GÜNDEM - 06 Şubat 2024 Salı 12:56

Depremin 1. yılında o anları anlatırken adeta yeniden yaşadılar

A
A
A
Depremin 1. yılında o anları anlatırken adeta yeniden yaşadılar

Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından geçen bir yıla rağmen hala o anları unutamayan AKUT Giresun ekibi o anları anlattı.


Yaşanan deprem bölgesinde 3’ü çocuk 12 kişiyi enkazdan canlı çıkarmayı başaran Giresun AKUT ekibinin gönüllüleri yaşadıklarının hala taze olduğunu ifade ederek hayatlarına dokundukları insanlarla gönül bağı kurduklarını ifade ettiler.


Kahramanmaraş Pazarcık merkezli 11 ilde etkili olan yüzyılın deprem afetinde arama kurtarma çalışmalarında yer alan Giresun AKUT ekibinin doktoru olarak görev yapan Dr. Ayşegül Okur, ölümle-kalım arasındaki ince çizgide çok zor kararlar vermek zorunda kaldıklarını ifade ederek bugün dahi yaşadıkları o anların etkisinden kurtulamadıklarını söyledi.


İlk anından itibaren deprem bölgesinde bulunduklarını kaydeden Dr. Ayşegül Okur, “Depremin ardından bir yıl geçti ama nasıl geçtiğini anlayamadık, hala enkazdan çıkartıp görüştüğümüz depremzedelerimiz var. Enkazdan çıkardıktan sonra da durumlarını takıp ettiklerimiz var. Biz ekip olarak depremin birinci gününden itibaren Malatya’da, sonraki günlerde ise Adıyaman’da çalıştık. Deprem bölgesindeki yaptığımız çalışmalarda 3’ü çocuk 12 kişiyi kurtardık. Zor bir süreçti çok çaresiz kaldığımız anlar oldu. Geri dönüp baktığımızda hala bizi zorluyor. O çaresizliği hala hissediyoruz. Çok zor kararlar vermek zorunda kaldık. Çıkardığımız bir kazazedeyi ambulans bulamadığımız için kendi aracımızı ambulans haline getirerek en yakın hastaneye götürmek istedik ancak hastanede depremde yıkılmıştı. Kazazedeyi bir hastaneye götürmeliydik ama enkazda kurtarmak zorunda olduklarımız varı. Çıkardığımız depremzedeyi hastaneye yetiştiremezsek de çıkarmamızın bir anlamı kalmayacaktı. Böylesine ölümle-yaşam arasında ince çizgide karar vermek zordu. Sonunda kazazedeyi kurulan bir sahra hastanesinde tedavisini sağladık. Daha sonra da tedavi sürecini takip ettik kurduğumuz gönül bağlarıylaydı görüşmelerimizi sürdürüyoruz” dedi.



"Kurtardıklarımızın mutluluğunu, kurtaramadıklarımızın da üzüntüsünü hala yüreğimizde hissediyoruz"


Deprem bölgesinde çok cana dokunduklarını ifade eden Alim Bekiroğlu, “Deprem bölgesinde yaptığımız çalışmalarda kurtardıklarımızın mutluluğunu, kurtaramadıklarımızın da üzüntüsünü hala yüreğimizde hissediyoruz. Biz bir yerde çalışma yaparken, diğer yerden bir ses geliyor diye bizden yardım istiyorlardı. Birini kurtardık diğerine yetişemedik. Çok kararsız kaldığımız anlar yaşadık çok üzüldük ama her çıkardığımız hayat bizim için yeni bir umuttu. Depremin beşinci günündeydik ve uykusuzluk, yorgunluk halimizden belli olsa da yine de bir can kurtarabilmek için beklerken, iki depremzede çocuk elinde iki dilim tatlıyla yanımıza geldi ve zorla bize o tatlıları yedirmeye çalıştılar. Onları kırmamak için o tatlıları almak zorunda kalmıştık. Bu beni çok duygulandırmıştı” ifadelerini kullandı.


Enkazdan bir kişiyi çıkarmak için 27 saat nasıl çalıştıklarını anlatan Ömer Aksu ise “Deprem bölgesinde hayat kurtarmak için zamanla yarışırken, canlı ihbarı olan bir yere gitmiştik. Adete iğne ile kuyu kazar gibi büyük bir hassasiyetle enkazdan kazazedeyi kurtarmaya çalıştık. Enkazdan kazazedeyi çıkardığımızda su dahi içmeden aradan tam 27 saat geçmişti. Bu süre nasıl ne zaman geçtiğini inan hiç birimiz hatırlayamadık. Nasıl bir ruh haliyle çalıştığımızı anlayamamıştık” diye konuştu.



