GÜNDEM - 14 Kasım 2024 Perşembe 10:07

Beş üniversite arasında, tıbbi ve aromatik bitkiler odaklı iş birliği protokolü imzalandı

A
A
A
Beş üniversite arasında, tıbbi ve aromatik bitkiler odaklı iş birliği protokolü imzalandı

Atatürk Üniversitesi, Artvin Çoruh Üniversitesi, Iğdır Üniversitesi, Karadeniz Teknik Üniversitesi ve Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi arasında, "Tıbbi ve Aromatik Bitkiler" alanını kapsayan önemli bir iş birliği protokolü imzalandı.


Karadeniz Teknik Üniversitesi ev sahipliğinde gerçekleştirilen imza törenine; Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu, Artvin Çoruh Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Sıtkı Bilgin, Iğdır Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Hakkı Alma, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yusuf Yılmaz ve Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Rektörü Prof. Dr. Hamdullah Çuvalcı katıldı.


Protokol kapsamında, beş üniversitenin yer aldığı illerde doğal olarak yetişen tıbbi ve aromatik bitki türlerinin analiz edilmesi, biyolojik aktivitelerinin araştırılması ve potansiyel biyolojik aktiviteye sahip metabolitlerin pre-klinik ve klinik çalışmalarının yapılması hedefleniyor. Bu iş birliği ile özellikle kanser gibi ciddi sağlık sorunlarına yönelik tedavi potansiyeli taşıyan bitki türlerinin tespiti ve bilimsel çalışmalarla desteklenmesi amaçlanıyor. Araştırmalar, üniversitelerin bu alanda faaliyet gösteren araştırma merkezleri ve laboratuvarlarında ortak olarak yürütülecek.



Rektör Hacımüftüoğlu: “İnsan Sağlığına Katkı Sunacak Her Türlü Ar-Ge Faaliyetini Desteklemekte Kararlıyız”


İmza töreninde konuşan Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu, iş birliğinin bölgedeki bitki zenginliğini bilimsel olarak değerlendirmeye ve halk sağlığına katkı sağlamaya yönelik önemli bir adım olduğunu vurguladı. Prof. Dr. Hacımüftüoğlu: “Doğu Anadolu ve Karadeniz bölgelerimiz, endemik bitkiler açısından oldukça zengin bir coğrafyaya sahip. Tıbbi ve aromatik bitkiler konusunda bu zenginliği bilimsel yöntemlerle incelemek, biyolojik aktiviteleri keşfetmek ve bu alandaki potansiyel faydaları gün yüzüne çıkarmak adına bu iş birliğini çok değerli buluyoruz. Atatürk Üniversitesi olarak, insan sağlığına katkı sunacak her türlü Ar-Ge faaliyetini desteklemekte kararlıyız. Bu protokol sayesinde üniversiteler arasında ortak bilimsel çalışmalar yürütecek ve ülkemizin sağlık sektörüne de katkı sağlayacak bilimsel çıktılar elde edeceğiz” ifadelerini kullandı.


Tıbbi ve aromatik bitkiler üzerine yapılacak araştırmaların sağlık alanında önemli potansiyeller barındırdığını belirten Prof. Dr. Hacımüftüoğlu, bu çalışmaların hastalıkların tedavi süreçlerinde yeni yaklaşımlar geliştirmeye de olanak tanıyacağını söyleyerek; ev sahibi olan KTÜ Rektörü Prof. Dr. Hamdullah Çuvalcı başta olmak üzere, protokolün imzalanmasına katkı sunan tüm paydaşlara teşekkür etti ve atılacak adımların sağlık sektörüne katkı sağlaması temennisinde bulundu.



