YEREL HABERLER - 22 Mart 2012 Perşembe 16:04

ZERGAN GÖNÜLLÜLERİ MÜSİAD DOST MECLİSİNDE

A
A
A
ZERGAN GÖNÜLLÜLERİ MÜSİAD DOST MECLİSİNDE

MÜSİAD`ın rutin olarak 15 günde bir yaptığı Dost meclisinin konuğu, Kızıltepe Zergan Deresi Gönüllüleriydi. Şube merkezinde yapılan toplantıya Zergan Deresi Gönüllüleri ve Kızıltepe Gazetesinden Metin Aydın, Mecit Şahin, Mecit Karaboğa katıldı.
Zergan Gönüllüsü Metin Aydın`ın Zergan Deresi`yle ilgili yaptığı bilgilendirme konuşmasında Zergan Deresinin tarihten gelen bir geçmişinin olduğunu ve Dunaysır denen tarihi bölgeden geçip Şatt-ül Arap`a kadar ulaştığını ifade etti. Zergan deresinin kendine ait olan hukukun insanlar tarafından çiğnendiği belirten Aydın, çarpık yapılaşma ve fabrika atıklarının dereye akıtılması sonucunda derenin doğal olmaktan çıktığını; su ve besin yoluyla bulaşan mikrobik hastalıkların döl yatağı haline geldiğini
söyledi. Metin Aydın; Zergan deresinin bir an önce islah çalışmalarına başlanılması gerektiği bu konunun siyasi parantezin içine konulmayacak kadar önemli olduğunu, bu konuya ilk başta insan odaklı değil canlı odaklı bir anlayışla yaklaşılması ve geçtiği Dunaysır bölgesinin kültürel miras olması hasebiyle daha dikkatli bir şekilde değerlendirilmesi gerektiğini dile getirdi. Konuşmasının sonunda Metin Aydın Zergan`ın Venedik ölçeğinde bir yer olduğunu Islah edilmesi durumunda ciddi bir getirisinin
olacağını Kızıltepe`nin 100 yılını kurtarabileceğini söyledi. Aydın, bu konuda Belediye`nin ve hükümetin (DSİ) yeteri kadar inisiyatif olmadıklarını bu konunun çözülememesi durumunda ilerde daha büyük sıkıntılara neden olacağını, STK`lıların bu konuda inisiyatif olması gerektiği istediklerini sözlerine ekledi.
MÜSİAD Mardin Şubesi kurucu başkanı Kazım Aksoy ise konuşmasında, "Kızıltepeli olmam hasebiyle Zergan deresinin bulunduğu durumu ibret ve üzüntüyle gözlemliyorum. Merkezi hükümet ile Kızıltepe belediyesinin Zerganı kurtarma aşamasında sınıfta kaldıkları görülmektedir. Zerganı kurtarmak için yapılacak her türlü çalışmaya herkesimin destek vermesi gerekmektedir" dedi.
MÜSİAD Başkanı Mehmet Ali Dündar bu tür sosyal ve çevresel sorunlara kayıtsız kalmadıklarını bu sorunun çözülmesi adına ilk başta bu konuyu sürekli gündemde tutacaklarını, çözüm tarafları olan yetkilileri harekete geçirme ve gündemlerine taşımak için gerekli çalışmayı yapacaklarını, Zergan Deresinin ve büherkeye (Eryeri) akan kanalizasyon suyunun ıslah edilmesi noktasında olabilecek konsorsiyumda yer alacaklarını ifade etti. Karşılıklı dilek ve temennilerden sonra akşam yemeğine geçildi.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Danıştay Eğitim Gücü-Sen’i haklı buldu, yürütmeyi durdurma kararı aldı Eğitim Gücü-Sen, Milli Eğitim Bakanlığı’na Bağlı Eğitim Kurumlarının Yönetici Seçme ve Görevlendirme Yönetmeliği’ndeki bazı maddelerin iptaline ilişkin açılan davada Danıştay İkinci Dairesi’nin yürütmeyi durdurma kararı aldığını açıkladı. Eğitim-Gücü-Sen tarafından yapılan yazılı açıklamada, "32476 Sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Milli Eğitim Bakanlığı’na Bağlı Eğitim Kurumlarının Yönetici Seçme ve Görevlendirme Yönetmeliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’in bazı maddelerinin iptaline yönelik sendikamız adına Danıştay İkinci Daire’de açmış olduğumuz davada Danıştay sendikamızı aşağıdaki gerekçelerle haklı bularak, yürütmeyi durdurma kararı vermiştir. Bu kararla birlikte yönetici belirleme kriterlerinde yönetici adaylarının hangi alanlarda yüksek lisans ve doktora yapıldığına bakılmaksızın bir değerlendirme yapılması gerektiği ortaya konmuştur. Ek 2 Değerlendirme Formu konusunda yönetici adaylarının ’Cezalar’ kısmının formdan kaldırılmasının hukuka aykırı olduğuna karar verilmiştir. Bunun yanında sendikamız tarafından iptali istenen diğer maddeler için Danıştay süreci nihai kararı beklenmektedir. Hukuka aykırılığı açıkça ortaya konan ve Danıştay tarafından yürütmenin durdurulmasına karar verilen durumlarla ilgili Milli Eğitim Bakanlığı’nın mevzuat düzenlemeleri yapması gerektiği de açıktır. Eğitim Gücü-Sen olarak sahada yaşanan bir mağduriyeti çözmekle birlikte öğretmenlerin ve eğitim çalışanlarının her türlü özlük ve mali haklarını savunmaya, bu konularda mücadele etmeye devam edeceğiz" denildi.
