SAĞLIK - 11 Ekim 2024 Cuma 10:38

Prof. Dr. Teker: “Meme kanseri her 5 hastadan 1’inde tekrar ediyor”

A
A
A
Prof. Dr. Teker: “Meme kanseri her 5 hastadan 1’inde tekrar ediyor”

Liv Hospital Gaziantep Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Fatih Teker, meme kanseri hakkında bilgilendirmelerde bulundu.


Meme kanserinin tedavi edildikten sonra tekrar nüksedebileceğine değinen Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Fatih Teker, “Erken evrede yüzde 80 hasta süreci sorunsuz atlatabiliyor. Buna rağmen, yüzde 20’lik bir grupta kanserli doku çıkarılmasından çok sonra bile vücudun farklı bölgelerinde yeniden oluşabiliyor” dedi.


Meme kanserinin tedavi edildikten sonra tekrar nüksedebileceğine değinen Prof. Dr. Teker, “Erken evrede yüzde 80 hasta süreci sorunsuz atlatabiliyor. Buna rağmen, yüzde 20’lik bir grupta kanserli doku çıkarılmasından çok sonra bile vücudun farklı bölgelerinde yeniden oluşabiliyor” dedi. Prof. Dr. Teker, meme kanseri tedavisi alan hastalarda hastalığın tekrar etmesiyle ilgili endişelerinin olduğunu vurguladı.


“Hastalığım nüksederse aynı süreçleri tekrar mı yaşayacağım, vücudun farklı bölgelerinde yeniden oluşursa atlatabilir miyim gibi” endişelerin hâkim olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Teker, “Herhangi bir ağrı olduğu zaman hastalarımız bunu farklı şeylere yorabiliyor. Yani herkeste böyle bir kaygı olabiliyor, biz hekimlerde de var. Bu kaygıları önemsiyoruz, çünkü bilinmeyene karşı korku son derece insani bir duygudur. O yüzden bütün hastalarımızla alarm belirtilerini, tekrarlama risklerini ve ihtimal bir tekrarlama durumuna karşı alabileceğimiz önlemleri paylaşıyoruz” şeklinde konuştu.



“Korkunun çözümü içinizde saklı”


Teker, meme kanseri hastalarının hastalığın yeniden nüksetmesiyle ilgili korkularıyla nasıl başa çıkılabileceğiyle ilgili şu önerilerde bulunarak, “Bu durum biraz mizaç yapısıyla ve geçmiş yaşam deneyimleriyle de alakalı. Kimi bireylerin kaygı düzeyleri diğerlerinden yüksek olabilir. Bazen yaşadıkları panik, depresyon, öfke ve çaresizlik gibi ruhsal durumlar günlük yaşamlarını dahi etkileyebilir. Biz tüm hastalarımıza herhangi bir tereddüt hissettiklerinde bize başvurmalarını anlatıyoruz. Onlara şunu da açıklıyoruz; korkuyu azaltmak ve korkunun çözümü ancak sizin içinizde ve sizin tarafınızdan bulunabilir. Bazen psikiyatri, akupunktur ve meditasyon gibi yöntemler de öneriyoruz. Belli düzeyde kaygı kişi tarafından yönetilebilir ancak daima aşırı korkuyla yaşamak bağışıklığı zayıflatır. Korkudan korunmak kadar korkuyu içtenlikle göğüslemek de önemlidir. Bu tür zorlayıcı duygu durumu içinde yaşayanlara ‘Stresinizi kontrol etmekte zorlanıyorsanız hayatınızda strese neden olan faktörleri azaltacak birtakım değişiklikler yapabilirsiniz’ diyorum. Beden ve ruhun bütünlüğünü sağlamak her zaman bağışıklık sistemini güçlendiren yöntemlerin devreye girmesiyle mümkündür” ifadelerini kullandı.



“İyimser davranılsa da belirtiler göz ardı edilmemeli”


Aşırı kaygılı olanların tam zıddı hasta grubuyla da bazen karşı karşıya geldiklerini belirten Prof. Dr. Teker, “Bu hastalar ben iyiyim, bir şeyim yok, geçti gitti gibi iyimser davranış modeli içinde olmayı tercih ediyorlar. Tabii ki iyimserlik ve pozitif tutum her insanın hayatında benimsemesi gereken bir davranış türü. Ancak bu tutum içindeki hastaların bazılarının hastalıklarını bilmediklerini, yakınları tarafından gizlendiğini de görüyoruz. Bu davranış modeli zararsız gibi görünse de belirtileri göz ardı etme riski içerdiği de bir gerçektir” ifadelerine yer verdi.



