GÜNDEM - 24 Eylül 2024 Salı 09:28

Erzurum’da araç sayısı 139 bine yaklaştı

A
A
A
Erzurum’da araç sayısı 139 bine yaklaştı

Türkiye’de Ağustos ayında 211 bin 389 adet taşıtın trafiğe kaydı yapıldı. Erzurum’da bir ayda 4 bin 165 araçla alakalı işlem yapılırken, kentte trafiğe kayıtlı araç sayısı 138 bin 917 oldu.


TÜİK Ağustos 2024’e ait motorlu kara taşıtları rakamlarını açıkladı. Erzurum 138 bin 917 kayıtlı araçla Türkiye sıralamasında 49. basamakta yer aldı. Ağustos ayında 4 bin 165 araç devrinin yapıldığı Erzurum, ülke sıralamasında 42’inci oldu.


Erzurum’da trafiğe kayıtlı araçlarda otomobil 70 bin 571ile ilk sırada yer alırken, minibüs sayısı 2 bin 396, otobüs sayısı bin 238, kamyonet sayısı 29 bin 701, kamyon sayısı 6 bin 296, motosiklet sayısı 6 bin 189, özel amaçlı araç sayısı 747 ve traktör sayısı 21 bin 779 oldu. Nisan ayında Erzurum’da 4 bin 165 aracın devri yapıldı. Bunlardan 2 bin 771otomobil, minibüs 66, otobüs 13, kamyonet 886, kamyon 98, motosiklet 142, özel amaçlı araç 4 ve traktör 185 adet olarak gerçekleşti.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Tunceli Tunceli’de kaya düşmelerinin ölüm ve yaralanmalara sebep olduğu yola çelik ağ Doğu ve Güneydoğu Anadolu’yu Karadeniz’e bağlayan en kısa karayolu olan Tunceli-Erzincan karayolunda meydana gelen kaya düşmeleri zaman zaman ölümlü ve yaralanmalı kazalara neden olurken, Karayolları 8. Bölge Müdürlüğü, taş ve kaya düşmelerinin en çok yaşandığı noktalar çelik ağlar çekilmeye başladı. Çalışma kimi vatandaşlar tarafından olumlu karşılanırken kimi vatandaşlar ise yolda daha detayla bir çalışma yapılması gerektiğini dile getirdi. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’yu Karadeniz’e bağlayan en kısa karayolu olması nedeniyle çokça tercih edilen Tunceli-Erzincan karayolu geçtiği sarp vadi nedeniyle bazı riskler barındırıyor. Yağışlar ve yaban hayvanları nedeniyle karayoluna zaman zaman kayalar düşerken geçtiğimiz aylarda özel bir otomobile kaya isabet etmesi sonucu 2 genç hayatını kaybetmişti. Yaşanan olumsuzluğu gidermek için harekete geçen Karayolları 8. Bölge Müdürlüğü teknik ekipleri, kaya düşmelerinin en çok yaşandığı 3 noktayı tespit etti. Tunceli-Erzincan karayolunun 48 ve 55. kilometrelerini kapsayan çalışmaya başlanırken riskli alanlar 50 bin metrekarelik alan çelik ağlarla kaplanacak. Tunceli-Erzincan karayolundaki çalışmanın bitmesinin ardından benzeri çalışmanın yine kaya düşmelerinin yaşandığı Ovacık ilçe yolunda da yapılacağı belirtildi. ’’Bu önlemlerin alınması gerekiyor’’ Karayolunda yapılan çalışmanın geç de olsa olumlu olduğunu belirten Yılmazcan Şare isimli vatandaş, “Aslında gecikmiş bir çalışma çünkü yakın zamanda bu vadide maalesef iki insanımızı kaybettik. Ovacık vadisinde de kaybettiğimiz insanlarımız oldu. Sadece bu mıntıkada değil vadi boyunca birçok tehlikeli yer var. Oralara da tel örgülerin çekilmesi lazım. Öbür taraftan bu yükselti yeterli mi bilemiyorum çünkü daha yükseklerden de kaya düşmeleri yaşanabiliyor. Bu teller onları engelleyebilir mi diye düşünüyorum. İnsan hayatı her şeyin üzerindedir o nedenle gerek Pülümür gerekse Munzur Vadisinde bu önlemlerin alınması gerekiyor” dedi. Karayolunu sık sık kullandığını belirten Celal