EĞİTİM - 24 Eylül 2024 Salı 16:19

Uzmanlardan sosyal medya bağımlılığı uyarısı

A
A
A
Uzmanlardan sosyal medya bağımlılığı uyarısı

Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) Ruh Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Gülçin Elboğa, sosyal medya bağımlılığının, diğer bağımlılıklardan farklı olmadığını ve benzer şekilde ciddi sonuçlar doğurabileceğini söyledi.


Sosyal medya bağımlılığı, dijital çağın en önemli sorunlarından biri olarak öne çıkıyor. Uzmanlar, bu bağımlılığın sadece teknolojiye aşırı bağlılık olmadığını, aynı zamanda bireylerin psikolojik ve sosyal hayatlarında ciddi bozulmalara yol açtığını belirtiyor. Dijital platformlara sürekli bağlı kalma isteği, kaygı, depresyon ve dikkat dağınıklığı gibi ruhsal sorunlara neden olabiliyor.


Özellikle gençler arasında yaygın olan sosyal medya bağımlılığı, kişisel ilişkilerin zayıflamasına, akademik ve mesleki başarıların düşmesine, hatta fiziksel sağlığın olumsuz etkilenmesine yol açıyor. Uzmanlar, bu bağımlılığın diğer bağımlılıklardan farkı olmadığını, kontrol edilmediğinde yaşam kalitesinde ciddi düşüşlere neden olduğunu vurguladı.


Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) Ruh Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Gülçin Elboğa, sosyal medya bağımlılığının, diğer bağımlılıklardan farklı olmadığını ve benzer şekilde ciddi sonuçlar doğurabileceğini söyledi. Elboğa, sosyal medya bağımlılığı konusunda önemli uyarılarda bulunarak, bu tür bağımlılıkların bireylerin ruhsal ve sosyal hayatlarını olumsuz etkilediğini belirtti.


Elboğa, "Sosyal medya bağımlılığı diğer bağımlılıklardan çok ayrışmıyor. Sosyal medya bağımlılığında biz bağımlı olduğu durumla ilişkili artan bir miktarda zaman ve efor harcadığını görüyoruz, diğer bağımlılıklarda olduğu gibi. Bunun dışında sosyal medyaya ulaşamadığında sıkıntı yaşaması, ruhsal çöküntü hali, kaygı, depresyon gibi bir takım psikolojik sorunların eşlik ettiği durumları görüyoruz. Sosyal medyayla kişi sürekli zihinsel bir aşırı uğraş içerisinde oluyor. Çevrim içi veya çevrim dışıyken bir sonraki yapacağı etkinliği planlama, aldığı beğenileri takip etme, alınan yorumları izleme, ’Acaba bir şeyin gerisinde kaldım mı?’ gibi sürekli zihinsel aşırı uğraşın olduğunu görüyoruz. Bazen çevresinin de belki eleştirileriyle, kendinin de farkına varmasıyla sosyal medyadan bir miktar uzaklaşmak istese de artık bunun azaltılmadığını, yani başarısız bir girişimlerinin olduğunu görüyoruz. Tüm bu noktalarda kişiye dijital bağımlı diyoruz. Çünkü kişi bunun artık zararlı etkilerini görmeye başlamasına rağmen bir türlü kendisini geriye çekemiyor. Artık bu kişinin sosyal ilişkileri bozuluyor, arkadaş ilişkileri bozulmaya başlıyor, zamanında sözlerini tutamayabiliyor, ödevlerini yapamayabiliyor. Geceleri, özellikle öğrenciler, o kadar vakit geçiriyor ki, artık gece uykusuzluğu başlıyor. Bu sefer gündüz uykululuk haline dönüyor. Tüm bunlar, aile, okul, iş ve çevresel ilişkilerini ve başarısını etkilemeye başlayarak kısır bir döngüye neden oluyor" dedi.


Elboğa, bağımlılıkların tedavisinde en önemli adımın önleyici tedbirler almak olduğunu ifade ederek, "Tüm bağımlılık hastalıklarında amacımız oluşmadan önlemektir. Burada da hem aileye hem okula, birinci koruma dediğimiz, bağımlılık oluşmadan sürecin farkındalığıyla ilişkili çalışmalar yapmak ve kişilere sağlıklı teknolojiyi kullanmayı öğretmek en büyük önem arz ediyor. Tüm bunlara rağmen bir bağımlılık söz konusuysa, zaten incinebilir olan aile ilişkileri çok da hırpalamamak gerekiyor. Bağımlı kişiye yaralayıcı ifadeler kullanıldığı zaman sürece faydası olmuyor. Bu tür durumlarda bir profesyonelden yardım almakta fayda var" şeklinde konuştu.