Beş üniversite arasında, tıbbi ve aromatik bitkiler odaklı iş birliği protokolü imzalandı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Gaziantep Hediye duvar halısı ile başlayan merak koleksiyona dönüştü Gaziantep’te yaşayan 72 yaşındaki Mehmet Kaleoğlu’nun kendisine hediye edilen bir duvar halısıyla başlayan halı merakı yıllar içerisinde koleksiyona dönüştü. Kaleoğlu’nun koleksiyonunda yer alan ve geçmiş yıllarda evler ile iş yerlerinin duvarlarını süsleyen farklı figür ve motiflerin bulunduğu duvar halılar büyük bir ilgi görüyor. Tarihi Gaziantep Kalesi civarında bulunan 500 yıllık tarihi Kaleoğlu Mağarası’nın duvarına asılması için kendisine hediye edilen bir duvar halısı ile halı koleksiyonu oluşturmaya başlayan Mehmet Kaleoğlu, duvar halılarını mağaradaki bir odada muhafaza ediyor. Tarihi Yeni Han içerisindeki mağarada 200’den fazla eski duvar halısının bulunduğu koleksiyonuna gözü gibi bakan Kaleoğlu, 1950’li yıllara ait olan duvar halılarını isteyen müşterilerine de satıyor. Geçmişte her evin duvarında yer aldığı duvar halılarını mağaranın çeşitli yerlerine asan Kaleoğlu’nun halıları mağarayı gezmeye gelen yerli ve yabancı turistlerin de ilgisini çekiyor. Geçmiş yıllarda daha çok Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde duvarları süsleyen halılara adeta hayran kalan ziyaretçiler, dakikalarca halıları inceliyor. 1950’li yıllarda hemen her evin duvarını süsleyen, tüy kadar hafif ve ipek kadar yumuşak olan duvar halıları tarihi mağaraya ayrı bir hava katıyor. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde el ile dokunan, ev ve iş yerlerinin duvarlarına asılan halıları muhafaza etmeye devam eden Kaleoğlu, mağarayı gezmeye gelen ziyaretçilerin, halıları incelemeden gitmediğini söyledi. Günümüzde nadir rastlanan bu geleneksel halılara büyük ilgi duyduğunu ifade eden Kaleoğlu, geçmiş yıllarda hemen hemen her ev ve iş yerinin duvarlarını süsleyen duvar halılarının rengârenk nakışlar, motifler ve iç içe geçmiş desenlerden oluştuğunu bildirdi. Günümüzde duvar halılarının yerini artık tabloların aldığını belirten Kaleoğlu, “Mağaramız 500 yıllık Kaleoğlu Mağarası’dır. Mağaramız 500 yıllık olduğu için ‘tarihi yapıların içerisinde duvar halıları lazım’ dedim. Duvar halılarını mağaramıza astığımızda müşterilerimizin de dikkatini çekti” dedi. “Geçmişte her evin duvarında farklı figürlerin yer aldığı halılar vardı” İpekten dokunan halıların da olduğu resimli duvar halılarında en çok tercih edilen motifler arasında Kabe, aslan, geyik, at, boğa ve tavus kuşunun bulunduğunu belirten Kaleoğlu, geçmiş yıllarda özellikle genç kızların çeyizlerinde duvar halılarının yer aldığını hatırlatarak, “Halılarımızın bir kısmı hediye edildi. Bir kısmını da satın aldık. Duvar halıları mağaramızı ziyarete gelen müşterilerin dikkatini çekiyor. Duvar halılarınız orijinaldir. Duvar halılarını görenler şaşırıyor, aynı zamanda dikkatlerini de çekiyor. Eski döneme ait duvar halılarımız var. Duvar halılarını görenler eski hatıralarını yad ediyorlar. Bu da bizim hoşumuza gidiyor. Benim için de bir hobi oldu. Mağaramıza da ayrı bir renk katıyor. Duvar halıları mağaramıza ayrı bir görünüm kazandırıyor” dedi. “Halılara ilgi çok fazla” Koleksiyonundaki halıların bir kısmını mağaranın duvarlarına astığını belirten Kaleoğlu, “Duvar halıları mağarada dikkat çekiyor. Duvar halılarıyla mağaramız güzel bir dekora kavuştu. Her tarafta eski duvar halılarını görenler beğeniyor. Mağaramız da duvar halılarımız da tarihi kokuyor. Eski duvar halılarını görenler mutlu oluyor, dolayısıyla biz de mutlu oluyoruz” şeklinde konuştu. “Halılar insanı geçmiş yıllara götürüyor” Mağarayı ziyarete gelen vatandaşlar ise, “Mağaradaki duvar halılar bayağı hoşumuza gitti. Renkleri ve desenleri çok beğendik. Mağaradaki her şey tarih kokuyor. Mağara ve duvar halıları çok dikkatimizi çekti. Duvar halıları eskiden kızların çeyizleri arasında sergileniyormuş ve bu halıların 50-60 yıllık tarihi varmış. Halılar gerçekten çok güzel ve halılarda büyük bir emek var” diye konuştular.