Ağrı Başkan Taşkın; "Riskli yapılar birer birer yıkılıyor" Patnos ilçe merkezinde güvenli, modern ve yaşanabilir bir şehir oluşturma hedefiyle yürütülen dönüşüm çalışmaları hız kesmeden devam ediyor. Özellikle çarşı merkezinde bulunan, ekonomik ömrünü tamamlamış ve depreme dayanıksız olduğu tespit edilen binaların yıkımı, Patnos Belediyesi ekipleri tarafından gerçekleşiyor. Patnos Belediyesi, vatandaşların güvenliği ve şehir estetiğini ön planda tutarak dönüşüm sürecini titizlikle yürütüyor. Yapılan istişareler sonucunda, dönüşümün hem güvenli hem de ekonomik olarak faydalı bir şekilde tamamlanması amaçlanıyor. Patnos Belediye Başkanı Abdülhalik Taşkın, devam eden dönüşüm çalışmalarıyla ilgili yaptığı açıklamada, şehirdeki riskli yapıların yıkımı ve yerine modern yapılar inşa edilmesi sürecinin kararlılıkla sürdüğünü belirtti. Başkan Taşkın, dönüşüm çalışmalarına ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu: "Patnos’umuzun geleceği için büyük bir dönüşüm hareketi içerisindeyiz. Özellikle çarşı merkezimizde yıllardır ayakta duran ancak artık ekonomik ömrünü tamamlamış, depreme dayanıksız binaların yıkımını gerçekleştiriyoruz. Bu süreci vatandaşlarımızla birlikte yürütüyor, onların öneri ve beklentilerini dikkate alarak en doğru adımları atıyoruz. İlk olarak çarşı merkezindeki kaldırım, ara refüj ve asfaltlama işlerinden başladık. Şimdi de Peynirciler çarşısı olarak adlandırdığımız bölgeyi yıkıp yeniden vatandaşlarımızın hizmetine sunmak için modern bir çarşı inşa etmek için kolları sıvadık. Dönüşüm, sadece binaların yıkılıp yeniden yapılması değil; şehrimizin güvenliğini, estetiğini ve yaşam kalitesini artırmak adına gerçekleştirdiğimiz kapsamlı bir projedir." Başkan Taşkın, dönüşüm sürecinin sadece çarşı merkeziyle sınırlı olmadığını, Patnos’un farklı bölgelerinde de riskli yapıların tespit edilerek dönüşüme alındığını ifade etti. Yeni projelerle birlikte yeşil alanların artırılacağı, otopark sorununun çözüleceği ve modern mimariyle inşa edilecek yapıların şehre değer katacağı vurgulandı.
