EKONOMİ - 21 Eylül 2024 Cumartesi 08:52

Kelkit’in coğrafi işaretli şeker fasulyesinin hasadı sürüyor

A
A
A
Kelkit’in coğrafi işaretli şeker fasulyesinin hasadı sürüyor

Gümüşhane’nin Kelkit ilçesi ve civarında yetişen coğrafi işaretli şeker fasulyesinin hasadı sürerken, hasat edilen ürünler eleme tesisinde paketlenerek satışa ve tüketime hazır hale getiriliyor.


Kelkit ilçesinde Kelkit Kuru Fasulye Üreticileri Birliği tarafından yapılan çalışmalar neticesinde 2020 yılında coğrafi işaret alan Kelkit şeker fasulyesinin hasadı devam ediyor. Uzun bir yolculuğun ardından hasat edilmeye hazır hale gelen ve Kelkit ilçesinde üreticiler için önemli bir gelir kaynağı olan şeker fasulyesi tadı ve kalitesiyle yoğun olarak tercih ediliyor.


2024 yılı itibariyle 6 bin dönümlük arazide Kelkit şeker fasulyesi ekimi yapıldığını aktaran Kelkit Kuru Fasulye Üreticileri Birliği Başkanı Gökhan Durmuş dolu yağışları nedeniyle rekoltede azalmalar olmasına karşın, verimden memnun olduklarını dile getirdi. Hasadın ardından kurumaya bırakılan ürünler Kelkit Kuru Fasulye Üreticileri Birliğine ait tesislerde gerçekleştirilen eleme ve ayıklama işlemlerinin ardın paketlenerek hem satışa hem de tüketime hazır hale getiriliyor.



“Üreticiden alıp tesisimizde kullanıma hazır hale getiriyoruz”


Kelkit şeker fasulyesinin birliğe ait tesiste kullanıma hazır hale getirilerek Türkiye’nin her bir bölgesine gönderilebildiğinin altını çizen Kelkit Kuru Fasulye Üreticileri Birliği Başkanı Gökhan Durmuş, “Bu yıl 2024 itibariyle 6 bin dönüm coğrafi işaretli Kelkit şeker fasulyesi ekildi. Çıkışlarımız güzel oldu. Rekoltemizi çok yüksek bekliyorduk. Bin 500 ton civarlarında bekliyorduk. Fakat Kelkit bölgesinde mevsimsel aksaklıklar yaşadık. Dolu hadiseleri yaşadık. Bu da fasulyelerde rekolte düşüklüğüne sebep oldu. Bir diğer yandan da bazı bölge bölge bazı yerlerde hastalıklar göründü. Bunlar da rekolteyi düşürmeye başladı. Bu da bizim için biraz daha rekolte aşağı düştü. Yine beklentimiz bir 700-800 tonlarda bir ürün bekliyoruz. İnşallah çiftçinin bu yıl yüzü gülecek. İyiden iyiye pazarımızda yapmış bulunuyoruz. Kelkit şeker fasulyesinin. Buradan Kelkit bölgesinde ürettiğimiz Kelkit şeker fasulyesini hasat ediyoruz şu an. Buradan çıkan ürünleri bir hafta kuruttuktan sonra bu ürünü patoz vasıtasıyla çıkarıyoruz. Çıkan ürünleri buradan çiftçi ne yapıyor? Çıkarıp bizim Kelkit ilçesi kuru fasulye üretici birliğine ait tesisimiz bulunuyor. Burada da gerek nohutta gerek fasulye olarak da bakliyat olarak ayıklayıp temizleyip sınıflandırıp paketleyip ve çiftçiye veriyoruz. Üye olan kişilerin de, çiftçilerimizin de fasulyelerini tesisten istifleyerek, paketleyerek Türkiye’nin her bir bölgesine gönderiyoruz. Ulaşım sağlıyoruz, sofralara geliyor. Biz ürünlerimizi organik yetiştiriyoruz, herhangi bir kimyasal kullanmıyoruz. Zaten tüketicilerimiz de bunu söylüyor çok lezzetli, kaliteli, aroması yüksek. Protein değerleri ve çinko değerleri çok yüksek. Buradan direkt tarladan tesise, tesisle sofralarımıza gelecek yakın bir zamanda inşallah” dedi.



