proje kapsamında, farklı malzemelerin bir arada kullanılmasıyla dayanıklılık ve fonksiyonellik özelliklerini sağlayan ‘Aleve ve Kesmeye Karşı Dayanıklı Eldivenler’ tasarlandı. Eldivenin dokusu, kullanıcıda normal bir tekstil malzemesi hissi uyandırıyor. Bu özellik, kesilmeye karşı yüksek dayanım sağlayan aramid lifleri sayesinde elde edilmiştir. Aramid elyafları, kesilmeye karşı dirençli olmaları ve güç tutuşur (alev geciktirici) özellikleriyle bilinir. Özellikle para-aramid lifleri, yüksek kesme dayanımı gerektiren uygulamalarda yaygın olarak kullanılmaktadır. Geliştirilen eldiven, günlük kullanımda akrilik veya yün eldivenler kadar esnek olup, çalışma sırasında hareket kabiliyetini kısıtlamaz. Aynı zamanda, ani kesilmelere karşı koruma sağlayarak iş güvenliği açısından önemli bir avantaj sunar. Eldivenin uzun ömürlü olabilmesi için kullanılmadığı zaman doğrudan güneş ışığına maruz bırakılmaması önerilir. Bu çalışmada, yüzde 100 para-aramid ve meta-aramid ipliklerin yanı sıra özlü iplik yapısına sahip ipliklerle de eldivenler üretilmiştir. Örneğin, cam elyaf, doğrudan tene temas ettiğinde cilt irritasyonuna neden olabilir. Ancak, bu çalışmada filament olarak özden beslenen özlü iplik kullanılarak cilt tahrişi riski ortadan kaldırılmış ve aynı zamanda örme işlemi sırasında cam elyafının kırılma riski azaltılmıştır. Bunun yanı sıra, kesme dayanımı yüksek olan Dyneema, Technora ve Cordura PA gibi yüksek mukavemetli filamentler de bu çalışmada kullanılmıştır. Normalde petrol bazlı ve yanıcı özellik gösteren bu filamentler, manto kısmında kullanılan aramid lifleri ile belirli oranlarda kombine edilerek EN 388 ve EN 15025 standartlarına uygun, aleve ve mekanik risklere karşı dayanıklı eldivenler üretilmiştir" dedi. Doç. Dr. Ertekin, "İş kazaları, yalnızca çalışanları değil, işverenleri, ülke ekonomisini ve toplumu da ciddi sosyal ve ekonomik maliyetlerle karşı karşıya bırakmaktadır. Kesilmeye bağlı iş kazaları, toplam iş kazaları içinde önemli bir paya sahiptir. İş sağlığı ve güvenliğini sağlamak amacıyla alınan önlemler kapsamında, kişisel koruyucu donanımların (KKD) kullanımına özel önem verilmesi gerekmektedir." diye konuştu.