YEREL HABERLER - 28 Mart 2012 Çarşamba 18:12

"ÇANAKKALE MAHŞERİ" KONFERANSI

A
A
A
"ÇANAKKALE MAHŞERİ" KONFERANSI

Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığı, Sosyal Bilimler ve Kültür Kulübü`nün düzenlediği, ``˜Çanakkale Mahşeri` başlıklı konferans, Tarihçi Yazar Mehmet Niyazi Özdemir tarafından verildi.
OMÜ Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi`nde düzenlenen konferansa Rektör Prof. Dr. Hüseyin Akan, Rektör Yardımcıları YÖK Üyesi Prof. Dr. Sait Bilgiç ve Prof. Dr. Hakan Leblebicioğlu, 19 Mayıs Polis Meslek Yüksekokulu Müdürü Mustafa Demirok, öğretim üyeleri, üniversite öğrencileri ve Polis Meslek Yüksekokulu öğrencileri katıldı.
Açılış konuşmasını yapan Sosyal Bilimler ve Kültür Kulübü Danışmanı Yrd. Doç. Dr. Osman Keskiner, ``Çanakkale`de Yemen`de o kadar çok şehit verdik ki; bu şehitlerimizin hepsi birer kahramandır. Bizleri kırmayıp geldiği için Mehmet Niyazi Özdemir`e şükranlarımı sunuyorum`` dedi.
Mehmet Niyazi Özdemir konuşmasında, ``Sizin gibi aydın insanlara hitap etmeye kalkınca insan zorlanıyor. Beni dinlemeye geldiğiniz için hepinize şimdiden teşekkür ederim. Hayatın üç tane ana kaynağı vardır; bunlardan bir tanesi metafiziktir. Eğer Rembrandt, Hz. İsa`ya inanmasaydı, Hz. İsa için yapmış olduğu tabloları yapamazdı. Kültür eserleri sadece bireylerin eserleri değildir. Toplumları millet yapan ve o toprağa vurulan birer tapu senedi gibidir. Hayatın ikinci kaynağı ise; ilimdir. 1500`lü yıllarda Avrupa`da tıp ile ilgili olan kitapların hepsi İslam coğrafyasından çeviridir. 1800`lü seneleri ele aldığımızda ise Avrupalılar füze gibi yükselmektedir. 1989`da ise Amerika Birleşik Devletleri`nin pasaportlarını taşıyan insanların yazdığı makale sayısı 1000`lerle belirtilirken, Türk pasaportlarını taşıyan insanların yazmış olduğu makale sayısı 682 ile sınırlı kalmıştır. İşte bu bizim ilimi kaybettiğimizi göstermektedir. Hayatın diğer kaynağı da yeraltı zenginlikleridir. Osmanlı İmparatorluğu`nun topraklarında demir ve kömür çıkmamıştır. Savaşlarda ise sarayda yemek yenilen kaplar tophanelere gönderilmiş ve toplar bu kaplar sayesinde dökülmüştür.
Çanakkale`de iki medeniyet savaşmıştır. Bizim Çanakkale`de savaşan askerlerimizin çoğu medrese eğitimi almış olanlardı. Birçok şair ve yazarımız savaşı halka duyurmak ve askerleri motive etmek için hükümet tarafından cephelere yollanmıştır. Aynı durum İngilizler`de de vardır. Birçok İngiliz yazar ve şair Çanakkale`ye gelmiştir. Yani sadece ordular değil, medeniyetler savaşmıştır. Esat Paşa`nın Çanakkale`de almış olduğu önlemler sayesinde o civarda oturan gayrimüslim halkın can güvenliği sağlanmıştır. Çanakkale`de bizde bir top varsa, itilaf devletlerinde on top vardı. Fakat onlarda bizdeki gibi bir Seyit Onbaşı yoktu. Yokluğun içinde azimle ve inançla savaşan Niğdeli Ali`leri yoktu`` dedi.
``Çanakkale milli tarih açısından bize Mustafa Kemal Paşa`yı kazandırdı`` diyen Mehmet Niyazi Özdemir konuşmasına şu sözlerle son verdi: ``Çanakkale bizim son dönem tarihimizin laboratuarıdır. Çanakkale`ye baktığımızda ise delikanlı insanlarımızı görürüz.``
Konferansın sonunda Rektör Prof. Dr. Hüseyin Akan, Mehmet Niyazi Özdemir`e plaket verdi. Mehmet Niyazi Özdemir, fuaye alanında kitaplarını da imzaladı.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Yeniden Refah’tan Bahçeli’nin ‘İmralı ile DEM görüşmeli’ çağrısına destek: “Alınacak yol varsa alınsın” Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Suat Kılıç, “Sayın Bahçeli madem ki sivil siyasete misyon yüklemiştir, DEM Parti’nin İmralı ile görüşmesini istemiştir biz de bu öneriyi destekliyoruz” dedi. Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Suat Kılıç partisinin Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısının ardından gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından yapılan bir açıklamanın kamuoyunda beklenen etkiyi uyandırmadığını ifade eden Kılıç, “Bakanlığın açıklaması dikkate alındığında görülüyor ki 1 Ocak 2025 tarihinden geçerli olmak üzere konutlarda yıllık 5 bin kilovat saatin üzerindeki tüketimlerde enerji faturalarındaki yüzde 60’lık sübvansiyon kalemi kaldırılacak. Mevcut faturaların yüzde 60 sübvansiyonlu olduğu 1 Ocak’tan itibaren faturalarda yüzde 60 sübvansiyonun kaldırılacağı gerçeği dikkate alındığında karşımıza çıkan tablo şudur. 