Isparta Isparta’da öğretmenler gününe tatlı bir dokunuş: gül ve elma aromalı ’Öğretmen Çikolatası’ Isparta’nın gülü ve Eğirdir’in elmasıyla hazırlanan "Öğretmen Çikolatası," Eğirdir’de bir okulda düzenlenen 24 Kasım Öğretmenler Günü etkinliğinde öğretmenlerden büyük beğeni topladı. Isparta’nın meşhur gülü ve Eğirdir’in ünlü elmasıyla hazırlanan çikolata, Eğirdir Nafiz Yürekli Turizm Meslek Lisesi’nde düzenlenen etkinlikte öğretmenlerin beğenisine sunuldu. Eskişehirli bir çikolata ustası, 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla katıldığı etkinlikte, bu özel lezzetin yapımını uygulamalı olarak anlatarak Isparta’da daha önce yapılmamış gül ve elma aromalı çikolatayı yaptı. Çikolataya farklı boyut, gül ve elma aroması eklendi Usta, çikolatanın ana malzemesi olarak Isparta’nın meşhur gülünü ve Eğirdir’in lezzetiyle tanınan elmasını kullanarak çikolataya farklı bir aroma kattı. Hazırlık sürecini detaylı şekilde gösteren usta, etkinliğe katılan öğretmenlere çikolatayı tek tek tattırdı ve bu özel ürüne "Öğretmen Çikolatası" adını verdi. ‘Isparta çikolataya yeni bir kimlik kazandırdı’ Etkinlik sonunda konuşan çikolata ustası, “Isparta’nın gülü ve Eğirdir’in elması, çikolataya yeni bir kimlik kazandırdı. Bu ürün, Isparta’nın yerel değerlerini dünyaya tanıtmak için büyük bir fırsat” dedi. Öğretmenler, bu özel çikolatanın eşsiz bir lezzet sunduğunu belirterek, etkinliğin hem Öğretmenler Günü’nün anlamına uygun hem de Isparta’nın yerel ürünlerini tanıtıcı bir etkinlik olduğunu ifade ettiler.
Ankara TBMM Başkanı Kurtulmuş, öğretmenlerle buluştu TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, “Bilmek sadece iki kere ikinin dört ettiğini bilmek değil, bilgi aynı zamanda hikmetle, irfanla donatılarak yani insanların bireysel olarak ahlaki faziletlerini nasıl yükseltiriz, insanların toplumsal sorumluluklarını nasıl kuvvetlendiririz şeklinde uygulamalı olarak gençlerimize vereceğimiz büyük bir kazanımdır” dedi. TBMM Başkanı Kurtulmuş, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin ve öğretmenleri TBMM Tören Salonu’nda kabul etti. Kurtulmuş, öğretmenlik mesleğinin peygamber mesleği olduğunu söyleyerek, “Bu anlamda öğretmenin, öğretmen vasıtasıyla her biriniz için de daha çocukluk yıllarımızdan itibaren gerçekleştirdiğini biliyoruz. Öğretmen sadece bilgilendirmek değildir. Herkesin bildiği gibi bilgi hele hele günümüzde giderek artıyor. Bilginin üretilmesi çok daha hızlı, yaygın bir hale geliyor. Ama dünyanın sırlarının çözülmesi de kadar içinde çıkılmaz bir hal alıyor. Demek ki dünyanın sırlarının çözülmesiyle bilginin üretilmesinde arasında doğrusal bir ilişki yoktur. Bilgiyi tek başına bırakın insani olmayan bir takım özelliklerle geliştirmemek eğitim alanın boş bırakmak demektir” şeklinde konuştu. Bilginin insanlığa faydalı hale getirilmesini sağlayacaklarını söyleyen Kurtulmuş, “Her bir insan iyi, mükemmel insan olabilmesi için ne gerekiyorsa gençlerimizin zihinlerine nakşedeceğiz, ruhunu da eğitecek çabalar da ortaya koyacağız. Bilmek sadece iki kere ikinin dört ettiğini bilmek değil, bilmek sadece havaya bırakılan bir cismin yere düşeceği bilgisine sahip olmak değil ya da suyun 100 derecede kaynayacağının bilgisine sahi olmak değil, bilgi aynı zamanda hikmetle, irfanla donatılarak yani insanların bireysel olarak ahlaki faziletlerini nasıl yükseltiriz, insanların toplumsal sorumluluklarını nasıl kuvvetlendiririz şeklinde uygulamalı olarak gençlerimize vereceğimiz büyük bir kazanımdır” dedi. Tekin, eğitim öğretimin devam ettiği her gününüz kendi günleri olduğunu belirterek, “Sizler öğrencisinin gözünün içine ilgiyle bakan, saatlerce ders anlat nöbet tutan, akşamına da yazılı kağıtlarıyla hesaplaşan öğretmenlerimiz. Tıkanan bütün yolları açmak için kararlar aldık. Bununla populist kaygılardan ari biçimde uygulamaya koyduk. Aldığımız tepkilere sizlere de şahit oldunuz, oluyorsunuz. Öğrencileriniz in ve sizlerin menfaati için her şeyi göze almak, doğruyu çekinmeden temellendirmek vatana ve millete temel borcumuzdur. Yarınlarımız için atılmış adımlardır” ifadelerini kullandı.