Zorlu çalışmalar sonucunda her kurtarış tarifsiz bir mutluluk oldu


Enkazdan her kurtardıkları canlı için yaşadıkları duyguları anlatan Erkan Tatar ise “Deprem haberini alır almaz Giresun’dan sabah saatlerinde yola çıktık. Evdeki ailemize bile yolda giderken haber vermek zorunda kaldık. Ailemizi habersiz bir şekilde geride bıraktık ama gideceğimiz yerin daha vahim olduğunu biliyorduk. Deprem bölgesine vardığımızda canla başla çalıştık. Hep anlatırlar ya Seyit Onbaşı 250 kiloluk topu kaldırmış. Buna bazılarımız nasıl olur, abartılmış derler. Hiç te öyle olmadığını gördük. Bazı şeyleri ifade etmek çok zordur ancak yaşamak gerekir. Biz de nasıl olduğunu bilmiyorum ama tam 3 gün boyunca yemek yemeden, uyumadan, dinlenmeden zor şartlar altında çalıştık. Bunu yaşamamış olsaydım imkansız, abartılmış olduğunu düşünürdüm ama bizzat yaşadık. Bir enkaza giriyoruz, çıkıyoruz 7 saat o kadar zaman ne zaman geçti bilemiyorsun. Bana sorsan 10 dakika. O kadar çabuk geçiyor ki anlamak mümkün değil. O sesi aldın, orada bir canlı var işte ona dokunup çıkardığında ise hiçbir kelimeyle ifade edilemeyecek mutluluk duyuyorsun. Sanki ilk defa kendi çocuğun dünyaya geliyor ona ilk defa dokunuyorsun tarifsiz bir mutluluk yaşıyorsun” şeklinde konuştu.