Elboğa, dijital bağımlılığın genellikle daha masum görüldüğünü, ancak madde veya alkol bağımlılığından farklı olmadığını vurgulayarak, "Aileler dijital bağımlılığı genellikle hafife alıyor. Madde veya alkol bağımlılığında aileler her an tetikte olabiliyor, önlem alabiliyor, hemen önünü kesebiliyor ancak dijital bağımlılık biraz daha masum görülüyor, oysaki diğer bağımlılıklardan çok farkı yok ve benzer işliyor. Dijital bağımlılığı hafife almamak gerekiyor. Gün geçtikçe zamanın daha fazla harcanması ya da ulaşılmadığında ruhsal anlamda sıkıntı yaşanması, depresyon, anksiyete, kaygı bozukluğu, dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu gibi birçok ruhsal bozukluğu beraberinde görüyoruz. Ruhsal bozukluklar, bağımlılığın başlamasına sebep olabiliyor, bazen sürmesine, bazen de bir sonucu oluyor. Kısır döngüyü kırmadan etkili bir tedavi uygulayamıyoruz" ifadelerini kullandı.



Uzmanlardan sosyal medya bağımlılığı uyarısı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Muğla Haşlanmış ve közlenmiş mısırın ‘Mutluluk hormonu’ salgıladığı belirtildi Merkezi Aydın’da bulunan ve Ege Bölgesi’ndeki endemik bitkilerin yanı sıra çeşitli sebze ve meyveler üzerinde bilimsel çalışmalar yürüten Karya Farma HBX Ar-Ge, genellikle haşlama ve közleme şeklinde tüketilen süt mısırın besin değerlerinin yanında mutluluk hormonu olarak bilinen dopamin ve serotonin salgıladığını açıkladı. Çalışmaların sonuçları hakkında açıklama yapan Karya Farma HBX Ar-Ge Bilim Kurulu Üyesi Kimyager Aslı Aktaş, “Mısırı sadece beslenmek ve damak tadı için değil mutluluğunuz için de tüketebilirsiniz” dedi. Aydın Adnan Menderes Üniversitesi (ADÜ) Teknokent’te spesifik ve stratejik faaliyetlerini sürdüren ve yaklaşık 20 yıldır devam eden çalışmalarında 17 ayrı patente sahip olan Karya Farma HBX Ar-Ge ekibi, bu haftaki çalışmalarında başta Ege ve Karadeniz olmak üzere ülkenin dört bir yanında tüketilen süt mısırı laboratuvara aldı. Közlenmiş ve haşlanmış mısırın lezzetli bir atıştırmalık olmanın ötesinde, vücudun mutluluk hormonlarını artırabilen bir besin kaynağı olduğunu belirten Kimyager Aslı Aktaş, özellikle közlenmiş ve haşlanmış mısır, serotonin ve dopamin gibi nörotransmitterlerin seviyelerini artırarak insanların daha mutlu, motive ve zinde hissetmelerine katkı sağlayan özelliğe sahip” diyerek insanların hiç değilse ara sıra böyle bir gıdayı tüketmesini önerdi. Serotonin, mutluluğun yanı sıra ruh hali dengesi için önemli bir hormon olduğunu kaydeden Aktaş, “ Mısır, triptofan adlı bir amino asit içerir ve bu amino asit, serotonin üretimini destekler. Közlenmiş ve haşlanmış mısırdaki karbonhidratlar, triptofanın beyne ulaşmasına yardımcı olarak serotonin üretimini hızlandırır. Dengeli bir serotonin seviyesi zihinsel ve duygusal dengeyi sağlar. Mısır, bu özellikleri ile kişilerin kendilerini daha iyi hissetmelerine katkıda bulunabilir” dedi.
Antalya ATSO Başkanı Yusuf Hacısüleyman: "2025 küresel ekonomi tarafında bizim lehimize işleyecek" ATSO Meclis Toplantısı’nda konuşan Antalya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Yusuf Hacısüleyman, “2025 küresel ekonomi tarafında bizim lehimize işleyecek. Bundan en çok fayda sağlayacak olan da Antalya iş dünyası olarak biz olacağız” dedi. Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Eylül ağı Olağan Meclis Toplantısı, ATSO Meclis Salonu’nda gerçekleştirildi. ATSO Başkanı Yusuf Hacısüleyman, büyüme verileri, Orta Vadeli Program, faiz indirimleri ve Antalya’nın vergi durumu hakkında değerlendirmelerde bulundu. “Son 4 yılda gördüğümüz en düşük büyüme hızı” Başkan Yusuf Hacısüleyman, geçtiğimiz haftalarda açıklanan yılın ikinci çeyreğine ait büyüme verilerini hatırlatarak, verilerin son 4 yılda görülen en düşük büyüme verileri olduğunu dile getirdi. Hacısüleyman, “Geçtiğimiz haftalarda yılın ikinci çeyreğine ait büyüme verileri açıklandı. Türkiye ekonomisi ikinci çeyrekte yüzde 2.5 büyüdü. Bu, son 4 yılda gördüğümüz en düşük büyüme hızı. 2.5 puanlık büyümenin dağılımına harcamalar