Zonguldak Devrek’te “ Öğretmenler Günü” çeşitli etkinliklerle kutlandı Devrek ilçesinde "24 Kasım Öğretmenler Günü" düzenlenen çeşitli etkinliklerle kutlandı. Zonguldak’ın Devrek ilçesinde “24 Kasım Öğretmenler Günü” organize edilen çeşitli etkinliklerle kutlandı. İlçede düzenlenen programa, İlçe Milli Eğitim Müdürü Ercan Kahya tarafından Cumhuriyet Bulvarında bulunan anıta çelenk sunulması ardından saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla devam edildi. Burada sona eren etkinliğin ardından Atatürk Kültür Merkezi’ndeki programa geçildi. AKM’ de düzenlenen organizasyonda konuşan İlçe Milli Eğitim Müdürü Ercan Kahya, ”Toplumun geleceğinin harcını yoğuran, gençlere şekil veren, her çeşit meslek erbâbının yetişmesine öncülük eden, kendisi bir mum gibi erirken etrafını aydınlatan, bütün bunları yaparken de hep kendinden bir şeyler veren öğretmenlerimizi tekrar hatırladığımız bir gün. Bugün, fedakâr öğretmenleri hatırlama ve kıymetlerini yâd etme günüdür. Öğretmenlik, insanlık tarihinin en önemli ve daimi mesleklerindendir. Öğretmen, insanların kendi ayakları üzerinde durmalarını kolaylaştıran, yaşamları boyunca gereken bilgileri kazanmalarına yardımcı olan ve kendisi de toplumun önünden giden bir gönül eridir. Bilgi kaynaklarını öğreten, yönlendiren, değerlendirme alışkanlığı kazandıran bir kişidir, öğretmen. Öğretmenlik mesleği, her şeyden önce yüksek bir ideal, kutsal bir gaye ve hizmet mesleğidir. Öğretmenler birer kılavuzdur; doğru yola yönlendiren kılavuz ise kolaylık ve mutluluk getirir. Toprak altına atılan bir tohum parçalanıp dağılınca, yüzlerce tohum olarak netice verdiği gibi; öğretmendeki bilgi tohumları da öğrencilere dağıtılınca, yeni bilgileri ve insanlık ağacının taze meyvelerini netice olarak verir. Öğretmen bir insanı kurtarmanın, bütün insanları kurtarmak kadar önemli olduğu çok iyi bilir. Çünkü iyi eğitilen bir insan, huzurlu bir toplum ve mutlu bir gelecek demektir. Eğitimde kaybedilecek tek bir fert olmadığının bilincindedir öğretmen" dedi. AKM’deki programların ardından Merkez Yeni Cami de vefat eden öğretmenler için Kur’an-ıKerim Tilaveti okundu ve yine protokol üyeleri tarafından ahrete irtihal eden öğretmenlerin kabristanları ziyaret edildi. Düzenlenen programa; Devrek Kaymakamı Muhammed Evlice, Devrek Belediye Başkan Yardımcısı Özcan Özmekik ile daire müdürleri, öğretmenler, öğrenciler ve çok sayıda davetli katıldı
Antalya Kadınlarda ve Gençlerde “Kalp ve Damar Hastalıkları” alarm veriyor 18. Türk Kalp ve Damar Cerrahisi Derneği (TKDCD) Ulusal Kongresi kapsamında Antalya’da açıklamalarda bulunan Türk Kalp ve Damar Cerrahisi Derneği Genel Sekreteri Doç. Dr. Murat Sargın, “Kadınlardaki temel ölüm sebebi kalp hastalığı. Hem dünyada hem Türkiye’de kadınlar en çok kalp ve damar hastalıklarından ölüyor. Kadınlarımızın kalp hastalığı konusunda daha duyarlı olması lazım” ifadelerini kullandı. COVID-19’un kalp üzerindeki etkilerini ve aşıların rolünü aktaran Prof. Dr. Cevdet Uğur Koçoğulları, “Kalp hastalıkları açısından aşı güvenle yapılabilir ama covid geçirdikten 1-2 sene sonra hafif bile geçirseniz kardiyovasküler olaylarda bir artışa sebep olabiliyor. Yapılan çalışmalar gösterdi ki, aşı kalp hastalıklarını arttırmada bahsedildiği kadar etki yapmadı” dedi. Gençlerde artan kalp hastalıkları hakkında açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Orhan Gökalp, “Covid salgını sırasında