“Hastalığın bütün hayatınızı kontrol altına almasına izin vermeyin”


Hastalara uyarılarda bulunan Prof. Dr. Teker, “Hastalığın bütün hayatınızı kontrol altına almasına izin vermeyin. Ya tekrar çıkarsa, ya yayılma yaparsa gibi kaygılarla hayatla ilgili planlarınızdan vazgeçmeyin. Aşırı iyimser veya aşırı kötümser olmak yerine dengeli olmayı seçmek her zaman daha yararlıdır. Vücudunuzu iyi tanıyın, şikayetlerinizi takip edin. Çoğu kişi grip olunca öksürür sonra geçer, geçmeyen veya artan şikayetlerinizde hekime başvurmayı ertelemeyin. Öz tedavi gücünüz, çoğu zaman düşündüğümüzden de etkilidir. Kendinize mutlaka yeterli zamanı ayırın. Sağlığınızı ve rahatınızı eğlenerek koruyun” diye konuştu.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul İnat uğruna ayrılmışlardı, 2’nci nikahları hastanede kıyıldı, 65 yaşındaki gelin çiçek atma hayalini de gerçekleştirdi Uzun yıllar evli kalan 76 yaşındaki Ali Gezer ve 65 yaşındaki Meryem Gezer inat uğruna boşanmalarının ardından hastane odasında yeniden dünya evine girdi. İlk evliliği sırasında çiçeği olmadığını söyleyen Gezer’in hastane odasında çiçeğini sağlık çalışanlarına attığı anlar renkli görüntüler oluşturdu. Meryem Gezer, “Memlekette yaşayacağım’ dedi, çocuklar burada gitmem dedim, küstük, ayrıldık. Eşim 1997’de kalp ameliyatı olunca doktora ‘Benim kalbimi verin’ dedim, o kadar çok sevdim. Ayrılıkta çok kızdım ama bu halini görünce ciğerim parçalandı. Çiçek atmamıştım şimdi o eksiklik gitti” dedi. 76 yaşındaki Ali Gezer, yıllar önce evlendiği 65 yaşındaki Meryem Gezer ile edinilen bilgiye göre zaman içinde çocuklarının yaşadığı İstanbul’da mı yoksa Sivas’ta mı yaşayacakları üzerine sürekli sorun yaşadı, inatlaşan çiftten geri adım atan olmayınca çift 2019 yılında boşandı. Çiftin hikayesi ise akıllara turşunun limonla mı yoksa sirke ile mi yapıldığı konusunda tartışan, sonrasında boşanan çift ve çocuklarının yaşamını anlatan başrollerinde usta oyuncular Münir Özkul ve Adile Naşit’in olduğu Neşeli Günler filmini getirdi. Yaşlı çift, ayrı geçirdikleri zaman içerisinde yeniden evlenmeyi düşünseler de bir türlü bir araya gelemedi. Geçtiğimiz aylarda ise evlenmeye karar vererek 25 Kasım’a nikah günü aldılar ancak Ali Gezer, akciğerlerindeki rahatsızlık nedeniyle Yedikule Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı. Yatışı yapılan Gezer’in nikah günü de hastanede olacağı anlaşılınca aile nikah memuru ve hastane yönetimiyle irtibata geçti. Başhekim Prof. Dr. Nurettin Yiyit ve ekibi memnuniyetle nikaha ev sahipliği yapacaklarını iletince çiftin nikahı hastanede planlandı. Yıllar önce atamadığı çiçeği hastanede odasında sağlık çalışanlarına attı Beyaz eşarbını takıp, krem rengi yeleğini giyerek hastaneye gelen Meryem Gezer’in uzun yıllar hayat arkadaşlığı yaptığı Ali Gezer ile nikahı tedavi gördüğü hastane odasında kıyıldı. Meryem Gezer, ‘Ölüm ayırıncaya kadar evet’ derken Başhekim Prof. Dr. Yiyit’in ve aile yakınının şahitliğinde yeniden evlenen çift, hastalıkta sağlıkta sözünü de yeniden yaşattı. Hastane odasında kıyılan nikah ise renkli görüntüler oluşturdu. Yıllar önce nikahında çiçek atmadığını söyleyen Gezer’in nikah sonrası rengarenk çiçeğini sağlık çalışanlarına fırlattığı anlardaki mutluluğu ise kameraya yansıdı. “Ayrılıkta çok kızdım ama bu hali ciğerimi parçaladı” Geçmişte yaşadıkları anlaşmazlık nedeniyle ayrıldıklarını anlatan 65 yaşındaki Meryem Gezer, “Memlekette yaşayacağım, İstanbul kalabalık’ dedi, korona da vardı. Ben de çocuklar burada çalışıyor, torunlar, oraya gitmem dedim. Küstük, o istedi, ayrıldık. Ben ayrılmayı istemedim, yalvardım ama şimdi de kendi istedi. Yıllarımı geçirdim, onun bu hali beni çok yıprattı, çok üzülüyorum. 