Depremin 1. yılında o anları anlatırken adeta yeniden yaşadılar

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Manisa Manisa’yı filler temizleyecek Manisa Büyükşehir Belediyesi, çevre dostu çözümlerle daha temiz ve sağlıklı yaşam alanları oluşturmaya devam ediyor. Temizlik hizmetlerinde kullanılan araç filosunu güçlendiren Manisa Büyükşehir Belediyesi, çevreye duyduğu sorumluluğu bir adım daha ileri taşıyarak, tamamen yerli ve yüzde 100 elektrikli fil adı verilen 4 vakumlu süpürge alarak araç filosunu güçlendirdi. Manisa Büyükşehir Belediyesi, temizlik hizmetlerinde kullanmak üzere tamamen yerli üretim ve yüzde 100 elektrikli vakumlu süpürgeleri kullanmaya başlıyor. Kaldırım, ana arter ve dar alanlar için tasarlanan vakumlu süpürge ile personel daha az yorulacak, daha fazla bölgenin temizliğini sağlayacak. Elektrikli olması, sürdürülebilir çevre politikalarına katkı sunmasının yanında kullanım kolaylığı ile de dikkat çekiyor. Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Mimar Ferdi Zeyrek, ’Fil’ isimli vakumlu elektrikli süpürgeyi denedi ve performansını değerlendirdi. Araçların performanslarının değerlendirileceğini, başarılı görülmesi halinde süpürge sayısının artacağını söyleyen Başkan Zeyrek, böylelikle daha geniş alanda kullanım sağlanacağını söyledi. Manisa Büyükşehir Belediyesi’nin çevreye duyarlılığını ve teknolojiyi etkin bir şekilde kullandığını gösteren yerli üretim ve tamamen elektrikli bu araçlar, geniş kullanım alanıyla Manisa’nın temizliğine önemli katkılar sunacak.
Ankara Yeniden Refah’tan Bahçeli’nin ‘İmralı ile DEM görüşmeli’ çağrısına destek: “Alınacak yol varsa alınsın” Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Suat Kılıç, “Sayın Bahçeli madem ki sivil siyasete misyon yüklemiştir, DEM Parti’nin İmralı ile görüşmesini istemiştir biz de bu öneriyi destekliyoruz” dedi. Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Suat Kılıç partisinin Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısının ardından gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından yapılan bir açıklamanın kamuoyunda beklenen etkiyi uyandırmadığını ifade eden Kılıç, “Bakanlığın açıklaması dikkate alındığında görülüyor ki 1 Ocak 2025 tarihinden geçerli olmak üzere konutlarda yıllık 5 bin kilovat saatin üzerindeki tüketimlerde enerji faturalarındaki yüzde 60’lık sübvansiyon kalemi kaldırılacak. Mevcut faturaların yüzde 60 sübvansiyonlu olduğu 1 Ocak’tan itibaren faturalarda yüzde 60 sübvansiyonun kaldırılacağı gerçeği dikkate alındığında karşımıza çıkan tablo şudur. 1 Ocak 2025 tarihinden itibaren yıllık tüketimi toplamda 5 bin kilovat saati aşan aboneler için elektrik tüketimine yüzde 150 zam gelecek demektir. Yüzde 150 elektrik tüketimine kış aylarında gelecek zammı bu ülkede hiç kimsenin karşılayabilmesi mümkün değildir" dedi. Kılıç, “Geçen haftalarda Balıkesir, Mersin ve İstanbul’da son anda da Niğde’deki çocuk evleri sitesinde yaşanan hadiseler gerçekten tüyler ürperten hadiselerdir. Niğde’deki devlet yurdunda 9 yaşında engelli ve epilepsi hastası bir yavrumuz maalesef çalışan şiddetine maruz kalmış ve hayatını kaybetmiştir. Henüz 9 yaşında bir çocuk, engelli, epilepsi hastası, vicdanını yitirmiş kamu çalışanı ne istiyorsun bu çocuktan? Devlet bu tabloyu görmüyorsa devlet değildir. Devlet yurdunda 9 yaşında bir yavrunun darp edilmek suretiyle hayatını kaybettiği bir ülke sosyal devlet değildir. Çocuklar aç bırakılmış, darp edilmiş, tekmelenip yerlerde sürüklenmiş, dövülmüş. Çocuklara topluca banyolar yaptırılmış. Mahremiyetleri yok edilmiş. Çocuklar merdiven altına kapatılmış, hücre cezalarına maruz bırakılmış. Böyle bir ülkede Aile Bakanlığı vardır belki ama Aile Bakanı yoktur” şeklinde konuştu. Bir gazetecinin sorusu üzerine MHP lideri Bahçeli’nin DEM Parti-İmralı çağrısının da değerlendiren Kılıç, şunları kaydetti: "Bahçeli’nin açıklamalarını takip ediyoruz. Diyor ki: DEM Parti’nin İmralı ile görüşmesi sağlanmalıdır. DEM Parti heyeti geçen hafta bizi ziyaret etti. Ziyarette görüldü ki DEM Parti’nin bu konuda özel ya da genel bir bilgi yok. Kamuoyunun bildiğinden daha farklı bir bilgi yok. Eğer bir süreç başlatılacaksa adı her ne ise DEM Parti’nin de buna ilişkin bilgilendirilmesi lazım. Sayın Bahçeli mademki sivil siyasete misyon yüklemiştir, DEM Parti’nin İmralı ile görüşmesini istemiştir biz de bu öneriyi destekliyoruz. Devlet Bahçeli’nin çağrısına AK Parti gereken desteği vermelidir. Görüşme sağlansın, her ne mesaj alınacaksa alınsın. Türkiye bir muammanın parametrelerini tartışmasın. Alınacak bir yol varsa alınsın. Atılacak bir adım var atılsın ama Türkiye havanda su dövmeyi bıraksın. Sayın Bahçeli’nin daha önceki terörist başının Meclise gelmesi çağrısına biz kesin bir dille ret yanıtı vermiştik. Zannediyorum o çağrı AK Parti koridorlarında karşılık bulamamıştır.” “Belediye başkanları muhtemelen bu kararın altında imzası bulunanları alkışlıyorlardır” Kılıç son olarak gündemdeki belediyelerin kreşlerinin kapatılması tartışmalarına ilişkin de şunları söyledi: "Bütün siyasi partilerin seçimlerde verilmiş kreş sözleri vardı. Doğrusu bizimde Ankara’da kreş sözümüz vardı. İstanbul’da Sayın Murat Kurum’un yüze yakın kreş sözü vardı. Esasında CHP’li belediyelere hiç beklemedikleri bir can suyu verdiler bu genelgeyle. Çünkü söz verdikleri kreşlerin yüzde 10’unu bile yapamayan belediyeler bunlar. Verdikleri sözü tutamayan belediyeler bunlar. Kamuoyunda bu genelge marifetiyle öyle bir algı oluştu ki, sanki CHP’li belediyeler bütün mahalleleri semtleri, kreşlerle doldurmuşlar da hükümet de buna karşı çıkıyor engel oluyor. Kaç tane gördünüz Ankara’da kreş tabelası veya İstanbul’da kaç tane kreş tabelası gördünüz? Var olanlar zaten numunelik. Ama belediye başkanları muhtemelen bu kararın altında imzası bulunanları alkışlıyorlardır. Yapmadıkları bir hizmetin 10-20 katı lehlerine bir hizmet yapılmış gibi puan yazdırdıkları için. Dünyada bu işler daha ziyade yerel yönetimler marifetiyle yapılır. Belediyeler kreş mi açıyor, bırakın açsınlar. Anaokulu mu açıyor, bırakın açsınlar. Anayasa Mahkemesi’nin ya da yasaların amir hükümleri varsa ona göre dizayn olsunlar. Devlet de gereken denetimi bunlar üzerinde sağlasın. Eğer bu kreşlerde, anaokulu, gündüz bakım evi gibi yerlerde genel eğitim müfredatımıza milli ve manevi değerlerimize birlik ve beraberliğimize aykırı eğitimler veriliyorsa, talimler yapılıyorsa elbette ki, devletin gereğini yapmak hakkıdır, vazifesidir. Ama topyekûn hiçbir denetim yapmaksızın ‘alayını kaldırmaya ve kapatmaya karar verdim’ demenin hukukla da mantıkla da siyasetle de izah edilebilir bir tarafı yoktur."