başlayan, çok ciddi artan bir fast food tüketimi var, obezitede, karbonhidrat zehirlenmesinde ve sigara kullanımında gençlerde inanılmaz bir artış var. Bunları bir kenara koyup, hastalık mı yaptı aşı mı yaptı konusunun peşine düşüyoruz” diye konuştu. Türk Kalp ve Damar Cerrahisi Derneği Başkanı Prof. Dr. Levent Yılık, Sağlık Bakanlığı tarafından uygulamaya konulan “Kalp Ekibi”nin önemine dikkat çekerek, vatandaşlara uyarılarda bulundu: “Her hasta kendi özelinde ayrı ve o hastaya doğru tedavinin yapılması lazım. Bu nedenle de kalp ekibi çok önemli. SGK bile artık bazı geri ödemelerini ekibin kararı olmadan yapmıyor. Hastalarımız da lütfen doğru tedaviye ulaşmaya çalışsınlar. Bazen kaçak güreşmek ömrünüzü kısaltır.” Türk Kalp ve Damar Cerrahisi Derneği (TKDCD) tarafından düzenlenen 18. Türk Kalp ve Damar Cerrahisi Derneği (TKDCD) Ulusal Kongresi, Antalya’da gerçekleştirildi. Kongrede gerçekleştirilen basın toplantısında; Türk Kalp ve Damar Cerrahisi Derneği Başkanı Prof. Dr. Levent Yılık kongre hakkında bilgi verirken, Türk Kalp ve Damar Cerrahisi Derneği Başkan Yardımcısı ve Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı (TÜSEB) Başkanı Prof. Dr. Ümit Kervan “Yapay zeka, kardiyovasküler sağlıkta devrim yapıyor: Tıpta yeni bir nabız” başlıklı, Türk Kalp ve Damar Cerrahisi Derneği Genel Sekreteri Doç. Dr. Murat Sargın “Kadınlarda kardiyovasküler hastalık: Sessiz bir salgın” başlıklı, Dr. Siyami Ersek Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim Araştırma Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Cevdet Uğur Koçoğulları “COVID-19’un kalp üzerindeki etkileri ve aşıların rolü” başlıklı ve İzmir Şehir Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Orhan Gökalp “Gençlerde kalp-damar hastalıkları artışta: Acil önlem alınması gerekiyor” başlıklı konular hakkında sunum yaptı. Türk Kalp ve Damar Cerrahisi Derneği Başkanı Prof. Dr. Levent Yılık, derneğin 36 yıldır faaliyette bulunduğunu belirterek, 18’incisi düzenlenen kongreyi 2 yılda bir yaptıklarını ve bu yıl en yüksek katılımlı programı gerçekleştirdiklerini ifade etti. Son iki organizasyonun uluslararası katılımlı olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Levent Yılık, şöyle devam etti: “Bu yıl 2 binden fazla yerli ve yabancı kalp cerrahımız, ayrıca bin 500 asistan doktorlar, hemşireler ve kalp akciğer pompa cihazını kullanan Perfüzyonist arkadaşlarımız olmak üzere 3 bin 500 konuğumuz var. Toplam 105 bilimsel oturum, 55 kurs, 300’den fazla bildiri, 200’den fazla da poster bildirimiz bulunuyor. Beraber olduğumuz dernekler var, yerli olarak Türk Kardiyoloji Derneği ile beraber oturumlarımız oldu. Ayrıca yerli olarak Ulusal Vasküler ve Endovasküler Cerrahi Derneği, Fleboloji Derneği, Perfüzyonistler Derneği, Türkiye Kan Merkezleri ve Transfüzyon Derneği ile yabancı olarak ise dünyanın en büyük kalp damar cerrahi derneği EACTS, ESVS, ISMICS, Endoscopic Surgeons Club, Aortic Association, ERAS, ve Heart Team Academy ile kongremizi beraber yapıyoruz.” Prof. Dr. Levent Yılık, kongreye Orta Doğu’dan ve Türki Cumhuriyetler’den de katılım olduğunu aktararak, bu yıl kongrede ilk kez düzenledikleri Türk Devletleri Kardiyovasküler Zirvesi hakkında da bilgi verdi. Yılık, “Artık sadece iş birliği içinde değil, bir konsorsiyum şeklinde beraber çalışacağız. Türki Cumhuriyetler’den bize eğitime gelecekler. Çünkü Türkiye, kalp damar cerrahisi konusunda dünya