Bakan isimli vatandaş, “Burası dağlık arazi olduğu için bir de dar olduğu için sürekli kayalar düşüyor. Birkaç insanımız vefat etti. Devletimizin tedbir almasını istiyoruz” diye konuştu. Atilla Aslan isimli vatandaş, Tunceli’nin Doğu Anadolu’nun en güzel ve turistik yeri olduğunu ifade ederek, “Bu yol nedeniyle turistler rahat gelip gidemiyorlar. İsteriz ki yolumuz daha iyi olsun” şeklinde konuştu. Karayolunu kestirme olması nedeniyle kullandığını söyleyen Hüseyin Durmaz ise “Malatya’dan Gümüşhane’ye öğrenci götürdük. Kestirme yol diye burayı kullandık. Ancak yolda bakım yok. Gümüşhane, Erzincan yoluna göre daha bakımsız olduğunu gördük. Bu yolda ciddi bir çalışma yapılması gerekiyor. Sadece tel çekmeyle sorun çözülmez. Yaz döneminde ciddi turist çekiyor ama çok da tehlikeli. Buraya Türkiye’deki tüm yollara gösterilen özenin gösterilmesi lazım” derken, karayolu üzerinde bulunan özel işletmede çalışan Volkan Dalgıç da, “Bundan bir buçuk ay önce taş düştü yola ve iki genç hayatını kaybetti. Şu anda yolda bir çalışma var ancak detaylı bir çalışma değil. Üstten taş düşse yine aynı durum yaşanacak. Bu yol Güneydoğu’ya bir çok ile bağlanan yol ama bariyer yok. Çağrımızdır daha çok insan ölmeden ne yapılması gerekiyorsa bir an önce yapılsın” ifadelerini kullandı.
Mersin Doktor anne, oğlu ile ’mesai arkadaşı’ oldu Mersin’de 112 Acil Çağrı Merkezi’nde görevli doktor Gülizar Özer, çalıştığı yere atanan oğlu Kayra Özer ile ’mesai arkadaşı’ oldu. Babası da doktor olan Kayra Özer, komuta kontrol merkezinde annesi ile birlikte nöbet tutuyor. Mersin’de yaşayan Özer ailesinin tek oğlu 24 yaşındaki Kayra Özer, doktor olan anne ve babasının izinden giderek Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni kazandı. Bu yıl okulu bitiren Özer, 118. Dönem Devlet Hizmet Yükümlülük kurasında tercih ettiği Mersin 112 Acil Çağrı Merkezi’ne atandı. Doktor olan annesi 54 yaşındaki Gülizar Özer ile mesai arkadaşı olan Kayra Özer, bir yandan tecrübesini artırırken, diğer yandan da annesiyle görev yapmanın gururunu yaşıyor. Anne Gülizar Özer, 29 yıllık meslek hayatının 20 yılında 112’de görev yaptığını söyledi. Uzun süre ambulansta görev yaptıktan sonra 8 yıldır da komuta kontrol merkezinde görevine devam ettiğini ifade eden Özer, "Burada değişik faaliyetlerimiz var. Biz doktorlar ve diğer arkadaşlarımızla ambulansların Mersin’deki hastalara dağılımını ve yönlenmesini, hastaneler arasında nakil işlemlerinin koordinasyonunu sağlıyoruz. Bunun dışında vatandaşlarımızın sorunlarını dinliyoruz, danışma hizmeti veriyoruz, sorunları gideriyoruz" dedi. "Birlikte göreve gidip geliyoruz" Oğlunun meşakkatli bir eğitim sürecini tamamladıktan sonra atandığı 112 Acil Çağrı Merkezi’nde beraber görev yapmaya başladıklarını belirten Özer, "Öncelikli olarak liseye kadar gerçekten bayağı zor bir eğitim hayatı yaşadı. Çok çalıştı, tıp fakültesini kazandı. Fakülteyi bitirdikten sonra atama dönemi geldi. 