Şırnak Şırnak’ta nakliyeciler sera projesini bekliyor Şırnak Valiliği tarafından hazırlanan Şırnak Organize Tarım Bölgesi projesinin Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından onaylanarak 16 Nisan’da ihaleye çıkacak olması nakliyecileri heyecanlandırdı. Nakliyeciler projenin faaliyete geçmesi ile rahat bir nefes alacaklarını söyledi. Şırnak’ın Silopi ilçesinde atıl tarım arazileri ekonomiye kazandırılıyor. İl sınırları içerisinde bulunan ve atıl durumda kalmış yaklaşık 946 dekar tarım arazisi taşlardan arındırılarak tarımsal üretim alanı haline getirildi. Çalışma ile Türkiye’nin ihracatı artarken nakliye giderlerinin da azalacağının hedeflendiği belirtildi. 946 dekar alanda 42 sera, 9 sanayi parseli üzerine kurulması planlanan fabrikaların ülke ekonomisine yıllık 1 milyar 500 bin katkı sunması bekleniyor. Sebze meyve taşımacılığı yapan nakliyeciler için de gelir kapısı olması beklenen projenin tamamlanması ile birlikte, Antalya, Mersin, Adana, Hatay, Şanlıurfa ve diğer tarım bölgelerinden Irak’a ve komşu diğer ülkelere sebze meyve taşıyan nakliyeciler, hem zamandan hem de ekonomik açıdan rahat bir nefes alacak. Akdeniz bölgesinden Irak’a götürmek üzere taşıdıkları yaş sebze ve meyve taşımacılığının hem uzun yol hem de artan maliyetler nedeni ile yapılamayacak duruma geldiğini, Silopi ve Cizre’de seraların açılması ile birlikte işlerinin daha sağlıklı olacağını belirten yaş sebze ve meyve taşımacılığı yapan nakliyeci Naim Cabu, "Yaklaşık 10 senedir bu işteyim. Yollar çok uzun ve bize zaman yetmiyor. Bizler buraya gelene kadar bazen 24 saat geçiyor. Yüklerimiz genellikle meyve, sebze ve tavuk. Burada bu sıcakta bekliyoruz. Bugün yakıt fiyatları uçmuş durumda. Termokincilerin çoğu şirket aracı değil, şahıs araçlarıdır. Artık gerçekten bu yükü kaldıramıyoruz. Maliyetler çok yüksek olduğundan dolayı bu iş artık zor olmaya başladı. Gidip meyveyi Antalya’dan buraya getireceğime buradan yükleyip Irak’a götürsem benim için daha iyi olur. Maliyetler açısından daha rahat olur. Ayda en fazla 2-3 sefer yaş sebze meyvenin nakliyesini yapabiliyoruz. Genellikle Antalya’dan, Mersin’den, Akdeniz civarından yüklüyoruz ve Irak’a götürüyoruz. Irak’ın bazı illerine götürüyoruz. Erbil, Süleymaniye, Dohuk. Artık bir de Türkiye şartlarına göre bir şoför tek başına yetişemiyor bu yollarda. Bizim takograf sorunlarımız çok oluyor. Mecburen durmak zorunda kalıyoruz. Hele hele sebze meyve işinde yetişemiyoruz artık. Çünkü bir şoför tek başına yetişemiyor. En fazla 9 saat aracı sürebiliyoruz günde. 9 saat durmak zorundayız. Dinlenme süreleri var. Bu konuda çok büyük sıkıntı çekiyoruz. Biz termokinciler olarak sebze meyve yüklediğimiz için Antalya’dan, Mersin’den, Adana’dan yükleri getiriyoruz. Bahçelerden, tarlalardan ve çok uzun bir yol mesafesi var. Böyle bir şey Cizre’de, Silopi’de iş alanları kurulsa seralar kurulsa hem iş alanları açılır, hem devlet açısından büyük bir ekonomi kapısı açılır. Bizler için de çok iyi olur. Buradan taşıyıp Irak’a götürmek en fazla 40-50 kilometre. Ama bizler en az bin kilometreden yük getirebiliyoruz. Bu bizim için çok büyük bir sıkıntı" dedi. "Bin 300 kilometre yol yapmak yerine 50-60 kilometre yol yaparız" Kuzey Irak’a gidebilmek için bin 200, bin 300 kilometre yol yaptıklarını ancak Şırnak’ta seracılık yapılması durumunda bu mesafenin yaklaşık 50-60 kilometreye kadar düşeceğini belirten Aziz Arık, "Antalya’dan, Mersin’den ve Türkiye’nin çeşitli illerinden yük getiriyorum. Ama çok uzak. Bu yükü artık taşıyamaz hale geldik. Yolumuz çok uzun. Burada bir seracılık olsa çok güzel bir şey olur. Ben buradan bin 200, bin 300 kilometre yol yapacağıma 50-60 kilometre yol yaparım" diye konuştu. "Habur Sınır Kapısından başka gelir kapımız yok" Şırnak’ın çok verimli topraklara sahip olduğunu belirten Ahmet Dövçek ise, "Yaklaşık 20 seneye yakındır yaş sebze, meyve, kuru bakliyat taşıma işinde çalışıyorum. Antalya’dan, İzmir’den, Manisa’dan, büyük şehirlerden yaş sebze meyve çekiyoruz Kuzey Irak’a. Çektiğimiz bu yaş sebze ve meyvelerin bozulma durumu olduğu için zorlanıyoruz. Şırnak’ın Silopi, Cizre ve İdil ilçelerinde çok verimli topraklarımız var" şeklinde konuştu.