standartlarının üstünde sonuçlarla ameliyatları gerçekleştiren bir ülke” diye konuştu. “Kaçak güreşmek ömrünüzü kısaltır” Prof. Dr. Levent Yılık, son yıllarda uygulamaya geçen “Kalp Ekibi” hakkında bilgi verdi. Kalp rahatsızlıklarının yönetiminin, multidisipliner bir yaklaşım gerektirdiğini kaydeden Yılık, şöyle konuştu: “Kalp ameliyatlarından korkuluyor ama aslında öyle değil. İlk çıkışında kalp ameliyatlarındaki komplikasyon oranları, ölüm oranları çok yüksekmiş fakat şu an normal bir hasta için Türkiye’de Koroner By-pass’ın ölüm oranı maksimum yüzde 1. Bunların da çoğu aslında kalple alakalı değil, diğer hastalıklar dolayısıyla oluyor. Yani biz kalp yüzünden çok fazla hasta kaybetmiyoruz. Ameliyattan kaçmak doğal bir şey, damar tıkanıklığı olduğu zaman koroner damarlarda stent koymak çok daha avantajlı, çok daha kolay ama bu hastayı doğru seçmek lazım. Eğer stent koyulmadan ameliyat yapılması gereken bir hastaya zorunlu olarak endikasyon dışı stent koyuyor iseniz, o hastanın ömrünü kısaltıyorsunuz demektir. Çünkü koroner damar tıkanıklığının altın tedavisi cerrahidir, ameliyatlarını yaparsınız o hastayı unutursunuz. İlaçlarını kullandığı sürece hiçbir şey olmaz. Ama stent öyle değil her an tıkanabilir vs. Bunun da kararını mutlaka artık son yıllarda ortaya çıkan kalp ekibi dediğimiz, kardiyolog, kalp damar cerrahi ve anestezistlerden oluşan bir ekip olarak karar veriyoruz. Türkiye’de bu sistem artık oturdu. Sadece bypass için söylemiyorum, kapak ameliyatları ve diğer ameliyatlar da buna dahil. Her hasta kendi özelinde ayrı ve o hastaya doğru tedavinin yapılması lazım. Bu nedenle de kalp ekibi çok önemli. SGK bile artık bazı geri ödemelerini ekibin kararı olmadan yapmıyor. Hastalarımız da lütfen doğru tedaviye ulaşmaya çalışsınlar. Bazen kaçak güreşmek ömrünüzü kısaltır. Bu çok önemli” “Türk kalp damar cerrahisi hekimlerinin birçoğu yapay zekanın gelişmesi için çalışıyor” Türk Kalp ve Damar Cerrahisi Derneği Başkan Yardımcısı ve Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı (TÜSEB) Başkanı Prof. Dr. Ümit Kervan ise kalp damar cerrahisinin çok farklı bir boyuta ulaştığını ifade ederek, 56 yıl önce Türk hekimler tarafından yapılan dünyada ilk kez gerçekleştirilen kalp naklinin ardından, teknolojiyi ve bilimi çok yakından takip ettiklerini belirtti ve diğer ülkelerde yapılan tüm işlemlerin Türkiye’de de yapıldığını söyledi. Kalp hastalıklarını teşhis ederken küçük belirtilerin, hayat ve ölüm arasındaki farkı belirleyebildiğini aktaran Prof. Dr. Ümit Kervan, yapay zeka ile ince ipuçlarını yakalayabildiklerini anlattı. Kervan, “Yapay zeka sistemlerini, hem ameliyathanelerimizde hastamızın tedavilerinde hem de teşhislerindeki yöntemlerde kullanıyoruz. Bu yöntemleri o kadar iyi kullanıyoruz ki, dünyada bu teknolojinin gelişmesinde biz Türk kalp damar cerrahisi hekimlerinin bir çoğu, o teknolojinin gelişmesinde de çalışıyor, görevleri var ve teknolojiye yön veriyorlar. Tüketen bir sağlık sisteminin içinde değil, üreten bir sağlık sisteminin içinde olmayı hedefliyoruz. Bunun için de karalılıkla çalışıyoruz” şeklinde konuştu. Kalp ekibi uygulamasına da değinen Prof. Dr. Ümit Kervan, hastaların kendilerine uygulanan işlemlerde konsey kararı olup olmadığına dikkat etmelerini istedi. “Farkındalığı artırmamız önemli” Türk Kalp ve Damar Cerrahisi Derneği Genel Sekreteri Doç. Dr. Murat Sargın ise hastalarda kalp ve damar rahatsızlıklarına bağlı oluşan hastalıklarla ilgili farkındalığın artırılması gerektiğini dile getirdi. Türkiye’de 2 bin 400 kalp cerrahının görev yaptığını açıklayan Sargın, “Türkiye’de yılda 79 bin açık kalp ameliyatı, 100 bine yakın da damar ameliyatı yapıyoruz. 