118. Dönem Devlet Hizmet Yükümlülük kurasında da komuta kontrol merkezimizi tercih etti. Şükürler olsun ki ataması buraya, yanıma oldu. Şu anda birlikte çalışıyoruz, birlikte göreve gidip geliyoruz. Çok mutluyuz ve gerçekten çok gururluyuz" diye konuştu. "Bir evde 3 doktor birlikte çalışıyoruz" Oğlunun tıp fakültesini tercih etmesinde pek etkilerinin olmadığını dile getiren anne Özer, "Ama çevremizde, arkadaş çevresinde, iş çevresinde, devamlı gelip giderken gördüğü şeyler, bir tıp çevresiydi, doktor çevreydi. Belki de bundan dolayı örnek olmuş olabilir, etkilenmiş olabilir. Onun için belki de tıp fakültesini seçmiş olabilir. Tabii doktor olduğu için şu anda çok mutluyuz, çok gururluyuz. Eşim de aynı zamanda doktor. Bir evde 3 doktor birlikte çalışıyoruz. Ayrıca oğlumun buraya atanmış olması benim için ve eşim için gerçekten bir gurur kaynağı, mutluluk kaynağı. Bir anneyle oğlunun bir arada çalışması gerçekten çok güzel bir şey. İnsanı çok mutlu eden, motive eden, mutluluk veren bir olay. İnşallah darısı herkesin başına diyoruz" dedi. "Apayrı bir motivasyon kaynağıymış" Oğlunun yanına atanma oranının çok düşük olduğuna işaret eden Özer, şöyle devam etti: "Normal şartlarda öncelikli olarak burada bir kadronun açılmış olması gerekiyor; kadro açıldı. Bunun dışında oğlum burayı tercih etti; tercihte de burası geldi. Aynı ortamda anne ve oğulun bir arada alışıyor olması çok motive edici bir durum. Zaten buradaki arkadaşlarla bir ev ortamı gibi, arkadaş ortamı gibi birlikte çalışıyoruz. Ancak insanın kendi oğlunun çalıştığı ortamda bulunması apayrı bir duyguymuş. Hatta apayrı bir motivasyon kaynağıymış." Ev ile işi birbirinden ayrı tutmaya çalıştıklarını anlatan Özer, "İşle ilgili şeyleri pek eve taşımak istemiyoruz. Yani iş işte, ev evde kalsın. İllaki bazen doktorlukla ilgili konular evde gündeme geliyor. Ama işimizi iş yerinde bırakarak ev hayatımızı devam ettirmeye çalışıyoruz" diye konuştu. Annesiyle beraber nöbet tutmaya başladı Annesiyle beraber nöbet tutmaya başlayan Kayra Özer de bu yıl Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olduktan sonra güzel bir tercih dönemi yaşadıklarını söyledi. Kendileri açısından heyecanlı bir süreç olduğunu dile getiren Özer, "Bizim için çok heyecanlıydı. Komuta kontrol merkezinde kadro açıldı ve annem de burada doktor olarak çalışıyordu. Tabii ki ilk düşüncem burayı tercih etmek oldu. Tercih sürecinde çok heyecanlıydık, ’gelecek mi, gelmeyecek mi, nasıl olacak’ diye. Ve sonunda geldi. Çok mutlu olduk. Küçükken annemin 112 montlarını, 112 tişörtlerini giyerdim. Şimdi o tişörtler, o montlar bana ait. Küçükken yaptığımız şeyler şimdi gerçek oldu. O yüzden çok mutluyum. Annemle birlikte çalışmak çok güzel. Ev hayatımızı burada profesyonelce devam ettiriyoruz" dedi. "Annemin disiplini sayesinde çok daha kolay öğrenebiliyorum" Annesinin çok disiplinli olduğunu vurgulayan Özer, şunları kaydetti: "Annem bence disiplinin vücut bulmuş hali. Burada çalışmamın benim için pozitifliği; ben yeni mezun bir doktorum sonuç olarak. Buradaki sistemi tam olarak bilmiyorum, buradaki işleyişi bilmiyorum. Annemin disiplini sayesinde bunları çok daha kolay öğrenebiliyorum. Başlamadan önce biz çok heyecanlıydık, ’nasıl olacak, sistem nasıl yürür’ diye. Burada şimdi ben bir doktorum ama biraz da annemin oğlu olarak devam ediyorum açıkçası. O yüzden heyecanlıydık. Ama şu an her şey çok güzel. Alıştık bugün 4. nöbetim. Her şey çok güzel ilerliyor. Annemle çalışmaktan çok mutluyum. O da benimle çalışmaktan çok mutlu."