Ankara Milli Eğitim Bakanı Tekin: "Proteste hakkı açısından hiçbir şekilde izah edemeyeceğimiz şeylerle gösterilere katılan kişiler gözaltına alınıyor" Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınması sonrası başlatılan protestolarda bazı öğrencilerin gözaltına alınmasına ilişkin, "Peki kim gözaltına alınıyor? Proteste hakkı açısından hiçbir şekilde izah edemeyeceğimiz şeylerle gösterilere katılan kişiler. Yani bu gösterileri, bu protestoları terörize eden kişiler, protestolara katılan diğer kişilerin de bu anlamdaki demokratik haklarını terörize eden kişiler gözaltına alınıyor" dedi. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, AK Parti TBMM Grup Toplantısı öncesi gazetecilerin sorularını cevapladı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in "cunta" eleştirilerine ilişkin konuşan Tekin, Özgür Özel ve CHP’li siyasetçilerin bu tür söylemlerden uzak durmaları gerektiğini belirtti. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınması ile başlayan protestolarda bazı öğrencilerin gözaltına alınması hakkında da konuşan Tekin, her eyleme katılan öğrencinin tutuklandığı gibi yansıtıldığını ancak bunun böyle olmadığını belirtti. Özel’in yaptığı "cunta" eleştirilerine cevap veren Bakan Tekin, "Cumhuriyet Halk Partisi’nin geçmişinde ve genel başkanları arasında Türkiye’de darbeyi meşru bir hak olarak gören bir genel başkanları var. Yani ’askeri darbe toplumlar için meşru bir haktır’ diyen bir genel başkanları var. Askeri darbeyle yıkılan bir ülkenin lideri için ’O bile kurtulamadı, onu bile kimse kurtaramadı’ diyen bir genel başkanları var. Böyle bir geçmişi olan bir Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı’nın bunları kullanırken daha özenli, daha dikkatli olması gerekir. Kendi geçmişi askeri darbelerle ve cuntalarla büyüyen, yetişen bir siyasi partinin genel başkanının bu dili kullanmaması gerekir. İkincisi, siyasi partiler, hep söylüyorum ülkelerde demokrasiyi konsolide eden, demokratik eğilimler konusunda vatandaşları eğiten, vatandaşlara örnek olan yapılardır. Böyle olması gerekir. Bir anlamda demokrasi okullarıdır. Siyasi partilerin genel başkanlarının askeri cuntaları, askeri darbeleri övmesi, darbelerle ilgili bu tür pozitif cümleler kurması siyasi partinin mantığına da yakışmıyor, demokrasimiz açısından da, ülkemizdeki siyasal yapı açısından da hiç bir faydası yok. Lütfen bu dili kullanmaktan çekinsinler" diye konuştu. "Kim gözaltına alınıyor? Proteste hakkı açısından hiçbir şekilde izah edemeyeceğimiz şeylerle gösterilere katılan kişiler" Protestolara katılan öğrencilerden gözaltına alınanlar hakkında konuşan Bakan Tekin, "Protestolara Türkiye’de kaç öğrenci katıldı? Benim en son okuduğum 800 civarında bir öğrenci gözaltına alındı. Neden? CHP’nin kendi açıklamalarında, verdiği rakamlarda protestolara katılan öğrenci sayısı ile gözaltına alınan öğrenci sayısı arasında bu dediklerinizin doğru olabilmesi için eyleme katılan, protestolara katılan herkesin gözaltına alınmış olması lazım. Öyle değil. Peki kim gözaltına alınıyor? Türkiye’de güvenlik güçlerimizi, yani toplumumuzu güvenli bir ortamda yaşatmak için çaba sarf eden güvenlik görevlilerimize karşı baltalarla ya da benzeri hukuki hiçbir şekilde, demokratik hiçbir şekilde izah edemeyeceğimiz, protesto hakkı açısından hiçbir şekilde izah edemeyeceğimiz şeylerle gösterilere katılan kişiler. Yani bu gösterileri, bu protestoları terörize eden kişiler, protestolara katılan diğer kişilerin de bu anlamdaki demokratik haklarını terörize eden kişiler gözaltına alınıyor. Dolayısıyla böyle bakmak lazım. Ben böyle bakıyorum mevzuya. Şu şekilde sunmak çok yanlıştır; ’Protestoya katılan, protesto eden herkes gözaltına alındı.’ Böyle bir şey yok. Protestolara katılıp demokratik hakkını kullanırken anti demokratik, gayri hukuki şekilde davranan kişiler, hukuk devletinin normal olağan işleyişi içerisinde gözaltına alınacaklar ve hukuk sistemi de bunlarla ilgili eğer bir suçları yoksa herhangi bir ceza vermeyecektir. Ama demokratik hakkını kullanırken başka birisinin temel hak ve hürriyetini, yaşam hakkını elinden alacak şekilde davranan kişiler varsa da, onların hukuk devletinin sınırları içerisinde mutlaka hukuki müeyyidelerle karşı karşıya kalması gerekir" ifadelerini kullandı.