“Ürünümüzün kalitesi bilimsel araştırmalarla kanıtlanmıştır”


Kelkit ilçesinde bulunan 40 dönümlük arazisinin tamamına Kelkit şeker fasulyesi ektiğini ifade eden Kelkit şeker fasulyesi üreticisi İsmail Değirmenci, “Bu sene yaklaşık 40 dönümlük bir alana kuru fasulye ektik. Gördüğünüz gibi Eylül ayında da hasatımıza başladık. Çok şükür bu sene güzel geçti. Sadece bir hastalıklarla biraz da dolu olayı bizi biraz rekoltenin düşmesine neden oldu. Ama şimdi ürünümüz gayet güzel. Buradan ürünümüzü hasat ettikten sonra yaklaşık bir hafta bir kuruma süresi oluyor. Bu kuruma süresinin sonunda da patoz işlemini yapıyoruz. Patozdan sonra da Kelkit Kuru Fasulye Üreticiler Birliğimizin bir deposu var. Eleme tesisi var. Burada direkt götürüyoruz ürünümüzü oraya. Orada tertemiz bir şekilde geri alıyoruz. Paketlenebilir de aynı şekilde. Birliğimiz de fasulyemizi alıyor. Ürünümüzün kalitesi yapılmış olan bilimsel araştırmalarca zaten kanıtlanmış. Ne kadar iddialı olduğumuzu şeker fasulyemizi yiyen anlar” diye konuştu.