Antalya Alman ve Türk gençler Konyaaltı Meclisi’nde siyaseti konuştu Gençlerin siyasete katılımını artırmayı hedefleyen Türk-Alman Gençlik Köprüsü “Youth Can Participate” projesi kapsamında Alman ve Türk gençler, Antalya’da Konyaaltı Belediyesi’nde bir araya geldi. Konyaaltı Belediyesi Meclis Toplantı Salonu’nda gerçekleştirilen etkinlikte Alman ve Türk gençler, Türkiye’nin en genç meclis üyesi Ali Meriç Kiraz ile gençlerin siyasetteki yerini konuştu. Geleneksel Yeşil Çevre Derneği’nin Türk-Alman Gençlik Köprüsü “Youth Can Participate” projesi kapsamında Alman ve Türk gençler, Konyaaltı Belediyesi Meclis Salonu’nda bir araya geldi. Etkinliğe katılan Türk ve Alman öğrenciler, Türkiye’nin en genç meclis üyesi Ali Meriç Kiraz’a merak ettikleri soruları yönelttiler. Siyasette gençlerin yeri Gençlerin siyasete katılımı, belediyenin işleyişi ve kendi siyasi kariyeri ile ilgili Türk ve Alman katılımcıların sorularını yanıtlayan Ali Meriç Kiraz, ardından Alman öğrencilerle Almanya’daki siyasi düzen hakkında sohbet etti. İki ülke gençliği arasında kültürel anlayışı artırmayı, karşılıklı saygı ve işbirliğini teşvik etmeyi hedefleyen proje kapsamında gençlerle bir araya geldiklerini ifaden eden Ali Meriç Kiraz, “Gençlerin siyasete katılımıyla ilgili merak ettikleri sorulara yanıt verdim. Onlarla da Almanya’daki siyasi yaşam hakkında konuştuk. Konyaaltı Belediyesi Meclis Salonu’nda adeta bir meclis toplantısı havasında geçen toplantımız oldukça güzel geçti” dedi. Youth Can Participate projesi Alman-Türk Gençlik Köprüsü “Youth Can Participate” projesi, gençlerin siyasete katılımını artırmayı ve iki ülke arasındaki kültürel bağları güçlendirmeyi amaçlıyor. Projenin temel hedefleri arasında, genç bireylerin siyasete katılımının önündeki engelleri incelemek, onları politikacılar ve karar alıcılarla bir araya getirerek sorular sormalarını teşvik etmek ve politik süreçlere daha yakın olmalarını sağlamak yer alıyor. Aynı zamanda, hem Alman hem de Türk gençlerinin siyaset ve politika hakkında daha fazla bilgi sahibi olmaları projenin ana odak noktalarından biridir. Gençlerin siyasete katılımını artırmayı ve iki ülke arasındaki kültürel bağları güçlendirmeyi amaçlayan projenin İlk ayağı 2-8 Eylül 2024 tarihleri arasında Hamburg’ta gerçekleştirildi. İkinci ayağı Antalya’da yapılan proje kapsamında her iki ülkeden katılımcılar, siyaset ve topluma dair çeşitli konularda bilgi edinme ve bu bilgileri pratikle birleştirme fırsatı yakaladı. Projeyle gençlerin siyasete olan ilgisini artırmak ve kültürlerarası anlayışın güçlendirmesi hedefleniyor.