1997 yılında kalp ameliyatı olunca eşim, doktora ‘Benim kalbimi verin’ dedim. Ben o kadar çok sevdim. Gözümü açtım onu gördüm, küçük yaşta evlendim, bunları bir kalemde silip atamıyorsun. Evet, ayrılıkta çok kırıldım, kırgındım, kızdım ama bu halini görünce ciğerim parçalandı. Daha yakından ilgileneceğim için mutlu oldum. Gelinlik giydim, davullu zurnalı düğünüm oldu ama çiçek atmamıştım, o zaman çiçek yoktu ki gelinlerin eline veriyorlardı, kendileri alıp vitrine koyuyorlardı. Benim elimde çiçeğim de yoktu, köy yerine gelin giden ne olur o kadar, şimdi o eksiklik gitti” dedi. “Böyle beklemiyordum, çok mükemmel oldu" Hastanedeki nikahın beklediğinin çok daha güzel olduğunu söyleyen çiftin 47 yaşındaki kızı Düriye Gezer anne ve babasının yeniden bir araya gelmesinden büyük mutluluk duyduğunu belirterek sözlerine şöyle devam etti: “Gün almıştık fakat nasıl olur dedik. Babam hastaneye geldi, acile aldıklarında nikah günleri vardı. Devlet memurları gelebiliriz dedi sonra rica ettik, başhemşiremiz sağ olsun ‘Tabi ki olabilir, neden olmasın’ dedi, çok sevindik ve babama çok büyük moral oldu. Şu an annemle evlendiler ve çok değişik bir şey oldu, hiç böyle beklemiyordum. Çok mükemmel oldu, hastane çalışanlarına çok teşekkür ederim özellikle başhekimimiz gerçekten harikaydı. Benim için çok güzel bir şey oldu, kaç yaşında olursanız olun anne baba ayrılınca çok sıkıntılı dönemler yaşıyorsunuz. Babamın mutlu olmasına gerçekten çok sevindim zaten annemden ayrıldıktan sonra düştü. 2019’da boşandılar, annem çok heyecanlıydı belki de ilk evliliğinde bu kadar heyecanlanmamıştı, gerçekten çok güzel oldu” “32 senedir burayım, bizim için de çok ilginç oldu" Hastasının durumuna ilişkin bilgi veren ve hastanedeki nikahın kendileri için de hoş olduğunu söyleyen Prof. Dr. Mehmet Atilla Uysal, “Kasım ayı, göğüs hastalıkları açısından bir farkındalık ayı, tütünün her türlüsü zarar, o nedenle tütün ürünlerini kullanmamamız gerekiyor. Başta ölümcül olduğu için söylüyorum; akciğer kanseri, süreğen olduğu için ve hastalarımızın yaşam kalitesini son derece bozduğu için KOAH hastalığı, zatürre için de risk faktörü olduğu için tütün, tütün ürünleri son derece zararlı. Klasik kullanımı dışında elektronik versiyonları çok popüler olmaya başladı. Dumansız tütün ürünleri diye daha az zararlı olduğu söyleniyor ama hepsi zararlı. Bu hastamız 76 yaşında, bize hızlı gelişen bir solunum yetmezliğiyle yattı, daha önce bilinen bir hastalığı da vardı, yatırmak zorunda kaldık. Bizim için de çok ilginç oldu, 32 senedir burayım, heyecan, mutluluk verici de bir olay. Tatlı telaşlar derler ya böyle bir telaş da kliniğimizde olmuş oldu. Hastamız uzun bir evlilikten sonra çok da kısa sayılmayacak bir ayrılık sonrası tekrar evlenmeye karar vermiş, onun için de bir program yapmışlar. Kliniğimizde buna şahit olmak bizim açımızdan da mutluluk verici bir durum oluşturdu. Sağ olsun Başhekim Nurettin Yiyit Hocamız da buna izin verdiler” şeklinde konuştu.