tarafından baktığımızda gördüğümüz resim şu: tüketim harcamaları yüzde 1.6, kamu harcamaları yüzde 0.7, yatırım harcamaları yüzde 0.5 büyüdü. Bu üç kalemin performansı da önceki dönemin gerisinde. Tüketimdeki yavaşlama enflasyon ve cari denge için olumlu ancak yatırımlardaki sert yavaşlama sanayi sektörü açısından olumsuz bir gelişme” diye konuştu. “Sanayi sektörü yüzde 1.8 daraldı” Büyüme verilerinin dağılımına üretim tarafındaki sektörler açısından bakıldığında ise daha farklı bir tablo ile karşılaşıldığına dikkat çeken Hacısüleyman, “Hizmetler sektörü ikinci çeyrekte yüzde 2.9, tarım sektörü yüzde 3.7 büyürken, sanayi sektörü yüzde 1.8 daraldı. İşte bu daralma üzücü, düşündürücü ve kaygı verici. Neden mi? Hepinizin bildiği gibi, büyümedeki yavaşlama bilinçli olarak uygulanan sıkı para ve maliye politikasının bir sonucu. Buradaki amaç, anormal düzeylere ulaşmış olan iç talep artışını makul düzeylere çekmek ve bu yolla hem cari açığı hem enflasyonu düşürmek. Hepimiz bu ülkenin sanayisiz büyüyemeyeceğini, böyle bir büyümenin sürdürülebilir ve istikrarlı bir büyüme olamayacağını biliyoruz. Bizim istikrarlı ve yüksek oranlı bir sanayi büyümesine ihtiyacımız var. Sanayi büyümezse, hizmetler bir ülkeyi uzun süre ayakta tutamaz. Biz sanayi odaklı ve dengeli büyümeyi öngören bir ekonomi politikası bekliyoruz” dedi. “Beklentimiz, halkımızın satın alma gücünün desteklenmesi” Yakın bir tarihte açıklanan 2025-2027 Orta Vadeli Programa da değinen Başkan Hacısüleyman, beklentilerinin sanayi sektörünün kollanması ve özellikle dar ve sabit gelirlilerin satın alma gücünün desteklenmesi olduğunu ifade etti. Hacısüleyman, şöyle devam etti: “Enflasyonu düşürmenin öncelikli hedef olarak belirlendiği programda, büyüme tahminleri yarım puan aşağı çekilerek 2024 için yüzde 3.5, 2025 için yüzde 4 olarak açıklandı. Yılsonu enflasyon hedefleri de bu yıl için yüzde 41.5 2025 için yüzde 17,5 olarak revize edildi. Bizler iş dünyası olarak hem süregelen dezenflasyon politikasını devam ettirmek hem de OVP hedeflerinin gerçekleştirilmesi noktasında üzerimize düşeni yapmaya hazırız. Beklentimiz, bu süreçte sanayi sektörünün kollanması ve özellikle dar ve sabit gelirliler olmak üzere halkımızın satın alma gücünün desteklenmesi.” “2025 küresel ekonomi tarafında bizim lehimize işleyecek” Hacısüleyman, gündemde olan bir diğer konunun ise faiz indirimleri olduğunu belirterek, şu ifadelere yer verdi: “Şu sıralarda gündemde olan konulardan biri de faiz indirimleri. ABD Merkez Bankası geçen hafta politika faizini 50 baz puan düşürdü. Avrupa Merkez Bankası birkaç ay önce indirimlere daha küçük adımlarla başlamıştı. 2025 sonuna kadar gelişmiş ülke merkez bankaları indirimlere devam edecek. Bu kademeli olarak dış talebin artması, emtia fiyatlarının yükselmesi anlamına geliyor. 2025’te bu yıldan daha dinamik bir Avrupa ekonomisi göreceğiz. MENA (Orta Doğu ve Kuzey Afrika ) Bölgesinde de talep daha canlı olacak. Bunlar, beklenmedik bir gelişme olmaz ise mal ihracatımızın ve turizm gelirlerimizin artacağı anlamına geliyor. Dolayısıyla 2025 küresel ekonomi tarafında bizim lehimize işleyecek. Bundan en çok fayda sağlayacak olan da Antalya iş dünyası olarak biz olacağız.” “Ülke genelinde 8’inci sıradayız” Hacısüleyman, Türkiye’nin vergi gelirleri ile ilgili güncel durum hakkında yaptığı değerlendirmenin ardından, Antalya’nın vergilerdeki durumunu paylaştı. Hacısüleyman, “2023 sonu itibarı ile tüm vergi kalemlerinin toplamı bazında Antalya’nın tahakkuk etmiş vergisi 97,9 milyar TL. Bunun 81,7 milyar TL’si yani yüzde 83,4’ü tahsil edilmiş. Tahsil edilen bu vergi Türkiye’nin toplam vergi gelirleri içindeki payı yüzde 1,6 ve bu açıdan ülke genelinde 7’nci sıradayız. 2024’ün ilk 8 ayında Antalya’nın tahakkuk etmiş vergisi 81,4 milyar TL. Bunun 60,4 milyar TL’si tahsil edilmiş. Yani tahsilat/tahakkuk oranı yüzde 74,3’a gerilemiş. Türkiye’nin toplam vergi gelirleri içindeki payı yüzde 1,4 ve bu oranla ülke genelinde 8’inci sıradayız” ifadelerini kullandı.