Mersin Doktor anne, oğlu ile ’mesai arkadaşı’ oldu Mersin’de 112 Acil Çağrı Merkezi’nde görevli doktor Gülizar Özer, çalıştığı yere atanan oğlu Kayra Özer ile ’mesai arkadaşı’ oldu. Babası da doktor olan Kayra Özer, komuta kontrol merkezinde annesi ile birlikte nöbet tutuyor. Mersin’de yaşayan Özer ailesinin tek oğlu 24 yaşındaki Kayra Özer, doktor olan anne ve babasının izinden giderek Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni kazandı. Bu yıl okulu bitiren Özer, 118. Dönem Devlet Hizmet Yükümlülük kurasında tercih ettiği Mersin 112 Acil Çağrı Merkezi’ne atandı. Doktor olan annesi 54 yaşındaki Gülizar Özer ile mesai arkadaşı olan Kayra Özer, bir yandan tecrübesini artırırken, diğer yandan da annesiyle görev yapmanın gururunu yaşıyor. Anne Gülizar Özer, 29 yıllık meslek hayatının 20 yılında 112’de görev yaptığını söyledi. Uzun süre ambulansta görev yaptıktan sonra 8 yıldır da komuta kontrol merkezinde görevine devam ettiğini ifade eden Özer, "Burada değişik faaliyetlerimiz var. Biz doktorlar ve diğer arkadaşlarımızla ambulansların Mersin’deki hastalara dağılımını ve yönlenmesini, hastaneler arasında nakil işlemlerinin koordinasyonunu sağlıyoruz. Bunun dışında vatandaşlarımızın sorunlarını dinliyoruz, danışma hizmeti veriyoruz, sorunları gideriyoruz" dedi. "Birlikte göreve gidip geliyoruz" Oğlunun meşakkatli bir eğitim sürecini tamamladıktan sonra atandığı 112 Acil Çağrı Merkezi’nde beraber görev yapmaya başladıklarını belirten Özer, "Öncelikli olarak liseye kadar gerçekten bayağı zor bir eğitim hayatı yaşadı. Çok çalıştı, tıp fakültesini kazandı. Fakülteyi bitirdikten sonra atama dönemi geldi. 118. Dönem Devlet Hizmet Yükümlülük kurasında da komuta kontrol merkezimizi tercih etti. Şükürler olsun ki ataması buraya, yanıma oldu. Şu anda birlikte çalışıyoruz, birlikte göreve gidip geliyoruz. Çok mutluyuz ve gerçekten çok gururluyuz" diye konuştu. "Bir evde 3 doktor birlikte çalışıyoruz" Oğlunun tıp fakültesini tercih etmesinde pek etkilerinin olmadığını dile getiren anne Özer, "Ama çevremizde, arkadaş çevresinde, iş çevresinde, devamlı gelip giderken gördüğü şeyler, bir tıp çevresiydi, doktor çevreydi. Belki de bundan dolayı örnek olmuş olabilir, etkilenmiş olabilir. Onun için belki de tıp fakültesini seçmiş olabilir. Tabii doktor olduğu için şu anda çok mutluyuz, çok gururluyuz. Eşim de aynı zamanda doktor. Bir evde 3 doktor birlikte çalışıyoruz. Ayrıca oğlumun buraya atanmış olması benim için ve eşim için gerçekten bir gurur kaynağı, mutluluk kaynağı. Bir anneyle oğlunun bir arada çalışması gerçekten çok güzel bir şey. İnsanı çok mutlu eden, motive eden, mutluluk veren bir olay. İnşallah darısı herkesin başına diyoruz" dedi. "Apayrı bir motivasyon kaynağıymış" Oğlunun yanına atanma oranın çok düşük olduğuna işaret eden Özer, şöyle devam etti: "Normal şartlarda öncelikli olarak burada bir kadronun açılmış olması gerekiyor; kadro açıldı. Bunun dışında oğlum burayı tercih etti; tercihte de burası geldi. Aynı ortamda anne ve oğulun bir arada alışıyor olması çok motive edici bir durum. Zaten buradaki arkadaşlarla bir ev ortamı gibi, arkadaş ortamı gibi birlikte çalışıyoruz. Ancak insanın kendi oğlunun çalıştığı ortamda bulunması apayrı bir duyguymuş. Hatta apayrı bir motivasyon kaynağıymış." Ev ile işi birbirinden ayrı tutmaya çalıştıklarını anlatan Özer, "İşle ilgili şeyleri pek eve taşımak istemiyoruz. Yani iş işte, ev evde kalsın. Ama illaki bazen doktorlukla ilgili konular evde gündeme geliyor. Ama işimizi iş yerinde