2 buçuk milyon civarı da poliklinik hizmeti veriyoruz. Dünyadaki oranlara baktığımızda kalp damar cerrahı sayımızın biraz daha artma ihtimali var ama Türkiye’de kalp damar cerrahisi tarafından tedavi, ameliyat, ilaç, reçete, stent her neyse bütün bu imkanlara sahip. Risk altındaki hasta sayısı ise 6 milyon civarında, dolayısıyla hastalarda kalp hastalığıyla ilgili damar hastalığıyla ilgili farkındalığı artırmamız önemli” dedi. “Kadınlarımızın kalp hastalığı konusunda daha duyarlı olması lazım” Doç. Dr. Murat Sargın, kadınların kardiyovasküler hastalıklardan orantısız şekilde etkilenmelerine rağmen, bu durumu göz ardı ettiklerini belirterek, şu ifadelere yer verdi: “Kalp hastalığı, damar hastalığı genelde belli bir yaşın üstü sigara içen diyabetik erkek profiliyle ilişkilendiriliyor, doğru bir ilişki ama yeterli bir ilişki değil. Kadınları hep daha fazla ilişkilendirmek lazım, çünkü kadınlardaki temel ölüm sebebi kalp hastalığı. Genelde kadınlar kanserden korkuyor, kalp hastalığı endişe açısından ikinci planda kalıyor. Dolayısıyla bu anlamda belki sağlıklarını da biraz ihmal ediyorlar. Ama ölüm sebeplerine bakarsanız, hem dünyada hem Türkiye’de kadınlar en çok kalp ve damar hastalıklarından ölüyor. Mesela felç geçiren, inme geçiren her yüz vakanın 60’ı kadın. Diyabetik obez bir erkekle diyabetik obez bir kadını karşılaştırırsak, kadında kalp hastalığı olma riski yüzde 50 daha fazla. Biz de belki bunu yeteri kadar anlatmayı ihmal ediyoruz ama kadınlarımızın kalp hastalığı konusunda daha duyarlı olması lazım. Depresyon bile kadınlarda kalp hastalığını düşündüğümüzden çok daha artırabiliyor.” “Aşı kalp hastalıklarını arttırmada bahsedildiği kadar etki yapmadı” Dr. Siyami Ersek Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim Araştırma Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Cevdet Uğur Koçoğulları, COVID-19’un kalp üzerindeki etkilerini ve aşıların rolünü ele aldı. Prof. Dr. Cevdet Uğur Koçoğulları, “Covid-19, SARS-CoV-2 virüsü özellikle multi organ disfonksiyonuna yol açmakta ama kardiyovasküler kısmını incelediğimizde gördük ki bu kalp kası iltihabı, ritim problemi ve kalp yetmezliği ile seyretti. Kardiyovasküler kaynaklı ölümlerin birçoğu bunlardan kaynaklandı ve oluşan mevcut hastalıkları olan kişiler üzerinde daha çok etkili oldu. Kişilerin kalbinde bir plak bir lezyon varsa bunu hızlandırdı. Aşılar çok ciddi tereddüt konusu, çoğumuz aşı yaptırdık, aşılarla kardiyovasküler krizleri arttı diye çok konuşuldu. Sayılara bakıldığı zaman, aşılar hakkında yayınlanan ciddi sayıdaki çalışmalar gösterdi ki; aşılar kardiyovasküler olayları arttırmada yüksek bir orana sahip değil. Kalp hastalıkları açısından aşı güvenle yapılabilir ama covid geçirdikten 1-2 sene sonra hafif bile geçirseniz kardiyovasküler olaylarda bir artışa sebep olabiliyor. Ama aşının o tereddüdü hep var. Aşı karşıtlı olarak da yorumlanıyor bunlar. Yapılan çalışmalar gösterdi ki, aşı kalp hastalıklarını arttırmada bahsedildiği kadar etki yapmadı” dedi. “Hastalık mı yaptı aşı mı yaptı konusunun peşine düşüyoruz” İzmir Şehir Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Orhan Gökalp de gençlerde kalp-damar hastalıklarının arttığına dair açıklamalarda bulunarak, genetik faktörlerin dışında oluşan değiştirilebilecek faktör nedeniyle oluşan hastalıkların önlenebilir olduğunu dile getirdi. Prof. Dr. Orhan Gökalp, “Kalp hastalıkları genelde 60-65 yaş üstü görülen yaşlı hastalığı olarak bilinmekte. Mesleğe ilk başladığımız zamanlarda bizim de karşımıza bu şekilde çıkıyordu. Fakat yıllar içerisinde çok genç hastayla karşılaşmaya başladık, 20-40 yaş arasında artık çok hasta görüyoruz. 