Kelkit’in coğrafi işaretli şeker fasulyesinin hasadı sürüyor

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir Selçuk Kent Belleği’nin gündeminde deprem söyleşisi Selçuk Kent Belleği’nde düzenlenen Ayasuluk Söyleşileri’nin ikinci gününde “Selçuk ve Çevresinin Deprem Tehlikesi ve Alınması Gereken Önlemler” başlıklı söyleşisiyle Prof. Dr. Hasan Sözbilir konuk oldu. Söyleşide Prof. Dr. Hasan Sözbilir katılımcılara, Türkiye’nin deprem tehlike kaynakları, deprem zararlarının ana nedenleri ve alınması gereken tedbirler, Selçuk ve çevresinde deprem tehlikesini oluşturan kaynaklar ve bu kaynakların gelecekteki deprem potansiyeli ile Antik Kenti’nde bulunan deprem izleri üzerine yapılan araştırmalar ve İzmir İl Afet Risk Azaltma Planı hakkında bilgiler verdi. Prof. Dr. Hasan Sözbilir, Selçuk Kent Belleği’nde düzenlenen Ayasuluk Söyleşileri’nin ikinci gününde “Selçuk ve Çevresinin Deprem Tehlikesi ve Alınması Gereken Önlemler” başlıklı söyleşisinde önemli açıklamalarda bulundu. 6 Şubat depreminden sonra deprem gerçeğini anlamaya ve önlem almaya yönelik çalışmaların arttığına değinen Prof. Dr. Hasan Sözbilir, “Özellikle 6 Şubat depreminden sonra Türkiye ölçeğindeki depremlerle ilgili durumlar daha ön plana çıktı. Depremi anlamaya ve önlem almaya yönelik çok fazla çalışma başlatıldı. Bu çalışmalar kapsamında Selçuk özelinde ve İzmir özelinde ‘hangi noktada olduğumuz ve nasıl bir deprem riskine sahip olduğumuz, bundan sonra neler yapmalıyız’ konularında çalışmalarımızı daha da arttırdık. Biz her depremden sonra bazı dersler çıkartıyoruz. ‘Neden bu kadar zarar gördük, neden bu kadar insan can verdi’ araştırmaları yaptıkça, geldiğimiz noktada şu anki teknolojiyle deprem olmadan önce yerin nasıl sarsılacağını ölçebiliyoruz. Ölçtüğümüz veriye göre statik projeyi çizip bina yaparsak deprem kaynaklı can kaybı yaşanmıyor. Bu elbette ki inşaatlar yapılırken kusursuz bir bina ve işçilikle, kullanılan malzemeler ile de mümkün. Aynı zamanda yangın ile ilgili günümüzde erken uyarı sistemleri geliştirildi. Binalarımızda bu sistem varsa deprem olduğunda sensör binadaki elektriği kestiği için deprem sonrasında yangın çıkmasını engelliyor. Bu da bize depremden sonra gelişen diğer felaketlerle ilgili önlem alma şansı tanıyor” dedi. "Tarihimizin en büyük kara depremi" 6 Şubat 2023’te 10 ilde yıkıma ve binlerce can kaybına sebep olan depremin tarihimizin en büyük kara depremi olduğuna değinen Prof. Dr. Hasan Sözbilir, “6 Şubat depremi günümüze kadar olan en büyük kara depremi olarak değerlendiriliyor. Dünyada çok ender görülecek şekilde 9 saat arayla iki şiddetli deprem oldu. Çok fazla fayın birleşip kırılmasıyla oluşan bir depremin ardından 9 saat sonra fayların tekrar enerji üreterek şiddetli bir depremin daha olmasına sebep oluyor. Deprem mekanizması anlamında ender gözlenebilir bir durum ve bu Türkiye’de gerçekleşmiş oldu” dedi. "Selçuk tehlikesi yüksek bir bölgede" Türkiye Deprem Haritası ve Selçuk’ta geçmişte olan depremleri inceleyerek neticeler yapan Prof. Dr. Hasan Sözbilir, “Türkiye Deprem Tehlike Haritasına bakarsak Selçuk Bölgesi deprem tehlikesi yüksek olan bir bölge. 6 Şubat depreminden sonra bu harita tekrar güncellendi. Selçuk bölgesi ve İzmir bölgesi kapsamında baktığımızda her tarafımızda denizler var. Denizlerimiz de de yüksek ölçekli fay hatları var. Jeoloji Biliminde ‘Gelecekte yıkıcı bir deprem olacak mı?’ sorusuna cevap vermek için geçmişte olan depremlere bakarız. Geçmişte yıkıcı bir deprem olduysa gelecekte de olacaktır. Selçuk Fayı ilgili de çalışmalarımız oldu bazı sonuçların gelmesini bekliyoruz. ’Son depremi ne zaman yapmış, fay kaç yılda bir kırılmış?’ gibi bilgileri yakın bir zamanlar sizlerle de paylaşacağız” dedi. "Çok Disiplinli Bilimsel Araştırma Projesi’ne başladık" Antik Kentlerde de deprem ile ilgili çalışmalar yapmak için farklı alanlarda çalışan bilim insanlarıyla bir araya geldiklerini ve Çok Disiplinli Bilimsel Araştırma Projesi’ne başladıklarını aktaran Prof. Dr. Hasan Sözbilir, “Biz Çok Disiplinli Bilimsel Araştırma Projesi başlattık. Antik kentlerin çoğunlukla fayların üzerine yerleştiğini görüyoruz. Aslında hayati alanda faydan çok uzakta yaşayamayız çünkü sular, maden kaynakları, dağ ve ova sınırı fay dediğimiz yerde vardır. Bir şekilde faylara yakın yaşamak zorundayız. Burada önemli olan şey nasıl yaşamamız gerektiğini bilip anlamamız. Fayın izin verdiği ölçüde yapılaşma olursa hiçbir canı kaybetmeyiz. Biz bu proje kapsamında deprem zamanında gelişmiş postseismis etkilere bakacağız. Yani bir insanın yapamadığı, doğanın kendisinin yaptığına inandığımız, antik kentlerdeki bazı görsel verilerden yola çıkarak deprem izlerine bakacağız. İncelediğimiz antik ketlerde günümüzün teknolojisinin ışığında yaptığımız çalışmalarla depremin ne zaman olduğunu anlayabileceğiz. Antik kentlerdeki deprem izine ait olduğunu düşündüğümüz her türlü veriyi topluyoruz ve o dönemin depremlerini yaşlandırmaya çalışıyoruz. Bu da bize bu bölgelerin kaç yılda bir deprem gördüğünü gösterecek. Bu çok önemli çünkü deprem olma sıklığını alansal ölçekte anlarsak deprem üretme sıklığını görebiliriz” dedi. "Tüm Türkiye için afet risk azaltma planı var" Tüm Türkiye özelinde il ve ilçe bazında afet kaynaklarını belirlemek ve bu kaynakların tehlike ve risk analizlerini yapmak için plan oluşturulduğunu aktaran Prof. Dr. Hasan Sözbilir, “Özellikle 2021 yılında tüm Türkiye için Afet Risk Azaltma Planları yapıldı. Bu İzmir bazında her ilçe için yapıldı. Belli masalar oluşturulup çalıştaylar yapıldı. Selçuk’un sadece deprem değil doğal afet tehlikesi anlamında hangi riskleri olduğunu, sel riski, heyelan riski gibi konuların hepsi günlerce çalışılarak ortaya kondu ve artık İzmir İl Afet Risk Azaltma Planı var. Burada da Selçuk ile ilgili yapılması gereken birçok eylem planı var. Neyi nasıl yapacağız sorusu artık yok hepsi planlanmış ve yazılmış durumda” dedi.