bırakarak ev hayatımızı devam ettirmeye çalışıyoruz" diye konuştu. "Annesiyle beraber nöbet tutmaya başladı" Annesiyle beraber nöbet tutmaya başlayan Kayra Özer de bu yıl Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olduktan sonra güzel bir tercih dönemi yaşadıklarını söyledi. Kendileri açısından heyecanlı bir süreç olduğunu dile getiren Özer, "Bizim için çok heyecanlıydı. Komuta kontrol merkezinde kadro açıldı ve annem de burada doktor olarak çalışıyordu. Tabii ki ilk düşüncem burayı tercih etmek oldu. Tercih sürecinde çok heyecanlıydık, ’gelecek mi, gelmeyecek mi, nasıl olacak’ diye. Ve sonunda geldi. Çok mutlu olduk. Küçükken annemin 112 montlarını, 112 tişörtlerini giyerdim. Şimdi o tişörtler, o montlar bana ait. Küçükken yaptığımız şeyler şimdi gerçek oldu. O yüzden çok mutluyum. Annemle birlikte çalışmak çok güzel. Ev hayatımızı burada profesyonelce devam ettiriyoruz" dedi. "Annemin disiplini sayesinde çok daha kolay öğrenebiliyorum" Annesinin çok disiplinli olduğunu vurgulayan Özer, şunları kaydetti: "Annem bence disiplinin vücut bulmuş hali. Burada çalışmamın benim için pozitifliği; ben yeni mezun bir doktorum sonuç olarak. Buradaki sistemi tam olarak bilmiyorum, buradaki işleyişi bilmiyorum. Annemin disiplini sayesinde bunları çok daha kolay öğrenebiliyorum. Başlamadan önce biz çok heyecanlıydık, ’nasıl olacak, sistem nasıl yürür’ diye. Burada şimdi ben bir doktorum ama biraz da annemin oğlu olarak devam ediyorum açıkçası. O yüzden heyecanlıydık. Ama şu an her şey çok güzel. Alıştık bugün 4. nöbetim. Her şey çok güzel ilerliyor. Annemle çalışmaktan çok mutluyum. O da benimle çalışmaktan çok mutlu." (VEG-FKE
Tokat Prof. Dr. Gerçekcioğlu: “Sıcaklığa dayanıklı yeni bitkiler ortaya çıkacak” Mevsim normallerinin üzerinde seyreden hava sıcaklıkları bitkilerin strese girmesine neden oluyor. Tarımsal üretimi tehdit eden sıcaklıkların bitkiler üzerinde etkilerinden bahseden Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Ziraat Fakültesi Meyve Yetiştirme ve Islahı Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Resul Gerçekcioğlu, sıcaklığa bağlı bir çok bitkinin yok olabileceğini belirtti. Türkiye genelinde artan kuraklık ve aşırı sıcaklıklar, bitki örtüsü üzerinde ciddi olumsuzluklara neden olmasının yanı sıra olumlu değişimlere de neden olabiliyor. Sıcaklık faktörüne bağlı olarak ekoloji ve bitki deseninde değişimlerin yaşandığına dikkat çeken Prof. Dr. Resul Gerçekcioğlu, sıcaklıklara dayanabilen yeni bitkilerin ortaya çıkacağını söyledi. “Ekoloji ve bitki deseni değişiyor” Çiçek açan ağacın yüzde 25’i iki yıl üst üste meyve verirse ağacın intihar ettiğini söyleyen Prof. Dr. Gerçekcioğlu, “Hangi bitki olursa olsun açan çiçeklerin tamamı asla meyveye dönmez. Onun normal kabul ettiğimiz bir süreci vardır. Diyelim ki 100 çiçekten 10 tanesi meyve verebilir. Bu normal kabul edilebilir. Bunu birazcık üstü belki tolere edilir. Ama iki katı, diyelim ki 100 çiçekten 25 tanesi üst üste 2 yıl meyve verdiğini düşünün. Biz buna rastlıyoruz. Ağaçlarda intihar etme diye bir şey de var. Yani ağaç kuruyor. Ağaç bir şekilde ölümüne gidiyor. Dolayısıyla normali neyse aslında onu yakalamak lazım. Ama işte bu küresel ısınma hakikaten bu ve buna benzer birçok olumsuzluklara da sebep olabilir. Bundan sonra böyle şeylere rastlarsak da yadırgamayalım. Ekoloji değişiyor. Bitki deseni de değişiyor. Belki birçok bitki hakikatte bu anlamda yok olacak. Belki bu kadar sıcaklığa dayanabilen yeni bitkilerin ortaya çıkması yaşanacak” dedi.