40 yaşın altındaki hastalar kalp hastalarının yüzde 10’unu oluşturuyor. Kardiyologlar tarafından stent takılıyor, ameliyat ediyoruz. Ya tanıdaki gelişmelerden dolayı çok sık karşılaşıyoruz ya da gerçekten de bu hastalar artmaya başladı. Kalp hastalıklarıyla ilgili değiştirilemeyen bazı risk faktörleri var, genetik faktörler. Genç yaşta insanların ailelerinde kalp hastalığı nüksü varsa o insanlar genç yaşta daha fazla kalp hastalığına yakalanıyorlar. Ama onun dışında bir de değiştirilebilecek faktörler var. Örneğin obezite, hipertansiyon, sigara kullanımı, egzersiz yetersizliği. Covid salgını sırasında başlayan, çok ciddi artan bir fast food tüketimi var, obezitede, karbonhidrat zehirlenmesinde ve sigara kullanımında gençlerde inanılmaz bir artış var. Bunları bir kenara koyup, hastalık mı yaptı aşı mı yaptı konusunun peşine düşüyoruz, covid salgını öncesi ve sonrası için bir çalışma yapılıyor. Öğrendiğim kadarıyla obezitede çok ciddi bir artış var” şeklinde konuştu. “Önlenebilir risk faktörlerinin ortadan kaldırılması, hasta sayımızı oldukça azaltacak” Hipertansiyon konusuna da değinen Prof. Dr. Orhan Gökalp, şöyle devam etti: Hipertansiyon dediğimiz hastalık, sadece beyin kanaması ile ortaya çıkan bir hastalık değil, sistemik bir hastalık. Kalp damarlarını çok ciddi bir şekilde bozuyor ve hastaların erken yaşta kalp hastası olmasına sebep oluyor. Sonuç olarak; önlenebilir risk faktörlerinin ortadan kaldırılması, hasta sayımızı oldukça azaltacak. Bunun dışında belki toplumun bilgilendirilmesi ya da kalp hastalıklarıyla ilgili bilinç düzeyinin arttırılması hem Sağlık Bakanlığı hem de bizim görevimiz gibi görünüyor.” “Koronavirüs, aşısız bir salgın sırasında çok ciddi ölümlere sebep olacaktı” Soru cevap kısmında gazetecilerin sorularını yanıtlayan hekimler, covid-19 aşısının kalp sağlığı üzerinde etkisi bulunup bulunmadığına ilişkin soruyu cevapladı. Prof. Dr. Cevdet Uğur Koçoğulları, “Covid-19 yani SARS-CoV-2 virüsünün yaptığı ciddi bir endotel hasarı, pıhtı oluşması bu hastalık bunu yapıyor, böylece multi organ yetmezliği oluyor, aşı yapmıyor değil aşının abartıldığı kadar yapmıyor. Çok düşük oranlarda da aşının yaptığı yan etkiler görüldü. Kalple ilgili yan etkileri bulundu. Fakat bunun istatistiksel olarak çok büyük bir anlamı olduğu ifade edilmedi, dolayısıyla aşıyla ilgili çok ciddi çekinceler olabilir. Ama koronavirüs, aşısız bir salgın sırasında çok ciddi ölümlere sebep olacaktı. Aşı yapılıp kalp krizi geçirenlerle koronavirüs olup kalp krizi geçirenler arasında ciddi bir ölüm oranı farkı var, korona döneminde aktif cerrahiye devam ettik. Çünkü bazı hastanelerin temiz hastane kalması gerekiyordu. Bu arada koronavirüs geçiren COVID-19’lu hastaları ameliyat etik. Bu ameliyatlar sırasında da şunu gördük, COVID-19’da aktif alınan hastaların ameliyatlarının sonuçları oldukça kötü. Çünkü multi organ yetmezliği yapıyor. Bu da ciddi bir ölüm sebebi oluyor.”