1 Ocak 2025 tarihinden itibaren yıllık tüketimi toplamda 5 bin kilovat saati aşan aboneler için elektrik tüketimine yüzde 150 zam gelecek demektir. Yüzde 150 elektrik tüketimine kış aylarında gelecek zammı bu ülkede hiç kimsenin karşılayabilmesi mümkün değildir" dedi. Kılıç, “Geçen haftalarda Balıkesir, Mersin ve İstanbul’da son anda da Niğde’deki çocuk evleri sitesinde yaşanan hadiseler gerçekten tüyler ürperten hadiselerdir. Niğde’deki devlet yurdunda 9 yaşında engelli ve epilepsi hastası bir yavrumuz maalesef çalışan şiddetine maruz kalmış ve hayatını kaybetmiştir. Henüz 9 yaşında bir çocuk, engelli, epilepsi hastası, vicdanını yitirmiş kamu çalışanı ne istiyorsun bu çocuktan? Devlet bu tabloyu görmüyorsa devlet değildir. Devlet yurdunda 9 yaşında bir yavrunun darp edilmek suretiyle hayatını kaybettiği bir ülke sosyal devlet değildir. Çocuklar aç bırakılmış, darp edilmiş, tekmelenip yerlerde sürüklenmiş, dövülmüş. Çocuklara topluca banyolar yaptırılmış. Mahremiyetleri yok edilmiş. Çocuklar merdiven altına kapatılmış, hücre cezalarına maruz bırakılmış. Böyle bir ülkede Aile Bakanlığı vardır belki ama Aile Bakanı yoktur” şeklinde konuştu. Bir gazetecinin sorusu üzerine MHP lideri Bahçeli’nin DEM Parti-İmralı çağrısının da değerlendiren Kılıç, şunları kaydetti: "Bahçeli’nin açıklamalarını takip ediyoruz. Diyor ki: DEM Parti’nin İmralı ile görüşmesi sağlanmalıdır. DEM Parti heyeti geçen hafta bizi ziyaret etti. Ziyarette görüldü ki DEM Parti’nin bu konuda özel ya da genel bir bilgi yok. Kamuoyunun bildiğinden daha farklı bir bilgi yok. Eğer bir süreç başlatılacaksa adı her ne ise DEM Parti’nin de buna ilişkin bilgilendirilmesi lazım. Sayın Bahçeli mademki sivil siyasete misyon yüklemiştir, DEM Parti’nin İmralı ile görüşmesini istemiştir biz de bu öneriyi destekliyoruz. Devlet Bahçeli’nin çağrısına AK Parti gereken desteği vermelidir. Görüşme sağlansın, her ne mesaj alınacaksa alınsın. Türkiye bir muammanın parametrelerini tartışmasın. Alınacak bir yol varsa alınsın. Atılacak bir adım var atılsın ama Türkiye havanda su dövmeyi bıraksın. Sayın Bahçeli’nin daha önceki terörist başının Meclise gelmesi çağrısına biz kesin bir dille ret yanıtı vermiştik. Zannediyorum o çağrı AK Parti koridorlarında karşılık bulamamıştır.” “Belediye başkanları muhtemelen bu kararın altında imzası bulunanları alkışlıyorlardır” Kılıç son olarak gündemdeki belediyelerin kreşlerinin kapatılması tartışmalarına ilişkin de şunları söyledi: "Bütün siyasi partilerin seçimlerde verilmiş kreş sözleri vardı. Doğrusu bizimde Ankara’da kreş sözümüz vardı. İstanbul’da Sayın Murat Kurum’un yüze yakın kreş sözü vardı. Esasında CHP’li belediyelere hiç beklemedikleri bir can suyu verdiler bu genelgeyle. Çünkü söz verdikleri kreşlerin yüzde 10’unu bile yapamayan belediyeler bunlar. Verdikleri sözü tutamayan belediyeler bunlar. Kamuoyunda bu genelge marifetiyle öyle bir algı oluştu ki, sanki CHP’li belediyeler bütün mahalleleri semtleri, kreşlerle doldurmuşlar da hükümet de buna karşı çıkıyor engel oluyor. Kaç tane gördünüz Ankara’da kreş tabelası veya İstanbul’da kaç tane kreş tabelası gördünüz? Var olanlar zaten numunelik. Ama belediye başkanları muhtemelen bu kararın altında imzası bulunanları alkışlıyorlardır. Yapmadıkları bir hizmetin 10-20 katı lehlerine bir hizmet yapılmış gibi puan yazdırdıkları için. Dünyada bu işler daha ziyade yerel yönetimler marifetiyle yapılır. Belediyeler kreş mi açıyor, bırakın açsınlar. Anaokulu mu açıyor, bırakın açsınlar. Anayasa Mahkemesi’nin ya da yasaların amir hükümleri varsa ona göre dizayn olsunlar. Devlet de gereken denetimi bunlar üzerinde sağlasın. Eğer bu kreşlerde, anaokulu, gündüz bakım evi gibi yerlerde genel eğitim müfredatımıza milli ve manevi değerlerimize birlik ve beraberliğimize aykırı eğitimler veriliyorsa, talimler yapılıyorsa elbette ki, devletin gereğini yapmak hakkıdır, vazifesidir. Ama topyekûn hiçbir denetim yapmaksızın ‘alayını kaldırmaya ve kapatmaya karar verdim’ demenin hukukla da mantıkla da siyasetle de izah edilebilir bir tarafı yoktur."